16 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

16 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ —— On ikinci kısım HAN HARBİNİN SOR PERDESİ. Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen —| * ——— ——— SON PÖSTA - Daen v eoa marTNe ea aneermere Soyfa 38 — ilihad ve Terakhide on sene |€ ___——j————_' | Hikâye No. li Suriye Cephesinde Ordularımız artık tutunamıyorlardı ' Hiç birşey vaziyeti kurtaramazdı, Euriye; ceplesi p'ân değ'ştirmekten, kumanda değişt'rmekten, vaktinde toplu bir halde düşmana karşı müessir br hıreket yapamamaktan erimiş ve çürümüştü Ülk aylarda İrak cephesi — sikiş - tı; mart içinde Bağdadı terke mecbur kaldık. Bü sıralarda İngilizler, Suriye cephesinde henüz uzakta idiler. Fa - kat ,sistematik surette kuvvetlene kuv- vetlene üzerimize yüklenmekte olan ngilizler aynı tarihlerde Birussebi' kıstırmıya, kuvvetli hücumlar yapmnı - ya başlamışlardı. Bununla beraber, bu tarihlerde Kafkas cephesinin yükü ha - fiflemiş olduğu için, gerek Irak ve ge- tek Suriye cephelerinin bir dereceye kadar takviyesine imkân hasıl oldu. Bütün yaz mevsimi bu iki cephelerde mukavemete çalışmak ve şarktan da yavaş yavaş dağılmakta olan Rus ordu- sunun arkasından ilerlemekle geçiril - di, Bu . müddet esnasında - «Yıldırım Grubu» gibi parlak bir unvan altında toplanmış olan kuvvetler, bir dereceye kadar tensik edilmişti. Bu havalinin he- Hüz ismen umum? kumandanı Cemal paşa, Avrupa cephelerini ziya - rete gitmişti. Sağsimılı Stelllari ba cbnti Blen kumandünbihiğ yepmş: olan-Fon Kres, sol cenaha da Küçük Cemal pa - şa (Mersinli) kumanda ediyorlardı. İngiliz tazyikı karşısında bir hayli za - man dayanmış olan bu küvvetler bilâ- olan | Emir Faysal rübeler, verilen muharebeler, tid: Hie'ötedecektir. dolayı erimiş, çürümüştü. Şeria vadi- z sinde düşmam tutmak için yapılan tec Biz çekildikçe Araplar İngiliz!ere bazan | kumandanların ve askerin — gösterdik-| i yüksek Fedakârlıklara rağmen ne-| siz kalmıştı. Bundan aonra, bütün bi'den itibaren, biz çekildikçe, mağlüp 913 yaz mevsimini, düşman karşısın- oldukça bir yandan da araplar İngiliz- | da mevzi değiştirmek, tutunmaya ça- İsre iltihek ediyorlardı. Bu sıtada Şerif | — ©, lışmakla geçirdikten sonra ordu kat" sdlar | YE ih surette mağlüp olacak ve Haliebin şi- almış, etrafına bir hayli kuvvetler top-| Göndüler, başları: maline kadar çekilmek üzere yer yer Jıyarak bir yandan bize hücum ediyor | ,, eğ;i' Io.r. m;uç e ne yedinci ordunun kumandası ona dar ordusunu ayakta tutar, Şamı mü- dafaa etmek iİster; fakat, vetlâr bozulup çekilmiş, onu imkân- sızlık karşısında — bırakmışlardır. Ra- yak'da tutunur, hattâ asker toplar, or- dusunu tanzim eder; fakat, adetçe artık çok İsiktir. düşman Ve bizim tarafta öteki kuvvetler ya esir düşmüşler, ya perişan olmuşlar, yahut da araptırlar, hiyanet edip öte- tarafa geçmişlerdir. Bu sebeplerden do- layı Mustafa Kemal Paşanın gayreti de düşmam tutmaya kâfi — gelemez. tekiak' Şekilir. Hüleptö ÜÜk geyre daha, © da mümkün olamaz, nihayet Halep de bırakılır ve harp te nihayete erer. iltihak ediyoriardı Bu muharebeler esnasında Birüsse- * Faysal, İngilizlerden bir çok vâadlar ve bir yandan da elimizdeki ordunun Burada da Mustafa Kemal paşayı'arap unsurlarını — İngilizler - tarafına, | Jar ve dudakları tevdi edilmiştir. O, son dakikaya ka-| öteki kuv- | - Bir Kafkas hikâyesi - | İhtiyar dağlı son sözlerini bitirdiği zaman gözleri! damla yaş sızdı; fırında kalmış bir köseleyi andıran yü- zünden bembeyez ve uzun sakala, ora- dan da gömleksiz göğsüne damladı. Şimdi oğlunun sırtına titrek elini koydı te... bu iş böyle oldu. Benim kırılası ayaklarım tutsaydı, sana anla!'- mazdım bile... Çünkü anlatmağa lü -« zum kalmazdı. Mahamanın ancak on altı bahar gö- ren gözlerinde şimşek parıltıları vardı. Çene kemiklerinin yanları şişmişti ve iki elinin parmaklari birbirine dolan - htiyar adam ayağa kalktı. Duvardaki kılıcı, tabancayı ve kamayı gösterdi. — İşte, bunlar onun silâhl Bü. yumuzdan biri için sakladım. Sana kıs- metmiş. At ta ahırdadır ve eğerlenmiş- | tir. Delikanlı genç bir kürt gibi doğrul- du: — Hemen gidiyorum. Dedi. İki büklüm bir kadın çıkardı. Yüksek &! bir heybe koy- du. Heybesinin şişkinliği aonun boş ol: madığını, önceden hazırlandığını an - latıyordu. Mahamma, bir iki dakika için doğru- | lup ta gene yerine çöken babasının eli- ni öprü; iki büklüm kadınla da sarmaş tı. Atına atladı ve yalçın dağlar arasın- daki daracık yollardan birine —doğru sürdü. Birbirinin üstünde yükselen, her biri diğerine tepeden bakan Kaf - kasların — çıplak İyeya ormanlı ya- Jmaçl:ın arasında ahırdaki atı Donun gittiği yola İarını göğe açtı « mış mizah muha: Vuzüun uzun kimil- Dağlının öcü.. Yarınki nushanızlı : İnsan hergele olmalı ! Yazan : Efim Zozulâ Efim Zozulâ Rusyanm en tanın. u gibi tiraji 300 bin olan Ogonok Yazan: Kadircan Kaflı oğlunu kaybeden babanın küçüğü de lüme sürüklemesi umulma: İbir silâh patladı. Mahamanın a Zir yamacı döndüğü zaman di ve kendisi de atın yelesine di ğildi. — Dur...rt.. Mahama kılıcını çekti saldıranlara saldırdı. Genç bir kurt gibi sgvaşıyordu. Fa * kat düşman çokluktu; kalpak düştü, sol kolundan bir yara aldı; kılıç iki parça olup elinden fırladı. Artık kurtuluş yoktu. Fakat yeniden iki silâh birden patladı. Üç atlı, yol kesenleri darma da- ç Mahamayı ölümden kurtardı. anlı şimdi kurtarıcisile beraber yoluna devam ediyordu. — Adın ne? — Mahama... Ya senin? — Darğolu Musa... Delikanlı alık alık baktı. Musa sor » du; — Nereye gidiyorsun? — Artık evime döneceğim. Haoşça kalın! Evine döndü ve olup biteni dedesine anlattı. İhtiyar adam uzun uzun dü - şündü ve sakalını sıvazlıyarak, şunları göyledi: — Onunla ödeş! Sonra vazifeni ya « | parsın! ve kendisine * Mahama bir yabancı gibi Musanın yanına gitti. Onunla beraber Şa- milin >kumandasında Çar ordularına karşı çarpıştı. En korkulu zamanlarıiz bile Musadan bir adım ayrılmıyordu, Nihayet yaman bi ia Mus hakkak öl den kurt: Musa onün boy nuna atıldı: — Senin Xa - dar yığıt bir de « likanlıya hiç rası- lamadım. —H bir gün savaş- mu - rrirlerinden oldu. a el bütün kumanda faikiyeti — ile tekrar! kendi tarafına çekmeğe çalışıyordu. n tımı sana borçlu- hara, sür'atle çözülmeğe başladılar. İn-| ğörürüz: Falkethayn — azldlunduktan lMeıeİl. Şamın sukutu'esnasında Rikâ- | dadı. edebi mecmuasının muharrirlerin - | — yum. Öz karde - gilizler, Gaze'yi, __Bim'_'h'î 'ld’kf'“iıomı. hasta olan Fevzi paşanın yeri- bi zade Rıza Paşanın kumanda ettiği * dendir. Hikâyeleri henüz hiç bir | — şimol!. ınnını _Yııiı ve Kuduı üzerine ilerlediler! , ' 'bir kuvvet, mühim bir vazife icra et -| İşte yapayal - dile çevrilmemiştir. Fevkalâde be - Mahama- ve D17 senesinin sonlarında Kudüsü de geeT T BAA moek üzere aklığı emri ifa ederken Ri-| v “zebmşlardi mğıhıı:)'::ı ."r..':::,': nin gözlerinde ve yüzünde — sevinç görmek istiyor - du. Fakat o bir aldılar. 916 da Suriyeyi ziyaret esna -| #nda Kudü etrafında tahkimat ya« | pılmış olduğunu görmüştüm. Cemal kâbinin, bazı maiyeti ile birlikte Emir Faysal tarafına geçmesi, o kuvvetin | perişanlığına, vazifenin ifa edilmeme- 'Topraktan — oca - ğin başında için - de hamur - kay - DANMERSELI D OA AUA Hastalıkların çevrilmektedir. paşa ve Ali Fuat beyle beraber gezmiş olduğumuz bu tahkiniat; hayli büyük geyretlerle hazırlanmış şeylerdi. İhti - yaç halinde, Kudüsün müdafaasını te - min etmek üzere yapılan bu tahkimatı kullanmıya — vakit kalmadan, İngiliz tazyikı altında perişan olan kuvvetler Kudı ünde hiç tutunamıyarak ge - rilemişlerdi. Falkenhaym Suriye ve İrak Orduları Başkumandanı oldu Kudüsün de terki — İstanbulda fena bir tesir bırakmıştı. Bunun için — yeniden — tertibat — ve teşkilâta geçildi. ve — mareşal Fon — Falken- hayn bütün Suriye ve Irak orduları baş kumandanlığına tayin edildi. Bu kumandanın emri altında Su- riyede dört ordü vardı: Sekizinci, ye- dinci, Gözdüncüryü Şük “cephesiniden alınıp bu tarafa ihtiyat olarak gönde- rilmiş olan ikinci ordular. Ancak bü- töün bu ordular bir araya - toplandığı zaman sağlam bir ordu kuvveti elde etmek ancak mümkün olabilirdi. Bu- nunla beraber, bir çok askerlerden i- şittiklerime göre, bu kuvvet, - İngiliz- lerin kuvvetlerine adetçe faik idi. Yak nız cephenin genişliği, bu kuvvetin müdafaadaki rolünü — güçleştiriyordu. İngilizler kuvvetlerini toplu — tutarak muhtelif manevralarla üzerimize yük- leniyorlar ve bizim kuvvetlerimizi bo- zuyorlardı. 918 şubatında Falkenhayn bu cep- henin kumandanlığından — azledilerek yerine Fon Zanders tayin edildi. Fa- kat, artık hiç bir şey, vaziyeti kurtara- mazdı. Suriye cephesi, plân değiştir- mekten, kurnartda değiştirmekten, vak- tinde toplu bir kuvvetle düşmana kar- gı Müessir bir hareket yapam!n'-'-k!nn!: ae Keşit kolu: KIRIKLIK Neş'enizi söndücen çalışmanıza mâni olan kırıklığı GRİPİN ile izale ediniz! Bu sayede bi ç « büyük hastalıklara - utulmak tehlikesini de önlemiş olursunuz. GRİPİN Bütün ağm, sızı ve sancıları keser, baş ve diş ağrılarına, nezleye, gripe, romatizmaya karşı bilhassa müessirdir. Bütün eczahanelerde satılır. İcahında günde 3 kaşe alınabilir. sine ve düşmanin da bizim tertibatımız hakkında istediği bütün malümatı a Masına sebep olmuştu. Biz Galiçyada, İranda kuvvet israf ederken İngilizler kuvvet toplamışlar memleketin bütün manevi kuvvetleri. ni yıka yıka bizi İraktan ve Suriyeden | önce yavaş yavaş, fakat sonraları seri hamlelerle sürüp çıkarıyorlardı. Bizim kehanetlerimiz Vukuatın henüz bu sür'ati almış o madığı bir sıralarda, 918 ilkbaharının gonuna doğru, zannedersem, nisan i- çinde, bir gün menühtikâr komisyo- nunda çalışırken Talât Paşa beni ya- mına çağırdi. Gittim. Özle — üzeri idi, sedaret makamında, yâlnız oturuyor- du ve bir takım sualler sormaya başla- |d Arada bir lâtife ederek, havai bahis- |lere geçerek benden bir takım şeyler |hakkında malümat almak — istiyordu. Kâhinlik bakımından, Talât Paşa nez- dinde itibarım bayli büyümüştü, cihan harbinin gelmekte olduğunu kendisine ben haber vermiştim. Ben ©o zaman boş olmamakla beraber, pek dolu at- mış değildim. Fakat, vukuat bana dolu tutturmuştu. Sonradan, dokuz ay ka- dar evvel Almanyadan dönüşümde kendisine Almanyada dahili meseleler bulunduğunu ve imparatorun mevkii sarsılmış olduğunu anlatmıştım; pek kısa bir zaman sonra da tahminlerim tahakkuük etmişti. Bunun için Talât Paşa, şimdi benden malümat — istiyor ve gülerek: — Ama, diyordu, kâhinlik — değil, çünkü sen şom ağızlı oldun, Hep fena şeyleri haber verdin, oldu, eğer iyi şey haber vereceksen, ver; yoksa, bana yalnız malümat ver! (Arkası var) Tn aNN & İ aa nayan tencerenin önündeydiler. Artık bu, dışı kapkara ve içi tertemiz tence- rede pişen bu hamur parçalarını. pay- laşacak çocukları kalmamış': ai Eski günler korkunç bir r alinde ve tekrar tekrar gözlerinin münden geçiyor; onların porsumuş damarların- daki bir kaç damla kanı da donduru - yordu. Bu öyle bir hatıraydı ki'gün geç- tikçe daha Kkorkunç olüyor, ağrısı artı- yordu. Hele o felâkete sebep olanın hali şu dağların ötesinde, yeşil yamaç- larda, kayaâlık tepelerde şen ve dinç at koşturduğunu düşündükçe her an ölüp diriliyorlar, tekrar Ö yorlardı. Fakat şimdi bir ümitleri vardı. Son çocukları Mahama elbet iki kardeşinin öcünü alacak, hiç olmazsa onların vie. danları üzecindeki ağır yükü kaldı « racaktı. Bu sırada Mahama, sarp yamaçlardan ini b püklü derelerden aşıyor; imdik yo - kuşlara tırmanıyor. - ve uzaklaşıyordu. Dedesinin anlattıklarını gittikçe daha iyi anlıyor, adetâ onları gözlerinin ö- nünde canlandırıyordu: Tamam on yıl önce... Genç bir hala... Henüz on dördünde.. Dargoya konuk gidiyor. Orada Musa adında hoyrat bir gençle tanışıyor. âdet olduğu gibi dü- ğünlerde karşılıklı oymyorlar; çeşme başında bir iki defa, konuşuyorlar. Genç kızın kalbi akıyor ve delikanlı bunu fırsat bilerok onu zorla lekeliyor; genç kız başından geçenleri anlattıktan sonra ortadan kayboluyor ve ertesi gün bir uçurumun dibinde ölüsü bulunu - yor. r duvar kadar Musa görünmez oluyor. Mahamanın | onun ardına dü- | büyük kardeşi Zübey şüyor. Fakat o da göğsünden vurulmuş olarak bir dağ yamacında bulunuyor. sa köyüne geliyor. ihtiyar baba-da onunla çarpışa- cak kuüvvet yoklur ve Mahama henüz aşında bir çocuktur. Hem, büyük heykel gibiydi. Kirpikleri bile kımıl - damıyordu. Musa sordu: — Ne oldu? Benden bunu esirgiy! cek misin? Delikanlı başını indirdi: — Seninle yalnız olarak konuşmak | isterim. ı — Ne zaman, nerede iste Mahama alına atladı ve: — Ormana doğru gidelim, Dedi. Musa rastlamadığı bir sertlik bulüu; kadar ki manyatize edilmiş gi doğru y Sanki yürümüyor, yürütülüy Atına bindi ve delikanlının arkasın - dan sürdü. Otuzunu geçkin olan bu pi kin ve atak adamın, yüzlerce kurt rekli dağlıyı ardına takarak Çar ordu- ları içine akınlar yapan bu yaman ku- mandanın haline herkes şaşıyordu. Mahama ormanın en kuylu yerinde durdu. Musaya döndü ve tunç kadar sert bir yüzle arkadaşına döndü. Çelik: ten bir sesle sordu: — Sen beni ölümden kurtarmıştın. — Evet... — Sana borçluydum. — Evet.. — Şimdi de ben seni ölümden kur * tardım... 1 seste 0 zamana kadar - hiç i rdu. O bi, atına h. — Evet.. — Böylelikle ödeştik, değil mi? — Ödeştik... Mahama bir adım geriledi. Tabanca. sını çıkardı: — Madem ki ödeştik, artık halamın ve babamın öcünü alabilirim. Ben U - sal köyünden Koca Abdullahın küçük |oğluyum. Musanın gözleri hayretten büyümüş- tü: — Bunüun için mi beni kurtardın? Diye kekeledi. (Lütfen sahifeyi cevir'niz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: