28 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

28 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk sinemacılığının ! inkişafı 1 şartları Bu işde de devletin himayekâr eli her şeyden evvel gelen şarttır Halkımızın en sevdiği yıldı zlardan Dantelle Darieux Sakarya sinemasının müdürü Bay İh- san Vafi ile Bay Leon, «Son Posta» nın anketine şu cevapları verdiler: — Geçen sene sinema mevsimi norma! bir şekilde cereyan eylemiştir. Tabit da- ha iyi olabilirdi. Yeni yıla büyük ve kuv. vetli ümitlerle giriyoruz. İstidlâlâtumiza nazaran bu seneki sinema mevsimi geçen senekilerden daha iyi olacaktır. İstidlâlâtımız, bu seneki programımı - zın zenginliklerine istinat ediyor. Halk bunt lâyikı veçhile takdir edecektir. Bu- na çok eminiz. Sukutu hayale uğramıya- cağını her halde temin ederiz., — Sinemanıza en çok hangi halk devam eder? — Bo, gösterilmekte olan filmin nev'i: ne bağlıdır. Film ince mevzulu ise, sine- tabaka ma müşterilerinin büyük bir kısmını| rifeye |gene çok pahalıdır. Bugün sinema yüksek halk tabakası teşkil eder. Film «halk filmi> ise müşterilerin he - men kâffesini halk tabakası teşkil eder. | İnce Mevzulu salon filmleri halkın her tabakasını celbedemez. Maamafih — bir şey müşahede ettik. Halk, gitgide mev - nüfusuna göre, çok azdır. Halbuki bizde filmin maliyet fiatı; si - nemalara gidenlerin nisbeti bizimkinin on, hattâ yirmi misli fazla olan memle- ketlerdeki maliyoet fiatından daha yük- sektir. Vergi ve resimlere gelince, bun- lar dahi diğer meraleketlerinkinden da- ha yüksektir. — Sinemaların tâbi oldukları vergiler akkındaki fikirleriniz ve di- lekleriniz nedir? — Sinemaların tâbi oldukları vergiler ve muhtelif resimler memleket si: inkişaf etmesine mâni olan başlıca sebeplerden biridir. Bu yüksek vergiler ve resimlere elek- trik sarfiyat bedelini katmamız icap e - der, Gerçi elektrik tarifemiz, alelâde ta- sbetle ücuz ise de bu bizim için en mühim terbiyevi kuvvettir. Bu çok mü- bim kuvv mamile inkişaf edebil - tesi için ağır vergiler ve resimlerin in- dirilmesi icap eder. Türkiyemizde sine- macılığın inkişafı doğrudan doğruya bu hayatının daha fazla zuları içtimat hayata temas eden film -| noktalara bağlı bulunmaktadır. Bu di - leri tercih etmeğe başlamıştır. — Sinemacılıkta muvaffakiyelin sırrı nedir? inemacılıkta muvaffakıyetin sırrı başlıca iki âmile dayanmaktadır: 1 — Sinemanın mevkii, leklerimizin nazarı itibara alınacağından emin bulunmaktayız. — Halkımız hangi filmlerden hoşlanı- yor? — Halk, bugün zengin mevzulu film « lerden e bir film 2 — Sinemanın halka telkin edebildi-| StİYOr ki mevzuu onu ! halecana sevket - ği İtimat, Sinemanın bulunduğu mevkiin ehem- Miyetini izaha hacet görmüyoruz. Sine- manın halka telkin edebildiği gelince: itimada Bu itimat iyi ve seçme filmler göster- mekle elde edilir. Halk falan sinemanın hep güzel filmler gösterdiğini görünce ©- raya gitmeğe alışır. Bir sinema da daima birinci derecede ve seçme filmler göste- remez tabil, Fakat o v sinemaya alışmış ©- | lanlar, sinemalarının arasıra ikinci, hattâ üçüncü derecede film — - Bgösterdiğinden dola. yı kusura bakmama» " hıdırlar, | — Sinemaların fk ( atları çok pahalıdır. ” deniyor, doğru mı duür? — Sinema fiatları nin pahali- oldüğünü ( biz de tasdik ederiz, Fakat şunu nazarı dikkate almak gerek. tir:. Bizde sinel lara gidenlerin de mikdarı, şehrin |sin, ona nefes akdırmasın; onu heyecan - dan heyecana sürüklesin. Bu filmler için- de de mevzuları aşka temas edenler a - lelâmum tercih edilmektedir. — Balk hangi san'atkârlardan hoşlan- maktadır? — Herkeş bir san'atkâr sever. Onun için, bu bususta fikir beyan eylemek müşküldür. Maamafih kadın san'atkür- lar içinde en çok sevilenler şunlardır: Marlene Dietrich, Gaby Morlay, Da- Yeni parlıyan yıldızlardan Ann Sothera * Sakarya , sineması : Meş'um kadın Oynıyanlar: Frances Farmer, Joel Mc Crea, Edward Arnold. Vak'a geçmektedir. Kâğat ihtiyacının temini için şimali A - 1884 — senesinde merikadaki ormanlar harap edilmekte - dir. Barney dostu Svan ile birlikte ima- haneyi hüsnü suretle idare etmekte - dir. Barney çok haris bir adamdır, Bar - neyin idaredeki mahareti yüzünden pat- renu Hevit ana ortak olmasını teklif eder. Barney bununla iktifa etmiyerek ima - lâthanenin sahibi maksi ve bü y kızı ile evlenmek arzusunda bulunur. Fakat bir gece barda bir kavga çıkarır ve kızın gözünden dü- şer. Lotta ismini taşıyan bir kız da Svan ile evlenir. olmağı kurar 1907 senesinde Barneyin emelleri ni - hayet tahakkuk eylemiştir. Emma ile ev- lenmiştir. İki erkek çocuğu vardır. Svan, bir gün Barneyi eve davet eder. Barney orada eskiden tanıdığı Lottayı görünce tekrar aşkı uyanır. Onları hep birlikte Şikagoya geti: Barneyin bu suretle hareketi dediko - duları mucip olur. Barneyin oğlu Rişar, hareketini tenkit eylemek üzere Lotta ile görüşmeğe gider. Baba ile oğul arasında rekabet baş Bgösterir. Barney her ne pahasına olursa olsun vaziyete hâkim olmak için eski - den olduğu gibi bu sefer de işi zorbalığa dökmek- ister. Fakat bu sefer artada oğlu (Rişar) Meş'um kadın filminde Joel Me Crea ile Frances Farmer vardır. (Rişar) 1 döveceği onü kurtarır. Nihayet Barney hakikati anlar ve ai - lesi ile meşgul olmağa başlar, KzeeeecesErkeeRekAaNeN eenAe LA sERARaR AA aReEneeeeReeaanlAnAncA nielle Darricux, Greta Garbo, Annabella, Rende Saint - Cyr. sırada Lotta Erkek san'atkârlara gelince: En çok sevilenler şunlardır: Charles Boyer, Tino Rossi, Harry Baur, Victor Francen, Mau- rice Chevalier, — Türk sinemacılığı hakkında ne düşü- nüyorsunuz?.. — Salr memleketlerde olduğu gibi, Türkiyede dahi bir <«Türk sinemacılığı» olmalıdır. Gerçi menileketimizde «milli sinemacılık» teşkilâtları var işe de bun- lar inkişaf edememektedirler, Sebeb ba- sittir: Memlekette çevrilmiş olan filmin memleket dahilinde getirdiği para filme sarfedilen parayı çıkaramadığından — ve | bu filmler hariç piyasalarda satılamadı- Bından, satılsa bile ancak pek aşağı bir bedel mukabilinde satılabildiğinden işin | içinden zarar etmeden çıkmak imkân- sızdır. Onun için; filmeiliğe atılmış olan- lar, bu yüzden projelerini kuvveden fiile çıkarmağa cesaret edemiyorlar. Haklı- dırlar tabil.. Bizce bir Türk prodüksiyonuna malik olmak ve dolayısile bu işe gitişmiş olan- ları teşci eylemek için hükümetimiz ken- |ra Londraya dönüyorum. dilerine müzaherette bulunmalıdır. O. Tuğrul Kadın gözile Avrupa Masum kadın kaprisleri Büyük Paris mağazılannda, zengin rolü oynayıp binlerce liralık eşya satın alan ve paraları olmadı- ğından bilâhare iade eden kadınlar pek çoktur Yazanı Muazzez Tahsin Berkand SÜ e Parisin havadan alınmış resmi Parisin büyük mağazalarını dolaşmak- ta devam ediyorum. Hazır elbise daire - sindeyim; fakat buraya bir daire demek ne manasız bir şey! Elbise sarayı desem daha doğru olmaz mı? İçiçe ve yanyana müteaddit cesim sa- lonlar... — Ne istediniz efendim? — Bir elbise alacağım madmazel. — İpekli mi? Yünlü mü? Düz mü, yok- sa emprime mi? Yıkanır kumaştan mı ol- sun, yoksa ağır bir şey mi? Birbirini takip eden bu suallere cevap verirken satıcı kıza bakıyorum. ÜUzun boylu, çok mütenasip vücutlu, en kibar bir salona tereddütsüz girebilecek suret- te iyi giyinmiş sarışın bir kız... Arkasın- daki siyah ipekten elbise mutlaka büyük mağazanin yarattığı bir model olacak! E- sasen önümâen geçen bütün başka satıcı kızlar da birbirinden biçimli ve zarif. Yanımdaki Fransız arkadaşım — bunu izah ediyor: — Mağazaların elbise dairelerindeki vandozların hepsi birbirinden iyi giyi miş olurlar, Bu, mücssesenin menfaati tizasındandır. Çok defa “müşteriler bu madmazellerin — arkalarındaki celbisenin modelini beğe tıpkısını ısmarlarlar, Tomiz salonlarda, etrafıma biraz ranlıkla bakayak dolaşıyorum... Yanyana dizilmiş kaç tane prova kulübesi var? Yirmi f)vş mi? Elli mi? Her kulübede bir vandoz bir kadım müşteriye esvap beğen- dirmekle meşgu)... Bazan sesleri dışarı - dan duyuluyor: — Hayır mâdam, bü elbise sizi şişman göstermiyor; bilâkis, bakınız vücudu - nüzde ne güzel durdu. Beni dinlerseniz mutlaka bunu alınız. Tabil ufak tefek kusurlarımı tâmir ederiz. Misaade edor- seniz dikişçilerdem biritini çağırayım da şu bol yerlere iğine koysun;; o Haman gö- receksiniz elbise nasıl meydana çıkâcak. Bir prova kulübesinin perdesi aralık... İçerde, ince vücudünü göstermekten çe- kinmiyen genç bir kız, mavi tülden bir esvabın kendisine yakışıp yakışmadığım anlamak için geriye doğru bir-adım at - mış, üç taraflı aynada köndisini seyre - diyor. Dudaklarında: — Fena değil.. Bana yakıştı fif bir gülümaeme var, Satıcıların şefi yaşlı bir Binda, yarım yamalak fran: bir İngiliz kadım: Elbisemi yarın sabah saat onda otele göndereceksiniz değil mi? Öğleden gon- diyen ha- — Tahif madam, mutla ğiz. n Bu mahşer kalabalığı nedir Yarabbim? a gönderece - F rü İtekler, yağmurtuklar... | de birer miş gibi... hep plili, — Yünlüler de öyle amma, ipekli üze. rinde gene verevler var. Vücudu ince gös- terdiği için bu moda eskimiyor: - Şu emprime fistanın jabosunu 'gör- dün mü? Burada altmış franga satıyor » lar, halbuki ben kendi işçime kopya et- tirdim, yirmi beş franga maloldu. — Aman o işçinin adresini bana verir misin? Durmadan geçiyorum:.. Salonları bir baştan bir başa kaplamış tahta askılar ü- zerinde binlerce giyim eşyası; burası stok mallar dairesi, mevsim sonu çeşit- leri... Bir tarafta yanyana asılmış bluz- lar; daha ılvrde renkli elbiseler.. Şurada Bâksana elbisenin aşağı kısmı paltı ceketler.. a ilerde e- Hepsinin üzerin- nın önünde bir kaç müşteri; fakat etrafta satıcı kızları dan eser bile yok: Çünkü bunlar alıcı de- ğil, daha ziyade görmek için, vakit ge- irmek için gelen müşteri al, Vakit geçirmek için mağazalara gelen başka bir kısım halk daha var, fakat bun- lar elbise kızmında değil Büyük mağazalar, reklâm zı, hattâ zannederim haftad bedava yüz ve saç tuvaleli Halk tabakasından bir çok kadınlar, hem süslenmek, hem de gün geçirmek için bu übelerine kendilerini bıra - çeşit çeşit boyalar, krem. ler sürdürüyorlar, masajlar yaptırıyorlar, kaşlarını aldırıyorlar, buzı ba- efa, Bütün bu vakit geçirmek ve gezmek için mağazaları dolaşan müşteril dar çoki ki, hattâ bazan saatlerce bir satıcıyı Şgul ederek bir elbise satın ahp a olladıktari sonra paketi ka- bul et de eden Kadımlar bile var mıiş. r o ka- yip Mağazadaki müfettişlerder bu rivayotin dağru olup olmadığını sordum. şüpheli yüzüme baktı, fa- kat gazeteci olduğumu söylediğim vakit gayet ciddi bir tavırla şu cevabi verdi: birine Evvelâ şüphel bana Elbette ki doğrudur madam. Öyle müşteriler olur ki, her tezgâh — başında durarak bir çok şeyler beğenip seçerler, elbiseler, çantalar, eldiv kremler, pudralar alırlar ve bunlarm evlerine gön- derilmelerini söyliyerek sâat bu. rada kakdıktan sonra giderler, fakat söz de alınan bu malları ati ev Dünyanın bütün kadınları çırcıplak kal | '7 r da alelâcele giy mı koşmuşlar? Bu te bu patırdı niçin? Salonün, bir oda ka kânları önünde biri T ger durup birbirind Ş Came -| inden itinâalı süslenmiş M bakıyorum.. Bunlar bir düziye döne - rek elb in her tarafını göste Benim gibi seyredenler pek gok ve herkes kendine göre bir fikir yürütüyor. — Bu sene verev etekler ortadan k;ıîk-i |oedir? Dolandırıcı olsalar r fatura bedelini evle « nalı buki bi raşını vermezlerdi iarı da alnuyorla Mağaza müf me baktı. (Devamı 10 uncu sayjfadaj tişi gülüms!y B

Bu sayıdan diğer sayfalar: