12 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İttihal ve Terakkide on sene Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen 4 üncü kısım No. 1 İTTİHAT VE TERAKKİNİN SON Talât, Enver ve Cemal Paşaların kaçtıkları haberi şehirde patl bir bo m ba gibi mıştı Derhal hatırladım, ben İstanbula gelirken Bulgaristana geçmiş olan son trende Talât Paşanm karısı - ile *« Zannedersem mütarekenin ak - lakip eden ikinci veya üçüncü gü" ü. Sabahleyin , kırmızı konağa Bekliğim zaman mühim bir haber al » : Talât paşa, Enver paşa, Cemal Pata, lsamail Hakkı paşa, doktor Nazım, 4 tor Bahaettin Şakir, beraberlerin- * bir kaç Alman zabiti olduğu halde Acmışlarl.. Bu haber-memlekette top gibi pat- ?"'Mı. Bilhassa infilâk, en mühim tah- k'_îTlım kırmızı konakta, yeni teşek- &u, “den Tecoddüt fırkasında yapıyor” * Onların kaçmış olmaları Teced - Hiçülerin mevkilerini güçle: ki ise, onlara karşı yapılacak hücum- "in artmasına sebep ölacaktı. Vadisin ilk tefsiri, umumiyetle takbih tesiri oldu. Evvelâ, herkes âdiseyi beğenmiyordu. Bu kadar Kedir, memleketin içinde olup biten k_î"rin Ymes'ülleri, şimdi böyle kof - nç f kaçâcak yerde memlekette otu- P torulacak suallere cevap vermek, n p ederse kahramanca boyunları iPe, göğüslerini kurşuna teslim ct- İk < 1 lâzım gelmez miydi? Fakat, Ta- Paşayı sevenler, Enver paşarın, #eye rağmen ona karşı ruhan bağlır tedüyan bir kaç kişi, b fikre karşı “iyon yapmaktan hali kalmadılar: M lrakekötte kalıp'kayatlarını: mü * kimg iyordu. h k bir tehlikeye atmak, bir ba - 'an kahramanlıktı; fakat, sual ve ti P Milletle olmıyacağına, nefsle - llm Üşmana ve onun uşaklarına tes- L.ç'dblckkn'nc görte neden dolayı k'"")'lcuklırdı? Bu fırtına esnasında __':-_ı.ı. çekilip vukuata intizar et - Bay © Neden fena bir şey — olacaktı? da a geçtikten sonra tekrar meyda- he “karak memlekete hizmet edemez- hm";şüi) Hem, nereye - gittiklerini kngıliyordu? . Belki de, düşmanın Taf, | ine zarar veremiyeceği bir ta- ae Çekilip oradan mücadeleye devam eklerdi? üi “dise, benim gözümün — önünde Viz Sdeninaçılmasına sebep oldü v Sör bi har seyi hatırladım.: yaverinin de bulunduklarını işitmiştim Bunlardan biri, Balkan trenile, A - leksinaç istasyonunda geri dönmek için bize trenlerde yer verilmesini bek- lerken, İstanbuldan gelip Bulgaristanı geçmiş olan son Balkan treninde Ta- lât paşanın karısının da bulunduğunu işitmiştim. Hattâ, gece olmasına rağ- men, Trende Talât paşanın yaveri Ömer Abdülkadiri görmüş olanlar bi- le vardı. O zaman, zihnim bu hâdise üzerinde bir lâhza durmuş, bunun de- lâlet edebileceği mânayı anlamış, fa- kat, o saatlerin ve takip eden günlerin heyecanı içinde, bununla daha - fazla meşgul olmamıştı. Demek oluyordu ki Talât paşa; İstanbula döner dönmez, hattâ daha yolda iken vaziyeti anla - mış ve henüz yol açıkken, evvelâ ka- nsını selâmete çıkarmayı düşünmüş tü. İkinci hâdise de, üç dört gün evvel Mithat Şükrü beyle yaptığımız ko - nüşma - idi. Demak dlüyör ki, kaçma İkeyRiyeti, bir hanilede karar verilmiş bir şey değil, belki de hayli zamandan- beri düşünülmüş ve hazırlanmış bir işti. İyi mi yaptılar, fena m? Evvelâ, fena yaptılar, gibi geliyordu. Fakat, sonra, düşündükçe, insan bir türlü ka- rar veremiyordu. Ben, şahsen, dü na teslim olmamayı, ele- geçmemeği kararlaştırmıştım. Benim için bunu nmeğe ve yapmağa sebebler olun- lunca bu sebeblerin anlar için kat kat fazla olduğu aşikâr değil miydi? A - rtamızdaki fark, onların millete hesap verme vaziyeti idi. Halbuki, o dakikada millete hesap vermek bahis mevzuu değildi. Şu ha de kaçmakta haklı idiler.? İnsanlır için; muhakkak bir hayat tehlikesinden kaçmak, gayet tabil bir Bu bakımdan diyecek bir şey olmamakla beraber işin ahlâki tâ- rafı hakkında o zaman bir küm veremedim. Bugün birhüküm vvetebilmiş değilim. Ne 'Te- t paşa, ne de Enver paşa, haddiza - tinde korkak insanlar değillerdi. Kaç- karşı hâdisedir. ürlü hü - hâlâ, tam maları korkaklık alâmeti olmakla be- raber, bir dereceye kadar da haklı de- ğiller miydi? Kırmızı konaktaki tefsirler ve mü- nakaşalar devam edip dururken ben Tanine geldim, Mithat Şükrü bey bi- nanın bir tarafında otururdu. Onu gör- O, bariz bir teessür ve heyecan içinde idi. Gelen vukuata boynunu teslim etme- ğe razı olmuş, senelerdenberi beraber çalıştığı ve bu arada çok sevdiği Ta - Tâttan ayrılmış, memleketin — Talâtı korkaklıkla itham edeceğinden endi- şeli, bana bildiklerini anlattı: Fikir Enver ve Cemal paşalarındı. Enver ve Cemal paşalar, yukarıda söy- lemiş olduğum veçhile, Talât paşa hü- düm ve malümat almak — istedim -jkümetinin istifasına ve mütareke te- şebbüsüne muhalefet etmişlerdi. E; ver phşa, icabıtıda Kafkasyaya giderek oradan toplıyacağı kuvvetlerle düşma- İna karşı mücadelede devam etmek fi rinde bulunuyordu. Bunun için, | bulu bırakıp çıkmak, yeniden müca - İdele edecek bir saha bulmak fikrinde bu arada Tülât paşayı bir tas olmuş ve rafa çekilmeğe ikna etmiş, -Düşman |gelinceye kadar, hazırlıkla meşgul ol- muşlar, mütareke imzalanıp da düş - .| manın İstanbula gelmesi, sırf Boğaz- ların temizlenmesi müddetine mün - hasır kalınca, artık harekete karar ver- mişler, Talât paşa, İzzet paşaya gide - rek danışmış, İzzet paşa: — Ben hükümet mevkiinde olduk- ça sizi hiç bir zaman düşmana teslim etmem, Fakat, benim de hükümet mevkünde ne kadar — durabileceğimi kimbilir? Demiş ve onları kararlarında serbest bırakmış, İzzet paşanın, Envere karşı olan hislerini çok iyi bilirim. Enverin mirliva va:börbiye nazırı olduğu sıra- larda memleketin en ileri gelen askeri, ordu içinde-en çok teveccül toplamış karşı siyast bir complo hazırlamış. onu harbiye nazırlığından istifa — eti- (Arkası var) ! |beri kumandan İzzet paşa idi. Enver ona! AÇILAN GÖZLER Yazan: Peride Celâl mielere — uzanmış lerden birir dallarını uzala gölgelediğ bir köşede onla r (zün boylu geniş omuzlu bir adam. U - zun bir iskemleye uzanmış hareketsiz duruyor. Göz 4 sıkı sarılı, Büyücek dudaklarının üze rindeki kumral bıyıklı bür çile ibrişim gibi p: açıkta kalan ta kıpırdamıyor. Uykuda gibi.. Onun kar- şısında gene bir iskemlede hastabakı- cısı oturuyor. Sonbaharda kızıllaşmı şhyan yaprakların rengini ha - tırlatan saçlarını pok az meydanda bı- rakarak kolalı bir bone ile sıkı sıkı sar- mış, üzerinde boğazına kadar — kapalı beyaz bir gömlek var. İnce sarışın bir kadın, dizlerinde açık duran kitabın - dan sık sık başını kaldırarak hastası - na bakıyor, sonra gene okumıya başlı- yor, Bir aralık hasta iskemlesinde kamıl dadı. Derin derin içini çekerek sördi Orâda ne yapıyorsunuz - B; Fatma” Hastabakıcı hemen başını kitabın - dan kaldırarak cevâp veriyor: — Küâtap okuyorum, Sizin biraz dal dığın annetmik de Dreydanda ol- düğümü anlı - r. Hasta -u az handlarla sım- n sa uyumadığımı, düş yacaktınız. genç adama fik bir tebessümle bar karak cevap veriyor: — Pek yakında gi © zaman artık düşünmi yecek: Gözlerimi değil, çok başk düşünüyorum Bayan Fatma e biraz kitap okusam, ister mi- nız.. şeyler sin. Onun bahsi değişlirmeğe çalıştığını anlıyan ha gülümsüyo: Siz çok iyi bir kadınsınız. Kaç gündür kabil olduğu kadar beni teselli etmiye, geçmişi düşündürmemeye gay- ret ediyorsunuz. Fakat bugün.. Birdenbire yerinde döğrulup asabi, titiz bir sesle — Fakat bugün ben kitap okuma - siyorum diye, devam ediyor, r zinle dertleşmek istiyorum, Gertleşmek ve biraz ferahlamak, Hastabakıcı gözleri uzaklara dalarak ona hiç cevap vermeden öylece hare- ketsiz duruyor ve adam gene iskemle- dine yaslanarak konuşmıya başlıyor: — Belki de dert dinlemekten bık - tınız da anun için benmi dinlemek iste- miyorsunuz. Fakat muztarip bir insan için bir başkası ile konuşmak, dertleş- Bir mek öyle güzel hir şey k buradayım. Şu bir ay ncak bana bu bakadar ba- at gösterebil'rdi. görmüyorum nem de olsa kar, bu Gözlerim kapalı, siz kadar be- İnimle pek az konuşuyorsunuz. Bunun- eriniz açılacak ve | Hasta, duda nüstehzi bir te- üm kıvrılarak ök de - e dudaklarındak; tebessüm birden- bire edek sesi asabi bir - titreme içinde Be lemek islei ben anla için ısrar ediyorum, Halbuki an cağım şey de me kadar basit.. Biraz duruyor. Sonra oturduğu is - kemlede dimdik olup, sargılar içl başını hastabak. doğru uzatarak heyecan içinde, k bir sesle: Biliyor musunuz, diyor, - biliyor musunuz? Ben bir kadtin sevdim. Am- ma nasıl!.. 5 sinin derinliğini karşısındakine smek isler gibi susuyor ve biraz irup gene gayet yavaş başlıyor: O beni sevmedi, Amma hiç, hiç. Siz beni dün- konuşmıya iÇck güzel miydi, bilmiyorum. Yalnız onu bir çök sevenler v Ve O erkek- leri etrafına toplayıp onlarla eğlen » mekten hoşlanırdı. Onu birinci görü imde kalbimde bindenbire büyük hir ğişiklik olduğunu hissett dum, dudaklı belinerek omuzlarını silk di. Bu sözün beni na mahvedecej t. Sonra arkan öyle mağrur bir ifade va dokundu. Küstahın biri» de gün sonra o küstah ada için, bir «hi tığımı habe Mmiyorum. Bu kurşunun hayatına malolmadan yalnız gözlerine dokunduğunu ve on- Jarın da bir müddet sonra açılacı duyduğu zamam belki de benimle «be- ceriksiz» diye eğlenmiştir. Ben de çim- di kenâl kendimle bu yüzden eği yor muyum? Sargılar içindeki başını elleri ile ku- çaklıyor: — Niçin ölmedim Yarabbim? Hayat- ta kalarak böyle âleme rezil olmak da“ le o ne diyecek; benön imdi kimı bilir? arip bir mana ile bu - lutlu onu dinüyen kıcı kad birdenbire yüzü sara içinde soruyor: mün tek bi için beynine kurşun sık- akdığı zaman ne dedi bil: le — Hâlâ onu seviyor musu: Erkek #tiraf edece gibi ell eV ek inler gibi m) (Devanıı 4 üncü sayladay

Bu sayıdan diğer sayfalar: