24 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa - hu " P E M SON POSTA e— — Son Posta'nın siyasi tefrikası : 35 Arif Cemıl Yazan : 4 İngılız mümessili Bahaeddin Şakire: “Talât paşanın dost- - larından ve İngiliz ricalinden biri paşa ile konuşmak - istiyor. Yalnız bu mülâkat Berlinde yapılmıyacak!,, dedi. O kirin Berlindeki İngiliz © silliğine gönderilmesine, “ tahkikat yapılmasına ve meselenin an- laşılmasına kdrar verildi. Bahaettin 'Şakir İngiliz mümessilliğinden geri 'ğeldikten sonra mesele Talât paşaya| — yazılacaktı. B Doktor Bahaettin Şakir İngiliz as- — keri mümessilliğinin kabul salonunda — bir müddet bekledikten sonra içeri a- — lındı. Mümessil Bahaettin Şakiri neza- * ketle karşılayarak bir koltuğa oturttu — ve ona: — Ziyaretinizin sebebini — miyim? Sualini tevcih etti. Bahaettin Şakir Talât paşanın evine ltelefon edildiğini söyliyerek bunun se- 'bebmı öğrenmek istediğini anlattı. — İngiliz zabiti Bahaettin Şakirin bunu — ne sıfatla anlamağa geldiğini sormağa — Jlüzum görmedi. Çünkü Bahaettin Şa - /— kir isminin Talât paşa rüfekasından — diye İngiliz dosyalarında mukayyet ol- — duğuna hiç şüphe yoktu. Onun için İn- — giliz mümessili derhal cevap verdi: — — Evet, bugün Talât paşaya ben te- “lefon ettim, dedi. İngilterenin siyasi ri- r fcalınden ve Talât paşanın eski dostla- — Trından bir zat, paşa ile konuşmak isti- — yor. Bunu söylemek ve bir randevu al- —Mmak istiyorum . — - Doöktor Bahaettin Şakir sordu: — Bu zat Berlinde mi, yoksa başka ___bır yerde mi? f ; —Hayiır, Berlinde değil, hattâ Al- — manyada bile bulunmuyor. Mülâkat - gününü kararlaştırdıktan sonra kendi- b . | sine haber göndereceğim. İngiltereden —- Almanyaya Gelecek — — Talât paşa maatteessüf seyahatte- ' — dir. Şimdi Berlinde bulunmuyor. Onun 1çm kendisine” bir haber göndererek © arzunuzu bildireyim. Alacağımız ceva- ba göre gelir sizi tekrar rahatsız ede- — Doktor Bahaettin Şakir bunu söyler- > ken yerinden kalkıp gitmek istedi. — Fakat İngiliz zabiti ona oturmasını ri- ca ederek şu sözleri ilâve etti: —< — Yalnız, bu mülâkat Berlinde yapi- jlaîmyacak. Almanyaya gelecek olan sorabilir —bır şehirde buluşulmasını şart koşu- — yor. Onün için Talât paşaya haber ver- — meden evvel bunu da aramızda karar- . wben de muvafık buldum. Gecenin zifiri — Bozuk kaldırımlarda, kimisi sönük ve ki- -— misi gayrikâfi sokak lâmbalarının yarı — aydınlattığı bir hayli sokakları girip çık- — Ve her ikimiz de içeriye kendimizi attık — ve antredeki kanapelere çöktük. — Konuşacak halde olmadığımız için Yek- ta beni üst kata çıkardı: — — Yatak odan... diyerek.. bir kapıyı B açtı... — Müşkülâtla ancak yarım soyunabildim. — Ve bir külçe halinde kendimi karyolaya - Attım. — Ne kadar uyuduğuümu bilmiyorum. - Kendime geldiğim zaman ortalık ağar - - Bİgara yaktım. Ve pencereyi açarak dı - — Şarısının serin havasile biraz kendime — gelmek istedim. — Bir ah rüya görüyorum sanarak göz - |- lertimi oğuşturdum. Dişarıdaki manzara, - benim için hiç te yabancı değildi. O za- — man bütün vücudumu derin bir heyeça« — ken diken oldu. Gayriihtiyari yerimden — — Bu mümkün değil, bu mümkün de- | ğil... diye kendi kendime söyleniyordum. - Başım dönüyordu, oda dönüyordu, tavan — döşeme dönüyor, dışarıdaki bülün man - — zaralar ve bütün eşya dönüyordu. — Bü köşk benim eski köşküm ve bu oda, : 'bem'm karımın can verdiği odaydı. Yarmkı tüshamızda: ABLA. Yşzan Peıide Colâl î İ C Neticede Doktor — Bahaettin Şa-[ mümes - vafık buluyorum, ne dersiniz? oradan — zat Alman - Fransız hududuna yakın karanlığı arasında bir talikaya atladık. | — tıktan sonra bir köşkün önünde dürduk. | — mış; fakat güneş henüz doğmamıştı. Bir onın kapladığını hissettim. Tüylerim di -| laştıralım. Ben Düsseldorf şehrini mu- Doktor Bahaettin Şakir: — Tabii paşaya yazmadan bir şey söyliyemem, dedi. Kendisine bu nok- tayı da yazar ve alacağım cevabı der- hal gelip size bildiririm, Bahaettin bey bunu söyliyerek İngi- liz askeri mümessilinin yanından ayrıl- dı. Arkadaşları onu Uhland sokağında- ki yazıhanede büyük bir merak içinde bekliyorlardı. Bahaettin Şakir, İngiliz askeri mü- messili ile olan mülâkatını bütün taf- silâtile anlattı. Bunu dinledikten sonra derin bir duşunceye daldılar. İçlerinden biri: — Acaba paşanın izini kaybettikleri |için kendisini tekrar meydana çıkarmak maksadile bir tuzak m: kurdular? di- yor. Diğeri: — Ben paşanın yerinde olsam mülâ- katı kabul etmem. Çünkü işin içinde mutlaka bir İngiliz desisesi vardır! Mü- taleasını yürütüyor. Bir üçüncüsü ise: — Talât paşa şimdiye kadar İngiliz ricalinden bir çoklarına mektuplar yaz dı. Mülâkat isteyen zat bu mektupları alanlardan birisidir. Onun için paşanın gidip onunla konuşması mutlaka lâ- zımdır, fikrinde bulunuyordu. Arkadaşlar bu suretle aralarında ya- rım saat kadar müzakere ettikten son- Ta esas mesele hakkında Talât paşaya| bir şey yazmadan kendisini bir mesele- nin konuşulması için âcilen Berline çağırmağa karar verdiler. Talât paşa ertesi günü Berline geldi. Hardenberg sokağındaki evinde arka- daşlarile bir toplantı yapıldı. Bu top- lantıda mülâkatın iyi ve kötü tarafları esaslı bir surette görüşüldü. Müzakere esnasında daima hâkim olan fikir, mü-| lâkatın, paşanın izini tekrar meydana çıkarmak için tertib ve tezyi edildiği etrafında dönüp durdu. Nihayet Talât paşa dedi ki: — Her ne olursa olsun, bu kadar te—w şebbüslerden sonra mademki bir neti- te belirdi, o neticeye doğru yürümek iktiza eder. Benim her halde Düssel- dorf'a gitmem lâzım. Onun için İngiliz siyasi mümessiline mülâkatı kabul et- tiğimi haber verelim. Düsseldortf'da mülâkat mahallini, gününü ve saatini lonlar tayin etsinler. Bunun üzerine Doktor Bahaettin Şa- kir tekrar Berlindeki İngiliz askeri mü- messilliğine gönderildi. Bahaeddin Şa- kir orada pek kısa devam eden müzake- resi esnasında mülâkatın dört gün son- ra Düsseldorf'da öğleden sonra saat üç- te bir park içindeki büyük havuzun ke- narında yapılması tekatrür etti. İngiliz ricalinden olan zât ile Talât paşanın birbirlerini gördükleri zaman tanışacakları söylendi . Talât paşanın Düsseldorf'da | mülâ- ki olduğu İngiliz, vaktile birkaç defa İstanbula gelmiş olan İngiliz meb'usla- rından bir müsteşrik idi. Fakat mülâ- katın ehemmiyeti onun büyük bir es - rar perdesine bürünmesine münhasır kalıyordu: Hududa yakın bir şehir, ten- ha bir park.. yeşillikler ve ağaçlarla çevrilmiş bir göl kenarı.. konuşulan şey leri kimse işitmiyor.. iki şahsiyetin bu yerde buluştuğundan, alâkadar bir iki kişi müstesna olmak üzere, kimse ha- berdar değil! Bunun haricinde görüşülen mevzu, bir zamanlar paşayı ziyaret eden İngiliz yüzbaşısının tekliflerinden fazla bir şey değildi: Talât paşa Anadoluya gitsin, hükümet idaresini eline alsın, İngiliz hükümeti onunla, esasatı ileride tesbit edilmek üzere, sulh akdetsin, Yunan or dusu geri çekilsin vesaire... Talât paşanın bu tekliflere bu sefer ne cevab verdiği malüm değildir. Mü- lâkat etrafındaki esrar gibi bunlar da esrar perdesile örtülü kalmıştır. Yalnız paşanın, Düsseldorf'dan avdet ettikten sonra artık Almanyada oturmıyacağın- 'dan, belki memlekete döneceğinden 'bahsetmiş, İngilizlerin daha yüksek Imalu'.:e.ımlarınclıaın gelen teklifleri kat'i surette red etmediğine delâlet edebi- liı-dı. 'Fakat bu bir zandan ibarettir. “ (Arkası var) Japon tayyareleri Kanton Şehrini harap ettiler Binden fazla ölü var (Baştarafı 1 inci sayfada) On ağır Japon bombardıman tâyyare- sile birçok, avcı tayyarelerin yaptığı bu hücum, yalnız 15-20 dakikâ sürmesine rağmen, asri hava muharebelerinde misli görülmemiş bir şiddetle cereyan etmiş ve Kanton şehrini- tam manasile bir hara- beye çevirmiştir. Bombardımandan sonra şehrin arzet- tiği feci manzara, en lâkayd bir seyirci- nin bile tüylerini ürpertecek kadar müt- hiştir. Toz ve duman içindel kaybolmuş, bina yığınları altında parçalarımış cesedler, yarılmış kafa tasları, kana boyanmış gövdeler, kol ve ayaklar görüldüğü gibi, yürekleri sızlatan insan iniltileri de işi- tilmektedir. Sokaklarda yavrularını arayan anne- ler, analarıni arayan yavrular deliler gi- bi koşuşmakta ve birbirine girmekte- dirler. Royter muhabirine göre ölülerin ade- di 1000 den fazladır. Yaralılar ise bunun üç, dört misli tahmin edilmektedir. Mad- di zarar milyonlara baliğ olmaktadır. Şe- hirdeki binaların hemen hemen üçte iki- si harab olmuştur. Bu hücum esznasında Japonların tutuşturucu bombalar kullan- dıkları söylenmektedir. Kantondaki sivil halkın bu surette merhametsizce öldürülmesi, Londrada büyük bir teessür ve infial uyandırmıştır. Kantonun bombardımanı hâdisesinde en fazla dikkati celbeden nokta şehrin hükümet binaları ve askeri daireleri bombardımandan masun kalmış olması- dır. Daha ziyade sivil halkın meskün bu- lunduğu mahalleler hedef ittihaz edil- miştir. Londra radyosu bir dakika süküt etti Son Posta — Londra radyosu dün gece, Kantonun bombardımanı neticesinde ö- lenlerin ailelerine taziyetlerini bildirmiş ve bir dakika süküt etmiştir. İngilizler muhasematın durdurulmasını istiyorlar Londra 23 (Hususi) — Kanton ve Nan- kinin bombardamınını büyük bir heye- can ve infialle karşılıyan İngiliz efkârı umumiyesi, Uzakşarktaki harbe bir ni- hayet verilmesini istemekte ve bu husus- | ta hükümetin önayak olmasını beklemek- tedir. Efkârı umumiyeye tercüman olan ga- zeteler bu fikri açıkça ileri sürmekte ve Çin - Japon muhasematını durdurmak için beynelmilel bir teşebbüs yapılması- nı derpiş etmektedirler, Gazeteler bir konferansın toplanmasını istiyorlar Gazeteler, yapılacak teşebbüsün şekil ve mahiyetini kararlaştırmak üzere İn- giltere, Fransa, İtalya, Almanya, Ame- rika, Rusya, Hollanda ve daha başka alâ- kadar devletlerin iştirakile bir konfe- Japonların maksadı Londra 23 (Hususi) — Japonların Kan- ton ve havalisini bombardımandan mak- sadı, Kanton - Hankeu demiryolunu tah- rib etmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu maksad tahakkuk ettiği takdirde, merkezi hükümetin Şanghayla irtibatı güçleşecek ve Şanghayın iaşesi kesile- cektir. Nankin üzerine bugün hava hücumu yapılmamıştır. Fakat diğer taraftan 30 Japon tayyaresi Yangtze nehri boyunda- ki limanları bombardıman etmiştir. Meydan muharebesi — - Pekin 23 (A.A.) — Paotingfunun zapti için çok şiddetli bir meydan muharebesi yapılmaktadır. Japonlar Çin kuvvetleri- nin sol cenahma karşı yapmış oldukları muvaffakiyetli çevirme hareketine tay- yare filolarının ve ağır topçunun yardı- miyle devam ederek Çin mevzilerini bü- tün cephe boyunca Oaşenk ile Tientsin- Pukof demiryolu arasında çok şiddetli bir tazyik altında bulunduruyorlar. Haf- talardanberi devam eden —muharebeden yorgun düşen Çin kuvvetleri bütün bu yorgunluklarına rağmen Japonların bu müthiş taarruzuna göğüs germektedir. Ayrıca Nankinden gelen taze üç Çin fır- kası ihtiyatta bulunmaktadır. Çin tayyare topları Paotingfuda Japon tayyaresini düşürmüşlerdir. Japonlar ilerliyor Pekin, 23 (A.A.,) — Japonlar, gece- leyin yapılan şiddetli muharebelerden sonra Paotinfu'daki müdafaa hattınin iki lometre ilerisine varmış olduklarım bıldıımektedirler. K : L7 ransın toplanmasını teklif etmektedirler. | merkezini ezmiş ve bu noktanın on ki-| K (Baştarafı 1 inci sayfada) leti Vekili ve Siyasi Müsteşar Numan Menemencioğlu ve diğer birçok mebusla- rımız, İktisad Vekâleti Müsteşarı Faik Kurdoğlu, Vali ve Belediye Reisi Muhit- tin Üstündağ, İş Bankası İstanbul mer- kez şubesi müdürü Yusuf Ziya Üniş, Em- niyet Umum Müdürü Şükrü, vilâyet, be- lediye, parti ileri gelenleri, iktısadi mü- esseseler müdürleri ve kalabalık bir küt- le tarafından hararetle uğurlanmıştır. Celâl Bayar, hareketinden evvel vekil arkadaşlarile uğurlamağa gelen diğer ze- (Boştarafı 1 inci sayfada) T. T. Kurumunun gösterdiği misafir- perverliktir. Seyahat güç bir iş ol- mağa başladığı günlerde, böyle is- tisnat ve Ilütufkârane bir muamele- den istifade edenlerin derin sevinç duymaları pek tabiidir. Bize gümrükten otele, otelden iş ve toplanış yerlerine ka- dar refakat eyliyen sayın Türk profe- dörleri, sanki yolüun uzaklığını ve bırak- tığımız memleket ile terkettiğimiz sev- gili şahıslar için iştiyakımızı unutturma- ğa çalışıyorlar. Açılma töreninin ilk gününde Ertuğrul yatı ile yapmakla şereflendiğimiz gezin- ti, belki bugünlerin en iyi ve unutulmaz hatırası kalacaktır. Sonra, Atatürkün huzurunda T. Tarihi Sergisini ziyaretimizde, pek verimli ve hepimizi sevindiren ve alâkadar eden bir temaşanın önünde bulunduk. Sergi, büyük itina ile ve ilmi sistemlerle hazir- lanmıştır. Gönül ister ki, onun mufassal bir kataloğu tertib edilerek, müşahede ettiğimiz eserlerin listesile en önemlile- rinin suretleri ve hulâsaları dercedilerek, icabında müracaat edilecek bir klavuz İstanbulda cehennem sıcakları Rasadhane bu mevsimde böyle sıcağa senelerdenberi rastlanmadığını söylüyor. İki gündenberi İstanbul adetâ yanıp tutuşmaktadır, gölgede ve en serin yer- de sıcaklık derecesi 32 den aşağı düşme- mektedir. Yazın en sıcak günlerinde bile 'bu kadar hararet hissedilmemiştir. Hal- buki şimdi sonbahardayız, sonbahar yağ- den fevkalâde sıcakların hüküm sürme- si nazarı dikkati celbetmektedir. Rasadhane de bu fevkalâde sıcakların sgebebini izah edememekte, sadece: — Bu sıcaklar senelerdenberi görül- Rasadhanenin verdiği malümata göre bundan 22 sene evvel yani 1915 yılı ey- lül ayının 22 sinde hararet derecesi 34 İ, 916 senesinin eylül ayının 4 ünde hararet derecesi 34,2, 922 senesinin eylül ayının gene 4 ünde hararet derecesi 34,7 yi bul- muüştur. Yalnız 926 senesi eylül ayının 13 üncü günü hararet derecesi 36,1 e çık- mıştır. Bu hesablara göre dün ve evvel- ki gün İstanbulda tesadüf edilen sıcak- lık mevsime göre oldukça ehemimiyetli- dir. Dünkü sıcaklık evvelki günkünden daha ziyade idi. Hararet dün gdlgede 1346 olarak 'teg.bit edılmııtu:. ımur ve rüzgâr mevsimidir. Buna rağ- müş, işitilmiş şey değildir, demektedir. | | lakasmamalarılâzımdır. Bklt Vkılı ıle Maliye Vekilinin Son Posta’yg,bçyanatlan saşvekâlet vekili istasyonda vatın ellerini sıkarak vedalaşmıştır. Tren saat 19,10 da hareket etmiştir. Diğer vekiller de gidiyorlar Ziraat Vekili Şakir Kesebir ve İktısad Vekâleti Siyasi Müsteşarı Ali Rıza da dün akşam Ankaraya gitmiştir. Adliye Vekili Şükrü Saracoğlu pazar günü ve diğer vekillerimiz de tarih kurultayın- dan sonra ve belki de pazar günü Anka- raya gideceklerdir. Vekiller Ankaraya gidince, Başvekâlet Vekili Celâll Baya- rın riyasetinde Vekiller Heyeti toplana- caktır. 'Tarih Kongresinin büyük faydaları Şimdiye kadar kurultayda okunmuş tezlerin en çoğu mühim ve Türklükle Türkiyenin tarihini aydınlatan eserler- dir. Bazıları hakkında münakaşa edile- bilecek noktalar varsa, taaccüb veren bir şey addedilemez. Hakikatin, yalnız mü- nakaşadan doğabildiğini herkes bilmek- tedir. Bilhassa, arkeoloji sahasında elde edil- raiş neticeler çoktur, T, T. Kurumu çalış- malarının daha büyük verimler ele ge- çireceğine şüphe yoktur. Kongrelerin faydası, yalnız toplantıla- rında okunan tezlere münhasır kalmaz. Zaten, o tezler kongrenin zabıtlarında basılacağı zaman, herkes onlardan isti- fade edebilecektir. Kongrelerin en büyük faydası ise, ayni sahalarda çalışan bil- ginlerin tanışmaları ve görüşmelerinden ileri gelir. Türk tarihi Türk edebiyatı ta- rihi ile meşgul olduğumdan dolayı, Av- rupanın muhtelif memleketlerinden ge- len sayın meslektaşlarım ile görüşebildi- ğim ve Türkiyede en iyi tanınmış Türk profesörleri ve ediblerile de tanışabildi- ğim için, kendimi fevkalâde bahtiyar ve beni davet eden T, T, Kurumuna karşı minnettarlık duyarım. Kabine erkânı Arasında ihtilâf Şaylaları yalandır (Baştarafı 1 inci sayfada) — Bu şayiaları çıkaranlar — bulanık suda balık avlamak ve spekülüsyon yapmak istiyen bir takım hainlerdir. Bu şayitaların Mmembamnın meydana çı- karılması için şiddetli emirler verdim. Bu şekilde spekülasyona devam edile- cek olur ve borsa üzerinde tesir yap- mak istenilirse icabında borsayı da ka- patmaktan çekinmiyeceğim.> Maliye Vekilinin beyanatı Dün akşam geç vakit konuştuğumuz Maliye Vekili Fuad Ağralı da demiştir ki: «— Bazı devletler bünyelerine ve ik- tısadi vaziyetlerine muvafık geldiğin- den Devaluasyon yapıyorlar. Fakat, bu hareket bizim bünyemize muvafık de- ğildir. Devaluasyon yapmak hatır ve hayalimizden geçmemiştir. Bu şayia- lar, spekülasyon yapmak istiyen ma- nevracılar tarafından meydana çıkarıl- mıştır. Milli Türk parası sağlamdır.> Hükümetimiz bu mesele üzerinde gayet hassas bulunmaktadır. Türk pa- rasını, böyle çirkince şayialarla düşür- mek teşebbüsünde bulunanlar hakkın- da şiddetli tahkikat ve takibata başlan- mıştır. Vatandaşların herhangi haina- ne rivayet ve- şayialasa kat'ıyyeıı ku-

Bu sayıdan diğer sayfalar: