31 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

31 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İspanya hailesini per_de; arkasında Yahudi mi K X Juan Marchümmi olmakla bi verayı parmağında Oy; kadar para veriyor ve rinde en büyük General Franko Madrit kapılarına ulunuyor. Payitaht düşmek ster fena olsun, yeni 'or, demektir. Ortada görünen Frankodur. Fakat â-| caba bütün bu işleri beceren Franko u? Perde arkasında onu idare eden şahıs ve kuvvet acaba nedir ve kimdir? Böyle bir kuvvet ve adam vardır. İsmi de Juan Mareh'tir. Juan Match hariku- lâde zengin, altın babası bir simadır. Şöhret onu alâkadar etmez. Para da, kuvvete istinat etmedikçe ,indinde bir değer ifade etmez. Asiler kazandıkları takdirde İspanya da mühim bir mevkii olacak olan Juan March'ın çehresi de calibi dikkattir. 1,80 metre boyu vardır. Değnek gibi #pincedir. Sivri ve kartal bir burun,'o- muzların üzerine düşen dim dızlak bir baş. Bu hal ona düşünen bir kartal ifa- desi verir, Kalın çerçeveli gözlük takar Yahudi olan March, hububat mağa- zasında çıraklıkla işe başlamış, fakir ir aileye mensup olduğu için mektep, yüzü görmek fırsatını da bulamamış, hattâ bugüne kadar tamamile cahil kal mıştır. Öyle ki 56 yaşında bulunması- na rağmen, hayatında tek bir kitap bile okumuş değildir. Hububatçılıkta piştikten sonra Afri- kada ve İspanyada tütün kaçakçılığı yapmış. March bundan sonra İspanya- nın İrlandası olan Katalanyaya gelmiş, orada kıpkızıl bir vatanperver kesilmiş tir. Her sırası geldiğinde, Katalonya ile bir ilişiği olmadığı halde «Biz Katalon- yalıların, İspanya ile birlik bir tek ga- yemiz yoktur» diye haykırmıştır. — | 1914 de harp patlayıp ta İspanya bi- taraf kalımca, kendisine fırsatın doğdu- ğunu anlayan March, şeker ticaretine başlamıştır. Bir milli şeker tröstü teşkil etmiş ve bu suretle milyonlar kazan- mıştır. Bu paralarile arazi satın alarak, parça parça satmış ve farktan kendi le- hine-büyük paralar temin etmiştir. Bir müddet sonra kimya müesseselerini de eline almış ve çok kısa bir zamanda hisse senetlerinin faizi yüzde ikiden 180 yükselmiştir. Yâhudi March tıpkı Amerikan ser- mayedarları gibi hareket ediyor, ve ra- kiplerine karşı Rokfellerin, Karnecinin usullerini kullanıyor, büyük sermayesi ile küçük sermayeleri eziyordu. Kadın- da hiç gözü yoktu. O perde arkasından da politika işlerine karışıyor, İspanya- nın mukadderatına nüfuz ediyordu. Primo de Riveranin yedi yıllık dikta- törlüğünde, onu tutmuştu. Bununla be- raber, diktatör onu hem sever, hem de ona emniyet etmezdi. Zihni hesapta bü temin etmişti. Şimdi de Frankoya dünyalar idare eden İyoner eraber Prima de Ri- natmış, dehşetli servet âsilerin muvaffakıyetle- âmil oluyormuş. Juan March ne karşı vaziyet alımncaya kadar rahat dürmadı. Ve paralar oluk gibi'aktı. Sol | cenehçilar perde arkasında neler dön- düğünü seziyorlardı. Hattâ bir Sosya- list mebus: «March için Juan March, SON POSTA . ——— - ü a n BEREEF İA < DÜ 1 attti söna On milyon liralık — Nurullah Ataç Maurice Barrös'in: «İşçi takımına bü- yük san'at eserlerinden zevk aulmağı öğretmeğe gelmez, sonra işlerini hor görürlere gibi bir sözü varmış. Onun gibi düşünenler az değildir. Onlar böy- le düşünmekte haksız miıdır?... Hem evet, hem hayır, Hakları vardır, çünkü fikir işlerin - den zevk alan adam, mâişetini temin için el işlerine katlansa bile, bunu aşk ile yapmaz. Bir an evvel o mecbu- riyetten kurtulmağa çalışır. Fikren yükselmiş, büyük kültür eserleri ile meşgul olabilen, kendi de o sahada e- serler verebilen insanların gönül rı - | zası ile işçilik etmesine İmkân yoktur. Gerçi bazan bir filozofun, bir âlimin, bir san'atkârın işçilik ettiği de görül -| müştür; fakat bunlar istisnai hallerdir. | O halde okuma yazma yayıldıkça, kül- | tür hevesi aşılanan ferdler çoğaldıkçâ | uşaklık, hammallık gibi işçilik de kim- seyi celbetmez olacaktır. Maurice Bar- rös misal diye kunduracıyı al_mış. Kun- | duracı kalmıyacağı gibi, dülger de, taş- çı da, kurşuncu da kalmıyacaktır; hâ- Bili gönül rızası ile işçilik eden bir sı- nıf kalmıyacaktır. Hakları yoktur; çünkü bu görüş ma- kineden evelki zamanların, insanın kolu ile, bedeni ile çalışması bir zaru- ret olan devirlerin düşüncesidir. O za- Tanlarda insanların bir kısmının ol- sun eziyete tahammül etmelerine, ken- di didinmeleri sayesinde bazı kimse - lerin refahını temin etmelerine ihtiyaç vardı. Fakat bugün makine, insanı di- dinmekten büsbütün kurtarmışt ya kurtarmak üzeredir. Hiç olmazsa kurtaracağını ümit edebiliyoruz. Ar - tık insanlar arasında, tabil olanlardan başka, zorla bir takım farklar bırak - mağa küzum yoktur. Daha âdilâne, ri tamamile müsavi olacak bir cemiyet tasavvur olunabilir, onun için bulunmaktadır. çalışılabilir. Sergide teşhir edilen servetin mec- Bugünkü şartlar içinde hâlâ Mauri- (mu kiymeti bir buçuk milyon İngiliz ge Barreş gibi düşünmek, yani birta - lirası kadar tahmin edilmektedir. kım adamları - sonra kaderlerine is - Janker, Köbinor isimlerini taşıyan yan ederler diye - fikri nimetlerden |ve dünyanın en büyük ve en maruf ğ . ancak nah- |taşları arasında olan kıymetli mücev- * * Değerli - taşlar is- tihsal eden ve bu yüzden — dünyanın servetini — kazanan hangi millettir bilir misiniz? Bu millet Holandadır. — Müs- temlekeleri ona bu mevzu üzerinde dünyalar kadar ser- wet temin etmiştir. Amsterdam'da mükemmel bir mü- cevherat barsası vardır.. Bu borsa yirmi beşinci yıldö- nümü münasebetile büyük bir meşher — açmıştır. Bu meş- berde en pahalı en güzel taşları halka * teşhir — etmektedi Bir İngiliz gazetecisi de bu sergiyi gez- miş ve gazetesine şu yazıyı yazmıştır: «Böyle bir sergiye gidip te gözö- nüne — serilmiş — taşlara — bakarak insanın başının dönmemesine imkân yoktur. Bu sergide dünyanın en ma- ruf 146 mücevherat mağazasının mal- ları teşhir edilmektedir. Her mücev- her kırılmaz camekânların arkasında tutulmakta ve büyük bir emniyet kor- donunun muhafazasına tevdi edilmiş İspanyada zifoslaşmış bir altıan araba- da dolaşıyor!» demişti. Cümhuriyetçilere karşı ateş püskü- ren gazeteler çıkaran bu yaman Ya- hudi hükümetin kuvveti karşısında tu- tünamayinca, ve Halk Cephesinin inti- habattaki muvaffakıyeti de bunu takip edince bir kere daha Parise kaçtı ve İ te buradan ihtilâl hareketlerini hazır- Tadı. Mecliste, Mareh'ın el, a Partisi lderiniâ öldürülmesile, ihtilâl başgösterdi ve bildiğimiz gibi, yayıkdı. Franko, Mola, isyanı bütün İspanyayı, Sevilden Sen Sebastiyene kadar sardı. March, karısı, çocukları ile birlikte bir müddet daha Pariste kaldı. Asi Ge- nerallerle temasını kesmiyen Yahudi Marceh, lâzimgelen parayı buluyor, ica- bında kredi ile tanklar, tayyareler alı- yordu. Bugün İspanya faciast üzerine kanlı bir perde gerilmek üzere iken kuvvet, kudret ve hâkimiyeti bir kere daha lareh'ın şu s rh «<Tanrı kadiri mutlaktır. ğ min. Lâ- yük bir kabiliyet gösteren bu ümmi Ya | kin dolar da onun resulüdür.» hudi, Generalin asker dostlarına i harla gösterdiği en büyük bir eğlence- siydi. Primo de Rivera bütün İspan: n inhisarını, Yahudi March'a verdi. Fakat işler birden aksi gitmeye başladı. Kral Alfonsun tahttan uzak - laştırılmasile, March düşmanlarımın ta- kibine uğradı. İhtilâs ve şüpheli işlere Birişmek suçlarile itham olundu. Ayrı- €a harp esnasında, Fasta Alman casus- luğu yapıyorlar diye İspanyolları Fran sızlara teslim etmek suçile de muhake- | me edildi. Sonunda hapse atıldı. Lâkin Para ne yayma., ki., March'ın udamla:- Tı paçaları swadılar, ve-belki bir mil- Yyondan fazla peçeta rüşvet dağıttılar. Ve 18 ay sonra da March Fransaya kaçtı. Pariste sabık kralından daha zen gin ve müreffeh olarak bir menfa ha- yatı yaşamaya başladı. Lâkin burada Gda boş durmayan March paraları saye sinde, Ayan azası, seçildi. Ayan azası nın da masuniyeti İspanyayı öğrenmiş, düşmanlarının kuvvelini lâ: Yikiyle denemişti. Bununla beraber tün sağ cenah fırkaları, Halk Cephesi- İmiştir. Bu para doktorluğa ait yapıla-|sı vâki değildir. «News Chronicle» den Veren adam Servetini ilme | Boş kalan Lord Mufield Oksford üniversite-|kat bir tek kişi tarafından sine bir milyon üç yüz elli bin lira ver-|servetin birden teberrü edilmiş olma- doğan bir eni vetten amıfların, imtiyazlarını elden kaçır - mamak için çabalamasıdır. n «Benim fikir, san'at işleri ile uğra- şabilmem için birtakım insanların ca - hil kalması, benim büyük bildiğim ni- işedir; imtiyazlı |perlerin taklitleri de mevcuttur. Ve o taklitlerin kıymeti dahi on binlerce li- ya ettiğinden mücevherlerin asılları da sahteleri de yanyana teşhir edilmekte- ir. metlerden mahrum bırakılması lüzrm- Dünyanın en büyük ve en eski mü- dir» diyebilen bir insan, Maurice |cevherat mağazası olan Amsterdamlı Bartöç gibi gayet ahenkli, harikulâde |Asser herkesin nazarı dikkatini celbe- cümleler yapabilen bir-muharrir de |den 133 kratlık- fevkalâde — kıymetli ı.ı!.sa, e“m“f ki sevimsiz bir insandır. İgök maisi bir yakut teşhir etmiştir. Kendini beğeniyor, bunu ilândan çe - Kujmer Kronzer - ticarethanesinin kinmiyor demektir. Ne kadar çirkin sesklk' etiğl (i HİĞTEEKE şeyi. XIX incu asir zeybilerinin . |teshir ettiği istavrozun Üzerine ıl but Nietzshe gibi kuvveti telih eden |* bir elmasın kıymeti 300000 İngi- filosofların insanlığa böyle bir kötü - |Hiz lirası olarak lahu'!ılı.cdılrmiıx. ğ lükleri oldu: bitrakım kimseler hak, a- Kudvis ismindeki bir adamın to?hır dalet gibi mefhumlara itibar etmedik- |ettiği, sarı, kara, mai ve gül renkli taş- lerini açıkça, hattâ öğünerek, söyliye- |lardan mürekkep bir kolleksiyonda taş- bildiler. Fakat bunun cezasını gör - |ların kıymeti 3000 İngiliz lirası olarak düler: imtiyazlarırı muhafaza etmek, |tesbit edilmiştir. kendilerini aristokrat bir zümre diye | — Felemenk ticarethanelerinden biri gösterebilmek için insanların ancak bir | sinin «Elmas borsasın ismile teşhir et- Hai eee Yalız - onlarla İtiği 1786 taşla işlenmiş bir çiçek buke- îşğ:îu;"ııokn? :ıî;ınhğm büll:i':şıkgğ:î' ü !ı'. mücevhcıcilikA ıafı'ışinin bir şahese- | nünde bulundutmadan bir cüzünü an- |© Slarak telâkki edilmiştir. Bu mücev- lamak kabil olamıyacağı için hiç bir her on metre uzaktan tipki bir demet çiçeğe benzemekte imiş ve kadınlar şeyi anlayıp anlatamadılar, İşte ceza- N lar bu oklu. Boşuna Çalıştılar, bu mücevherin önünden saatlerce ay- Paristeki Kız San'at Mektebi Pariste kızla- ra mahsüs at mektebi va Bu mektepte demir- |cilikten manikürcü- Bedava sinema 'Terbiyevi mâhiyette filmler göster- mek istiyen Parisli bir sinema mek - teblere basvurarak, talebelere filmleri bedava göstereceğini söylemiş ve film- lerin de isimlerini vermiş... Aradan bir hafta geçtiği ve filmleri seyir de para: sız olduğu halde 2000 koltuklu sine -| İÜğe "l*ad"" Yh(':lî")" ak 200 talebi e' GE öğretilir. 'anda - ENEA e gelmiş, bir çok ki fotoğraf San'at matinelerde seyirci olmadığı için film bile gösterilmemiş. Tabit sinema mü- düriyeti bu fikrinden derhal vazgeçe- rek gene paralı olarak aşk filmleri gös- termeğe başlamıştır. mektebi talebesinin bir permenant dersi esnasında almmıştır Bu resmi basan ga- Zetenin verdiği ma- Jümata göre mektep çok rajibet görmek- tedir. En kalabalık şubeler — bittabi ka- dın tüvaletini alâka dar eden - şubeler- İdir. cak keşiflere sarfolunacaktır. Okg!m:; üniversitesine şimdiye kadar bir çok kimseler teberüde bulunmuşlardır. Fa- bu kadar elmas bir arada Amsterdam'da açılan mücevher sergisi yüzünden bir çift başanmış, polisler lnı_nııetli taşları mMmi;huuuykunçhHHımTı:ı şikâyet ediyorlarmış, sergiyi gezenler arasında ağlayan kadınlar varmış * rılamıyorlarmış. Bu sergi Felemenge her ne kadar dünyanın dört tarafından seyyah cel- betmekte ise de emniyet tertibatında çalışan polislerin çoğunun yorgunluğa dayanamıyarak istifa etmeğe kalktık- ları da bir hakikattır. Polisler hükümete verdikleri bir is- tidada aç, susuz, uykusuz, ve daimi bir şüphe ve tereddüt içinde yaşadık- larını söylemişler ve dertlerine bir ça- re aramışlardır. Serginin yerinde — mücevhberlere yasaktır — denildiği halde - ziyaretçi- letin ekseriyetini teşkil eden kadınlar bu yasağa çok müşkülâtla inkiyat e- iyorlarmış. Gözlerinin önünde duran yüzüklere, broşlara, — pantantiflere, hayretle bakan kadınların içinde — Yarabbi biz bunlara niçin nail olamıyoruz diye ağlıyanlar da görül- müştür, Bundan başka, ayaklarına kara su- lar inen erkeklerin, karılarını, — kolla« rından çeke çeke dışarı çıkardıkları da ekseriyetle vaki olmaktadır. İ Bu serginin mürettepleri tahmin ettikleri vechile halkın — mücevherata hait olan alâkasını tahrike muvaffak ol- muşlardır. Filhakika bütün kuyumcu- lar, mücevherlere artık eskisi gibi hal- |kın rağbet göstermediğini söyleme'cte- |dirler. Sergi açıldığı tarihtenberi Ho |landada kıymetli taşların satışı aılmı.î tır. İ Mücevherat kralları artık eski za: manların avdet etmesi icap - ettiğini her gün gazetelere yazdırmakta — ve mücevher kullananları teşvik etmekte imişler. Bu serginin yüzünden şimdiye dar tek bir boşanma vak'ası olmuş. tur. Bir kadın istediği bir mucnhetj kocası almadığı için kavga etmiş ve kendisinden ayrılmıştır. İ hemen her ek sürmek

Bu sayıdan diğer sayfalar: