23 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 16

23 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

tefrikası: 89 '£ca Posta ,, nım 151 numaralı şehit (Ertuüğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan # A R. Bu faciaya kurban olanların mecmuu tam 581 kişi idi. Bunlardan 210 ceset bulunabilmiş, diğerleri” o kahir denizin kudurmuş dalgıları arasında eriyip gitmişlerdi Ölümün pençesi altında birbirine) — Japon sıhhiye heyeti, bakikaten tak- malik olan bu iki sevgili, ölümü nasıl dire şâyân bir ehemmiyetle vazifeleri- SÖON POSTA “ Son Posta ,, nın büyük deniz romanı :12 BARBARO Korsan Peşinde Yazan : Ceiâl Cengiz SI Civani zencirlerini koparmış, Hamza .. w .. . karşılamışlardı?.. Bunu » bu mühim ve akla gelmez hâdisenin karşısında, hayretler içinde kalan - imam Alı efen- dinin bilmediği gibi, bizde bilmiyo - ruz... Ancak; gelin odası yerine ka- ranlık bir mezara gömülen bu iki vü - cudün, birbirlerinden kopmıyacak, ay- rılmıyacak derecede kuvvetli bir bağ- lanış içinde can vermelerine nazaran, ikisinin de hiç bir ölüm ıztırabı çek - mediklerine.. bilâkia en leziz bir saadet içinde, yeni ve ebedi bir hayata geçtik- lerine hükmedebiliyoruz. des On beş gün kadar devam eden araş- tırmalar neticesinde, ancak iki yüz on şehidin cesedi bulunabilmişti. Bunla - rın ekserisi - ve bilhassa sön günlerde bulunanlar - artık parça parça dağıl - Ti; ve tanımmıyazak hale gelmişler * di. Bu faciaya kurban olanların mec * muu, tam 581 kişi idi. Bunlardan 210 cesed bulunabilmiş; diğerleri, o kahir denizin kudurmuş - dalgaları arasında eriyip gitmişti. Artık şehitlikte yapılacak hiç bir iş kalmadığı için imam Ali efendi ile ne- für Hayri da Kölüye elniğlet. sikar daşlarına iltihak etmişlerdi. Türk felâketzedeleri, şehre üç mil mesafede (Veda) mevkiindeki hasta- neye yerleştirilmişlerdi. Hastanenin birinci sınıf odaları, zabitlerle ağır ya- eli ve bastalara; diğer oda've kovuş x ları da öteki efradaz tahsis edilmşiti. Hastanede kâfi derecede doktor ve hastabakıcı mevcud ölmakla beraber, imparatorun emrile Tokyo'dan diğer düktor, operetör ve kadin hastabakicı lat da gönderilmiş.. bu talihsiz misa - firlerin büyük bir dikkat ve şefkatle te- davileri için kendilerine kat'i emirler verilmişt. Bir Doktorun Günlük Notlarından Bakımına dair ö Çocuklara hiç bir suretle alkollu içkiler yermemek, yemeklerinin çok baharatlı olmamasına, kendilerini küçük — yaştan itibaren bayat mücadel t Onların tahteşgmur ve gayri ler. Enerjilerini zayıf- iradelerin! bozar. Anaların ve ba - ın bu hüususlara çok dikkat etmele- lâzımdir. (* Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kelleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. r— Nöbetçi Eczaneler ıııııııı.ıı nöbetçi olan eczaneler şanlar- dar: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref), Beyazıtta: (Cemli). Fenerde: — (Emllyudi), — Şehremininde: (Nâzım). Karagümrükle: (Suat!. Samat- yada: (Teofilos). Şehzadebaşında: — (İ, Hakkı). Eyüpte: (Hikm minönünde: (Hüseyin pazarda: — (Hikmel Cem Alemdarda: (Bşref Neşet). Bakırköyüüde: (İstipan). Beyoğlu cihetindekiler: ddesinde: (Galatasaray), Tü - t (Matkotiç). Galatada: (Ye- Fındıklıda; (Mustafi Nall). Cum- ddesinde: (Kürkçiyan), Kal - Zafiropulos). Pirizağada: (Er- lide: (Asım) , Beşiktaşta: Recep) Süleyn Boğaziçi ve Adularda: Üsküdarda ». Barıyerde: (Os- aman). Kadıköyüni hhati, (Rifat). Büyükadada: (Malk). Heyhellde: (Ta - naş). ni ifa etmişler.. © havalide henüz ko- leranın şiddetle hüküm sürmesine, ve Türk felâketzedelerinin de geçirdik - leri meşekkatli günlerde pek zayıf düş melerine rağmen, burada bir tek şah - sın bile kaybolmasına meydan verme - mişlerdi. Ağır yaralılar üzerinde yapı- lan mühim ameliyatlar da kâmilen müsbet şekilde neticelenmişti. Japonyanın her — tarafında sür'atle toplanan iâne, (Kobi) ye gönderil - miş; Türk bahriyelilerine verilmek is- tenilmişti. Fakat, Türkler: — Biz, askeriz. Hiç bir şekilde, iâne |kabul edemeyiz. Bâhusus hükümeti - niz bütün ihtiyacımızı temin ediyor. hiç bir şeye mühtaç değiliz. Diye, bu iâneyi nazikâne bir surette reddetmişlerdi... Kobi halkı her gün akın akın hastaneye geliyorlar; Türk felâketzedelerini ziyaret ediyorlardı. |Bütün esnaflar, tüccarlar, fabrikatör - ler, bi şeker, tütün, mendil, ço - rap vesair şeylerden mürekkep, sandık sandık hediyelergötiriyorlardı. Bu sırada Japonya hükümeti Türk felâketzedelerini bir posta vapuru ile İstanbula göndermek fikrinde idi, Çar- hk Rusyasının saefiri bunu haber alır almaz, hem Japonları küçük düşürmek, hem de Türklere bir cemile göstermek | için sefaret memurlarından birini Ko- biye göndermişti. Bu memur; Türk bahriyelilerine kumanda eden mülâ -| zim Haydar beye müracaat ederek: — Hazırlanınız. Vlâdivostok'dan bir Rüs zırhlısı gelecek. Sizi alıp doğ- ruca memleketinize götürecek. Demişti... Haydar bey, Rusya hü - küâümetinin bu yardımına teşekkür et - mekle beraber: — Moaalesef, bu teklifi kabul ede - meyiz. Çünkü biz, $şu anda Japonya hükümetinin misafiriyiz. — Japonya bahriye nezaretinin sarzusu hilâfında hiç bir harekete teşebbüs edemeyiz. |Aksini yaparsak, bize karşı gösteri - len muhabbet ve teveccühe karşı nan- körlük etmiş oluruz. Diye cevab vermişti... Haydar be - yin, gerek kendi ve gerek arkadaşları namina verdiği bu cevab, Japonların |büsbütün hoşlarına gitmişti. İmpara - İtor: a — Bu merd ve âlicenah askerleri, İşereflerile mütenasib bir şekilde mem- leketlerine gönderiniz.. | Diye, bahriye nazırına mişti. 69 Türk bahriyelisinin — İstanbula nakline; Miralay M. Tsunatsume Ta- naka'nın kumanda ettiği (Hici) is - Wmiudeli Japon krüvazörü ile, gene Mi- 'ralay M. Sonosuke Hdeka'nın kuman- jda ettiği (Kongo) krüvazörü tahsis e- 'dilmişti. Türk zabitan ve efradına, kâmilen iyi ve siyah kumaştan birer kat elbise İva palto jle potin. ve iç çamaşırları her ;diyc edilmişti. Başlarına giymek için jde kırmızı çuhadan upkı fes şeklinde serpuşlar dikilmişti. Festen hiç bir far- kı olmıyan bu serpuşların dikişleri, püs- külün altına getirilmişti. Hülâsa Ja - İponlar, kalbleri yaralı misafirlerini memnun bir halde memleketlerine gön- dermek için hiç bir fedakârlıktan çe - kinmemişlerdi. emir ver - * İmparatorun emrile, Türk bahriye- Kleri, (Doktor M. Yamegami) tarafın- dan son defa olarak muayeneden ge - İhammil olduklarına dair rapor veril - mişti. (Arkası var) çirilmiş.. cümlesinin seyahate müte -|*© temas etmiyordu. — Üç saat kadar yol gideceğiz. On- lan sonra kürekçilerimiz dinlenecek - ler.. — Bir Himana mı gireceğiz? — Liman değil amma.. küçük bir arap köyü var ileride. Fırtınasız hava" larda güzel bir liman gibidir orası.. Barbaros gülerek ilâve etti: — Bizim denizçiler bu tarafa gel -| ile döğüşmiye başl Barbaros, Cerbeye kadar gidinceye şövalyenin yanına girip çıkmağa yak nız Hamzayı memur etmişti, Hamza o gece ambar ağzında nö - ,bet bekliyordu. Birdenbire şövalyenin sesini duydü.: — Gemiciler! Bana biraz su verin! Çok susadım.. Hamza bu sesi işitince derhal güver- dikçe o arap köyüne uğramadan geç |den bir testi su bularak ambara indi. mek istemezler. — Sebebi? — Şarabı çok' nefistir.. rakkaseleri de iyi göbek atmasını bilirler, — Fena değil. Eğlenmek haklarıdır onların Arap köyüne doğru gidiyorlardı. ** 4 Denizin dibinden bir ses işitildi: “ Can kurtaran yok mu ?,, Gökyüzü yıldızlıktı. Türk gemileri deniz üstünde zincir- leme, birbiri ardınca yola düzülmüş gidiyordu. Barbaros güvertede dolaşırken bir. denbire acı bir ses işitti: Cankurtaran yok mu? Bu seş denizin dibinden geliyordu. Güvertede dolaşan gözçüler denize sarkarak kulak verdiler. Ayni ses tekrar işidildi: — Ölüyorum.., imdat. Birinin denize, düştüğünü ederek kürekçilere (durl) emri veril- di, tahmin Sağa sola bakındılar.. ip attılar.. kürekçilerin ypnına koştular. Sesin nerden geldiğini anlayama- dılar. Uzun araştırmalardan sonra, hiç kimseye rastlamak mümkün olamadı. ea da eati Barbaros: — Gemicilerden eksik biri var mı) Diye sordu. Araştırdılar.. — Kimse yok. Herkes yerli yerinde, Bütün gemiciler iş başında.. Gemi tekrar yoluna devam etti. Halbuki geminin baş ambarında müthiş bir boğuşma vardı. Barbarosun gemisinde baş ambarın- 'da yatan Venedikli şövalye ile hiç kim- Hamza kaptan Halkulvad dönüşün- de Barbarosun gemisinde kalmıştı. Ambarın bir köşesinde şövalye için konmuş fener içinde bir kandil yanı- yordu. lıydı. Bacağından ayrıca bir direğe de zincirle bağlanmıştı. Hamza ambara indiği zaman, şöval- ye: — Suü... Su... Susuzluktan ölüyo - rTum., diye bağırıyordu. Hamza:; — Bugün sana su vermediler mi, sinyor?) Diye sordu. Civani gözlerini açarak tevap ven di; — Hayır.. akşamdanberi su bağrıyorum. Kimse aldırmıyor. diye Hamza hayretle şövalyenin yüzün: baktı: — Akşamdanberi ben ambar ağzın- da nöbet bekliyordum, Sesin? — şimdi işittim, Ve başını dışarıya çıkararak, şöval- yeyi gündüz bekliyen nöbetçiye ses - lendi: — Bugün şövalyeye neden su ver - medin? Nöbetçi ambar ağzına koştu: — Yalan söylüyor, aslanım! Onun suyunu ben kendi elimle verdim. Kos- koca bir testi suyu akşama kadar iç - Memiştir. Hamza tereddütle ambarin - içine şöyle bir göz gezdirdi. Yerde çömlek parçalarını gördü. — Nöbetçi suyunu vermiş.. testiyi yorsun? Ve yeni getirdiği su testisini şövüâl- yeye uzatarak: — İşte, tekrar getirdik, dedi, haydi kana kana iç bakalım!.. Hamza testiyi şövalyeye uzatmış - ti birdenbire ambarın içinde bir gü - rültü koptu.. Civanı birdenbire Ham- zanin üzerine atıldı.. gırtlağına sarıl- di: Civaninin ayakları ve kolları bağ -| kırmışsın sinyor! Neden yalan söylü -| ATRIŞİ — Alçaklar! Beni buraya bir köpek gibi bağlayıp attınız! P. «at, ban denir zin dibinden kaçmasını da bilirim... Civani iplerini çözmüştü.. * Bunu Hamzaya sezdirmiyordu. Ambarın içinde müthiş bir. boğuş: ma başladı. Venedikli altın kaçakçısı kuvvetli ve iriboylu bir âdamda Bileklöri kurvsü liydi. Hamzayı bir atılışta altına al - mıştı. Hamza : — İmdat... Cankurtaran yok mu? | BİR AVUÇ KAHRAMANDAN BİR CİHAN YARATARAK TARİHLERE HÜKÜM EDEN TÜRK : Millf iktısadının iSTIKLÂLINi KURMUŞTUR. BOZKURT TIRAŞ BIÇAĞI DA ' — milliciliğin bir nümunesidir. İ VATANDAŞ: İ Parının yabancı ellere gitmeme- sini dilersen muhakkak bu ÖZ TÜRK SAHİPLİ ve isimli olan BOZKURT — biçağını — kullanırken arkadaşlarına da tavsiye etmoği asila unülmüa, EN NAZİK VE HASSAS CİLDLERİ hırpalamıyan, ve bir tüy kadar yüzünüzü okşayan - BOZKURT bı- çağı mükemmel ve rakipsizdir. MALIDIR. (Ü v ekonomiden doğmuştur. Ya- bancılara ve milll — ülürüne ya- bancı olan markalara paranı ve.- me. Onların yaldızlı. reklâmlarına sakın aldanma ve kanma. Het yerde tanesi Ö kuruştur. BOZKURT tıraş makinasını » » — sabununu » » Tirçasini ve kremlerini de piyasadan ısrarla aramağı u utma,

Bu sayıdan diğer sayfalar: