26 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON POSTA Denizlerin Makyıve i Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Batavyadaki Alman konsolosu benden Hindistanda isyan ettirilecek bir kabileye verilmek üzere götürülen silâhların yüklendiği geminin kumandasını kabul etmemi istedi, ben de kabul ettim Felemenk vapu! iz zaman | yalnız bi reket etmiş ve bir yerli ben Danimark ğına atlıyarak birçok sefalet ve da Belçikalı... Ve sanki birbirimizi ]ııg mahrumiyet çektikten sonra Felemenk tanımıyormuşuz gibi gemide yekdiğe-| müstemlekesine geçebilmiş. Kendisinin a göre âsiler tamam (36) (Singapur) a hâkim olmuşlar. Ancak | gilizlerin koymuş oldukları sıkı san- Çünkü İngi sür sar inde bu hbaber'a zamanlar ha- gaybubet ettiğimizi öğrenince bu hava- lide sefer yapan bütün | ınca âsiler «Johore» sultanının mileri, kı 1 hiç şüphı - etmişler ve daha bir ay ğimiz geminin lmıı.ıı Al-|İngilizlere karşı çete muharebesi yap- man huduuu civarındaki Holanda kasa-| makta devam eylemişler. balarının birisinde doğmuş bir Fele-| İngilizler ele geçirdikleri âsilerin bir menkli idi, Binacnaleyh her şeyi göze| kısmını diğer yerli askerlere müessir alarak geminin kaptanına açıldıra ve| bir ibret olmak üzere kurşuna dizmiş- kaçak Alman olduğumu ifşa ederek|ler. Bir kısmını da Bingâle körfezinde mümkün olduğu kadar sahile yakın| kâin «Nikobar» ad:ılg;mdıki meşhur seyrelmesini rica ettim. Bu iyi kalbli| hapishaneye göndermişler. Maamafih adam: âsilerin büyük bir kısmı yabani ormân- — Pekâlâ! dedi, «Sönde» boğazını|lara iltica suretile yakayı kurtarmış- karşıdan karşıya geçeceğimiz noktaya | lar. kadar ada sularından ayrılmam. Ben| Bu haherler arasında bir tanesi ho- sizin kim olduğunuzu öğrendim. Ce-| şuma gitti: Âsiler kampı ele geçirdikle- nabıhak yolunuzu açık etsin!. ri zaman bini «Karton» u da yaka- g bile etmemişti. İngiliz askeri | na hapsedilmiş ve kendilerine hiçbir l["“* muamelede bulunulmamış. Binba- şı çok nazik bir zatlı bu itibarla ken- disinin ve refikasının bu kanlı vekayli burunları bile kanamadan atlatmış ol- duklarına çok memnun oldum. Kendisinin sağ ve sâlim olduğundan emin olunca bir mektub yazdım ve e- saretim esnasında bana karşı göstermiş olduğu inşanca şefkat ve hüsnü mua- meleden dolayı kendisine daima min- nettar bulunduğumu kendisine teyifi ettim. Aynı zamanda kampta namıma gelmiş para bulunduğunu ve imkân varsa bu paranın bana gönderilmesini rica eyledim. Binbaşı «Karton» bana hemen cevab verdi ve namıma gelmiş olan mektub- ları gönderdi. Yalnız mektublarımı sardığı pakete iliştirdiği bir puslada: «Size namınıza gelmiş olan parayı gönderememiş olduğumdan dolayı mü- teessirim. Hali harbde bulunduğumuz- dan size para göndermenin mevzuu bahsolamıyacağını siz de takdir ve tes- Her şey yolunda gitti. Yalnız bir ara-|lamışlarsa da kendisine ilişmemişler. lık bir Japon harb gemisine tesadüf et-| Bu Laı.la zevcesi köşklerinin bir odası-| tik. Japon kruvazörü pek yakmımızdan geçti Ve tabif benim de helecandan ö- düm koptu. Kendi kendime: — Ha şimdi vapuru durduracak!.. Ha şimdi estop edinizl> işaretini verecek!. diye keıııh kendimi yiyordum. Bi ki Japon gemisi bizi rahatsız etmedi ve bilâ hâdise «Bata- viar limanına girdik. Halanda olan- bu-kozmopolit lim İ a a teşebbüs bi dim. Çünkü gerek beni ve gerekse «<So- henberge i «Batavia» da hemen herkes tanırdı, Muvasalatâmızın akabinde hemen mensub olduğum «Behn Mayere va- pur şirketi acentesine müracaat ettim ve Dahiliye Nazırı «Helferih» in bir kardeşi olan Bay «Emerih Helferih» ile temasa geldim. Bu kibar zat bizi çok iyi karşıladı ve kasabanın haricinde bulunan mükellef ikametgâhı fir etmek bususunda çok ısrar etti. Bu konak «Batavia» nın ecnebi mahallesi olan «Veltefreden» de idi, Ben ve Sohenberg bu konakta tamam üç hafta kaldık ve cidden kendi ev!! mizde imişiz gibi rahat ettik, dinlendik. Her Helferih bizi Batavların mühim mevki sahibi bütün memurlarile ve şehrin âyan ve erkânile tanıştırdı. İn-| san hiç beklemediği bir anda muhtaç| olabileceği için büyük adamlarla tanış- mıya ehemmiyet vermelidir. Ama bu zevat ister sizi alâkadar etsin, isterse | etmesinler!. Mesele onların şahs nda | değil şahsiyetlerindedir. Batavla'da bu suretle adamakıllı ken- dime geldikten sonra «Singapur» daki dostlarım ve düşmanlarım hatırıma gel- di. Bizim firarımızdan bir gün sonra müstemlek a H GRiPiN: ba Yisa-| En 'iddeui b.ş ve diş (| ağrılarını, romatizma sancı ve sızılarımı keser | Gripe, nezleye ve emsali hastalıklara karşı bilhassa müessirdir. M. K. N. 8300 ağırlığı 107 kilo 54 lira lim edersiniz.» diyordu. (Arkası var) Çaresi varken ıstırab çekmek.. ne acınacak hal! H GRiPiN: Üşütmekten mütevellid bütün ıstırabları, adale, bel, sinir ağrılarını dindirir Kaşelerini alınız. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. <” İstanbul Gümrüğü Başmüdürlüğünden : değerinde VAC markalı 88087 No.lu 107 kaçip Bataviaya gelmiş olan Avustur- yalı bir delikanlıdan orada neler oldu- ğuna dair bilgimi itmam ettim. Avusturyalı delikanlı Hindli askeri- nin isyanından sonra ve bizim firarı- maz gecesinin sabahına kadar diğer e- sirlerle birlikte kampta kalmış, sabah olunca otuz kadar esir bizi taklid ede- rek kaçmıya karar vermişler ve sahile inmişler. Bu müddet zarfında İngiliz- ler Himanda bulunan harb gemilerinden karaya asker çıkarmışlar ve âsilerle şehrin her noktasında müteaddid çete muüharebeleri olmuş. Bir aralık bizim firari grup kendisini bir İngiliz müf- rezesile, bir âsi küvveti arasında bul- müuş ve kampa avdete mecbur kalı Başka bir grup şehre sığınmış ve Ma- lezyalı bir fahişenin evine iltica etmiş, lâkin biraz sonra yakayı ele vermişler, Yalnız iki ateşci -ki bunlardan b Emden'in efradından imiş- Samat'a a- dasına-ayak basmıya mutaffak almuş- lar. Avusturyalı delikanlıya gelince, o kilo pancar tohumu MEK.N. 5968 ağırlığı 40 kilo 590 kuruş değerinde B.S. mar- kalı 2 sandık peynir mayası 27/9/937 günü saat M de Sirkecide Reşadiye cad. Gümrük satış salonunda satılacaktır. İsteklilerden ©6 7.5 pey akçesi ve maliye unvan tezkeresi istenir, (6522) HÜ aha ae aarln gaa d İstanbul P. T. T. Vilâyet Müsürlüğünden : İdare Bendiye ihtiyacı için 2000 kilo çubuk kurşunun alımı açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 8/10/! Cura günü saat 14,30 da büyük Postahane bi- nası birinci katta İstanbul P, T. T. Vilâyet Müdürlüğünde müteşekkil alım sa- tım komisyonunda yapılacaktır. Beher kilosunun muhammen bedeli 33 kuruş mu- vakkat teminat 49 lira 50 kuruştur. Taliblerin daha fazla izahat almak ve mu- vakkat teminatlarını yatırmak üzere çalışma günlerinde mezkür Müdürlük İda- ri kalemine ve eksiltme gün ve saatinde de komisyona müracaatları. «6396 sisürnın — — nn İstanbul Defterdarlığından LİRA KURUŞ BEYOĞLUNDA: Kamerhatun mahallesinin Çukur sokağın da'eski 4 yeni 6 sayılı ev enkarı, 99 w Yukarıda yazılı enkaz 12/10/987 sal günü saat 14 de peşin para ve açık artır- ma ile satılacaktır. Taliplerin 4o 7,5 pey akçelerini muayyen vakitten evvel yatırarak Defterdarlık Milli Emlâk Müdürlüğünde müteşekkil sâtış ikomisyo- nuna müracaatları. «F.> <6533> Meğer sebebi ne imiş! Yazan: Mih, Zoşçenko Rusçadan çeviren: H. Alaz Kapıdan her geçişinde garsonlar yerle re kadar eğilerek onu selâmlarlarmış!. Ben hiç Avrupada bulunmadım. Onun için oralarda ne olup bittiğini size anla- tacak vaziyette değilim. Fakat geçenlerde çok sevdiğim bir ar- kadaşım Avrupadan döndü. Bana Avru- pa hakkında, oradaki yaşayış şartları hakkında çok enteresan ve çok orijinal havadisler verdi. Arkadaşımın anlattığına göre artık Avrupada medeniyet - tabiri caizse - son günlerini yaşıyormuş.. din, iman velhasil herşey para demekmiş'.. İnsan pa nefes bile alamazmış! Burnunu silsen «çık bakalım paraları!» derlermiş.. Hoş, son zamanlarda bizde de para bir hayli revactadır. Tükürsen; cüzdanı çı - karmak mecburiyeti var.. fakat ne olur- sa olsun bizim vaziyetimiz Avrupanınki ile kıyas edilemez. Meselâ bizde bahşiş vermeden de işini rür, gördürebilirsin!. Bu gibi şeraitte olsa olsa, n suralını ekşitir, masayı yerinden oynatır, içinden: « Cimri imiş hergele!» deyip geçer... İşte okadar. Bazı şeraâtte ise - bu daha ziyade gar- sonun — şuurluluğuna bağlıdır. - garson masayı bile yerinden oynatmaz! derin derin içini çekerek içinden: «Eh ne yapa- lım, böylesi de varmış!» demekle iktifa eder, Fakat Avrupaya gelince, orada işler büsbütün başkadır. Orada bahşiş vermi- yecek olursan yandığın gündür!, Başına bir çok işler açabilirsin!. Yukarıda anlattığım gibi ben hiç Avru- pada bulunmadım. Onun için benim ba- şıma hiç bir şey gelmedi., fakat arkadaşı- mın başına oldukça garip vak'alar ge- mişl. Arkadaşım İtalyaya gitmişti.. maksadı da, o zamanlar orada oturmakla — olan Maksim Gorkiyi ziyaret etmekti.. fakat eğilerek onu salâmlarlarmış!.. Arkada « şım bu şerait altında bu otelde dört güm kadar -oturm Nihayet oradan ayrılas rak bir başka şehre gelmiş!. Ayrılırkem de, prensibine uygun saydığı için, kim « seye beş para bahşiş vermemiş!, Yeni geldiği şehirde de en iyi bir otele misafir olmuş!. Fakat ilk bakışta, bura« da kendisine yapilan muamelenin ilk oe turduğu otelden farklı olduğunu anla - mış.. Meselâ burada kendisini, yerlere kadar eğilerek selâmlamıyorlarmış!. Ko- nuşmaları da biraz kuruca ve resmice i- miş!. Dediklerini derhal yapmıyorlarmış! Şunu veya bunu istedikçe garsonlar sü« ratlarını ekşitiyorlarmış! Arkadaşım kötü bir otele düştüğüne zahip olmuş. «Eh, demiş, otel kıtlığına kıran girmedi, ya!, Bir başkasına taşını- rız!.» Dediğini de yapmış.. bir başka otele taşınmış!. Fakat bu yeni otele gelir gel mez burada kendisine daha kötü mua « mele edildiğini farketmiş!. Bavullarını yerden yere atıyorlarmış. saatlerce zil çalmasına rağmen yenına kimse uğra « mıyormuş!. Açıktan açığa hakaret edi- yorlarmış!. Arkadaşım bu şehirde iki günden faz- la kalamamış.. fena halde sinirlenmiş derhal bir başka şehre hareket etmiş!. Yeni geldiği şehirde en lüks, en şık bir otel seçmiş. Fakat hayret!. burada ne- zaketsizlik daha kapıdan itibaren başla- maş.. kapıcı kapıyı 6 kadar sür'atle kapa» mış ki az daha arkadaşımın bacağı kısılıe yormuş!. Kendisine, abdesthane ile mut- — fağın arasında bir oda vermişler.. tam karşısında da bulaşıkhane ile banya vare mış.. Garsonlar, hizmetçiler, arkadaşımın odası yanından geçtikçe o kadar çok gü- rültü yapıyorlarmış ki arkadaşım sinir adamcağızın başına, şu bahşiş yüzünden | buhranına uğramış. Maksim Gorkinin öyle Vak'alar geldi, ki sinirleri bozuldu; iyi görmeden geri döndü. Dediğim gibi, bütün bunlar bahşiş yü- zünden oldu.. Bilmiyorum, arkadaşımın parası m kıtlı, yoksa prensip itibarile bahşiş ve- rilmesine mi aleytardı? fakat her halde muhakkak olanı arkadaşımın ne lo- kantalarda, ne de otellerde hiç kimseye beş para bahşiş vermediğidir. Maamafih ben de arkadaşımın fikrin- deyim. Bir defa kesenin ağzını açtın w, kapatabilirsen aşkolsun!.. Oralarda ada- mı soyup soğana çevirirler.. oralarda garson, şef döğarson bilmem ne isimler altında yüzlerce hizmetçi var.. hangi bi- risine para dayandırabilirsin?. Bizde böyle miya?. Bizim otellerde ve- ya lokantalarda topu topu bir kapıcı var.. kendi halinde kapıda oturur, hani, kim- seyi de rahatsız etmez!, Hattâ doğrusu yani, sizin anlıyacağınız ha varmış ha yokmuş!. Halbuki Avrupada yalnız kapıyı aç - mak için otuz kişi bulunurmuş!., Gel de bu aç oğlu açları doyur bakalım! Velhasil benim arkadaşım kimseye bah- şiş namı altında beş para vermiyormuş!. ; | İşte bu arkadaşım İtalyaya gittiği za- | man lüks otellerden birine inmiş,. aldukça iyi karşılamışlar.. nazik davran- mışlar.. koridorlardan, kapıdan her ge- çişinde garsonlar falan yerlere kadar onu | bülunduğu şehre kadar gitmeğe taham « mül &demeden vatanına dönmüş!. eski — bir tabil ilk işi, başından geçenleri anlatmak olmuş. arkadaşımın mektep arkadaşı bu hikâye- yi dikkatle dinledikten sonra: — Ortada fevkalâde bir şey yok, de- © Miş.. sen herhalde garsonları memnun edecek kadar bahşiş vermemiş olacak « sın!. Bunun için de bavuluna nakıs işa« reti koymuş olacaklar.. Bu, garsonların âdetidir. Müşterinin | gideceği otellerdeki garsön arkadaşları« | na bir kolaylık olmak üzere daima müş« terinin bavuluna tabiatini bildiren işae | retler koyarlar.. Tam İtalyadan ayrılırken mektep arkadaşma rastlamış.. Bahşiş veren müşterilerin bavullarına bir zait, vermiyenlerin de bir nakıs jşas reti çizerler... Herhalde senin bavuluna da böyle işae retler koymuş olsalar gerek.. Arkadaşım oöteline gelir gelmez, der- hal bavuluna bakmış!. Hakikaten de bas vulun son köşesinde tebeşirle yapılmış dört tane çizgi varmış.. bu çizgileri sil « miş ve vatanıma dönmüş!, Yarınki nüshamızda: MAHKEMEDE Çeviren: Faik Beremen

Bu sayıdan diğer sayfalar: