26 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

26 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Yazı Ça)c Olduğu İçı.'n Bugün Konamadı Otobüsler belediyeye Varidat Temin ediyorlar Otobüsler, çoğumuzu, tramvayların sa- yıp dökmekle bitip tükenmiyen kahırla - rından kurtardı. Bizi tramvaylar gibi u- zun uzun bekletmiyen otobüslerde, ötu- racak rahat birer yer bulmakta hiç zorluk gekmiyoruz. Fakat biz bu derdden kurtuldak #mma, şimdi de, bizi bu derdden kurtaran- ların başları derdde Takal şoförlerinin ağızlarını bıçak açmı- oT ge Otobüsler bizi mahvetti! diyorlar, Buna mukabll, otobüseülerin, ağızlarının kulakla- rına varması lâzım değil mi? Bayır... Onla- rın tasaları da, şoförlerin endişclerinden ge- Ti kalmıyor. Dün, otobüs işletenlerden, Rıfat, Etem, Refet, ve Halld adında dört zatla gö- Tüştüm. Bana evvelâ, İzmirden İstanbula gelişlerinin sebeblerini anlattılar: İzmirde, Kordon hattında 40 tane otobüs işletiyorlarmış. Hallerinden memnunmuş - lar. Fakat gelin görün ki, o hattı belediye kendi hesabına İşletmeye karar vermiş. Ve 10 arabayı, taten tıka basa dolmuş bulunan başka yollara taksiım ederek, Kordori hattı- na, kendi arabalarını getirmiş. Halbuki, be- lediyenin yalmız 12 otobüsü varmış. Ve 40 o- tobüsün bile tamamen göremediği iyi, bele- diyenin 12 arabası hiç başaramadığı için, bahan rahatı, neş'esi kaçmış. Kordon hattından atılan 40 otobüsün sa- hibleri de, İstanbula gelmek mecburiyelinde kalmışlar. Şimdi, diyorlar evvelâ taksi şoförlerinin' şikâyetlerine cevab verelim: Bisim müşte - rilerimiz, taksi müşterileri değildirler, Oto - büse binenler, ekseriyetle birinci mevki tram vay yolcularıdır. Nitekim dikkat edilirse gö- rülür ki, otobüsler çoğaldıkça, tramvayla . rin birinci mevkileri tenhalaşmaktadır. Tak Si müşterilerinin azalması, hususi otomobil - lerin — çoğalmasındandır. — Taksilerin iş-| lerini — biras da, — bastırmakta lan kış bozmuştur. Şimdi geletim bizim şikâyetlerimize: Piz, | evveli, cezaların ağırlığmdan — müştekiyir: Faraza, bir goför, veya bir biletçi, bir hata| âşleyince, memurlar derhal otobüsün plüka- sını alıyorlar, ve işlemesine lin vermiyor - lar. o - Nitekim bugün, Maçka - Beyamıd arasın da işlettiğimiz 14 otobüsten 7 tanesi sezalı - dır. İkinci derdimiz, garaj ve tamirhane buh- ranıdır. Pıril pıril otobüslerimiz, sahibsiz kö- pekler gibi sokaklarda kaldılar. Caraj ve ta- mirhane azlığı yüzünden, Baraj ve tamirha-| ne sahihleri ücreti arttırmağa başladılar. Naz larından yanlarından geçilmiyor, ve paha - larından yanlarına varılmıyc Üçüncü derdimiz de, otobüslerin çoğalma- L Eline bir otobüs ruhsatiyeyi alıp kervana katılıyor. Halbuki, bugünkü iüalle - rile, otobüsler, beladiyeye senede — dört yüz bin ilra kazanç temin edecek vaziyettedir. - ler. Birkaç zün içinda, Fatih - Şişli otobüsle- bi ri de işlemeye başlayacaktır. Kazalara katşı ihtiyati bir tedbir olmak üzere, belediye, otobüs camlarının mikadan | olmasını emzetti. Birkaç ay içinde, bize çok pahalıya mal olan bu emir yerine getirllecek. Fakat bazı yolcuların tahripkârtıkları biraz daha artarsa, camlar, mikadan değil, demir.. den olsa duyanmaz! İzmirden gelen patronların derdlerini not ettiklen sonra, bir de İzmirden gelen şoför- leri dinledim. Kurtuluş . Beyazıd otobüsle -| Tinde çalışan goför Nejad, ve şolfür Celâl, su-| allerime şu cevabları verdiler: — Biz iklmiz de, otobüslerle birlikte İz - mirden geldik. İzmir sokakları daha tenha olduğu için, otada araba kullanmak buradan daha kolay. Fakat buna rağmnen biz İstan - buldan memnunuz. Çünkü, İzmir belediyesi, seyrüsefer me - murlarını kaldırdı, buna mukabil, bütün be-i lediye memurlarına, seyrüsefer memurları- nn salâhiyetlerini verdi. Yani orada bizim #şlerimize, bütün belediye memurları karışı - yorlar. Bu itibarla, en ufak bir hatamız bile, gözden kaçmıyordu. Çünkü adım başında kontrola çatıyorduk. Halbuki burada raha - tız. Çünkü koskoca şehrin — kalabalığında, | ufak tefek kusurlarımız gözden — kaçabili - yor. İşmirde, belediyeye ceza vermekten, ev 2n bibine kira vermeğe vakit bulamıyorduk. Belim Tevfik Teşkil#tı Esasiye Kanununda Değişiklikler (Baştarafı | önci sayfada) kâletlere ayrılmasına dair kanım tek - lifleri bokkında hazırladığı mazbataya son şeklini vermiş, umumi bey'ete sevketmiştir. Teklifler ve mazbatalar — matbaaya verilmiştir. Yarın meb'uslara dağıtıla- cak, pazartesi toplantısında görüşüle - cektir İnsan cemiyetinin en zayıf adamı, bütün hisleri açık Sevincini içinde sakla, hiddetini yen, kederin yalnız bir kitab sayfası gibi yüzünden okunan adamdır. £ Hangi içkiler hangi Kadehlerle içilir? B ingilterede uzun tedkiklerden sonra nihayet hangi içkilerin ne şekilde kadeh- derle içileceği tesbit edilmiştir. Yukarı- dak! resimlerde soldan itibaren şampan- ya, Porto şarabı, bira, likör, rakı, kon- yak, vermut ve Burgonya şarabı şişe ve kadehlerini görüyorsunuz. Bir yaralıya yardımdan kaçan şoför mahküm oldu İtalyan gazeteleri, Roma istinaf mah- kemesinin verdiği bir kararın sukakta yaralanarak hayatları tehlikede bulunan insanlara yardımdan imtina eden şoför- lere karşı haklı ve ehemmiyetli bir karar olduğunu yazıyorlar. Hâdise şudur: Birkaç ay evvel bir oto- mobil Piza civarında Piacelli isminde b a çarpmıştı. Bu adam biraz son- hastanede ölmüştü. Kazayı yapan şo- tör ortadan kaybolmuş, fakat yaralıya yardıma koşanlar rasgeldikleri diğer bir otomabili çevirerek yaralıyı hastaneye nakletmek istemişlerdi. Şoför ise işi ol- duğundan bahsederek savuşup gitmişti. Geçenlerde kazayı çıkaran şoförün muhakemesi — görülüyordu. — Müttehim sandalyesinde ikinci bir şoför de oturu- yordu. Bu, yardımdan imitina eden şoför- dü. Bidayet mahkemesi butu 5,000 liret cezaya mahküm etmişti. Şimdi istinaf mahkemesi bu hükmü tasdik elr:ıişîir. İngiliz an'anesinde bir değişiklik İngiltere tarihinde ilk defa olmak üze- re Belçika kralı şerefine yapılan mera- simde kral Core nutkunu söylemek üze- re ayağa kalktığı zaman, an'ane mucibin- ce merasiinde hazır bulunan 180 kişi de ayağa kalkmış. Bunu gören kral: «Yerle- rinizi işgal ediniz, rica ederim» diyerek misafirleri oturmaya davet etmiş ve on- dan sonra nutkunu vermi: Ümüyli e İSTER İNAN, Altın piyasâ&ı yükseldi. 950 ile 1000 i buldu, orada da durmadı, 1050 ye çıktı, şimdi 1100 ün yolundadır. Bu | ya niçin böyledir? Kat'iyetle bilen yok, vakıâ şimdi mahsul satış mevsümidir, eline para geçen süs altınına tebdil ediyor diyenleri göri lar da iddialarının isabetinden pek emin deği Diğer taraftan altının yükselişinin sebebini araştır- maktan vazgecerek hakikf değerine İSTER ( HERGÜN BIR FIKRA | Hakkı âliniz var Şair Eşrej, Kırkağaçta kaymakam iken; maiyetinde hiç bir işe yaramı- yan tembel bir memur varmış. Bu #m©memura ne vakit nasihat verecek ol- sa; memur: — Hakkı âliniz tar! Dermiş. Nasihatlerin sayısı artmış, artık Eşrefin de tahammülü kalma - mış. Bir gün memuru gene çağırtmış: — Sen, demiş, bir eşeksin! Memur, her zamanki gibi: — Hakkı âliniz var! Cevabını vermiş. Eşref memurun yüzüne bakmış: — BSelefim, senin için iş bilir, ça - Tlışkandır, demişti. Bu görüşlerinde yanıldığını anladım. Bir de fazla ola- vak, doğruluktan çok hoşlanır, doğru söze kat'iyyen itiraz etmez demişti. Bu görüşünde yanılmadığını şimdi ben de anladım. #— Londra mezar kazıcıları nümayiş yapacaklar Londranın mezar kazıcılarının büyük bir derdi vardır. Bu da cemiyetlerin'n amele birliği tarafından aza olarak ka- bul edilmemesidir. Şerefli yaşâmaları için bu cemiyete girmelerini ve ücretle- rine haftada yarım lira daha zammedil- mesini istiyorlar, Bu iki arzularının ye- rine getirilmesini temin için geçen gün ellerinde kazma ve kürekleri olduğu hal- de Londra sokaklarında bir nümayiş yapmağa teşebbüs etmişlerdi. Belediye reisinin müdahalesile bu nü- mayiş yapılmamışsa da mezar kazıcıları cemiyeti hâlâ taleblerinin kabul edilme- diğini gördüklerinden tektar bir nüma- yiş hazırlamağa teşebbüs etmişlerdir. Bu defaki nümayişlerinde belediye Teisinin mumdan yapılmış cesedini muhtevi bir tabutu önlerinde taşıyacaklardır. t İngilterede senede 40 milyon fare tutuluyor İngiliz kızlarından biri radyoda İngil- terede senede 40 milyon fare yakalandı- ğını duymuş, kendi kendisine: — Kim saymış bunları, diye sormuş. Cevabını bulamayınca hocasına sormuş, Hocası da radyo idaresinden soruştur - muş ve öğrenmiş ki, her sene yakalanan farelerin mikdarı, ülkenin nüfus mikta- rına ve adam başına göre hesab edilir. —— ğ ISTER İNANMA! | relerini arıyanlar da mevcud. Meselâ bir meslekdaşm gördük: lü derhâl bunu iyoruz, fakat on- irler. getirilmesinin ça- İNAN, İSTER duyacaklarına pek kendinde kalsın, hayatta senin için mağlübiyet yoktur. Şanghayda panik Devam”ediyor Brükseldeki 9 devlet konferansı hiç bir iş yapmadan dağılırken Çin - Japon| harbi bütün şiddetile devam ediyor. Yukarıdaki resimde Şanghayın — düş - mesi üzerine Çinlilerin beynelmile! muntakaya sığınmak üzere — yaptıkları akını göslermektedir. Hergün binler - ce aile canlarını kurtarmak için buraya hücum etmektedir. 85 lik ihtiyar karısına ihanet ediyormuş Amerikanın Tenery eyaletindeki Nat- vil şehri mahkemesinde şimdiye kadar emssline tesadüf edilmemiş bir boşanma davası görülmüştür. 88 yaşında bulunan madam Elsa Cons kendisinden iki yaş büyük uzun ve beyaz sakallı muhterem bir ihtiyar olan 65 senelik kocasının ken- disine iki senedenberi ihanet — etmekte bulunduğunu söyliyerek boşanma kararı işti, Mahkeme reisi,madam Elsadan isbat için deliller söylemesi- ni islediğinde «mahkeme salonunda bu- lunan samline hürmeten bunları söyliye- miyeceğim» cevabını almıştır, Bunun Üzerine salon samiinden boşal- tılmış, davacının göylediği şeyler hâkim- leri de ihtiyarın ihanetine ikna etmiştir. Buna rağmen bir de kocasını dinlemeğe lüzum görerek Consi mahkemeye davet etmişlerdi. Hâkim bu muhterem ihtiyara karısının Hhârilarına ne diyeceğini 80- runca, uzün uzun beyaz sakallarını sıvaz- ladıktan sonra: «— Davacıyı tekzib etmek niyetinde değilim» cevabını vermişti. Bunun üze- rine mahkeme 65 senelik nikâhın feshi- ne karar vermiştir. Bir dişçi köpeğine altın kuron taktı Meraklı bir dişçi, çok sevdiği köpeği- nin dişinin kırılması üzerine, hayvanı, ameliyat iskemlesine oturttuğu gibi, yo- ni baştan dişini yapmış, üstelik —altın kuronla da kaplamıştır. Şimdi köpek o ma i anılı Mal sandıkları vergi verenlerden al- sa fiatıns kabul etmelerini bir çare olarak dü- ş. Arkadaşımızın bu fikri ortaya âtarken dayan- eri pek araştırmıyalım, fakat kendi hesabımı- i kâğıd olarak ödemekte zorluk çekenle- rin, velevki piyasa fiatına ölsun altınla ödemekte zevk inanmadık. Amma ey okuycu sen: İNANAJA! Sözün Kısası Tıbbı Adliye Havale s iz de, benim gibi, dikkat etli- niz mi, bilmem?.. Herifin biri bir cinayet, bir hırsızlık, bir sahtekârlık veya dolandırıcılık, hâsılı sosyal düzen bakımından ceza görmesi gereken bir suç işleyip te mahkemeyi boyladı mı, ya biz- zat kendisinin, yahut ki avukatının onun hesabına ilk iddiası akli melekâtında her hangi bir bozukluğun mevcudiyeti olu- yor. 'Türk hâkiminin hiçbir âmilin tesiri alt- tında sarsılmıyan kuvvetli ve kudretli seciyesi karşısında mukadder âkıbetin- den hakkile endişe eden suçlu, kanunnn pençesinden kurtulmak için son ümidini adli tıbbın raporuna bağlamak - yol bulmuştur. Çünkü o öğrenmiş ve biliyar- dur ki delilik denilen ruhf müvazenesiz- liğin henüz ne mahiyeti, ne de hududu belli değildir. Ve viodanlı bir hekim, ken- disine havale edilen herhangi bir kazıye- yi ince eleyip sık dokumadan kestırip atmıyacak, suçlunun halinde en ufak bir gayri tabillik görür ve bulursa, raporun- da bunu da zikredecektir. Caninin, ada- letin hükmünden yakasını kurtarmak ve hiç değilse o hükmü hafifletebilmek iç'n güvendiği, işte bu ufacık noktadır. , Ancak, son zamanlarda pek ziyade la- #mmüm eden bu <tıbbı adliye hav ettirmek üsülü adalet mekanizmasını c seriya boşu boşuna işkâl etmek, davaları Jüzumsuz yere uzatmak ve suç işlemek istidadında olanları biraz da teşvik c lemekten başka hiçbir netice verm Kaldı ki, hâki - eline gelen da kanunun, lanın ve şuurun bütün ( larını gözününde tutarak incelediğine göre - binde bir hükmünde yanılmasına ihtimal olmamasma karşılık, kurnaz bir mukallidin karşısında tıbbın aldatılmak imkânı mevcuddur. Bunun bir delili, bir müddettenberidir Son Postada tefrika e- dilmekte olan Faruk Küçük'ün Tımarha- ne röportajıdır. Faruk deli olmadığı halde, kendisini müuayene eden ve müşahede altına alan bütün hekimleri aldatmağa muvaffak olmuştur. Çünkü dediğim gibi, deliliğin ne mahiyeti, ne de hududu tıbbin naza- rında henüz kat'iyetle muayyen değildir. Bu suretle, her suçluyu tıbbı adliye havale ettirmek, herhangi bir cinayeti cezasız bırakmamak endişesile konmuş kanunların hükümlerini ibtale çalışmak demektir ki, sosyetenin selâmeti bakı- mından zararlı bir harekettir. Avukat sade müyekkilinin hakkını müdafaa etmek ve onu kurtarmakla mü- kellef değildir; o, İçinde yaşadığı camia- nın da bir ferdidir. Bu itibarla o carala- mın da nef'ini düşünmelidir. Müvekkilini kanun muvacehesindeki vaziyetine göre müdafaa ederken, şüphesiz ki, suçu iş'e- diği sıradaki ruhi haletini de hesaba ka« tacak, teşvik ve tahrik olmuş İse, hafif- letici bir sebeb olarak onu da (leriye si secek, fakat bütün bunları mantıka, de- Mile, şehadetlere dayanarak yapacaktır. Yokga, her azılı caniyi tıbbı adliye ha- vale ettirmek tehlikeli bir yoldur. Cina- (Devamı 5 inci sayfada) “TAKViİM E. Talu

Bu sayıdan diğer sayfalar: