5 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİZAH: Naşit imtihan oluyor! (Baş tarafı 7 inci sahifede) Behzat — Onları sormuyorum sana, €5- ' ki, ve yeni edipleri soruyorum. Naşit — (Düşünür) bir tane tanıdım. 'Amma çok acemi idi, dedi. Kendine rol Vvermedik. '" Behzat — O da kim? Naşit — Edip isimli birisi aktör olmak istemişti. Onu sormuyor musunuz? Hazım — Öyle değil canım. Naşit — Biliyorum öğle değil, biraz evvel ben ikindiyi kıldım. Hazım — Gene anlamadın.. Edipten maksadımız yani şair, edebiyatçı demek istiyoruz. Naşit — Onları taniyamadım. Tiyatroa- dan çıktığım yok ki görüp konuşayım! Hazım — Canım nasıl tanımazsın, me- selâ Halid Fahriyi tanımaz mısın? Naşit — A o edip mi? Hazım — Edip ya! Naşit — Ben onu Baykuş diye tanırdım. Hattâ bu Şehzadebaşında eskiden — bir Darülbedayi vardı. Oraya bir Baykuş satmıştı. Hemen uğursuzluk girdi ve Da- rülbedayi top attı. Müsahipzade — Meselâ beni tanımaz misin? Naşit — Gözüm ısırıyor, bir yerde gör- müşlüğüm var gibi. Müsahipzade — Hani Aynaroz kadısı. Naşit — Demindenberi ben de düşü - nüyorum. Sahi şimdi hatırladım. Nasıl- sın bakalım kadı efendi. Müsahipzade — Kadı ben değilim, Naşit — Evet evet siz muhzirdiniz. Muhsin — Coğrafyaya ail suâleri de ben soracağım. Moskova nerededir? Naşit — Buradan çıkın, karşıki sokağa sapın, doğru yürüyün., Karşınıza Çukur- çeşme gelir. Sağda bir han vardır. Biraz daha yürüyün tramvay yolunu — görür- sünüz. Muhsin — Tramvay yolunu görece - ğiz de ne olacak? Naşit — İşte Koska orası! Muhsin — Koska demedim, Moskova dedim. Naşit — O senin söylediğin Beyoğlun- dadır. Pastacı dükkanı! Muhsin — Değiştiriyorum, bir başka sual! Yarımada niye derler? rim ada derler, Bedia — Nasılda bildi, aferin sana Na- şit! Naşıt — Bilirim ya, ben daha neler bilirim. Bedia — Neler bilirsin? Naşit — Bir adanın üçte bir parçasına | üçte bir ada, dörtte bir parçasına bir çey- rek ada derler. Bedia — Aferin, dur ben de sorayım? Parise nereden gidilir? Naşit — Beyoğlundın! Bedia — Niye? Naşit — Beyoğluna gidip Parise nere » den gidildiğini sorarsın, orada bilenler vardır, Onlardan öğrenirsin! Muhsin — Dünyada en yuksek dağ hangi dağdır. Naşit — Kafdağı. Muhsin — Kafdağı nerededir? Naşit — Kafdağının nerede olduğunu bilmiyorum amma, bir çok kimsenin bu- runları orada dururmuş. Behzat — Naşidin hesap bilgisini yok « lamadık, buna da lüzum var. Muhsin — Ben hesap bilmem ki, Müsahipzade — Ben de! Bedia — Bir teklifim var. Hazım — Söyle! Bedia — Bizim gişeci Daimi çağıralım, hesaptan ©o imtihan etsin! Muhsin — Çağıralım haydi. (Daimi çağırırlar, Daim gelir), Muhsin — Daim. Naşit — (Daime) ay sen bunun ümyısl mısın? Öyle ise buyurun oturun, onun dayısı bizim de dayımız sayılır. Daim — Dayım, demedi, Daim dedi, Naşit — Daim, diyor ha, tabif insan dayısına daim dayısı der, bir gün dayı, öbür gün amca diyecek değil ya! Muhsin — Daim sen, Naşide hesaba ait sualler sor. Naşit — Ben yokum, Muhsin — O da ne demek? Naşit — O bana daim sual soracark, ben de ona daim cevap vermiye çalışacağım öyle mi? Daim bu böyle giderse başka iş yapacak vakit kalmıyacak! Muhsin — Hayır, adı Daim, Naşit — Adadayım mı dediniz? Yok canım burası Şehzadebaşı. Muhsin — Sana hesap suali soracak 3- |damın adı Daim. Naşit — Ha şunu şöyle söyleseydiniz. | Daim — (Sorar) kesri adi bilir mi - sin? Naşit — Hiç bilmem, adi şeylerden hoşlanmam. Daim — Aşiâri. Naşit — O eskiden vardı, cumhuriyet hükümeti kaldırdı. , i Daim — Neyi? Naşit — Neyi olacak âşarı! ; Daim — Taksim bilir misin? Naşit — Bütün bir adanın yarısına ya- | Naşit — Âlâsını bilirim. Daim — Öyleyse bir misal: Diyelim ki cebinde on beş kuruş var. Naşit — Göz koydun galiba! Daim — Bu on beş kuruşu iki arkada- şın, bir de sen, üçünüz arasında müsavi olarak taksim edeceksiniz, Naşit — Ederiz. Daim — Yap taksimi. Cebinde ne ka- lır? Naşit — On beş kuruş? Daim — On beş kuruş mu kalır, taksim etmedın mi? “SonPoıtı.mnodehltefnkm — Zannederim. — BSenin arkadaşlığından teselli bu- luyor. Sen büyük bir sevab işliyorsun. — Niye sevab diyorsun? Berna çok zarif, çok kibar bir insan; güzel konuş. tuğunu sen de bilirsin. Onunla arka- daşlık etmek zevkli şey... Ablam güldü: — Malüm, dedi, malüm, Bernaya da sorsam senin için aynı şeyleri söyliye- cek... Ablam:n ağzında bir bakla var, dili-' nin altında bir şeyler gizliyor ama, ba- kalım nedir?.. — Ben Bernayı severim doğrusu. — O da seni sever, — Biliyorum, — Ben sizin yerinizde olsam evle- nirdim... — Kısmetimiz çıkınca biz de evlene- ceğiz. — Hayır, ters anlama... Ben senin yerinde olsam Bernaya varırdım, Siz evlenmelisiniz.,, Hayatta ablam beni çok şaşırtmıştır; onun öyle sözlerini dışymxışhım ki ne söyliyeceğimi bilememiş, ağzım dört Yazan: SELXMI İZZET. zımı dört değil, sekiz karış açık birak- fat — Bu nereden aklına geldi Gönül,. — Bunda şaşılacak ne var? — Çok şey var Gönül, daha ne olsun? — Berna ile evlenirsen şaşılacak bir şey mi olur? — Biz birbirimize âşık değiliz ki... Gönül omuz silkti: «Adam sen de...» yaptı: — Mes'ud olmak için aşka lüzum yoktur. ğ — Bunu sen söyleme Gönül, sen ki sevişerek evlendin... — Malüm, malüm ama, hayatta yal- nız aşk işe yaramıyor. Sesi biraz titriyordu, âhengi bulanık- tı. Bunu söylerken gözlerini gözlerim- den sakladı, başını biraz yana çevirdi. İçime bir korku, bir şüphe ğirdi. Acaba Baki ile arasında bir anlaşmamazlık mı vardı?, Biraz telâşlı sordum: , — Ne demek istiyorsun abla? — FHiç,... — Mes'udsun ya?.. Birdenbire sustum, ablamla gözgöze gelmiştik gözlerinde derin bir yeisin kanşaçıkkalmıştLBugünküsözuağ |tini bir kere daha gösteren mükâleme- |dostane beyanattan ayrıca — haberdar . Naşide sıfır atmıştı. Fakat imtihanın so- demek ister gibi elile şöyle bir hareket| iyet, dedim, bir erkek haris olmalıdır. * SON POSTA Türk - Yunan Dostluğunun canlı Bir tezahürü (Baştarafı 1 inci sayfada) zatını ve ÂAtatürkün cevaplarını aynen neşrediyoruz: Ekselâns Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Başkani Yunanistan Başvekili General Me « taksas dost ve müttefik milletin hakkın- daki hayranlığı hudutsuz olan Önderine hürmet ve tazimlerinin arzını benden rica etmiştir. General Metaksas, ayni suretle, a - ziz dostu Başvekil İsmet İnönüne en samimi dostluk selâmlarmın irsalini diledi. Yunanistan ile Türkiyeyi alâ - kadar eden bütün meseleler hakkında mevcut bulunan tam görüş mutabaka- lerde bulunduğu, dostu Türkiye Hari- iciye Vekilinin Atinadan geçmesinden dolayı da general Metaksas memnuniyeti ni ifade etmiştir. Derin tazimlerimle arzederim , Doktor Tevfik Rüştü Aras Doktor Tevfik Rüştü Aras Türkiye Haridyı Vekili Atina Dost ve müttelîk milletin Başve - nim hakkımda ve İsmet İnönü hak « kında size vaki olan beyanatından do- layı pek mütehassis olduğumu bildir - menizi rica ederim, Kük u beyanat telsizle müte - veccnihen vapurda bulunan İsmet Inöî nüne bildirilecektir. Türkiye — Hariciye Vekâleti de bu : i i e K. Atatürk * Atina, 4 (Hususi) — Cenevreye gitmekte olan Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras buradan geçerken Yunan Başvekili ile uzun müddet görüşmüştür. Mülâkat es « nasında, bilhassa, yakında toplana- cak olan ÂAkdeniz devletleri konfe. "Tansında iki hükümetin takip ede- cekleri hattı hareket hakkında mü- zakereler cereyan etmiştir. Konferansta Türkiye ve Yunanista- nın müşterek hareket edecekleri bil - Naşit — Taksim ettim amma cebimden çıkarmadan taksim ettim. Gene on beş kuruş benim cebimde kaldı. İmtihan bitmişti. İmtihanda numara kâğıdı Behzadın önünde idi. Her dersten nuna doğru Behzat uyumuş olduğundan Naşit ötekilerine farkettirmeden sıfırla- rın yanına birer «l» çekti ve bu sayede tiyatro mektebi muallimlik — imtihanını kazanmış oldu. : hazin gülümsedi, başını salladı: hayalini kırar Sevim; bunun pek çok|, misalini gördün... Filvaki mühim bir şey değil, ama insan birçok şey umup da, azını bulunca biraz sarsılıyor... A« lışıncıya kadar biraz sıkıntı çekiyor. Ben merak içindeydim: — Baki seni delice sevmiyor mu? Gönül, odanın bir köşesine gözletini dikti, bir müddet meçhul bir noktaya bakarak düşündü, düşündü, sonra ya- vaş, kısık, müphem bir sesle cevab ver- di: — Evlenmeden evvel ve balayı se-| yahatimiz müddetince delice seven Ba ki, İstanbula gelince işlerine daldı, kendini yazıhanesine kaptırdı... Hak- kı yok değil, hakkı var, ileriemesi için çalışması lâzım amma, beni bu de « receihmal — edeceğini — sanmazdım, | buna ihtimal vermezdim.. — Bakiyi ben —de şimdi —anladım, hem haris hem de mağdur bir adam. Ablamı teselli maksadile: — Bunlar kusur değil, bilâkis mezi. Hayatta muvaffak olmanın bir şartı da hırstır, sonra da mağrur olmalıdır, gu- rur vakarın kardeşidir. Ablam acı acı gülümsüyor: — EvVet, bir bakımdan doğru; fakat bu hırsla bu gurura bir de erkeğin ego- izmasiyle istipdadını da kat... Sana doğrusunu söyliyeyim Sevim, Baki ü- mit ettiğim gibi çıkmadı; çok aldan - kili Ekselân$ General Metaksasa be -| bınentn Millt Müdafaa nazırı Abdtillâ— atıldım, boynuna sanldmı. Gonul hazin|, — İzdiyaç muhakkak her kızm biraz|, rirler; kocadan şikâyet onların belli baş- 'da ları rabıtalı, dürüst erkekler olduğu tiler. Ben söze karışmadığım için onla- sevdikleri halde, kendilerinin erkekle- rinden üstün olduğunu isbat etmek gayreti ile konuşanlar ve bu konuşma- larından şikâyet bu kolaylıktan ötürü ,geliyor. Halbuki methetmek güçtür. Methetmek için anlamak, Lavramak, _okumuş olmak, (Baştarafı 1 inci sayfada) Heybeliadadan İstanbula inmişler ve İzmir vapuruna giderek ailesini vapu- ra yerleştirdikten sonra Floryaya gi - derek Reisitumhur Atatlüürk'e mülâki olmuştur, . Başvekili teşyi etmek üzere saat 13 den itibaren bir çok zevat Galata rıh- tımına gelmeğe başlamışlardır. Bu me yanda Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Na- fia Vekili Ali Çetinkaya, Milli Müda- faa Vekili General Kâzım Özalp, Ad - liye Vekili Şükrü Saraçoğlu, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Orgeneral Fahret- tin Altay, Dahiliye Vekâleti — siyasi müsteşarı Abdülmuttalip Öget, Hari - ciye siyasi müsteşarı Numan Mene - Mmencioğlu, Vali ve Belediye Reisi Mu- hittin Üstündağ, Emniyet Müdürü Sa- lih Kılıç, Üniversite Rektörü Cemil Bilsel, şehrimizde bulunan Meb'uslar, vilâyet, parti erkânı da bulunmuşlar - Mmmnr -“Atatürk de refakatle- rinde Başvekil İsmet İnönü, Dahiliye| .Vekili Şükrü Kaya, Bayan Sabiha rıhtıma gelmişlerdir. Atatürk, binlerce halkın alkışları ve tezahüratı arasın - da otomobilden inmişlerdir. Başvekil İsmet İnönü, Atatürk'e veda ettikten sonra diğer zevatla da vedalaşarak İz- Müteakıben Atatürk, otomobillerine binerek halkın tezahüratı arasında av- det buyurmuşlardır. - Vapur kalkarken Başvekil İsmet İnönü yukarı güverteye çıkmış ve ken- alkışlayan uğurlayıcıları mendillerini sallamak suretile selâmlamıştır, Ayni wapurla bir kısım askerlerimiz de gidi- iyor ve bunlar millt havalar söylüyor - lardı. İktısat Vekâleti siyasi müsteşarı A- li Rıza da Başvekile refakat etrftekte. Gökçen olduğu halde saat 13 e doğru! disini teşyi için şapkalarını sallıyan ve|. Başvekıl dun İzmire hareket etti ve Atatürk “tarafından uğurlandı Başvekil vapurda Hariciye siyast müs " teşarı Numan Menemenci oğlile | görüşüyor /(dir. Başvekil İsmet İnönü, İzmir ser * ,gisini gezecek ve İzmirin kurtuluş baf | ramında bulunduktan sonra — oradaB | ,Ankaraya gidecektir. Başvekil Anka * ada bir iki gün kalacak oradan Kastfar ,monuya gidecek ve ayın yirmisindef sinde bulunacaktır. Dahiliye Vekili yarın gidiyor — Dahiliye Vekili ve Cumhuriyet hal€ rın akşam Ânkaraya gidecektir. Dahi “ liye Vekili Şükrü Kaya bir hafta ka * İdar Ankarada kaldıktan — sonra tarili Suriyeliler büyük Arap kongresine hazırlanıyor kongresinde bulunmak — üzere tekraf şehrimize gelecektir. (Baştarafı 1 inci sayfada) çinde yapılması için Bay Midfat tara- fından husust bir itina gösterileceği de bu tahminler arasındadır. , Leondrada bulunup bir aralık Irak erkânıharbiye reisliğine tayin edilmiş, sonra da yeni hükümet tarafından te- kaüde sevkolunmuş bulunan sabık ka- iman hem tekaüd edildiği haberini al“ ilarına çıkmasının caiz olmadığı hak * tif Nuri paşa, Bağdada gitmek üzer€ (Londradan İskenderiyeye geldiği za * ,mış, hem de kendisinin Mısır toprak * (kındaki bir karardan haberdar olmuş-* tur. Bu suretle de Mısır topraklarınâ (çıkamıyan Abdüllâtif Nuri paşa, Bey * Korktum: — Peki ne olacak? *Ablam boynunu büktü: — Hiç... Alışacağım! Bir çok kadınlar vardır, isimlerini taşıdıkları erkeği muhakkak çekişti - l1 mevzularıdır ve muhakkak bu nokta- anlaşırlar. Ben öyle bayanlar gördüm ki koca. halde, ondan yaka silkerek şikâyet et- rın her zaman yüzlerine güldüm. On- — Cahil olduğu gülüşünden belli! dediler, Onlar için evlenmiyenin, evlenin halinden anlaması imkânsızmuış... Fa- kat söze karışan teyzem de, onların ar- kasından gülerdi: — Kişi, sevdiğinin ya medhinde, ya zemmindeymiş! derdi. İdrâk ediyorum, kocalarını çekişti- renler, erkeklerini sevmiyenler değil, da en büyük zevki gene erkeklerinden bahsetmede bulanlar... Tenkidin kolay olduğunu ben buradan anlıyorum, Ten- kid edenler ağızlarına geleni söylüyor- lar. Hayattan şikâyet kolaydır. Koca- hayatı lâyıkile bümek, görgülü olmak, bilmek 1âğ- Jı Lmel bir koca değil... d Üt P (Arkası var) * ruta gelmiştir, Şimdiki halde seyahatinin son merf” halesi, Lübnan oluyor. Çünkü kendi” si orada oturacaktır. Irak hudutlarınâ girmesi de menedilmiştir. Geçenlerde, bura gazeteleri, sabılf hükümet reisi Hikmet Süleyman Be * yin tayyare ile Ankaraya vasıl olup: İsmet İnönü ile konuştuğunu, Anka ." radan aldıkları hususi bir telgrafa af7 fen bildirmişlerdi. Bugün ayni gazet& Hikmet Süleyman Beyin Ankara se “ faretini deruhte etmek üzere yola çıl” mış ve Musula vasıl olmuş bulundu “ ğunu yazıyorlar. Ben hangi havadis? inanacağımı bir türlü tayin edemedilik Belki siz hakikatı oradan daha iyi gö * rürsünüz A. 8. Ankara muhteliti İzmire gidiyor — Ankara 4 (Hususi) — F'uaı- kupası mâ” çına iştirak edecek olan Ankara muh * teliti çarşamba günü hareket edecektir Bugünkü kürek müsabakaları İstanbul su sporu ajanlığı tarafll!l"-““ı hazırlanan kürek birincilik müsabakâ * ları bugün Moda koyunda yapılacaktır. Bu yarışın galibi gelecek hafta yapılacak Türkiye birincilik sına iştirak edeceği için su sporile şan bütün klüplerin gözleri bu yarış ze.n'ne çevrıheektir :apılıcak müsabakalar M da İngı.hz ve Türk donanmaları da da filika yarışları vardır. ür

Bu sayıdan diğer sayfalar: