5 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

5 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa — EZ “Rus <j apon harbinin kahramanlarından iki İstanbulda! gemi MAREA sapon gemilerincen (Baştnrafı 1 inci sayfada) ile Liyautong yarımadalarını, (Vey Hey Vey) Bmanını istilâ etmişlerdi. Ruslar bu parlak zaferi kıskandılar ve Alman- ya ile Fransanın da yardımını temin €- derek Japonları sıkıştırdılar. Bahsetliği- miz yerleri Çinlilere geri verdirdiler. Fa- kat çok geçmeden kendileri Mançuriden geçerek Liyautong yarımadasını Çimi- lerden doksan dokuz sene müddetle ki- ruladılar. Orada Por Artür liman ve müstahkem mevkiini yaptılar. Japonlar bunu affetmediler ve 1904 de Ruslara harb açtılar. Bu harpte kara orduları arasındaki çarpışmalar mühim oldu. Fakat denizde- ki çarpışmalar da çok müthişti. Tarihin en büylik deniz harplerinden biri olan (Çuşima harbi) de bu sırada cereyan etti. Dün limanımıza gelen iki Japon kru- » vazörü o zaman yepyeni gemilerdi. İkisi de Japonların en meşhur amirellerinden olan Kamimura kumandasındaki İkinei #loda bulundular. Bunların birisi 1899 da Almanyada, di- Zeri 1901 de İngilterede yapılmıştı. Hattı harb zırhlı kruvazörleri olduğu için mü- him rol oöynamağa namzed idiler, İvata 9750 tonluktur. 688 mürettebatı, 21 imil sür'ati vardı. Bir bordasındaki topların dördü sekiz pusluk (*| yedisi altı pusluktu. Ayrıca dört tane (Lorpido kovant bulunuyordu. Yakumo 9846 tonluktur. 20 mil gider- di. Mürettebatı 639 kişi olup bir borda. sındaki toplar dördü sekiz pusluk, ak ısı altı pusluktu. Dört tane su kesimin- den aşağıdaki torpido kovanından başku bir tane de su kesiminin üstünde torpi- do kovanı vardı, Bunlardan İvataya liva amiral Şima- mura binmişti. İkisinin bulunduğu fırka başkumandan amiral Togo kumandasın- daki birinci fırkadan sonra en ehemmi- yetli bir kuvvetti, (*) Bir pus 2,7 santimdir. Sekiz pus- demektir, “ Son Posta ; nın telrikası: — Hava çok sıcakl., Deniz de pek gü- zel!.. Altınkuma kadar gidelim, diyor- du. Gittiler, Daha erkendi, Plâjda hemen hiç kimse yoktu Fehamet, şoförüne: n sen de denize giri, — Dedi. İkisi de soyundular. Genç şofö- rün kendisinden biraz uzak durduğunu görünce Fehamet, seslendi; — Haydi, git.. çantamın içinde bir fo- e makinesi var, onu al da gel d, gitti; makineyi getirdi. Feha. © met denizin içinde, kumların üstünde, © — sandalda bir çok resimler çıkarttı. Son- Ta İmada; — Gel, senin resmini de alayım, de- di. Bursaya babana gönderirsin. Belki daha başka isteyenler de olur, onlara dı birer tane verirsin. En başta Şem. sünnisa ile Mihrinur!, O gün akşama kadar orada kaldılar. Genç şoför, ber zamanki gibi, ağır baş- hı, durgundu. Fehametin sözlerinden yüz bulup şımarmaktan çok uzaktı, © ç Dönüşte evden içeriye girerken Fe- © hamet birdenbire durdu: — A, dedi, fotoğrafları unuttuk, Ben 1904 senesi şubatın altısında harb baş- lamıştı. Sasebo limanından âyrilan Ja- pon donanmasının en önünde Amiral Deva kumandasındaki üçüncü fırka ve onun arkasında ise Kamimura kuman- dasında olarak, bahse mevzu olan iki arhlı kruvazörün de bulunduğu ikinci fırka gidiyordu. Amiral Togomun birinci fırkası onum arkasında bulunuyordu. Ruslar haziranın on İkinci günü cenuba doğru akın yaptılar. Birkaç vapur batır- dılar, Bunlara karma Kamimura gönde rildi. Fakat Rusları yakalayamadılar, 10 ağustosta Ruslarm Por Artüir filosu denize açıldı. İkinci Japon filosu Çuşima adasının poyraz istikametinde Rusları yakaladı. Harb başladı. İvata bu harpte mühim vazife gördü. Fakat luç tarafını isabet eden bir gülle 39 askerin ölümü- ne, bir o kadarının da yaralanmasına $6- beb olarak harpten çekilmeye mecbur oldu. Ruslar kaçtılar ve Japonların # ölü ve 91 yaralısına mukabil 320 ölü, 553 yaralı verdiler, Gemilerinin zararı da bu nisbette idi, Japonların Por Artüre yaptıkları hü- cumlar sırasında Kore boğazının muha- fazasını ikinci fırka üstüne aldı, M4 ağustostaki muharebede Yaktmoyu üçüncü fırka İle beraber görüyoruz. A- mmiral Vitheft kumandasındaki 8 büyük zırhlı ve 5 kruvazöre karşı olan bu harp- te de Ruslar Japonların 68 ölü ve 188 ya- ralısımna mukabil 70 ölü ve 399 yaralı ve- irerek, birçok zarar görerek Por Artüre kaçtılar. O zamana kadar olan barpler evvelden- beri büyük Okyanusta olan Rus donanma ana karşı yapılmıştı. Ruslar Baltık filosu nu şarka gönderdiler Bu donanma otuz ka dar zırhlı, kruvazör ve torpida ile bir si- lâhlı ve diğerleri silâhsız olmak üzere dokuz nakliye gemisinden ibaretti. Gerek İvata ve gerek Yakumo kruva- zörleri gene ikinci fırkada idiler. İvata bu fırkanın dümdar gemisi olup liva ami ral Şimamura'nın bayrağını taşıyordu. 1905 senesi mayısında büyük Rus do- Yazan: K. R. Enson artık Beyoğluna kadar inmiyeyim; çok yoruldum. Sen götür, filmleri yıkasın. lar, hepsinden birer tane de kâğıt çek- sinler. Sen eğer kendininkilerden bir kaç tane daha yaptırmak islersen sön- ra, nümuneleri gördüğün zaman, ayrı" ca ısmarlarsın Ertesi günü İmadı çağırttı: — Şu ihtiyar adamcağızı ne zaman- danberi gördüğüm yok. Bugün Şehza- debaşına gidelim. Öğleden sonra oraya gittiler. İmad onları yalnız bıraktı. Kendisi ev sahi. bi ile aşağıda oturdu. Fehamet, bir sa- at sonra yanlarına geldi. Ev sahibi ka- — Olurunuz da, iğrenmezseniz bir kâhvemizi içersi Diyordu, Onu kırmak istemedi. Kö- şe minderinin bir ucuna yalandan iliş- ti. Tam o aralık kapı çalındı. İki bük- lüm denecek kadar ihtiyar, her yanı titriyen bir kadın içeriye girdi, Ev sahibi: — Yabancı değil, Şerife teyze... Biraz deli dolu söylenir ama iyi yüreklidir. SON POSTA Resimli zabıta hikâyesinin hal şekli Müfettiş, patronun © sabah üzerin- de çalışmakta olduğu kâğıdı gözden geçirdi, Bunda gazetecinin bir cetvel kullandığı apaçık görülüyordu. (9 numaralı resim) peki bu cetvel ne- reye gitmişti?.. Ne masanın üzerinde idi (7 ve 8 numaralı resimler) ne de gözlere atılmıştı (10 numaralı resim) yerdede görünmüyordu (10 numaralı resim). Müfettiş, düz cetveller oldu- ğu gibi, yuvarlak ve ağır cetvelierin de kullanıldığını biliyordu. Maktul de yuvarlak ve ağır bir cisimle öldürül müştü (8 numaralı resim) kâtibe, kâ- tip Tomkinse, koridorda rastladığı zaman, delikanlının elini garib bir şekilde tuttuğunu farketmişti, (6 nu- maral resim). Şu halde, 'Tomkisin sol kolunda ve dirseğine doğru bir şey saklanmış demekti. Bunun üzerine müfettiş, kâtibi sı kıştırdı. Katil de bülbül gibi itirafta bulunarak! Bir ricada bulunmak üze- re yanına gittiği patronun hallerin- den asabileşerek, fildişi cetveli kap tığı gibi adamin başına indirdiğini, parmak izlerini silmeğe vakit bula- madığı için, cetveli koluna sokup, o- dadan dışarıya çıktığını ve bu sırada kâtibeye rastgeldiğini söyledi. sunun çemberi içine alındı. Amirsi Ne- bogatof filosunu fena halde sıkıştıran kuvvet amiral Kamimura'nın ikinci Ja- pon filosuydu. Harb pek müthiş oldu. Rusların yırmi gemisinden 1l i batmış, 4 ü zaptedilmiş, biri karaya oturmuş, üç tanesi bitaraf Jimana sığınmıştı. On bin Rus akserinden dört bini boğulmuştu. 28 mayısta saat onda Rus fllosunur bakiyesi olan Nebogatof filosuna 7009 yardadan ateş açan Japonlar 10,40 da bu filoyu teslim aldılar. Bu sirada Oçakof zarhılısı göründü. Yakumo kruvazörü onâ doğra ilerledi ve: — Teslim olunuz, Nebogatof da teslim oldu! İşaretini çekti. Oçakof ateş etti. Harb bir saat sürdü ve Oçakof battı. Efradm- dan mühim bir kısmı kurtarıldı. Böylelikle bu parlak harbin son yap- rağını da Yakumo çevirmiş oldu. Turan Can Burhaniyede mekteplilere ziyafet Bürhaniye (Hususi) — Halkevi, ye- ni yapılan parkta, bütün mekteplere bir çay ziyafeti vermiştir. Çayda, Halkevi müzik kolu güzel parçalar çalmıştır. Halkevi reisi, talebeye bir hitabe irad etmiş, talebe namına da reise teşekkür edilmişti sunlara karjşıktır!, Diye fısıldıyordu. Şerife teyze içerde yabancı bir kadın ile bir erkek görünce: — A, bunlar da kim ayo?. Dedi, sonra Fehamete dik dik bak- ti: — Ah, ne günlere kaldık! Kıyamet kopacakl. Başımıza hâlâ taş yağmadığı ne mutlu!, Diye yakasının ucunu ısırdı, Genç kadın şaşırdı; birdenbire kal- kıp gidemedi. Köşe minderinde, biraz daha geriye çekilmiş, oturuyordu. Ev sahibi, böyle durup dururken ortalığa çöken tatsızlığı gidermek istedi: — Onlar yabancı değil, diyordu; bi- zim yukarı katta haniya götürüm bir fukara var ya.. işte ona âra Sıra gelip para veriyorlar; yiyecek içecek getiri- yorlar. İyi insanlar... Hem bak kahve pişirdim; otur, bir fincan da sana vere- yim. Koştu, üç fincan kahve gelirdi; her- kese dağıttı. Yavaş yavaş içmeye baş- ladılar. Ev sahibi kadın: — Bizim Şerife teyze çok iyi kahve falına bakar, dedi. Şimdiye kadar ki- we ne söyledi ise hepsi üstüne vurdu. Para filan istemez ama gönlünüzden ne koparsa verirsiniz, sevaba girmiş olur. sunuz. Kahveleri içtiler. Fincanları başaşa- ğıya kapattılar. Fehamet: — Ben böyle şeylere inanmam. İs- tersen sen baktır. Diye İmada fısıldadı. — Biraz bekliyelim de soğusun!. (Baştarofı 1 inci sayfada) rükte geçirmemizi münasib bulmuş! Suslimi tekrarladım: — Sebebi? Kavuklu Ali güldü: — Bizim oyun orta oyunu... Beyoğlu da İstanbulun orta yeri... Anlaşılan iki orta bir araya gelmesin diye bizi kenara gönderiyorlar. | Sonra ciddileşti: muşuz! Bu sene onun cezasını çekecek- miŞiZ. — Hangi sözleriniz açık saçık görül- müş? — Ben orada bir hikâye anlatmıştım. Belki hatırlarsınız: Mevlânakapıda oturan çok fakir bir karı koçayız... Borç gırtlağımıza çıkmış, elde kalmamış, avuçta kalmamış Dişi- mizden, tırnağımızdan arttırdığımız pa- ra ile bir piyanga bileti almışız. Bütün | ümidimizi ona bağlamışız. Bize bileti satan gişe sahibi adresimiz almış. Bize de: — Eğer, demiş, size ikramiye vurursâ, ben otomobile atlar, müjdenizi de para- nizi da ayağınıza kadar getiririm! Biz de ayın onuncu gecesini uykusuz geçirmişiz. Ertesi gün de, karı koca pencerenin önünde birbirimize sokulmuş, otomobil gözlemeye başlamışız. Bizim mahalleden de otomobil geç mez. Uzaktan bir otomobil sesi duyar duymaz, heyecandan birbirimize sarıl- mişizi — Geliyor! demişiz. Kulağımız kirişte: — Geliyor karıcığım! — Geliyor kocacığım! Derken hakikaten gelmiş. Fakat olo- mobilden müjdeci yerine, bizim kayin- valideyle kayınpeder çıkmış! Sorarım size, bu hikâyenin açık sa- çıklık neresinde? Yeri doldurulmıyacak olan son kavuk- lumuzun yüzü büsbütün kırıştı: — Sizin anlıyacağınız orta oyuncula- rı ortada kaldılar bayım!,. Ben de muhtaç olmasam, bu işi çok- tan bırakacağım. Bir kere bir marifet e- dinmiş, üstelik otuz bu kadar sene de emek vermişiz. Böyle olmasa, bu kadır itibardan düşen bu işe hâlâ sarılır mıy- dık? Şairin birisi: Bedbaht ona derler ki elinde cühelânır, Kahrolmak için kesbi kemal ve hüner eyler! Demiş. Bizim kesbettiğimiz kemal ve hüner de bizi kahrediyor işte! — Açık saçık sözleri Beyoğlunda söy- lemek yasak ta, Karagümrükte serbest mi imiş? Gayri orasını bilmem Denildi. Biraz sonra İmad, fincanını Şerife teyzeye uzatlı. İhtiyar kadın u- zun uzun fincana baktı; — Ver bakalım şu elini, dedi. Onu değil, sol elini... Aç avucunu da... Bir kaç dakika kadar da İmadın elin- deki çizgilere baktı: — Ayol, dedi, senin ellerin leş gibi gaz kokuyor, otomobilei misin, nesin?. Ama sen bu işden yetişmişe benzemi- yorsun. Bir insan evlâdı imişsin; sonra- dan işi biraz hovardalığa vurmuşsun. Hem sen neden bukadar hırçınsın!. Hiç kimse sana kaşının altında gözün var, diyemiyecek!. Bu ne kadar huysuzluk!., Ama yüreğin pek fena değil.. Horoz gibi kabarıyorsun, dövüşüyorsunl., Son. ira tavuk gibi barışıyorsun, siniyorsun!.. Çok bolluk görmüşsün. Paraları bir elinle almışsın, bir elinle saçıp savur. muşsun!.. Şimdi de çok sıkıntıya düş- müşsün!,, Büyük bir kapıdan kavga ile çıkıp ayrılmışsın!. Ama sonu iyi ola” cak.. yolun açık... in uzun. hastalık falan çekmiyeceksin!. Pek ya- kında feraha çıkacaksın. Uzun bir yol görünüyor. Biraz tehlikeli bir yol ama sonunda çok para var; avuçlarla elmas- lar, pırlantalar... # Fehamet, kendini tutamadı; aci bir gülüşle: — Ne o, dedi, Şama gidiyorsunuz, galiba? Şerife teyze hâlâ anlatıyordu: — Arada bir çok ta karışıklıklar var. Sen bir kadına tutulmuşsun, ayol... Hem nasıl tutkunluk?, Pek belli etmi- yorsun ama, bir yandan da çıra gibi ya. nıp tufuşuyorsun!, (Arkâs var) k ? bir | habdi | 1 İnanılmıyaca — Geçen festivalde açık saçık konuş- | rından çok nezihtir. tig Kavuklu Ali, kavuklu bir mezar giti | Sustu. İ Şimdi ben söylüyorum. Daha doğru" su, ondan dinlediklerimin bana düşüm dürdüklerini, Bay Selim Nüzhetin ve bi” | zı meslekdaşların nazarı dikkatine arz& diyorum: > 1 — Kavuklu Alinin anlattığı, ve «8 çık saçık» bulunduğunu söylediği hikâ“ ye, bizim operetlerimizin bazı pasajlar” 2 — Festivalde, milli, mahalli orijini” Ütesi olan an'anevi oyunlar gösteril cekti, Bu yüzdendir ki, Bulgar de'ika” arı İstanbula smokinle, ve Yugosla kızları süvareyle gelmiyorlar. Festivale l gelen diğer milletler de, çok geri bile ok sa milli kisvelerini muhafaza ediyorla Biz karagözü, orta oyununu ortada kaldırdıktan sonra, onlara milli, an'& nevi oyun olarak, halk operetinin «Pipi | ça» sırı, ve Şekspirin Hamletini mi gö tereceğiz? 3 — Felek Bürhan, Osman Cemal, Bw | cümend Ekrem Talu, eski orta oyuncu | larıymış. l Onları da, öksüz kalan eski oyunlar. nım yenilen hakkını müdafaaya davet ediyorum, ğ Naci Sadullah İngiltere ile İtalya Arasında Mütekabil itimat (Bastarafı 1 inci sayfada) İngiliz . İtalyan münasebatında husus Je gelen yeni dönüm noktasına temas & den siyasi muharrir Gayda, Jiornal6 İtalya gazetesinde yazdığı başmakale- de, iki devlet a sıkıbir teşriki mesainin teessüsüne hiçbir mâni bulun- | madığını yazmaktadır. Kont Ciano'nun beyanatı İ Londra 4 (Hususi) — İngiliz . İtalyan münasebatının son günlerdeki inkişafi kakkında bir İngiliz gazetecisine beya ' hatta bulunan İtalyan hariciye mazıri Kont Ciano demiştir ki: ' — İngiliz hariciye nazırı Eden ile bah- riyo nazırı Dufkupper'in Avam Kamara» sındaki beyanatlarından sonra, iki mem leket arasında esmekte olan itimatsızlık havası bertaraf edilmiştir. e Musolinile Çembrlen arasında teati edilen mektub- | Jar da salâhu doğru giden vaziyeti tak- | viye etmişlerdir. 2! Esasen İngiltere ile İtalya arasındaki itimatsızlığı meşru gösterecek bir sebeb yoktu. Mukabil ilimat yeniden tecesüs etmiştir. i İngiltere ile dostluğumuz Roma - Ber- lin mihverine halel getiremez. Çünkü bu mihverin gayesi Avrupa sulhunu temi9 etmektir.» Bir Fransız gazetesine göre Paris 4 (Hususi) — Paris - Midi gaze“ tesi, Musolinile Çembrlen arasında tenli edilen mektublara tahsis ettiği bir ms- kalede, İngilterenin silâhlanma progra“ minin tatbikinden sonra Musolininin bü- yük bir endişeye kapıldığını ve İngilte- renin Akdenizde bir harekete geçeceği zehabına tutulduğunu zikrettikten sonra diyor ki: — Böyle bir ihtimali göz önünde tw tan Musolini, Hitlere müracaalla Akâe- nizde müsellâh bir ihtilâfın vukuunda ne gibi bir vaziyet takınacağını anlamak istemiş ve Hitler de İtalyaya yardım 6 deceğini bildirmiştir. Musölininin bu endişelerinden haber” dar olan İngiliz hariciye nazırı Eden başvekil Çembrlen'in muvafakatı He A vam Kamarasında Akdeniz hakkındâ malüm olan beyanatında ve” bu suretle iki devlet arasında bir müd” dettenberi hüküm sürmekte olan ge“ ginlik zail olmuştur.» Journal gazetesinde Saint Brice de şunları yazıyor: i İngiltere, İtalyaya elini huzatmıştı” çünkü devam edip gitmekte olan İspat” yol yangınını söndürmek için başka ç# re olmadığını anlamıştır. İspanya, faşist olacakmış... İngilizler” böyle bir hali teessüfle karşılarlar, çün“ kü onlar ferdi hürriyetten zevk alırlar fakat İngilizler, nihayet bu mesele? b De moülani Gağan a El selesi olduğunu düşünmektedirler. gilizleri bilhassa alâkadar eden şey, — 8) panyanın Kitlerei veya Musolinici sil

Bu sayıdan diğer sayfalar: