27 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

27 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Renkleri — Bluz yeşil, garnitürü ve Güğmeleri siyah. Örgüsü - Gur) lu lâs - Ük örgü, Birinci sıra: (8) ilmik yüz, (2) ilmik ters, bir tane lik atıp tekrar (3) ilmik yüz. Sonradan n itibaren tekrar. En sonra (3) tane Yüz iimik. Tülarlsüneslenmsedeşmecerecesi eramsrmeceycnn lHer kadın b!lnıe!ld!d Mermerler nasıl temizlenmelidir ? Mermerleri hiç bir zaman her hangi bir (asit) le temizlememelidir. Çünkü: Mermeri oyar, çizer. Parlatmak için Yağlı şeyler de kullanmamalıdır. Yağ in ufacık delikleri arasına dolar. Bir daha çıkmaz. Mermeri en iyi temizleme usulü şu - dür: Önce bol bol sabunlamalı. Sonra Toğuk su (e yıkamalı. Sonra yağsız bir ile parlatmalı. * Çamaşır arandığı zaman kolayca bulunmak için baıw defa aranılan bir çamaşır hemen lünamaz, Dolabı altüst etmek lâzım ge- & X İnsan bu yüzden bir çok vakit kaybes * Boş zahmete girer. Böyle boş yere Yorulmamak için çamaşırı şu şekilde kat- İAYp, dizmelidir. VVelâ ayni cinsten eşya (yatak çar - :;;ân_ yorgan çarşafları, havlular, göm- «er ve saire) ayni şekilde ve ayni bü- Yüklükte katlanmalıdır. Sonra ayni cins yler üstüste konulmalı ve hepsi bir ta: hin içine dizilmelidir. En üstte kalıp Cinse kılıf vazifesini gören parça - ,':ı âçılma tarafı dolabın önüne doğru İağ Ulmalıdır. Bu suretle bir örnek şey- "_Nr arada bulunacakları için ne kadar k Olurlarsa olsun hem gözden kaybol- lar, hem de üstten bir tanenin ucu - hçı'ildınr kaldırmaz dolapta o cinsten 'fikğ-,'-w çamaşır bulunduğu kolayca gö- ir. B * ulaşık yıkanan yeri nasıl temizlemek lâzımdır. Ulaşık yıkanan yer ne kadar yıkanır- :'kuısın ekseriyetle fena bir koku çı- “r(_'— Bu kokuyu gidermek için en iyi Akış adür. Her akşam bulaşık sularının *':;ı l?ünmun ağrına baruyu tıkıyacak © lükte bir (karbonat dö sud) par - hç Ç OYMalı. Gecenin Futubeti bu karbo- önu MAtçasına yavaş yavaş nüfuz eder ve ,_'İh'edrjenı eritir. Sabahleyin bulaşık ı"nıaz bir ibrik kaynar su dökülür. Ne hı » ne de yıkama yerinde koku ve lna bir şey kalmaz. İkinci sıra: (2) ilmik ters. Bundan son- raki ilmikle biri: grada attığınız ip te ters. Sönra şişin üstüne bir ip atıp (yani bir arttırıp) üç tane ters. Ve ayni şeyin tekram, Ön (95), arka (80), kollar (70), cep - ler (15), ceplerin üstündeki (pat) lar (8), yaka (20), sentür (8) ilmikle başlanacak- tir, 'Yaka ile (sentür) e iki kat siyah yünle, iğne ile pikür yapılmıştır. “SÖN POSTA H z Lâcivert ince yünlüden manto. Büzgü büyük cepleri var. Yakayı dolaşan bir (kup) belin biraz yukarısından arkaya "|doğru geçiyor. Kollar omuzlarda biraz kabarık, diğer taraflarında düz ve dar. meseşesesaşe AAA AAA AAA AAA AAA AAAAAAARARAI DE HEAAARAA Bir kap ve bir rob ——T a Te Rop lâcivert yünlüdendir. «Garnitür: ü «Kap> ta robun kumaşındandır. «emprime> yünlüden. ' hayat nasıl geçer? İbrahim Hoyl Yazan: Tahranın en güzel sayfiye ma İlkbaharın ortalarına kadar kalabalık olan 'Tahran sokakları, alışmıyanlara â- deta zorla vapur dumanı — gözlük tak- tıracak derecede parlak ve o nisbette sı- cak olan güneşin ufukta fazlaca durma - sile yavaş yavaş boşalır. Etraf yeşillen - miştir. Tepelerindeki ebedi beyazlığı, ka- rı, muhafaza eden Şimran dağları, payi - taht halkını sinesine çağıran bir man - zara alır. Filhakika ilkbaharın ortala rına doğru, şehrin tipik bir nakil vası- tası olan bisikletler, artık Hiyabanlarda görünmez, ve gene bu Şimrana giden caddelerde sıralanırlar.. Şehirde mesai saatleri de değişir. Res- mi daireler, erkenden çalışmıya başlıya- rak, öğleye, yani saat on ikiye kadar açıktır. Âdeta dayanılmaz öğle sıcağını, zirzeminlerde ekseriyetle yemeği mütca- kip deliksiz bir uyku ile geçirenler, eğer İmemur iseler saat beşte yediye kadar gürecek olan işlerinin başına gelirler, Bü- yük tüccar «höcre> sine bir iki saat için uğrar, esnaf bile, eğer dükkânları cadde- de ise öğleden sonra kapılarımı büyük as- ma kilitlerle kilitler ve istirahate çekilir. Kapalıçarşıda iş görenler de tatil vakit- lerini peykelerinin üstüne kıvrılarak de- rin bir «haylüle» ye dalarlar.. Her dükkânın üstüne gerilen kırmızı beyazlı tenteler, caddelere hambaşka bir hususiyet verir.. O kadar'ki daha o sa - bahki ajani, otomobilleri - Doraşkeleri ve nihayet her renk ve böyadaki halkı ile dopdolu ve canlı caddelerde iskambil kâğıtlarından yapılma evlerin fışkırdı - dim sanırsınız. * Şehirde göçler başlar. Şimranı teşkil eden ve Tahranın sayfiyeliği olan Teeriş ve Derbend'in insana ferahlık veren dağ silsilelerinin eteklerine yaslanan köşele- rinde bağları olanlar otomobil ve otobüs- lerle, oralarda yazlık ev tutanlar da ba - zan araba, ve ekseriya da otobüslerle denklerini taşırlar. Buradaki evlerin hemen hepsi yüksek çamur duvarlarla çevrilmiştir. Sefaret bi- naları, dâha itinalı yapılmış, köşelere de beton sedler çekilmiştir. İçeriye girdiği- niz her bağ birbirinin aynidir. İki tarafı mevsim çiçeklerile bezenmiş bir yoldan yürüyerek, arada sırada da türlü türlü yemiş ağaçlarının gölgelendirdiği pati- kalardan geçerek, yayvan yapılı, lâhzada gönlünüzün çektiği ve umümiyetle beyaz | badanalı bir binaya rastlarsınız. Bu bi- nanın bir hususiyeti de her tarafa açılan pencereleri olmasıdır. Şehir evletini ha- | tırlar, ve cephelerinin daima «kible» yo, | güneşe doğru müteveccih bulundu; gözlerinizin önünde belirir. Kuru, hât- tâ sert iklimli Tahranda bu her kiratımın aradığı bir meziyettir. Güneş görmiyen evi - elinden geldiği kadar - tutmak iste- miyen kiracı, bir kaç tümen fazlasına kı- yarak ekible» ye bakan evler arar. healli Derbendden bir görünüş görmezseniz yadırgayınız. Her İranlı bas ğında muhakkak surette bu tipik ve millf saza Trastlıyacaksınızdır. * Enderun, (haremlik) daha hâlâ bakl kalmamakla beraber, Pehlevi idaresin - de eski mahremiyetini kaybetmiş bu- lunuyor. Enderunun odalarında da, da- ha mutena, daha süslü sedirler, ipekli iş- lemeler ve ayni <«rahatlık» — motiflerini bulursunuz. Bağın ortasında güzel bir havuz var « dır, bu havuzda günlük duşunuzu yapa- bilirsiniz. Şu köşede gördüğünüz şu mü heykel köpek misafirlerine karşı ne ka> dar mütebasbıs ise, yabancılara da o de rece zalimdir. * Gündüzleri odalarda vakitlerini geçi renler, geceleyin, açık havada Tahranın o çinkoyu andıran keskin hatlı mehtabın. da ve yahut ekseriya lekesiz, çarşaf gibi dümdüz bulutsuz gökü altında, ağaçlara astıkları efsunlu ışıkların gölgelendir diği hayaletler gibi yemeklerini yer, iç kilerini içer, ve milli sazlarının ahengi- ne seslerini uydururlar. Yatmak zamanı da gelince, kimi odalarına çekilir, kimt de güzel tabiatin o sade lâkin ilâhi de « koru içinde açıkta yatar. Cuma günleri Teçriş ve Detbend'in pi- yasa yerleri Tahranlı halkın cıvil cıvu kaynaştığı yerdir. Harbiye mektebi tale- beleri pırıl pırıl yanan, üniformaları, kü: gçük kasaturaları ile, şehrin boğucu &1 cağından kaçan kadın, erkek herkes bu. radadır. Akın akın, grup grup bu küöy- lerin köşe bucağına dağılır ve eğlenirler.. Daha düne kadar alelâde, izbe bir köy olan Derbend Şehinşahın yaptırdığı bina, otel ve parkı ile modern bir köy olmuştur. Duvarları kabartma resimlerle süslü olan otelin dik merdivenlerini aşıp ta içeriye girdiniz. mi, kendinizi mükellef bir sa « londa bulursunuz. Şehrin yerli ve ecne- bi bütün e&lite» leri burada buzlu şer » betlerini içer, dondurmalarını yer ve ca- zan tatlı ahenginde de döner, dönçrler.. * Otelin önünden ilerleyiniz. Y doğru uzanan ince kum döşeli yoldan yü Tüyünüz. İki tarafınızdan tatlı şarıltılarla akarak, şirin kaskatlar vücuda getiren ikarıya kalın ve köpüklü bir su sütunu içinizi a- çar. Sırtlarda yükselen yepyeni ve hattâ | yep kübik bir beton binanın yanıbaşında kü- çülen, lâkin yüzlerce yılın bütün Tüzgâ- İyını, yağmurunu, karını yemiş olan şü küçük tahta cv, nefis bir minyatür artığı gibi gözlerinizi okşar. Kendi kendinize İihtiyarsız «gene de çirkin *düşmemiş!..> dersiniz. On dakikalık bir gezintiden sonra, bu | yol sizi geçilmiyecek gibi görünen sarp | kayalıklarla karşılaştırır. Tabiat deko - rile bir kat daha güzelleşen kayalıkların sol tarafında gene tümsekte, size «pa - İşte dört bir yanı pencere olan bu b.. nanın — içindeki Yayvan sedirler, geniş ve için» gömülür mobilyeler de sadedir. | | orta çağdan kalma bir ku Sarp kayalıklardan aş gömülmez dalacağınız koltuklar, duvar | |larla şerbetler, bittabi çaylar da su lode» ler (1) içinde büyük bu? pa vardır. baktınız köşelerinde sizi uzanmıya davet eden kar | » Â aşağılarda ince çam ağaçlarının gibi beyaz pufla yastıklar ve renkli çar-| Süzelleştirdiği ve gümüşten bir şerit gibi şaflarla, «takça» nın, rafların Üzerinde duran hoşaf, şerbet kâseleri boy boy, in- 'sanı doyuracak renkli bardaklar, odala - rvın dekorunu tamamlar. Duvardaki tar'ı (Devamı 12 inci soyfada) (D Buz, ince şehriye, şeker ve dundurma- dan mürekkep bir vevi tatlı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: