14 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

14 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ikâyesi Rıfkı Bey önüne bakarak, ellerini o - Buştura oğuştura sözüne devam etti: — Sizin için yapamıyacağım hiç bir Sedakârlık yoktur Güzide. Siz benim nazarımda iyiliğin, şefkatin, sevginin, bütün güzel şeylerin timsalisiniz. Siz! se- Wiyorum « seviyorum derken başını biraz daha önüne eğmiş bu suretle utancın - dan kızaran yüzünü saklamıya çalışmış « fı » senelerdir uzaktan uzağa hayatımızı takib ediyorum, fakat dalma rahatsız et- Mmemiye, mevcudiyetimi gizlemiye çalı- Şarak, şu son zamanlarda yalnız ve te - selliye muhtaç bir halde olduğunuzu dü- şündüm. Zannediyorum ki ben bunu ya« pabilirim. Size kuvvetli bir destek olabi- lirim. Başını kaldırdı. Heyecan içinde genç kadına baktı. O, koltuğunda gayet — Sakin, hiç kıpırdamadan oturuyor, dur - gun gözlerle kendisine bakıyordu. Sus - tuğunu görünce dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. Bu tebessüm — biraz müstehzi, biraz müşfikti. Tatlı bir sesle: »— Demindenberi hakkımda bir çok ilti- Jatlı sözler söylediniz, dedi, Teşekkür e « derim, çok nazik ve iyi bir insan oldu. — ğunuzu zaten ilk görüşmemizde anlamış- tım. Bir bahçede tanışmıştık, hatırlıyor müusunuz? Rıfkı Bey gene başını önüne eğerek mı- tıldandı: — Hiç unutur muyum?.. Bahardı, a - #açlar yeni çiçeklenmişti, üzerinizde be- yaz bir elbise vardı. Rüzgâr estikçe e - tekleri ipek bir bulut gibi ayaklarınıza dolanıyordu. Dallardan kopardığınız pem be bir şeftali çiçeğini dudaklarınızın a » Tasında eziyor ve gülüyordunuz.. Genç kadın belli belirsiz içini çekti: — İşte 6 zaman biraz evvelki sözleri bana söyleseydiniz, belki de size «hayır> demez, izdivaç teklifinizi reddetmezdim. Rıfkı Bey birdenbire sapsarı oldu. Gü-| SEVGİLİN da oynıyacağınız büyük rolü anlamıştım. Fakat çekingen ve ürkek tablatli idim. Bir türlü size yaklaşamıyordum. Bir gün her şeyi söyliyeceğim diyordum, Fakat buna lüzum kalmadı. Benden daha ça - buk davrananlar oldu. Genç kadın hafif sararmıştı. O sesini biraz alçaltarak devam etti: — Her şeye rağmen sizi hiç bir zaman umutamadım. Aradan seneler geçti ve ben zannettim ki... Devam etmiyerek — omuzlarını — sil- keledi, kapıya doğru yürüdü. Sorra birdenbire döndü. Yüzü çok karanlık gö- Tünüyordu. Hâlâ olduğu yerde dimdik duran genç kadına fısıldadı: — Belki seneler geçti, saçlarım dökül!. dü, alnım kırıştı diye, beni istemiyor « sunuz. Fakat bunlar biraz da sizin yüzü. nüzden oldu. Sizin yüzünüzden ıztırab çektim, Vüktinden evvel çöktüm. Yoksa öbürünü bir türlü unutamıyor musu - nuz? Sesi titriyerek ilâve etti: — Evlendiğinden haberiniz var mı* Hayır, genç kadının bundan haberi yoktu. Fakat gene sarsılmadı, sendeleme- di. Rıfkı Bey inledi: «<Bana söz bile söy Temek istemiyorsunuz, benden nefret e yorsunuz öyle mi?» başka bir şey söy lemeden adımlarını sürükliyerek odadan çıktı. J Yalmız kaldığı zaman Güzide ellerini açtı. Gözlerinde vahşf bir pırıltı yanıp sönerek avuçlarına baktı. Tırnakları ile orasını yer yer yırtmıştı, beyaz derinin üzerinde incecik kan çizgileri görünü - yordu. Kendisini tekrar koltuğa attı ve boğuk bir sesle mırıldandı: «Evlenmiş'. Demek bir başkası iİle. Fakat Allakım nasıl bir kadın bu, anu kendine nasıl bağ- hıyabildi? Akşama kadar hep o, koltukta kaldı ve hep sevdiği adamın evlendiği kadırın | nasıl bir şey olduğunu düşündü. Gece yat- edaha barizdi. Genç kadın yaklaştı. Onun omuzuna dokundu: — Dost kalalım. İlk tanıştığımız gün- denberi çok zaman geçti. O zaman kel - bi bamboş bir insandım. Sonra.. Sustu, Rifkı Bey yavaşça geri çekilerek omuzunu onun elinden kurtardı, başını kaldırdı. İlk defa çekinmeden, utanma - dan ona serbest serbest baktı, sarı göz « lerinde öfkeli bir ışık yanıp söndü: — Bana yalnız acıyorsunuz belli.. Hal- buki buraya merhamet istemiye gelme - miştim. Senelerce evvel fazla utangaçlı - ğım, yani budalalığım yüzünden sizi kay bettim. Zaten daha ilk görüşte hayatım. Son Posta'nın edebi Tomanı: Ah, Şu Yazan: Nezihe Muhittin Ben gözümün ucunu kaldırıp bir de- — fa bile onum yüzüne bakmış değilim.. — — Canım ben öyle demek istemedim » diye şirretliğe başlıyan kadının çene- sini gene susturdu - — Fatma hanım sen kendine gel!. O dünyada eşi olmıyan namuslu, iyi yü- vekli bir kadındı. Acar Fatma gene atıldı: — Nasıl anladın iyi yürekli olduğu- nu? — Nasıl anlamam?. Daha ölüsü top- rTağa girer girmez mahallede aç kalan- lar oldu.. — Sus canım.. saçmalama... — Saçmalamıyorum.. doğrusunu söy- düyorum.. viranedeki yatalak Haticeyi kim besliyordu.. de bakalım?.. Hergün pişirdiği taze yemekten pay ayırarak benimle gönderen kimdi?. Yatalak Ha- tice bu gece sabaha kadar inledi.. madan evvel aynasına baktı. Yüzü solgundu, gözlerinin altında belirsiz rışıklar farketti, dudağının kenarındaki koskin çizgi âdeta onu korkuttu, farkın. da olmadan yüksek sesle söylendi: — Kim bilir karısı ne kadar güzel ve tazedir?. Sevdiği adamın kendisine yüz çevir'p uzaklaşmasından sonra zaten daimi bir meyusiyet içinde geçen hayatı o gün - den sonra büsbütün çekilmez bir hal al - dı. «Muhakkak onlardır. Nasıl da birbir - lerine sokulmuşlar» diye, heyecandan ba- yılır gibi olur, yüzlerini görüp de onlar olmadıklarını anlayıncıya kadar harab edici bir kıskançlıkla kavrulurdu. Ba - zan yalnız kaldığı zaman eşimdi onlar baş başadırlar, kim bilir karısına nasıl so « kulmuştur. diye, birdenbire hıçkırık - larla ağlamıya başlardı. Bir gün sokakta kumral, çok güzel bir kadın görmüştü. Kadının kucağında bir demet çiçek var. tar kı Hayat! — hanım.. sağ elinin verdiğini sol el duy- miyacak... — Peki ama bakalım ayali buna razı mıydı?.. Adamcağız sabahtan akşama kadar elin yatalaklarını doyurmak için çalışmıyor yat. Bekir ağa bu sefer boş tenekeleri şı- kırdatarak kapıdan çıkarken söyleni- yordu: r — Sen onu o kadar bilirsin.. Tanrı o- nun kısmetini de Murtaza efendinin ke- sesine vermiş.. Allahın işine kâhya mı- Bın?... SÖN POSTA —e Yi P azan: | | de bu onun karısıdır diye, düşündü, evi- ni çiçeklerle süslemiye gidiyor, akşam ona bir sürpriz yapacak» kıskançlık tek- far damarlarını kızıl bir lâv gibi dolaştı ve o gece sabaha kadar uyuyamadı. Ve aynaya bakışında kendini biraz daha çir- kin, sevimsiz ve fena buluyordu, hattâ bir gün «Bu Rıfkı Bey deli mi nedir, benim |neremi sevmiş?'» diye acı acı güldü. İçinde günden güne garib bir arzu da | kökleşmekte idi: Sevdiği adamın katısi- nı görmek.. Bu arzu bazan pek şiddetle » nir, o zaman kendini teskin etmiye çalı « şarak: «O genç, mağrur kadının yanında ne kadar biçare ve sönük kaldığını göre- rek büsbütün zelil bir hale düşmek, mah volmak istiyorsun değil mi budala» söylenirdi. Banunla beraber gene de liden gizliye bu arzu kalbini yeyip dur- makta idi. Nihayet bir gün hiç beklemediği bir &- rada istediği oldu, karı kocaya tesadüf etti. Bir öğle üzeri idi, Yemeğe davetli ol - duğu bir ahbabına gidiyordu. Tramvaya Vatladı ve içeri girer girmez evvelâ sev « |diği adamı gördü. Yanında Iri siyah güz- lerinde budala bir tebessümle ona b'r rşcyl:r anlatan fazla şişman, orta yı |ihmalkâr kılıklı bir kadın vardı. Adam kadına sokulmuş, bir elini lâubali bir hâ- reketle omuzuna yaslamış, alâka ile onu dinlemekte olduğu için kadını gör - memişti. O, gözleri derin bir hayret iç'ne de otnlara takılı bir müddet hareketsiz kaldı ve biletçi «bilet» diye kulağının di- binde bağırdığı zaman ancak kendini toplıyabild. O sırada adamın «fakat ka- rıcığım» diye bir şeyler anlatan — ses'ni | | du, bir zamanlar ayni sesin esevgili! diye kendisine de hitab etmiş olduğ; düşündü, nefretle ürperdi. «Yanlış bin « mişim, şurada ineceğim>» diyerek arkası- ni dönüp sahlanlığa çıklı. O gün ahbabına gitmekten vazgeçerek derhal evine dön Akşama kadar ko tuğunda dalgin kaldı. Fakat eskisi 5 muztarib değildi. Sevdiği adamdan ayrı- lalıdanberi belki kendini hiç bu kadar İde dışarı vurmaktan çekindiği garib bir neş'e bile vardı. Biraz düşününce bunun neden böyle olduğunu anladı, hayalinde bir çiçek gibi taze ve güzel yaşattığı ra - kibesinin hiç te düşündüğü gibi çıkma » yışı günlerdenberi boğuşmakta — ölduğu öldürücü kıskançlığı bir anda ortadan kaldırmış, sevdiği adamın zevksi “ni anlaması da ona duyduğu aşkın büyük bir sarsıntıya uğramasına sebeb olmuş - tu. O gece günlerdenberi ilk defa rahat, sakin bir uyku uyudu. Ertesi gün Rıfkı Beye eğer hâlâ kendini görmekten mem- ile devam edip dururken ıslak taşların üzerinde tempo tutan kuru bir değnek tıkırtısına ezik, bitkin bir inilti karışa- rak kapinın önüne yaklaşıyordu: — Benim adım derdli dolab... Su- yum akar yalab. yalab, böyle emreyle- miş çalab.. onun için ben ağlarım... Bu, cuma sabahları mahalle arasında dilenen Rüfai kör dervişin ilâhisiydi... |Murtaza efendi içi ezilerek bu acıklı i- niltiyi dinlerken merdivenin alt basa- mağına yaklaşan Acar Fatmanın ta - kunya tıkırtılarını duydü. İki kapağı mağa çalışan kadın sokak kapısını değ- neğile dürten kör dervişe uzaktan hay- kırıyordu: — İnayet ola, inayet ola derviş baba.. Bu istiskall duymıyan ihtiyar dilen- cinin değneği kapıyı durmadan iterken kısık, ihtilâçlı ilâhisine devam ediyor- du: — Benim adım derdli dolab... Suyum Saka kapıdan çıkınca Murtaza efen-|akar yalab yalab.. di aşağı inip bu fena yürekli koca karı- Aşağıdan yere hizli birakılan saç Yi kapı dışarı atmak istedi. Fakat ök-| mangalın gürültüsüne Acar Fatmanın süz minimini Münire geçen haklarını hırçın, akordsuz sesi karışıverdi: düşündü. Gene şıpıtık terliklerile ya- vaşca kayarak odasına girdi. Cumbalı ğil ya.. inayet ola diyoruz işitmiyor mu- — Gözün körse, kulağın da sağır de- sedire oturarak başını iri ellerinin ara- | sun? sına aldı. Kara bulutlar iğri, çarpık ça- Murtaza efendi merdivenlere doğru — Demek sen'nle gizli gizli ona ye-|tılara abanmış gibiydi. Çinko oluklar- | koştu.. aşağı inince yarı açılmış kapının dan pıt.. pıt.. pit damlıyan kirli sula- | önünde dilenci dervişle Fatmayı konu-| Derviş âma gözlerini açmağa çalışa- | gibi sessiz gelecekti. — gnek gönderirdi ha? * — Hir yapmak buna derler Fatma rın sesi, basık sokaktae bamsetli kir ezgi | şurken buldu. İhtiyar derviş açılan ka- |rak kuru sesile 26 şubat tarihli bilmecemizde kaza - dı ve-pek mes'ud görünüyordu. «Belki | panları aşağıya yazıyoruz. İstanbulda | !9 sınıf £ de 242 bulunan okuyucularımızın — pazartesi perşembe günleri öğleden sonra hedi - yelerini bizzat idarehanemizden alma- ları lâzımdır. Taşra okuyucularımızın hediyeleri posta ile adreslerine gön - derilir. Bir — futbol — topu Sarasun orta okulu sınıf VA dan 121 M Aysu, MASA SAATİ İstanbul Hayriye lisesi 442 Mustafa, bul erkek Hacsl 4/E den 1735 Bedri. MUHTIRA (Son Posta hatıralı) İstanbul Kabataş lisesi 2/B den 1068 Sa- mim, Fatih on üçüncü ilk okul 4/C de B23 Güzin, İstanhul Adii tıib arkasında Cüzel San'atlar sokağında 11 numarada Salih, Es- ki Foça ilk okul talebesinden 310 numaralı Şahabeddin Alçitepe, Malatya İnönü llk ©- kulu sınıf $ talebesinden 91 Hadi, Konya tü- men baştahibi Hüseyin oğlu Güngör Yüce. MÜREKKEBLİ KALEM (Son Posta hatıralı) Beyoğlu Cihangir Asmalımeseld. sokak 6 da Leylâ, Taksim Eseyan mektebi 3 den Be. |H, İstanhul Pertovniyal lisesi 4 den Özyazı- |cı, İzmlt Ahmed Fevzi matbaası sahibi kızı Türkân, Ankıra Cumhuriyet ilk okul wnıf 1/B de 702 Perban. DİŞ FIRÇASI (Son Posta markalı) Beyoğlu 45 inci mekteb S/A dan 620 Ya- sef Karnay, Sehremini Pazartekke No, 40 da Baliha Yurdakul, Ayasofya Çıkmaz sokak 2 numarada Osman İlter, Malatya lise birinci devre 3/A da 188 Şeref, Adapazarı orta okul sırıf 3/€ de 267 P. Özteme. . DİŞ MACUNU numarada Hasan, Yozgad İsmetpaşa ilk olur Fuad. ALBÜM (Son Posta hatıralı) Beyoğlu Parmakkapı Bursa sokak dolu pansiyonunda Osman kızı Jale, bul 565 inci Ih okul ikinci sınıf 15 keci Hocapaşa — mahallesi 4 Beyman, Adana posta telgraf Süzan Dilâver, Kütahya ilse ilk 3/A da 319 Fothiye. kan, İstanbul ezkek lsesi 4/L da 1313 Aksaray Cerrahpaşa caddesi 44 Belman, Malatya İnönü ilk okulu $7 numaralı Fabri Diyarbakırlı, okul sınıf 1/C de 208 Suad, Arabkir lar memuru oğ'u M. Edib, Ankara erkek sesi sınıf 1/C de 1025 Tahsin, Trabzon ilef orta kısım 2'A da 887 Kemaleddin Ziya, Maf- €ln gümrük taburu satınalına — komisyonül relsi Hali! İti Pahriye. KART Edirne Cumhuriyet okulu sınıf 5 de 29f Fahreddin, İrtanbul Şehzadebaşı Fethibef gaddesi 73 numarada Süreyya Meriç, Ediraü Jandarma bötür komutanı yüzbaşı Sabri ki* zı Ümran, İstanbul Lüâleli Fethibey Çukurçeşme 63 numarada İhsan Yakar, E * tâmğ Atatürk ilk okulundan Aydın Aytüğe |Hasköy Haliç ikinet okul 236 Sabahaddifi. Ankara İsmetpaşa Uzunyol 114 numarad Remzi, Ankara Bölge San'at okulu sınat 1/Â da 204 Hüzameddin, Bolu Zafer kitabevi sa - İstanbul otkek liaesi 2/B den 582 Balâ -İnibi kızı Selma, Beylerbeyi ilk okul talebe * haddin Atasayar, Cağaloğlu orta okulu 1/F| sinden 149 Jale, Süleymaniye kız orta okulü İde 117 Doğan, Kızıltoprak Höşeyinpaşa çık- | 1/B de 301 Sevim Karamürsel, mazı 26 numarada Bahtiyar, Kayseri Haci -| Nuruosman'ye caddesi 1 numarada Bahaed” ekiz mahallesinde Şabin sokak 41 numarada | din, Beyoğlu 29 uncu İlk okul talobesindeii Kadrlye, Foça nüfus memuru Gallb kisi Jü- | Melih Özhan, Beyoğlu 9 uncu okul sınıf | bafıf, kedersiz hisselmemişti. Hattâ için- | çat çat vuran saç mangalla yukarı çik- he ALOMİNYOM BARDAK (Son Posta hatıralı) Kadıköy KRurbalıdere 2 nci sokak 11 nu « marada Nurcddin, Cağaloğlu kız orta okulu Patih Hayriye Hasainde 518 üncü mekteb Süzan, Zey- tinburnn Beşkardeşler sokafında aşçı Sofu kızi Sacide. YUVARLAK DÜNYA KALEMTRAŞ (Son Posta markalı) İstandul 19 uncu mektob sınıf 4 den 622 Vivi, İstanbul 44 üncü ilk okuldan Mazhar Tevtik, Sultanahmed 44 üneü llk okul 5/A da 638 Orhan, İztanbul erkek İoesi 1243 Pürü- zan, Haydarpaşa lisesi 1/A da 208 Tevfik. BOYA KALEMİ Sirkeci Erdnğan sokağı 9 numarada Tev- fik, Bevlerbeyi Küplüce 10 numarada Zehra, İstanbul Hayriye Hsesi 1/B de Ahmed, Kay. seri Cumhuriyet mahallesi Örtülü sokak 9 e eaanenai nun kalacaksa gelebileceğini bildiren kı- sa bir mektub yazdı. Ön beş gün sonra evlendiler, YARINKİ NÜSHAMIZDA: Namus ve aç'ık Çeviren: Faik Beremen pının aralığına uzun sopasını sokmuş- 'tu, kapıyı örtmeğe çalışan Fatma söy- leniyordu: ü — Elim yandı, ayağım burkuldu.. ne söz anlamaz odammişsın sen? Çek değ- neğini kapıdan!. Derviş soruyordu: — Bu evin eski sahibleri nerede? Murtaza efendi kadını bir yana çe- kerek cevab verdi: — Eski sahibleri dediğin kim derviş baba?.. — Burada tat!ı dilli, iyi yürekli bir taze vardı, onu soruyorum.. her per- şembe akşamı bana şu taşlıkta yemek yediren, her cuma sabahı bana sadaka veren Allahın o cennetlik kulu nerede? Karısının gizli faziletlerini birer bi- rer anlıyan yüreği derdli adam gözleri yaşararak yülkunurken Acar Fatma o- nun kulağına fısıldayordu: — Bu pinti herifin kirli kemerinde dizi dizi altınlar varmış, Murtaza efen- di, sadaka verirsen boşa gider. — Siz mangalı yukarı çıkarın Fat- ma hanım ben de şimdi gelirim. -diye kadını savdıktan sonra, cevab alamadı- ğt için değneğini kakarak uzaklaşan dervişin arkasından koşarak yetişti: — Derviş baba -dedi- sorduğun iyi yürekli genç kadın dün toprağa gömül- dü.. haykırdı: de 102 Güzin, Çorlu Şucaattin okulunda 44f İsmet Âşık, Ankara Feyzipaşa mahallesi Ye- pelek sokek 11 numarada Rifat, Anadolu * karağı Mecar caddesi 61 numarada Lâmlâ, Kadıköw 11 inci ilk okulda Metin Lâdik merkez okulu Sf 5 de 155 numarâli Necati İstanbul 44 ünet fik okuldâ 2/B de Halid Yediç, Ankara Yenlcami civae rında Balım sokağı 6/A da Orhan, Vefa İl- sesinde 025 Ercümend Celâi, İzmit Yukari pazar 37 numarada Pakize, İstanbul 44 üncü ökul 5/A da 376 Melâhat, Tekiraağ polis me- muru Celâl oğtu Yağız Sayginer, Hasanefendi mahallesi 1 numarada Babarski Ük okul talebesinden sınıf 4 d€ 46 Ahmed Tan, Tekirdağ emniyet dairesi polla memura 8. Sökmenleroğlu Güngör, Ü- zunköprü M. Hayreddin okulu sınıf $ de 3440 Renan, Bussa Alplar mahallesi Alplar sokak 8 numarada Feride Demirel, İzmit Buğday meydanında kereste tüccarı Sabri kızı Me- lâhat, Edirne Abacılarbaşı Yüksekkahve s0- kağı 1 numarada Ahmed, İstanbul 44 üncü fik okul $/A da 452 Nezihe, İstanbul 4 kız İlzesi 2/B de 297 Samahat, Galatasaray lisesi idare memuru Nuri oğlu İhsan Atak, Izparta Çelebiler mahallesi 1 numarada kan, Killş orta okulu sımf 3 de 378 EdİP 'Yazgan, Lâdik helvacı Bahri Ertürk oğlu Azmi, Klâzığ Taşmağaza sokak 42 numara” da F. Şengül, Ankara Doğanbey mal Taşdöşeme sokak T numarada Şükran. — İnnallahe ve innalleyhe raciunla -sonra etrafı yoklıyarak tümsekce bif taşın üstüne çöktü. Görmiyen gözleri” nin pımnarlarından fışkıran iki bulanık göz yaşı uzun beyaz sakalının arasındâ kayboldu. Murtaza efendi bir gümüş beş kuruğ” Tuğu onun mor damarlı eline sıkıştıra” Tak: -dedi- Dervişin titrek sesi sordu: — Adı neydi? — Naciye.. derviş baba.. Emine Nâ* ciye, İhtiyar dilenci iki elini karanlık gök“ lere kaldırarak: — Sen!.. Emine Naciye.kulunu nur” larda yatır Rabbim! -diye inledi. Sefi onun evlâdını ellere muhtac etme Tanr — rim!.. Mübarek günlerde onün adını af S ' Naciye öleli on beş gün geçmişik Murtaza efendi hâlâ yaşayışına bir yöğ verememişti. O, Acar Fatmadan den çekinirdi, saka Bekir ağaya söy_"' diği iğrenç sözlerden beri de ondan t siniyordu. Fakat sabahları gözünü 9€” tığı zaman aşağıdan gelen takunya Ü” kırtılarile kap kacak şıkırtılarını işitm? diği gün bu ev ona korkunç bir — Arkan var — K

Bu sayıdan diğer sayfalar: