22 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Kalan görüntüleme: 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Londra konuşmaları Ve Türkiye ile İngiltere dostluğu — SYazan: Muhittin Birgen I ondra seyahatinden istifade ederek İngiltere ricalile baş- başa verip konuşmuş olan devlet adam- ları arasında Türkiye Başvekili İşmet İnönü de vardır. Başvekilimizin, muhte- lif münasebetlerle muhtelif temaslar yapmış olduğuna dair gelen bir takım haberlerden sonra şimdi bir de gazete neşriyatına tesadüf ediyoruz. Son Pos- tanın dünkü nüshasında görüldüğü veç- hile, Dayly Herald gazetesi, Türkiye ile İngiltere arasında bir ittifak yapılması düşünülmekte olduğunu yazıyor. Bu ga- zeteye göre böyle bir ittifakı İngiltere- nin kabul edeceğinde şüphe yokmuş. İt- tifakın esası da Şarki Akdenizde mevcut olan statükonun müuhafazasından ibaret Dayly Herald, hükümete muhalif bir gazete olmak itibarile verdiği malüma- tın doğruluk derecesini ölçmek kolay değildir. Havadisin yazılış şekline göre böyle bir ittifak, İngiltereye Türkiye ta- rafından teklif edilmiş olmak lâzım ge- liyor. İngiltere hükümeti de bunu mem- nuniyetle kabul etmiş veya edecekmiş. Havadis, bu şekilde doğru mudur, de- ğil midir? Doğru ise ne dereceye kadar ve hangi ruhta doğrudur? Bu gibi sual- lerin tam cevabını, ancak, iki memleke- tin devlet adamları verebilirler ve onlar da, bunu, yalnız münasip gördükleri za- manda yaparlar. Fakat, ittifak olmuş, 0- lacakmiş, şu taraftan teklif, bu taraftan kabul edilmiş veya edilecekmiş gibi söz- lerin manası ne olursa olsun, işin mu- hakkak bir tarafı vardir ki bu da Türki- ye ile İngiltere arasındaki dostluk mü- nasebetlerinin son zamanlarda kazan- mış olduğu derinlik ve samimiyettir.Muh- telif vesilelerle bir senedenberi daima tezahürlerini gördüğümüz bu samimiyet, iki memleketin de takip ettikleri siyaset hedeflerinin tam bir ayniyet ve mutaba- kat içinde bulunmasından ileri geliyor. * İki tarafın da siyasi hedefi, sulhtur ve milletler arasında iyi anlaşma ve iyi ge- çinme davasına yardım etmektir. Bu ba- kımdan İngilterenin cihan siyaseti ile Türkiyenin, içinde bulunduğu siyasi âlem çerçevesinin hareket hedefleri tam bir mutabakat gösterince, her iki siyasetin de mütesanit ve ahenktar bir yürüyüş şeklini alması tabii olur. Bu, müşterek menfaatler tarafından tayin edilen si- yaset istikameti Bu tarzda olunca, bu- nun için ayrıca bir ittifak aktine lüzum var mıdır? Böyle bir ittifaka lüzum olup olmadığını, meseleleri bütün teferrüat- larile ellerinde tutan devlet adamlafrı bi- lirler. İngiltere siyasetinin an'anelerine bakılırsa böyle bir siyaset mutabakatını | ayrıca klâsik formüllerle bir ittifak mu- ahedesi şeklinde yazmaya J1lüzum bile yoktur. İki devlet arasındaki münasebet- leri idare eden prensipler iki tarafça da tayin edildikten sonra, artık takip edile- cek devamlı siyasetin bu prensiplerden kıl kadar inhiraf etmiyerek yürüyüp gi- deceği malümdur. İngiltere, bu hareket- leri ötedenberi böyle yapagelmiş olduğu- na göre, ortada yazılmış hiçbir vesika bulunmaksızın bu hal böylece devam e- dip gidebilir. Elverir ki Türkiye ile İn- giltere arasında muayyen bir hedefe doğru elele yürüyecek bir siyasetin pren- sipleri konulmuş olsun. * Bizce, bu prensipler zaten konulmuş- tur: Sulh ve statüko prensipleri. Her iki tarafın da samimiyetle takibine karar vermiş oldukları bu yolda bundan böyle daha mütesanit ve daha ahenktar bir yü- rüyüş hareketine girmeleri bakımından İsmet İnönünün Londrada yaptığı temas- ların çok büyük faydaları olduğu muhak- kaktır. İngiliz gazetesinin dediği gibi, şarkın en mühim kuvveti ve en nüfuzlu siyaseti olan Türkiye karşısında, İngiltere nin samimi bir dost rolü oynamıya karar verdiği muhakkatır. Türkiyönin, her han- gi bir istilâ emelinden uzak, yalnız sta- tükonun muhafazasına taraftar ve şark- ta sulh ve emniyetin takviyesi gayesile alâkadar bir siyaset sahibi olduğuna İn- giltere tamamen kanaat getirmiş bulun- duğu cihetle, bu memleketin, sırf bu ruh içinde Türkiye ile beraber çalışmıya hu- süsi bir kıymet vereceği aşikârdı. (Devamı 3 üncü sayjada) SON POSTA OK" 'T ç AU Çocukluk ve gençlik hayatında en çok müessir olan şey takdirkâr bir teşvik, yahut ta herkesin kötü bir tevbihtir. Bu iki hareketten birincisi müsbet, ikin- tisi menfi sahada tesir eder.. Çocuğun ruhunu yanında yapılmış temiz bırakmak ve çalışma kabiliyetini de arttırmak istiyorsanız iyi bir hareketini maddi mükâfat vererek takdir ediniz, fena bir hareketinden dolayı yapıla- cak nasihati de yalnız kaldığınız zamana sakl.ıymız. — Bir gecede 112,000 lira Yiyebilir misiniz? Zaman zaşman bir çok sefih kimse « ? lerin bir gece zarfında sarfettikleri pa- ranın miktarını duyar, ve hayret ede - riz. Bir İngiliz gazetesinden aldığımız şü satırlar da o cümledendir: Büyük bir servete konan Amerikali Yub arkadaşlarile bir bara gitmiş. Ve sabaha kadar yaptığı masraf neticesin- de kendisine bizim paramızla 112 bin liralık bir fatura getirilmiş ve Yub da bu parayı bir çek imzalıyarak tediye etmiştir. Yub evvelâ bütün barı kapatmış, ar- tistleri kendi masalarına davei etmiş. Bunlara para dağıtmış, bir tanesine de bir ev hediye etmiştir. Hükümet bar sahibinin aleyhine ta- kibat yapmak istemişse —de delikanlı davacı olmadığını söylediği için ken - disine hiç bir şey yapılamamıştır. Farelerden kurtulmanın çaresi Fransızca gazetelerden biri evlerden fareleri yok etmenin şimdiye kadar pek az tatbik edilmiş bir usulünü yazıyor. Bu uüsüle göre bir iki fare canlı canlı yaka- lanacak, vücutları başı müstesna, kat - rana batırılıp bırakılacak, bu fareler ta-| bil diğerlerinin yanına dönecek.. Ötekiler bunları görür görmez bulundukları yeri bir daha 'gelmemek üzere terkederler - miş. | | HERGÜN BİR FIKRA Sen oku Şehir Tiyatrosu bir piyes temsil e- diyordu. Bu piyeste şöyle bir sahne vardı. Hazım, Behzada bir mektup verecek. Behzad da mektubu yüksek sesle okuyacaktı. Behzad mektubu pi- yesten kopye etmiş ve bir kâğıda yaz- maiştt.. Hazıma: — Bana; bu yazılmış mektubu ve - rirsin, dedi, ben de okurum. Hazım bir azizlik Yyapmak istedi. Yazılı kâğıdı aldı, Yyerine beyaz bir kâğıt koydu. Ve sahnede mektubu Behzada verdi ve: — Oku şunu! Dedi, Behzad zarfın içindeki küğıdı evirdi; çevirdi ve sonra Hazıma dö- nerek: — Âl şu mektubu geriye de sen o - ku, ben dinliyeyim! Dedi. 7246 cilt Roman yazan Amerikalı müellif Amerikada geçen hafta ölen Ravtan hakkında büyük merasim yapılmıştır. Ravtan edebi bir hüviyet sahibi olma- makla beraber, dünyanın en fazla ya- zı yazan bir insanı olmakla maruftur. Ravtan bilhassa halk eserleri yazan bir muharrir olarak tanınmıştır. Müteveffanın eserleri hakkında Pîev yorkta çıkan Time gazetesi şu malü - matı vermektedir: «92 yaşında ölen Ravtan'nın 7246 cilt romanı, 64256 matbu hikâyesi var- Derisinin rengi Değişen Genç kız Dünyada renk bakımından dört ta- ne ırk vardır. Şimdiye kadar bunların birinden diğerine geçmiş insan görül - memişti. Geçenlerde Irlandada böyle bir hâ- dise vuku bulmuş, genç bir kız beyaz- ken kırmızı derili olmuştur. Güneşin tesirile kızaran ve kararan — insanlar çoktur. Fakat bunlar plâj zamanı ge - çince yavaş yavaş gene beyazlaşırlar, mevzuu bahis hâdise böyle bir şeyle a- lâkadar değildir. Vak'a Irlandada bü - tün doktorları hayretlere düşürmüştür. Genç bir kız bembeyaz bir tene mâlik iken iki gün içinde ve hiç bir harici tesir altında kalmadan kırmıziı derili olmuştur, Doktorlar deriye renk veren uüzüv - ların şimdiye kadar, renk değiştirdiği- ni bilmediklerini söylemişler ve bu vak'aya hayatlarında ve hattâ tıb tari- hinde ilk defa şahit olduklarını ilâve etmişlerdir. Bu havadisi veren gazete şu satırları ilâve etmektedir: Bu hastalık hiç şüphe yok ki Ame- rikalıların hoşuna gitmemiştir. Bir ke- re düşünün insan yerine koymadıkları zencilere, bu hastalığın taammümü do- layısile benzemeğe başlarlar ve sarı saçlı mavi gözlü Amerikalılar da birer kuzguni arap olurlarsa netice neye va- rır? dır, bundan başka Ravtan müteaddit tarih, seyahatname gibi eserler de ka- leme almıştır. Ravtan dünyanın en çok yazı yazan müellifi olarak tanınmış - tır.» CCT —3 r Hiç tereddüdsüz: laştırı!malıdır. » İSTER İNAN Bir arkadaşımız karı koca arasında boşanma vak'alarını aid kanuni safhaların kısaltılıp kısaltılmaması itim adamları arasında bir anket yaptı. Bu münasebetla biz de aynı anketi ilim adamı olmıyanlar arasında tekrar ettik. Evvelâ tanıdıklarımızdan 10 erkeğe ve 10 kadına sorduk. — «Hayır, cevabını verdiler, kanuni merasim kısaltılma- malı, bilâkis ayrılma işi ne kadar mümkünse o kadar zor- İSTER İ hakkında fikan: müttefikan: dediler. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Anketin bu kısmını bitirdikten sonra aynı suali hiç ta - nımadığımız on erkekle, on kadına sorduk. Kadınlar mütte- — Kısaltılmamalıdır, cevabını verdiler, Erkekler de gene — Kısaltılmalı, ayrılma işi, kadınla erkeğin aynı fikirde olması şartilemümkün — olduğu kadar kolaylaştırılmalıdır, a NANMA! Sözün Kısası Dertmend'le Hasbihâl E. Talu Si ostum Dertmend ile dün gent ” buluştuk. Hava berrak, orta K hlk yemyeşildi. Ilık denecek dereceyi aşmağa başlayan parlak bir güneşil şualarından korunmak üzere gölgele * rine sığındığımız çiçekli — akasyaların üzerinde kuşlar tabiata hitap eden şük* ran neşideleri okumakta idiler. Bir müddet şundan bundan konuş * tuktan sonra, gözleri dalar gibi olan Dertmend, birdenbire kendine gelip d€ di ki: — Dünyayi karanlık, her şeyde kö * tülük, âtiyi meşkük, hali vahim, insan* ları zalim ve hünkar gören zihniyete şaşıyorum. — Bu sözler şimdi neden icap etti, Dertmend? — «Yok, hayır.. biraz evvel düşün “ düm de.. sulh ve emniyet yolunda dün- ya, son zamanlarda bir hayli ileri git * ti. Öyle iken, hâlâ istikbalden endiş€ edenler, Avrupanın yakında tekrar karmakarışık olacağını umanlar, teveh- hüm eyledikleri mesaibin bugünden helecanımı çekenler var. Sen buncâ yıldır mekteplerde muallimlik edersin; yüz tane haşarı talebenin bile idaresi ne kadar müşkül olduğunu pek âlâ bi- lirsin. Ya, düşün bir kere: Ayrı ayı! ırklara mensup, çeşit çeşit, milyonlar- ca insan arasında âherigi devam etti * rebilmek, onların iyi geçinmelerini te- min etmek ne demektir? Gene şükür olsun! Her devletin ileri gelenleri, ba: vekiller, hariciye nazırları durup din ,lenmeden, oradan oraya mekik doku ' yorlar, çekişiyorlar, koklaşıyorlar, an laşma, uzlaşma, andlaşma diyorlar dâ ipin ucunu kopmadan siyanet ediyor'* lar, Onların göze görünmiven gayret * leri, hamleleri az buz şey değildir. A * nalarından emdikleri süt de, ziyafetler- de içtikleri şampanyalar da burunla - rından buram buram geliyor. Ve bu sa- yede, azizim Talu, karanlık günlerin fecri uzaklaştıkça uzaklaşıyor. Bence, telâş ve endişeye asla mahal — yoktur; çünkü aklı selim galebe etmeğe başla' mış, tehlikeyi yenmiştir. Bünun aksini iddia edenler, bu ha * 'kikatı bir türlü idrak etmek istemi * yenler hastadırlar, Ya mideleri bozuk, yahut ki sinirleri gevşektir. Yedikleri- ni iyice hazmedemedikleri içiri son de“ rece hassasiyet kesbeden cümlei asa * biyelerinin esiri, kurbanı oluyorlar. Havayı biraz bulutlu, yağmurlu gör- seler, gökyüzünün karartısını bütün her şeye teşmil ediyorlar, Kış, soğuk, çıplak ağaçlar, çorak bir bahçe, ça * murlu bir yol, kasvetli bir manzara gö” nülletindeki bedbinin kaynağını coş * turdukça coşturuyor. Ben bunu böyle izah ediyorum; ne dersin?» Sözünü demindenberi dostuma 'cevap verdim: — Ne mi derim? Sen midesi sağlam; sinirleri kuvvetli bir adamsın, Dert * mend! Öğle yemeğini, göürüyorum kiİ çok iyi hazmetmişsin. “Onun için cüm- lei asabiyene sen kendin hâkim olu * yorsun.. Sonra, bugün bak: Hava ne kadar güzel.. gökyüzü berrak ve masmavi.. ortalık sıcak.. ağaçlar yemyeşil birer top halinde.. bahçe türlü çiçeklerle süs* lü.. Kupkuru tarhların arasında serçe” ler birbirlerini koövalıyorlar., gözleri “ mizin önünde manzara alabildiğine, ufka kadar, ve muhtelif güzellikler af“ zederek uzanıyor.. Eğer nazariyen doğru ise, Dert * mend, senin de nikbin olmağa hakkın var. Var amma, ötekileri de biraz mâ* zür görürsün elbet. Hakkaniyet öyle icap ettirir.. değil mi Dertmend?!» ÜB Bir gecede 112 kadeh viski İngilizler viskiye fevkalâde meraklı * dırlar. İçlerinde viskiyi su gibi ıçenîel vardır. Bunlardan Smit namında biri ViS” ki içmek rekorunu kırmıştır. Smit bir gece bir iddia üzerine sabahâ kesmediğim |kadar 112 kadeh viski içmiş. Fakat erte si günü de tesemmüm alâimi gö ıçin hastaneye kaldırılmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: