25 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

25 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| N p İ Halı yerine çul Bir sahtekârlıkla sigorta şirketinden 14 bin İngiliz lirası almak isteyen Agop Abalyan mahküm oldu, fakat cezasını çekmiyecek Ağır ceza mahkemesinde görül- larda gezen Şükrü isminde bir gencin Almanya, Japonya, İtalya anlaşması —HSCEJYazan: Muhitltin Birgen Baş tarafı 2 inci sayfada) mesi için — dünya münasebetlerinin grup toplanmaması ve milletlerin mün. ferit yaşamaları lâzımdır. Halbuki, bü- tün milletler de bunun aksine olarak mekte olan Agop Abalyan'a ait sah-| muhakemesine bakılmıştır. Şükrü üze-| pirbirlerile bağlanıyorlar. Böyle bir - tekârlık davası bitmiş ve karar tefhim olunmuştur. Suçlu Agop Abalyan son söz ola- yak şunları söylemiştir! — Ben piyasada 30 senelik bir tüc- carım. Böyle bir şeye tenezzül etmem. Böyle hir şey vaki değildir. Benim ne- sıl bir insan olduğumu tahkik edebilir- siniz. Bundan sonra recis mahkemenin bit- Wğini bildirmiş, on dakikalık bir mü- zakereden sonra karar okunmuştür. Bu kararda ihracat tüccarı Agop Abal- yanın, Lâzari ismindeki adamı vasıta- sile Londraya sevkettiği halıları bir si- gorta kumpanyasına 14,000 İngiliz li- Tasına sigorta ettirdiği, fakat balyalar Lotus vapuruna bindirilmeden evvel içlerindeki halılar alınarak — yerlerine çul doldurulmuştu. Gümrükten menşe şahadetnamelerinin hakikata mutabık olarak çıkarıldığımı, yani menşe şaha- detnamesine malın çul diye yazdırılde- ğı fakat sigortaya ibraz edilmeden ev- vel menşe şahadetnamelerindeki «çul» kelimesi ofordla silinerek yerine «ha- l kelimesi yazıldığı, bilâhare çul denklerinin Londraya gideceği yerde Marsilyaya gönderildiği ve sigortaya müracaat edilerek eşyanın kayboldu- ğu söylenmek suretile sigorta bedeli- nin verilmesinin istenildiği tasrih edil- miştir. Sigorta şirketi yaptığı araştır- ma neticesinde denkleri Marsilya güm- tüğünde bulunmuş ve denkler açıldığı zaman içlerinde halı yerine çul olduğu anlaşılmıştır. Uzun zamandanberi devam eden mahkemede bütün deliller hâdisenin vukuunu kat İleştirmiş ve maznunun müdafaaları varid — görülememiştir. Maznunun hareketi - sigorta şirketine karşı sahtekârlık mahiyetinde oldu- karar — verik ğundan 1 sene hapsine miştir. Fakat suç af kanunundan ev- işlendiği için Agop Abalyan ceza- vel sını çekmiyecektir. Subay olmadığı halde Üniformayla gezen Adam mahkemeye Verildi Dün dördüncü asliye mahkemesin- giyerek sokak- de sübay üniforması “Son Posta., nın edebi Bu mücadelede ikimiz de ölunğye tefrikası : 4i İrindeki subay elbisesile suçlu mevkii- İne geçtiği zaman herkes onun hakika- ten bir zabit olduğunu zannetmişti. rü 32 yaşında ve Kayserli olduğunu söyledikten sonra: — Posta telgraf memuru idim. Son- ra yedek sübay okuluna aldılar. Ora- da bir sene iki ay hapse mahküm ol- dum. Bu ayın on dokuzunda mahkü- miyetim bitti. 5 gün evvel serbest kal- dım. Balatta oturuyordum. — Şehzade başındaki fotoğrafhanede resim çıkar- mak için bu ebiseleri giydim. Fatihde arkadaşım subay Semihe rastgeldim. Benim zabit olmadığımı bildiği için i- şi anladı. Ve polise haber verdi. — Resmi ne yapacaktın? Suçlu yutkundu, ve * yavaşça şun- ları söyledi: — Zabit elbisesile bir resim çıkar- makta hevesim vardı. Hatıra olsun di- ye. Hâdisenin şahidi yoktu. Müddeiu- mumiye söz verildi. üddeiumumi maznunun askerlikle i olup olma- dığının tahkikini istedi. Mahkeme de bu talebi kabul ede- rek yedek süubay okuluna tezkere ya- zılmasına ve Şükrünün askerlikle ili- şiği olup olmadığının sorulmasına ka- rar verdi. Mahkeme iki gün sonraya bırakıldı. “Bir adam müşahede altına alınacak Şerif oğlu Ali isminde bir şahıs Bergama müddeiumumiliğinden şeh- rimize sevkedilmiştir. Ali bir suçtan dolayı Bergamada yakalanmış, fakat orada cinnet alâmetleri göstermiş, bu- nun üzerine tıbbı adlice muayenesi İçin İstanbula sevkedilmiştir. İstanbul |müddeiumumiliği Aliyi tıbbı adliye sevketmiştir. Hamal dövmenin cezası Ali isminde bir adam hamal Mus- tafaya çarşıdan aldığı bir konsolu ve- rerek evine götürmesini söylemiş ve kendisi de peşinden yürümeğe başla- müş ve tahtasını çatlatmıştır. Bunun asabileşen — Ali, Mustafayı yumrukla döymüş ve gözünü şişirmiş- üzerine Jedebildiği bu güç vaziyet, günler ve Hâkim sahte zabiti sorguya çekti, Şük- | 3 mıştır. Mustafa yolda konsolu düşür- | birlerine bağlanan irili ufaklı mille toplu bir kuvvet halinde hareket et- tikleri zaman İngiltere, yvur etti - ve hat ükim — ro- yamaz, Uzun — zaman bu — siyaseti takip etmiş o - lan — İngiltere, illetler iyetinin vücuda getirdiği perişan b yanı- başında da Onun ruhuna — muha- lif olarak bir takım blokların teşekkül etmekte olduğunu gördüğü ve bunla - rın teşekkülüne mâni olamadığı için - dir ki bir zamandanberi o da dost teda- rikine ehemmiyet vermeğe — başlamış ve, Fransızların, dedikleri gibi, ediş- lerine kadar silâhlanmanıne yolunu tutmuştur. lühü — oynı Muhittin Birgen İzmirden .. . Röportajlar ( Baştarafı 9 uncu sayfada ) Dedi. Ben acının ne demek olduğu- nu o gece o zatın karşısında öğrendim. — Yalan mı söylemiş. Ömrümüzün yarısını doktarlara borçlu değil miyiz? — Evet bazan bütün ömrümüzü on- lara borçluyuz. Fakat onlardan her hangi birine değil, Çünkü ertesi gün başka bir doktor kızıma bir merhem verdi ve üç günde iyi etti, — Hangi yazıları beğenirsiniz? şmakaleleri hiç sevmem. Kı - ,sa, fakat çok manalı, nükteli, imalı, ta- |rizli yazılara bayılırım. Tevekkeli insanm en çok sevdiği a - dam kendine benziyenmiş!, Murat Çınar nasıl bir eser yazmak istediğini de şöyle anlattı: beddinin dediği gibi, ucunda cennet vaadi olmasa namaz bile kılmıyacak o- lan insanların bütün kirli çamaşırla - rını, örtbas edilen taraflarını, koyun- larındaki haçları, ağızlarındaki bakla- Jarı dökeyim Bunu bir avukat yazamazsa kim ya- ,zar? Kadircan Kaflı gökcereenene sAcESaSEREELeLeCErEREREALALAEEALALASARArRRREmnAAE tir. Hâdisenin muhokemesi 3 üncü sulh ceza mahkemesinde yapilmiştir. Mihran ve Murtazanın şahadetile ve doktor raporile suç sabit görüldüğün- den Alinin | ay hapsine ve derhal tev» kifine karar verilmiştir. — di... Sözlerinde, hareketlerinde, hattâ çalışmasında bile bir gevşeklik, bir düş- künlük görülüyordu. Onu yakından tanıyanlar: — Ekrem Taylan ihtiyarlıyor. İş â- leminin kurdu artık kuvvetten düşü - yor.. eskiden ele avuca sığmiyan, bir düzüye dünyanın dört ucunu dolaşan adam yoruldu.. düştü. Bakınız, bir kaç ay içinde saçı ne kadar ağardı... di « kadar devam edeceğiz — sanıyordum? (aylar geçtikce onu hırpalıyor, harab e- | yorlar. -Fakat ben kâğıtlarım - elimde odadan gçıkacağım sırada gene onun tatlılaşan sesi benliğimi ateş gibi yaktı: — Bu sabahki yağımurdan üşümüş olacaksınız? diyor. Ona koşmak, bağırmak, yalvarmak istiyor: — Muallâ, artık bu acı işkenceye ğünüzü duydum. Eski aile doktoru -|le.., Aramızdaki bu aşılmaz yabancı- nuzun ufak bir tavsiyesini hoş görü - |lık uçurumu kalksın artık. Hiç olmaz-/'edecek kadar kendi samimi acısı bü - nüz Bayan ve bir sıcak çay vaya ıhla- sa bana dostluğunu ver! Hiç olmazsa tün varlığını kavradı. “ Mmusş içiniz. bana, beni gören, beni tanıyan gözler- le bak! Karşımda her gün sabahtan ak- Hayır Ekrem ihtiyarlamadı; bilâkis kalbi her zamandan daha genç duy - gularla dolu... Fakat kendine hâkim değil artık.. ıztırab çekiyor ve bu iztı- Bir iki defa öksürdü -'nihayet ver! Bir şey yap, bir şey söy-İrabına gömülüyor. Hattâ sevgili kızı Güzini bile ihmal — Baba beni sevmiyor musun? Se- ni öpüyorum da yüzüme bile bakmı - Niçin bunları söyledin Ekrem2 Ni- jşama kadar gidip gelen, okuyan ve ya-|yorsun... çin bana geçmiş günleri, o günlerin izan kadından bir çalışma heykeli de - Kızının gözlerindeki şikâyeti gör - unutmak istediğim sıcaklığını hatırla- |ğil, etten ve kemikten bir insan oldu-'memek için kaçıyor, evinden kaçıyor... /“tan sesinle bana eskilerden k. n? Bunları söylerken senin gözlerin.. se- nin sesin de yaşlı idi. — Yazık ettin bize! * (ğunu anlıyayım.. Muallâyı yeniden bulalıberi umu - mt hayatında, hattâ yazıhane haricin- deki yaşayışında bile büyük değişiklik- |Dünyadan kaçmak istiyor. Bir tarafta genç ve güzel Muallâ.. bir tarafta da küçük Güzin. — Öyle bir roman ki, Cenab Şeha- | | Tarihten Yapraklar ( Baştarafı 8 inci sayfada ) Sofu Mehmetle cellâtlar aldırmıyor- lardı. Deli İbrahim Şeyhislâma döndü: — Bak Abdürrahim, Yusuf Paşa se- olduğunu söylemiş ve öl 'e etmişti. Ben o zaman edim, Allahın kitabı işte e- limdedir. Beni ne hakla öldürürsünüz!, Sofu Mehmet Paşa Cellât Aliye çı - işin bitirin! Söyletmeyin!.. Ali kemendi attı. İpin bir u- zamanlar Topkapı leri boğduran adii di ayni yerde ve ayni ellerle boğduru- luyordu. k Padişah ise sarayın Harem dairesinde iç oğlanlarının yaptıkları maskaralıkları, oyunları seyrediyor, kahkahalar atıyordu. Vaktile bir süt ninenin çocuğunu severken küçük Meh Üçüncü padişahtan sonra Osmanlı sa rayında, bazı küçük istisnalardan baş- ka, ana, baba, evlât, ve kardeş sevgisi denilen şey kalmamıştı? Turan Can Bir tavuk hırsızlığı Çekoslovakyada birçok şehirleri altüst etti ( Baştarafı 6 ıncı sayfada ) «Doktor Przek — keşfettiği — ilâcın reklâmını yapmak için halkı korkunç | tehlikelerle karşı karşıya kaldığı hissini veren neştiyat yaptırmıştır. Ortalıkta- ki dedikodular hâlâ yatıştırılamamış- tır, Herkes korku içinde yaşamaktadır. Binaenaleyh bu suçundan dolayı tec- ziyesini isterim.» Doktor başına gelen bu dertler üze- tine gazetelere bir makale yazarak şu cevabi vermiştir: «Ben beşeriyetin başına çöken dert- lerin bir tanesine karşı #âç ararken, hırsızlar, zehirlenmiş olan tavuklarımi çaldılar, halkı böyle zehirli tavukları yemekten vıkaye etmek için ikaz ede- |yim derken karşımda tavukçularla |müddeiumumiyi buldum. Kimse hır- sızlarla meşgul — olmuyor, herkes be- nimle uğraşıyor... Biz iyilik edelim de- dik, fakat herkes bana hücum etme- ğe başladı...» * Şimdi bu zehirli tavuklar meselesi bütün Çekoslovakyanın diline düşmüş ve mesele tıb âleminden hükuk âle- İmine intikal etmiş imiş. Doktorun bu türlü neşriyat yaparak tavukçuları mutazarrır etmeğe hakkı — var mıydı, yok muydu? meselesi mevzuubahs o- luyor, ve iş neticelenemiyormuş. Haâdise sıhhiye nezaretinin. nazarı dikkatini celbettiği — için toplanan bir komisyon da ayrıca işi tetkik etmeğe koyulmuş. — Ne yaptım Muallâ? Niçin seni benden ayrılmağa mecbur ettim? Bel. | ki de sen beni bırakmasaydın ben her şeye rağmen senden ayrılmıyacak - tim. İnce ve yüksek Muallânın yerini zengin fakat kaba ve tahsilsiz bir ka - dının doldurması kabil miydi? Muallâ- nın mektebinde hisleri her gün biraz daha incelmiş olan Ekrem için bu ye- ni hayat büyük bir işkence olmuş ve ,buna uzun zaman alışamamış, evin - |den uzakta yaşamıştı. Fakat sonra Güzin gelmiş, ince, se- a Başvekii ve Hariciye Vekili Partide İzahat verdiler (Baştarafı 1 inci sayfada) Parti Grubunda Ankara 24 (ALA.) — C.H. P. Kar mutay grubu bugün 24/11/936 öğr leden sonra Trabzon Saylavı Hasafl Saka'nın Başkanlığında toplandı. Dış işleri Bakanı Dr. Aras İskende” run ve Antakya meselesinin ne tarzdâ "|yürüdüğü hakkında Partiye malümat arzetti ve muhtelif hatiplerin sualleri" ne cevaplar ve izahlar verdi. Burdan sonra Başvekil İsmet İnö* nü söz alarak meselenin cereyanı üz&e rinde ayrıca izahatta bulunmuştur. * İskenderun, 24 (Husust muhabiri” medi bacağından tutup havuza fırlatan |mizden) — Müntehibi sanilerden ba* babası zaten merhamete lâyık nu;—xlı?’ zılarının istifaya başladığı haberleri ta* hakkuk etmektedir. Bazı hainlerin tah* rikâtına uyarak yanlış propagandasına âxt olarak reye iştirak eden Akalliyet- lerde de nedamet hisleri — belirmekte- dir. Reye iştirâk etmiş olanlardan ba- zıları Sancak vatanperverlerine mütra caat ederek emirlerine âmade olduk” larını bildirmişlerdir. Tazyikler Devam Ediyor lskenderun, 24 (Husust muhabiri: mizden) — İntihabata iştirâk etmiyen lerin vergi bakayalarını def'aten ver- mejeri için tazyikler yapılmaktadır. Sürgünden Avdet Edenler Antakya 24 (Hususi muhabiri: mizden) — İntihabatta aksi cepheyi tutmuş olduklarından dolayı mahalli hükümet tarafından Humus ve Halepr de hapis edilenler serbest bırakılmış” lardır. Sürgünden avdet edenler halk tarafından tezahüratla karşılanmış fa- kat hiç bir hâdise çıkmamıştır. Kapa- nan kız lisesi de açılmıştır. Hudut Haricinde Bulunanlar Adana 24 (Hususi muhabirimiz- den) — İntihabatta gösterilen tazyik yüzünden firara — mecbur olanlardan bazıları başka memleket - toprakların- dadırlar. Bu meyanda bir çok vatan- perverler sayılabilir. Antakyalılar ara- sında milli davaya merbutiyetile tanın” mış olan Edip de hudut haricinde bu lanmaktadır. Trablus Şamda Kanlı Çarpışmalar Antakya 24 (Hususi) — Trablus Şamda Araplarla hükümet kuvvetleri arasında kanlı çarpışmalar — olmuştur. Her iki taraftan da bir hayli ölü ve ya- ralı vardır. Eski Bulgar Başvekilinin seyahati Belgrat, 24 (A.A.) — Eski Bulgal Başvekili Çankof dün tayyare ile bu- raya gelmiş ve Stoyadinoviç tarafın- dan kabul edilmiştir. Bugün Berlin€ hareket edecektir. —- -———m |bağlıyan küçk bir peri kızıma benziyor- d u. İşte şimdi Muallâ bilmeden ve anla madan bu peri kızının sarayını yıkmak üzereydi. — Babacığım, bana darıldın mı? Artık beni hiç mi öpmiyeceksin? Gündüzleri bürosunda çalışırken küçük kızının ince sesi onu rahat bı - rTakmıyor, gece de Muallânın hayali gözün önünden gitmiyor, sesi kulağın: da bir düzüye uğulduyordu: — Berline gidecek mektubları im - zaladınız mı efendim? vimli yüzlü Güzin, babasının yalnız ve kırık ömrünü doldurmuş, onu evi- ne bağlamıştı. Artık hayatta başka emeli yoktu: Onu büyütmek, onu yüksek bir kız o- larak yetiştirmek için bütün kuvve -| tile ve şefkatile uğraşıyordu. Kaybet- tiği Muallâyı yeniden kendi yaratmış gibi, Güzini büyütürken küçük Mual- lâyı yeniden kendi yaratmış gibi, Gü- İzini büyütürken küçük Muallâyı ha - tırbyor ve büyüdüğü zaman onun Mu- allâya benziyeceğini ıııııııygıdu. Hâin bir tesadüf olarak Güzin de — Şu fransızca tercümeleri Mösyö Marşale göstermiştim, bir defa da si zin görmenizi istedi. — Sizi, Ankaradan aradılar.. sast dörtte tekrar telefon edeceklerini söy* lediler. Muallâ, Muallâ.. yüzünün bu ağırı bu yabancı maskesini at artık... Be * nimle konuşuürken — gözlerini kaldır! Onları görmek istiyorum. Seneler var ki onların ışığını hayatımda duymuyo” rum.. onların hasreti artık içimi kavü” ruyor. Bir defa seni bulduktan sonra Daha evlendikten bir kaç ay sonra|Muallâ gibi esmer yüzlü, siyah saçlı|senin uzaklığına tahammül edemiyo * Ekrem çok muztariptir. Muallânın ler olmuştu. Artık eski şen, alaycı ve|Ekrem yaptığı çirkin pazarlıkta ne de-|idi ve esmer yüzile, siyah kirpiklerile|rum. — okuvvodli kadın sinirlerinin tahammül|kendine güvenen mağrur adam değil-|rece yanılmış olduğunu anlamıştı. babasının kalbini tamamile kendisine (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: