15 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

15 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ Sayfa — Erkek kılığına girerek evlenen genç kız üç sene hapse mahküm oldu Suçlu kız “Talisizlik dıhı*mektept;iken başlamıştı, diyor. Erkeğe benziyordum ve bütün arkadaşlarım beni gayri tabii buluyorlardı ., Rut Mis Koning yirmi yaşlarında, uzun boylu, geniş omuzlu, büyük ayaklı, ko- ca elli. bir kelime ıle tam erkek yapılı bir genç kızdır. Saçlarını erkek gibi kesti - Ten, erkek elbiseleri ile gezen ve bir çok genç kızların yüreklerini - erkek hissi ve- rerek - hoplatan Matmazel Koning mas- 'geli balolarda hep erkek kıyafetile bulu- nur ve dalma erkek rolünü oynar. İşte bu erkek tipli genç kız, İngiltere mahkemelerinden birinde, Rut isminde bir genç kızla evlenmiye kalkışmak ve bu | suretle İngiliz kanunlarını hâleldar et - mek suçile üç sene hapse mahküm edil- miştir. Muhakemesi yapilirken, kız midir, er- kek midir, diye avukatları; hâkimleri bi- le şaşırtan genç kız tahammül edeme « miş: — «Arlık bu işkenceye dayanamıya « cağım, beni hapsediniz!.» diye haykıra - rak, aleyhindeki hükmün verilmesinde ön ayak olmuştur. Bu garip kızın hikâyesini kendi ağzın- dan dinliyelim! Mektepte talih bana yür olmamıştı. | Bütün talebenin alay mevzuu idim. Her- kes benden nefret eder, kaçar, çekinir, beni gayri tabii bulurdu. Hiç bir kim - seden sevgi ve şefkat görmedim. Bu his- Terle mektebimi bitirdim. Diğer akran - Jarım gibi sevmek, sevilmek ihtiyacı, a - teşile yanıyordum. Lâkin delikanlılar bi- le benden veba görmüş gibi uzaklaşıyor- lardı. Bundan beş sene evyel, Ruta rast- Jadım. O da benim gibi ayni zevk ve he- yecanla musikiye meftundu. Ben hem Koning Bu meziyetlerim, onda bana karşı bir temayül doğurmuş olmalı ki, benimle arkadaş oldu. Rut tam bir ev kadını idi. Güzel yemek pişirir. Elinden her iş ge- lirdi. Bu beş senelik arkadaşlığımız sıra- sında bana beş tane süveter ördü. Ve biü- nâa ayrıca stilo, çakmak ve buna benzer bir takım hediyeler verdi. Nasıl oldu bil- mem.. Bu hediyelerini kaybettim. O beni bir erkek sanıyordu. Bu haya- tın böyle devam etmiyeceğini ve sonra da foyamın, yani kadın olduğumun mey- dana çıkmıyacağını düşünerek evlenmeğe karar verdim. Ruta bu kararımı söyleyin. ce sevincinder. uçacak gibi oldu. Nişan ,yüzüklerini hazırladık. Eşyalar satın al- dık, ve yeni yuvamızı kurduk. Bütün ,bunları Rutun babasından habersiz ya- pıyorduk. Nihayet gittim, sevgilimin ba- | basından, kızını resmen istedim, bir has- tanede doktor olduğumu ve dolgun bir Aaylık aldığımı söyledim. Babası, kızının ayağına kadar gelen bu nimeti tepmedi. Sırtımı okşıyarak: «— Peki, dedi, kızım mes'ut olsun da, bu bana yeter!» ve geçen mayısın birin - de de evimizin civarındaki kiliselerin bi- rinde resmen evlendik. Düşmanlarım çok.. Evlendiğimiz ak - gamı, tanıyanlardan biri beni karımla bir likte görünce, yemeyip, içmiyerek ka - yınbabama gitmiş ve benim kadın oldu- ğunu gammaz'amış. Gerisini artık biliyor sunuz. Büyük bir skandal.. Ve şimdi de gördüğünüz gibi hapisteyim.. Ne yapa - yım? Kabahat benim değil.. Ben facianın keman, hem de viyolonsel çalıyordum.' asıl kendisiyim...» Bir kıskançlık Levhası İşte size küçük bir deri: Teyzeciğim, Kocamın beni şiddetle sevdiğine kanlim. Benim de kalbimde onun i- çin sonsaz bir aşk var. Fakat mes'ut değiliz, rahat değiliz, bütün vaktimiz yekdiğerimizi hırpalamakla geçiyor. Bari ortada el ile tutulur, gözle gö- rülür bir sebeb olsa, hayır o da yok, bütün geçimsizliği yapan şey karşı- lıklı bir kıskançlıktan ibaret, onun gözleri bir genç kızın üzerinde fazla mı durdü, ben bir delikanlının kıra- vatını biraz uzunca mı seyrettim, bu ikimizi de sabaha kaday hasta etmek için kâfi bir sebobtir. Teyzeciğim, Sen bileceksin, Bu dertten kurtul- manın Çaresi vaâr mı?» Bu mektubu bana yazan geçen yıl evlenmiş bir genç kadındır, eğer mektubuna koyduğu isimde ve ad - reste biş yanlışlık yoksa kendisi be- nim komşumdur da.. Onları ukşamları kol kola yokuş- tan aşağıya inerken sık sık görürüm, CÖNÜL İSLERİ! yekdiğerine öyle bir sokuluşları var ki, tek vücuttuür, sanırsınız, içinizde bu gençlik, bu saadet levhasına kar- Ş1 bir gıpta hissinin yükseldiği du- yarsınız.. kulaklaya fısıldadığı cümle bir aşk Masalının yerine bir kıskançlık sah- nesi olacak? Fakat ben genç kadına: görmediğimi, söy hk bir taraflı olursa tehlikelidir. İki kalbten birinin soğumaya başlamış olmasında doğal ü takdirde mi hissesi olabileceğini kabul etmek is- temiyen bir aşkın teessüre sevketmesin, bilâkis mem- nun olunuz. — Kim derdi ki genç dudakların genç — Ortada şikâyeti mucip bir sebeb liyeceğim. Kıskanç- ilir. İki taraflı oldu- yette - güzel bile Hadesidir, Sizi Bir zaman gelecek k: saçlarınız beyazlanacak, yüzleriniz - çizgilene- cek, bütün asabınızı sonsuz bir yor- gunluk basacak, O zaman 40 sene evvel bir nazarının kaymasına bile tahammül herhangi bir hâreketin: sizi tam bır Kükaydi içinde bırakacaktır, bugü - nün kavgalarını o vakit tahassürle anarsınız. edemediğiniz — eşinizin TEYZE HÂDİSELER KARŞISINDA Birinci mevkideki yolcular Bu vapur, Bandırma, İstanbul postası- nı yapan Antalya vapuru. Burası birinei mevkiin salonu; bu salonun dış kısmı bi- rinci mevkiün güvertesi. İkinci mevki ve yahut ta güverte yol- cularından bir tanesi; ezkaza buralara sokulacak olursa bütün kamarotlar der- hal üzerine hücum ediyor, insancağızı u- zaklaştırıyı Amma ve lâkin güvertenin tam orta- sına tahta parçalarile bir bölme yapıl - | mtş, bu bölmede: — Birinci mevki yolcularından bir kıs- mı oturuyorlar, mı diyorsunuz? Hayır, ü kesmeyiniz.. Bilemedi - niz.. , — İkinci mevkide boş yer kalmadığın- dan bir kısım ikinci mevki yolculari bu- ,raya konulmuş. | — Hayır sözümü kesmeyiniz, diyorum. ,Gene bilemediniz., — Üçüncü mevki yolcuları için ayrı bir yer olmadığından bunlarla beraber gi - ,den kadınların rahatsız olmamaları için böyle bir tedbir ittihaz etmişler.. — Hayır, hayır.. Size sözümü kesme - | yin, diyorum. Bilemiyorsunuz.. Bilemi - yeceksiniz.. — Ha ha. Birinci mevki yolcuları hava almak ihtiyacını hissettikleri zaman bu- raya çıkacaklar. — Hayır bunların hiç biri değil. , — Öyleyse sen söyle! — Nami dediğime geldiniz. mi? Ben söyliyeyim.. Burası ambarda, ü - çüncü mevkide, ikinel mevki salonda git- miye tenezzül etmiyen kuzulara, koyun- lara tahsis edilmiş. Birinci mevki güvertenin önündeki tahtalarla ayrılmış bölmede kuzuların, koyunların üçüncü mevki, ikinci mevki yolcularından kat kat ziyade imtiyazlı bir sınıf naklediliyor!. İMSET Sevdiği erkeği Bıçakla Yaralıyan kadın Büyükadada Camitepe sokağında 7 numaralı evde oturan kunduracı 'Toma oğlu Niko gece saat 23 de çarşıda ge - zerken, eskiden tanıdığı, Beyoğlunda Aynalıçeşmede Çakı çıkmazında 57 nu marada oturan Hrisulaya rastlamı: İkisi bir müddet konuştuktan sonra a- ralarında kıskançlık yüzünden kavga çıkmış, Hrisula ismindeki kadın Niko- yu bir kunduracı — bıçağile karnından yaralamıştır. Niko tedavi altına alınmış, carih ka- din yakalanmıştır. Limanın yeni tesisatı Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti Müs. teşarı Adil tetkiklerine devam elmek- tedir. Müsteşar Adil, dün yanında güm- rükbaş müdürü Mustafa Nuri olduğu .hı[de Hman idaresine giderek Müdür Rauf Manyasi ile görüşmüş, ye- ni tesisatı gözden geçirmiştir. Bugün Haliçteki motörlü deniz vasılaları ta - mir atölyesini görecektir. Bir marangoz apartıman balkonundan düşerek öldü Beyoğlunda Hamalbaşında, Zafer â- partımanının üçüncü katında oturan 335 doğumlu marangoz Yani, dün gece yarısından sonra saat birde çıktığı ây- ni apartımanın birinci kat taraçası: müvazenesini kaybederek yere düşmüş ve ölmüştür. Tahkikat yapılmaktadır. Umum | davasına devam edildi Hukuk mahkemesi kan tahlil raporu ile î"ıhnı lılıınd" alındığı söylenen senet suretini tetkike karar V Paylaşılamıyan çocuk davasına ait ru- rüşi İstambul 6 ncı hukuk hakyerin- de dün öğleden sonra devam olundu ve dün de iki taraf arasında hararetli mü - nakaşalarla dolu bir celse geçti. Salâhaddinin riyasetinde Tahir ve Hü- seyinle teşekkül eden heyet karşısına, davacı Fatina İlhan vekilsiz, dava edilen Fatma Nezahatle kocası mahallebici Meh met Ali, vekilleri Hasan Şemseddin Ün - manla birlikte geldiler. Duruşma, dava edilenlerin avukat tut- tuklarını söylemeleri üzerine düne bıra- kılmıştı. Geçen celsede, kendileri ifadeden âciz olduklarını söylüyorlardı. Bu 1itibarla, dünkü celsede ilk olarak avukat söz söy- lemeğe başladı: — Bu Nermin kız, dedi, davacı olan bu kadının değil, müvekkillerimindir. Esasen Sivasın Torganın köyünden Hasan kızı nn Sivas nüfus memurluğundan n nüfus tezkeresinde, kendisinin -36 tarihinde Hasan olğu Afiyetle ev- lendikleri yazılıdır. Şu hale göre, nasıl 0- 0 da doğan çocuk, kendisinin... luyor resmi ni- | kâhimız kıyılmıyan, bundan istifade ede- âr eden Çorluda askeri saraç ustası Mudanyalı Mehmetten ol - duğunu söylemiştim. Şimdi ne diye işi karıştırıyorlar? — Biz, karıştırmıyoruz. Bu işlerde biz hep baba ararız. Mademki, kendileri kat'lyetle bir baba ortaya koyamıyorlar, |.su halde... t Bu çocuk, enesebi salih> mi, yoksa egayri salih> mi? — Ben doğurdum. Orasını sormuyorum. Tabil ya sen ( doğurdun, yahut ta doğurmadın. O baş- ka; fakat babası? Aramızda resmi nikâh yoktur. Ben, (her şeyin doğrusunu söylerim. | — Pekâlâ, nerede ve ne zaman dünya- ya getirdin? . Gülhanede, ? şubat 1930 da. Ben, bunu doğum kâğıdı ve şahitlerle isbat ta ettim. — Bu Mudanyalı Mehmet aleyhine ba- balık davası açtın mı? — Hayır; çünkü «nafile, uğraşma; tut- turamazsın!» dediler! Büu arada Fatma İlhan, bundan 4 sene €vvel Malatyalı Rifatla evlendiğini, fakat çocukla bunun alâkası bulunmadığını, o- hun ancak üvey baba sıfatını haiz oldu- ğunu, Nerminin çoök daha evvel doğdu - Bunu bahse kattı. — Peki, bunlar ne diye senin doğurdu- ğun çacuğu benimsiyorlar? — Kendilerinin çocuğu olmuyor da an- “|8an! 10 uncu cumhuriyet yıldönümün - den 1 ay kadar önce idi. Ben, işe gidiyor- dum. Bir gün gene çocuğumu ev sahibi Zekiyeye teslim edip evden çıktım ve ak- şamüstü geldiğimde, bir de ne göreyim? Emanet ettiğim çocuk, meydanda yok! «Aman, ne oldu, nerede?» Beni bir telâş- tır aldı. Sonra, şimdi memleketi olan İ- rana gitmiş hulunan 25-30 yaşlarında kah veci çırağı Abbas isminde bir delikanlı, üstü başı, temiz pak giyinmiş efendiden bir adamın Nermini okşıya okşiya, seve seve götür üAğü anlattı. Bunun üzeri- ne işte bu mahallebici Mehmet Alinin izi- | ni bulduk. O zaman kendisinin Antalya meb'usu olduğunu söyliyerek, çocuğu bü- yütmek üzere muvakkaten benden istedi. Ben de fakirdim. Razı oldum. Fakat, son- radan geriye vermedi, «babası benim, a- nası da karımdır!. diye inat etti, durdu! — Bu kahveci çırağı İranlı Abbas, ne- vede çalışırdı? — Tahtakalede kahvelerde. Seyyardı. Kâh şunun, yanında; kâh bunun yanında. Bu kahve sahiplerini şahit gösterebili -« rim. Kendisinin İrandaki adresini bilmi- yorum. — Sulh cezada ve cezada şahit dinlet- tin mi? Mahallebici Mehmet AB B | Vekil Hasan Şemseddin Ünman £ kalktı: yi — Biz, esasen Nerminin bir m“d::,p |kadının yanında bulunduğunu İN gçik” ,miyoruz ki! Evet, babası, çocuk :.nî“* ken, ücreti mukabilinde — bak Sonra... 1 af — Müvekkilleriniz Türk tebaâ$i Mehmet Ali, «cvet, ben Mi"'"f’ Fatma Nezahat te İstanbulludu? ge Ve çocuğun nasıl doğuduna dair lemek isterker., reis Salâhaddin! — hei — Dur, dedi, onu Fatma Ne?# soralım. Sen doğurmadın, yal —— Fatma Nezahat, şunları W&M — Mehmet Ali ile Adanaya $ jgir İstanbula dönüyorduk. Mıı—ıind::u_y bolü» vapuruna - bu vapur batmıştır - bindik. Vapur İzmirdef | gğ mıştı, ki bir gece sabaha karşt Wl:,#' rim tuttu. Vapurda bir hanımif MA ben, ebelikten anlarım; çocuk“ıf’;,f 'vereyim> dedi. Nerminin ebeüıl“:dııf Reis Salâbaddin, bu sırada bİf sorarak, şu cevapları aldı: ıv”' — Kadının ve etrafımızdaki KA gali” kimler olduğunu, doğuma dığ'üw,ıf mat verdiğimiz kaptanın ismini mem. Senelerce sonra başımıza V | glir rin geleceğini ne bilirdik, ki hm! — Kaç sene evvel, hangi şit — 7-8 sene oluyor. Nermin, lmdl bastı. Mevsimini hamhımyvr“”L pve yazdı, ne de kış, ikisi ortasi idi — İlkbahar mı, sanbahar mif Na — Her halde soğuklar yeni !““l,ı* mak üzereydi. Daha yoktu ptf Sonbahar olacak! — Şimdi de sen söyle, bakalıfit met Ali! Nasıl oldu? Mebhmet Ali, şöyle dedi: ııe"’“' — Anlatlığı gibi. 330 yazı S gf Fakat, ayını hatırlıyamam. B*" j söyliyemem. 'unlt""' — Ne maksatla Adanaya Bi — Validem Adanadaydı. ONU Ü N gitmiştik. Vapura binerken, F.hll zahat ağrı hissediyordu. Fakat " yadil 45 gün zaman var doğuma d”"'vul' ummuyorduk. Sonra, Nermine -i den bir kadın. Ben hatırlıyon . yeç rin Karşıyakasında oturan MÜD? 4X Fakat şimdi adresini bilmiyorU' Ü Ca Ş xuu,;mbııçncugıbuublh'ugı ğuracaksın!» demişti. Dediği B | du. ü r"' — Vapurun kaptanına habef d şniz mi? y — Verdik Hattâ gemi doktofi) yldk (yene etti. Fakat, gemi defterin? — 1 - senin kaydi geçip geçmediği! el lümatım yoktur. Mehmet Ati o zaman Pa n le nikâhlı bulunmadıklarını, n“îd_/ radan kıyıldığını, bir arabık ,;/ — Evet; çocuğun benim olduğuna şa- | işleri yolumda gitmediğini, yekrii hitlik edenler çok. (Devamı 11 inci saylt'

Bu sayıdan diğer sayfalar: