9 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 16

9 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M e ee Resimli fıkra fıkra musahakamız Son Postanın kış mevsimi pngumın numaralı fderaniz V S.) diye bildirecek, İtesbit ederken sadece günün vak'ası, ma- bu fıkralar ve resimleri de gazeteden ke- romanı kâfi değil, biraz İsip listeye bağlıyarak bize gönderecek- oglcrce Ia m, d'ye d.ışunduk bu dü- siniz. ü Bu suretle siz okuyucularımız hem gü- müsabak.'ınm esası şudur: Müsabakanın esası i dercedeceğiz. Fakat bu resim o gül 1 Hşâyı 100 lira çıkan fıkranın değil, ya daha evvel çık- e * 50 » knış, yahut ta daha sonra çıkacak bir fık-| 1 » 25 » kanın resmi olacaktır. $i * W » Müsabaka bitince okuyucularımızdan| 8 » 5 er lira oracağız: & » 2 şer buçuk lira — Hangi resim, hangi fıkranındır? Siz de bize meselâ (40 numaralı resim,| tayin edecektir. Müsabakamıza 7 gün ! numaralı fıkranın, 4 numaralı resim 17| evvel başladık. Sekizinci resim ve İhumaralı fıkranın, 14 numaralı resim 38| fıkrayı aşağıda bulacaksınız. Fıkra: 8 “ Fatiha okuyorum ,, Sıbugılaı. Bekri Mustafayı mezarlıkta nârü atarken yakalamış: lar ve sormuşlar! — Ne yapıyorsun Burada? Bekri cevap vermiş: — Fatiha okuyorum. — Bu nasıl fatiha okuyuş? Bekri boynunu bükmüş: — Kabahat bende değil, demiş, burada yatan fatihanın böyle- sinden anlar. SON POSTA Zenginlik bazan tesadüflere lıağlanır Kuşadası okuyu- cularımızdan Mus- tafa Beger soru- yor: — Zengin olacak mıyım? — Zenginlik ya- şa bakmazsa da te- şebbüslerle meyı dana gelmesinden ziyade tesadüflere bağlanması lâzım gelmektedir. aA Her şey için etraflıca düşünmi lâzım gelen bir genç T dur: vaffak olacak mı- | İ İ | yim? hea düşünmeği âdet edinmek te Jâzım- dir. Macera üzerindeki muvaffakiyetler hayatın diğer sahasındaki muvaffakiyot- ler kadar ciddi olmadıkça sasdet yerine felâkat getirebilir. yinmesini n Mütevazı bir genç Eyübden — Salâ — haddin imzalı olu- wucum.uz fotoğra | fenan tahlilini lıtv yor: — İçli bir zekâ , meydana — vurmı yan mizaç ve te. cessüs meyillerile birleşince görün. meden — ilerlemek imkânlarını verebilir. Az söylemek çok dikkat etmek bilgi toplamağa delâlet e- der ki mütevazı bir çerçeve içinde varlık yaratır. Son Potı Folograf tahlili kuponu Ankara okuyucu | sasında larımızdan Müusta-|zere İktisad Vekâletinin. teşvikile iş 4 fanin suali de şu-| ye ziraat bankaları tarafından üzüm — İyi ve şık gi-| ğundan aynı tarzda fındık bilmek | teş kadar bir fikir be- | ce yan edezken etraf-| edi) Sındıruıda Ene mınlakasınınen lüks tütünü yetiştirildi Sındırgı (Hususi) — Bu yil Sındirgi Eze !c:ı. Clen ve Geri kumpanyaları da tütün mıintakasının er lüks tütününü yetiştirmiş- tir. Tütün tüccarları, tütün kumpanyaları direktörleri, ekşperler bufaya gelmişler, tü- tünleri görmüşler, pek beğenmişlerdir. Eks- perler köyleri dolaşarak alacakları tütünle- Ti tesbit etmektedirler. Bu yıl llik defa ola - rzak Dı Amerikan Tobeyko kumpanyası da tü tünlerimize talib olmuş, kumpanyanın bi - rinci ve ikinel direktörleri buraya gelmişler- Fındık kurumu da teşekkül ediyor kuru Üüzüm — piya- nazımlığı yapmak ü- Evvelki — yıl, fiat kurumu adlı bir teşekkül vücude geti- — Hayatta mu-| rilmişti, Bu teşekkülün maksad içi neticeler temin ettiği de bir kül yapılması İktısad Vekâletin- e iş ve ziraat bankalarından rica ve muvafakat cevabı alınmış- tır. Fındık kurumu önümüzdeki günl. de resmen teşekkülüne aid müame! ikmal ederek hemen faaliyete geçei tir. Bu hafta İstanbulda fındık piyasası can- hdır. Piyaşaya Akçakoca malı olarak 3520, | , Görele malı 6000, Cilresun 5840, Trahzon 5040, Pulathane 3760 kilo iç fındik gelmiş « tir. Kabukla: Görele 80,730, Trabzon 20.000, Ordu 2090 gelmiştir. Afrikaya 2028, Yeni Zelandaya 5040, Nev- yorka 5226, Liverpula 5040, İtalyaya 19,750 kilo findik ihraç edilmiştir. Akçakoda malı iç fındık kilosü 38 kuruş yirmi paradır. Trabaon iç 40, Ördü $0 ku - ruştur. İstanbulda 30 ton kabuklu mevcuttur. Gümrüklerde kütüphaneler tesis edilecek Her gümrük idaresinde birer kütüphane tesisi tekarrür etmiştir. Kütüphaneler te - Biİs olunurken gümrüklerde mevcut eserler- den de istifade edilecektir. ceviz stoku müşbet |* mübayansı işile meşgul olmaya başlamış - lardır, İnhisarlar baş eksperi köyleri dalaşarak köylüleri tütünlerini temiz denk — yapmaya teşvik elmekte, köylüleri öğretmekte ve köy- lüler bu alâkadan çok mütehaasis olmakta- dırlar. Bu yıl Sındırgı tütünlerinin en İyi fi- atla ve tamamen satılacağı muhakkak 1d - dedilmektedir. Bandırmalılar zahire borsası istiyorlar Bandırmanın mühim bir ihracat iskele- S1 olduğu malümdür. İhracatın en mühim - mini de zahire teşkil ettiğine göre seneler- denberi açılması düşünülen zahire borsasi zürram mürscaati Üzerine İktısat Vekâleti- nin nazarı dikkatini celbetimiş ve Bandır - mada bir zahire borsasının açılması müm - olup olmadığı tahkik edilerek müsbet neticeye vazılmışlır. Zürra için çok — faydalı olan bu hayırlı işin biran — evvel yapılması sabırsızlıkla beklenilmektedir. 2 numaralı listeye ithal edilmemiş olan maddeler hakkında bir karar ayı ameye göre, idhalleri halde 7005 sayılı ge- 5605 serbe nel d rejimi kararnamesine bağlı 2 numa ye idhal edilmemiş »- mal bu son kararnamenin Mmer'iyete giriş tarihi olan 15 temmuz 1937 tarihinden evvel yola çıkarılmış veya gümrüklere gelmiş oldukları tev- sik edildiği takdirde, bir defaya mah- sus olmak üzere gümrüklerden geçiril- maeleri kararlaşmış, ve bu karar alâka- lılara tebliğ edilmişti Orman tezkeresi 'araııılmıyıcık maddeler Baleb, yer mantarı, ketire, çilek, hardal, yorli çayı, kekik otu ve kekik yağı gibi or« man mahsullerinden gerek dahilde nakille - rinde ve gerek ihraçlarında orman tezkeresi aranılmaması gümrük baş müdürtüğüne bil- girilmiştir. Avusturya Merkez Bankası reisi Ankarada Ankara B — Avusturya merkez ban Adana - Ankara - İstanbul telefonu Adana 8 (A.A.) — Dün ilk tecrübe- Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrıla- rınızı derhal keser. İcabında günde üç kaşo alınabilir. kası reisi M. Victor Kienböck bu sabah İleri yapılan Adana - Ankara - İstanbul şehrimize gelmiş ve istasyonda karşı - |telefonu halka teşrinievvelin 11 inde Janmıştır. açılacaktır. “ Son Posta , mın edebi tefrikası : 56 Yazan: SELÂMİ İZZET nül Medihayı Mazlumla yalnız bırak- mek istemiyordu . Bu kararımıza annem memnun oldü- ğu için benden yana çıktı. Ablam Maz- - lüma sordu: — Siz ne dersiniz Mazlum?, |— Ben Sevime tâbiim, o ne derse 0- — Nu yaparım. Bu hususta hiçbir fikrim yok... Bugün bile bu muvaffakiyetlerime Şâşıyorum... Geriye baktıkca sevki ta- bil ile yaptığım şeyler beni korkutu- yor. Farkına varmadan büyük bir teh- like geçiren ve tehlikenin sonradan far- kına varan bir insana benziyorum. Cuma günü Gönül bize iltifatlar yağ- — Gırdı. İkram etmek için parçalandı. Bi- | zi koyacak yer bulamadı... Ben Gönüle mi bakayım Medihaya mı? Şaşırdim... Ablama hiçbir hususta #timadım yok, o beyinsiz bir kadın, aklı “ile değil aklına esenlerle hareket edi- /— yor. Mediha ise kurnaz... Gözümü Mazlumdan — âayırmıyorum. İki kişiyi kontrol etmektense bir kişi- yi göz hapsine almak daha kolay... Kocamın halinde gayri tabit hiçbir /— şey yok. Her zamanki gibi Gönül ile Kİ onuşuyor. Mediha da yanlarında.., Bir salonün öbür ucunda, palmiye- in arkasındaki kanapeye gittiler, Gö- ti Ben Berna ve Baki ile konuşuyorum. Bernanın göründüğü yok. Halbuki İs- tanbula indiğini duyuyorum. Siteme başladım: — Niye gelmiyorsun Berna?.. Gözleri hararetten yanıyor. solgun. — Pek iyi değilim Sevim... Seni de çok göreceğim geldi. Hem gene sana muhtacım. Bir gün gelip uzun uzun konuşacağım. Bana gene cesaret ver- melisin, çünkü cesaretimi kaybettim. Bitkin bir haldeyim... Acı acı gülümsüyor. — Kendini üşütmüş olacaksın, ge- çer. — Evet geçecek... Sonra gene has- talanacağım... Hastalıkla yarı iyilik a- rasında hayatım sürüklenecek... Ümid- siz yaşamak da ne feci şey... — Sen sahiden hastasın Berna, gene metanetini kaybetmişsin. — Dedim ya, bana ancak sen cesaret veriyorsun, Maneviyatımı yükseltiyor- sun... Geleceğim ve sana gene derd- lerimi dökeceğim... Anlıyorsun ya, ke- 'yifli bir misafir dinliyeceksin Yüzü — Gel, gel, beklerim, Başbaşa verir, fena düşünceleri kovar, yerine güzel fikirler aşılarız, — Berma... Geldim. Annem seslendi. Bernâ onun yanına Atti... Ben döndüm, Mazluma baklım, Mediha ile konuşuyordu ama, gözleri bendeydi. Ben bakar bakmaz - başını çevirdi. Sanki bana baktığını belli et- Mazlum da beni göz hapsine alıyor. Biraz sonra kanapeden kalktılar. Mazlum yaklaştı. Ben Ferid ve Zeyneb Ceyhanla konuşuyordum. — Mazlumu görmemezlikten geldim. Ferid pek mü- teessirdi: — Demek gelmiyorsunuz? — Hayır. Zeyneb Ceyhan yüzünü buruşturu- yör: a — Oldu mu ya, hep beraber ne iyi eğlenecektik. Ablam onları kandırmış, onlar da a- daya gidiyorlar.. — Medihalarla, Paşaoğlu Mekki, Ga- ni Tekel de gelecekler... Bir siz yoksu- nüz. Doğrusu canım sıkıldı. Lâkayd bir tavırla: — Maalesef kocamın işleri mani... «Kocam» kelimesini ilk defa, göğüs kabartarak telâffuz ediyordum. Bunun kendim de farkına vardım. Kocamı- Ih €m» sine öyle sert bastım larım, Birbirine yapıştı. Ulınd.ım. Zeyneb Mazluma baktı: — Yazık değil mi?... Mazlum elini omuzuma koydu: — Doğrusunu isterseniz ne ben, ne |yelsin, işte bu kadar. Bunu her zaman , dudak- İna her şey yakışır ve onun gibi güzel de Si , adayı sevmiyoruz. Gönülle Mediha bu sözü duydular. Gönül de kocamın elini omuzuma koy- masını pek âdi buldu. Bunu böyle bul- duğunu bir dudak bükmesile ifade et- tL Bunu da yalnız ben anladım, Koca- ma biraz daha sokuldum. O da beni ü- deta bağrına bastı. Bu sefer de Moedihanın şaştığını far- kettim, Acaba benim mi içim fesad, yoksa herkes beni budala yerine mi koyu- yor?. Gönül hiddetli konuştu: — Bir türlü onları ikna edemedim, ne yapalım gelmesinler. Bu sefer kocam cevab vermedi. Muhakkak biraz evvel buna dair u- zun uzun konuşmuş olacaklar. Mediha: — Ben Bay Mazlum kadar inadcı er- kek görmedim!, diyor, Mazlum alay ediyor: — Ya!... Gidinceye kadar Mazlum yanımdan ayrılmadı. Bir aralık da yalnız kaldık. Kulağıma eğildi: — Elbisen fevkalâde yakışmış, dedi. Harikulâde güzelsin... Bu renk gözle- rinin güzelliğini tamamile aksettiriyor. — Beğendiğin için sevindim, — Boynunda da Gönülün boynunda- ki gibi inciler olsa... Öyle değil mi? — Gönül ile beni mukayese etme. O- bir kadına yakışan şeyler benim gibi silik bir kadının üstünde kaybolur. — Kendini Gönülden çirkin görmek- le haltediyorsun. Sen başka türlü gü- İsim ve markaya dikkat! Taklitlerinden sakınınız. FARDSL AM D TEK K NT anneme söylerdim. —Biliyorum, annen de bana söyledi. İncilere gelince... — Sana öyle bir inci hediye edeyim mi?. — BHayır. — Neden? — Bu incilerin benzerini değil, ken- di beğendiğin bir şeyi hediye et... — Teşekkür ederim Sevim... Ayrılacağımız zaman Gönül Mazlu- mun elini avucunda biraz fazlaca tut- tu, Mediha elini bile vermedi... Ablam artık hislerine veda ediyor, Mediha da hissiyatında aldanmış oldu- ğunu kavradı. Ben mes'udum, Artık her şey değiş- ti. Artık kocama sahibim. Mazluma sa- hib oldum. Gözlerimin içinin saadetle dolduğunu ve fışkırdığını hissediyorum ve herkes de hissediyor, Herkes görü- Yor, anlıyor... Ama biraz acele etmiyor muyum?. Birden içime endişe düşüyor: Ya bu bir serabsa?.. * Bu akşam Mazlum vâdettiği plâğı ge- tirdi. Küçük zümrüd ve yakutlarla iş- lenmiş zarif bir iğne... Aldım ve hemen göğsüme taktım. Aynanın karşısından ayrılıp koca- mam yanına geldim, boynuna sarıldım: — Beni bu kadar süse meraklı san- mazdın değil mi? dedim. Mazlum yanaklarımdan öptü, gülüm-

Bu sayıdan diğer sayfalar: