5 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

5 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pf —t—*ıı BON POBTA Sayfa 7 Beş defa evlenen b BEŞ KOCAMDAN NİÇİN AYRILDIM? Nakleden: Osman Cemal ir kadının hatıraları f iyi olmasın, ciğer ahe biri, geçen bent tam beş Soşanmış bir izla — görüş- Şimdi, beşinci e bir iki yıldır geçinmekte katk beş, el- kadına eski ko- f $ (H FE g ? g £ (l X““ Vallahi, dedi, ne "'M—uııımın'xuırmnpu fak Yat sürmedik. Ara sıra aramızda u- tefek sızıltılar oluyordu; meselâ kâh ı—" Oha darılıp akşam yemeğine inmi - kâh o, bana kızıp sabah kahval- mıüı çeviriyordu. Fakat, ne de olsa ei7 bizim gibi, yeni genç ve tecrübe- —:"' karı koca arasında olağan şeyler- m.:yılndı Bunlar, âdeta o hoşca ve bal aylarının sirkesi, sarmısaklı r:'*!ı kabilinden şeylerdi. Buna da se- im bayın saygılar değer anası ola- tim #iznanamızdı. Meselâ, sabahleyin bi- Ağağ AY odadan biraz geç çıkacak alsa o, Nğğdin zarıl zırıl söylenmeğe başlar, i- i de ginirlendirirdi. Ne ise, bunları ş burada uzun uzun anlatmıya hacet _.;lük evliliğin böyle ufak tefek zırıltlı- bizim kadar hemen herkes bilir. , ilk gözüm ağrım olan bayımla #ramızın açılmasına sebeb iki yıl son- belirdi, anl DA —ı;ylunuu_ görümcem, görümcemin or- | ._;:h kocası, bizim minimiai, görüm- kte biri kaz, biri oğlan iki küçüğü bir- Way, *larak bir gün köprüden kalkan bir _:*'ll umumi bir gezintiye iştirük et - Hik. Aah keşki etmez olaydık! İşte 0 :::";" Becesidir ki bizim evin temeli ilk yi larak kökünden sarsıldı. Üzlerce insan, o günün akşamı aynı Murla gezintiden dönerken gece yarıla- :'“:'hn. bir aralık ben bizim bayı, va- tak, Büvertesinde fitil gibi sarhoş ola- h kart, kaknem, yüzü gözü *panayır hğ"ı"*ın gibi boyalı bir kadınla kucak Ba, burun buruna dansederken gör- :'*Wn mi? Vâkıa, bir erkek bir kadınla & bir kadın bir erkekle sırasında dans ..,'*_*vbmr. neme Jâzim, ben Allah için M:'Y"mm. ben o zaman pek eski ka « _mhbı sofu tazelerden değildim. Hoş ki ç de öyleyimdir yana! Fakat, ne var —.n'::ın dansa fark vardır. Sen tut, Ümy Ç vapurun içindeki yüzlerce ka - ....h'-ık. git, o kart, kaknem, yüzü gözü .__;-r Palyaçosu gibi boyalar içindeki Ünde #ufintısını bul, o kadar insanın i- Utanmadan, onu kollarının arasına hh. » Vapurun gövertesinde habire dön dönelim! u'"llcrıyı, benim pek göreceğim yok- '.:;ıııhıı kaynanam, görümcem filân, va- Ö g Orta kat mevkliinde o canım ince b 5; Nliyorduk. Hattâ, hiç unutmam saz, Büzelim: *Suzinaki derdi aşka söylüiyeyim, dinle, yeter!'» —Ş:!":hm çalıyor ve sesi gayet yanık, Wş , genç, kesik bıyıklı bir hanende ht:h Yaşlı kadın bir okuyucu saza re- —hhîdlyorlsrdı. Gece yarısı yaklaşmış Vorla, için küçükler dizlerimizde uyu - Ktj Tdı. Yalnız görümcemin şeytan çe- Oğlan zirt zirt ikide bir yanımızdan Üp ;;_“n katta dans edenleri seyre gi- he aç Yordü. Bir aralık yezid oğlan ge- Yuka VT fişeği gibi yanımızdan fırlayıp luk m']“ koştu ve bir dakika sonra so - B 'Uğa yanımıza gelerek: A, dedi/ enişte beyim, yukarıda ge- ee ne rakı içiyor! Kendisi zaten gündüzden adam akıllı olmuş olduğu için telâşla sordum: — Kiminle içiyor, yalnız mı içiyor? Oğlan tafsilât verdi: « Uzun boylu bir kadınla rakı sati - lan yere yaslanmışlar, ikisi birlikte içi - yorlar. İşte o zaman beynim attı. Hemen, ku- cağımda uyuklıyan çocuğu kaynanama tutuşturarak yukarı güverleye fırladım. Bir de ne göreyim, bizim kör olası, bo- yu bosu devrilesi, büfe denilen tezgâh başında o kart, kaknem, palyaço suratlı karı ile kadeh tokuşturmuyorlar mı? A- ma bizimkinin elinde rakı kadehi, karı - nın elinde bira bardağı... Ben, bu man - zarayı görür görmez, şeytan kulağıma: — Haydi, dedi, durma, çıkar iskarpini- ni ayağı m, yanaş şunların yanıma, İs-| karpinin ökçeli tarafını bir kocanın ka- | fasına, bir de o kart, kaknem, maskara karının suratına yapıştır! Fakat birden şimşek gibi zihnimde ça- kan bu fikri, bir kaç saniye sonra doj bulmadım. İçimden hele dedim, bir ke- nara saklanıp şunları iyice gözetleyeyim, bakalım burada bizden gizli daha ne halt- lar edecekler? Ve öyle yaptım, güverte- nin en kuytu bir köşesini kendime iyice siper alıp onları gözetlemeğe başladım. | “Uzatmıyalım, tezgüh başında birer da- ha yuvarladıktan sonra geldiler cazban - dın çaldığı havaya ayak uydurarak, göğüs göğüse dansedenlerin aramına ka- rıştılar. Hiç unutmam, o zaman cazband- larda, gramofonlarda pek moda olan bir dans havası vardı. Çalgıcılar onu çalı - yarlardı: Valânsiyâââââ! derken bunlar orada döndüler, döndüler, döndüler, döndüler... Arkasından kolkola gülüşüp fıkırdaşarak İh"dı gene tozgâh başına! Ve bir iki da- ha çakıştırıp tekrar dansa! | —Allah yarabbim, orada durduğum müd- | detce Zannediyordum ki vapurun üst kat tentesi başıma yıkılıyor, Bir aralık, on - İlar göğüs göğüse dönerlerken benim de olduğum yerde başım © kadar döndü, gözlerim o kadar karardı, tüylerim o ka- dar diken diken oldu ki az kalsın ava - zam çıktığı kadar bağırarak kaldırıp ken- dimi yerdenyere vuracaktım, Bereket ki tam bu sırada görümcem yanıma geldi: — Nerdesin ayol, seni arıyoruz, merak içinde kaldık, burası fazla esiyor, soğuk alıp hasta olacaksın, haydi aşağı! Diye beni kolumdan çekti. Ağlamalı bir sesle ona manzarayı gösterdim: — Sen ne dersin bu işe? O, soğuk kanlılıkla: — Bırak, aldırma, dedi, sarhoşlukla ne yaptığını bilmez o, şimdi, yarın evde ken- disini yüzleyince göreceksin ki ne kadar utanacak, pişman olacak! Cevab verdim: — Onda utanacak sürat ölsa, bu mas- karalığı yapar mı? Görümcemle orada bir hayli münaka- şadan sonra ertesi gün evde kendisin - den adam akıllı intikam almak üzere gü- verteden indik. * Tam gece yarısından yarım saat sonra vapur köprüye yanaşırken bizimki hâlâ yanımıza gelmemişti. Görümcemle bir - Tikte tekrar merdiveni tırmandık, güver- teye çıktık. Bu sefer, baktım bizim bay (Devamı 8 inci sayfada) Londrada garip | Alman obüsleri altında kalan İSpanyol şehri biraşk macerası Bir kadın sevdiği doktordan Do müthiş bir intikam aldı Doktor Pim Londra civarında bir kasa- banın en tanınmış, sevilmiş simasıdır. Her şenlikte, merasimde başta — bulunur Hayir menfaatine yapılan her işde onun ismi en evvel hatırlanır. Fakirlere yar « dım cemiyeti onu kendisine en büyük hü« Mi bilmiştir. Parasız hastalar, her gün kapısından eksik olmaz. Bir kelime ile döktor Pim melek gibi bir adamdır. Bu doktor neş'elidir de.. Madam Pim, ko - casının sanki gölgesidir. nereye gitse, üerede görünse, o da yanıbaşındadır, va kasabanın en sevilen kadınlarından biri- dir, İşte, kasabayı geçen seneki müthiş ve salgın grip bastalığından kuctaran bu doktorun son günlerde derin bir kedere boğulduğunu farkeden kasaba halkı, bu- na bir mâna verememişler, kendisinden de bir şey sormaya cesaret edememişler. Filvaki doktor kederlidir ve bu kederi - hin de sebebini, karısından başka hiç bir canlı kul bilmemektedir. * Günlerden bir gün doktora taahhütlü bir mektup gelmiş. ©u mektupda da, dok- tordan mesleğini perde gibi kullanarak yaptığı yakışıksız hareketlerin hesabı so- rulmakta idi, Çeltenhamda oturan madam Förzoson ismindeki bir kadın doktorlar cemiyetine şikâyette bulunarak, doktorun kendisini, Doktor Pim karısile beraber mahkemeden çıkarken çocuğunu ve hizmetçisini tedavi ettiği sıralarda kendisine yakışık almıyacak hareketlerde bulunduğunu, tecavüz etti- ğini söylemiş. Bunun üzerine de doktor- lar meclisinin haysiyet divanı doktoru sorguya çekmişti. Böyle bir itham karşısında kalan dok- tor epeyce sıkıntılı ve tereddütlü anlar geçirdikten sonra İşi karısına açmayı mi nasip görmüş, kocasına tapan onu aşı derccede seven katısı madarm. Pim bir an bile tereddüt etmiyerek, hayır demiş, bu iftir beraber gideceğiz ve ben her zaman ol- duğu gibi seni yalnız bırakmıyacağım. Karısile birlikte Londraya gelen dok - tor, haysiyet divanına çıkmış. 40 kişilik haysiyet divanı, kadını, doktüru şahitleri- ni dinlemiş. Ve iki gün sonra da, dokto - run hakikaten kadını tehdi? ettiğini, son- ra kandırdığını, izdivaç Vadettiğini, ve sonra da şanlajla para koparmak yoluna saptığını meydana çıkarmış, ve böyle şe- refsiz bir adamı azası arasında görmeğe tahammül edemiyerek, ismin! listesin - den silmiş.. Hükmü yiyen doktorun sorguya çekil- diği ve kovulma kararını aldığı salondan ölü gibi bitkin bir halde sendeleyerek çık- tığını gören karısı, hemen yanına koşa- rak koluna girmiş: «Üzülme kocacığım. Gene, ben senden ayrılmam, Onlar sana iftira ediyorlar. Muvaffakiyetini, şöhre- tini kıskandılar, baltalamak Istiyorlar!» demiş. * Dava eden ve kazanan madam Förgo- son yaşlıca bir kadındır. 17 yaşında bir Oğlu vardır. Kendisi ne kadar yaşlanmış Vise de, gönlü o nisbette tazedir. Ve hele doktor tipindeki adamlardan ziyadesile hoşlanmaktadır. Bunun için, bendisini tedavi eden, ve bilhassa çocuğunun bir çok doktorlar tarafından keştedilemiyen hastalığını gayet kısa bir zamanda iyi e- dan başka bir şey olamaz. Londraya | yçland hadisesinden sonra topa tutulan Almeriada ana baba günü nasıl geçti? Almerla'dan Almeria (! Haziran) — Şehrin Al- man gemileri tarafından bombardıma- nindan sonra bugün hayat eski halini almağa başladı. Can korkusundan şeh- Ti bırakıp kaçanlar tekrar avdet etti - ler. Herkes işinin başına dönmeğe baş- ladı. Fakat Almeria havasında umumi bir emniyetsizlik ve korku hâkim... Bombardıman nasıl oldu? 30 Mayıs günü sabahın üçüne doğru | Alman harp gemileri Almeria açıkla - rında toplanmağa başlamışlardı. Derin bir uykuya dalmış olan belde bir müd- det sonra başına gelecek felâketten bi- haberdi. İspanyol hükümeti beş Alman ge - misinin oralarda bir şeyler yapmak is- tediklerini hissetmişler, fakat böyle bir hâdiseye Almanların meydan verecek- Jerine ihtimal vermemişlerdi. Almeria Syera Nevada dağlarının yeşil sırtlarına yaslanan — Akdenizin, kendi hususiyetlerini cemetmiş — ufak bir kasabadır. Güzeldir, şirindir. Se - vimlidir. Yeşil ağaçlar arasında gizlen- miş olan tek ve iki katlı ahşap evler, daima gök maisi olan bir koyun ucun- da toplanmışlardır. Kasaba mermilere mukavemet edecek halde değildir. Halk uyurken Herkes evinde rahat rahat uyurken, bir kaç tane mermi, kasabanın ortasın- da patladı. Halk deli gibi evlerinin penceresine koştuğu zaman, şehre mer- miler yağmur gibi düşmeğe başladı. Halk sokaklara döküldü, şehirde panik başladı. Kadınlar, erkekler, giyinmeden so kağa fırlıyorlar, çocuklar, ânnelerinir eteklerine lıyorlardı. Obüsi gdıkça, evler yıkılıyor, yangın çı , duvarlar halkın üzeri - ne yıkılı: k rdu, Ateş yağmurundan kaçmak iİsteyen alk ormana doğru koşuyor, fakat ek- gerisi, önünde arkasında açılan gedik- lerden sıçrayan misketlerle paralanı - yordu. Hayvanlar ahırlarından fırlıyorlar, acayip sesler çıkararak sokaklarda mü rür ve uburu güçleştiriyorlardı. Obüs yağmuru bir türlü durmuyor, kasaba, yer yer yanıyor, dehşet, arlık, kızıl atkısını Almerianın üzerine atı - yordu, Ana, baba, yarım yıkılan evlerin en kazı altında yavrularının cesetlerini a- gea r ae ea ae den doktor Pime yürekten bağlıdır. İlk önce bir menfaat, bir şükran hissi şeklin- de beliren bu bağ, gün geçtikçe derin bir alâka, sevgi şeklini almıştır. Doktor da evdeki ümitsiz veziyetinden, karısile olan anlaşamamazlığından — ve ve ondan şüphelendiğinden, boşanmak niy e olduğundan bahsedince; vazi - yet, kendi kendine düzelmiş, ve yaşlı ka- dın, gürbüz doktoru delice sevmeğe baş- lamış. Varını, yoğunu, incilerini, mücev- herlerini ona yedirmiş. Bu yetmemiş, çocuğunun mektep parasını da doktora vermiş. Lâkin, doktor, yüzüne gülüp de. para- sını çektiği madam Föngosonu birdenbi- re ihmal edince, kadın neye Uğradığını şaşırmış, yalvarmış, yakarmış, bundan bir fayda olmadığını görünce, doktoru muhakemeye vermiş. Muhakems de yukarıda yazdığımız şe kilde, doktoru sırf mesleği alel ederek bu işi yaptığını'nazarı itibara alsrak, doktor Pimi azalıktan çıkarmıştır. bir görünlüş Ç ee çermada — A ERRU U ALMERYI Ü Almeria'nın bulunduğu mevkil gösteren harita İrıyotlar, İtfaiye yangını — söndürmeğe Uğraşırken bir Mmermi su yollarını bo- zuyor ve hortumlar su yerine acayip sesler çıkararak, halkın ümitsizliğini arttırıyorlar. Kazarzedeler Kızılhaç teşkilâtı hâdisenin ilk kur- banlarını, imdat istasyonlarına getiri - yor, askerler, enkaz altından insanları çıkarmağa uğraşıyorlar, yollarda yara- ' kanlı izleri gözüküyor. rada bir ağacın dibinde mermi i- |te ezilmiş bir vücut nazarı dikkati cel- bediyor, yüzü tanınmıyor, gözleri fiy - lamış, kafa tası patlamış... Hastanenin yatakları dolmuş, yara- |blar sofalarda, koridorlarda yatıyor - lar, doktorun kendilerine — gelmesini bekleyenlerden bir çoğu, annelerinin, ab lalarının, karılarının, nişanlılarının kol ları arasında hâyata gözlü İ yumu - yorlar. Almerianın valisi Gabriel Moron diyor ki: — Almanlar şehre — 200 den fazla bomba attılar, elli tanc ev kökünden yıkıldı, hasar görmiyen bir tek — bina kalmadı, ölü ve yara'ıların miktarını, çokluklarından dolayı tesbit edemiyo - TUZ. Sakin ve sâki! kasabamızın hâfıza - sından bu felâketli gün hiç bir zaman silinemi yeceklir. .. Bina vergisi tebliğ memurları baremden istifade edemiyecekler Hususi idare ve belediyeler memur- ları 930 senesinden evvel vazifelerine tayin edilmiş iseler, barem kanunu ah- kâmına göre tekaütlük hakkından isti- fade etmekte idiler. Şimdi bu vaziyet 930 senesinden sonra memüriyete baş- layanların lehine olmak üzere tadil e- dilmiştir. Badema bütün hususi idare - ve belediyeler memurları seyanen te- kaütlük hakkından mahrum kalmıya » caklardır. Yalnız bu hükümden üÜcretli memurlar istisna edilmişlerdir. Bunla- rın başında şimdiye kadar peşin olarak maaş alan belediye tahsildarları gel - mektedir ki onlara bu ay Haziran ma - aşı verilmemiştir. Ve büdema da işle » dikten sonra ücretleri tediye olunacak- ftır.Ayni zamanda bina ve erazi memur- luklarındaki tebliğ Mmemurlarının ma - aşları da ücrete tahvil edilmiştir. Yal- nız müddeti hizmetleri 20 seneye baliğ olan tebliğ memi rı tekaütlük hak larını muhafaza edebileceklerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: