20 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 yfa yi bir zevç olan kadın nasıl anlaşılır ? . Aşağıya yazdığımız 30 sualin 24 tanesine samimiyetle “hayır,, deyebilen kadınlar kendi kendilerine müspet Londrada çıkan Sunday Chronicle gazetesi zevcelere hitaben bir makale neşretmiş ve onlara şu sözleri söyle- miştir: Şüphe yok ki her kadın evine sahip olmak, kocasını, yuvasını mesut kıl- mak ister bu bütün genç kızların tabit idealidir. Fakat bir çok kızlar — evlendikten sonra bir ails kadını için İâzımgelen tesanüdü gösteremezler. — Size şimdi 30 tane sual vereceğiz. Bu sualleri ev- de kimse olmadığı zaman ve vicdanı- nızla başbaşa kalarak okuyacak ve ke- narına «evet» veya «hayır» kelimele- rini yazacaksınız. Neticede «evetlerin ayrıca ve hayır- ları da ayrıca cemedeceksiniz. Eğer en aşağı 24 tane «hayır» diyebilmişseniz iyi bir zevce olduğunuza kendiniz de kanaat getirebilirsiniz.... 1 — Kocanız kahvaltınızı yatağı- nıza kadar getirmeli midir? 2 — Gündüz evin içinde giyinir misiniz. Yoksa rop dö şambr ile mi do- laşırsınız? 3 — Kocanızın arkadaşlarile bir mecliste bulunmaktan zevkalır — mısı- nız? 4 — Yemekleri baştan savma ida- re etmek için kendisine «faydalı ye- meklerdir diyerek istediğiniz ve hazır- ladığınız sümmettedarik yemekleri mi verirsiniz?» 5 — Her gün sevdiği yemekleri kendi elinizle mi pişirirsiniz? 6 — Evinize çok misafir gelmesi- ni ister misiniz? 7 — Şapkalarınız, twvaletiniz, el- biseleriniz için çok para sarfeder misi- niz? 8 — Bahçede kocanızın eliyle dik- tiği gül fidanlarının çiçeklerini canını- zın istediği her zaman koparır mısmnız. Yoksa onun hoyuna gidiyor, yetiştir- diği gülleri görsün diye bırakır maa cevap almış olurlar nız? 9 — Yazıhanesine veya işine sık sık telefon eder misiniz? 10 — Çocuklarınızı - kocanızdan fazla sever misiniz? k 11 — Sigaralarını içer misiniz? 12 — Mektuplarını okur musu- nuz? 13 — Kolacıya giderken ve kola, cıdan gekdikten sonra yakalarını sayar mısınız? 14 — Çoraplarını örer, mısınız? 15 — Ev işlerile uğraşmaktan hoş- lanır mısınız? 16 — Geceleri sokağa çıkmak iste- mediği zaman kafa tutar mısınız? 17 — Fanelâ giyip çıkarmasına, elbiselerinin tengini tayin etmesine karışır mısınız? 18 — Geç kaldığı zamanlar nerede vakit geçirdiğini sorar mısınız? 19 — Kocanızın dünyanın en iyi erkeği olduğuna kani miziniz? 20 — Hergün öğleden sonra misa- firliklere giderek akşama kadar poker ve briç oynadıktan sonra kocanıza yorgun olduğunuzdan bahseder misi- niz? 21 — Kocanızın uykusu olduğu zaman baş ucunda elektrik yakarak roman okur musünüz? 22 — Hastalıklarınızdan bahsede- rek, ve her dakika heyecanlandığınızı ileri sürerek kocanızın arzularına sed çeker misiniz? 23 — Asabi misiniz,, sinirlerinize hâkim olamıyor musunuz, çabuk asa- bileşir misiniz? 24 — Nezle olduğunuz zaman ko- ganızın mendillerini kullanır mısınız? 25 — Köğpeğinize, kedinize lüzu- mundan fazla şefkat gösterir misiniz? 26 — Siz mağazalardan alış verişe yamalar “CÖNÜL İŞLERİ' 12 Yaşındayken Evlenen bir kız Çocuğu ! İzmirli Güler imzasile bir mektup aldım. Neresini yazayım, neresine cevap vereyim, mütehayyirim. Bu okuyucumun ilk satırı şu: «— Ben 12 yaşımdanberi evliyim, 9 yıldır evli hayalı yaşıyorum.» 12 yaşında bir kız çocuktur, mad- di ve manevi varlığı teşekkül etme- miştir, evlenemez. Mektupta bir ra- - kam hatası olacağına hükmettim, fa- kat alt kısmında şimdi 21 yaşında olduğu da yazılı olduğuna göre yan- Dışhk yoök, Şimdi isterseniz mektu- bun alt tarafını birlikte okuyalım, diyor ki: — Kara kaşh, kara gözlüyüm. Pembe beyaz bir tenim var, vücu- duma ne şişman denilebilir, ne de zayıf! güler yüzlüyüm. Erkeği eğ - Jendirebilirim, akşamları birlikte içeriz de. Bununla beraber kocamla aramız iyi değil. Kendisi 33 yaşındadır. Tab'an fe- na bir adam değiklir. Fakat eve gel- meden de içer, sarhoş olur, rastgel- diğine çatar, kavga eder. Evde mü- temadiyen gürültü yapar. Ayrılmıya karar verdim. Fakat bir çocuğumuz var. Ne - yapayım şimdi? * 12 yaşında evlenen kız, 12 yaşın- daki çocuğu zevce diye alan erkek, sonra medeni kanunun tatbik mev- küne girmemiş olduğu zamanlarda yapılan bu izdivaca muvafakat eden aile.,. İşte bir içtimaf facila ki, mevzuu gönül işlerinin hududuna sığmaz. Hüdiseyi yazmakla iktifa edece - ğim. TEYZE 'SON POSTA Gökten para yağar mı? Amerikada bir köy halkı yerde bulduğu paralarla zengin olmuş Nevyork, birinci teşrin (Amerika - daki hususi muhabirimizden) — Bu- ra gazeteleri gökten yağan bankmnotla - rın masallarını anlatmaktadırlar. Her gün sütunlarıma, bu yüzden zengin ol- muş bir kaç kişinin resmini koyarak, onlarla mülâkatlar yapıyorlar, Evet sözlerimi lâtife zannetmeyin. Bütün bir köy halkı gökten yağdığını zannettikleri banknotları ceplerine in- dirmişler, çift çubuk sahibi olmuşlar - dir. Vak'a şu süretle cereyan etmiştir: Birleşik Amerika hükümetlerin - den Tenessi eyaletine çok şiddetli ve sürekli yağmurlar yağmış, dereler, ır- maklar coşmüş ve taşmıştı. Günlerce ve haftalarca sular çekilmemiş ve halk evlerinden dışarı çıkmamıştı. Sular çekildikten sonra tarlasına gi- den bir adam yol üzerinde küçük bir ağacın üzerine takılmış ve rüzgürdan hafif hafif sallanan bir banknot gör - müş. Tabit fevkalâde sevinmiş ve doğ- ru ağaca gitmiş, evet yanlış görmemiş, orada durup duran kâğıt beş dolarlık bir banknot imiş. Köylü parayı ora - dan indirmiş, fakat kendi kendine: — Paraların buralara kadar uçması için, banknotların tek olmaması lâ - zımdır, acaba zengin bir insan mı bo- ğuldu da cebindeki paralar ortalığa uçtu diye düşünmüş, etrafı aramış ve bir sürü paralar daha bulmuş, köylü birdenbire karşısına çıkan bu devlet kuşundan kuşkulanmış: — Acaba demiş, bunların hepsi sah- te mi? Ve doğru pöstahaneye gitmiş ve oradaki ahbaplarından birine mesele- yi açmış, o da paraların sahte olma - dıklarını, kullanabileceğini söyliye - rek, kendisini devlet bankasına yolla - mış, köylü bankaya korka korka git- miş: — Acaba beni sahtekâr diye yaka- larlar mı diye endişeye düşmüş, fakat Bgişelerde her ibraz ettiği paranın mu- kabilini altın olarak ödemişler. Tabil vak'a Tenesside şüyu bulmuş, bütün halk gökten para yağıyor zan- nile harekete geçmişler ve ortalığı a - raştırmışlar. Filhakika her arıyan zen- gin olacak kadar para bulmuş ve hep- &i de gidip paraları bankadan değiş - tirmişler. Her tarlaya çıkan elinde be- şer dolarlık paketlerle dönmüştür. Bir takım insanlar ellerinde kepçe- lerle deniz ve nehir kenarlarına gide- rek, para avlamağa kalkmışlardır. * Bu kadar gürültü koptuktan sonra Amerika hükümeti tabil bu vaziyete bigâne kalamazdı. Derhal tahkikata başladı. Ve bankadan paraların serisi- ni istetti. Tahkikat şu neticeyi verdi. Senelerce evve) hükümet hususi bir tren ile büyük miktarda para yollu - yormuş. Bi baber alan haydutlar Tenessi eyaleti içinde treni durdur - Mmuşlar ve paraları çalmışlar, fakat vak'anın akabinde hükümet — çalınan paraların seri ve numafraâlarını Bazete- lerde ilân edince, haydutlar çaldıkları paraları ortaya çıkaramıyacaklarım anlamışlar ve orada bir yere görnmüş- ler... Son yağan yağmurlar oralardaki toprakları kazıp ta götürünce paralar açıkta ve meydanda kalmış ve bu su- retle halkın eline geçmiş, çalınan pa - ralar hükümet tarafından da amorti e- dildiği cihetle, artık paraların kulla - nılmasında bir mahğur görülmemiş ol- duğundan köylülerin buldukları para- lar kendilerine bırakılmış. Haydutla- rın yaptıkları soygunculuk yüzünden büyük bir servete kanan halk yağ - murların zararlarını çoktan telâfi et . dişlermiş. MCSNELEALENaLER besEnA A benkAdecAKEDEksERKAKE SAĞ e eserASAN sını ister misiniz) 27 — Siyasi meseleler üzerinde ko- canızla münakaşa eder misiniz? 28 — Kocanızın ayakkaplarını bo- yar mısınız? 29 — Mühim telâkki ettiği bir şe- yi size anlatırken, canınızın sıkıldığı- ni ihsas eder misiniz? 30 — Hastalandığı zaman başka bir odada oturmakta bir mahzur gör- mez misiniz?. . Mek girmek üı_n_idile KırşehirMahbul a yaya gelen çocuk ten doğan bu basit ikramı Kâlfi bile, iştahının gururuna galij sinden utanıyordu. Nitekim 8 şalmaya başlayan çay fincanınik de, bir müddet düşündü, sonrft hayrete düşürecek kadar zekidt alle tahminimin isabetini isbat — Sen benim söylediklerimi ,ga para alacak mısın ? » —Tabü!. j Piyanko kazanmış gibi geniş ? fes alarak güldü : — Bu çayın parası cebinden — “)yacak öyleyse ! » (Baştarafı 1 inci sayfada) nim boyumu aşıp, kazık kadar adam o- lacak, fakat hâlâ (A) harfini görse, |, desteği kırılmış ressam sehpası sanı - yor. Mektep kelimesini duyunca, li - monsuz balıkyağı yutmuş gibi suratı- nı buruşturuyor. Altına otomobil çek- tiğim, peşine adam kattığım, çeplerine bol bol harçlık doldurduğum halde, haftanm en az dört gününde asıyor mektebi! Ne yapacağımı şaşırttı bana... Çünkü bu gidişle kundura boyacılığı bile yapamıyacak! Ben, işi şakaya boğarak muhatabımı avutmak için güldüm ve ! — İyidir, dedim... Öyle olduğu daha iyidir! Mektep bitirmeyenlerin neleri eksik ki? Senin velet hele arka kapı- danı diplomayı bir alsın, ötesi kolaydır. * Bana bu konuşmayı hatırlatan, dün- kli birkaç satır oldu. O gazetenin, & - hemmiyetsiz bulduğu için, en küçük puntulu harflerle dizdirerek ilân say- falarına attığı bu satırlara göre, İsma- il adında bir çocuğumuz, şu anda bir karakol taşlığında yatıp kalkmaktay - mış, ve kendisim mektebe yerleştire - cek bir hayır sahibinin yardımını bek- Temekteymiş. Vâkıa mektebe yerleşmek imküânını bulamıyan birçok çocuklar var, Fakat onların çoğalışına alışmaya ve lâkayıt kalmaya imkân yok. Bu itibarladır ki ben, çocukları esirgeme kurumuna it- haf olunacak bilmem kaç yüzüncü ya- zımı yazmak üzere, karakol taşlığında ümit rüyası gören biçare İsmailin ma- cerasını dinlemek istedim. Beyoğluna çıkan tramyayın arka sahınlığında, a- dını venmediğim bildiğin çocuğile, fa- kir İsmaillerin seciyeleri ve talihleri arasındaki farkları düşünüyordum. A- radaki tezat, kafamın içini bir istif - hamlar ormanma çeviriyordu. Fakat, bir kazaya uğramak korkusu, o sorgu- ların cevaplarını araştırmama imkân bırakmadı... Çünkü... Tramvay mahut Şişhane yokuşunu çıkıyordu! * — Ben Kirşehirden Ankaraya kadar ve Ankaradan İstanbula kadar yaya geldim! Kırşehirde, aç, çıplak deği! - dim, Yakıa anam, babam yok. Babam İstiklâl harbinde şehit olmuş. Onun öcünü almak için anam da düşmana karşı gitmiş. O da geri gelmemiş. Ben ikisini de hayal meyal hatırlıyorum. Çünkü on dördüme bu üzüm mevsi -| minde bastım. Fakât babamın Osman adında bir arkadaşı vardı. O benim bir dediğimi iki etmedi. Lâkin onun işleri de epeyce kötü gidiyordu. Ben, hem mektebe gidebilmek, hem de ona daha fazla yük olmamak için, Kırşehirden kaçmaya mecbur kaldım. Daha on dört yaşındayken, muhake- melerinde kırk yaşında namuskâr bir insan kemali gösteren küçük İsmall, aklırdığım pisküvileri çayına banıp|. yerken, göbektaşına uzanmış bir müş- teri gibi kızarıyor, hattâ — terliyordu. Belliydi ki bir yabancının merhame-|. Benim bu cümleyi de tasdik onurn asil ve masum keyfini b arttırdı. Ve tıpkı Hoca Nasretl rası anlatan bir büyük insan ©! sorduklarımın cevaplarını sı! devam etti ; — Okuma, yazmayı kendi öğrendim. Fakat bunu becerinti ,dar da epey tehlike atlattım. Merakla sordum ; — Ne tehlikesi ? — Dövülmek, kovulmak tehli Ben, Ankaraya varınca, valiyi & istemiştim. Fakat onun yanına Ç? mektebe girmek kadar zormuş. © mMmuavinine gönderdi. Muavin yolladı. Maariften de elime bir # ra verip salıverdiler, Ben eskisi gibi karakolları ya başladım, Polislerin hizmetler? görüyor, ve onlardan artan yetf le gül gibi geçiniyordum. Boöş # larımda da, mektep kapılarına B teneffüs saatlerinde talebeleri diyordum. Bir gün, paydos zan kapının önünde iki çocuk kavE tuştular, Bir tanesi ötekini adaf pataklıyordu. Ben ayırayım diyt ya girdim. Güçlü kuvvetlisi ötüM cuğu bırakıp bana çattı. Ben d? vurdum, Sonra da ayırdılar, fal İ kavga sayesinde, o dayak cukla ahbap oldum. Beni bir gü ' lice dershaneye sokmayı v:ıdfı gün sonra da istediğim oldu: m€k battâ sınıfa girdim. Kimse tarkilf le yarmadı. Ben de böylece bir det ders çaldım. Bir gün işi anlayıp beni kgapl! ettiler ama, o zamana kadar PS harfleri filân epeyce öğrendim, da kendi kendime çalışıp okuytf mayı ilerlettim. Şimdi o sınıftâ | hana alsalar, birinciliği alacağif kuruş bahse girerim. Bu masum iddia beni acı acı $7 müştü : j — Pekâlâ dedim, nereden bi sın 25 kuruşu ? ) O, ciddiyetini hiç bozmadali ? verdi : — Onlar beni imtihana sı zı olsunlar, ben Kırşehire kadâf gider, Osman amcamdan alırılf © Kırşehire yayan gidip getiti tıpkı bir komşu ziyareti yapıP TÜi ğini söyler gibi bahsedişine V yaşından bile çocuk kaklığı * biçare İsmailin gözleri ümitle P — Gazeteye de yazdılar mi Belki evlâtlığa kabul edecek PU 4 kar da, ders hırsızlığından kurtü' Ç «Ders hırsızlığı» diye . bir “ taammümü hayırlı bir M’M icad eden küçük ve zeki kâşif: & ilâve etti : — Bereket ki cezası çokddn, galmanın. Çok çok dayak sar Ğ ben köteğe idmanlıyım ! y Dikkat ettim: küçük İn':i"y at yemeye idmanlı olduğunu — ”| pat y âdeta, büyük bir marifettef gibi iftiharla kabarıyordu- ye y j Onun aynen muhafaza '“:: çebi” tığım sözlerile dolu kâğtl a İ — Acaba, mektep isteyti gen ğ İsmatller, karakol kanapele' Yize ka barınacak yer

Bu sayıdan diğer sayfalar: