5 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

5 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Sayfa Bu haftaki Milli Küme maçları Galatasaray Ankaragücü yarın karşılaşıyorlar Şimdiye kadar yapılan oyunlara bakıp ta bir hüküm vermek lâzım gelirse bu hafta Galatasarayın kazanacağını söylemek yanlış olmaz Bu hafta Galatasarayla karşıla şacak olan Ankaragücü takımı Milif küme maçları fikstürünlün ga- rip tecellilerinden olarak — bir kısım klüplerimiz hemen hemen bütün maç- larını ikmal ettikleri halde, diğer bazı klüplerimiz de maçların henüz yarısı- nı yapmış bulunuyorlar. En az maç yapmış olan Galatasaray, bu hafta 9 - cu karşılaşmasını Ankara- gücüne karşı yapacaktır. Fikstür muci- binçe cumartesi günü Fenerbahçe oy- namış olsaydı, Galatasaray pazar gü - nü rakiplerine çok avantajlı bir vazi- yetle çıkacaktı. Halbuki yalnız pazar günü oynamakla, Ankaragücü şimdiye kadar hiç bir klübün mazhar almadığı bir avantaj elde etmiş oluyor. Milli kümenin en başında giden Ga- latasaray, hesapta ölmiyan bir imtihan daha geçirecektir. Ankaragücü, İstan- bulda yaptığı maçlardan Beşiktaşa 3-! mağlüp, Güneçe 2 - | galip gelmiştir. Bu da takımın hemen hemen İstanbul klüpleri ayarında bir oyun çıkardığım |* göstermektedir. Ankaragücü bir buçuk saat, yorul - madan, yılmadan oyun çıkaran ve o - yunun nihayetine kadar — mağlübiyeti kabul etmiyen enerjik — bir takımdır. Oyuncuların nefes kabiliyeti, atletik meziyetleri yerindedir. Ankarada Ga - latasaraya karşı çıkardıkları oyun da, Beş kocamdan (Baştarafı 7 inci sayfada) kart, kaknem, palyaço başka bir de çiroz balığı gibi kupkuru, çingene maşası gibi epesmer bir kadın daha bulmuş, bunlardan birini sağına, bi- rini de soluna almış tozgâ bir ağızdan şarkı söylüy me sordum: — Benim yerimde sen olsan şimdi bir rezalet çıkarır miydin, çıkarmaz miy - dın? Ve daha onun cevab vermesine mey - dan bırakmadan ileriye atılıp tezgâha so- kuldum, önce kart, kaknem, palyaço su- ratlı karının; sonra da beri taraftaki çi- roz balığının suratlarına birer tokat ya- |Pür işletilecek, harici pıştırarak feryadı köyuverdim: — Sizi utanmazlar sizi, sizl arlanmaz- lar sizi, sizi kepazeler sirzi, sizi maskara - lar sizi, sizi sokak şırfıntıları sizi! Karılar da, bizimki de birdenbire ne - ye uğradıklarını şaşırdılar. Şimdi bütün Büverte halkı başımıza dol: lmuş, bizi sey- rediyordu. Tokatları yiyen karılar bir müddet alık alık yüzüme baktılar, sonra vaziyetin fenalığını görerek Se$sİZ, soda- sız kalabalığın arasına sıvışlılar, Bizim bay ise rakı beynine vurmuş olduğu için bana dehşetli çıkışmasın mı: — Ne halt ediyorsun, ayıp değil mi bu yaptığın? Ben, artık ne yaptığımı bilmiyorum, Hiddetten galiba bir tokat da bizimkine başında üçü | rlar. Görümce -| bu evsafı sarahaten gösterir. Bilhassa İstanbulsporlu Fahrinin forvet hattın- da bulunması, bu hattın hücum kabi - liyetini fazlalaştırmış ve takıma iyi bir insicam vermiştir. Kalecileri Ateş, yeni olmakla beraber ismine yakışacak şe - kilde, Ateş gibi aktadır. Galatasaraya gelince, Gençlerbirli - ğine Ankarada çıkardığı takımla oyna- yacağı zannedilmektedir. Hayrullah, Salim kadar çabuk ateşli olmamak- la beraber, iyi gö: ve şuurlu bir santrhaf olduğunu Ank adak oyunla- rında göstermiştir. F önünde teliş'anmadıklı an “.skdı İ gol çıkaran genç elemanlardan mürek- keptir. Yalnız Haşim, sön oyunlarında biraz ferdi oynamakta, muhakkak gol fırsatlarımı heba etmektedir. Galatasa- ray müdafaası, hücum hattına nazaran ar, Şimdiye kadar olan maçlarda p çıkmakla beraber, bir hayli g x("m*kien de kurtulamamışlardır. Ma- amafih ufak tefek hataların: da tashih ettikleri takdirde de, en çok mütecanis bir takım olduklarını da söyliyebiliriz. Meşin topun tahmin haricinde sür- prizleri müstesna, maçın Galatasara n lehine neticeleneceğin! düşünmek olmaz. niçin ayrıldım ? aşkettikten sonra oracıkta düşüp bayıl- suratlı karıdan | mişım... Erte mi top luğ çocuğumu da kucaklayınca 1 doğru anamın evinde aldım ve bu benim ilk göz ağrım olan ilk kocam-|3 |dan ayrılmamın ilk sebebi oldu, (Arkası var) Denizyolları umum müdürü Ankaradan döndü Denizyolları Umum Müdürü Sadet- tin Ankaradan dönmüştür. İskenderun hattına G ay sonra va- hatlar tesis işi Almanyaya sipariş edilen vapurlar gel dikten sonra düşüni ktir. Yeni şi - lepler alınması için bir karar verilmiş değildir. gün bohçamı, sandığımı, sepeti- 50N -POSTA SON POSTA NIN | TARİHİ TEFRİKASI vm | | Efrasyab korkunç bir uya görmüş ve derhal müneccimi çağırtmıştı EFRÂSYÂBIN RÜYASI Efrâsyâb, sağdan gola döndü. Sonra, birdenbire, yatağı « nın içinde doğrul « du; oturdu; — fakat beyni, © kadar uy - kusunun tesiri için- de idi ki başı, ken - di den göğsüne iğildi. Bir kaç dakil ka, gözleri kâ « palı, elleri örtüsü . nün üstünde, hâre - ketsiz durdu. Böyle dururken, uyku mah murluğu yavaş ya « aş dağıldı ve hâtı- rası canlandı. Göz « lerinin içinde bir ta- kım hayaller kımıl- dandı; Kızıl Frengis (Ü eriyor, eriyor.. su oluyor; bu su, üyor, büyüyor.. bır deniz haline geliyor; Midya ülke - kıpladıım'ı sonra şarka, garba.. şımı cenvi ayalıyorı E'Crâ!x '&b.. :ığîı: ufcîfdır i; gözlerini açtı ve düşündü: Gözlerinin içinde oy- ıyan hayal, gördüğü rüyanın tâ ken « ydi, Evet.. o, rüyasında, kızının eridiğini.. su olduğunu, her tarafa yayıldığını gör- müştü ve bu yüzden uyanmıştı. İçin - de, müphem bir üzüntünün baygınlığı vardı. Derin derin nefes alıyordu, Hükümdar.. bu garip rüyasına bir mana verememek aczi içinde, dalgın gözlerini, karanlıkca odanın içinde gez. dirdi, Taxandın iyü ak yanan odunların üstünde r saçan bir alev parliıyor ve brcr koyu gölge gibi duran sedirler, sandalyeler, pencerelerdeki perdeler üstünde, kızıl akisler dalgalandırıyor. yağ - b. ellerini kaldırdı; dağınık çlarını düzelttikten sonra Pa: sakalını taradı, Aklı, hep rü- da, odanın kapısı, & ce a. klarının uçlarına ilerledi. iye idi; ocağa odun atmıya gel- basarak ocağa doğru DL' hişti. Kadın.. hükümdarın, yatağında o - turduğunu görünce, odanın ortasında durdu; ellerini göğsünde kavuşturarak emir bekledi. Efrösyâb.. dalgın gözlerile, bir müd- (1) Diğer bir rivayete göre Astiya -« ğan kızının ismi «Mendane» idi. Bu, nö-|5 — Ne gördün kudretlini? —H, det, cariyeye baktıktan sonra, kalın, gürliyen bir sesle: yle! Başmüneocimi çağırsınlar! Caı'iye.v'ığ.leruk çıktı, Biraz sonra, odaya başcariye girdi. Elindeki küçük meş'aleyle, masanın üstündeki büyük mumları yaktı. Sonra, hükümdarın ö- nünde iğilerek: — Efendimizin bir rahatsızlığı mı var? Diye sordu. Efrasyab.. hâlâ dalgındı. Başını sal- hıyarak: — Hayır! Dedi, Odaya birbiri arkasından, genç, ih- *|tiyar bir kaç kadın dahaâ girdi. Bunlar- *|dan biri kraliçe idi. Kraliçe, kırk yaşlarında, düzgün en- damlı, güzel esmer y bir kadındı. Telâşlı adımlarla yatağa yaklaştı. En- dişeli bakışlarla hükümdarın yüzüne baktı ve; — Ne oldun aslanım? Rahatsızlan - din mı? Başmüneccimi Dedi, istemişsin! sakallı tunç renkli iri yüzü o kadar saomurtkandı, ki bu - nun manası şeyle tefsir olunama izünü dı. buruşturarak gözlerini ya gördüm. Fena bir rüya... Diye cevab verdi. Kraliçe, kocasını teselli etmek istedi; hükümdar, karısınış sözlerini dinlemi- yerek: — Çok garib bier rüya! Sinirlerimi oynattı. Hayırdır inşallah! Diyerek söyleniyordu. Kraliçe merakla sordu: rahatsızliktan başka bir| .. Ellerini kal -|| Efrasyab.” düşünüyordu. Cevab W medi, Kadın, kocasının bir şey sö)'ltwu. istemediğini anlayınca: 4 — Hayırdır inşallah! ö Dedi ve ötede, iki tarafında biref“,ı. yük mum 'yanan, iki başlı, boyf' Puta doğru yürüdü. Kraliçe, iki insan bu,uklulâ'"'w taştan Allahın önünde secdeye 7 Onu gören cariyeler de, hammww arkasırda sırâlandılar; yere yatt Uzun uzün dualar mırıldandılar. yagl Dışardan yağmurun şırıltısı, f" rın uğultusu geliyordu, Sarayın içini oda kapıları açılıp kapanıyor.. tüf falarda, esleri, kadın konu ları, gittikce artıyordu. Hükümdar sarayının harem sinde büyük bir telâş darın fena bir rüya gördüğü, tâbir ettirmek için başmünecdi ğırttığı haberi, odadan odaya, 351 ağıza hcvld'ı'nr'ır( herkesi uva-&â a., bu rüya, mühim bİf dalf' M' şu!—d olmadıklarını soyıuvnrlıır , lece meseleye bir felâket reng! :) yorlar, .herkesin telâşını arttırıy' dı. e Efrasyab.. yarım saat, hep öY? v('ıw du ve İ “Jâhi hikmeti keşfetmeye çalışa müneccimin gelmesini bekledi. rik bağ” * Başmüneccim.. vezir l'lm'p—!ı!Ia pe” yabı v raber odaya girdiği zaman, Ef ü epeyce ferahladı; fakat, k,:;lı;ı mecalsiz bulduğu için yerli danmadı. t Başmüneccim.. yelpaze yük burunlu, parlak siyah m"’ TI esmer bir ihtiyardı. Bh*ndn'“j (dör larına lüle lüle akan saçları ÜU yalt siyah koyun derisinden yüksek DU Si pak vardı. Renk renk yollu €N siyabli üstüne giydiği kumaş )ı.(ı;lan*n vat) d sakallt: ı.ı* gözlü iri Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: