22 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Denizlerin Makyâveli - Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu İngilizlerin en güzel yük vapurlarından birisile karşılaşmış bulunuyorduk. Mavi baca şirketinin Troilus vapuru Emdene lâyik bir avdı Bir av hatırası Yazan: N M. Ş «Fikentscher» ise ne kaptanın plânı- mın, ne de benim dalaveremin farkına varmamış olduğundan kendisine sunu- lan viskileri cesaretle midesine indiri- yordu. Kamarada bu delikanlının üstüste Üç kadeh viskiyi yuvarladığını görünce oğlanın yakında buluta döneceğini an- im ve biraz hava almasını ve İsti - Tahat etmesini temin için: — Bu gece vardiyayı ben alacağım. Yalnız siz saat beşe doğru kumanda öprüsüne gelirsiniz. Vardiyayı tes - lim ederim... Saat beşe geldi, 5.05 oldu, 5.10 oldu, Bihayet 5,15 oldu; lâkin genç mülâzim ortada yoktu. Genç muavinimi uyan- dırmak için aşağıya bir nefer gönder dim ve biraz sonra saçları sırsıklam, gözleri mahmur bir genç deniz sübayı Tşımda arzı endam ediyordu. Zavallı çocuk lâyıkile ayılabilmek i- Çin başını suya daldırmak mecburiye. tinde kalmıştı, Ayakta müşkülâtla du- o gözleri balık gözüne benziyor- hu, Anlaşılan İngiliz kaplanmın ikram #ltiği viskiler zan ve tahminimden fa7- kuvvetli idiler. Sikentecher acınacak halini mazur Böstermek için olacak: — Kumandan, dedi, İngiliz kaptanı İle bir kaç kadeh viski içtim, sonra Puşum ve ait tarafin bilmiyorum. n bu İngiliz kaptanı viskiye uyku i Si karıştırmış olmasın... Zavallı delikanlı! Çin sularında emek Si i tarafından ikram edil mey sa? Viskisini yuvarlamak ve haz- â etmek için insanın sağlam yapılı bir «İZ kurdu olması lâzım geldiğini hi anlıyamamıştı ve kabahati kendi €ğil içkiye buluyordu. d O gün «Klan Grande ın hamulesin- ©n bir kısmı ile mürettebatını «Marko- Mania, ya naklettik ve vapuru batırdık Ve biraz sonra da acaib bir tekne ile kar- #ılaştık. Meğer bu «Tasmania» ya giden ir İngiliz tarak gemisi imiş. Bu tuhaf tekne görüldüğü zaman ben larda köprüsünde Fon Müllerle ko- Uşuyordum, İlk önce onu bir muhrib Zannettim lâkin büyük dürbinle bakın- ünun tarak gemisi olduğunu hay” Yetle gördüm. Hava sertce ve hatırı sa bir de- DİZ vardı. Pilikamla tarak gemisine yak Iğum zaman bunun güvertesi ıslak duğundan filikadan atlarken ayağım Ydı ve düştüm. Yaş siniz ki şişkolaf düşerlerse mut. adam akıllı düşerler. Benim de dü- ri topuklarıma varıncaya kadar her “m zangırdadı ve sarsıldı. Tarak gemisinin kaptanı ve mürette- tt bizi tıpkı bir dost karşılar gibi kar- lar. Saatte ancak altı mil yol ya- ör Ve mütemadiyen yalpa eden bu iy günlerce sürüklenmek herifle- canına tâk etmiş olsa gerekti. ku; aPlan, teknesinde hamlesinin meb olduğunu ve her ne istersek bulabi” imizi söyledikten sonra: bir «Emden» kruvazöründensiniz de- mi? Mükemmel, Sizinle karşılaşmış Wz içi ü zduğu Böy için teessür duyduğumu sevi ne di ol Yecek: değilim. Bu yüzen tabutu Ve idare etmek hiç de hoş bir şey ii doğrusu.,. Sonra İngilterede üc. erimizi peşin almış olduğumuzdan Tağın batırılması bize vizgelir!,., İ Bu mi tekneden kurtulmak is- 'esinde İngiliz kaptanı yerden göğe adar haklı idi. Biz kendisine rastgel- KMİZ zaman tamam dört aydanberi , bulunuyormuş. Toplarımızdan a, DİM iki mermisile tarak denizin in boyladı. > © hâlâ hugün «Tasmaniaz ya İngil- be gönderilmiş başka bir tarak ge- iü i bulunup bulunmadığını merak & Tim, Hamşayr kruvazörüne bir aeja daha te sadüj ettik, hem de bu sejer refaxatinde Empress Of Russla isirli muavin kruvazör de vardı Bir kaç gün arka arkaya avsız kaldık ve bir sabah kumandan kamarasında çalışıyordum. Sast dokuza doğru Fon «Müller» kumanda köprüsünden inerek kamaraya girdi ve: — Lauterbah, dedi, ne oluyoruz? Ta. lihimiz döndü gali! . Acaba bugün de bir ava rasilamıyacak mıyız? Önümde açık duran haritanın üzerin- de bir noktaya parmağımı bastım ve: — Kumandan, dedim, kırk mil kadar daha yukarıya yükselelim ve (Silân - Bombay) deniz geçidi üzerinde bulun- mıya gayret edelim, z — Muvafık!.., İki saat sonra vardiyada bulunan ts 1assud £ leri ufukta bir duman gi ründüğünü “haber verdiler, Hemen bu — Kumandan, İngilizlerin en güzel yük vapurlarından birisile karşılaşmış bulunuyoruz. «Mavi Baca» şirketinin «Troilus» vapuru... «Emdens e lâyık bir av doğrusu!... Vapuru yakaladık ve içinde (9000) ton kauçuk ve bin ton kadar bakır bu” Junduğunu gördük. Vapurun güvertesine ayak bastığım zaman vapurun süvarisini ve mürelte- batını çıkınları elde gemiyi terketmeğe hazır bir vaziyette buldum ve şaşırıp kaldım. Gemide bulunan bir kaç yolcu ise gözlerinin önünde cereyan eden bu sahneye hayretle bakıyorlar, bunu bir şaka telâkki ediyorlardı. Vapurun süvarisi başile tayfasını i- y et ederek; — Bunlardan çoğu, dedi, bir ay ka- dumanın üzerine saldırdık. Fon «Mül-|dar evvel batırmış olduğunuz «Ribera» ler» bana bu vapur hakkında ne dü-| vapurunun mürettebatından imişler. şündüğümü sordu. Cevab verdim: İstanbul Üniversitesi Arttırma, Eksiltme ve | Pazarlık Komisyonu İlânları Kruvazörü görür görmez birbirlerine: (Arkesi var) SERER MER İşin özü Keşif bedeli Muvakkat teminat İhalesi Lira Lira Haseki hastanesinde tedavi 7485 paviyonu inşaatı 124687 92 saat 15 de Gureba hastanesinde nisa iye pavyonu tamirau ve 6005 operasyon kısmı inşası 95092 57 saat 16 da, 1 — Bu işe ait şartnameler ve evrak şunlardır; A ) Eksiltme şarinamesi. B ) Mukavele projesi. C ) Bayındırlık işien genel şartnamesi, D ) Hususi şartname, E) Keğif cedveli, silsilei fiyat cedveli, metraj cedveli. FP ) Proje. Tüfeklere sarılarak bu ürkmüş İstanbulda böyle bir kış görülmüş değil- di. Dondan taşlar çatlıyordu. Üç arka - daş tenha bir gazinonun masasında pi- nekliyorduk. Günün gazeteleti okunmuş, önümüzdeki çay fincanları soğuyalı saat» ler geçmişti. Aramızdaki meşhur avcı Ce- | vat dişardaki kar fırtınasına bakarak | başını sallıyor ve kimbilir neler düşünü- yordu... Geniş bir esnemeden sonra: — 'Tam av havası değil mi? -dedim- Cevat garip bir gülümseyişle cevap ver- di; — Öyle.. tam havası. fakat beni sar- mıyor.. artık avcılık beni çekmiyor!. — Tuhaf! Sen ki müthiş bir ihtirasla ava düşkün bir insandın! Şimdi avcılığa karşı takındığın bu kayıtsizlik meden ileri geliyor? Yoksa büyük bir tehlike mi gözünü yıldırdı. ? Cevat izzeti nefsine dökunulmuş gibi omuzlarını silkerek: — Yok canım! -dedi- avcılıkta tehlike olmasa zaten onun ne zevki, ne ihtirası ki”! Tahmin ettiğin gibi değil. İçimde yavaşça kıpırdayan tecessüs uyuşukluğumu geçirmişti. Hem bu kas- vetli saatleri nasıl geçirmeli? Cevat bi- ze pekâlâ heyecanlı bir av hikâyesi an- latabilirdi. O halde anlatsana bize... Niçin av- cılık artık seni çekmiyor? Hem seni tatlı tath dinler hem de vakit geçiririz. kalır Cevat mütereddit bakışlarla yüzümüze | baktıktan sonra: — Öyle derin bir tecessüs ve ümitle| yüzüme bakmayınız. Afrika ormanla - rında boğa yılanlarile, aslanlarla geçir- 29437 perşembe günü İdiğim maceralara hazırlanmayınız. size anlatacağım “hikâye tüyler ürpertici bir sergüzeşt değildir. Belki bunu dinledik- 29087 perşembe günü İten sonra nazarlarınızda yufka yürekli bir genç kız gibi kalacağım.. ne derseniz deyiniz. işte söyliyeceğim hatıra, beni; benim gibi, yaralı bir kaplanın yüreğine kılı kıpırdamadan biçağını saldırmış ce- sur ve tok yürekli bir avcıyı bu ihtira - sından uzaklaştırdı! Her İmsan, iptidai insiyaklafile; yani kendi şabsi, kendi menfaati, nihayet zev- kuşlara nişan almağa başladık vel, hatırlayor musunuz? Kış birdenbire bastırmıştı. Ben de derhal hazırlığımı gös rerek Çekmece köyünün ilerisinde kü çük bir çiftlikte oturan akrabam Ferhas dın yanına koştum. Bekâr yaşayan güçlü kuvvetli akrabam benim gibi ki avcı idi. Trenden inince onun yo gönderdiği bir araba beni çiftliğe ulaş» tırdı. Korkunç kış günü! daha güneş bat- madan barometre sıfırdan aşağı dokuzu gösteriyordu. Ferhat beni görünce 50 « ğukkanlı meşrebine rağmen boynuma atıldı. Gece saat üçte bataklığın nihaye- tindeki gölde fevkalâde bir av tertip et- tiğini söyledi. Sıcak bir yemek odasında av hikâyes leri anlatarak karnımızı doyurduktan sonra yalak odalarına çekilerek derhal derin bir uykuya daldık. Saat üçte beni kaldırdılar. Aşağı inins ce Ferhadı bir ayı postuna bürünerek hazırlanmış buldum. Bana da kalın des riden bir pülto giydirdiler. İkişer fincan İ sıcak enin üzerine bir kaç kadeh , konyak yuvarlayarak yola çıktık. Yani- mızda çifliğin bekçisi Osman ağa ile Coşkunia Kuzgun isimlerinde iki enfes tazı köpek vardı. Kalın yün çuraplarla sarılı ayaklarımız kayarak bataklığın ke» barına geldik. Bataklık baştanbaşa don- muştü, Üzerindeki sazlar ve kamışlar kıs pırdamıyorlardı. Bütün yeryüzü derin ve sonsuz bir ölü sükütuna dalgındı, sanki dünyanın kalbi durmuştu. Gökten üzerimize abanan soğuk bizi altında bos ğacak gibi katı ve bunaltıcı idi, Kalın postlarımızın allında neles ala- muyorduk, etrafta canlı bir kıpırdanışda yoktu. Kimbilir kurtlar ve kuşlar hangi kovuklarda. sinmişlerdi. Bir müddet bekledik, ay solgun, buru- şuk ve titrek yüzile ihtiyar bir filozof gibi, sazların altında simsiyah esrarlı bir derinlikle donmuş, geniş bataklığa bakte yordu. Bataklıklar!?. Bilmem ki siz de bataklıklardan benim gibi ürker ve kuş- kulanır mısınız? Onların koyu derinlik» leri ne meçhul ve esrarengizdir. Hışıl « dayan sazların altında uyuyan bu katan« İsteyenler bu şartnamelerden Tedavi Kliniği projesini 7 lira, Kadın ve Doğum İki için kan dökücü vahşetile doğar. Ben | ik koyu suar!!,. Dünyada ilk bayat bir projelerini ise beş lira bedel ile Üni 2 — Yukarıda yazılı iki iş ayrı ay ihale edilecektir. rte Rektörlüğünden alabilirler, de tabii öyle doğdum... Medeniyetin üs- İ avuç kara balçıktan fışkırmış bir muams kapah zarfla Üniversit Rektörlüğünde | tün körü süsleyip örttüğü sahte his, te -)ma değil midir? 3 — Eksiltmeye girebilmek için muvakkat teminattan bâşka Bayındırlık Ba- kanlığından alınmış 1437 senesine a't müteahhitlik vesikasile beraber bir defa |” R da 100 bin liralık bina inşaatı taahhüdünü iyi surette ikmal ettiğine dair vesika | Ki korkunç bir vahşidir. verecektir. ğe 'Teklif mektupları ihale saatinden bir saat evveline kadar Üniversite Rektörlüğüne makbuz mukabilinde verilmiş olmalıdır . Sr $ — Posta ile gönderilecek mektupların nihayet İhale saatine kadar gelmiş benliğimize ulaştıran bu müfteris ihti- olması ve dış zarflarının mühür mumu ile iyice kapatılmış olması şarttır. Pos- tada olacak gecikmeler kabul edilmez. (5080) İstanbul Limanı Sahil sıhhiye merkezi Satınalma Komisyonundan; Deniz nakil vasıtaları için 75 kalem eşya kapalı zar? usulü ile satın alınacaktır. 1. — Tahmin bedeli 5356 liradır. 2. — Adı geçen malzeme için şartnameler merkezimiz Jevazımından parasız alınır. 3. — Eksiltme kapalı zarf usulü ile 31 Ağustos salı günü saat on beşte Gala tada Kara Mustafa paşı sokağında mezkür merkez satınalma yapılacaktır, komisyonunda 4, — Muvakkat teminat parası (401) lira (70) kuruştur. 5. - on dörde kad silimeye giremezler. Eksilimeğe girecek olanlar kapalı zarf usulü ile teklif mektuplarını saat komisyona mühürlü olarak vermeleri şarttır. Aksi takdirde ek- fekkür ve hak gibi zinetlerin altında çi- ril çıplak dişarı uğramağa ber zaman hazır olan hakiki benliğimiz emin olunuz Kanlı bir av.. kanlarla mülemma bir hayvan cesedi. nihayet ellerimizi bula- yan kıpkızıl kan lekeleri... Bizi iptidai rasa avcılık diyor, bu işi de medeniyet kitabına uyduruyoruz... Dayanamadım müstehzi bir gülüşle sözünü kestim: — Sen tevekkeli avcılıktan vazgeçme mişsin! Sen bir filozof olmuşsun ayol! Gözlerini derin bir teessür koyulaştı- rarak: — Ne hakkımız var? -dedi-Hattâ bir karıncayı, bir pireyi bile öldürmeğe ne hakkımız var? -daldı tekrar başını kaldı. rarak- ne ise -diye devam etti- felsefeyi bırakalım da hikâyeye gelelim: Bundan üç sene evveline gelinceye kadar ben de şuursuz bir âvcı idim. Tüfeğimin önüne tesadüf eden bu kabahatsız mahlüklara aman vermiyecek kadar iptida benliği. me ve onun yılmöz iradesine sahiptim. 8. — Eksiltmeye gireceklerin 1937 senesi ticaret odası vesikâlarını teminat İlHer sene ava Çıkar yüzler ve yüzlerce makbuzu ile birlikte vermeleri lâzımdır. (5142) hayvan vururdum... Bundan üç sene ev- Soğuk keskin bir testere gibi yüzümü- zü ve boğazımızdan içeri girerek ciğer lerimizi donduruyordu. Tok bir sesle ök- sürmeğe başlamıştım. Ferhat derhal Os- man ağaya ateş yakmasını emretti. On dakika sonra dev gibi çiftlik bekçisi ko. pardığı kamışlardan koca bir yığın yapa» rak ateşledi. Oh! Işık ve hararet!, Hares ketsiz kalan vücutlarımız derhal canlan- mıştı. Çoşkunla Kuzgun da ölüm *ehli- kesinden kurtulduğumuzu hissetmişler, gölgeler! donmuş bataklığın siyah ayna sında uzânıp kısalarak ateşin etrafında garip bir sevinçle dolaşıyorlard. o Alev sütunu; mütekâsif havanın içinde bi? cehennem kulesi gibi yükselmiş sarı bir şafakla ağaran soğuk güne meydan oku- yordu. Hepimiz hayata avdet etmenin zevkini tatmıştık. Birdenbire ateş kuru bir ağaca sirayet etti. çatır çatır tutuşan ağaçtan bir telâş ve çığlıklı kanat darbe- leri etrafı bürüdü. Yersiz kalan bir sürü kuş soğuk havaya şaşkın şaşkın dağılmış- t. Bir melce araştırıyorlardı. Biraz ev- vel ölüm korkusuna sinen bizler tehlike den kurtulmuş öldürücü vahşetimize ka- vuşmuştuk. “Artık istediğimiz kadar ök (Devami 11 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: