22 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MONOLOĞ Büyük annenin papağanı Siz büyük anne - min evini bilirsiniz değil mi?. Ben de amma tuhat lâf söy- Yüyorum. Bilirsiniz! diyorum.. o Nereden bileceksiniz. Benim büyük an - nem sizin de büyük anneniz değil ki, ne evini, ne de kendini bilesiniz. Ben al yaşımda idim. An - nem beni bazan bü- yük anneme götü - rür, bırakırdı. Büyük annem kar- şıma geçer, oturur - du. Ben bir parça kis nsam, yaramaz” hk etmiye kalksam, yahut ta ne bileyim bir şey istesem; bü * yük annem hemen: — Sus, otur otur - duğun yerde!, — Yaramazlık istemefn: — Şimdi kalkarsam seni hal, Derdi. Tabii ben korkardım. Yaramaz- lik etmek şöyle dursun, bir müddet kı - pırdamıya bile cesaret edemezdim. Fa- kat bazan büyük annem beni odada bı - rakır giderdi. — Bak, derdi, ben gidiyorum amma. Gözlerim, ağzım burada.. Sen yaramaz- lık edersen görürüm. Onun aşağı indiğini, yahud da kapıyı kapayıp sokağa çıktığını farkederdim.. hemen fırsat bu fırsat diye ayağa kalk - tım mi içeriki odadan büyük annenin sesi gelirdi: — Sus, otur oturduğun yerde!, — Yaramazlık istemem! — Şimdi seni pataklarım ha! en derlenir, toplanır, bir kö - şeye lürdüm.. Ama bu bir defa değil bir kaç defa ol- du. Şaşıyordüm. Annem, babam sokağa çıktıktan sora bir daha nie beni görür - ler; ne de bara seslerini duyurabilirler - di. Fakat büyük annem onlardan başka yaradılışta idi, Bir gün gene büyük annemin evinde İ- dim. Büyük annem: — Sakın yerinden kıpırdamıyacaksın, ben çarşıya kadar gidip geleceğim, de - dikten sonra evden çıkmıştı. Ben de o çıkmaz hemen syağa kalkırıetım. i odadan gene ses geldi: — Otur oturduğun yerde.. Sordum: — Büyük anne sen misin? — Otur oturduğun yerde diyorum $a « Ba. , Bü seş muhakkak büyük annemin se- siydi. Kalkıp öbür odanın kapısını açsam onu görecektim. pataklarım — İstediği kadar darılsın, dedim, ka-| Demedi. —.eeeaeekeeeeaaaaamasanaaeeae Yeni hediyelerimiz piyı açar açmaz görürüm. Kalktım. Kapıyı açtım. Bir de ne gö - reyim. Odada, bir kuş var. Kuş; beni gö- rür görmez: — Otur oturduğun yerde... Demesin mi? O dakikada aklıma geldi. Ben saçma sapan bir şey söyledim mi an- nem: — Büyükannenin papağanı gibi gene saçmalamıya başladın! Derdi. Papağan dedikleri kuş bu kuş - muş ha! — Kuş! Dedim. O da bana; — Kuşi Dedi. — Büyük anne ben çocuğum yaramaz- hk ederim. Çocuklar yaramazlık eder- ler. Dedim. Kuş da bu sözü tekrarladı. Bu sırada da sokak kapısı anahtarla açıldı. Büyük annem gelmişti. Hemen odadan öbür odaya geçtim. Odanın ortasında zıp zıp sıçramıya başladım. Büyük annem içeri girip beni bu halde görünce birdenbire kızdı: — Ben sana sokağa giderken yerinden kıpırdamıyacaksın? diye tenbih etmemiş miydim? Ben gene zıp zıp zıplamakta devem e - diyordum. — Sus, otur oturduğun yerde... Şimdi seni pataklarım! ha! Diye bağırdı. O bağırır bağırmaz içer- den kuşun sesi geldi: — Büyük anne ben çocuğum yatâmaz- lık ederim. Çocuklar yaramazlık ederler. Büyük annem şaşırdı. İçeri odanın ka- pisina doğru baktı, Sonra bana döndü. Hiddeti geçmişti. Beni kucakladı ve o günden sonra bir daha bana: — Yaramazlık istemem! — Şimdi kalkarsam seni pataklarım. * * s.s.s... «Son Posta» nın bilmecede kazananlara verilmek üzere yaptırttığı yeni hediyeler gelmiştir. Bu haftadan itibaren bu hediyelerden verece- ğiz. Hepsi gayet şık ve güzeldir. Ü zerlerinde de «Son Posta» yazi vardır. r (Meraklı ve Faydalı || Arılar nasıl konuşurlar Bir Alman âlimi bir çok araştırmalar- dan sonra arıların kulaklarının işitme - diğini keşfetmiş - tir, Fakat arılar aralarında işaret- lerle gayet iyi an- laşmaktadırlar, Meselâ bir arı çiçeği bol bir yer buldu mu derhal kovanıma döner ve öteki arılara başile işa- retler vererek çiçeği bol yer bulduğunu anlatır, * Okumak merakı İngilterede okuma merakı pek fazladır. ler de şehirliler kadar okumuya | ırlar. Bunu bilen genç ve işsiz bir İngiliz bu yüzden kendine bir geçim! membai bulmuştur. Bu İngiliz küçük bir! arabaya kitaplar doldurur, köy köy de- laşır ve köylülere kitapları kirayla verir- miş. Köylüler kitap kiralayanın geçme- sini sabırsızlıkla beklerlermiş. * Otomobil kazaları Otomobil icadile beraber otomobil ka- zaları da meydana çıkmıştır. Otomobil olan her memle kette az çok oto - mobil kazası olur. Otomobili en çok olan Amerikadır. Fakat böyle olma- sına rağmen İngik Z terede kazalar A- merikadakinden daha çok olur. Dünyada €n çok otomobil kazası olan yer Bombay şehridir. * Vahşi fil ehli fil Fil hakikatte vahşi bir hayvandır. Sü- Tü ile gezen filler çok tehlikelidir. Karşı- larına ne çıksa hepsini çiğner ve yıkar - lar, Fakat ehlileri de gayet sakin olur - lar, Bunların üzerlerine binilir, hattâ çift bile sürdükleri vakidir. aeeramamananansa aaa sana Yeni Bilmecemiz Develeriri üzerindeki ufak dört köşe - lerin içlerini aşağıda vereceğimiz izaha: ta uygun olacak şekilde dolduracaksınız. Soldan sağa: Birinci sara — Haziranda mevsim, develeri götüren adam, İkinci sıra — Atın yavrusu, birisini ça- gırdıkları zaman ne derler? Üçüncü sıra — Genişlik, sofrada ye - wek yemeden oturana ne derler? başlıyan | Yukardan aşağı: Birinci sıra — Alfabenin sondan al - tıncı harfi, İkinci sıra — Ön değil, arka değil, üst değil. Geriye ne kaldı? Üçüncü sıra — Geceleri bizi aydınla - tan, Altıncı sıra — Adalar denizi, Yedinci sıra — İle yerine kullanılan iki harf. Sekizinci sıra — Parmaklarla kolun a- Tası Bilmeceyi doğru halledenlerden iki ki- şiye birer masa saati, İki kişiye futbol topu büyüklüğünde birer lâstik top, di- ğer yüz kişiye de ayrı ayrı güzel he - diyeler verilecektir. Bu hediyelerin arasında Son Postanın küçük okuyucualarına vermek için yap - tırdığı üzerlerinde Son Posta yazılı çok şık bardaklar, aynalar, kalemtraşlar ve diş fırçaları vardır. Gi 2 P 2 5 ANA Lâle hırsızı Holândanın iki şeyi meşhurdur. Biri yel değirmenleri, diğeri lâle bahçeleri. Lüle çok eskiden İranda yetişirdi. Lâle devri zamanında Türkiyede yetişen lâle- ler pek meşhurdu. Bü devirden sonra lâ- le Türkiyede azaldı. Ve lâle yetiştirmek- te Holânda her memleketten ileri gitti. Bugün Holândada yetişen lâle soğanları dünyanın her tarafında satılır. Holândada cins cins lâle yetiştirenler, ve yeni bir lâle nevi yetiştirebilmek için uğraşanlar çoktur. Van Delmde lüle yetiştirmiye meraklı tir Holândalı idi, Onun yetiştirmiş ol - İ duğu lâleler meşhurdu. Van de bu Jâle- lerini seyretmekten onlarla öğünmekten zevk alırdı. Bir sefer uğraşa uğraşa üç Mile yetiştirebilmişti. Bu/Üç hile eşi bu- lunmıyâcak derecede güzeldi. Lâleleri saksılar içerisinde penceresine dizmişti. Yalnız bir tek arzusu vardı. Simsiyah lâ- le yetiştirebilmek, bunu da yetişticebi - lirse, kendisini bütün emellerine nail ol- muş addedecekti, O hep bunu düşünürdü; bir gün gene düşüne düşüne dolaşmış, evine dönmüş- tü. Pencerenin içindeki saksıları bir ke- re daha görmek istedi. Zevkle pence - reye yaklaştı. Fakat birdenbire bütün zevki kaçtı. Saksılar oldukları yerde de- ğillerdi. Demek bir hırsız onun lâleleri- ni çalmıştı. Şimdi görülmemiş cins lâle- leri o yetiştirecek: — Ben yetiştirdim. Diye övünecekti, Van Delm'nin çok ca- nı sıkıldı. Öyle bir hale geldi ki dokun- salar ağlıyacaktı. Çiçeklerini tekrar el- de edebilmek çarelerini düşündi. Niha - yet bu çareyi buldu: Çiçekleri çalan her halde bir çiçek meraklısı idi. İyi bir cins çiçek daha da olsa onu da çalardı. He - men kahveye koştu. Bütün çiçekçiler o- rada idiler: — Mühim bir şey keşfettim, Dedi. Merakla sordular: — Ne keşfettin? — Siyah lâle yetiştirmeyi. Bir tane ye- | ladı. aaraaraz areeanasezaae AA Ar N Ai — Asri berber buradadır. Saçlar asri göre kalıp vardır. HİKÂYE yakalandı. Yeni usul saç kesmek RI se. tiştirdim. Çiçek verdi. Yevkalâde Biraz sonra evine döndü. Her pl içine çiçek koyduğu pencerenin camii çıkardı. Beyaz bir kâğıdın üzerine içinde bir siyah lâle resmi yaptı. BİF sandığı buldu. Bir yanı açıktı, Açık yel penceredeki kâğıda doğru olmak üze pencerenin iç tarafına koydu. Sardı içine de keskin dişli azılı bolduğunü ? | leştirdi: s — Sen işte hırsızı yakalıyacaksın! gi Dedi. O bunları yapıncıya kadar vi olmuştu. Aydınlığı söndürdü. Odam? kenarına çekilip bekledi. , sö Gece yarısına doğru bahçede gü” etmemiye çalışan bir adam yürüdü- ve cereye yapışık kâğıttaki lâle ay & hari ğında pencerenin içine konulmuş bir siyah lâle gibi görünüyordu. * Adam içini çekti. Ellerini uğur — Kimse görmeden bunu da bir de) Pencereye uzandı. Elini pencereY” kundu. Camın birine takılmış olan dıt birdenbire yırtıldı. Eli içeri girdi avaz avaz bağırarak elini geri çekti. g O elini içeri sakar sokmaz, bolduk ne dişlerini geçirmişti. Adam kai i tedi. Bolduk havlıya bavlıya peşine “iyi kıldı. Gürültüyü duyan Van Del” ikisinin birden peşisıra koş. A biraz ötede bir ağaca tırmandı aşağıdan havlıyordu. Van Delm Ve lâle hırsızını tanıdı. Bu, le larından Kar Debu idi. — Yakaladım Kar Debu benim meri sö İlelerimi de çalan sensin? i Kar Debu inkâr edemedi. z Öteki: — Eğer Iklelerimin yerini söylesi di köpeği çeketim, Söylemezsen şim leceği darmaya haber veririm. Senin bi iş. , Kar Debu lâlelerin yerini söyledi Van Delm de lâlelerine kavuştu. ve iye siyah lâle yetiştirmeyi düşünr ne siyi yetiştirmeyi * bir şekilde kalıpla kesilir.. Saç kesildikten sonra.

Bu sayıdan diğer sayfalar: