29 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

29 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bursadan misafir gelen bir kadını yere düşürdükleri bir _'fSırayı pay etmek bah: nesile dolandırırken yakalandılar |nü, başını aramağa başlamıştır. Bereket rsin ki, bu sırada oradan geçen Arif ta mekteb talebesinin mü- dırıdılar polise — teslim » Asliye birinci ceza mahkemesinde İs: mall Hakkı ve Avram isminde iki dolan- diricilik — suçlusunun — muhakemelerine |İsminde bir başlanmıştır. ö | ahalesile, di Bu iki dolandırıcı Bursadan misafir 0- / edilmiştir. larak İstanbula gelmiş olan Hatice is-| Suçlulardan İsmall Hakkı bir aralık minde bir kadını mahud zarfçılık usuliy- | kaçarak, o civarnda bulunan İbrahim is- le dolandırmağa teşebbüs etmişlerdir. Hatice, Zeyrek caddesinden geçerken İsmail Hakkı yere bir zatf atmış, sonra da Haticeye: — Gel bayan, bu zarfın içinde para var. Seninle paylaşalım, diyerelâ kadıncağızı yan sokaklardan birine sokmuştur. Bu sırada öteki arkadaşı da, ortaya çı- karak, kadına: — Ben biraz evvel yolda para düşür- müştüm. Siz bulmuş olacaksınız, üzeri- nİzİ arıyacağım, demiş ve kadının üstü- Fabrikatörler munzam Mesali ücretine İtiraz ediyorlar İş kanununda, munzam mesal için zikredilen yüzde 25 - 50 munzam me- sai üçretinin neye göre takdir, edilebi- leceğine aid olmak üzere bir nizamna- me hazırlanmaktadır. Bu nizamname henüz tamamlanmamış — olduğundan, © zamana kadar, iş dâiresi, munzam mesâai ücretini yüzde 50 olarak kabul etmiş bulunmaktadır. Bu yüzde 50 ücrete, fabrikatörler itiraz — etmektedirler. Bazı fabrika ve müessese sahipleri, bu ciheti ileri sürerek iş dairesine ve Sanâyi Birliği- ne müracaat etmişlerdir. Birlik, bu i tirazı tetkik etmektedir. Bu hu: Birlik, iş idaresile de temaslarda nu - lunacaktır, Müteferrik: İstanbul ve Band reislikleri İstanbul Liman Riyasetine tayin e- dilen İzmir Liman Reisi Zühtü dünden itibaren yeni vazifesine — başlamıştır. Eski İstanbul Liman Reisi Hayreddin de yeni vazifesine başlamak üzere ya- rın Bandırmaya gidecektir. Gümrük işleri: Gümrük kursu Şehrimizde tetkikler yapan Güm - Tükler Baş Müdürü Mahmud Nedim, | dün yolcu salonunda teftişlerde bulun- muştur. Umum Müdür, yolcu salonun- da çalışan gümrük muayene memur - larmın bilglerini çoğaltmak gayesile açılan kurs hakkında izahat almıştır. Kurs, pazartesi günü bitecektir. Bun- dan sonra imtihan yapılacaktır. K da muvaffak olanlar terfie tâbi tutu - lacaklardır. Muvaffak olamıyanlar es - ki va: erinde kalacaklardır. Cunhu “Fiyet bayramından sonra diğer ne - murlar için tekrar Kürs açılaeğktır. ZY A Az para ile mes'ud Olunabilir mi? Bu suali soran da Bay A. V. Ç. O. dur. Kendisi İstanbula yakın kazalardan bi - Finde oturuyor. Kazancı ayda 45 liradır. Vük allesinden de küçük bir yardım Börebilir: Fakat nihayet ehemmiyelsiz bir miktardır. Mahsus bir tesir yapmaz, Okuyucum da evlenmek arzusunda, me - rak ediyor: Bu kadar az bir para ile mes'- Bd olabilir mi? * Benim bir kadın dostüm var: Kocası büyük bir şirketin müdürü. Ayda eline 900 lira geçer. Maçkanın en mühteşem... Binalarından birinde otururlar, kalaba - — lıkları da yoktur. Bu paranın yetişmesi, mühlm bir miktarının da ihtiyata ayrıl- ması Jâzim. Pakat dostlarım her vakit Çin sıkıntıdadırlar: Bir çay ziyaletlerine B0 lira gider, Senede hiç Gdeğilse 3 tane minde birinin evine saklanmış ise de, bi- lühare yakaianmıştır. Her iki suçluyu da tevkif eden mahkeme, bazı şahidlerin celbi için duruşmayı talik etimiştir. Dün bir cinayet davası bitli Şilede bir tarla meselesinden — dolayı |gıkan kavga neticesinde, Hanifeyi sopa |ile döverek, ölümüne sebebiyet veren Ri- fatm, Ağırcezada yapılan duruşması so- munda 2 sene 6 ay 10 gün müddetle hap- sine karar verilmiştir. Transit geçecek Gemtier hakkında Yeni hükümier Montrö mukavelenamesi hükümle - |rine istinaden, Sıhhat ve İçtimat Mu - avenet Vekâleti, Boğazlardan — tran: olarak geçecek ve limanlarla ihtilât et miyecek olan gemiler kararlar almıştır. Bu nevi gemilerde içerisinde dok - toru bülunanlar sahil sıhhiye memur- larına sıhhi bir beyanname — ibraz ve tevdi edeceklerdir. Hekimi bulunmıyan transit gemile- rin verecekleri sıhhi beyannameye, ha veya uğradığı limanların rük idareleri tarafın - dan bu mahallerin sıhhi ya gümrük permileri üzerinde meşruhat da bulunmıyan — gemil kaptanları ceza verecekleri Küçük gemilerde fare öldürmek moecburiyeti kaldırıldı Türkiye sahillerinde kabotaj hakkı ,buîunan 250 tonilatoya kadar kü Jdeniz nakil vasıtalarının tâbi oldukla - rı altı aylık fare jitlâf etme ameliyesi mecburiyeti kaldırılmıştır. Şehir işleri Mezartaşı komisyonu Şehirdeki mezarlıklarda mevcut me |Zar taşlarından tarihi kıymette olan - larının tesbit edileceği — ve bir araya toplanılacağı yazılmıştı. Bu işle meşgul olacak komisyonda — müzelerden, ev - kaftan ve belediyeden beş kişi ayrıla- cak, Cumhuriyet bayramını müteakıp faaliyete geçilecektir. Kadıköyünde yaptınlacak yollar Kadıköy kaymakamlığı dahilinde bu lunan muhtacı tamir yollar tesbit e - dilmektedir. Bunların içinde en evvel yaptırılacak olan Kadıköy ile Acıba - demdeki ilk mektep arasındaki şase - dir. Bundan başka Fenerbahçe - Kala- mış şosesi de tamir ettirilecektir. balo elbisesi yaptırtmak mecburiyetinde- dirler ve geçinemiyorus diye şikâyet edi. yorlar. Buna mukabil bit başka dostum daha var ki kocası Çalalcanın — bilmem hmı:ıdı. ayda eline Paraya lnin. j dikişten kazandığı takriben 15 u.î:;? d': l ilâve edelim, yekün 52 liradır. Mektep ta- tilinde senede öç ay İstanbula — gelirler, Pansiyoner olarak bir eve Şerleşizler. Ken dilerinden hiç bir zaman tek bir. kelime şikâyet işitmedim: Mes'nddurlar Sazfetmesini ve kannatkâr olmasını bilip bilmediğine göre 45 tira bir “ile için hiç bir şeydir veya çok bit şeydir. Her gey kadının ve erkeğin yaradılışına ba - kar. * l;mlrde Bay «Sadıkı a: aktlle ehisancaks da — otururlarmış, Şimdi nerededirler, bilmiyorum. Paknt İzmirde yakınları bulunacak, yeni adreş- derini öğreninek güç olmasa gerek. S TEYZE | hakkında yeni HÂDİSELER KARŞISINDA Bir dostum: — Musiki ruhun gıdasıdır! Dedi. Sözünü tasdik ettim: — Evet! Dedim. Memnun oldu. — Öyleyse gel, dedi, seninle ruhu- müzuü gıdalandıralım. Birlikte Beyoğluna çıktık. Sazlı söz- lü yerlerin birinden birine geçtik. Ala- turka dediklerini dinledik.. alafranga dediklerini alkışladık. Kiâsik dedikle- |rihde of çektik, modern dediklerinde, |sözüm ona, neş'elendik.. vakit geçti. Saz söz bitti.. ve biz de döndük.. Dostum: — Ruhumuz gıdasını aldı, dedi, fakat vücud da gıdasını Memnun oldu; dedi ki: — Ruhumuzun gıdasını ben temin etmiştim. Vücudümüzün gıdasını te- min etmek işini de sen üzerine al! — Peki! Onu bıraktım.. dükkân, dükkân do- j |laştım.. işporta işporta aradım ve niha- ni | yet aradıklarımı buldum, ve aldım: «Bir mikdar mücun..» «Dört tane simid..» «Yüz gram kabak çekirdeği..» «İki tane horoz şekeri..» Aldıklarım elimde dostumun yanma döndüm: — İşte vücudümüzün gıdasını da ben temin ettim.. Dostum paketleri açtı. -Aldıklarımı gördü.. şaşırdı: — Bunlar abur cubur yahu.. bun- larla vücud beslenir mi?.. Vücude gıda lâzımdır. Yüzüne baktım: — İtiraz yok, dedim, Beyoğlunda yer yer dolaştırıp bana ikram ettiğin şeyler ruh için ne derecede bir gıda ise hun- lar da vücud için o derecede bir gıda- dır. İsmet Hulüsi Rontken altında Ayakkabılı ayak Şu gördüğünüz resim, nesli kaybolmuş, tarihten evvelki hayvanlardan birinin iskeleti değildir. Bu, ayakkabılı bir aya- ğin röntgen ile glınmış resmidir. Resim- de düğmelerin şekline, köselenin ve a- yakkabı çivilerinin aldığı vaziyete dikkat ediniz.. Fukaraperver tanınan Bir doktorun marifeti İngilterede, muhitinde iyiliksever - liği ve fukaraperverliği ile tanınmış olan 68 yaşlarında bir doktor sistema- tik surette çalmaya teşvik suçundan mahkeme huzuruna çıkmıştır. — Doktor, kendi oğlu ile uşağının oğ- lunu müteaddit bakkal dükkânların - dan ve müskirat depolarından vi a ik etmiş, onların getirdiği eş Yyayı bilerek saklamış, sonra da gizli - den gizliye daha ucuz fiatlarla satmış- tır. Kitab mı yok, yoksa on_ı okuyan halk kitlesi mi? * * * ğ Satılmıyan kitabları, şimdiye kadar satın alanlar haricinde kimlef alacak? Meselâ on senedir yalnız İstanbulda ve Ankarada sayıstâ yeni apartımanlar yapıldı. Her salon en pahalı, en modern ve kübil eşya ile doldu. Bana sorarsaınız on salonda belki bir kitab etajefi gördüm. Bunların üzerinde de ancak bir iki yırtık kitabla bir hâğ mizah ve moda gazetesi vardı. Yazan: Halid Edebiyat âleminde geno bir dağınıklık, bir perişanlık var. Haftalık edebi mec- *|mualar rastgele toplanmış gürler, hikâ- yelerle doluyor. Münekkidler, mevzu kıt- lığında, dereden tepeden bahisler açarak günlerini gün edip, sütunlarını dolduru- yor. Bir kitapçı camekânında kapakları YTenk renk resimli ve ucuzun ucuzüna sa- tılan milli romanlar teşhir ediliyor. Bun- ların müellifleri de, mecmuaların şiir ve hikâye muharrirleri gibi meçhul şöhret- Jer... Kim bilir belki içlerinde istikbal için büyük Istidatlar gizlidir. Fakat bugün için esrarlı ve dumanlı bir hüviyet ta- şıyorlar. Gazete tefrikalarına bakıyorum: Ayni tarihi mevzuu tekrarlıyanlar var, Bilhas- sa İttihat ve Terakki devri ile ricalinin hikâyeleri yevmi gazete sütunlarına az geliyor da resimli magazinlerin sayfa- larından taşıyor. Kendi kendime: «— Yarabbi, diyorum, bu sahada biraz daha yenilik, canlılık ve başkalık düşü- nülemez mı? Bu, ne kadar hazırdan yiyi- ciliktir.» Halbuki bunları okuyan — bir zümrenin de mevcudiyetini kabul et - mek lâzım.. Değil mi ki muharrirleri kaleme sarılmışlar, harıl hhi yazıp çi- ziyorlar! Bu arada bir yıldır devam eden bir ec- nebi romancıları serisi de var. Bir kısım muharrirler, en maruf, belli başlı eserli lisanımıza çeviriyorlar. Bu işde daha dü- ne kadar önayak olan başlıca üç tabi var- | dı, şimdi bir dördüncüsü de bunlara il tihak etti. Demek ki kare tamam ve sı yirciler memnun... Her halde öyle olmalı! Yalrız memmuün olmiyan mütercimlerle münekkidler.... Mütercimler formaşına &z para alıyoruz diye dövünüyor, münek- kidler de tercümeler fena diye köpürü- yorlar. Bilmem ki hangisine hak vere- lim! Mütercimlere sorarsanız tercümede büyük emeklerle, azamt titizliği göster- mişrledir, münekkidlere de - sorarsanız mütercimler hiç kendilerini yormamış - lardır. İyi amma bunun ikisi arasında n- kuyucular ne düşünüyor? İşte orası mu- amma... Bu içinden çıkılmaz vaziyetin bir de ki- tabeılık cephesi var. Onlar da kitab az satılıyor, masrafı çıkaramıyoruz diye iniltide! Doğru mu söylüyorlar, yoksa hesaplartında, kitablarında bir yanlışlık mı var? Ziyan ediyorlarsa neden bu işde s&rar ederler, kâr ediyorlarsa ne diye sak- Jarlar ve böyle Kerbelâ nevhagerleri gibi ağlayıp sızlarlar, dövünüp dururlar? Bu noktada, kendi hesabıma, ben de duraklıyorum, Mademki, diyorum, kitab okuyanlar azalmış, o halde tenkidi oku - yanlar kim? Boşuna mı kürek çekiyo -« yoruz? Edebiyatın özüne, eserine rağbet çal | yoksa, tetkilk: ve tahliline kim kulak a « Bar? Bazan böyle düşünüyorum. Fakat dağ- ru mu düşündüğüm? İyi, kötü bir mü - .|rekkid sıfatile, diğer bir kaç arkadaşım Fahri Ozansoy gibi, benim de içimi yiyen bu kurd ne Ö receye kadar hakikatten doğmuşl“" â «San Posta» da bir röportaj yapılıytı — Anlıyoruz ki roman müellilleri in: içini sızlatacak kadar az bir para g bilinde eserlerini kitabcıların eline bE rakmaktadır. Niçin bırakıyorlar? Ab, İft 0 niçinin cevabı bu hakikatten dahâ * bi cıdır. 4 aeit — İ $ Bu acı karşısında bu zehire pa! arıyoruz. Bu da nasıl olacak? Şüph' kitabları çok sattırmakla.. Peki ammii o satılmıyan kitabları şimdiye kadar ” tın alanlar haricinde kimler alacak? M& selâ on senedir yalnız İstanbulda ve N" karada sayısız yeni apartımanlar yapil dı ve yeni salonlar açıldı. Her yeni $4 ” lon en modern, en pahalı, kübik eşya dolduruldu. Bana sorarsanız kendi hesa ” bıma on salonda belki birinde bir kitab © tajeri görebildim, bu etajerin üstünde bir iki yırtık kitabla bir kaç mizah moda gazetesi... Bir memleketin gü sİ, zengini kitaba kıymet vermezse, & kimden medet umacağız? Halbuki bif mazsa otuz kadar zarif cildli kitab en B” dern salonun bir rafında veya etajerif cidden gözleri okşıyacak bir ziynet K kil edebilirdi. İşte başlangıçta züpPtl” te olsa bu modayı salonlarda uyandır malıyız. Netice kitabın ve fazla kitab f7 tışının lehinedir, Bilmem ki daha n€ şünüp yazayım? a Netlcede şunu söylemek istiyorum' ? debiyatımızı bu dağınıklıktan, bu yetilr likten kurtarmak zamanı çoktan gel tir, Önce müellifi koruyalım, bunun * 4 de Türk yazıcılarının yazısma hakiki ;'” ğerlerini verelim. Sonra millt bir olarak Türk kitbını başimizın üstün? karâlım. Bu uğur'da bütçelerimizden 9" | fedakârlık ta etsek yerindedir. Türk Üy — debiyatını dünden daha ileriye ve T edebiyatçısını dünden daha şerefli V"u hat bir hayata kavuşturmak için bt yolumuz yoktur. Sonra bu mühim İ a yazanlar ve basanlara da mühim bİ” isabet etmektedir. Aceleden ve Trasti yözlı den çekinmek... Çünkü bir tek fena YÜ? bir mecmuayı küçük düşürür, bir tEk Tz — na kitab ise yüzlerce iyi kitabın girer. Müsamaha her zaman iyi dir. Bilhassa yenilik yapmak iddiasi'e | kan mecmuslarda ve yüksek yt Dü edebiyatı yapmak için girişilen nest'l ( — ta. Fakat işte asıl büyük derd ör#Öl O zevkli edebiyat patronunu ıw"d'_—, malıyız? Münekkidlerde mi? Baksi” © zavalhlar da akıntıya kapılmış gidiyeif” lar! y Hâsılı itiraf edelim ki, san'at ıh’_'::,—ı da mühim bir memleket davası karttF da bulunuyoruz. Bu davayı hallet için, yazanlarla, basanlar, — okuyanil birlikte ne zaman elele vereceğiz? B* diğimiz sadece © gündür. j Halid Fahdi Özet$' B oY İ | | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: