21 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

21 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÖON POSTA | tüçük hikaye ükül| Zehirli baklava Eski mahalle mektebi hocalarından Hüsamettin Efendi iyi kalpli ve ayni za- Manda kurnaz bir adamdı. Bir gün talebeden Yavuz, hocaya bir tepsi baklava getirmişti. Ders - bit Paydost zamanı gelmiş, çocuklar evlere dağılmıştı. Hüsamettin Efendi, tam bak- Vayı evine götürmeğe hazırlandığı bir fırada mektebe ansızın bir kadıt geldi Ve hocaya: — Aman efendi hazretleri yetiş, kocam $ok hasta, seni görmek istiyor. deyince hoca baklavayı evine götürmeğe vakit lamamış, kaldırıp mektebin dolabına iştu. Fakat, mektebin kalfası «Kel ten yer diye şüphelenerek derhal isini çağırdı: — Aliş, hani ben geçenlerde şu bak- yı getiren çocuğa birkaç tokat at- Müştim ya, annesine söylemiş. Kadın da Bana bir tepsi baklava yaprp göndermiş. “Oca bunu yesin de ölsün ve oğlumu Yİ Öğrensin demiş. Ben işi anla- Gim ve yemiyerek dolaba koydum. imdi biraz gidiyorum. Sakın onu ye- Miyesin. Sonra ölürsün! Âliş bunun bir desise olduğunu anla- TMaş, Lâkin hiç renk vermiye — Ne münasebet hoca efen olur mMu? L Talebe dağıldıktan sonra Kel Aliş her damanki gibi mektepşe kaldı. Ulak te- temizlikler yaptı. Hocama çekme- ndek! sedef saplı kalemtrapı gördü, Nu aldı. Doğruca bakkala koştu: x Bunu verecek olursam ne kadar sir- * içerim! iYe sordu. oli 1, kalemtraşın kıymetlic bir şey Uğunu görünce mâgl—ı fiçinin Müsluğuna dayı ve a N kadar iç, dedi. Kurnazlıkta Hü: 'ettin Rfendidem baskın olan Aliş, ya- kilo kadar sirke ile midesini cilâlan- İK fan sonra koşa koşa mektebe ge- dolabın kapağını açıp baklavanım H Beçti ve hepsini yiyip bitirdi. OCca mektebe döndüğü zaman ilk işi hnı:"yı yoklamak oldu. Baklavamıa 'de yeller esiyordu. Aliş ortalığı süpürüyor, hiçbir şey ol- ho,mıı: pf[ihi davranıyordu. Zavallı hoca, SİYİ eline alıp hemen Aliş! çağır- B Ve baklavanmn'ne öuğünü sordu. H;Ğ olacak efendim. Çekmeceden si- önda î:mmı.şımzı almış, kuyunun ağ- aI omu*ıl;m açıyordum. Birdenbire na- dü mv"d_-îemiyomm. kalemtraş luıyuyg Bbunun __L Şimdi hocam gelırlde beni Yayı l'&ln.d(ıveı. Bari şu zehirli bakla- _eyğ’m ı n © kadar ölü- dedim. Lâkin ne yazık k. öle- Biga » bakınız hâlâ yaşıyorum işte!,.. Orta Mektep son sımıf talebesinden ei Mehmet Ali Ayduz yeyim de o gel Bay Nihad zengin bir adam değildi. Böyle olmakla beraber bir ev sahibi ola- bilmek için her şeyinden kısmış, biraz para toplamıştı. Şehrin uzak bir yerinde ufak bir ev buldu. Ev sahibi evine iki bin lira istiyordu. İçindeki bazı eşyayı da Bay Nihada verecekti. Öyle amma Bay Nihadın ancak bin yedi yüz Hrası vardı. Üç yüz liraya daha lüzum vardı ki bu parayı bulamıyordu. Ev sahibi bir çare düşündü: — Pekâlâ, dedi, siz bana bin yedi yüz lirayı verin, eve girin. Üç yüz lirayı taksitle ödersiniz. Bay Nihat buna çok sevindi, ev sahibi bir mükavele yaptı. Bay Nihad 1700 li Yayı verdi. Mukaveleyi imzaladı ve eve girdi. Ev sahibi çok kurnaa adamdı. Öyle bir mukavele yapmıştı ki taksitlerden birini bir gün geciktirecek olursa evin sahibi olmak hakkını kaybediyor, evi eski sahibine bırakmaya mecbur - olu- yordu. Kurnaz adamın istediği de oldu. Bay Nihad üçüncü taksiti bir gün gecik- tirdi. Eski ev sahibi hemen ertesi gün geldi. — Buy Nihad, dedi, dostluk başka 3tış- veriş başka, evden çıkıp, evi bana bırak- — Tabil eşyamı da. — Tabil, yalnız kendime aid olan eş- yayı toplıyabilmem için bir iki saat mü- saade cet. — Ben iyi adamımdır. O kadar zâ- man müsaade ederim. Bay Nihad kızıyor, fakat kızdığını bel- H etmiyordu. Kapıyı kapadığı zaman: — Ben sana gösteririm, dedi, evi elim- den almak değil ya, bir daha evin önün- den bile geçemezsin? — * İlk işi sandalyanın tahtasını çıkarmak oldu. Tahtanın üzerine birçok - çiviler çaktıktan sonra gene yerine koydu. Sön- ra bir kalm tahta buldu. Kalın tahtayı kapının üzerine iğreti olarak — çiviledi. Kapının önündeki döşeme tahtasını sök- belli olmıyacak tarzda gene yerine yerleştirdi. Konsolun gözü- nü çekti. Gözün arka tahtasına iki kar- yola somyası koyduktan sonra gözü ki- lidledi, anahtarını üzerine koydu. İki sa- at te geçmişti. Bay Nihadı evden atmak istiyen eski ev sahibi de göründü. Bay Nihad eline valizini aldı. Kapıdan çıktı. — Ne yapayım, dedi, evdea bu kadar| kalmak bize kısmetmiş. İşte evi gene si- ze bırakıyorum. Güle güle oturun. Öteki kabara kabara cevab verdi: — Hakkım benim. Ne yapalım, muka- veleye riayet etseydin, taksiti gününde verseydin, bu hal başına gelmezdi. Bay Nikad, onun eve doğru giltiğini görünce bir kenara saklandı: — Oh evi geri aldım. Ne iyi, Kapıyı açar Açmaz kapımın üzerine | oldu. Evin eski sahibi de cezasını çekti. maya mecbursun, elimde mukavela var. | Bay Nihadın iğreti olarak çivilediği tah- Taksiti bir gün geciklirmemen lüzımdı. | veese Bay Nihad rica etti, yalvardı. Öteki bir türlü yumuşamıyordu. Tabii böyle yapacaktı. Onun bütün arzusu esasen eski evine sahib olmak ve Bay Nihaddan aldığı paraların da üstüne yatmaktı. Bay Nihad: — Peki, dedi, evini sana bırakırım, StrreseasasesesseRARAAAA AAA AAA AA AAA AAA AAA AsAAAAARARA Yeni Bilmecemiz Çölde deveye bin- Biden "V"_J:txnı Ğîk,,î.“ğî ! Yapan ressam TOK Üma bir ressati- Miş Serek çocuğu, Serek deveciyi — Tes- Me bakan — herkesi Tecek bir tarz- Yapmış. Resim da. İYİ olurdu amma, M Tesmi boya- Mtya Üşenmiş, Bu iş Size kaldı demek- * Resmi kesin uy- :“" Etlecek renkler- ha r OYayın, sonra bi- ve Çöderin, bir kişi- Ve bir futbol - topu | Gi iye bir kile çi- | Olat, 'X ç Sta, diğer yüz kis G e Büller yi : SŞi e üzerlerinde Son Pösta yazılı yeni ve kıymetli hediyelerden vereceğiz. Bil. İN Cevaj üddeti ündü Büzeç 'P müddeti on beş gündür. Bilmece zarflarının üzerine bilmecenin L “lede çıktığı tarihi yazmayı unutma yınız. verce HaŞA AAA a Resimli hikâye Korkunç | Meraklı ve faydalı — |» z Alçak inek İ n e v' Amerikada bir çiftlikte «alçak inelir adını — verdiklerii ta düştü ve kafasına Ööyle bir çarpış bir inek vardır. B çarptı ki kafasında bir yumurta kadar ineğin — bacaklarıl şiş hâsıl oldu. 30 santim yükselte — Aman! liğindedir. — Âdcta yerde sürünür gle Demeye vakit bulmadan sökülmüş, bi yürür. Böyle ol N yürür, Böyl y tekrar yerine konulmuş tahtaya bastı ve ayağı tahtaların arasına girdi. Baş, açır- ken şimdi de ayağı acımışl. Kendini sandalyanın üzerine attı. Sandalyaya ©- çok süt veren ineklerden biridir. 24 sae atte verdiği sütün mikdarı on iki litreyâi ktedir. turmasile, kalkması bir oldu. Çiviler ar- Beçinekteğir. kasına batmış, canını çok yakmıştı. Ö- * ü ı rüdü. t nünde duran konsola doğx'ıı yül şeker kımısmı k ran Konsolun anahtarını çevirdi. -Anahtarı K çevirince konsolun gözü, arkasındaki urbığal.ır Havaiü adalarında çok fazla mikdavda) şeker kamışı zira- ati yapılır. Şeker kamışına ârız olan bazı böcekler var. dır ki bunları tah. rib eder. Ameri- kalı bir tabiat âlimi bu böceklerle mü4ş eadele yolunu aramış ve nihayet bir ça« re bulmuştur. Sandıkları içerisinde biz mikdar iri kara kürbağalar getirtmiş ve bunları salıvermiştir. Kurbağalar az xa« manda üremişlerdir. ve o kadar çoğal mışlardır ki bugün sayıları milyonları geçmiştir. Âlim böceklerle mücadelede muvaffak olmuştur. Kurbağalar şeker kamışlarına ârız olan böcekleri mah«< vetmişlerdir. Fakat © civar oturulmaz hale gelmiştir. Çünkü kurbağalar o kas dar fazla ses çıkarmakta imişler ki bu sese tahammü! etmek imkânı olmuyor- muş. yayların tesirile bir fırlayış fırladı, kar- nına bir vuruş vurdu 'ki geriye sıçramak istedi, sıçrayamadı. Alnı konsolun üzz- rine hızla çarplı ve yere yuvarlandı. Bir zaman yerde baygın yattı. Kendine ge- lir gelmez de ilk işi evden kaçmak oldu. Kapıdan çıkarken Bay Nihadla karşı- Taştı. Bay Nihad onun haline gülmekten kendini alamadı. Sordu: — Evinizden memnun olmadınız mı? — İstemem, ben böyle ev islemem.. Se- nin olsun. Bay Nihad: — Mademki bana veriyorsun pekl! Deyip eve girdi. * Evi yerleştirdi. Bir koltuğa oturup çu- buğunu yaktı: — Oh, dedi, ev ariık tamamile benim ——— —— —— — — — Keçi sakalından halı” istilade edilir.Bun. dan gayri sokalın- iAEZİE fade edenlec var- mış. Keçi sakalını > h dokumak için kullanıyorlarmış. Sırt keçi sakalından dokunan halılar * e “malalduklarını da söylemek lâzımdır. akersese srrrrerrererecA Keçinin, tüyünden, etinden, sütünden dan da ayrica isti- bir cins nadide ha- — <adllkzim: 14 / çok güzel oluyormuş. Ammu pahalıya .a . hikâyeden kim korktu? Salim amca .o akq_.unı korkunç bir hikâ ye anlatmıştı. Salim amcayı çoluk çocuk hepsi dinlemişlerdi. O onların korkarak kendilerini dinlediğini gördükçe zevk alıyordu. Hikâyeyi bitindikten sonra kalktı, onu kapıya kadar teşyi etti. Veda etti. Evk nip yolunu tuttu. Yolda giderken içinde bir korku hıss! | — Kapı çalındı, acaba bu saatte kim vardı. Kendi anlattığı hikâyo aklına geldikçe tüyleri diken diken oluyordu. — Gelen benim Salim amca, size an gelir. Postacı desem değil, Salim amca desem o da gideli epey oldu, bır daha dönmez, Tattığım korkünç hikâye beni de kor- kuttu. Bu gece evde yalnız kalmaya korkuyorum. Müsaade ederseniz bu- Ginüle ÖĞELĞÜİ masına rağmen em — veiz sifle. SAĞ KO T ĞĞ İr SA W R A İi n

Bu sayıdan diğer sayfalar: