15 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

15 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BEŞ KOCAMDAN NİÇİN AYRILDIM? Beş defa evlenen bir kadının hatıraları Nakleden : Osman Cemal Te Bitim can ciğer ahbaplardan biri, ge- _"kııı, beni tam beş kocadan boşan- —:* haturcağızla görüştürdü. Şimdi, kocasile bir iki yıldır gül gibi ge- olan bu kırk beş, ellilik kadına kh(*ılarmdmı niçin ayrıldığını sor- Söaz mkıştırınca anlatmıya razı oldu. 1 aynen nakle devam ediyo- kocamdan niçin ayrıldımı! i kocamdan ayrıldıktan sonra Şöyle başımı dinlendireyim diye ki'yal kadar dul olarak annemin | dN yanında oturdum. İki yıl sonra ilm böyle ve adetâ genç yaşta ih- | ( babamla anama yük olmam artık ağır gelmeğe başladığı için tekrar 'ya varmak lâzım geldi. *&fer gene konu komşu, ahbap, dast İle bana üçüncü bir koca bulundu. İ musikişinasmış... Daha doğrusu bir teyzesinden başka pek öyle de yokmuş... Yalnız bir ku- Varmış, o da eli pek açıkmış... Sağ topladıklarını hemen gol elile tavuk- Tgr serper gibi oraya buraya ser- - Onun için benimle evlendikten adamın bütün kazandığı para- Şuraya buraya değil evine ser- Muhakkakmış... Üstelik iyi de bir Evlâdı imiş... Baş ağrıtmıyalım, bu İstanbul mesirelerinin birinde Zünü çalgı çalarken gösterdiler. ki, pek de öyle yüzüne bakılmıya- Te lu,_“a âğzile bir iştirak edişi vardı ki Kenifn pek hoşuma gitmişti. Üü Sini, o gün o mesire yerinde gör- "i( bir Ay sonra nikâhımız kıyıldı ve &_cî!?ne ben eşyalarımla birlikte a - Bi mEuın evine damladım. Artık benim 'ş.__' dan boşanmış ta şimdi üçün- ü'lrın bir kadın için öyle şata - ’Nh:ünım. derneklere, alaylara, eğ- Ziyafetlere filân hacet yoktu. Be de olsa yeni bayımız çalgıcı İçin o gece eve çağırdığı kendi fak, mürekkep altı kişilik bir Mi hususi misafirlerle bizi gece Geçş * kadar mükemmel eğlendirdiler. N_."nımdm sonra herkes dağılıp ta Zamanı gelince bir de ne baka - Ğ"m yeni bay, körkütük sarhoş, ' küfelik bir halde değil mi? A - :ü""“m. © gece ondan neler çekti - ben bilirim. Herifi sızdığı yer - irip karyolaya götürmek için o- Tatiyar teyzesi benim ihtiyar an - 5i ben hani yalan olmasın, yarım —:ıhdulrışh.k. Ertesi gün, tam idi. Saat tam on ikiyi çalı - h:'li yatakta en derin uyku- - Meğer zavallı öyle yaman Tdanmış ki bazı defa böyle eğlen- İ İçtiği zaman küpleri, fıçıları mâ*;mmdınmış_ ELTELESTİREYERLELE Te o itibaren artık bize bizim hı—l yın mübarek yüzünü bir akşamcık olsun ayık olarak görmek, kendisile sofra ba - şında tatlı tatlı sohbet ederek bir yemek yemek nasip olmadı.. » Herif, zaten her akşam şuraya buraya çalgıya gidiyor ve eve geldiği zamanlar da hep gece yarısından sonra fitil gibi ge- liyor, ertesi gün akşamlara kadar evde u- yuyor; biz de onun yüzünü ancak ikindi (ile akşam arasında uykudan kalkıp ta g- yinirken şöyle böyle görebiliyorduk. Bir de üstelik, ne olursun be Allahın kulu, çalgıcısın işte, bir gün olsun, ka - rıcığını da yanına alıp onu da çalgı çal- dığın yere birlikte götürsen! Buna imkân mı var? Herifle evli bu - z o kadar zaman içinde beni cik olsun yanına alıp ta kendi çalgı çaldığı yerlere götürmedi. Ne imiş, o, oralara, eğlenmeğe değil, iş yapmıya, para kazanmıya gidiyormuş! İş esnasın » da benim kendisile bulunmam doğru de- ğilmiş; hem oralara çeşit çeşit insanlar gelirmiş, içlerinde huylusu, huysuzu, na- muslusu, namussuzu, efendisi, beyi, kül- hanbeyi, iti köpeği de varmış! Evin idaresine gelince, eh o da şöyle, e | böyle idi. Herif her gün ikindi ile akşam Arası sazını koltuğuna sıkıştırıp çıkarken .ya bana, ya teyzesine yarım lira, bir lira uzatır: — Alın bununla, kendinize yiyecek, içecek tedarik edin! Der savuşur, biz de kocakarı ile o saat- ten sonra çarşıya, pazara çıkıp kendi na- fakamızı tedarik etmeğe çalışırdık. Kendişinin bazı geceler eve hiç uğra - madığı da olurdu ki o zaman gece eğlen- tisinin uzadığından, vapuru, treni kaçır- dığından ve bilmem neden dem vurarak kendini mazur göstermeğe çalışırdı. Başı- nı gakacak bir evi, barkı, bir kulübesi ol- mıyan bu adamın bir çok günler eline hayli paralar da geçiyordu; geçiyordu amma, bu paraların bize pek faydası yok- tu. Çünkü, faraza bir gecede yirmi' lira aldığı hususi bir eğlentiden ertesi sabah fitil gibi dönüşte onun ceplerinde biz an- cak yedi, sekiz Jira bulabiliyorduk. Tey- zesi de, ben de ona ne kadar nasihat veri- yorsak para etmiyordu. Şimdi bizimkisi rahat ve emin bir aile hayatı değil, âdeta muvakkat, biraz da çapaçul bir yaşayış- ti. Ben, olmasını çok istediğim halde be- zeket ki, nedense, adamın çocuğu olmu- yordu. İyi ki olmamış ya, eğer bir de ço- ispânyanın sabık kraliçesi zarüret İçinde! Atletlerimizi ecnebi Kraliçe Nevyorklu bir kuyumcuya bütün elmaslarını satıyor Sabık İspanya kraliçesi, ihtiyaç için- de bulunduğundan mücevherlerini satı - lığa çıkarmıştır. 250 bin İngiliz lirası tu- tan bu mücevherlerini satılmak üÜzere Nevyorklu bir kuyumcuya vermiştir. Nevyorkta, kral allelerinin ziyaret et- tiği büyük bir mücevherat dükkânının sahibi olan Fletaya bir mektup gönde - ren sabık kraliçe Ojeni kıymetli ve tari- hi taşlarını tarif ettikten sonra: «Bu taş- ları İspanya ihtilâlcilerine para yetiştir- mek için değil, sırf kendi zarurt ihtiyaç- larım için satmak nlyetinq:yim!ı demek- tedir. . Kraliçenin satmak istediği mücevher - lerden birisi, 65 kıratlık 15 bin İngiliz 1- rası kıymetinde zümrüt bir haçtır. Ve şimdiye kadar 4 kraliçe tarafından kul - lanılmıştır. Vindsör Dükünün bu elmas - ların müzayedesinde bulunması ihtimali çok kuvvetlidir. Sabık kraliçe, hasta yatan oğlunu zi- Kraliçe zevci sabıl kral Alfons ile beraber yaret için Nevyorka geldiği vakit, ku - yumcu Fletaya uğramış, elmasları sat - mâk işini konuşmuş, sonra da Londradan telefonla tekrar görüşerek Fletayı Av - rupaya çağırmıştı. Bu meşhur zümrütlü haçın kısa tarihi şudur: «Haç kraliçe İzabel tarafından üçün- cü Napolyonun sarayına resmi ziyareti esnasında kraliiçe Ojeniye verilmiştir. Kraliçe Ojeni, bunu kraliçe Viktoryaya bağışlamış, ondan da vasiyetname ile en ulak kızı Beatrıse geçmiş, Beatristen de sabık kraliçe Viktorya Ojeniye intikal etmişti?» çıkarken şeytan kulağımı büktü. O ka - poıdan çıkar çıkmaz, ben de her zamanki kıyafetimi değiştirerek tıpkı bir polis ha- fiyesi gibi peşine düştüm. O, bu gece sözde asıl çaldığı yere değil de, Bursa- da yapılacak çok zengin ve mükellef bir düğüne gidiyordu. Oradan ancak iki gün sonra bol paralı dönecekti! O, önde, ben arkada bir hayli yürü - dük. Sonra bayımız tramvaya atladı. Ta- bil, ben de arkaya arabaya kuruldum. Gele gele köprüye geldik. O Kadıköy va- puruna girdi, ben de arkasından... Bir de ne göreyim, vapur Sarayburnunu döner- ken bizimki orta kat mevkiin bir köşe - sinde yanındaki iki şık bayanla başbaşa fıkır fikir muhabbet etmiyorlar mı? Ken- dilerine çaktırmadan kadınları iyice süz- cuk olsaydı o çapaçul hayat içinde o za -| düm. Önce belki onlar da sazende ve ha- valh de neler çekerdi. Ben, bu adamla, bu minval üzere dişis mi gsıkarak tam üç yıl yaşadım. Fakat dördünecü yıl başlarken artık tahammü- lüm kalmadı. Hayır, ben belki bu hayata daha bir çok zaman dayanır, ha bugün uslanır, ha yarın uslanır! diye daha bir hayli dişimi sıkardım. Lâkin dördüncü yıl başlarken baktım ki bizim bay o kö- nendedir diye pek aldırış etmedim. Fa - kat Kadıköyüne çıkıp ta her üçü bir ara- baya kurulunca işi büsbütün çaktım. He- men ben de bir arabaya atlayıp peşle - rine düştüm. Yarım saat sonra bunlar, geldiler, tenhada bir yerde bir köşkün kapısını çalıp içeriye daldılar. Tabil ben, birdenbire ayni şeyi yapamazdım. Gir - dikleri yeri tesbit ettikten sonra ara - tü huyunu, suyunu, ahlâkını - büsbütün | bacıyı tekrar Kadıköyüne döndürdüm. değiştirdi. Eskiden geceleri pek arasıra eve uğramazken son günlerde haftanın yarı gecesini dışarıda geçirmeğe başladı ve o zaman benim de şüphelerim arttı ve en sonunda da daima aklımda olan başı- ma geldi. Bir yaz akşamıydı. Bu, o gün çalgısını koltuğuna sıkıştırıp mütadı hi- Vâfına bir güler yüz ve tatlı dille evden | ortalık kararıncıya kadar şurada bura- da geze, otura vakit geçirdim. Ortalık iyi- ce karardıktan sonra İskeleye gidip ayni arabayı bulup arabacıya o köşkü tarif e- derek: — Beni oraya çek! Dedim. Saat sekiz buçukla dokaz ara- sı idi. Bu tenhaca yerdeki viranca köş - atletlerle karşılaştırmak * için yapılan Temmuz teşebbüsler ortalarında Mısırdan bir atlet ekibi geliyor, federasyon macarları getirmek için de teklifte bulundu Geçen hafta yapılan atletizm müsabakalarından bir intıba Her ne pahasına olursa olsun atletizm hareketlerini memleketin dört köşesine yayabilmek gayesile uğraşan yeni fede- rasyon, memleket dahilinde yer yer mü- sabakalar tertip ve tanzim ederken hari- ci temaslara da ehemmiyet vermekten geri kalmıyor, 19 mayısta Ankarada yapılan İstan - bul, Ankara, İzmir (üç şehir) müsaba - kalarını muvaffakiyetle bitiren federas - yon 27 haziranda Edremitte, Balıkesir, | Bursa, Fdremit, Bandırma, Mudanya ara- sındaki müsabakaların ikincisini yapmış olacaktır. Yer yer yapılan şehirler arasındaki mü sabakaların üçüncüsü de Uşakta yapı - Jacağına göre bu yılı atletizm hareketi itibarile en patlak ve canlı bir yıl ola- rak kaydetmek Iâzımdır. Bursada, Bahkesirde atletizm hareket- leri birbirini takip ederken İstanbulun bir seri halinde hazırladığı beş müsa - baka da geçen haftadan itibaren başlamış bulunmaktadır. Memleket dahilinde yapılacak, derece- leri küçük, fakat hakikatte hareket iti- barile pek büyük olan bu müsabakaları yoluna koymuş olan federasyon bir ta - Tâftan da ecnebi temaslarını temine ça- hlışmaktadır. 'Temmuz ortalarında memleketimizi zi- yaret edecek olan Kahirenin en kuvvetli bir atlet ekibinin federasyona yaptığı kün önüne geldiğimiz zaman içerideki cünbüş ve curcuna ayyuka çıkıyordu. Sazla birlikte güzel ve baygın kadın ses- leri ortalığı çınlatıyordu. Durgun ve ka- ranlık yaz gecesinin kendine mahsus ot ve yaprak kokularına keskin rakı koku- ları karışıyordu. “Arabacıya sordum: — Bu köşkte kim oturur? — İhtiyar bir dadısı ile eski paşazade- lerdön hovarda bir bay! — Bu hovarda bay evli midir? — Ne evlisi? Herif ellisine yaklaşmış - tır, hâlâ bekârdır. İşi, gücü hep böyle tünbüş, ahenktir. Babadan kalma bu koskoca köşkte yaz, kış arasıra hep böy- Je kadınlı, erkekli eğlentiler olur. — Bu içerideki kadınlar kimlerdir? — Kimler olacak, şuradan buradan ge- 'miş bir takım şıllıklar? Vaziyeti iyice kavradıktan sonra ara » batıya: — Sen, dedim, burada beni bekle, ben azıcık içeriye girip birisini görecek, son- ra gene döneceğim! Zaten açık olan bahçe kapısından u - sulca geçtim, köşkün kapısına yanaştım, çıngırağı çektim. Biraz sonra içeriden seslendiler: — Kimo? — Açınız, yabancı değil, beyefendinin davetsiz misafirlerinden bir kadın! Biraz sonra kapı açıldı, içeriye dal - dım. Kapıda beni mezeci kılıklı kıranta bir herif karşıladı: — Buyursunvlar efendim! Merdivenleri ikişer üçer atlıyarak orta kata fırladım. Sofada beni bekliyen ev teklifin memnuniyetle kabul edilmiş ol - duğunu haber vermekle ciddi bir seving duymaktayız. Mısırlı atletler memleketimizde 100, 200, 400, 800, 1000 metre koşularla, yük- ek, uzun ve gülle atma ile bir de bay- rak yarışı yapabileceklerini bildirmiş Jerdir. Sekizinci Balken oyunlarından — evve. tam ve mükemmel bir halde tesbit edil- İ takımı Mi - kânı atletizm varlığımız için bir kazanç sayılabilir. Eğer atletizm federasyonunun Macar- ların meşhur atletlerini yetiştirmiş olan B. B. T. E. klübüne yaptığı teklif te hüs- nü kabul görecek olursa ağustos ayı için- de Macar atlerini zevkle seyretmiş ola - cağız. R. M. Yeni güreş ajanı İstanbul güreş ajanı İsmail Hakkı Ve- fanın istifası üzerine boş kalan bu ajan- lığa İstanbul bölgesi mühasebecisi Sü - lJeymaniye klübünden Muhtar getirile - cektir. Yeni bir spor gaz:tesi Evvelce (Türkspor) ve (Top) gibi spor mecmuaları çıkaran kıymetli spor muharrirlerimizden Talâ; Mithat, ya * kında (Kırmızı - Beyaz) isimli yeni bir spor gazetesi çıkarmıştır. Muvaffa- kiyet temenni ederiz. Ö ——— şahibi baya merhaba bile demeden dip- teki büyük odaya daldım ve dalmamla beraber orada bir kıyamettir koptu. Na- sıl kopmasın? Gördüğüm manzara şu idi: Bizim bay ile birlikte çalgı çalan üç er- keğin üçü de arkalarında gecclik entari- ler, sedirlere yan gelmişlerdi. Vapurda bizimki ile görmüş olduğum iki kadından başka burada iki kadın daha vardı ki zil zurna oldukları hallerinden belli idi. Önce birdenbire işin farkına varamı- yan bizim bay, biraz sonra benim kendi Üzerine saldırdığımı görünce feryadı bas- tı. Odanın içi karmakarışık oldu. Artık masalar, şişeler, kadehler, tabaklar bir- birine girdi. İşin alt tarafını uzun uzadıya anlatmıya lüzum yok sanırım, Hani şunu da söyliyeyim ki eğer bu vak'adan sonra üçüncü kocam olacak o çalgıcı herif gelip bana yalvarsa, bir da- ha böyle bir şey yapmıyacağına dair töv- beler etse, teminatlar v affedip ben tekrar kendi: Lâkin bu rezaletfen sonra o, öyle yapma- dı. Bana: — Seninle artık geçinemeyiz, hm! Dedi ve ayrıldık. Onunla ayrıldıktan biraz sonra haber aldım ki herif, o gece da yakaladığım kadınlardan birisini | kendine metres tutmuş! ayrıla- Müddetumumiliğe davet İ. C. Müddeiumumiliğinden: — Kaş müddejumumi muavinliğine tayin kı - Lnan ve İstanbula geldiği anlaşılan Tefenni eski hâkim muavini Sakibin acele memuriyetimize müracaatı, meea — AANÜRİZ sca

Bu sayıdan diğer sayfalar: