15 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

15 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Per Dünky kısmın hülâsası l Hı g il ; # ER, veto kapanınca Rukiye Sevimin Rid- ilan kelimelerinin ilk harflerile baş- bin doğu nazarı dikkatlerini cei- Mevmubaha romanın bir tercüme- buluyorlar, Genç kızın söy“ Sümlelerle romandaki ayni cümleleri &rada gu fazlalıklar bulun- ir! vi Bir... Perili ev... İmdad kız... Evlenmek üzere bu- 7 ii sonra (yani Eyübde) perili Sadullah muammayı aydınlatıyor: 4 emek üzere bulunan, hayatı tehlike- zamanda sıkı bir tarassud al- bir genç kıs, Ridvan Sadullatı- istiyor. Bunun için hile yoluna ütühhaneden bir kitab alıyor, için- Mayyen cümleler çıkarıyor. Söylemek) o Kelimeleri bu cümlelere ilâve ediyor, lahin ismini kadın ismine çevi- arkadaşı imiş gibi ona telefon edi- İİ, sie AZ, # Sn Ünen Sadullah meseleyi böylece halledin ld Pera cinayet masası serkomi- Osmanı telefonla bulmasını söy- edilince anlaşılıyor ki serko- da ayni işle meşguldür. Sabur ailesinin büyük oğlu Eyübde a- Perili Konak) öle maruf Konağında - İrdivacdan evvel bircok Mektubları aldığı için düğünde zabı- islarının da hazır bulunmasını işte- ii LE i iş (Mi hr Sadullah, serkomiser Osman ve Ce- perili konağa beraberce gitmeyi iyorlar, eli? masası serkomiseri Osman SİN (Roman devam ediyor) — Y gi Yeli konakta bir facia b İskelesine çıktığımız zaman or- armağa başlamıştı. Sabur Pa- Ün ailesinin (Perili Konak) di- aruz ka evlerini bulmak güç olmadı. tk ahşab konağın mermer bi le çıkılan kapısında bir h A ayoş Nİ nedense fazla sinirli görü Üy € Zilin faydasızlığını görerek ka- klamak üzere iken kanad- ib tuhaf bir gıcırtı ile aralandı. İlan zenan kocaman 'bir baş A Pen müddet dikkatle süzdü. Son- Ki gülerek yol verdi. e bir ampulle yarı aydmlanan & geniş mermer bir sahanlığa git- yı b e ER, © © RR, agi evin uşaklarından biri Ke eli hâlâ kapatmadığı kapı “da yüzümüze bakıp duruyordu. aa eler geçmesine rağmen bu tag dün görmüşüm gibi gözü- Cüce denecek kadar ki- konakta b ır (Her hakkı mahfuzdur) facia Hakikaten basamağın üzerim de kapkara bir kedi duruyor, başını kal dırmış, yılda yan gözlerile bize bakıyordu. sa bir boy... Zayıf bir vücud ve dünya- da on bin çeşid tebessüm varsa bunların en çirkini ile mütemadiyen sırıtan bir çehre... Sık sık kırpışan minimini göz“ lerindeki yarı hilekâr, yarı kinci ba- kışlar bu çehrenin dudaklarındaki daj- mi tebessümle tam bir tezad teşkil edi- yor. Kocaman bir baş, çiçekten yarı dö- külmüş kaşlarla bıyıklar ve nihayet © li yığınına benziyen bir #aç kümesi.. Serkomiser Osman yarı asabi: — Polis müdüriyetinden geliyoruz, Kenan beye haber ver, dedi. Ama yal- nız ona, anladın mı? Başkasına söyle- ğini duyarsam gözünü patlatırım! Serkomiser şapkasını geriye doğru imiş, ellerini ceblerine sokmuştu. Hiç âdeti olmadığı halde yere tükürdü. Son- ra kapı kanadını gözleri gözlerimizde olduğu halde sırta sırıta kapıyan uşa- Ba hiddetle baktı. Bu bakışa hiç aldırmıyan cüce, gene şkan tebessümü ile sırıta sırta ü, sahanlığın nihayetinde ve yarı karanlık içinde yukarı doğru yükselen ahşab merdiveni ağır ağır çıkmağa baş- ladı. Üçümüz de arkasından bakıyorduk. Merdivenin yarısında durdu, bize döne- rek tekrar sirttı ve nihayet gözden kayboldu. Serkomiser Osman bir daha yere tü- kürdüktan sonra homurdandı: — Hay Allah belâsını vermesin, bu- Tası nasıl düğün evi, bel İnsanı ürküten bir Toşluk ve sessizlik içinde yalnız kalmıştık. Rıdvan Sadul- lah ile serkomiser gibi ben de etrafı tedkike başladım. Mermer sahanlığın sağında ve solun- da iki kapı bulunuyor, bu sahanlık ile muşamba döşeli büyük bir sofanın bir- leştiği hat üzerinde bir bölme yükseli- yordu. Bölmenin ortası tabii hadden birkaç misli büyük bir kapı şeklinde a- çık bırakılmıştı. Bunu geçince gene sağda ve solda iki oda kapısı bulunu- yordu. Karşıda, sofanın nihayetin - deki cebhede sağda yukarı çıkân, solda aşağı bodrum katına inen iki merdiven rünüyordu. Serkomiser Osmanla Rıdvan Sadul- lah paltolarını çıkararak sokak kapısı- nın yanındaki portmantoya astılar. Ben de onlar: taklid ederken yukarı çıkan merdivenin sonundan ayak sesleri ak- setti. Biraz sonra 36-37 yaşlarında tah- min ettiğim bir adamın merdivenleri indiğini gördük. Serkomiserin haber gönderdiği Kenan bey bu zat olacaktı. Yanımıza gelerek ellerimizi sıktı. Orta boylu, pos bıyıklı, babayan! ta- vırlı bir adamdı. Çehresi derin çizgilere le kaplanmıştı. Mütevazi bir hali, yu- muşak, daima gülümseyen bakışları vardı, Serkomiser bizi ve kendisini tanıtın- ca: — Size zahmet verdim beyler, dedi. Mesele belki de sadece bir şakadan iba- ret. Benim fazla kuruntulu bir adam ol- mamıdan doğan bir iş... Zabıtaya haber verip vermemekte uzun boy'u tereddüd ettim. Sonra kendi kendime «Canım, dedim, sen polis mektehinde uzun boylu muallimlik etmiş bir adamsın. Eğer en- dişelerin tahakkuk etmezse zabıta erkâ- nından birkaçı bu emeğine mükâfaten düğününde senin sevincine iştirak et-|E miş olurlar...» Böylece işin teselli tara- İE fını bulunca polis müdürüne haber yolladım. Serkomiser Osman: — Temenni edelim ki böyle olsun, beyefendi, dedi. Daha doğrusu böyle 0- lacağından şübhe yok. Her halde üzül- meyiniz. Artık fazla konuşmıyalım. Mükâlemenin uzaması nazarı dikkati celbedebilir. Bize ayak üstü olup bite- ni kısaca anlatınız. Sonra sizinle bera- ber yukarı, diğer misafirlerin yanına çıkalım. Bizi muallim arkadaşlarım, di- Gece de burada kalaca- ün emri böyle. Şim- di sizi dinliyoruz. — Meseleyi iki üç kelime ile hülâsa etmek kabil. Teyzezadem Selma ile evleniyorum, Müstakbel karım ebevey- nini küçük yaşla kaybederek çocuklu" ğunu aramızda geçirmiş kimsesiz bir kızcağızdır. Daha babamın sağlığında mevzuubahsolan bu izdivac tasavvuru bundan birkaç ay evvel karar haline girince postadan bir takım mektublar almıya başladım. Evvelâ nasihat eder gözüken bu mektublar nihayet tehdid edici bir ifade taşımağa başladılar, So- nuncu mektubu dün aldım. Bunda «Ha- yatınızla oynuyorsunuz. Bu izdivac her ikiniz için de ölüm demektir. Kurtul- mak için önünüzde mevcud birkaç sa- atlik mükletten islilade ediniz!» deni- liyordu. Temas ettikce siz de ânlıyacakâınız ya, biz aile halkı garib insanlarız. Üze- rimizde sebebsiz ve manasız bir korku- nun daimi tazyiki vardır. Bunun tesi- rile olacak malüm teşebbüsleri yaptım. Serkomliser sordu: — Bu mektublardan ve zabıtaya ha- ber verdiğinizden ev dahilinde kimin haberi var? — Hiç kimsenin! — Selma hanımın? — Onun da yok! — Mektublar el yazısile midir? — Hayır, makine yazısilel — Tabii imzasız? . ENLAK SATIŞI İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Anestinin Sandığımıza 17291 hesap No. sile 350 lira borcundan dolayı birinci derecede ipotek edip vâdesinde borcunu ödemediğinden hakkında yapılan takib üzerine 3202 No. lu kanunun 46 inci maddesinin matufu 40 ıncı maddesine satılması icab eden Üsküdarda Solaksinan mahallesinde Selâmiali efendi ca sinde eski 216, 218 yeni 184, 186 No. lu iki dükkânlı bir evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapıl maktadır. Arttırmaya girmek isliyen (80) lira pey akçesi verecektir. Milli ban. kalarımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş vergilerle çöp ve fener resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli borçluya âiddir, Arttırma şart- namesi 20/5/998 tarihinden itibaren tedkik etmek istiyenlere Sandık Hukuk İş« leri servisinde açık bulundutulacaktır. Tapu sicil kaydı vesair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takib dosyasında vardır. Arttırmı girmiş olanlar, bunları todkik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad ve itibar olunur, Birinci arttırma 20/6/938 tarihine müsadif Pazartesi günü Ce- galoğlunda kâin Sandığımızda sast 15 den 17 ye kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için tekli! edilecek bedelin tercihan alınması icab eder. gay» rimenkul mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır, Ak- si takdirde son arttıranın taahhüdü baki kalmak şartile arttırma 15 gün daha temdid edilerek 5/7/938 tarinine müsadif Salı günü ayni mahalde ve ayni saatle son arttırması yapılacaktır. Bu artırmada gayrime mkül en çok arttıranın üs- an alâkadarlar ve irti- faiz ve masarife dair iddialari- rile beraber dairemize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını irmemiş olanlarla hakları tapu $i- cillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar, Daha fazla malümat slmek istiyenlerin 37/28 dosya numarasile Sandığımız Hukuk İşleri Servisine müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur. * DİKKAT Emniyet Sandığı; Sandıktan alınan gayrimenkulü ipotek göstermek istiyenles Te tahmin edilen kıymetin yarısına kadar ikraz yaparak usulüne göre kolaylık göstermektedir. —— (2870) Nafıa Vekâletinden: Eksiltmeye konulan iş: 1 — Küçük Menderes ıslah sahasında yapılacak büyük şüt, Başyatak başındeki şüt ve «5 küçük köprü inşaatı, keşif bedeli «213.993 lira «42» kuruştur. 2 — Eksiltme 20/5/1938 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 15 de Nafıa Vekâ- leti Sular Umum Müdürlüğü Su eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf usu- lile yapılacaktır. 3 — İstekliler: Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel” şartnamesi, fenni şartname ve pröjeleri «10> lira «70» kuruş mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin «11949, lira «47» kuruşluk muvak- kat teminat vermesi ve «50» bin liralık Nafıa Su İşlerini veya buna muadii Na- fıa İşlerini taahhüd edip muvaffakiyetle bitirdiğine ve bu kabil nafıa işlerini ba- şarmakta kabiliyeti olduğuna dair Nafıa Vekâletinden alınmış müteahhitlik ve- sikası ibraz etmesi, İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde verme- leri lâzımdır. Postada olan İni kabul edilmez. fak hakkı sahiblerinin bu haklarını husu: nı ilân tarihinden itibaren 20 gün içinde evrakı müsbit ve «41217; «IT, İN Türk Hava Kurumu BUYUK PiYANGOSU 2. ci keşide 117 Haziran/ 1738 dedir. Büyük ikramiye: 45. 000 Liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (40.000 ve 20.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır.. Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin eden bu piyangoya iştirak etmek suretile siz de taliinizi deneyiniz... “nn — Hayır, altlarında daima tuhaf bir imza var, (Hayalet) diye! Serkomiser, Rıdvan Sadullaha baktı, onun soracak bir şeyi olmadığını ânla- yınca: — Beyefendi, artık yukarı çıkabili- riz, dedi, Öğrendiklerimiz şimdilik kâ- fi. Unutmayınız, bizi «Muallim arka- daşlarım» diye tanıtacaksınız. Kenan bey öne düştü, yarı karanlık içinde yükselen merdiveni tırmanmağa başladık. Ev sahibinin arkasından giden ser- komiser merdivenin yarısında birden- bire kösteklendi. Bulunduğumuz nok- ta bir dönemece tesadüf ettiği için a- damakıllı karanlıktı. Evvelâ kösteklenmesine sebeb olan yabancı cismin ne olduğunu anlamak üzere ayağı ile zemini araştırdı, sonra daha iyi görmek için üzerinde durduğu basamağa doğru eğildi. — Hay Allah belâsını vermesin, kedi imiş... Hakikaten basamağın üzerinde kap- kara bir kedi duruyor, başını kaldırmış, ışıldıyan gözleri ile bize bakıyordu. Merdivenleri yeniden çıkmağa baş- larken arkamızdan, aşağıdan çılgın bir kahkaha yükseldi, Sessiz ve korkunç bir loşluğa bir anda yayılan bu delice gülüş bütün tüylerimizi ürpertti, Hepi- miz irkilerek Pm ilimle dl li ia İn PldiE Bl Kiye ei başlarımızı, aşa- ğı, mermer sahanlığa çevirmiştik. Ev sahibi kısık bir sesle bize seslen- İM — Validedir. Senelerdenberi sinirle- rinden rahatsız... Ara sıra böyle krizler geçirir. Buyurun, işi İkinci kat büyük bir salonla üç oda- dan müteşekkildi. Salohun ve iki oda- nın kapıları merdivenin bulunduğu kü- çük sofaya açılıyor, üçüncü odaya ise salondan geçiliyordu. Salonla bu odayı camlı bir bölme ayırıyordu. Düğün münasebetile bölme açılmış, salon A- rab harflerinin 8 rakamına benziyen bir şekilde genişletilmişti. Davetliler 15-20 kiş geçmiyordu. Birçoğu kadındı. Hepsinin akrabadan oldukları anlaşılıyordu. Karşılaştığı- mız sessizlikten bizim içeri girişimizin umumi bir dikkat ve alâkayı celbetti- ğini sandım. Fakat bilâhare bu sessizlik devam edince misafirler arasında neş- esiz, sıkıcı bir havanın hüküm sürdü- ğünü anladım. Bir düğün evinde değil, bir cenaze odasında bulunduğumuz« hükmedilebilirdi. Tavandaki avize sa- lonu ük bir şekilde aydınlatıyor ve bu kızıla yakın renkteki ışığın altında bir takım insanlar susarak #anki bir şeyler, bir facia bekleşiyorlardı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: