15 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

15 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ma m yaa ee 14 Sayfa SON POSTA İttihat ve Terakkide on sene 16 inci Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Azerbaycanın baştaki adamları arasında muhtelif fikirler hüküm sürmesine bir hükümet Ben istasyonda bu işe uğraşırken, etrafımda bir kalabalık peyda oldu. O- rada bulunan insanlar benim misafir bir Türk olduğumu anlamışlar, hep birden beni seyrediyorlar ve bana yar- dım etmek istiyorlardı. Biraz sonra, yâ- nıma sokuldular, konuşmıya ve hiz - met arzetmeğe başladılar. — Mahmut Şevket Efendiyi istersiz? — Beli! Azeriler, gazeteler vasıtasile evvelce bir kere Mahmut Şevket ismini öğren-| mişlerdi. Bunu soy adı ve Memduh Şevket Beyi de onun akrabası zanne -| derler, ve ekseriya onun ismini yanlış söylerlerdi. Benim onu vurmak istedi: dimi öğrenince nasıl bulmak icap etti- ği hakkında aralarında bir istişare yap- tılar ve telefon defterinin numarala « rından ve istihbarat kaleminden bir şey çıkaramayı setarethanenin biri üzerinde konuştular, onun da oradan! oraya nakledilmiş bulunması karşıs da müşkül mevidie düştüler. Nihsy Mirze Mehmet bir tarafa, Ali Kuli baş ka bir tarafa, filân bir istikamete, fa - lan ötekine gitmek üzere aralarında kar rar vererek; — Eyleş! diye bana bir sandalye ve bir de kahve ikram ettiler, ben de ey- teştim, yani oturdum. — Biz sana onu, taparıh hindi! (1) Fakat, benim asıl derdim, Baküdan kadar bir hafta mı, on gün! ceği belli olmiyan şimendifer kısım No. 5 rağmen memlekette milli kurulmuştu yük bir borç hükmünde idi. Onu seve seve yaparlardı. Türkleri bü kadar seven, ve faki; 7r manlard, onlara bu kadar hürmet göste ren Azerilerin, zengin zamanlarında, bi zimkilere karşı göstermiş olduk! izzet ve ikramın derecesini artık siz ta- savVür ediniz! Meselâ, Zeyne Abidin! 'Takiyefin falana şu kadar, falana bu kadar para vermiş olduğuna dair hikâ- yeler dinledim. Kendim şahit ulmadı- ğın vukuata âit bulunduğu için isim - lerini zikretmiyeceğim bu Türkler ara- sında, Taki zadenin gönderdiği ve al - m için ısrar ettiği yüksek miktarda- ki paraları alanlar olduğu gibi «hiç bir şeye ihtiyacım yoktur» diyerek almı yanlar da olmuştur! İşte, Bu Azerbaycan içinde b lerin oynadıkları siyasi bir rol vardır k şimdiye kadar Türkiyede hiç bahsedil- memiş olan bu meseleyi bu hatıralar nda. kısaca nakledeceğim. Çünkü nin her şeyi olduğu gibi bilmesi lâ- zımdır. Azerbaycanın baştaki adamları ara- sında muhtelif fikirler ve muhtelif şa- his ihtirasları hüküm sürmekte olması- na rağmen, 918 den aren bu memle- ket tedricen kendisine milli bir hükü- met kurmağa muvaffak olmuştu. Gene tedricen bir polis ve jandarma, bir de ordu vücuda getirmeğe çalışıyor, mem'e ketin siyasi hâkimiyetini temsi! eden bu teşkilâtı da bizimkilerin 'dârelerine Jiken., hepsi de, bildiklerini sevdikleri- *İdi, amma içine giren yoktu. Bu ga- nın TARİHİ i İİİ TEFRİKASI ii — nm — Yaran: M. Rasim Özgen İso a | j AU. ilg eki adam için müneccimler, bir kurt kurban edilmesini kararlaştırdılar Definenin bulunduğu gün, orada bu-| lunan asılzadeler, hizmetçiler, mabede ilk girecek olahın öleceğini kimseye, halli zevcelerine bile söylemiyecekle- rine söz vermişler ve bu surrı ifşa etmi- yeceklerine yemin de etmişlerdi. Öyle Jamışlardı. Sır.. bu suretle kulaktan kulağa, #- Bızdan ağıza bülün memleket halkmın arasına yayıldığı için, herkes, başkasıs nın girmesini bekliyor.. kendisi, mabe- din uzaklarında dolaşıyordu. Muazzam bir ibadetgâh meydana gel- re rip hal, hükümdara dert oldu. Meclis - ler kuruldu, müzakereler cereyan etti, Müneccimlere, kâhinlere danışıldı. Bu- na, kimse çare bulamadı, Bir gün, ehemmiyetsiz bir mevkide bulunan bir müneccim, bir fikir beyan elti: — Meçhul adam, madem, ki tek bir can istiyor ve bu canın, mutlaka bir ını da şartında tasrih , mâbede, ilk evvel, van girebilir, İ Deyince, hükümdar da, kâhinler de,i, hükümet gdamları da, bunu, muvafık önünde durdu. gördüler, Mabede sürülecek hayvanın, ; r sesle: Hükümdar, meraklı|den bir şey sormasına meydan verm den, derhal, atıldı ve: hangi hayvanlardan olacağını tayin için ( Ç İçeride higbir arkadaşmız kaldı! — Döverim yal Hükümdar sözü din biraz münakaşa ettiler ve neticede bir mi? lemiyen, elbette dayak yer! dü kurt üzerinde ittifak ettiler. | Diye sordu. Deyince, hükümdar, hayretle #07 yolculuğu (O zaman böyle uzun sü -'vermiş bulunuyordu. Toprağı kuvvetli, rerdi!J için, Baküdan komanya tedarik suları zengin, petrolu bol olan bu mem- etmekti. Biraz yiyecek ve biraz da ma-İleketin yavaş yavaş maliyesi de kuv -| den suyu ve saire almak istiyordum. | vetlenmiş, kendisine göre, kasaları da Bunları nereden tedarik edebileceği -İdolmuştu. Maarif işleri için de, İstan - ni sord ik buldan, maalesef çok zayif unsurlara! — Bugün cuma, her yer kapalıdır! |tesadüf etmiş olmak şartite, bir hayli Dediler. Sexra, düşündüler ki ben muallim getirimişti. yolcuyum ve bir kere şimali Kafkas-! Fakat, bu Azerbaycan dahilde ta - yayı geçersem, yolda yiyecek bulaca -İmamen mütlahit değildi. Bir tarafla gm şüphelidir. Buna bir çare bulmak | ökserisinin milliyetleri paradan f Tâzımdır. olan zenginler, bir tarafta Rus k — Eybi yok! (2) Biz sana taparık!lrüne âşık küçük bir intelligensia, yani dediler. Aralarında bir istişare daha,!münevverler zümresi, bir tarafta da bu kalabalığın yarısı ortadan kaybol-| kendisini komünizmin hareks - du. üne (Okaplırmış küçük (bir züm- Merasim günü şere döndü. Efrâsyâh, müiyeti İle be-; raber orada idi, Kâhinler, müneceim- ler, bütün kudsiyetlerini takınmış, dua okuyorlardı. Halk, merakla merasimin neticesini bekliyordu. Kurt, bir kafes içinde getirildi ve ma- bedin kapısına çıkarıldı. Kâhinler ba- ğırarak dua okuyorlardı. Ahalı çılgınca “oağrışıyordu. İ Kurt. etrafını saran kalabalıktan! korktu. Tenha bulduğu mâbedin içine atıldı. Bütün seyirciler, meraktan çıl dırıyorlardı. Herkes: Kurt, içeride ne yapıyor? Meçhul a- dam denilen sırlı mevcudiyet, onun ça-; . nikbedik G0k sh | Öndeki çocuk, başını arkasına çevir- — Hangi hükümdarın sözünü medi, Çocuk, vakarlı bir edayla, elini göğ” süne vurarak: , — Midya hükümdarının. Benim. ed di; arkadaşlarına baktı: — Hayır! Hepimiz çıktık. Dedi. Hükümdar, bir müddet dalgın dalgın t düşündükten sonra, yanında bulunan) Efrâsyâb.. TTemizce kıyafetli, başkâhinin yüzüne baktı, yüzlü çocuğun e Başkâhin de hayrette idi; fakat çe. )süm etti ve tatlı bir sesle: , reyan eden hâdiselere bir mana ver -) > Sen Midya hükümdarı mısın: mek mecburiyetinde olduğu için: Dedi, ik Bİ — Kadretli hükümdar! o Mabede) , — Evet. Burada, oynuyorduk. kurt atılışı tılsımı bozdu. Bundan do-)si: Darp oyunu oynıyalım. Lidy&h, vi l mabed, ne kurdun, ne de çocuk * e ye e değe rdan birinin canın: almadı. Bu hal,| hükümdar kabul etti. Ben, “ğe hâyre alâmet değildir. Lidyalılar var, dedim. Oraya Yarım saat sonra, herkes dönmeğe başladı: Maden suyu, ekmek, tavuk, et| ö arpuz, üzüm, hüllüsa İstanbulun | I eki bir bakkal dük- kânına sermaye teşkil edecek kadar; 1. Benim kompartman dol de kori - k. Ben nı, bunlarâ lüzum olmadığını söyledikçe, onlar bir yandan getirip: — Eybi yoh, yol uzun çeker, yiyer - sin ! Dediler ve mütemadiyen doldurdu «| lar! Bunlar, alelâde insanlardı, Türke hizmet ve ikram etmek lâzım! Yalnız| bunu biliyorlardı. Evlerine koşmuşlar ve 0 dar ve fakir günlerdee, ne buldu-| İarsa alıp getirmişlerdi. — Pul? (3) — Hansi pul? konuhdan pul almak olar? Diyorlar ve para almayı reddediyor- lardı. İçlerinde Sekili Rıza Kuli ismin- de bir köy hocası da vardı. Benimle Hâmidin ve Tevfik Fikretin şiirleri! hakkında konuşmaya başladı. Bu hu- sustaki malümatını. bana gösterdiği için bu Rıza Kuli, o gün ne kadar mes'- uttu! Trenin kalkmasına bir kaç dakika varken bir de baktım ki « Mahmut >| Şevket beyi yakalamışlar, «seni Mehet» | tin efendi aktarır! (4)» diye alıp getir- mişlerd ların omazarında fevkalâde bir şey di; ona hizmet etmek, onun izaz ve ik- ramında bulunmak, bunlar için en bü- (1) Hemen buluruz. (2) Aybi yani, zararı yol (3) Hangi para? Misafirden para ak mak olur mu? (4) Arıyor. i re ovekismen de Rusolan bir prol vardı. Orta zümreyi teşkii eden i kütleyi, «müsavat> unvanı nı taşıyan geniş bir fırka temsil ediyor- du. Bu milli kütlenin büyük bir başı bulunmamakla beraber büsbütün baş“) sız da değildi, Sağ cenahta İtihadı islâm çilar ve bizim İttihatçılarla münase »| bette bulunup kendilerine «İttihatçı» diyenler vardı. Sol cenah zayıf bir züm- re halinde bulunuyordu. Bizimkiler de! bunların arasında türlü türlü politika cereyanlarına kapılmış idiler. Yani, ne onlar tamamen müttehittiler, ne de bizimkiler, Bizimkiler de türlü türlü unsurlar- mürekkeptiler; aralarında bir fikir iği bulunmak şöyle dursun, hattâ muntazam bir fiki, dahi yoktu. Bir ta- kım münferit şahsiyetler, şu veya bu nüfuzu temsil ediyorlar veyahu veya bu zümre ile beraber yürüyor - lardı. CArkem ver) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan ecrsneler çıtılar - dır: İstanbul cihetindekiler; Aksarayda : (Ziya Nur). Beyandda ; (Haydar). Katagümrükte : (Arif). Şeh- #adebaşında : (Hamdi). Samatyada : ( Tofllos). Fenerde : (Vitali); Alemde, (Esad). Eyüpte : (Ari? Beşir). Eminö nünde : (Hüseyin Hüsnü). Küçükpazar. dn : (Hulüsb. Bakırköyünde : (HiâD. Şehreminnide : (Nüzim). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde : (Dellâ Suda). Gala- tada : (Hüseyin Hüznü). Taksimde : (Nargileci- GCimonciyan). Pangaltıda : yan). Beşiktaşta : (AN Rize), Kadıköy ve Adalarda: Boğariçi, Üsküdarda : an. Büyükadada : Calik), “ditihad). Sarıyerde : (A- : (Moda, Merkem), (Şinasi Rıza). Heybelide:. Jdırdı ve duran çocuğun sırtına birkaç ini im. Ötekiler, bü Etrisyâb.. Başkihini dinlerken, ka, | <EJelerİNi emrettim. Ötekiler i & ok kapi! nını nasıl alıyor? bum içinde BİM ağlıyan çocuğa ber etti. Bu, korkaklık gösterere i ç k e Diye söyleniyordu; fakat kimse, kıyordu. Ona eliyle işaret ederek: ir SN Dü bei İğ mabede girmiye cesaret edemiyordu.) — Çocuk. Buraya gel! — Ş Ab. Çocuğun böyle ciddi eid” Aradan saatlar geçti; herkes, bekler) Dedi ve çekingen bir hareketle yak-|di söyleyişinden.. kendine hükümdğ mekten yorulduğu için. orman o kena-)laşan çocuğa, niçin ağladığını sordu. tavrı verişinden o kadar hoşlandı. Yağ A Bi, hale ke. Çocuk, gözlerini uğuşturarak, çatık biraz” evvel“ Söküyün der ESR yaldu. Minbedin önünde, yalnız, yün bir çehreyle arkadaşımı gösterdi. “© | Başkâinin söylediklerini unuttu G9 sikisi ni bi etek Kedi yal EE Bu, beni dövdü! Cuğun yanağını okşıyarak: Li vr gecin. Me ei Diye cevap verdi. — Senin adın ne? şında altı çocuğu sıralamış. Onlara a > kumanda veriyor.. Yürütüp durduru-! Deki eve hükümdarın kendisin-| Diye sordu. yordu. Bir defasında, çocuklara ma - bedin kapısını: gösterdi: — Düşmanlarımız Lidyaniar orada! , Hücum! Diye bağırdı Çocuklardan beşi, yıldırım gi bedin içine atıldı. Yalnız, süslü giyin-! miş bir çocuk, koşmıyarak kapının içinde durdu. Kumanda veren çocuk bunu görünce, elindeki değneği kal- (Arkas var) darbe i bede dal ( Çocukların mabede girişleri. Sopa yiyen çocuğun acıklı acıklı ağlayışı, bir ânda cereyan etmekle beraber, hal- aklandırdı. Bütün ahali, 8 toplandı. Herkes heye i. Sonra, kendisi de ma - içeride uşuyorlardı Biraz sonra, çocuklardan ürken kurt kapıya doğru koştu ve korkudan yal palanan, Kaçışan abalinin tfasından kayarak kaçıp gi Efrisyab.. Biraz ötede, #) HIÇ ŞÜPHE ledi. Sopa yiyen çocuk, kapının içinde “0 d Sizi de Jar.. Sonra kapıya doğru koşmuşlardı, ğine şaşkın şaşkın bakıyordu. Muhafız» İarina yol açtırdı; kapının önüne iler! ETMEYİNİZ. ağlıyordu. Diğer gocuklar, kurdun kiçi tığını görünce, evvelâ şaş'rıp kalmış» Etrâsyâb.. Çocukları çağırdı Ku GENGLEŞTİRİR manda eden çocuk en önde ilerled: ve iddi, vekarlı bir tavırla hükümdatin|

Bu sayıdan diğer sayfalar: