1 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

1 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» Son Posta » mn tefrikam: 9 Endülüs Şövalyesi Kont Cülyanos birdenbire başını kaldırmış, “Gene inti- kamımızı alacak yegâne kuvvet Berberilerdir ,, demişti Bu sual, onların üçünü de, derin bir düşünceye sevketmişti, Birdenbire se5- İer kesilmişti. İşte o zaman, uzaktan bir şarkı sesi işitilmişti. Yanık sesli bir Berberi şu türküyü söylemekte idi: Hey, Tuarik, Tuarik! Biliyor musun, sen kimsin?.. Dünyanın, en şerefli bir miletisin. ... Buraya, uzaklardan göç ettin. Koca çölleri, kahramanca geçtin. Altın renkli kumlar üzerinde yerleştin. Ecdadının şerefini unutma, ... .. Düşman, kudurmuş bir “im “bile la Sakın önünden kaçma, Kılıcının kayışı kopardıktan sonra, (1) Onu tamamile kana bulamadan, Sakın boynuna asma... Kont Cülyanos, birdenbire başını kal- âirmış.. — Buldum, efendileri... Di bağırmıştı... Ve sonra, elini o n geldiği tarafa uzatarak: — İşte. bizim intikaraıızı alacak, yegâne kuvvet... Berberiler... Diye mırıldanmışlı. İki İspanya prensi, birdenbire bu sö lerden bir şey anlıyamamışlardı. Bü - tün dikkatlerile Kont Cülyanos'un yü- fikrini izah etmişti: , riler,.. Bunlar, dün- Yanın en cesur milletidir. İki asır ev - vel, Orta Asyadan göçmüşler, buraya edir. Bunların 'asillerine (Ber- Hazar) denilir, Bu cesur adamlâr, de, Arab ordusu ile birleşmişler- . Biliyorsunuz ki, Arab ordusu, bi- ze uzakta değildir. Hattâ, vilâyetimi - zin hududlarında beklemektedir... Bu ordu; iki senedenberi, öylece sakit ve hareketsiz duruyor... Halbuki; Şam' - daki Halife; zevk ve sefahatlerini ta - mamile icra edebilmek için, mütemadi- yen kumandandan para istiyor.. fakir halka yeni yeni vergiler tarhettiriyor. Afrika ve Berberistan halkı, fakirdir. Verebileceği paranın son mangırını da miştir. Bundan başka, ne verebile- ki va sarayları, ki lere ma « liktir. Ve bunlar da zulümle, haksızlık- la elde edilmiştir... Öyle zannediyorum Arab ordusunun kumandanı» sahilleri parmak ucu ile gös- Gotların taçlarını devirmeye.. Onlâr: perişan etmeye kâfi gelecektir. Prenslerden biri itiraz etti; — Monsenyör!, o Düşünceniz, çok kuvvetli... Evet; Arab orduları, düş - zdan intikamımızı alabilir - zamanda; İspanya top- da çiğniyerek orada yerleşir- Zavallı milletimizi bir düşmanın elinden kurtarırken, diğer bir düşma-| doğru olamaz... . Lâkin, atler vardır ki, insan onları|” larile beraber kabul etme- urdur. Zehirli ilâçlar gibi... İş bir hakikat karşı Kudretli bir yar - (1) Berberiler, bir düşmana saldırırken, kılıçların kayışları çekip Ukoparırlar; korkunç nâralarla ileri atılırlardı. TAK YIM MAYIS Rumt şeno 1503 1 Nisan l Resınt sanel 18 1Yİ7 Arabf sana 1856 CUMARTESİ SABAH | i Safer 19 v.jafek ö fos) 3/58 latitslo3 idımcıya mühtacız. Onun için bugün A- rabları ileri süreriz. Düşmanlarımızı on- lara tepeletiriz. Yarın, biz küvvetleni- riz. Bu sefer de biz Arabları tepeleriz. Kaibleri, kin ve intikam hisleri do- lu olan iki prens, Kont Cülyanos'un bu fikrini derhal kabul ettiler: Çok doğru söylüyorsunuz. mile, sizinle beraberiz. iler, Tama” : * * BİR BERBERİ ASİLZADESİ Aradan bir hafta geçmişti. Seblenin büyük kilisesinde, kuşluk vakli duaşına mahsus çanlar çalın du... Kont Cülyanos'un sarayının nünde, genç bir süvari atından inmiş. hayvanın dizginlerini bir uşağa verd lerine doğru ilerlemişti. Bu süvari, tepeden tırnağına kadar) beyazlar giymişti. Bütün vücudünü be- bir kumaştan geniş bir bor - Yamıştı. ma işlemeli elbise giy nun koluna girere) Kont hazret en bir adam, o - , teşrifinize mun - tazır. Tam zamanında geldiniz. Demişti. Bu kadar hürmetle karşılanan Ber » beri; bu sözlere, ve iki tarafında iği - ienlere, sadece gülümsemekle iktifa et- mişti, Kâmilen beyaz taştan yapılmış o - lan bu küçük sarayın bir kaç dan geçmişler, büyük bir salona girmiş lerdi... Kont Cülyanos, salonun orta - sında ayakta duruyor. duda zarif bir tebessümle misafirine yordu. Büyük bir hararetle ona uzatmış.. neş'eli bir sesle söylen - miye başlamıştı: — Eski dostlarımdan birinin oğlu ile karşılaştığım için ne kadar baht rım. Görüyorum ki, siz de kahraman pederiniz gibi insanı Ke bir se- şu sedire 5 » n, İsminiz (Tarif) olacak. Beyaz ipek ten çok vakur ve İm genç ada hafifce başın öğr eri verm — Hiç yanılmıyorsunuz, Kont haz - retleri, İsmim, hakikaten ÇT: | Merhum pederimi unutm. ismimi de hatırdan çıkarmadığı nim için cidden ik bir şereftir, Könt Cülyanos, misafirinin koluna girerek sözüne devam etmişti: — Doğruca yemek salonuna giçelim. İHem yemek yeriz.. hem de konuşuruz. *İBu vesile ile, size kızımı da takdim et- miş olurum. Ve bu sözleri söylerken, Tarif: de yemek salonuna sevk eylemişti. Önü kâmilen açık olan bu salon, üs tü örtülmüş geniş bir tarasa şeklinde i... Ortada uzun mermer masa Üze * rinde altın ve gümüş takımlar parlı - yordu. Masanın ucunda, Madmaze! Flo- nda, ö a duruyordu. Kont 'Cülyanos, misafirini kızının ö- nüne getirdi. Şatafatlı hareketlerle tak- dim etti: şte, kızım. sana, daima kahra - manlığından bahsettiğim Berberi asil zadesi Tarif... Vâkıa, ben de kendisile bugün ilk defa karşılaşıyorum. Fakat, muhterem ve müteveffa pederine âid hatıraları, büyük bir hürmetle kalbim- de taşıyorum. Florinda, bir çok yüzüklerle süslü olan parmaklarını, Tarife uzatmıştı. Ve uzalirken de gözleri, bir kaç saniye 'Tarif'in gözlerine takılıp kalmıştı. Tarif, Madmazel Florindanın önünde asilâne bir zarâfetle eğilmişti, Sağ eli- ni Florindanın parmaklarınm ucuna temas ettirdikten sonra; — Muhterem Madmazel!, Asil pe - deriniz, hakkımda pek mübalâğalı te - veccüh eserleri gösteriyorlar, Ve bânâ da, çok müşkül bir vazife tahmil edi » yorlar,.. Biliyorsunuz. ki, biz; hayatı mızın çok zamanlarını 14512 çöllerin bü- tün sükün ve inzivası içinde geçirmek- teyiz. (Arkası var) ten sonra, kapının mermer merdiven - | Hüsrev Reis İspanyol rakkasesinin dizi dibine oturmuştu Hamza: endişeli İ bir bakışla kaşlarını kaldırdı : — Ben, Maryana sız yaşayamam, Ab dullah! Bana onu getirmeni (o istiyo - İ ram | Abdullah dalgın “İve mütereddid... “| Hamzanın yüzüne 7 baktı : — Ya Hüsrev Re is... Onun elinden İ nasıl © kurtulurum sonra.. Adamcağız İ beni diri diri topra- İ ğa gömdürür valla - |Teşrifatcılık vazifesini ifa eden ve sır-| hi... — Adam sende ondan korkulur mu hiç?.. Beli iki bük- lüm olmuş artık Ka dın nesine onuh | — Gönlü ihtityar lamamışsa, ne diye biliriz? — Gönlü ihtiyarlarnamış diye onun bunun sevgilisine el ve göz atması icab etmez yal Böyle adama haddini bildir- meliyiz.. Abdullah paranın hatırı için: — Hayır. yapamam. diyemiyordu. Kat'i bir söz verme ğe de dili varmıyordu. Hamza: — Maryanayı kimseye sezdirmeden buraya kaçıramaz mısın? Diye sordu. Abdullah — Bu işi kimseye sezdirmeden ya- pabilirim, aslanım! Fakat, Hüsrev Re- isle yüzyüze gelip çatışmaktan çekini- tim. Onunla kavga etmek işime gel - mez.. siz sık sık çıkıp gidiyorsunuz! İBiz onun eline kalıyoruz. Onunla iyi İ geçinmeğe mecburuz. Dedi. Hamza o gün değilse bile, er- tesi gün her halde - bir kerecik olsun - Maryanayı görmeden duramiyacağını anlamıştı. — Pek haydi, hemen git.. Hüs- revin evinin etrafında dolaş. Maryana- Bir Doktorun Günlük se Notlarından (©) Gene güneşe Dair Gimeş yalnız hayat değil, bütün mik - ropları öldüren en büyük bir dezentek- İ) tandır. Gerek oturduğunuz udeların ve getekse yatak odalarınızın ta içlerine kadar gü- neşin nüluz etmesi bıfzıssıhbat için en esaslı bir işdir. Sabah kalkıldığı zaman yatak odasının bütün eşyası, çarşaflar, Yorganlar ve gilteler bol bol havaya ve güneşe arze « dilmelidir. Derbal bütün güneş istika - metindeki pencereleri açıp yatak odası. nın eşyasını saatlerce öğleye kadar gü- neşe maruz bırakmalıdır. Güneş bütün mikrobları öldürür. Güneşe mükavemet eden mikroplar yok dene - cek kadar azdır. Karanlıkta, tozlu top « takli busaklarda kalan mikroblardan korkmalıdır. Ratubet ve karanlık bir çok mikrobların neşvüremasına müsalddir, Halbuki güneş ve kurulukta mikroblar tahammül edemezler, ölürler. Yatak oda- Tarmımı evin en havadar ve güneşli ye- rinde intihab ediniz. Eskidenberi âdet ol- duğu üzere misafir salonlarının en gü- zel odalardan intihab edilmesi iyi bir usul değildir. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı samanımızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Tldu. | İli aydır ben sevdana düşeli, yı tuzağa düşürüp buraya kaçırmağa çalış! Dedi. Abdullah git Hamzanın içinde sönmiyen bir ateş vardı. Maryana hakkında henüz son hükmünü vermiş değildi. Acaba Maryana kendi kaçmıştı? Yoksa onu Hüsrev Reis tahdidle mi kaçırmıştı? Bu iki muamma karşısında Hamza kolay kolay hüküm veremezdi. Maryana ona: — Sönü burada * bir ay değik bir yıl da gelmesen - bekliyeceğim. Demişti. Bu güzel ve şakrak İspan- yol rekkasesi Hars?ayı'or kadar kölay avlamış, kalbine giren yolu o kadar kolay bulmuştu ki.. Hamza, Maryananın aleyhinde 8öy- lenen sözlerin hiç birine inanmıyor - du.. Belliydi ki, onu - bütün kusurlarına e a O gece yatağında Maryanasız nasıl yatacaktı? Hamzanın gözüne uyku girmiyor - isteğile mi Komşuların sürdüğü ilâçlar yarası" nın acısını hafifletmişti. Hamza başını yastığa dayadı.. Hazin sesile, çok sevdiği deniz tür- külerinden birini söylemeğe başladı. Biraz sonra sustu. Komşular, Hamzanın sesini duyun- ca pencerelere, kapılara Hamza şimdi sevgilisi için düzdüğü kmışlardı, bir maniyi okuyordu: uSana dedim allı yosma, has yosma! Suya gider sağ elinde tas yosma! Ya gel bana, ya boynumu kes yos - mal» Hamza maniler dalmıştı. söyliyerek uykuya * Abdullah o akşam hançerini beline! İtaktı.. i Hüsrev Reisin evine doğru yürü -| dü. İ Ojtalık iyice kararmıştı, Abdullah buradan geçerken şen ve| yüksek bir ses i, | — İşte Maryananın kahkahası... | Abdullah arkadan dolaştı... evin bah- çesinden içeriye baktı.. Hüsrev Reis İs| panyol rakkasesini dizinin dibine o * turtmuştu.. ii Maryana şarkılar söylüyor, Hüsrev Reis de mütemadiyen şarap içiyordu. , Maryananın cebri gülüşlerinden a ; laşılıyordu ki, İspanyol rakkaaesi bU” radaki hayatından da memnun di, Bir aralık Hüsrev Reisin israrile * a yağa kalktı.. küçük bir raks yapt” | fazla dönemedi Tekrar Reisin dizinin dibine otu! du.. İçmeğe başladı. Abdullah eski bir mezara benziy” bu çukur ve tavanı basık evde, Mary# na gibi şen ve neş'eli bir kadının müddet kalamıyacağını anladı. pi O gece Hüsrev Reis iyice sarhoş 9” luncıya kadar bekledi. Maryanâ az içiyordu. Ölgün bakışlarından belliydi ki, © | muztaripti. Gece yarısına doğru Hüsrev Re sarhoş olmuş, yerdeki minderin öZ8” rinde sızmıştı. Maryana da onun sızmasım bekli” yordu. Abdullah, — Maryananın yatacağı) umuyordu. Halbuki İspanyol rokk&iğ ğ k niyetinde değildi.. anarak ayağa kalkti” Omuzuna şalını örttü.. Odadan bahçeye çıktı. Maryana nereye gidiyordu? (Arkası, ver) ba Möbetçi #ezaneler s2 gece nöbetci olan eczaneler şu e Sinama cihetindekiler: Aksarayda : (Pertev. Beyamdda * kıs). Penerde < (Vika). Şehremini (Sund! Şehmadebaş Ciemet A — met Kâmmk şim > da > Gişref Neget kez). Beyoğlu çihetindekiler: İstiklâl ca (Dellâ Suda pebaşında : ii gi i monciyan) Beşiktaşta : eN i Halid) Boğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda : (Selimiye). sare yl saf). Kağıköyünde : (Sıhhat Büyükada“ Halki, (Tansa

Bu sayıdan diğer sayfalar: