4 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

4 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki açılma töreni Yazan: Muhittin Birgen on üç gün içinde, birbirini ta- kiben iki açılma töreni yapıldı: Biri Radyoloji, diğer Biyoloji enstitüleri. Bunlar iki gözdür: Tabiatin içinde sak- lanan sırlar üzerine dikilmiş, esrarlı ta- biatin göğsünde gizlenen şeyleri meyda- na çıkarmak ve insanlığın hâkim pençe- sine esir etmek için açılmış iki göz! İki- si bir araya geldiği zal , yarım milyon- dan fazla bir paranın yaratıcı kuvvetile vücuda gelmiş olan bu iki müessese, iki hurdebin ve iki dürbün, tabiat: bu defa da Türk gözünün tetkiki altına * tabinti başkalarının gözi- le gören ve onların gördükleri şeyleri, onların kitaplarından, papağan gibi ez- berliyen Türk kafası, bundan böyle ta- biati, bu iki mücssese vasıtasile, doğru- dan doğruya kendi gözünün altına çeke- cok ve onun hücrelerini de, şualarını da 'Türk gözile tetkik edecektir, İşte, bu iki müi senin manası budur. * Bundan tam on iki sene evvel, ben neşriyatla meşgul olduğum sırada, harb esnasında bir aralık Alman ve Macar mütehassıslarile kuvvetlendirilmiş ve fa- kat mütarekeyi müteakip bunların çeki- Hp gitmelerile pek ziyade düşmüş olan İstanbul Darülfünununu yeniden — can- landırmak için bir hayli şeyler yazmış- tım, Tam manasile objektif ve tam ma- nasile bir ilim aşkı ile yapılmış olan bu neşriyat, o zamanki darüllünunun ileri gelenlerini bayli rahatsız etmiş, hattâ benim aleyhimde — takibat — yapılmasını Maarif Vekâletinden istiyecek profesör- Jer bile çıkmıştı! Cumhuriyet, benim a- leyhimde takibat yapmadı, fakat, bir müddet sonra Darülfünunu yıkıp yeni- den bir Üniversite vücuda getirdi ve bu- ”w, Avrupadan getirilmiş unsurlarla tak- Jye ederek, Türkiye için hakiki bir ilim ocağı kurmaya karar verdi. İşte bu defa açılan iki enstitü, cumhuriyetin yaptığı bu hamlenin devamıdır. * Radyoloji ve biyoloji sakaları, bizim içtimaf ilimlerimizin yaptıkları gibi, mü- cerred ve bir hayli sübjektif — şeylerle meşgül olan ilimlerden değildir. Düşü- nen ve sabretmesini bilen bir gözün ya- vaş yavaş, tabiat içindeki sırlara hâkim olup birer birer elde ettiği sır anahtar- larını insanlığın eline veren iki ilim şu- besidir. Bu ilimler sayesinde bugün muz- tarip insanlığın ne kadar büyük yaraları tedavi edilmiş,.ne kadar derdlerin devası bulunmuştur! Şimdiye kadar bizde mev- cüd olmiyan bu gibi müesseselerdir ki bütün şu medeniyet denilen kuvveti do- ğurmuş, beslemiş ve büyütmüş bulunu- yor. Bunlara sahib olmıyan ve çocukla- rının bu müesseseler içinde geceli gün- düzlü çalıştıklarını görmiyen milletler, beşerin şayian mutasarrıf olduğu mede- niyette hisse iddiasına hak kazanamaz- lar. Çünkü medeniyet çorbasına tuz kat- mış değildirler. Bunun için bu iki güzel müesseseyi Türkiyenin, ilim sahasındaki müstakbel fütuhatının iki mühim temeli olarak görmek ve bundan dolayı cum- buriyeti. tebrik-etmek vazifedir. $ * Biliriz ki Üniversitenin daha pek çok eksikleri vardır. Bilhassa onda eksik olan şey üniversite ruhudur, İlim ve kültür işlerinde «ol!» demekle her şevin bir an- da ölüvermesi imkânı bulunmadığı için bu üniversite ruhunun doğması ve inşi- rah bulması için henüz hayli zaman lâ- zımdır. Zamanın da gençlerle beraber Ça- hışması zaruridir. Fakat, bizler de her ve- sileden istifade edip şunu söylemeliyiz: Gençler, üniversiteye papağan gibi ders ezberleyip şehadetname almak ve bu sa- yede bir yere muallim, bir daireye me- mur olmak için değil, ilim öğrenmek için gidiniz. Üniversite sıralarır birkaç se- nede elde edilen bir âlimlik vesikası el- de etmek maksadile dolduran — gençler, ne hayatta muvaffak olabilirler, ne de Türklüğe karşı şükran borçlarını ödiye- bilirler. Hattâ, bu bakımdan, onları müc- rim bile telâkki etmeğe cevaz — vardır. Üniversite, sahibi ve yapıası, — nesiller. den ve milletlerden mürekkep olan bir insanlık kütlesinin en kutsi evidir. İn- sanlık orada yaşar, orada düsünür, orada anlar ve orada duyar! Üniversiteli olan genç, oraya şehadetname almak için de- ğil, düşünmek, anlamak ve duymak için gitmeğe mecburdur. Bunun için canla, (Devamı 3 üncü sayjfada) Kanaatkârlığı -— SOZ Bir mühendis Londra Hamamcılarını Memnun etti Londradaki umumi hamam.arda yı- kananların umumi kaldelere riayet et- memeleri yüzünden her gün bir çok vukus&t zühur etmektedir. Yıkananlar, yıkanma müddetine riayet etmedik - leri için, sıra bekleyenler sabırsızlan- makla ve localara tecavüz etmekte idi- ler. Bu vaziyetten en ziyade hamam - cılar mütezarrır oluyorlardı. Hamam - cıların çok uğraştıkları halde önünü lamadıkları bu mahzurü bir mi halletmiştir: Bu açıkgöz, locaların üzerine husu- si bir vinç inşa etmekte ve çıkmayan insanları zorla yukar. çekip dışarı at - makta imiş. Vücuduna kurşun işlemiyen kabile reisi Hindistanda şimali garbi hududu - nun âsi kabilelerine reislik eden İpi fa- kiri, nihayet dayanamıyarak firar et « miştir. İngilizler bu adamı yakalatmak için arkasından 30 bin kişilik bir kuv - vet yollamışlardır. Fakirin riyaset ettiği kabilelep ken- disinin yakalanamıyacağına, ve yaka - lansa dahi muücizeler yaratarak vücu - duna kurşun işlettirmiyeceğine kahi bu iunuyorlarmış, Sun'i yağmur İlim ve fen uzun zamanlardanber: sun'i yağmur temin etmek için çare - ler arıyordu. Nihayet Rusyada bunun çaresi bulunmuştur. Hükümet üçüncü beş senelik plânda bir milyar altı yüz bin hektarlık bir a- raziyi sun'i yağmurlar vasıtasile sula- mağa karar vermiştir. miskinlik ile karıştırmaktan çokininiz. Bu dünyaya gelen herkesin vazifesi gücünün yettiği nishet- te fazla kazanmak, kazandığı paranın mümkün olduğu ka- dar fazlasını saklamak, fakat ayni zamanda da ihtiyaçlarını €en geniş çerçeve dairesinde karşılamaktır. ayni seviyededir. ARASI | HER GON BİR FIKRA | Gözlüğü takmak için Bir gün Tevfik Necati bir gözlük almak için gözlükçüye girmişti. Göz- lükçü: — Maşalı gözlük versemi olur mu? Dedi, Tevfik Necati: — Olur, dedi, verin! Gözlükçü gözlüğü verdi. Tevfik Ne- cati, takmak istedi. Pakat gözlüğün maşası bir türlü burnunun iki tarafı- tü kıstıramıyordu. t Gözlükçüye döndü: — Bu gözlüğü alacağım amma, ta - kabilmem ıçin fazla olarak bana - bir de yarım burun vereceksiniz. Artık kediler de gözlük takıyorlar Bazı kediler avtılıkla marufturlar, buna Mükabil “pazıları da şikârların» r türlü tutamazlar, Bunun sebebini 'arayan —Amerikalı bir baytar şu netice ile karşılaşmış: Kedilerin gözleri insanlara nazaran çok daha hassas oluyormuş ve binneti- ce daha çabuk bozuluyormuş. Bu esas üzerinde hareket eden baytar kedile- rin gözlerini Müayene etmiş ve bunla- Ta gözlük takmıştır. Resmimiz bu Mmiyop kedilerden bi- rini halinden memnun olarak göster - mektedir. —H aamaamammammam Tak yerlerde azami iki saat zarfında is- tenildiği kadar yağımur temin edili - yormuş. Yağmuru celb ve davet eden maki - Yapılan tecrübelerden sonra, en ku- nenin masralı da gayet az imiş. —— a S ——— — — Sadece en hasil şekilde karnını doyurmakla iktifa eden. sadece soğuğa korşı vücüdunu koruyacak bir elbiseye razı olan, gözünü önünden ayırmıyan, ufku görmiyen in- San, milyonlarca sene evvel yaşamış olan iptidat insan Üe | mızı salonunda saat 11.35 te başlamıştı? NDA Sarhoşları Ayıltan bir Maske yapıldı î Amerikanın Boston şehri belediye hastanesi doktarlarından birinin, sar - hoşları ayıltmak için bulduğu bir âlet Piyasaya çıkarılmış ve dehşetli bir rağ bet görmüştür. Bu âlet, — hastaların — bayıltıldığı klöroform maskelerine benziyorrmuş ve içinde hususi bir tertip varmış. Büu maskeleri bilhassa, kocaları ay- yaş olan kadırlar satın alıyorlarmış, ve doktor kısa zamanda zengin olmuş. Bu maskeler sarhoş evlerine saade! getirmiş. İşsiz bir gence yapılan teklifler Bir Fransız gazetesinde şöyle bir ilân çıkmıştı: «Gencim, uzun zamanlardanberi İşsi- zim, hayatımı kazanmak için her çeşid işe razı olacağım gibi, tehlikeli macera - lara atılmaktan da çekinmiyeceğim. Yal- nDız bana para verecek, hayatımı temin edecek bir sahibi hayır arıyorum.» Böyle acıklı bir ilân veten gence on iki teklif gelmiştir. Bunlardan üç tanesi dak- torlardandır. Biri ölüme çare bulduğunu iddim et - mekte ve tecrübesini bunun üzerinde lflbik etmek arzusunu izhar etmekte, di- Beri, muhtelif tecrübeler için kendi em - rine âmâüde olmasını şart koşmakta, ü - çüncüsü de kansere karşı bulduğu bir a- Şşiyı gence - kanser hâastalığı aşıladıktan sonra tatbik etmek arzusunu göstermek- tedir. Diğer dokuzu da, düşmanlarını öldür- mek için delikanlıyı katil olmağa tesvik ctmektedirler. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Biga muhabirimiz anlattı: Semedeli köyünde oturmakta olan Mehmet Ali Bayrak- tar isminde 90 yaşında bir ihtiyarın pamuk gibi İSTER İNAN İSTER | sakalı üç aydanberi kararmıya başlamıştır, bugüne kadar dörtte üçü siyahlaşmıştır, bu gidişle bir aya kadar üst tara- bembeyaz | fının da simsiyah kesilmesi beklenmektedir. İNANMA! Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için eeaeaanir l-’lndsoıî r D—ı'ihü : Evlendikten sonra Avusturyaya gitti (Baştarafı 1 inci sayfada) 'a ermiştir. Nikâh merasiminin yapi” dığı Mönte İngiliz, Fransız, Amer bayraklarile süslenmişti. 120 polis m” muru erkenden Cande şatosunun etfü” fmı ve civarmı nezaret altına almışik Bir takım gözü açıklar buna rağıntfi Bgeceyi civar otellerde veyahut Eîd": larda geçirmişlerdir. Daha kurnaz © lanları şatodan 100 metre kadar İleri * de akmakia olan İndre nehrinin kıylâ" rını takip etmek suretile şatoya yakla" şabilmişlerdir. Şahitler Medeni merasim, şatonun büyük Kli” Monts belediye reisi doktor Mereter, b iki nişanlıyı selâmlamış ve onlar da İsifi” lerini söylemişlerdir. B. Mercier, bundan sonra şahidlerli isimlerini sormuştur. Dük de Windsor'un şahidi: Binbifi Metcalfe, Msr. Warfield'in şahidi: B. RO* gers. Belediye Reisinin heyecanı Dr. Mercier, bundan sonra Fransız K& nunu medenisinin 212, 213 ve 214 Ü maddelerini okumuştur. Saat 1147 belediye reisi, heyecan tesirile boğukli şan bir sesle an'anevi suali sormuştu!” «Mistres Wallis Warfield'i zevcelil kabul ediyor musunuz? ü Ve sonra Mistres Warfield'e dönereki «Son Altes dük do Windsor'u ğe kabul ediyor musunuz? Dük, azimkârane bir eda ile cevet» G” ye cevab ver: ir. Mistres Warfield ise, <evet» diye cevaP verirken sesi heyecandan titriyordu. Bunun üzerine Dr. Mercier, şöyle miştir: «Sizin izdivaç rabilası ile birbirini? bağlı olduğunuzu ilân ederim.> «Mukadderat» s Müteakiben küçük bir hitabe söy! miştir: «Mukadderat, çiftlerin en zarifini, ” çeklerin arasında ve güzel mavi göğü altında Fransa toprağına sevketmiştir: Dost bir milletin kralı ölmuş olan pre Fransa namına selâmlarım. Gerek leketim, gerek şahsım namıma sizlere samimi saadet temennilerini arzetmi müsaadenizi rica ederim.» ni nikâh Öğle vakti dük de Windsor ile Wallit Warfield, kıraat solununa gitmek ÜZEl kırmızı salondan müfarakat etmişlerdi” Evliler, rahib Jardine'in önünde dire mişler ve ranip te kendilerini takdis ©'" lemiştir. Bundan sonra evliler, tekrar kırmızi salona dönmüşlerdir. Orada bulunmak'? olan davetlilerle şahidler, kendilerini h* raretle tebrik etmişlerdir. Burada yalmız 12 kişi hazir — bulunu” | yordu. İndreset-Loire prefesi B. Sernet, Df Mercter, Nante'daki İngiliz general KN" solosu B. Graham, binbaşı Metcalfe, MOf sieur ve madam Rogers, Wallir'in teY si Mrs. Merryman ve beş gazeteci. Çiçekler arasında Winston'un oğlu ve dükün şahst deStü Raudolph Churehil misafirlerle gazeli, leri salona ithal etmiştir. Şatonun b:;yuı rafı çiçekler, ekliller ve buketlerle edilmişti. B. Blum'un buketi amınt B. Leon Blum, kendi şahsı ııl!lı” Fransa bayrağını temsil eden ÜÇ ber | çiçeklerden müteşekkil ve Amerikâ yan” |zağını temsil eden bir kordelâ ile bağli | miş muhteşem bir sepet göndermiş * Dük de Windsor, gri bir jaket | Yaka iliğinde çok- güzel beyaz bir fil vardı. Wallis ise baştanbaşa * mavisi> denilen kumaştan bir elbist çe mişti, yalnız şapkasında birkaç beyaf çek bulimuyordu. ç D SA Vekiller Hey'eti ai Ankara 3 (AA.) — İcra '—'G'F:nü ; Hey'eti bugün Başvekil İsmet İnöR , nün relsliği altında toplanarak MÜT | telif işler üzerinde görüşmel! lunmuş ve bu işlere ait kararlar miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: