13 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

13 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Boşanmayı Kolaylaştırmalı mı, Güçleştirmeli mi? Yazan: Muhittin Birgen eçen gün gazetcier, Adliye Vekilimizin - bazı — sözlerini neşrettiler. Bu münasebetle öğrendik ki Adliye Vekilimiz, boşanmayı güçleştir- mek taraftarıdır. Niçin? Saracoğlu gibi, hukuk işlerinde ve içtimâi ilimler saha- sında yüksek bilgisi ve uzun tecrübesi ile temeyyüz etmiş, ince ve keskin zekâlı, genç düşünceli bir vekilin elbet bu me- sele hakkında uzun uzadıya — tetkik sırasından geçirilmiş fikirleri vardır. Bu fikirler kısa birkaç cümle içinde tamam hulâsa edilemiyeceği için, bunların daha konkret şekiller almasına intizaren şim- dilik bu bahsi, gazetelerdeki beyanat Ür zerinde münakaşa etmek doğru olmaz. Ancak, bu hususta biz de birkaç söz süy- Temek isteriz. * Boşanmayı kolaylaştırmak veya güç- leştirmek meselesi, yirminci asrın büyük cemiyet davalarından biridir. Kayıdları daraltmak taraftarları da vardır, geniş- letmek taraftarları da vardır. Fakat, şu noktaya dikkat edebiliriz ki yirminci asır, bu kayıdların çoğaltıldığını yalnız Tür- kiyede görmüş, diğer memleketlerde hep boşanmanın kayıdları gevşetilmiştir. Bugünkü medeni - dünyada — evlenme ve boşanma hukuku, Romanın hiristiyan cemiyeti hukukunun az veya çok nisbet- te tesiri altında bulunur. Bu hukuk, «Ev- lenme.., Evlenecek olursan da hiç olmaz- sa ayrılma'» diyen İsa peygamberin ay- rılma aleyhindeki - fikirlerinden mül- hemdir. Bununla beraber, ayrılma ve bo- şanma, cemiyetin asırla arasındaki te- kâmülü içinde insanlar için bir zaruret te olmuş, bundan dolay. Avrupanın bo- şanma aleyhindeki mevzuatı yavaş yâ- vaş genişlemiştir. Daraltan yalmz biziz, çünkü bizdeki ahkâm, kadını erkeğin ke- yif ve zulmüne eli ve kolu bağlı olarak terkediyordu. * Ayrılmayı kolaylaştırmak taraftarları, fena yapılmış bir rebıtanın bazan iki ha- yatı cehennem yaptığını, bazan da bun- dan türlü türlü içtimal fenalıklar çıktı- ğanı delil olarak gösterirler. Güçleştir. mek taraftarları da cemiyetin temeli ol- duğunu iddia ettikleri aileyi, küçük bir darbe ile yıkılır bir müessese olmaktan kurtarmak lüzumunu ileri sürerler. Geçenlerde İngilterede boşanmayı ko- laylaştırmak için parlâmento bazı ah- kâm kabul etmişti. Bu münasebetle ya- mlan şeylerden öğrendik ki İngilterede mahkemelere arzedilen çyrılma davala- rının pek çoğunda şikâyet edilen madde iki tarafça müttefikan kabul edilmiş mü- retteb şeylerden ibaretmiş! Demek olu- yor ki ayrılmak istiyenleri birbirlerine kanunla bağlamak imkâusızdır. * Bizim fikrimizi soran olursa deriz ki: Ayrılma işleri, iki tarafın ittifakı halin- de basit ve kolay şekilde halledilmelidir. İki taraftan birinin diğerinden ayrılma talebinde bulunduğu. takdirde ise arada çoöcuk bulunduğuna veya bulunmadığına göre hükümler koymak lözımdır. Birin- €i derecede çocuğu himaye ve müdafaa etmek, ikinci derı iradsız.. veyahut mesleksiz kadını muayyer bir nisbet da- hilinde himaye etmek lâzımdır. Arada çocuk olmadığı takdirde lmayı ko- laylaştırmak lâzımdır. Bug ayrılma davaları hakkında işittiklerimize naza- ran bazan karılar, bazan kocalar, mahke- melerde birbirleri aleyhine gayet biçim- siz isnadlara kadar gidiyorlarmış. Bu tarzda isnadlarla mahkeme huzıuufııîıı kan ve bütün kirli çamaşırlarını meyda- ra atan çiftlerden istikbal namına he hayır beklenebilir ki bunların arâların- daki bağları muhafazaya itina edelim? Bence, mesele, mutlak ve — mücerredğ bir hukuk meselesi değildir. Evlenme hak olduğu gibi ayrılma da haktır. Ev- Tendikleri sırada kendilerine <iyl düşün- dünüz mü? Yanlış bıir iş yapmıyasımız!» gibi bir ihtarda bu'unmadığımız iki in- sanı ayrılmada fazlaı kayıdlar altına sok- mak doğru olmaz. Bunlar - birbirlerine karşı yalnız «çocuk unsurunun» * araya karışmış bulunmazı halinde mes'uldür- ler, Boşanma meselesi evvelâ — çocukla, sonra da iradsız ve mesleksiz. kadının maddeten küçük ve muvakkat bir hima- Garp memleketlerinde hokey oynıyan, kürek çeken, yel- ken eğlencesi yapan, deniz”yahut kara 70 yaşında bir adam tabii görülür, şarkta bu zat için kır- kından sonra saz çaldığı söylenir. Ayda 200 bin Liradan fazla Harceden adam Bu yaz mevsimi içinde Londra şeh- rinin en yağlı müşterisi Pahavalpur mihracesi olmuştur. Bu zatın 2 ay için- de harcettiği paranın mikdarı bizim paramızla 200,000 1liradan fazladır. Hindli prens bu servetin bir kısmım otellere ve eğlencelere vermiş, bir kıs- mı ile de altın kaplı bir radyo, iki tane kuyruklu piyano, bir tane motorbot ve muhtelif ev eşyası ile kendisi ve hiz- metçileri için elbise satın almıştır. Pahavalpur mihracesi 32 yaşında ve bekârdır. Bir İtalyan kızı ile evlenece- ği rivayeti çıkmış ise de tekzib edil. miştir. yesile plâkadar, almalıdır..- -. < gç Boşanmayı kolaylaştırmak, evlenmeyi de Kolaylaştırmak dersaek ölduğunu unut. mıyalım: Boşanma güçleştikçe evlenme azalıyor. Bilhassa, «kanun huzurunda evlenmeksizin beraber yaşama» imkân- ları varken boşanma güçleştikçe evlen- menin azalacağı gayet tabildir. Bu halde «babasıza diye cemiyetin hakaretina uğ- rayan zavallı küçük mahlük neslinin günden güne artması tohlikesi — vardır. Nitekim Türkiyede <«babasız» olan yüz binde bir görülen bir şeydi; zamanımız- eğlencesine çıkan de mühim ol HERGÜN BİR FİKRA Fıklrllk_ıyıp değil Kadın artistlerden biri geçende bir muharrirle konuşeyordu. Lâf arasın- da kadın ürtist: — Benim bütün servetim san'at ke- biliyetimdir! Dedi. Muharrir, artist baktı; biraz düşündü. — Mütcessir olmayın bayan, de- di, Fakirlik hiç bir yerde, hiç bir 20- mani ayıp değildir. * Vinçle giyilen kadın elbisesi Bu artistin rol icabı giyeceği elbise da «babasız> ların mikdarları pek çokl(e kadar ağırdır ki, yalmız başına kal- artmıştır. dıramadığı için, ilkönce bir makaraya Huuıı,__wleı_ımeyi çoğaltmak için ay-|takılıyor, sonra artist altından geçe - rılmayı ıu;leı(mmek ve ayrılma bah-|rek, yavaş yavaş indirilen elbiseyi giyi- sinde en ziyade çocuğu düşünmek lâzım- | yor, daha doğrusu, elbise onun başın- dar. Muhittin Birgen dan şağıya geçiyor. Garpta 70 yaşında bir ihtiyara genç kuvveti veren be- den hareketini, şarkta genci ihtiyar yapan vücut ataletidir. Hayatta eğlencenin, spor yapmanın da çalışmak derecesin- duğunu bilmeli, onun için de yer ayırmalıyız. | Bir batında Dört çocuk Doğuran kadın İngilterede birbirile sevişerek ev - lenen bir çiftin, geçen gün bir batında dört çocuğu olmuştur. Doktorların bü- tün gayretlerine rağımen çocukların i - kisi ölmüştür. Daha 26 yaşında olan ka dının doğurduğu çocukların hepsinin de normal siklette bulundukları görül- müştür. Resmimiz karı kocayı bir ara- da göstermektedir. Birbirlerine benzeyen iki kız kardeşin garip hikâyesi Çekoslovakyanın Kenzmark köyün- de geçenlerde bir hâdise oldu. Köyün zenginlerinden birinin Yedrudi ve An- na isminde iki kızı vardır ki, birbirinin tamamen aynıdır. Bunlardan Yedrudi köy zenginlerinden birinin Hans is - mindeki oğlile nişanlanmış, tam dü - #ün yapılacağı sırada Yedrudi ortadan kaybolmuş. Ailesi kendisini arayacak- Jarına ellerindeki zengin damadı ka - çırmamak istemişler, derhal — Annayı süsleyip püslemişler, damadla beraber gerdeğe sokmuşlardır. Ne damad, ne de ailesi hiç bir şe - yin farkında olmadan aradan üç gün geçince, Yedrudi birdenbire ortaya çı- kıvermiş. Hâdise velvele uyandırmış. Yedru- di göz yaşları dökmeğe başlamış, da - mad Annayı boşamak istemiş, fakat sonunda karısından memnun olduğu - nu itiraf ederek vazgeçmiş. Şimdi mes- ut ve bahtiyar yaşayıp duruyorlarmış. İSTER İNAN İSTER İNANMA! İstanbul belediyesi sokakta idrardan sıkışanların kar- şılarına çıkan ilk köşeye yanaşmalarını yasak etti, bu yasağı dinlemiyenden ceza alacaktır. İstaubul belediyesi bin bir fedakârlık bahasına temiz- lJemiye çalıştığı sokakların kirletilmemesini istemekte haklıdır, fakat İstanbulun meselâ Edirnekapı, Topkapı, İSTER Eyüp gibi öyle semtleri vardır ki, buralarda bir insanın umumi helâdan vazgeçtik, bir cami -helâsı bulabilmesi için en aşağı 20 dakikalık yol yürümesi lâzım gelir. Biz rarda bir eksiklik kuyucu sen; İNAN İSTER buralarda sıkışanın cezadan kurtulması için ne yapma- sı lâzım geldiğinin gösterilmemiş olmasına bakarak ka- bulunduğuna inanıyoruz, fakat ey o- İNANMA! 1 ;|takına düşmüştü. Bu meyanda, Ubeydule, Sözün Kısası ÜUbeydullah E. Talu İ smi, kıyafeti, ahlâkı, zekâsı, sözü. soft beti.. Her şeysi orijinal, hepsi lerlör mizdi. Çehresine baktığınız zaman, ora* da bir Türk. beyinin haşmeti ve bir be* devi şeyhinin vahşi gsaletile beraber bİF frenk asilzadesinin de ince çizgilerini bif arada bulurdunuz. Arapçasını, Mekkeli hayranlıkla dinler, ingilizcesini Okstord doktorları yadırgamaziardı. Senelerct, İsagoci' âlimlerinin kisvesini taşıyan bü âdam, kafasının içini müsbet ilimlerle doldurmuştu. Asrının övündüğü yenilike lerden hiçbir tanesine bigüne değildi Dünya evine girmemiş, ilim âlemine dak mıştı. Çocukları, kitablarıydı. Doyulme. yan sohbetini dünya görgüsile kıymet“ lendirmişti. Zulmünden, tâ Amerikalarık kadar kaçlığı Abdülhamid zamanı müs* tesna, her devre kadrini bildirdi; herke* se kendini sevdirdi. Şüunu âlemle istihtii &der gibi duran gözlerinin içi güler, dü4 daklarının kıvrımlarından daimi bir tef bessüm bulundururdu. Balkan harbinifii kara günlerinde, birlikte mahbus t ğımız Bekirağa bölüğünde, sarsılmayafı! ümidi, solmayan tebessümü, tükenmiyeti nüktelerile maneviyatımızı yükseltmiştle Mütevazı, hattâ alçak gönüllü dencı kadar mütevazı olduğu halde, hal ve tavs| rile, karşısındakilere sonsuz hürmet tek kin ederdi. O derecede ki, yeğeni, eskil Adliye Vekili Mahmud Esad Bozkurk dahi, onun huzurunda sigara içmiyecek kadar saygı gösterirdi. Abdülhak Hâmidle, aralarında çok sI4 kı, çok samimi dostluk rabıtaları vardik Kardeşten daha ileri sevişirlerdi. Ölüs münden biraz evvel, üstadı âzâm, sankdi dünyadan ayrılacağı içine doğmuş gibir bütün âşinalarını blirer defa ziyaret me* lah Efendiye de gitti. Ubeydullah Efeie. di, misafir bulunduğu evin üst katındâ * oturuyordu. Hâmid ona kadar çıkamadIe O da, aşağıya inemedi. İstedikleri gibi görüşemediler. Hâmid, bu ziyaretini bana bizzat hi kâye ederken: — Dün, Ubeydullaha gittim.. Görü$” tüm amma, konuşamadım.. demişti. yukarıda, ben aşağıda, ne o benim dedi* Bimi anladı, ne de hen onun söyledikle” rini işittim.. Ve birâz durduktan sonra, ilâve — €İ* mişti: 4 — Fakat buna rağmen, ruhlarımız g” laştı! Dündenberi, Ubeydullah Bfendi, GJ sevdiği üstadı âzüma mücavirdır. Oradtı şimdi doya, doya, tahassürlerini gideri” yorlar. Allah her ikisino de gani rahmet eylesin! bemeenseceneni Çatalca mektepleri tamir ettirilecek Ğ Çatalca kazasina tâbi köylerdeki P okulların tamiri için nafra müdürlüğüt” ce tanzim olunan projeler idarci hU*'U siye bütçesinden tahsisat tefrik edi için belediye riyasetine gönderilmiş Belediye mühendisleri mahallen kikat yapacaklar ve muktazi e ders zamanı gelmeden — evvel hlüfnr' cektir. Dün hava açık geçti Dün hava üumumiyet itibarile geçmiştir. Hararet detecesi asgari 20 olarak kaydedil- miştır. Rüzgâr poyrazdan sani - yede 11 metre sür'atle esmiş, ha- va tezyiki 760 a yükselmiştir. Dün son Üç gün gibi rutubet derecesi yüksek! B İkindi Yataı

Bu sayıdan diğer sayfalar: