8 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Yedi bin beş yüz metre yüksekten yere atliyan bir adam neler duyar? * 4 x Yeni bir reker kıran İngiliz deltkanlısrı anlatiyor. -uHavanın axz ob marından ilk 500 metreyi azami sür'afla, saatte 300 — kilometre süra'tle indim. Güneş sanki etrafımda devreden alevden bir top idi.» 30 sterlin aylık a « lan ve işini suf taye yereciliğe olan aşkı yüzünden — terkeden Güyme Yönes, ge - çen gün, — dişinden tırnağından arttır « .dığı 15 İngitiz Üzasır mi bir tayyareye va « Terek, semaya yük - selmiş ve 7800 met « Te yükseklikten pa - raşütle atlıyarak ge- pasağlam bir orma « na düşmüştür. Yeni bir (paraçüt» le yüksekten atla » ma rekoru) yaptığın mı iddia eden İngiltz delikanlısı hikâye - B sini şöyle anlatmış « tır: 4 «— Ben hakiki bir pilot olmak — İstiyo » rum. Bu arzum, 1930 danberi beni yakar, durur. Ben de, Mol « lisonlar, Lindbergler gibi, harikalar yaratmak, meşhur olmak bstiyorum. Paraşütle, tik deda 1032 de at ladım. Ondan sonra müteeddit “kereler atladım. Son defaki atlayışım 31 inci at layışımdar. 1034 de, 5000 metreden ath- yan Tranumun rekorunu kırmak azmile yeni bir teşebbüse giriştimse de, yere fe- na bir vaziyette inerek bacağımı üç ye - rinden kırdım. Koltuk değneklerile ge » ziyordum. Çalıştığım yerde herkes be - mnimle alay ediyor ve çıldırdığımı sanı - yorlardı. Amma ben gene bildiğimi oku- muya karar vermiştim. İyi olursam, re- kor kırmıya çalışacaktım. Onun için bu sırrımı kimseye, hattâ babama bile aç - madım. Aylarca koltuk değneği ile gez- dim, sonra ayağıma demirden bir çizme Biydirdiler. Buna rağmen imanım sağ - Jamıdı. Aldırış etmedim, haftalıklarım - dan arttırdığım paralarla lâzam olan eş- yaları satın aldım. Bazı kereler de, atla- ma numaraları yaparak biraz para topla- dim. Yeni baştan ayağım kırılır, ve bu he - vesimden bir sene daha mahrum kalırım diye, ekzersiz yapmıya cesaret edeme - dim. Greydon meydanına geldim. Orada ta- mıdhk bir pilota rastladım.. Ve arzumu anlattım, derdimi söyledim. Bu iyi kalb- li adam: — Olmaz, yapamazsın.. demeden beni çalıştığı müesseseye götürdü. Tayyareyi 15 İngiliz Hrasına kiraya veririz, dediler. Ertesi sabah, tam tayyamfye bineceğimiz zaman hava fena halde bozdu. Canım $ı- kıldı. Fakat öğleden sonra açınca benim de yüzüm güldü. Hemen yükseldik. Sa - Beburg ovasının üzerlerinde uçuyorduk. Kendi kendime: Güyme Yones yere indikten sonra — Delikanlı, bu işi başarmalısın. Bu bir haysiyet meselesidir. diyordum. Rüzgürin istikametini tayin edip yo - lumun üzerinde her hangi bir ârızanın bulunmadığını da tesbit ettikten sonra, yüksekliği gösteren âlete bakarken gö- züm, (Altimetre) akrep 7500 rakamı ü- zerinde durdu. Arkadaşıma döndüm: — Eyvallah!. dedim. Kapıyı ittim, Fa- kat kapı kuvvetli hava tazyiki karşısın- da pek az açıldı. Tutunduğumuz yüksek- liği kaybetmek korkusile sür'ati kesemi- yorduk; nihayet güçbelâ, kapıyı biraz da- ha araladık, ve ben de arasından süzül- düm Kronometreyi sol avucumun içinde tu- tuyordum. Bütün cihazlarımın yerli ye- rinde olduğunu görünce, kendimi boşlu- ğa koyuverdim, ve baş parmağımla da kronometreyi işlettim. Rekoru kırabil- mek için, 90 saniye düştükten sonra, pa- raşütümün ipini çözmek lâzım geldiğini hesaplamıştım. Bundan ötürü kurşun, Laş Kibi boşlukta inerken: — Aklını başıma topla delikanlı! diye düşünüyordum. İlk saniyelerde baş aşağı yuvarlamı - yordum, tayyare, anide amut bir şekil almış, diklemesine uçuyordu. Sağ elimle paraşülün ipini yakala - dım. Bu hareketimin sebebi de şu il e olur ne olmaz bir baygınlık hissedersem, çekeyim.. diye. Havanm az olmasından, ilk 500 met - İreyi azami sür'atle, saatte 300 kilometre sür'atle indim. Yeri, göğü, ve ufkun ü- zerinde bir sis tabakası görüyordum. Gü- neş, sahki etrafımda devreden alevden bir top gibi ktl 500 metreden aşağıya da, sırtüstü ol - CONUL İŞLERİ' Erkek arkasından Koşan genç kız... Bursada oturan bir erkek okuyu- gam bana şunu anlattı: — Bir genç kızla sevişiyoruz. Şim- diki halde bütün münasebetimiz mek- tuplaşmaya münhasır, fakat o benden daha müteşebbis, hep buluşmaktan, konuşmaktan — bahsediyor, ailesince duyulsa dahi korkmadığını söylüyor. Ben ise bu cesarette bir genç kızın bir Bile kadını olup olmıyacağını düşün- miye başlıyorum ve sizden soruyorum: — Ne dersiniz? * Kati bir hüküm verilemez, derim, ümumi kaidedir; bir gençkızın bir genç erkek arkasından koşmuası aksi tesir yapar, daima aleyhinde netice werir, bir çok ahvalde erkeğin uzaby laşmasını mucip olur. Bu meselede de bu umumi kalde hükmünün bir te- cellisini görüyoruz: Erkek şüphelen- miye başlamıştır. Sevgisinin kuvveti- ne rağmnen belki genç kızdan kaçacak- tır, burası böyle. Fakat diğer taraftan &şk yolunda ilk adımı atan genç kızın mutlaka bir aile kadını olamıyacağı da söylenemez. Kendisinde fena bir meyl vardır. Fakat bu meyl urtacak ma, yoksa sönecek mi, belli değildir. * İzmirde bayan «MN» e: Emprime üç yıldanberi moda ha- lindedir. Fakat yüzde doksan dokuzu nun boyası çıkar, ömürleri nihayet yarım mevsimliktir. Hele sıcak mem- leketlerde terleyenlerin arkasında. İnce çizgili ipekli e keteni tercih ederim. TEYZE tl SON POSTA Çi faide Matbaanm balkonundan sokakta oy- zıyan çocukları seyredtyordum. Ellerine eski bir gazete küğidı ge - çirmişlerdi. Biri gazete küğıdının bir ta rafından, öbürü öbür tarafından tutu - yar, bır üçüncüsü de yerden taş top - yısı artınca gazete kâğıdı birdenbire yırtıldı, ve taşlar yere döküldü. Kenar- dan onları seyreden bir çocuk, güldük — Ben gazete kâğıdının taşı çekmeyip yırtılacağını dum. Taşı, gâzete cuk hiddetli hiddetli ona baktı: — Mademiki bili den söylemedin de sun? Artık çocuklara bakmıyor, elimdek fac da yapılmış olduğu len yapi ş iptidaf depo belki ört. nen facia vukua gelmezdi. Fakat depc ten sonra çi faide?. İMSET İhızla fırıldak gi ladım. Sol dizimi yukarıya do; rek siklet müvazenesini bulmıya, dönerek inmeğe ladım, Rüzgür yüzüme mütev leğii zümden ayırmadım. Bir dakika sonra dâ, Bibi idi. Bu güzel zevkten bayılıyordum. çıldı. Lâkin anf sa; rıldak gibi dönüşü miş olmalı ki, paraşi dü durdu. Allahtan ki ipleri karışmadı Yere 1000 metre yaklaşınca lıyyaxcmı 4 paraşüte de tesir et oturdum ve aklımdan şu geçti. tım! Bir duvar yıkıldı kalarak öldü dere sokağında bir duvar tür. Hâdise şöyle olmuştur: Tan sinemaşsının arkasındaki den — molozları şiddetle çarpmıştır. Sadamenin şidde- ölmüştür. Şoför Agop yakalanmıştır. Japon mektep Gemileri gitti lunan Japon mektep gemileri dün ak - reket etmişlerdir. meydana çıka- deponun olmadığı tes - gocuk- sinin söyle- cını düy - ınun iptidâai bir tarz- | di, bu n kaldırılır ve bir çok vatandaşın ölümüyle neticele- un yerinde yeller estik-| mak üzere ve sağ tarafımdan müthiş bir baş- u büke - böye lelikle şakuli bir vaziyet almıya çalıştım. Lâkin o kadar hızla dönüyordum ki mu- vaflfak olamadım ve âdeta korkmuya baş- | cih olan sol elimi kuvvetle itiyordu. O zaman pa- raşütün ipini bıraktım, sağ elimle sol bi- ! yakaladım ve kronometreyi gö - gözümün önünden her şey silindi. Kor- ku kalmamıştı. Arada sırada sağıma, e- Juma bir göz atıyordum. Yer, toprak ba nâ doğru yuvarlana yuvarlana koşuyor | manzara karşısında inci saniyede ipi çekmeğe karar ver. dim ve çektim. Paraşüt 14& saniyede a- | — Oldu.. bitti. Ve yeni bir rekor yap- ve bir çocuk altında Dün üöğle üzeri Pangaltıda, Dolap - yıkılmış ve ankaz altında kalan bir çocuk ölmüş - Şoför Agobun idaresindeki kamyon bahçe - arabaya yükledikten şonra hareket gimiştir. Kamyon ma - |İnevra yaparken yan taraftaki duvara tinden duvar çökmüş ve o sırada ora - dan geçen 14 yaşlarında Andon ismin- deki bir çocuk ta taşlar altında kalarak bu kadar biliyor » ıdına dolduran ço- | Bedbine göre VAPUR Yazan : Salâhattin Enis bir itişip kakışma. Herkes koşu- gayor. Köprünün üstü bir haşrüneşr â- lemi gibi. Adımlar acul, hareketler te - « Vakit, bu ekette hiç bir za- man - şu vapür saatinde olduğu Ka - |dar - bir nakit kıymetini almamıştır. Hele şu koca gi dama bakın. Yü- za alial, bir körük gi- bi inip kalkıyor. Neredeyse tıkanacak. Hayatını çok yakından tanıdığım için bu isticaline hem hayret ediyorum, hem de ona hak veriyorum. Cadaloz bir karısı vâar. Bir kadın ki, Çekiçyan Efendi ile evleneli tam 25 se- ne olduğu halde ağarmış saçlarına, üç tel saçlı çıplak başına rağmen Çekiçyan Efendiyi hâlâ 25 yaşında bir delikanlı addeder, sanki onu elinden kapacaklar- mış gibi akşamın saat 6 sından sonra e- linde — saat, bekler. Çekiçyan ka » rısının şerrine İlânet ettiği için kom - şularının saat yedide dükkânlarını ka - pamasına rağmen o saatin akrebi 6 da, yelkovanı 12 de saatin minesinitulâh? bir e büktüğü zaman hemen Ka- | palıçarşıdaki dükkânını örter, ve ken- disini Mahmutpaşa yokuşundan aşağı töp ağzından çıkmış bir gülle gibi kapıp İ koyverir. Ve daradar vapurda soluğunu alır. Bu isticale rağmen evde ağzının ta» di mı var, orada kendisini bir huzur ve sükün bulur. Tahta'lle burguyu bu karı ko damı kapıdan girdiği dakikadan itibaren karşılıyan hiır gür, ancak uyuduğu saat sükün bulur. Tahta ile burgu bu karı ko- canın hayatı için en tabii bir remiz ola- rak gösterebiliriz.. Onun için vapurda Uzun lâşi mtı, ve benim fi » |alıal morumor ne zaman Çekiçyan Efen- diyi gürsem kendi kendime her defasında t te bir müddet dön- | şu suali sorarım: Bu isticale sebep ne" Adımlarımı biraz kısalt ve bu suretle evde ikamat radım, bulamadım. Ve toprağa küttt diye | müddetinden hiç olmazsa beş on dakika kazan; yani hiç olmazsa: beş on dakika başın evinin haricinde dinç kalsın. Fakat şayanı hayrettir ki Çekiçyan, hem evindeki hayatına küfreder, hem de bir an evvel oraya yetişmekte istical gösterir. Başını vapur salonunun penceresine dayıyan, saçları dağınık, tıraşı uzamış, üstü başı mühmel adam, cüsse itibarile bir çocuk kâdar ufak olduğu halde onun tahammül ettiği elem ve felâket bir aş- Tanın sırtiıni çökertmeğe ve bir yalçın kayayı hurduhaş etmeğe kâfidir: İki sene evvel karısını, ve onu mü - teakip dört ay sonra 18 yaşında bir oğ- lonu kaybetti. Onun hayatının sön eşiği olan ikinci oğlu ise hayatından son ü - mit kesilmiş olduğu halde, adım adım ö- lümün gelişini bekliyor. Çocuğun has - tahığı malüm, Kadın o hastalıktan öldü, dört ay sonra büyük oğluna anasını ta - kip ettiren hastalık ta o mel'un hastalık. Şimdi ölüm kısa bir günde üçüncü defa bu evin kapısına musallat olmuş, üçün. cü kurbanı bekliyor. Eğer bu ev göz aç- tırmıyan bu üçüncü kurbanı da verirse... Eminim ki şimdiden melânkoliye uğrı - yan bu babayı o zaman şifahanenin Bir kaç gündenberi limanımızda bu-| gayri kabili şifalar koğuşunda, ıztırap - larının ateş ve cehennemi içine gömül « şam Yunanistanın Faler timanına ha -| müş bir hakde buluruz. Ö zaman hiç bir şey bilmiyeceği, hiç bir şey anlıyamıya- Dün saat 13 de İwate kruvazöründe | cağı ve hiç bir'şeyin farkında olamıya - du ve donanmı erk&m .ere!ine bir ver | olacaktır. tı..m.ı Amiralı tarafından vilâyet, or -| cağı için belki bugünkünden daha mes'ut | nın Öteki yolcular, gu kadın, o çocuk, küöşe- Nikbine göre VAPUR Yazan : İsmet Hulüsi Her gşeyin küçüğü sevilir. Muhakkak ki vapurun da öyledir. Ben oyuncak vas pura bayılırım. Eskiden kendimin va: Şimdi kendim Maatteessüf böyle vapura sahip değilim amma, oğlum var.. Onun vapurunu kıskana kıskana seyrediyorum. Biraz büyüğü de fena değil, bir çatana muhakkak ki mes'ut bir adamın deniz eğlencesidir. Ben deniz yüzünde kanat- larını indirmiş marti gibi yüzen bu ça tanayı seyrederken şöyle düşünürüm.. Her halde bunun bir kaptanı, bir de tays fası vardır, Fakat her ikisinin gözleri çae tanayı işletmekten başka her şeyt kör ve kulakları vapur düdüğü sesinden başka her sese sağırdır. Ve bu iki kör, ve sağı- rın idare ettikleri çatanada her halde bal ayı seyahatine çıkan iki genç, gıızel çift bulunuyordur. Haliç vapuru da fena değil.. Ölüler di- yarı Eyübe, canlılar taşımak için yürür. Ve kimsenin gönlünü kırmaz, Kasımpa«s şalı Ayşe ablayı Kasımpaşaya, Rebekayi Hasköye, Zeldayı Balata birakır.. Ve heg uğradığı yerden kendisini ıslıkla kovduk. ları halde tekrar uğramak izzeti nefsine dokunmaz. Şirket vapurları sinemaya benzer. Öye le bir sinema ki Boğazı bir baştan öbüt başa kadar insana seyrettirir, Eskiden bu sinema sessizdi. Bu yıl radyo hopârlöre leri konulduktan sonra sesli oldu. Akay vapurlarını ikiye ayırabiliriz. Bi. ri Kadıköye gideni, öteki Adaya gideni, Her ikisi de arı kovanları gibidirler. Doe lar dolar boşalırlar. Arıların bazıları bal alacak çiçeği bu vapurların dışında bus lup içine getirdikleri gibi içinde buluyi dışarı çıkaranlar da vardır. Deniz Yolları vapurları rüştünü isbal etmiş delikanlıları andırirlar. Liman adı verilen hanci pederden is « tedikleri zaman dışarı çıkar, istedikleri yerlerde serbest serbest dolaşırlar, Transatlântik dediklerini bunlardan ae yırt etmek daha doğru olur.. Çünkü o vas pur değil, bir oteldir. Oteli yaptıran, 0 teli için münasip bi rarsa bulamamış, 0e telini deniz üzerinde yaptırmıştır. Ve muhakkak ki onun oteli, otellerin en iyisi olmuştur. İçinde neş'e, dışında haş- met hükümfermadır. Ben bu yazıyı yazarken denize bak e tım. Önü, arkası, yanları toplu bir va « pür gözüme ilişti.. t — Her halde bu da, dedim, vapurların polisi olacak! İsmet Hulüsi Türk - Alman ticaret Muahedesi imzalanıyor Almanyadşa buraya gelen haberle» re göre iki hükümet arasında Berlinde müzakereleri yapılan ticaret prouıknlü bir haftaya kadar imzalanacaktır. Bu ticaret protokolü iki sene için mutebef olacaktır. Eyübe terkos tesisatı yapılacak Eyüp ve civarında terkos suyu bu * lunmıyan yerlere terkos tesisatı yapı * Bi.“.l.'. 2 encesanesAcarELAAE vesenALERErErE KAT deki genç kız... Hepsinin bir derdi vâfe Hepsi hayat dönen binbir perdeli faicâ * bir perdesini yaşıyor. Bilmek mi iyİe bilmemek mi?.. Elbette bilmemek. Salâhaddin Enis |

Bu sayıdan diğer sayfalar: