26 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İttihad ve Terakhide on sene | İkinci kişi” No. 7 CİHAN HARBİNE NASIL GİRDİK? | Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Seferberlik, devletin nüfuz ve kuvvetin 1 bir hamlede hükümetin elinden alıp Enver Paşanın eline vermişti Üç büyük makamın bir elde, münhasıran Enver Paşanın elinde toplanması artık gerek harbin, gerek memleketin idaresi işinin yalnız onun eline geçmesi demekti ve paşa bir nevi diktatör olmuştu. Memlekette dört yıl onun idaresi hüküm sürdü Fakat, ben tahmin ediyorum ki, ilk hamlede Enver paşanın ve erkâ- mharbiyesini teşkil eden arkadaşlarının zihinlerinde başka fikirler de yok de - Üldi: Onlar harbe bir an evvel iştirâk tarafdarı idiler. Almanyanın kuvveti- ne o kadar itimad ediyorlardı ki mu - Zafferiyet kazanından kana kana çor- içebilmek için fırsatı kaçırmamak ımgeldiğine ve binaenaleyh harbebir SB &vvel karışmamız icabettiğine kani idiler. Kim olduğunu şimdi iyi hatırlı- Yamıyorum, Enver paşanın yakın ar- şlarından biri, bir gün bana bu rini izah ederken, «harbe girmekte Ee kalırız da Almanya işi halletmiş İunursa o zaman biz işe karışmak is- tesek bile Almanya bize bir udanke» diyebilir.» demişti. İlk büyük meydan muharebelerinden sonra... Hülâsa, Almanyanın askeri satveti hakkında Enver paşa muh Svd olan bu tarzdaki fikirler #çta bir ön evvel harbe işti 1 doğurmuş ve binaenaleyh sefer - Ülker bir de bunun için ocele edilip Memleketin bütün genç kuvvetleri bir- mbire silâh altına çağırılmıştır. — Fakat, bu hal uzun sürmedi. İlk bü ten meydan muharebelerinden sonra ie ve Terakki ve Babsâli işleri da- a soğuk kanla mütaleaya başladılar, Bununla beraber, memlekette o za - Man bu nikbin görüşlere muhalif olan Sörüşler de yok değildi. Bu gibi fikir - ©, ya İttihat ve Terakkiye, esas itiba- Tile muhalif ve hasım olanlardan, ya - Vüd da, ekseriyetle gayri Türk olan un- surlardan geliyor ve bundan dolayı da Elika nazarında mâlül addediliyor- Hakikat şu idi ki bir taraf da, öbür İttihat ve Terakki hükümetinin © zamanki Hariciye nazırı Ahmet Nesimi Bey muhtelif organlardan mürekkeb teşki- İM: sisteminde hepsi de aynı derecede mühim ayrı ayrı makamlar bulunması boş bir şey, her hangi bir fantezi mah-| sulü değildir. Bir harbiye nazırının, bir umum erkânıharbiye reisinin, bir baş- kumandanın ayrı fonksiyonları vardır. Bunların bir de elde toplanması belki işlerin sür'ati ve vahdeti bakımından | bir fayda temin edebilir; fakat, muh- telif organların birbirlerini kontrol e derek bunlardan birinin hata ettiği nok- tada öbürünün vazifesini tamam yap- ması bakımından faydaları ötekine nis- betle hesabsizdır. Bundan dolayı üç! büyük makamın bir elde, münhasıran Enver paşanın elinde toplanması artık gerek harbin, gerek memleketin idaresi! işinin münhasıran onun eline geçmesi demek oluyordu, Bütün mes'uliyet ve taraf da o sıralarda his ile bareket edi-|bütün sevk ve idare salâhiyeti onun e- Yorlardı: Hâlis İttihat ve Terakki mus jlinde toplanmış, o, bir nevi diktatör ol İRİ, ekseriyetle, nihayet Türkiyeyi bir muşta. Seferberliğin ilânından ve bu ere de galib ve kurtulmuş görmek is-'üç sıfatın onun elinde toplanmasından tediği için bitkin, öbür taraf da İttihat itibaren memlekette dört sene, harbin Ve Terakkinin muvaffak olmamasını ,30nuna kadar hep onun idaresi hâkim VE yahud, daha fazlasile, memleketin |olmuştur. tmasın: istedikleri için bedbin idi -| | Bu arada karşısında bir aralık daya - *. Her iki tarafın fikri de uzun ve e-'mabilecek hiç bir şey kalmamıştı. Ona Wish bir kuvvet muhasebesinden çıkar mukavemet edebilecek yegâne kuvvet, nilmış bir kanaat değil, belki de bir ar- Talâtın kuyveti idi. Harbin sonunda, Unun hakiket şeklinde görünmesin - (cephelerin yıkılmasından iki hafta ev- n ibaret tamamen sübjektif görüş -İvel Berlinde Talât paşanın bana yap- erdi. Bizzat Enver paşa da, aşağılar -'mış olduğu tevdiata göre - ki bunları vechile, bilâhara yazacağım « İttihat ve Terak- sübjektif bir görüş içide idi: i on sadrâzamı, Enver paşanın bu Bu hâdiseler arasında işleri daha sü- nüfüzunun doğurabileceği fena- Ünet ve izâl ile mütalea edenler, Av. (lıkları düşünmemiş, ona karşı bazan topada çarpışan ve çarpışacak maddi da mücadeleyi göze almamış değildi. Ve manevi kuvvetleri karşı karşıya ko- Fakat, kâh zemin ve zamanın müsaid ME ln aranda bei müvaze- ,olmamasım düşünerek, kâh bizzat iti- Meleri yaptıktan, madalyenin bir tara- |'2İ ettiği bir zaafa kapılarak bunu ya- m olduğu gibi, öbür tarafını da e - pomAMIŞIr. Peyce tetkik ve mütalca ettikten sonra) (Enver Paşanın ruhi haleti : hâlis yürekli| O bunu yapamamış olduğu için de “ayi da yok değildi. Fakat, bunlar Enver paşa tedricen hâkiin A ya, o mahşer dakikasında söylemei Numsuz:sayıyorlür, yahüd söylese le etraflı olarak izah edeceğin İkir ve kanaat edinen ve hartâ bbâr olmuştur. Benim kendi ağzın- 1 işitmediğim ve fakat, onun kendi i yakınlarına arada bir tekrar ettiğin - #idiyordu, den nüvâzen bahsedildiğini duyduğum Seferberlikte Enver Paşa £|bir söz vardır ki Enver paşanın o za - » Seferberlik devletin bütün nüfuz ve |manki ruhi hâletini göstermek bakı - üvvetini bir hamlede hükümetin elin. jppından çok manalıdır. Her hangi bir n alıp Enver paşanın eline vermişti. !mesele karşısında kanuni bir müşkül yn: zamanda hem harbiye nazın, hem | çıktı mı, o hemen başka bir kanunla bu ânıharbiye reisi, hem de Pa ime halledilmesini istermiş. Der- dan vekili kendisi idi. Bir devletin ler de, onların sesleri gürültüye karışıp — Yaz kanun, yap kanun, oldu ka- nun! Bu, aşağı yukarı, onun nazarında kendi iradesile kanun arasında ayniyet bulunduğu Omanasını ifade eder. Hakikaten o zamanlar, kanunu esasi muvakkat kanunlara da cevaz verdi - ğinden Enver paşa harbin idaresine aid meselelerin en büyüklerinden en kü - çüklerine kadar, hiç bir şeyde, arzu ve iradesinin yerine getirilmesi itibarile, biç bir güçlük çekmemiştir. Hülâsa, o, seferberlikle beraber «te- şebbüsün kat'i surette kendi eline ak mıştı. Dört sene, mütemadiyen bu «te- şebbüsü» elinden bırakmadı ve daima bir teşebbüsten ötekine geçerek mem -| İeketi ve siyaset arkadaşlarını, sürük- leyip götürdü, İlk zamanlarda gerek İt tihat ve Terakki merkezi umumisi, ge-| rek onun lideri ve yahud cemiyet ve İfırkanın nâfiz unsurları onda memle- ketin yaratmak ihtiyacında bulundu - ğu milli kahramanını görürler, kendi- sini severler ve hattâ kılına toz kondur- İmak istemezlerdi. Fakat, sonraları bu retli muhabbet ve sıkı tarafdarlık pek çok kimselerde, hattâ belki de her- keste yavaş yavaş soğudu ve çözüldü. Harbe girip girmemek meselesi Seferberlik tarihi ile Türkiyenin har- be girmesi arasında üç aydan biraz faz- la, galiba tam on üç veya on dört haf- ta kadar bir şey geçmiştir. Bu esnada İTürkiyenin harbe girip girmemesi me- selesi mütemadi surette münakaşa e - dilmiş ve bu husustaki temayüller za- man zaman değişmiştir. Bunun muh- İtelif devirleri oldu: Cabil olduğu kadar sür'atle har- 2 — Harbe iyi hazırlandıktan bir dereceye kadar muzafferiyet belli ol- mıya haşladıktan sonra girmek İ 3 — Neticenin daha iyi zamana intizaren müsellâh bir bitaraf-| lıkla müttefiklere yardım etmek, Ben bu üç devri, üç fikir temayülü- nü adım adım tâkib ettim, gördüm ve İ yaşadım. Ancak bu meselelere ald ola. İrak kabinede neler geçmiş olduğunu bilmiyorum. (Arkası var) ineceği Resimli zabıta hikâyesinin hal şekli Hırsız, Grinin savuşlurduğu ilk yumruğu indirirken, saatinin camı fırlamış ve akrep te Grinin sağ bile- ğine batmıştı. Bu akrebi doktor çı- karmıştı. Grin savrulan yumruktan iki eliyle korunmaya çalışırken, kar- şıskarşıya bulunduğu hırsızın sopayı sol elinde tuttuğu anlaşılmaktadır. O halde, bundan saatinin sol kolunda bulunduğu neticesi çıkmaktadır. Yal- Vasıl oldu da te- n sağ bileğine tı, Bunu da, saatin bileğin üstün- de değil de, iç tarafına takıldığı şek- linde izah edebiliriz. Üç arkadaştan yalnız Hume saatini Kk takmıştı. Bunu da, oldukça mü kik bulunan bar sahibinden ö, komsier, takip ve istintak edei ği adamın Hume olduğuna derhai ka- rar verdi. Neticede de aldanmadığını gördü, nız bir mesele va n Gi Sayfa 9 | Hikâye | Güzel kadının çirkin kocası Ke — Erkeklerde gü Tanmaz... — Öyle mi Bu suali soran Necati idi; kırk yaş- zannediyorsunuz? larında vardı. Çirkindi, hem © kâdar) 19) çirkindi ki.sanki Allah onu bir lik nümunesi olarak halk etm Ya, demek siz çirkirilikten şikâ yetçisiniz.. Evet!.. Ne zararını gördünüz ki? Ne zararını mı gördüm.. İçini çekti — Ne zararın gördüğümü size an - ayım, İ Çocukken benimle çirkin ederlerdi. - Buna mı kızardınız? - Hayır, işin tuhafı burada, hiç kız- mazdım, bilâkis benimle çirkin diye &- lay etmeleri hoşuma giderdi. Büyü - düm. Bir genç erkek oldum.. Fakat ma. lüm çirkin bir çirkın- t I diye alay um meclislerde herkese Neşem âdeta dim, bulund hoş vakit geçi çirkinliğimi örterdi Yirmi beş yaşıma gelmiştim.. Bu ya- şa gelinciye kadar evlenmeyi hiç dü-| şünmemiştim. Gene de düşünmiyecek- | tim.. Fakat dostlarımdan birinin evin-| de tanıştığım genç bir kız bana evli mek arzusunu vermişti. Dostumun € vinde bizi tanış - Mün Yazan: Hani ir - bakmıştım. ben nasıl bir kinlik nümünes sayılırsam benim bir güzellik nümünesi sayılırdı Şimdi size onun güzelliğini en ince| telerrüatına varmcıya kadar anlata - bilirim anrma.. Benden bunu isteme - yin.. Fazla gadr olur. Çünkü hatırla - mak bile ıztirap or, Bu kızla evlenmek benim için büyük bir saadet olurdu. Amma ben bu saa - deti nasıl umabilirdim. O güzele; nasıl olur da: Ben seni alacağım.. Bana varır mısın? diyebilirdim. Bunu demiyecek- | o da aksime tim, ve demedim. Tanıştığımızdan sonra bir çok defa birbirimizi gördük. İyi dost olmuş - tuk, Beni, bir yolunu bulup evine da - vet etmişti. Sevimli bir annesi, iyi bir babası arla da çabuk anlaş- tım ve az Zal bu ailenin samimi bir dostu oldi retlerine gittiğim za - ) sı evde idi — İyi oldu, dedi, ben de sizi yalnız görmek istiyordum. Evde kimseler yok.. Rahat rahat konuşuruz.. Ilik, çirkinlik a -)z in K Yarınki nushamızda : Miguel Zamsös | say : İsmet Hulüsi İMSET ermek Oldu i apartıma zevkine göre dö uvaydı ha yeni ta h sokağa çıkıy apının önünde oynıyan mahaile cuklarından iz , güzel kadının kı Er. . yer etti. Güzel kadının ç . Demek benim möhalk adım bu Bir akşam evime yakın baki yep öteberi aldım. Parasını v dum. B. al - Bugün evden ufak tefek bazı şey- der aldırdılar. Parasını göndermemişleş Defterinde bir sahife açmış, evden aldırılan eşyayı oraya yazmıştı. Sahifenin üzerindeki yazıyı okudum, «Güzel kadının çirkin kocasi». Adım? bilmiyen bakkal beni mahalledeki ün. anımla defterine yazmıştı. Bakkala bunun için bir şey deme « dim, ne diyebilir. dim ki.. kadındış çirkin kocası, By- nu artık karım da duymuştu. Kom- şulardan çalçene bir kadın lâf ol. sun diye karıma zevi Çeviren: F. Varal da söylemişti. Karım bana bunu anlatırken gülü » yordu, ben de güldüm.. Güldüm am - ma ne acı bir gülüşt Çok düşündüm; çirkinliğim yılmazdı. Belki bunu kimse de ayıp 1bam Artık karımla birlikte sokağı maz, bir yere gidemez olmu: misafir geldiği zaman karımdan müm | kün olduğu kadar uzak duruyordum, Bizi bir arada görenlerin garip bakı larından çekiniyordum. — Güzel kadın, çirkin koca bir ge « s kadar uyumadım, hep bunu düşündüm. Ne yapmalıydım?.. Sabaha karşi ki ımı vermiştim. Yatı a uyuyan güzel yüzlü, gi zel huylu karımı son bir defa öptük! sonra bir daha dönmemek üzere evi den kaçtım. Bu başlangıçtan bir şey anlamadım. Amma biraz sonra mesele anlaşıldı. Ki- — — — VVepaligei EY LL i çare .: Baler ç R 2 ve 20 komprimelik ambalajlarda bulunur, Ambalaj ve komprimelerin üzerinde halisliğin timsali öm olan ti? markasını arayınız Güzel kadını çirkin kocslı olmakta

Bu sayıdan diğer sayfalar: