29 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Küçük Şeyler Yazan: Muhittin Birgen akın zamanlara kadar demir- yollarımızda geceliyecek olur- sanız - hattâ bazan da gündüz - dehşedh bir tahtakurusu hücumuna — uğ; Geçen sene bunu bir kere de Son Ga yazmıştım. O zamandanberi bir h: seyahat ettiğim halde tahtakurusunâ b tesadüf etmedim; demek ki vagonlar 'L-ı mizlenmiştir. Fakat, bizim vapurlarımıza binip te, gece, burnunun üstünde dolaşan biz has mam böceğinin gıdıklayıcı ziyaretinden tiksinerek uygumuyan — yolcu, —meşhur İdarej Mahsusa zamanındanberi — görül- müş değildir. Vagonda tahtakurusu, va- purda hamam böceği... Halbuk, biz memleketimize turist celbetmek - için türlü türlü proje yaparız. Vagonl, z * inşallah - artık tahtakurusundan kat'i surette kurltulmuştur; fakat, vapurların hamam böceğinden ne zaman kurtulaca- ğamızı tahmin etmek güçtür. * Bir gün bir vapurun alâkadar memu- Tuna bu hamam böceklerinden nasıl kur- tulunabileceğini sormuştum. Bana çu cevabı verdi: — Aman, beyim, neler yapmıyoruz ki . Malüma ya sıcak ve rütubet, bunlar gene hâsıl oluyorlar! Bu zata göre böcek sıcakla rütubetin ittihadından kendi kendisine hâsıl olmâk Tâzım geliyordu. Halbuki sıcakla rütubet dünyanın her vapurunda vardır; ne za- man medeni milletlerin vaourlarına bin- dimse ne hamam böceği, ne de böcek tamamı gördüm. Bana <neler yapmıyo- ruz ki...» diye her şeyin yapıldığını söy« liyen memura o zaman şu cevabı. ver- miştim: — Evet, belki her şeyi yapıyorsunuz, fakat, vapuru böceklerden temizliyecek şey yapmıyorsunuz! Rütubetle sıcaktan değil, kendisine mahsus bir üreme kanunundan doğan bu böceğin kökünü temizliyecek usulü Avrupalılar mükemmelen bilirler. Hattâ bunu bizim memleketin temizliğe me- raklı insanları da bilirler. Deniz yolları idaresinin bunu öğrenip tatbik etmemesi ve vapurları bu çirkin manzaralı haşe- reden kurtarmaması sadece ayıptır, baş- ka bir şey değil! Bu hakikati böyle açık- ça söylüyorsam idare beni affetsin. Mak- sadım, medeni bir millete mahsus - bir vapur temizliğini temin için sinirleri ha- rekete getirmektir. * 'Türkiyede demiryolu kültürünü Al. manlara borçlu olduğumuzu — söylemek bir vazifedir. İngilizlerin Aydın hatları, Fransızların İ. K. T. lerine kalsaydık, devlet demiryolları dünyanın en kötü demiryolları olurdu. Halbuki, biz örnek olarak elimize Anadolu ve Bağdad de- miryollarını aldık ve bu sayede İ. K. T. den ve Ottaman Railvay'dan çok daha temiz ve muntazam bir demiryolu şebe- kesine sahib olduk. Fakat, itiraf etmeliyiz ki,eski Anadu- lu demiryollarındaki intizam ve temizlik bizim devlet demiryollarımızda da yı tur. Bunun sebebi de demiryollarımızın temizliği itinada gösterdiği küsur değil- dir. Bilâkis şimdi katarlarda bir de sü- pürgeci bulunuyor. Sebeb, yolcuyu te- miz olmaya mecbur eden nizamların gev- şeyişidir. Meselâ, tren giderken vagonda, sula- rını akıtarak ve çekirdeklerini yerlere saçarak, hattâ bu arada sizin elbisenize de leke yaparak kârpuz yemeğe teşeb- büs eden yolcu, Anadolu demiryolları devrinde derhal cezaya uğrardı. Şimdi bu usul yoktur. Gene meselâ, herhangi bir yolcunun akşam Üzeri bizim kompartimanı bir meyhaneye çevirmeğe ne hakkı vardır? — Efendim, bir kadeh te siz buyuru- nuz... Seyahatte içmek lâzımdır; insan | hem iyi uyur, hem de, maazallah, hanlar | lığa yakalanmaz! Bazı adamları hatalhı bir yola girmiy: sobat etmiye sevkeden şey ekseriya düşünülmeden söylen- mış bir söz, tartılmadan verilmiş bir karar, bilhassa çeki - Nilecek yabancıların önünde ilöri sürülmüş bir mütaleadır. Bir defa böyle yapınca artık kendirnizi yanır, bile bile hata ederiz. Dört kişinin Kullandığı İngilterede plâj modalarının yanı | başında bir de bısikletle gezmek mo - dası çıktı. Yalnız bunlar şimdiye kadar olduğu gibi ferdi değil, cem"i olarak ya pılmakta, açıkgöz fabrikalardan birinin icat ettiği üçüzlü, dördüzlü bısikletler gün geçtikçe revaç bulmaktadır. Maksim Gorkinin kaplumbağası bulundu Geçenlerde Palermo civarında Koçel- huda balıkçılar denizden 89 kilo ağırlı « gında koskoca bir kaplumbağa çıkardı- lar, Kaplumbağanın üzerinde rusça bir takım kelimeler olduğu görülünce, der - hal rusça bilen biri aranıp okutuldu. Kap- lumbağanın sırtında şu kelimeler var - di: «— 1 mayıs 1922 de Kkaplumbağamı ser- best bıraktım. ıtırlılı 52 kilodur. Sar - delya balığı yer.> Altında da meşhur bir imza: Maksim Garki... Meşhur Rus edibi 1922 de Kapride te- davide iken bu kaplumbağayı beslemiş, sonra salıvermiştir. " . Paris sergisini kaç kişi ziyaret etti? Paris beynelmilel sergisi devam e- diyor, İstatistikler serginin şimdiye ka- dar ancak 10 milyon kişi tarafından zi- yaret edildiğini tesbit ettiler, Tanmine | göre kapanıncıya kadar bu mikta. ancak | 22 milyona çıkabilecekmiş, Fransızlar bu l rakama bakarak iç çekiyorlar. kü | 1889 sergisini $8 milyon, 1900 sergi: 39 milyon, 1931 müstemleke sergisini de 38 milyon insan ziyaret etmiştir. Aradaki fark pek dehşetli olmamasına mukab'i, masraf bakımından yekün çok kabarık - tır. Çünkü şimdiki sergiye sarfedilen pa- ra 1900 sergisine sarfedilen paranın iç mislidir! — ISTER İNAN belki de istemediğimiz, beğenmediğimiz hata'ı bir yolda zincirlenmiş sanır, bir vazıyetta da- İnsa olan mahçup olmamak, sonra gülünç mevkie düş- memek, iaha soönra da kararını geri alacak hale gelmemek için yap, nıyacağfını söylememeli. İka edemiyeceği tehdidi ileri sürmemeli, kendi kuvvetini her zaman için iyi ölçme- lidir. İleri gitmemişken çekilmek kolaydır, kimse görmez. Fakat herkesin gözü önünde verilmiş öyle sözler vardır ki geri alınmaları insana cehennem azabı verir. | HERGON BİR. FIKRA (| s.cdoyo kıpınırsı Eski softalardan biri, yıkılmaya yüz tutmuş evini kiraya vermişti. Kiracı bir gün softaya sokakta rastgeldi: — Aman efendi hazretleri, dedi, ba- na kiraladığınız evin çatısı ikide bir çetırdıyor, Bir dülger gönderip bak- tırsanız, Softa güldü: — Neye korkuyorsunuz, dedi, çatı tesbih çekiyordur. Kiraçı bir an düşündü: — - — Evet, dedi, tesbih' çektiğini bili- yorum. Beni de e hali korkutuyor ya' Günün birinde teszbih çekerken, vecde gelip secdeye kapanırsa halimiz ne olur. l 60 yıllık Gazete müvezzli Londrada gazete müvezzi Hary Kingin bu işe başladığının G0 mcı yıldönümü geçenlerde kutlulanmıştır. King bugün 16 yaşındadır. Ve 16 yaşındanberi Lon - dra sokaklarında gazete satmaktadır. 60 ıncı yıldünümü dolayısile bir çok hedi - yeler alan Londranın bu en eski gazete satıcısı ahali tarafından pek çok sevi! - mektedir. Kendisine, 60 senedenberi en çok ga - zete sattığı günlerin hangisi olduğu so - rTulmuş: <— Bütün hayatımda en çok gazete sattığım günler- sekizinci Edvardın tah - tından çekildiği günler olmuştur» de - miştir. Bir muharrir bir yılda 720 kilometre uzunluğunda yazı yazarmış Hesap meraklısı bir âlim kalem ile İne kadar uzunlukta yazı yazılacağını araştırmış, vardığı şayanı dikkat neti - ce şudur: Bir muharrir dakikada takriben 30 kelime yazarmış. Bu, saatte 1800 keli. ilme eder, Günde sekiz saat çalıştığını kabul edersek günde 14.400 kelime yaz miş olur. 14.400 kelimenin ,uzunluğu 2400 metre olarak tesbit eJıunı.sıır Muhar- | ririn bir senede 300 gün çalıştığı ka - bul edilirse 720 kilametre uzunluğun- da yazı yazmış olur! İSTER İ Tek ayağıle Bütün işlerini Gören çocuk Şu resmini gördüğünüz, yaratılışın ga- rib bir nümünesi olan çocuk, İranda Meşhed divarında Sebrivanda doğmuş. tur. On yaşındadır. Anadan sakat doğ- muştur. Fakir bir köylü allesi olan anne- si babası, onun böyle sakat doğduğunu gördükleri zaman öldürmeğe karar ver- üÜstün çıkmış, çocuğu ellerinden geldiği kadar, yemeyip içmeyip büyütmüşlerdir. Bu çocuğun elleri yoktur. Kolları, dir- seğe kadar ancak 20 santim gelmektedir. Sol bacağı da yoktur. İki yaşında da bir gözü kör olmuştur. Bununla beraber ga- yet akıllı ve eline ayağına çabuktur. Bü- tün işlerini sağ ayağile ve ik! çolak elile görür. Merdivenlerden geke seke çıkar, gene o sağ ayağı ile yemeğini yer, saç- larını tarar, dikişlerini, ipli ayağı ile geçirdiği bususi iğnesile diker. Yazı yazar, babasının sigarasını yakar. Yalnız elbiselerini giyerken biraz zorluk çeker. Dünyanın en zengin memleketi İngiltere dünyanın en zengin ülke- lerinden biri olarak sayılmaktadır. Tu- |tulan istatistiklere göre İngiltere hal- |kı tarafından bir senede tasarruf san - dığına yatırılan pınlırdzn adam başı- na 66 İngiliz lirası düşmektedir. NANMA! mişlerse de, analık ve babalık — şefkati | G Sözün Kısası || Serbest Delilerden : | Koleksiyoncu E. Yala — Kuzum Talu! Senden bir ricam vâf* — Söyle! — Vlu*ıarrır İmseti yakımdan tanırsif değil mi? — Tanırım: ;uıud.ışımdır Ne olmüş!| — Şu mukavvayı al. — Aldık. d — Kenarlarındaki çizgiyi gördün mülğünm — Gördüm. SY — Bunu İmscte ver.. Bu çizgilerdekilt (, taşmamak Şşartile, bana hitaben oralafâ | Biyi t&ba leri bir şey yazsın. — Ne olacak? — Ben, bütün muharrirlerin el yazıl#' İğtiş rile fotoğraflatını topluyorum. Şimdi kadar üç yüz doksan kişiden topladım — Maşallah! Bizde üç yüz doksan Ti harrir olduğunu tahmin etmezdim.. — Fakat ben sade meşhurlarındaf Pög) değil. Kim ki ömründe iki beyit söylür miş, bir tekerleme yazmış ise, onlard da aldım. Meselâ bizim mahallede b bayan Şeküre vardır: Hidrellezde çöml manileri söyler. İşte şu onun el yazısıdIf «Rağa indim incire Yarı vurdum zincire 'Yar bir toprak güveçtir, Ben kalaysız tencerel» — Güzel! — Amma, çok rica ederim Talu! V nutma!. — Olur! tu * — Merhabaaa, iki gözüm!, Gökte ari ken yerde buldum. — Merhaba, azizim! Hayırdır Inşallah — İşin var m? 4| — Neye sordun? — Azıcık benimle şuracığa, Sahaflarl kadar gelir misin? — Ne için? — Bir yazma kur'an gördüm. Sen &i larsın: Esseydi Türabinin mi, yok! Simkeşoğlunun mu? Hele bir gör. — Satın mı alacaksın? — Elbette, Ben şimdi yazma kelâ kadim topluyorum. Tam yirmi bir tati oldu! * — Şu tesbihi gördün mü?. Al, bak b kere.. Horoz'un! — Ne horozu? — Ya! Sen anlamazsın, işte! Bu sab bir yerde buldum, aldım. Hem de uc! Dört liraya. — Ramazana hazırlık mı? — Ne ramazanı be?! Koleksiyon yap yorum. Bende olan tesbihler kimsede yo Yarın, öbürgün binlerce liraya satadi — Allah versin! * Bunlar zararsız delilerdir. Hattâ kel dilerine deli demek te pek doğru oln Manyaktırlar. Fakat keşki her manvs' onlar gibi olsa! eli ——— Köprü üstünde iki otomobil çarp Dün, saat 12 de köprü üzerinde otomobil kazası olmuştur. Şoför Hâdi nin idare ettiği 2671 numaralı otomo bil, şoför Vitalinin idaresindeki 27 numaralı otomobille çarpışmış, netict” de her iki ötomobilin de tamponları t8* | mamen ezilmiştir. rrs!:#!58!#!!55!!!:&'3!3’35&# SŞ TE F BU GÜUNK Hi ÇA Dün hava kapalı ve biraz yağmurl4 | geçti Dün hava tamamen kapalı ve biraz df yağmurlu geçmiştir. Rüzgâr şimaldefi ve saniyede 10 — — j metre sür'atle es- AŞ N miştir. Hararet de. recesi azami 22, asgari 14 santigra- di bulmuştur. Ha- va tazyiki T5T ile 758 arasımda dola- şarak akşama doğru düşmüştür. Güneş SA$ — Öğle 1 124 İkiadi. 15,58 — Akşam 1 1852 Yataı —: 2027 — İmask ; 3.35 Rumi sene 1383 — Arabi sene 1356 Hızır 116 edenlerin belediyeye verdikleri para bir ceza parası değil- dir. Bu olsa olsa verilen bir muaşeret dersinin ucreti ola- bilir. Bir muallim bir şey öğretmek için nasıl ücret alırsa belediye de sokakları balgamlamamak lâzim geldiğini öğ- rettiği için ders ücreti alıyor.» Bu muhakeme şüphe yok ki kabili müdafaadır. Fakat Yürüyüş belinde bulunan bir tramvaya inip binmek ya - saktır, köprünün mühtelif yerlerinde geçit yerleri sar: çİ- vilerle işaret edildi; bu işaretli geçit yerlerinin dışından geçmek yasaktır. Bu yasakları dinlemiyenler görülürse tutulurlar, karakola götürülürler, oruda kendilerinden mu- ayyen bir para ahnır. Burasını öğrendik, biliyoruz. Fakat bu suretle alıman paranın adına acaba ne denilir? Bir mes- lekdaş düşünmüş, şöyle söylüyor: parayı verenlerin bunu böyle telâkki ettiklerine biz inan- « Medeni cemiyet içinde yaşamanın usullerinden gafle: | mıyoruz, son ey okuyucu; “İSTER İNAN iİSTER İNANMA! Diye başlayıp iki saat mütemadiyen kadehleri yuvarladıktan sonra sızıp hu-ı , luyan yolcu medeni dünyanın hangi tre- ninde görülmüştür? Medeniyet âleminde yolculuğun ken- disine mahsus âdâbı vardır. Bu âdâdı memleketimizde de herkese öğretmeli. yiz. Öğretmek için vasıta, bir taraftan vagonların içine levhalar asmak ve bir taraftan da ceza ile teyid edilen bir inzi- —— m —i —a MHi Ho r VP LE K

Bu sayıdan diğer sayfalar: