15 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

15 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İstanbulun bir şehir Bankasına — 151 İhtiyacı vardır Yazan: Muhittin Birgen undan bir hayli zaman evvel, doktar bay Emin şehremini oldu- Pu sıralarda, İstanbulda bir esnaf bankası kuruldu. Böyle bir bankanın kurulması için ben hâyli teşvik yazıları yazmıştım. İstanbul halkının iktısaden kalkınması- için esnafın himayesi lâzımdı. Esnafın himayesi için de, belediyenin ön ayak olarak, esnafın kendi kendilerine bir kredi müessesesine sabip olmalarını te- min edecek bir banka vücuda getirmesi icap ederdi. Bu banka, muayyen bir ta- kum prensipler dahilinde, bizzat esnaf ile belediyenin elinde bulunması icap eden bir müessese olabilirdi.; bizde esnaf deni- len koskoca bir iktısadi zümre kütlesi, hem asri bir teşek de iktısaden Zayıf olduğu için, bunların kendi kendilerine böyle bir işi becerme- leri imkânsızdı. Şehremaneti, bu işi ele ve anları da yanına alıp, Avrupadaki em- saline göre tayin edilen esaslar dahilinde bu hareketi canlandırmalı ve bir müddet sonra bu işi kendi kendilerine idare ede- bilecek olan esnafa teslim edip kendisi bir tarafa çekilmeli idi. O zaman bu esnaf bankası yapıldı, fa- kat, şehremaneti büroları tarafından rastgele bir banka halinde kuruldu. Av- rupada bu gibı müessesenin ana prensip- leri nedir? Bu prensipler bizdeki ihtiyaç- lara göre hangi roktalarda tadil edilmeli- dir ve bu bankaya nasıl bir şekil ve nasıl idare vermelidir? Bu bankanın siyaseti ne olmalıdır? Gihi meseleri tetkik etmek ha- tırdan bile geçmedi. Hikâyenin sonu ma- lümdur. Feci bir akibet. * Bu feci akibeti görmüş olan Muhittin Üstündağ, «İstanbulun bir şehir banka- sına ihtiyacı vardır» denildiği — zaman, «Evet vardır, ama, onu benden başka biri yapsın!» diyor ve süt içerken ağzı yanmış “hattâ kavrulmuş'- bir tecrübeli sıfatile, ayranı öfliyerek içmek değil, görmek bile istemiyor!. Gördüğü acı tecrübeden sonra, Muhit- tin Üstündağın. banka sözünden böyle bir korku duyması gayet tabiidir. Kendisine hak veririz; fakat, ona verdiğimiz - hak, İstanbulun bir şehir bankasına muhtaç olmaktan vareste kalmasını ternin etmez. İstanbul böyle bir bankaya — muhtaçtır. Çünkü, evvelce de bir kaç defa yazmış olduğum gibi, İstanbulun küçük halkının ıktısadi bir kalkınmaya ihtiyacı vardır. Bilhassa Türk olan İstanbulun Türk ol- ması icap eden istikbali bu bankanın ku- rulmasını istiyor değil, belki de emredi yor! Çünkü, İstanbulda İstanbul Türkü nün iktısadi sev yükseltecek olan bir takım tedbirl sinin ilk halkası bu bankadır. Hem vilâyetin, hem de şeh- rin bütün hayatını elinde tutan İstanbul teşkilâtı, sade bir zabıta belediyesi ve za- bıta vilâyeti yapacak değildir; İstanbul balkının İstanbullu sıfatı ile her sahada ve bilhassa iktısat sahasında yükselmesini temin edecek tedbirleri almakla da mü- kelleftir. Nihayet, şunu da söyleyelim ki, dünyanın hiç bir yerinde İstanbul yüklüğünde bir şehir, bankasız değildir. Asrilik iddia ediyorsak, asri belediye ve aeri devlet sahibi olmakla iftihar ediyor- sak, mutlaka bu müesseseyi vücuda ge- tirmeğe mecburuz. * Bir şehir hankası kurmak için Avrupa- bların takip ettikleri muayyen — usuller vardır. Bu usuller dahilinde hareket edil- diği ve bankanın maksat ve gayesi - bü- rokratlarımızın ve idarecilerimizin gözile değil - ilmin gözile tayin ve tesbit olun- duğu zaman bu banıkanın muvaffak olma- ması ve büyük neticeler elde etmemesi iyi anlıyan insarlar da vardır. Daha emin çalışılmak — istenirse Avrupadan bir de Mütehassıs getirilebilir. Bu da bir at veya bir deveye mal olacak bir şey olamaz. Ve | Avrupanın #lmt usüllerile yapılacak esas- | h bir tetkikten sonra kurulacak bir ban- kanın muvaffak olmamasına imkân yok- tur. Eskisi yanlış kurulmuş diye İstanbu- lun şiddetle muhtaç olduğu hir müessese- | nin ihmal edilmesi lâzim gelmez. Muhit- tin Üstündağın da bu kadar tecrübeden sonra, bu işin ilim ve usule muvafık bir şekilde kuru'masını temine kadir olamı- yacağını zannetmeğe de imkân yoktur. Bunun için, aziz adaşımdan bu işi ele al- SON POSTA Resimli Makale : Bir polis memuru gece yarısı İstanbulun ıssız bir köşesin- lden mahrüm; bem den geçiyordu. Bir motör sesi işitti, merak etti, içeride kokain yapılmakta olduğunu öğrendi. Bu, münferit bir hâdise de- ğildi, nitekim az sonra gene İstanbulun bu defa da sayfiye- sinde büyük bir kokain tmalâthanesi keşfedildi. Cemiyet gittikçe tehlikedir, fakat n yif verici zehirler olarak gelecek nı zifemiz bu i »€ Yeni tehlike.. $8 büyüyen bir tehlike karşısındadır. Kadın iptilâsı, ıçki iptilâsı, hattâ sarhaş elinde dolu bir rovelver ihayet bir kişiyi öldürür, kokain gibi ke- ise bütün bir cemiyeti mahveder, fazla illere de miras olarak hastalık bırakır, Va- ilâya tutulanları hattâ zorla vazgeçirtmekti SÖZ ARASINDA 7 Metro uzunluğunda Bir yılan bir Vapurda kaybolursa.. Nevyarkun muhtelif hayvan bahçeleri için cenubi Amerikadan cins cins vahşi bayvan toplıyarak getiren City of Rayn- ville vapuru yolda garip bir macera ge - çirmiştir: Bu vapurun misafirleri arasın- da gayet muhkem yapılmış bir sandığın içinde 7 metre uzunluğunda bir engerek yılanı varmış. Nasıl olduğu pek belli de- gil, hayvan bir aralık sandıktan kaçmış ve tayfalarla yolcuların dehşetle açılan gözleri önünde güverteyi dolduran muh- telif sandıklar arasında gözden kaybol- Artık kanıarayı kapıyan kapıyana, sa- donda insan namına kimse yok. Fakat gü- vertede dolaşmak mecburiyetinde olan zavah tayfalar ne yapsınlar? Kaptan yılanı bulup tutmanın veya öl- dürmenin imkânsızlığı karşısında vapu- rTu derhal soğuk “mıntakalara sevketmiş, düşünmüş-ki yılan soğuktan mütcessir o- ak uyuşup kalâcaktır, o zaman da bu- lunması kolay olacaktır. Filhakika kaptanın tahmini doğru çık- mış: Vapur çok soğuk mıntakaya girince yılan biraz güneş ziyası bulabilmek ümi- dile saklandığı yerden güverteye süzül- müş ve bir kenarda çöreklenerek yat - mıiş, Anlattıklarına göre vapur Nevyorka gelinciye kadar vapur tayfalarından hiç biri yılanın yanına yaklaşmıya cesaret edememişlerdir. Hayvanı Nevyork lima - nında bir mü'ehassıs alarak sandığına koaymuştur, masını rica etmekte kendimi haklı göre- bilirim. Muhittin Birgen İÖRERGON BİR FIKRA | Saadet Genç şairlerimizden biri - yazdığı bir güre şöyle bir serlerha koymuştu. «Saadet işte bu imiş.» Şaire sordular: — Bu şiiri ne vakit yazdın? — Evlendiğim gün, Fakat karım- la beş sene yaşadıktan sonra ayrıl- maştık. Ayrıldığımız gün gene bit şiir yazdım. — Onun serlevhası nedir? — Evlendiğimiz gün yazdığım şii- vin serlevhasının ayni.. «Saadet işte bu imiş.» * Bu mağazanın ne Mağazası olduğunu Bile bilirmisiniz ? Resmini gördüğünüz genç bayanın çık- tığı yer un çuvalları İle dolu bir ticaret- İhane değildir. Genç kız Madridde milis - lerin çuvallardan yaptıkları barikatlarla çevrili bir mağazadan çıkıyor. Genç kızın başı üzerindeki levhada da (bu, ıtriyat mağazasında kemafissabık her türlü esans satılır) ibaresi bulun - maktadır. İnsan isterse Fillerle Konuşabilirmiş - Malaislanım en ıssız ormanlarında yıl - larca kalarak tetkikatta bulunmuş olan İngiliz bügini M. H. N. Noone'in iddia - sına göre fillerin kendilerine mahsus bir konuşma usulleri vardır. Bu usul ses ve telâffuz itibarile yekdiğerinden tama - men farklı 20 kelimenin söylenmesinden ibarettir, yalız bu kelimeleri evvelâ farketmek, sonra fillerin anlıyacakları çe kilde telâffuz etmek zamana bağlı bir ekzersiz işidir. Maamafih Malaisia ile Hindistanın fil mürebbileri bu dili pek iyi bilmekte ve fil ile konuşmaktadırlar. Evlenme mektebi İngilterede bir piskonos bir evlen - |me mektebi açmıştır. Bu mektepte, biz- zat kendisi yeni evlilere hüsnü mua seret dersleri vermektedir. Piskopos, İs koçyalıdır. İlk önce mühendisliğe he - ves etmiş, mühendis olmuş, “sonra bu fikrinden cayarak mektep hocalığı yap mış, 16 sene de İranda papazlık etmiş- tir. Piskoposun bu yeni mektebi üç sı - nıflıktır. Birinci sınıfta, Piskopos «ni - cin kilisede evlenmelerini» - mevzuu incelemekte, bu suretle evlenmenin ni taraflarını araştlrmaktadır. İkinci sınıfta, muhtelif evli insan - lar evliliğe dair konferanslar vermek- tedir. Üçüncü sınıfta ise, daha ziyade mahrem mevzulara yer verilmekte, karı koca arasındaki cinsf münascbet - ler tahlil edilmektedir. Ve gene bu si nıfta kadınlar ve erkekler için ayrı ay» n kı_ır!ar takip olunmaktadır, İSTER İNAN İSTER İNANMA! Hükümet petrol ve benzin fiatlarını indirmiye çalışırken petrol ve benzin kumpanyaları bilâkis litre başına bir kuruş zam yaptılar, İstanbulda derhal işin tetkikine girişildi. Fa- kat gazetelerin söylediklerine bakılacak olursa yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Çünkü fiatın beynelmilel piyasada artıp artmadığı sorulacak, beynelmile| piyasa ise buradaki şirket- lerin ellerinde olduğuna göre müsbet cevap gelecektir. İSTER mahkemesine yolla Biz ayni mesele İNAN İSTER Fakat diğer taraftan ayni fiat yükselişi İzmirde de yapılın- ca oradaki satıcılardan biri tutularak derhal cürmü meşhut nmıştır. karşısında yurdun iki büyük şehrinde başka başka hareket şekilleri seçilmekte olmasına bakarak akıl için doğru yolun bir olduğu iddissının çürümeğe başla- dığına inanıyoruz. Fakat ey okuyucu sen: İNANMA! *|azaltmakta, kırkma mahsulün! ae İ ıı Sözün I_(_ısası Cumhuriyet / , & Yavruları T E. Talu K ları onu tanırlar: boyunun ümit ettirmediği bi kucağında istif olmuş bir yığın k.—“hı_ zekli fışkıran nazarla: adıköy ve Haydarpaşa Y Bir Katf ç yuyvetlâ müşteri olal lecek adamı seçip yanına sokularak $? z mağa uğraşır, O, çok terbiyelidir. Bazı emsali Satil lar gibi, malıni arzederken asla ıı"'fz maz. Size hürmet eden ve kendisinin ufacık varlığına karşı hürmet telkifi den tavrile uzattığı kitabı alırsanız âlâ.. Almazsanız da siz sağ olun! Fakir bir ailenin günlük en zâ! tiyaçlarını karşılamak için böyle satıcılığını ihtiyar eden bu temiz & çocuğu bu yüzden mektebini ihmal yor değildir. Onunla aramızda teessüs miş bir aşinalık bulunduğu için, gün kemali fahr ile bana mektep KAT sİni uzatıp: | — İik mektebi bi mektebe devam edeci Ve ben, bu faziletli ve namuskâr cumhuriyet tebrik ile elini sıktığım zaman on! dar ve belki âe ondan ziyade gürür dum. n düy” $ gee Arkadaşlarımızdan biri çocuklar sında bir anket yapıyor. Bu meyanda, küçük bir gazete zli ile de konuşmuş. Ufacık yurdda$! beyanatında diyor ki: — En çok ayıp bulduğum . dilerimti” tir.. Hayatta bundan daha ayıp biT f: göremiyorum. İnsan ne kadar sakâl lursa olsun gene çalışabilir.. Gene BZ | yapabilir. Başkasının önünde avut çek mak ve hiç çalışmadan para istemek, ayıp! . Küçük müvezzi daha aşağıda, k€ be sorulan: insanlarda ea çeök neya HM sualine de şu cevabı veriyor: — Yiyecek yemekleri, üstleri h;â“" lolduğu halde, kazançları yolunda ©! halde derdli gürünenlere çok Bak bana: Hem kazanıyor, hem çııış.'!: rum. Hem de hayatımdan çok a num. Ne olacak? Çalışma dünyan!p zevkli şeyi! müvef * Bir frenk darbımeseli: «Hakikat çott” ların ağzından çıkar!» der. Dikkat ediyorum: Bizim genç Yel , Mizin istikbalini minimini 'u“h:xm' tan bugünün Türk yavruları hep fçinde yaşiyor, hakikat içinde yöükrr D lar. Aftatürkün kurmuş olduğu mll':vf eseri biz kemali emniyetle onlara © dip öyle göçeceğiz, ve gözlerimiz kamızda kalmıyacak, Varolsunlar! » Zabır Elektrikle kırkılan 400,000- koyun 1936 senesindenberi, elektrik: yetler Birliğinde koyun kır kmasin timal olunmaktadır. 1936 mevsimir riben 400,000 koy lerile kırkılmı: Elektrikle — kırkma, Kolkhozlarda, işçiliği mi . da 3F K e menileeşile Z n elektrik MA ve /khot xkh:u"'u ü fazla Üü . laştırmakta ve bundan başka ıf"ğ'“: * ların kırkılırken yaralanmalari sadil; mabirini de <iyidecle ge Biliyor musunuz 1 — Çalar saat ne zaman CAt miştir? çerafi 2 — <«En ummadığın keş!edf;! yunull? Dursr T edir «Sen herkesi kör âlemi mi &6 Misraları kimindir? —— 3 — 31 mart isyanı hangi vermiştir? (Cevapları yarın) (Dünkü suallerin cev: gt 1 — Haliç 1848 yılında ıicınl*"”_1 H 2 — Amerikadaki Misisipi neb zunluğu 42000 kilometredir. — — Giah 3 — Bugün Alman hava DA7 ğ General Hermaz Goering 44 YAT Dya yıldü l"u 1892 de 12 kânunusanide Rest? doğmuştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: