9 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

9 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Heybelıadya dadanan hırsız mahküm oldu Davit Heybelide bırkıç olmuştu. Fakat son Son günlerde Heybeliadada faili meç- hul kalan birkaç hırsızlık vak'ası olmuş- tur. Ada sakinlerinden bazı kimseler bu yüzden polise şikâyette bulunmuşlardı. Nihayet son defa Heybelide iokantacı Mehmedin hahç-sinden içinde küstekli bir altın sarli ve 25 lira parası bulunan | ceketi ile, ayni havalide Davidin bir ha- hst Çalınmış, : Lufa sıki tak!bata başla - miştır. Yapı'an tahkikat sonunda Hey beliyemusallat olan bu hırsızın o civarda oturan Davi* isminde işsiz bir adam oldu- ğu tesbit edilmiştir. Suçlu yakalanarak | adliyeye tezlim olunmuş, Sultanahmet 3 üncü sulh ceza mahkemesinde yapılan duruşması sonunda | ay hapse mahküm edilerek, tevkifhaneye gönderilmiştir. İskambil yüzünden çıkan cinayet davası baş: Galatada, iskambil oynarken çıkan bir kavga neticesinde arkadaşı Salihi ağır su- rette yaralıyan Mustafa oğlu Alinin du- raşmasına Ağırceza mahkemesinde baş- Janılmıştır. Bu kanlı kavgaya şahit olan- lardan bazıları mahkemede dinlenmişler, hâdise hakkında şunları anlatmışlardır: — Birlikte kahvede iskambil oynuyor- duk.. Ali ile Salihin arasında oyunun so- nuna doğru münakaşa çıktı. Oyunu Bi - raktık. Dışarı çıkınca o civarda bulunan bir bakkal dükkânının Öönünde tekrar kavgaya başladılar, Ali bıçağını çekerek Salihe hücum etti, yaraladı. Bu sırada yanında arkadaşı ve hâlen tevkifhanede bulunan Yusuf ta vardı. Hâdiseden sonra ikisi de kaçmışlardı. Bilâhare yakala narak, merkeze götürüldüler. Reis, şahitlere Yusufun kim olduğu - nu sormuş, şahitler de Yusufun geçen - Jerde tevkifhanede Çolak Fevziyi öldü ren mevkuf olduğunu Duruşma şifa bulan y ile, gelmiyen sahit Serverin ve tevkifhane- de bulunan Yusufun mahkemeye celple- ri için başka bir güne bırakılmıştır. Suç- hu Ali, mahkemede şahitlerin ifadelerini kabul etmemiştir. Sari İhsan gene meydana çıktı Bir müddettenberi ortada görülmiyen tanınmış dolandırıcılardan Sarı İhsan, son günlerde yeni bir hâdiseyle tekrar sah - neye çıkmışlı. Bu yüzden polis tarafın - dan aranmaktaydı. Suçlu nihayet yaka - lanarak, dün adliyeye teslim edilmiştir. —a İhsanın, zarfçılık usulile zavallı, sâfdil bir köylüye oynamak istediği son eyun şudur: Şileden İstanbula yeni gelmiş ve şehrin | yabancısı olan Mehmet oğlu Hüseyin is- Tinde bir köylünün Kazancılara- doğru Ağır ağır, etrafına bakınarak yürüdüğü- zü gören İhsan, bir. av; yakaladığını am- lıyarak, adamcağızın. peşipe, takılmıştır. Biraz sonra da yanına yaklaşmış ve vak'a yıpmıyı muvaffak vak'asında yakalandı —— Merhaba ağam, biz seninle hemşe- riyiz, unuttun mu?.. diyerek, köylü ile ahbab olmuştur. Biraz beraberce yürü - dükten sonra yere bir paket düşürmüş, bu suretle köylüyü gafil avlıyarak, 900 lira parasını çarpmıştır. Suçlu İhsan dün 4 üncü sorgu hâkiminin kararile tevkif o- Tunmuştur. |Mevkufları " otomobille gezdiren jandarmaların tahli liye talebi reddedi! | zevattakederi adliyeye getirilen mev- Ukufları taksi ile dolaştırmak, ve rakı içip eğlenmelerine vasıta olmaktan maznun #dliye Kapıaltı jandarma kumandanı Ali enbaşı ile, jandarma Ahmedin duruş - malarına asliye 1 inci cezada devam o - lunmuştur, Dün mahkemede şahit sıfatile dinlenen jandarma Vühid: — Filhakika, Ali onbaşı beni taksi ça- Bırmağa gönderdi. Çağırdığım taksiye jandarma Ahmetle, mevkuflar binip git- tiler Ellerine kelepçe vurulmamıştı, fa - kat nereye gittiler, ne yaptılar, orasını bilmiyorum. Dermniştir. Bunun üzerine reis jandarma Ahmede mevkuflara niçin kelepçe vur- madığını sormuştur. Ahmet, Ali onba - gıyı göstererek: — Ne yapayım, demiştir. Âmirim böy- le emretti Ali onbaşı ise, buna cevaben: — Bay reis yalan söylüyor, ben ken - disine icap eden emri vermiştim, demiş- tir, Duruşma sonunda maznunlar tahliye- lerini istemişlerse de, mahkemece kabul edilmemiş ve dava iddia makamının id- diasını serdetmesi için, başka güne bı- rakılmıştır. Ağabeyisi tarafından yaralanan Kadri öldü Kardeşi İsmall tarafından bıçakla ağır sarette yaralanan Kadri, nakledildiği Gurtba haslanesinde dün ölmüştür. Ce - sedi muayene eden adliye tabibi Enver Karan morga kaldırılmasına karar ver - Miştir. Tanzifat ve tenvirat vergisi şubelere götürülecek Bir çok kimseler barçlarını bina ve arazi vergileri veya satr işler i- çin' Şübelere müracaat ederilerin 'di - Tekleri tanzifat ve tenülrat * börçlariri ödedikten sönra görülecektir. —— —— 69 — e ——— GÖNÜL İSLERİŞ Kadını bnşlan Çıkaran kadın.. Bir erkek okuyucum, Bay R. R. karısı- nn arkadaşından şikâyetci, diyor ki: «— Bu kadın bana nazaran daha sen- gin bir adamın karısı, İşi gücü sadece bir manken gibi giyinip kuşanmaktan, dola- Gp eğlenmekten Ibaret. Sik sik bize ge- Tyor, Ahlâkının düzgün olduğunu bili- yyorum, bu eihetten tehlike yok, Fakat ka- zım biraz cahil biraz saf biraz muhake- mesiz. Onu görünce onun gibi giyinmek, dolaşmak, masraflarında onu taklid et- mek istiyor. İmkânı olsa yapacağım, fa- kat maslesef o kadının kocası ile aynı servet kaynağının yolunda değitim. Üzü yocum, sıkıliıyorum, yevcemi kızdırmada! bu kadından nasıl kurtulayım? * Reçeleyi birkaç satırın içine sıkıştıra- cağım: Bu mitüfir bayana karşı yanında biraz mültefit davrarınız, güzel- zarafetinden bahsediniz. — Ya- er görününüz, karınızın misüâ- ekte mazereti pek çabuk zü- Kkarınızın kabil et fir bur edecektir. Bay . C yer 4 Tanıdıklarımızdan bir erkek vardı, me- Tazimden, gürültüden hiç hoşlanmaz bir adamdı. Günüm birinde çocuğunu gezdir- mek bahanesile sokağa çıkardı, doğruca bir hususi hastaneye götürerek sünnet ettirdi. O akşam” çocuğun 'eve dönüp de vaziyetin anlaşıldıği zaman kopan kıya- mete ben de şahid oldum. Annesi bütün bağatınca beklediği bir günü kaçırmış | olan birisinin cinnetine tutulmuştu. Sa- | Nalır ki bir servet kaybetmişti. Adam piş- man oldu. Fakat İş işden geçmişti Bugün Çocuk koca delikanlı, aradan yıllar geçti, fakat arkadaşım #«çocuğunun mürüvveti- nb görmemiş olmakla elân müteezzidir. Size taysiye ederim: Karmızı dinleyi- niz, onun istediğini yapınız. Eenebi ite Golu. bir apartımanda oturman2 bir mah- zur teşkil etmez. Mili âdetimizdir. Ken- di memleketinizde oturuyorsunuz. Hem başka yerde de otursanıı gene yapacak- sınız. Modaya gelen İngiliz itiyadlarından hiçbir şey feda etmez, Atrika çölünde ye- mek yerken lmkân bulsa gene sırtına | mokinini geçirir. Türk niçin başka olsun? TEYZE 1 HÂDISELER KARŞISINDA Her dediğini isbat eden adam Kendini methediyordu: — Küvvetliyim! Dedi. İnanmadilar. Tramvayın kapısı- nı bir elile açıp kapadı! — Hakkın var, dediler, kuvvetlisin! * — Çok kurnazım! Dedi, isbatını istediler: İsbat etti.. Po- lise görünmeden yürüyen tramvaya at - ladı. * — Hiç bir zaman bedbin olmam! Dedi, Eline bir gazete aldı. Çin - Japon meselesine, İspanya hâdiselerine att ha- ösleri okudu.. Gazeteyi bıraktı, Bir kahkaha attı. — Korku nedir bilmem! Dedi. Bir bardak kırkçeşme suyunu bir nefeste içti. * , — Gaipten haber alırım! Dedi. Artık bu sefer: — Atıyorsumu, dediler, işte bu fm - künsızdır. — Göreceksiniz. Günde dört defa yerlerini değiştiren tramvay mevkiflerinin o dakikada bu- lundukları verleri saydı: — İnanmazsanız, dedi, gidip bakın! * — Evimde hâkim olan karım değildir, benim! Dedi. Karısını gösterdi. Başında altı ay evvel yaptırılmış bir şapka vardı. Hafızam çok kuvvetlidir. dedi, inan - mazsanız bakın: Zifiri karanlık sokak - taki evini buldu. Anahtarla kapısını aç- | t — Şimdi beni şişman görüyorsunuz ya, ben istersem kauçukmuş gibi daralıve - | ririm. Dedi, kalabalık zamanda geçti ve tünele bindi, türnikeden — Hiç kimsenin'yapmadığı şeyleri yal parım! Dedi, bir kitapçı dükkânma girdi. Bir kitap aldı, dükkândan çıktı. İsmet Hulüsü Sütçüler kışlık Süt fiatını Tesbit edemediler Süt müstahsilleri ve sütcüler esnalı kışlık süt fiatlarını tayin etmek izere dün bir buçuk saat süren bir toplantı H | yapmışlardır, Toplantı çok münakaş olmuş ve bu yüzden perakende süt fi- | yir lmış, bundan sonra piyasaya halis üt çıkarmak . ve hileli satışım önüne çmek, üzere bazı tedbirler ittihaz p: dilmiştir,. Cemiyetin hâlis süt satma gayretlerine halkım da Müzâhere! gi tern istenmiş ve;meselâ bozuk süt alanların hiçbir. şuretle müşanşba: ve ihmalkârbik göstermeksizin ;- bu- südü satan-hakkında cemiypte şikâyette bu- lunmaları temenni. olunmuştur. Aksi takdirde hilenin önüne geçmenin mad- imkânsız olacağı ileri sürülmüş- tür. Akayda yardım sandığı kuruluyor Akay idaresi kaptan ve çarkçıları birleşerek ölüm vukuunda — aflelerine Şardım için bir sandık teşkiline karar | y vermişlerdir. Sandığın nizamnamesi ha t y nt tutlmamı Tanzifat ve tenvirat vergilerini borç | G ll:ır öada yeyler birbirink İmanığ Ve |4 lalar şubelere kendileri — götürecektir. | » vaktinde'| belediye şubelerine yatırmamış olduk- | larındân bu hususun temixj - için yeni | bir tedbir alınmıştır. Bu tedbire göre | etin karara rabtı başka bir güne bi- | ». Konuşma: Şu manasız gurur? Vapurdaydım. Biraz ileride oturan iki kız - oldukça yüksek sesle - fransızca ko- n lardı. Bittabi alelâde şeylerden bahsediyorlardı. Fakat ikisinde de mü- him bir iş görmekte olanların tavrı var- dı. Ana dilleri ile konuşsalar hiç şüphe- siz seslerini yükseltmezler, hallerine, yaşlarına daha uygun bir tavırları olur- du. La Ro-chefoucauld: «Gençlere verilen terbiye, ekseriya onlara bir nahvet daha aşılar» diyor. Hele ecnebi dili öğret- meki... Gençlerin, yaşlıların çoğu fran- gızca (veya başka bir ecnebi dil) bilme- ği kendi kendine kâfi bir hüner sayıyor- lar ve başka hiç bir şey bilmedikleri hal- de kendilerinde etrafa karşı bir üstünlük vehmediyorlar, Bunun içindir ki memle—l ketimizdeki eenebi mektebleri kadın, er- kek bir yığın züppe, ukalâ yetiştiriyor. (Hiç birinin türkçe bir yazi okumağa tene etmediklerini bildiğim için dü- şündüğümü söylerken kimseyi gücendir- miyeceğimden eminim.) Gençlere boyuna: «Dil öğrenin!» deyip duruyoruz. Bununla türkçenin irfan, bil- gi edinmek için kâfi olmadığını söyle- mek istiyoruz. Doğru bir tavsiye... Fa- Xat ecnebi dilin bir gaye değil, ancak bir vasıta olduğunu hiç bir zaman unutma- malıyız. Halbuki bizde ekseriya ecnebi dil bir gaye oluyor; onu edinenler kitab ukumğz, kafalarını zmgmleşnrmcge& heves etmiyorlar. Cahilin ecnebi dil bil- miyeni, bilerin den çok daha iyidir: hiç| olmazsa çalım satmaz. Zaten hiç bir şey bilmiyenin ne bir ya- bancı dil bilmesine, ne de ana dilini bil- mesine imkân yoktur. Konuşur, geveze- lik eder, işte 6 kadar. Dil bilmek, ilmin bir şubesine merak etmekle kabildir. Bizdeki tercümelerin ekseriya fena, yanlış olmasının sebebi de budur: mü- ercimler hiç bir şey bilmiyorlar; kafa- işlememiş ki okuduklarımı anlayıp z I çen gün bir gençten - bahsederken: *Çok iyi, değerli bir adam»> dedim. Ar- | kadaşlarından biri hemen: «Elbette, de- n neslin adamları hep iyidir.» İşte bu zihniyeti bir türlü anlıyamıyo» bizim nesil, sizin nesil... Bugün ben seler arasında fikirlerine ışn- k etmediğim, hiç bir değerleri olma- dığını bildiğim çok kimseler gösterebili- İrim. Dostluk, yağ başka, bir kimsenin kıymetini kabul etmek başka... «Benim neslimdendir; arımdan, #krabalarımdandır.. diye — bir | kimseyi beğenmek sadece nahvetimizden onun değerinden kendimize bir yobiçmek isteriz. Onun için söyledik- lerimiz ekseriya yalandır: onu vasıta e- dip” kendimizi öğetiz. Koltuklarıni ka- | bartarak: «Beri şöyleyim, ben böyleyinis | lir; |diye kendinde bir takım mevhum- gezi- yetler sayan adam bile, ;arkadaşlarını; akraniâmmi öğenjerden üstündür, - Onlar sürü'dür, hiç bir/ zaman » kelimenin &n >mahasile « birer ferd olamazlar? - © * Bazı $airlerimiz, muharrirlerimiz, her hangi bir tesir altında kalmaktan çekini- yor, korkuyorlar. Bunun için de okumu: * jyorlar. Falan Türk veya filân yabancı! ârin eserterini okurlarsa onun gibi yaz- mağa kalkarlar, şahsiyetlerini, hususi: i kavbederlermi; un için yazdıkları, her hangi bir kimsenin yazdıklarından farklı - değil, »girini görme! Yazan: Nurullah Ataç Nurullah Ataç Tesirden kaçmasalar, okusalar, ilk akık larına gelen çeyin başka kimselerin de aklına getmiş olduğunu görürler ve arı tık onu yazmaktan çekinirlerdi. İnsanları biribirinden ayıran farklar aşağı, cahil tabakalarda değil, bilâkis ir- dan sahibi, yüksek tabakalarda belli olur. Hayvanlar, vahşiler gibi cahiller de - dü- şünce ve hassasiyet bakımından - biribi- rine benzerler. Muharrirlerimizin çoğu- , hun hep ayni şeyleri gevelemeleri; biri- birinden haberleri olmadan nep ayni ba- sit düşünceleri, hayalleri tekrar — edip durmaları bundandır. Nurullah Ataç Esnaf cemiyetlerinin yeni idare hey'eti Esnaf Cemiyetleri müşterek bürosu yenı merkez hey'eti seçilmiştir. Mer - etine Bakkallar cemiyeti recisi k_hx eciler cemıyn inden Celâl, maı iR lar cemi kârlar cemiyetinden Necati intihap o- lunmuşlardır. Yeni tip ayak!mbı!arı İçin güzel bir reklam benim arkadaş-?” duğ ni de bö; ,değildir. Sadece Amerikada, dura fabrikası piyasaya yeni çıkardığı altı lastik ayakkaplarının ayaktaki te- tetkik etmek için fotog- rafcısına böyle resimler çekmesini em- Tetmiştir. Güzel, daha doğrusu cazip bir rek- lam usüli dccıl Mi zırlanmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: