22 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

22 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransızcadan tercüme edebi roman Ve bunu yapmak için bazan biz- Bt kendi eseri olan bir elektrik pilini mır, bazan da, tabift olduğu kadar &a hayret veren bir usule müracaat e- l. Bazan yaptığı işler, harika derecesi- — Hbulurdu. Gene bir defa gözümle gö Kapalı bir odanın içindeki gül Galinı, üzerindeki iki çiçeği, bir gönce- Ve yapraklarile beraber, kalın du- ların öte tarafındaki başka bir oda- 4 esrarengiz bir tarzda geçiriverdi. “i dalı bu odada yok oldu ve aynen Ür odada vücud buldu. Ağzım hay- açık kaldı. 'fakat kont, o zaman bu hâdiseyi ba- lütfen izah etmiş ve bunda hayret *ilecek hiç bir şey bulunmadığını s: | ]qPİŞU. Her maddenin muayyen bir î“ddet için atomlar halinde 1nhilâl biliyetine malik olduğunu ve bu a - ların taştan duvar, tahtadan kapı A alelâde maniler arasından geçmesi | Bcuk oyuncağı kabilinden işler oldu- h"'u anlattıydı. derdi ki: «Bir gün gelecek, esasen uyn: şey d*mtk olan madde ve hareket de tabii %“k“— seda ve ziya gibi zahirileşecek- a - Zabit #fendi, uzun Ömür sırrının ne| h ı İarzda tatbik edildiğini artık anlamış hılhınd'.ı(r';unuıa şüphe etmiyorum. Nasıl ki saf bir altın külçesi, hususi bir Mayi derununa konulup da dah €n münasib kudrette bir elektrik cere- Yamı geçirildiği takdirde, tedricen te- eder ve cevherinin bir kıs Yyen bir mahalle mevzu bulunan, neselâ alelâde bir demir parçası, üzü- haklederse, canlı bir mahlük da, Tüsald bir muhit dahilinde, icab ği küdrette manyati ( & Maruz Birakıldığı takdirde hüce Tin bir kısmını terkeder ve, bur Yücudüne alabilecek ve kendine teme SÜ ettirebilecek vaziyet ve mesalede lunan diğer her hangi caniı bir mah- | intikal ettirebilir. Görüyorsunuz ki sizden hiç bir şey Bizlemiyorum; en hurda teferrüatı bile ?B!x'.—'nmm. Bu ameliyenin icras: için Üüsaid mahal her yerde buluna! *ter ki bu mahal sıkı sıkı kap Ce seda çıkarmıyan, yarı karan hu—haıs.—ı şimalden cenuba müteveccih b yer olsun, Bunun sebebi de bu ame- h"d! zaruri olan manyatizma cereya- dürç yıldızların ianesile takviye elme! AR Manyatizma cereyanı, amel-yenin una muvalfakat etmesi şartile, kü- “Yyülbünyc bir adamın vücudünden hhhr eden cereyandır. _zıbit efendi, zannıma kalırsa, şim: Beni, oturduğum koltuğa sımsıkı A lyan o muazzam kuvvet, dilirnı hat- büdimağımı bile — kötürümleştirmişti. , Tünce ve muhakeme kabiliyetim ye- k:ıdeydi, hattâ yeisim aymı yeisti. Fa- t artık bende iradeden eser kalma- Cişti. Hiddetim, bu uğursuz, kan emi bl;:“h,ükılm karşı, metresimin katili Ge bu adamlara karşı duydüğuüum hicd- * bile meşkük, belli belirsiz bir bale dş, sönmüştü. rki (Gaspar) bir saniye sustuktan Sohra aynı sıkıcı ve müfret nezaketile Tze devam etti: l.; Zabit efendi, sözlerimin mucibi Tni ü olduğunu bilmekle beraber ,de- bl:ldcnbcri bir kaç defa tekrar ettiğim Bu Sözü gene mevzuu bahsedeceğim. sakafın altında her şey sizin emir iradenize tâbidir. hiç bir arzunuz PY"îledilmlyec:çktlr. Yalnız bir şey müs ta ! Binaenaleyh bütün arzumuza 'ÖMen ve kemali teessüfle sizden diriğ au%Ek mecburiyeti elimesinde bulun- %Ğumuz o şeye ald bahse intikal etme- n ( Yvel, iyice düşünmenizi ve bütün Ularınızı bütün teferrüatile bize , Demenizi rica ederim. Sizi namus ve 'tfimle temin ederim ki, arzularınız, Bdi ihttyarımızda olan şeylere müte- — * isö'tamâümeni is'af edilecektir. a | ü bana terketmek ister gibi sus- tu. Son kelimeyi telâffuz ederken, ga- rib, karmakarışık bir hisle ürperdim. Evvelâ damarlarımda umumi bir ka- rıncalanma duydum. Kanım üdaha sür- atle cevelâna, kalbim daha hızlı atma- başladı. Vücudümü saran gizli bağın yavaş yavaş gevşediğini, bütün âzama klenmiş olan o ağır yükün meçhul r kuvvet tarafından kaldırıldığımı an- | ladım. Bu, tam bir serbesti şeklinde ol- tı. Ve Marki (Gaspar) sualini daha va- — Zabit efendi, arzuların:zı söyler 2, |misiniz? | Si Kİ , Diye tekrar-ettiği vakit samimi ola- rak'cevab vermek küdretini buldum ve bu devabı kalbimin bütün harareti ve bütün samimiyı x Bu sözlerime cevaben, Marki (Gas- par) biraz evvel güldüğü gibi o cırlak sesile bir kahkaha attı. Aynı dakikada, esrarengiz kuvvet, âni bir yüklenişle o- müğzlarıma yüklendi. Sıkıcı çenber, vü- cudümün etrafına ve sinirlerime kuv- vetle sarıld. Yeniden sımsıkı bağlan- dım ve dilim, cansız bir halde, ağzım- ıd: katıldı, kaldı, Muzaffer düşmanın, müstehzi sesi kulaklarımda gene çınladı: — Nedemek istiyorsunuz zabit efen- di? Acaba maksadımı size izah edeme- dim mi? Karşınızda, beni, hükümetin resmi cellâdı filân gibi bir adam mı ta- savvur ediyorsunuz? Omuzlarını silkti, tekrar güldü, ve enfiye kutusunu yorgun bir tavırla a- çarak: — Anla dıimı dedi. Görüyorum ki fi derecede sarahatla an- latamamışım. Bir haşiye daha yapmak iktiza ediyor. (Arkası var) - TÜRKİYE CUMHU RİYETİ ZIRAAL.B | Bayan Fi Bayan Firdevs o gün Suadiyedeki tey- zesine gidecekti. Erkenden kalktı. Ayna- nın karşısına geçti. Bir gün evvel berberin oksijenli su ile sarartıp, maşayla bukle- lediği saçlarını uzun uzun seyretti: — Güzelim. Kaşlarını cımbızla aldı, kirpiklerini rimelle dörder dörder birbirine yapıştır- dı. Gözlerinin güzelliği bir kat daha meydana çıkmıştı. Aynada sanki iki göz bebeği değil, iki parlak zümrüt vardı: Yüzünü kremledi, her iki yanağına ha- tif bir penbelik sürdü: — Güzelim! Ruj batonunu dudaklarında gezdirdi. — Olmadı! Sildi, tekrar tekrar boyadı. bir beyaz bezle aldı. — Güzelim. Yenl yaptırdığı yazlık ipek emprime robunu giydi, acayip bir külâh şeklinde- ki son moda şapkasını başına koydu. A- yaklarına topukları on dörder santimlik altı var üstü yok yazlık iskarpinleri ge- çirdi, aynaya biraz daha yaklaştı. — Güzelim! Aynadan uzaklaştı: Fazlasını rdevs Yazan: İsmet Hulüsi 'Tekrar aynaya yaklaştı: — Çok güzelim! Tekrar aynadan uzaklaştı: — Çok güzelim! Evden çıktı; sokakta yürümüyor, bir keklik gibi sekiyordu. Kendisine bakan- lar oluyordu, kadınlar baktıkları zaman: — Kıskanıyorlar! Diyordu. Erkekler baktıkları zaman: — Bayılıyorlar! Diye düşünüyordu. Tramyay mev 'inde durdu. Tramvaya binecekti. erkek: — Buyurun bayan. Dedi, yol verdi: — Güzel olmasaydım yol vermezdi Karaköyde tramvaydan İndi. Ka geçecekti. Karşıya geçmek için daha bek- liyenler de vardı. Otomobillere, tramv v.ı lara yol veren işaret memuru, bekliyen- lere döndü: — Geçin İşaretini verdi. — Beni görür görmez bu işareti verdi. Köprüye çıktı. Yeni boyanmış parmak- lıklara dokunmayayım diye uzaktan geçti. Akayın çarklarını kaybetmi, yapuru şeklindeki iskelesine girdi. Yeni « çıkan kitabları yirmi beş kuruşa satan| küçük seyyar kitapcıdan vapurun hare- ket saatini öğrendi. Yarım saat bekliye« gekti. Sıralardan birine oturdu. * Genç yakışıklı bir 'bayan ona doğru yürüdü, sanki bir şey söylemek istiyor« du, yakından baktı, gitti: — Herhalde şapkamın modası hoşuna gitmiş olacak. Yaşlı bir bay sokuldu. O da baktı. Hem belki bu bakış beş dakika, belki daha fazla sürdü: “— İnsan yaşlansa da, gönlü yaşlanmı- yormuş. İhtiyar çekildi, genç bir erkek uzakta durdu. Bayan Firdevsle göz göze geldiler. Bu erkek Iyi giyinmişti. Omuzları geniş, yüzünün şekli muntazamdı. Gözlerinin içi aanki parlıyordu. Bayan Firdevs, gen- ci beğenmişti. Herhalde genç to onu bö- ğenmiş olacak ki gözlerini ayırmadan bakıyordu. Bayan Firdevs düşündü. Ne iyi bir çift olurlardı. İki sevgili. Hayır, iki nişanlı. Hayır hayır; birbirini çok se- ven karı koci Genç erkek bir an mütereddit davran- dı. Sonra birkaç adım attı. Bayan Fir- devgin önünde idi. Bir şey söylemek is- tiyordu. Acaba ne söyliyebilirdi: — Bayan, güzel bayan sizi... Arkasını düşünememişti. Genç daha evvel davrandı: — Affedersiniz bayan! : Başan Firdevs gülümsedi. Bu gülüm- semeyle sözün sonunu beklediğini anlat- mak istiyordu.. Genç devam etti: — Affedersiniz bayan, tam - tarifenin önünde oturmuşsunuz. Tarifeyi iyi göre- miyorum. Lütfen biraz öteye çekilirseniz, tarifeye bakıp vâpurun hareket saatini öğreneceğim. Bayan Firdevs kıpkırmızı olmuştu. De- mek ona bakmıyorlar, önünde oturduğu tarifeye bakıyorlardı. Halbuki o ne zan- netmiş, neler ummuştu!.. Yarınki nushamızda : Namuslu kadın Yazan : Gaston Derys Çeviren : Nurullah Ataç Bir ya!

Bu sayıdan diğer sayfalar: