11 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

11 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA aa alaşamea —ı_lmhad ve Terakkide on sene ı____———- On ikinci kısım No. 31 1 İCİHAN HARBİNİN SON PERDESİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Kayzerdemokratlarımemnunetmekiçin Maks Fon Bad'ı Başvekâlete getirdi Çar gibi Kayzer de geç kalmıştı, belki Kayzer, son dakikaya kadar sersem ve âtıl durmuş değildi. Fakat geç uyanmış, yavaş hareket etmiş idi. Demokratlar, ne imparatoru nelilerlemiş, büyümüş, onlara - sıcak bir| turya - Macaristan da yapmış! le harbe ve sulha riyaset eden mi -| heyecan vermiş olduğu için artık, sa-| Talât Paşa, Berlinden hareket et - ristleri istiyorlar, bunları başların - de demokratik ıslâhat ile de iktifa ede- mezden bir iki gün evvel bana söyle- attıkları takdirde her şeyi düzel - 'mi Kbileceklerini zannediyorlardı. mokratlar sosyalistlerle Yücude getirmişler, kardrlarını verip tahril bunl, arın önüne geçemiyordu. anlaş -| onlardan aynlabiliyo' Müşler, demakrat bir sosyalist bloku | hükümete y orlardı. Demokratlar da bunlara lanmış oldukları için ne kendileri lar, ne de onları orlardı aklaştırabiliy la olduğu gibi, Alman- Tıpkı Rüsy kâta geçmişlerdi. Artık hiç bir şey | yada da, evvelâ demokratlar harekete başlamışlar, sosyalistleri yanlarına yar- mişti: #Müttelik devletler — ayrı ayrı [x',ışo,... Müracamt ederek, onun yettiği prensipleri kabul eylediklerini |bildirecekler...» Bu karar, henüz Max jvon Bad hükümeti teşebbüsü meyda- na çıkmazdan evvel alınmıştı. Talât !anı Berline gelirken Bulgarların fi - ilân İmparator bunlara bir senedenberi | dımcı olarak almışlar, sonra sosyalist- |kirlerini beraber getirmiş, Avusturya- Barça parça bir takım - haklar verdi. |lerin dalgası onların üzerlerinden aşa- Ununla, gökten yere düşmekte olan |rak doğrudan doğruya Alman tahtının Tejimi kurtarmak için mütemadiyen fafra atiyor demekti, Fakat, askeri te-| Tebbüsler, birbiri kalınca 1aı eklerini dövmeğe başlamıştı Gene tıpkı Rusyada olduğu - gibi, arkasına — neticesiz Almanyada da nizam, imparatorluk sağ artık hâdiselerin önüne geçmek cenah, yükselen demokrasi taakınlığına Takânsızlığı kendisini açıkça göster - vet çekmek işinde pek geç kalmış- "nişti. Galiba bu işlerden haberdar olan lardı. Eğer Kayser ve Alman aristok- ıfdı ettiklerinden memlekette bunal- |lardı belki bu hareketin böyle ' hareketi ümümileşti. İngiltereden telip Kiel (Kil), Bremen ve Hamburg- içeri giren, donanma arasına karı- tan, Fransadan gelip garp cephesinin ::"ı"î arasına sızan propaganda da D gçözülme hareketini kuvvetlendiri- u, Son gayretler Bütün bu hareketlerin birdenbire Yük bir kuyvet kesbetmiş olduğu 'de, Talât Paşadan bir kaç gün &on- ',:;ben de Türkiyeye dönmeğe hazır- 'firken imparator son bir hamle yap- * O tarihte Alman aristokrasisi ara- |ya kadar sersem ve âtı! durmuş değil, lenmesine mahal kalmayabilirdi. İş işten geçmişti Fakat, Çar gibi, Kayser de geç kal mışti. Belki Kayser, son dakika-| di. Fakat, geç uyanmış, yavaş hareket et- miş olduğu muhakkaktı. Bütün bu sebeblerden dolayı, nasıl Rusyadar Milyuköf çarı' atmakla de < kurtaramadıysa' Almanyada da prens Bad, taşan müfrit demokrâtlar ve sosyalizm bloku karşısında, rejimi Macaristanın fikri de zaten Almanya- ca malüm idi. Berlinde dört devlete mensup mümessiller arasında bu me- sele kararlaştırılmıştı: Ayni zamanda, dört devlet de ayrı ayrı, Amerika cum- hur reisine müracaat edeceklerdi. Max ven Bad hem — bu müracaalı yordu. Yani Talât paşa- İstanbula dZaüp yapmak istediği Zişmesi şeklindeki bir de- n evvel imparator Alman- ! iyada yapnı Bir Pester Sloyd aldim, trende do- laşan şayia doğru idi: Müracaat yapıl- mişti: Almanya tarafından da, Avus- turya-Macaristanı tarafından da, fazla o zetede harp h i Mak Udusunun da de Fransız ör- | ru ilerlemekte de- Dvam ettiği, Bulgarların mütareke bile iyapmış oldukları haberleri de — vardı. | Trenin Türk kafilesi arasında bir bom-| SOLAN ÜMİT Yazan: Melâhat Tezer ırtık ceplerinde, omuzlarını lambaçlı yollarında içine su alan eski kunduralarını sürüyerek aç ve sefil dolaşmış, bunca emeklerine rağmen tek bir ekmek parası bile çıkarama - mıştı. Caddeler gittikçe tenbalaşıyor, basık sokaklar ıslak bir karanlığa Rgö- mülüyordu. Osman; yüzünü ısıran rüzgâra karşı öyle ne kadar bekledi, bilmiyordu. Yaş çoraplarının içinde ayakları sızlı- yordu. O ne talihsiz, ne kısmetsiz bir çocuktu. Fakat işin aslı aranırsa bah - tının bu karalığında kendisinin de su- çu yok değildi. Bir defa çok ürkek ve mazlümdu. Sefil, perişan zevahirinden umulmıyacak kadar yüksek bir vakarı, anlaşılmaz bir gururu vardı. Mahalle çocukları bu halinden dolayı kendisini kurtaramadı, Nasıl Rusyada Milyuko- Pa gibi patlıyan bu haberi ben zaten/ küçüklüğündenberi «Osman Beyl» di- fun hamlesi işleri bir iki gün tutmaya ancak kâfi gelmiş ve bütün vazilesi çarı &a Semokratlığı ile meşhur olan bir kahınan indirerek ihtilâlin tıkacını aç- B.d, Prens Max Von Bad (Muks fon | D çağırarak demokratik bir hü - €t yapmasını istedi. b..nt" yola çıkmazdan iki gün evvel Zat müzakerelere başladı ve zanne- ıımı. çıktığım gün de kabinesi- | etmiş idi. Demokratlığı büt! î_“ı:—nyıa. Mmeşhur ölan ve bütün fır- b N teveccül toplamış olduğu :ı ©n şenedenberi daima Bavyera _'iınenıo.unu.. reisliğinde bulun - U4 olan Max von Bad, Amerika cum- hili' Teisinin ilân ettiği prensipler da- de bir sulh yapmak üzere bütün | d“'"lhyıyı etrafına toplamak istiyor - öç Bundan dolayı hükümet yapmak di ' giriştiği müzakereler bir kaç gün _ı_':ınw. fakat artık gemi azıya almış demokratlar ve sosyalistlerle an- _'Iımıııı: Aıî'“yıdılıi inkılâbın dalgaları şimdi Dinlüya sedlerine de çarpıyordu. hi vhyı bütün cennetlerin saadetleri- | A .hn'deden bolşevik propagandası, Al- Sosyalistleri arasında da sür'atle TAKVIM müktan ibaret kaldıysa Bad prensinin yaptığı hamle de taşan kuvvetlere da- ha müsait bir yayılma sahası hazırla- mıya yaramaktan başka - bir vermedi, Bu suretle tarih bir daha gördü ki muhtelif cemiyetlerin içinde birbirine benzeyen sebebler daima birbirine ben- zeyen neticeler verir. <.. Budapeşte istasyonuna — geldik. Trende, yataklı vagon memurları ara- sında şayialar dolaşıyor: Almanyanın yeni hükümeti, Vilson'a müracaat e- derek kendisi tarafından ilân edilen prensipler dahilinde bir sulh aktedil - imesi için müzakereye girişmeğe hazır netice İ teşkil olduğunu A Baştarafı 1- inci sayfada ) — Bâna emrediyorum, ona yalvar, enimle evlenmesini temin et.. diye bağırdı. Bunu kırılsın. Madam Mari nihayet isyan etti! — Ben yapamam... di- yerek dışarı Funech arkasından , evvelâ saçlarından, sonra bilek nden çek — Emrediyorum işitmiyor musun?.. diye fısıldadı. Ayni nanda cebinden bir tabanca çıkararâk ilâve etti Kapan ayaklarına ve yalvar! Mari alçak bir delinin ne yaptığını bilmiyen — hareketlerile kı nca, köşede bu faciayı azametli bir eda ile saçlı, boyalı yüzlü ka - bilhassa yapacaksın, hurnun Arabi ııı; ii ı 1855 Kasım 124 Resmi sene| 1Y7 , dedi. Evimi g mı yıkıyorsu * juz, kocamı delirtip, benim h tımla oynuyorsunuz. Bu sözlerin hiç bir tesiri olmadı Dokter da ânü yerine getirmek tyordu, Eski karısına bir tekme- vur 18'11 U l4z Amerikadaggorulm bilmekle beraber bezim — üzerimdeki tesiri de elim oldu. Yol arkadaşları ara- sında doktor Tevfik Rüştü, Celâl Bey, | satı İsmail Müştak ta vardılar. Hâdise bir- | denbire öyle bir patlayışla patlamıştı ki en bedbin hesaplar bile bir kaç gün evvel bu neticeyi tahmin — edemezdi. | |Ben bile, müracaat yapılacağını bilme- me ve işin âkibeti iyi olmıyacağına ka- ni bulunmama rağmen cephelerin tu - İtulacağı ümidinde idim. | Şimdi, her şeyin yıkıldığı anlaşıl -| |makta olan bu dakikada, hattâ memle- | İkete dönebilmek meselesi bile şüpheli bir vaziyete düşmüştü! Trenden inerek, istasyona gittim ve telefonla Pester Lloyd'ü arayarak baş: muharrir Josef Veciyi buldum. Ot- dan aldığım haberler daha - fena idi: (Arkası var) * : . emiş bir aile faciası du ve bağırdı: — Kapan ayaklarına, Söyle beni alsın, seni birakmama razı olsun... Mari, pis mahaile karısının ayakları- ha kapandı, sararmış yüzünü halıların üzerinde sürüklerken, kocasının yü - züne bakıyordu. Fundhun gözlerinde şeytani parıl - tılar görüldü. İstediğini yaptırmıştı. Fakat Mari birdenbire ayağa tırladı: — Funch dedi, bu kadar zelil olmak- tansa ölmeği lercih ederim, Funch da — merbhametsizce — tetiği çekti. İki el ateş etti. Şahlanmış izzeti nefsile ayakta dimdik duran cefakeş kadın birdenbire (ah!) bile demeden İyere yıkıldı. Sonra kocasının müte - kallis elleri onun saçlarından yakala - dı, ve köşede bu manzarayı seyreden boyalı kadının yanına kadar sürükle - di. — Köpek karı! Dirin bu ayakları öp- mediyse, ölün de inat etmez ya,.. * Doöktor Fünch ve sevgilisi şin pishanede bulunmaktadırlar. sevgilimin! | ye çağırırlardı. Onların haşarıca oyun- larına karıştmaz, erik ağacı taşlamağa, l ilişmeğe hiç yanaşmazdı. Osmanın bu çekingenliğini bir oyun - bozanlık telâkki eden elebaşılar ona takılırları «Bu miskini gören de Kap- tan paşa torunu sanacak mendeburu Sanki kenarın kopili değil, kibar bo - zuntusu..» diye söylenirlerdi. Hattâ bazan daha ileri bile vardıkları olur, bütün mahalle çocukları bir olarak o- nü okla tutarlar, arkasından. kar- puz kabuğu, mısır koçanı, pabuç, mo - oz yağdırırlardı. Zayallı Osman, göz- leri dönmüş, sarı saçları perişan, sene lerdenberi giydiği halde bir türlü ab - şamadığı tahta takunyalarını eline ala- rak, nefesi tıkana tıkana bu vahşi sü- rünün önünden kaçmağa uğraşırdı. Ne arkadaşlarının bu hakaretleri, manı değiştiremiyor, o küskün, ürkek du. * Galiba ön dört yaşında olacaktı. Ba- basını hayal meyal hatırlardı. Kısa öm- tatlı bakı alfp okşıyan babasile beraber geçen yoksul da değildiler. İki odalı minimi- lezzetli yemeklerin kokularile dolu dü- manlar tüten bir ocakları vardı. günler ne tallı, ne saadetliydi... Bu ço - eukluük günleri şimdi Osmana tatlı bir rüya gibi geliyordu. Nasıl oldu biline- mez... Akrabalarının evinde, uzunca süren bir misafirlikten döndi za . man mahalle çocukları onun yüzüne sırıtkan sırıtkan bakarak: — Bâaban öldü!. dediler, O zamana kadar sölüm» lâfını işitmediği için bu sözün manasını pek anlamadı, afalladı, kaldı. Fakat zalim arkadaşlarının, le sevine sevine kendinden öç alır gibi söyleyişlerkzden fena bir koku aldı, ba basına ne olmuştu* Uzak bir yere mi -| sitmişti acaba? Eve girince her şeyi değişmiş buldu. Annesinin gülen yüzü Soğuk, yağmurlu bir kış akşamıy * ,dı. Osman; elleri soluk paltosunun kısmış yapmak, hem de sakince konuşmaya | Gört yol ağzında duruyordu. İşte bu - nlar da ağustos ortalarında baş-'rasisi ile liberal nasyonalistleri daha| vakit kazanmak için Almanyanın da-| Bün de akşama kadar kasabanın do - kları taarruzlarda, Alman askerle- evvel, muharebenin hiç olmazsa baş- hili cephesini tutmak vazifesile hükü- "n'. hiç göz açtırmadan, nefes almaya ,larında demokratik kuvvetleri tutmuş | mete getirii lit berakmüdan mütemediyen ” de- | ve onlara geniş haklar verniiş bulunsar İnın ne deji evde babalığından yediği dayaklar Os- ve çekingen hali bir türlü düzelmiyor. rünün en tatlı hatıraları beyaz - saçlı,| 1, kendisini daima kucağına | günlere aitti. Hem © vakit böyle aç ve nt bir evleri, içinde kırmızı ateşler ya. nan, bacasından annesinin pişirdiği o o MT solmuş, alnına siyah bir çatkı çevre » lemişti. Minderin üzerine uzanmış ya« tıyordu. Yanında arasıra geyiren ana- sından çok ahlayıp oflıyan komşu ka - dınlar vardı. Yoksa anacığı hasta ol « muştu da çocuklar ona yanlışlıkla ba- basını mı demişlerdi. Bu ciheti anla - mak küçük yüreğinin en ateşli bir iste- ğiydi. Fakat sormağa da pek cesaretle- nemiyordu. O gün, komşu kadınlar Osmana her nankinden fazla şefkat ve muhab. bet gösterdiler. Göğüs geçirip birbir « lerine mahzun mahzun başlarını sal « hyarak onu okşayıp öptüler. Yalnız annesi ona dargın mıydı, neydi? Bir türlü kendisile göz göze gelmek iste- miyor, onun müştak, muhabbetli ba « kışlarından solgun yüzünü saklıyor « du. Ona: «Baban uzaklara para kazan- mağar gitli. Sana tatlı yemişler, güzel oyuncaklar getirecek.» dediler. Osman bu sözleri dinlemiyor, yüreğindeki acı- lık, boğazında ağlama ihtiyacile dü « gümlenen yumru bir türlül geçmiyor « du. Keşki babacığı gitmeseydi di mişsiz ve oyuncaksız Kalsay Ya - İkında gelecek diyorlar.. Ya hiç., Hiç , | gelmezse?.. | * O günden sonra evlerinin düzeni, irliği bozuldu. Ocaklarının ateşi sön- İdü, sofralarından sıcak yemek Annesinin günden güne sararan y gun yüzü gülmez oldu. Eskiden arası- ra bayram. düğün arifesinde ortaya çı- kan dikiş makinesi hiç durmadan işle- meğe başladı. Fakat şimdi dikilenleri kendisi, yahut annesi Bi; ordu. Bu çamaşırlar bohçalanıyor, yabancılar tarafından slıp götürülüyordu. Osman yavaş yavaş bu hayala, ma - ballenin zengin çocukları - tarafından kakılmağa, annesi dikiş dikerken n önünde siyah ekmeğini kemir- meğe alışmıştı. Bu aralık hayatında ye- ni bir hâdise oldu: Bir gün rastıklı, sürmeli, yapma benli komşu kaçınlar, süslü, başları kordelâlı mahalle çocuk- ları evlerine doldu. Annesine de ya « banlık bir entari giydirdiler. Onun e- lini, yüzünü silip yamalı - potinlerini boyatlılar. İhtiyar bir kadın elinden tutup Osmanı bir kenara çekti. Avu « cuna çil bir kuruş sıkıştırarak: — Bu akşam efendi baban geliyor Osman, parayı da o sana gönderdi. Ge. lince elini öp, yanında usturuplu ka « Nüş ta seni sevsin, dedi. Osmanın boynu bükülmüştü; her şe- yi anlıyordu, O artık babasının öldüğü günkü tecrübesiz, düşüncesiz çocuk değildi. Aradan dört sene geçmesine rağmen bir defa annesine: «Babamı gelecek, diyordunuz, hani neden gelmiyor?» dememişti. Çünkü babasının - çocukların o yanılmaz kava ramile - bir daha hiç dönmiyeceğini anlamıştı. Şimdi: «O geliyor!» diyorlardı. Hiç bu kabil miydi? «Ölüms denilen o uç- suz, karanlık adem yolundan kim geri gelm ki babası gelsin.. Hem bugün © süslü kadınların ve çocukların göz - lerinde eve gelip te babasını bi onadir ği günkü pariltiyı görüyordu, TArkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: