19 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

19 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Ekinlerin en tehlikeli düşmanı: Bambul böceği * » Bambul, Orta Anadolu'nun çekirgesi gibidir. Ekinlerde yaptığı zarar, bazan hiç tane aldırmıyacak kadar çoğalır. Hakkından gelebilmek için, yapılacak tedbirleri elbirliğile tatmak ve buna devletin direktif Ziraat Vekili Şakir Kesebirin çağ- rısna uyarak, Orta Anadolunun” dört bir köşesinden Ankaraya gelen tarım- manların, Orman çiftliğinde yaptıkla- rı toplantıyı, gazetelerin havadisleri a- rasında elbet okumuş olacaksınız. Ya- kın bir mâziye kadar yalnız yeni bir yükü kaldırmak için çağrılmaya alışan köylümüz, Cumhuriyetin kuruluşun - dan sonra her çağrının kendi refah ve saadetine hizmet maksadile olduğunu o kadar inanmış bulunuyor ki, bu defa ki toplantıya da n. tuğunu ve orada © sıl döktüğünü anl yorlar Ziraat Vek işe yaramaz bir halde göstere bildiği gibi, bazan en işe yaramaz sa - nılan bir tedbirin de büyük bir başarı sayılacak kadar faydalı olduğunu gös - terir, Onun için her türlü düşünceleri bir taraftan işe geçirirken, diğer taraf- tan iş içindeki düşünceleri toplamakta da büyük bir fayda vardır, Nitekim bu toplantıda da, böyle bir takım şayam dikkat düşünceler ortaya dökülmüştür ki, bunlar cidden müna * kaşaya değerler. Mese ir köylü, at- la ziraat bahsinde atın fazla yem mas- rafını mucip olacağını, halbuki öküzün ala bâkarak altıda biri kadar masrafla idare edilebileceğini / ileri sürdü. Bu, bir hakikattır fakat bu hakikatı dört başından tutup ona göre bir hüküm çı- karmak lâzımdır. Bir bâşka köylü, güb re bahsinde onun tarla hakkı olduğu - nu her tarımmanın bildiğini, fakat o - dunsuzluk yüzünden bunu yakmaya, ve hattâ satmaya mecbur kaldığını İk şaret etti. Bu da bir hakikattır ve ge - ne bu hakikatı yolunca düşünüp bir şekle sokmak lâzımdır. Buna benzer ne mütaleslar geçti ki, ortadan verilen hükümleri bir çırpıda -İboyu, 8 - 9 rı sirası geldikçe deşmek niyetinde - yim. Herhalde memleketin şu ve bu bölgesinde sık, sık tekrarlanacak olan bu toplantılarla ziraat âlemi çok şey kazanacak, köylünün derdine daha şi- fa verici bir derman bulunacaktır. Bugünlük, o toplantıda geçen bir $i kâyet üzerinde duracağım: Bir tarım- man, «— Bu yılki ekinimiz çok iyi i di, fakat tanenin yarıdan çoğunu Bani” bul emdiz diyor ve buna çare temenni ediyordu. Mahsulün iyi yetişmesini te- min ettikten sonra onu elde edeme - mek elbette pek üzücü bir şeydir. Bambul (-— Anizoplta) Orta Ana - dolunun çekirgesi gibidir. £ Ekinlerde - İyaptığı zarar bazan hiç tane aldamıya- cak kadar çoğalır. 10 . 12 milimetre nilimetre kadar da e Tunan siyah renkli böcüdür. Mayıs - Haziran ay lara çıkanlar, ekinlerin n binlercesine rastlarlar. Her başa - ğa üç beş tanesi yerleşmiş, boyuna çi- çeği yemede veya sütünü emmekte - dirler. Bir taraftan da dişili erkekli bu- luşup çiftleştikleri göze çarpar. | - 1.5 ay sonra ekinler biçilirken tekine bile rastlanmaz: Erkekleri ölmüş, dişileri de yumurtlamak üzere su basmaz, yu- muşak topraklı kıyı, köşeye çekilmiş - lerdir. Dişi Bambullar, kuruca ve yu- muşak bir yer aramakla beraber ora - da Neciliye ve Sayvaniye fasilesinden olan nebatların bulunmasına da dik - kat ederler. (Çünkü buralara bıraka - cakları yumurtalardan çıkacak Bam - bul kurtları, bu nebatların köklerini yiyerek geçinecektir.) (o Dişi Bambul, keyfine uygun yeri keşfedince, topra- ğın 5 - 10 santim derinliğine bir çukur- cuk yaparak 25 - 30 tane yumurtasını oraya gömer. Sonra az öteye, az beri- ve birkaç çukur daha açarak karnında- ; 150 den fazla yumurtayı boşaltır ve son çukurun yanma kendisi de uzaha- rak erkeği gibi göçer. Yumurtaların toprağa gömülüşün - den | - 1.5 ay sonra -yâz sonuna doğ - ru- bunlardan beyaz beyaz (küçücük durduracak kuvvetlidir. Bunla” la — —————— GÖNÜL İŞ LERİ Evlenmek biraz da Geçim meselesidir 28 yaşlarında İstanbullu bir genç, bir memuriyet alıp Konyaya gitmiş. Ay - dan aya eline 44 lira para geçiyor. Bir annesi var, ona da bakiyor. Bu genç Konyalı bir kızla sevişmiş. Kızın ailesi ile de içli dışlı olmuş. Gece gündüz görüşüyorlar, Fakat kız tarafı, hayatı biraz ondan farklı görüyor. Kızlarını zengin bir adama vermek, gürültülü düğünler, kınageceleri yapmak isti » yorlar, damattan yüz görümlüğü gibi hediyeler bekliyorlar, Kızcağızın gözü bu gençle kaçmıya razı olacak kadar kararmış. fakat yaşı daha küçük. Kon- yada yerleşen İstanbullu okuyucu « muz, ne yapayım, diye soruyor. * Ben kiz tarafının düşündüklerini pek o kadar haksız bulmuyorum. Her anâ baba kızını, zengin bir adama ver- mek ister. Mihri müeccel ile mihri muaccel eski bir an'aneği hatırlatırsa da - Alish esirgesin - ayrılık günle - rinde erkeğin kadına tazminat ver - mesi medeni evlenme sisteminde de yeri olan bir nevi mukaveledir. Bun" dan yana da kız tarafını ayıplamak doğru olmaz. Okuyucumuza bir de | şunu hatırlatırız ki evlenmek, sadece | gönül işi değildir; hattâ daha siyade | bir geçim meselesidir. Babasının e - vinden kaçmış bir genç kızın Mine) yanında 44 lira aylıkla geçinmesi de pek kolay olmaz. Onun için genç oku- yucum biraz ağır başlı davranmalı, kı- zn ölesi ile anlaşıp bu işi güzellikle halletmenin bir yolunu aramalıdır. Bunda da pek acele etmeğe gelmez, biraz müteenni olmalıdır. ” TEYZE ” İ pardösü kurtlar çıkar Bu kurtlar etraflarında e HÂDİSELER KARŞISINDA Altı ay evveldi. Havalar ısınmıştı. Bir akşam eve geldiğim zaman pardösümü çıkarmıştım. gezebilirim! Demiştim. Pardösünün yakası gözüme Dişmiştiz yok! Kol kapakları elime gelmişti: — Öleye beriye , sürünmekten fayla aşınmış. Yukarıdan aşağı bakmıştım: — Biçimi de esasen demode, artık bu biçim pardösüler giyilmiyor. Elimi kumaşına sürmüştüm: — Kumaş ta esasen pek iyi kumaş de- h solmuş. Eteğini tutup çekmiştim: — Çürümlüş, nerede ise kopacak. Astarmı yoklamıştım: — Astar mı bu da.. En fenasından koy- muşlar.. Boyuna bakmıştım: — Boyu da bana biraz kısa. Enine bakmıştım: — Biraz da dar, giyince zibidiye ben- ziyorum. Düğmelerine göz atmıştım: — En ucuz cinsten düğme.. Kaldırıp çiviye asmıştım: — Artık bir daha giymem. Ya bir esi ciye satarım, yahut ta bir fakire veriri g'der.. Altı ay geçti, İkinciteşrinin on beşind havalar birdenbire soğuyuverdi; soğuk tan donmuş bir halde eve geldiğim 7x- man; mdan itibaren pardösü giymeli! , Altı ay evvel çiviye as mü çividen indirdim; İzüme ilişti: — Biraz kirli amma, silinince tertemiz yakası gi * İolur. Kol kapakları elime geldi: - Hiç te aşınmamış. Herhalde öleye İberiye fazla sürmeden kullanmışım. Yukarıdan aşağı baktım: — Biçimi de güzel, esasen bu biçim pardösülerin modası hiç geçmiyor. Elimi kumaşına sürdüm: — Kumaş ta iyi kumaşmış ya!. Aydınlığa tuttum: — Rengi! de hiç solmamış. Eteğini tutup çektim: — Sapsağlam. Ne kadar çekilse kop- maz, Astarinı yokladım: — Astar dediğin böyle olur, kumaş gibi astar, Boyuna baktım: — Boyu da bana tastamam. Enine baktım: — Dar da değil, giyince kerli ferli olu- yorum, Düğmelerine göz attım: — En pahalı cinsten düğme. Aldım, sırtıma giydim; aynaya bali tm: ” Mükemmel. Bu sene de giyerim. Ge- letek seneye de Allah kerim!.. İsmet Hulüsi uldukları Neciliye ve Sayvâniye fa - esine mensup nebatlarıin köklerini riyerek toprak altında gezmeğe ve kış yaklaştıkça derinlere inmeğe başlar - lar, 30 - 40 sm. derinliğe ulaşanlar ar- tk daha aşağı gilmiyerek orada bir 6- dacık yapar, ve içine girip uyuşuk bir halde kışlarlar. İlkbahar gelip te hava- lar ısınınca gene yavaş yavaş yukarı - lara çıkarak 6 sırada tarlada bulunan ekinlerin köklerini kemirmeğe başlar- lar. Kökleri Bambul tarafından ke - mirilen ekinler bir türlü gelişemezler, Yerleşip canlanamadıkları için sonun - da iyi mahsul veremezler. O yıl Bam * bullara başaklar üstünde rastlanmaz, çünkü ekinin köklerini kemiren kurt - lar bütün yaz bu zararlarına O devam ettikten sonra, sonbahara doğru gene toprağın derinliklerine inerler, Bir kiş daha geçirip öteki bahar gelince, ge - çen seneki gibi yukarı çıkar, gene Ne- ciliye ve Sayvaniye fasilesine mensup, tarlada ne kadar nebat varsa kökle - rini yemeğe başlarlar, Havalar ısınınca Bambul kurdu i - yice büyümüş ve artık odoymuş olur, Bir kenara çekilip uykuya Boncuk (— Şüfeyre) dalarak haline — Artık yarından itibaren pardösüsüz — Çok kirli, temizlenmesine de imkân Biriheiteşriir 19 G. Metaksasın beyanatı “ Ankaraya yabancı bir memlekete gider gibi General Metaksas ve kendisini (Baştarafı 1 nci sayfada) rü, Tümamiral Şükrü Okan, Yunanista- nın Ankara elçisi Rafael, şehrimizdeki Yunan konsolosu ve refikası, matbuat mümessiileri ve diğer zevat Adalar açı- ğında yüksek misafirimizi karşılamış- lardır. Vali ve Belediye Reisi Muhittin Üstün- dağ, beraberinde Amiral Şükrü Okan, Hariciye kalemi mahsus müdürü ve Yu- nan elçisile konsolos da olduğu halde, A- verof zırhlısından indirilen bir istimbot- la gemiye çıkmış ve dost bâşvekile beyâ- nı hoşamedi yapmıştır. Ayerof zırhlısı bilâhare, valile diğer rkân ı da hâmil olduğu halde, Zafer ve Tınaztepenin refakatinde limana gele- demirlemiş ve top atmak suretile şehri selimlamıştır. Selimiye kışlası bu- nâ mukabele etmiştir. Limanda bulunan İ gemiler de düdük çalarak misafirimizi selâmlamışlardır. Bu sırada, Şirketin 71 numaralı vap- ru Averofa yanaşmıştır, Kiymetli misa- firimizi, refikası, maiyeti erkânı ve istik- bal heyeti vapura geçtikten sonra Türk ve Yunan bayraklarile süslenmiş olan Tophane rıhtımına çıkmışlardır. Rıhtımda General İhsan Ilgaz, diğer yüksek askeri erkân, Emniyet Müdürü, Salih Kılıç, Yugoslav başkonsolosu Vu- kotiç, Romanya konsoloshanesi kançları, Yunan konsolosluğu erkânı ve kesif bir halk kütlesi «yaşa» seslerile General Me- taksası hararetle karşılamışlardır. Bir askeri müfrezemiz selâm resmini ifa et- miş, bando mızika da Yunan ve Türk milli marşlarını çalmıştır. General Metaksas askeri teftişten son- ra, maiyetile birlikte kendilerine tahsis edilen otomabillerle, binlerce halkın al- kış ve yaşa sesleri arasında Perapalasa gelmiş ve bir müddet istirahat elmişler- dir. Yüksek misafirimiz, refikası ve maiye- ti saat 17.15 de Perapalasdan hareket ede- rok tekrar Tophane rıhtımına inmişler ve Şirketin 71 numaralı vapurile Haydar- Paşaya geçmişlerdir. Dost başvekil Türk ve Yunan bayrak- Tarile süslenmiş olan Haydarpaşa istas- yonunda da askeri merasimle karşılan- muştır. Burada da Yunan ve Türk milli marşları çalınmış, selâm resmi ifa edil miştir. Bilâhare General Metaksas, refikası, Atina elçimiz Ruşen Eşref, Yunanistanm Ankara elçisi Rafael, hariciye kalemi mahsus müdürü ve diğer zevatla birlik- *e, kendilerine tahsis edilen hususi tren- le tam sast 20 de Ankarıya hareket et- mişlerdir. General Metaksasın beyanatı Hükümet merkezimizde üç gün kala- cak olan dest başvekil, dün, 71 numaralı vapurun salonunda matbuat mümessille- rini kabul ederek şu beyanatta bulun muştur: 'deşçe münasebatta bulun- Mayıs - Haziran aylarında da ekinle - rin tam çiçek ve başak tuttuğu sırada kınkanatlı Bambulun » yaşayışını öğrendikten sonra onunla ması! başa çıkılacağını da gelecek sefere anlatırım. TARIMMAN Her türlü zira) müşküllerinizi biza yazı - niz. Size cevab verelim. CEVAPLARIMIZ: Gebzede, Gölcük önünde Hikmet Demir- İ handa bahçe mimarı Mevlud geçer. Jer'e: istikbal eden zevat Averofta duğumuz Türkiyeye geldiğimden doi fevkalâde memnun ve bahtiyarım. gi Türk milletinin yüksek Şefi Atatöl şahsen tanımak ve bütün Yunan mil nin en derin tazimatile en samimi mennilerini kendilerine arzetmek # sabırsızlanıyorum. Bu münasebetle bazılarını esasen W diğım ve diğerlerini de tanımak fırsat bulmuş olduğum Türk ricalile gö ğimden, ayrıca büyük bir mens hissediyorum. Türk ve Yunan dostluk bağları o kadar kuvvetlidir bundan daha fazla bir yakınlığa ve samimi bir birliğe imkân yoktur. Ankaraya yabancı bir memleket€ f der gibi gitmiyorum. Türk toprakla da kendimi öz memleketimde sanıyorü Emin olabilirsiniz ki, her Yunanlı d£ nim gibi ayni hissiyatı taşımakta General Xetaksas şerefine bu aş? Ankarada Başvekâlet Vekili Celâl ği tarafından mükellef bir ziyafet verili cektir. Ziysfeti bir suare takib edeceiiii Yunan Amiralinin beyanat! nl Averofun kumandanı Amrial İkon da bir arkadaşımıza şunları söylemişti Yunanistanın dostu ve müttefiki © lan Türkiyeye geldiğimden dölayı vari bir neş'e içindeyim. Kendisini daha & vel Atinada tanıdığım ve bilahare TA drada da görüşmüş olduğum kiy! dostum Amiral Şükrü Okanla tekrar öğ Yuştuğumdan fevkalâde memnunuf. vi Türkiye ve Yunanistan arasındaki luğun ilk temelleti, deniz silâhlar tahdidi hususunda yapılan bir sna ie atılmıştır. Bu anlaşma bilâhare günkü sars:lmaz doştluğa inkılâb zi ir. Bir denizci safatile bu mes'ud deri Aa yol açmış olduğumdan kendimi yel milletleri aran #iyar sayıyorum. Geçen scne, başta Yavuz olduğu dört torpidonuz ve beş denizaltı geni evvelâ Maltayı ve sonra da Yunan yas arın: ziyaret etti, ii Donanmanızın büyük bir muvali yeile başardığı bu muntazam seyabâf cihetle takdire şayandır. Yunan si ması, bilhassa denizaltılarının işti” henü» böyle bir seyahat yapamadı. tlerimiz bu uğurda ver iğ Türk - Yunan dostluğunun gayesi * ge tur, Memlek lü gayreti sarfediyorlar. Fakat şu” kaydetmek m ki, bizler sulhp” olmakla ber, icabı halinde "© menfaatlerim!2i kotumanın £ yolun biliriz.» Zye Hava Nazır iltered ” Londra is ÇA A) a pir iğ re General Mileh kumandasında hava zabitlerinden mürekkep Digi et, Croydon'a gelmiştir. Heyet yerd terede bir hafta kadar (kalarak “yi fabrikalarını ve nine sv rişli bir yer değildir. Geniş bir iş tw' yetinde İseniz vazgeçiniz. Küçük uğraşıyorsanız ne âlâ. Sorduğunui baski kalıplarının düzlerini 7 - 2 — lindirii olanların 25 - 30 Uraya Gnlatadaki Kazantıyan deposuna Pö rursanız tafstlât alabilirsiniz. e. Maraşta kitapçı Ahmet DikeB R Bekir Şirikçiye: ş Ökeliptüs tohumu Için bulundu rin ziraat müdürlüğüne baş zi 28 önayak olurlar. Şu adreslere Wi... da tedarik edebilirsiniz; A) Gali. kiye tohüm mağazası, B) Dördünü, © msi

Bu sayıdan diğer sayfalar: