May 15, 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

May 15, 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Harbin ikinci yılında evden satışa başlamıştık Yazan : Muallim Nihad —îirhln âkinci senesine girerken biz ev- satışa başlamıştık. Konsolun üstün- & &ynanın önünde duran pul cam için- sarı allım yaldızlı eski zaman saatin- Üen tutun da kadınninemin top top sak- ği Trabzonun, hilâli dedikleri göm- İkklik bezlere kadar mezadı - boyladılar. Bu Satılan eşyanın değerlerinden ne ka- & aşağı fiatlarla kapatıldıklarını anla- Yor değildim. Fakat bu bedestenciler- Büşa çıkmanın imkânı yoklu. Ne akıl | İN hayale gelmez dolablar çevirirler, ne| Arnavud Ali geldi. İsmail efendi gö- zünü açmasını, kendisine sormadan sa- kım pey almamasını sıkı zıkı tembih e- derek şalı tellâla verdi. Bu kadar sene aile reisliği ettiğim halde ben eşyanın hakikt değerini anlar, bilir bir adam de- gildim: «— Galiba 20-25 lira eder» diyordum. Üç çeyrek saat şal dolaştırıldı. Biz İs- mail efendile harbin başımıza ördüğü bu çorabdan şikâyet ederek derdleştik, has- bıhal ettik. Nihayet Arnavud Ali geldi. | tikalar döşdürürlerdi. Tevekkeli be-| ih%dq tutulan dükkânların adıca (do-| cağım. ) denilmemiş. Orada satış esnasında Örle zavallılara teradüf ederdim ki ken- sarılacaktım, fakat İsmail efendinin kaş- ları çatılarak: — 31 lirada. 30 Hra sağlam para ala- | Dedi. Sevincimden tellâlin — boynuna | ç d eli bayatımı unutur, onların düş- '“'ılükıeıme ağlıyacak derecede teessür ardım. Maamahaza bu teessürde bir Olup bizim de böyle iç gömleğimizi, Mihumuzu satacak kertelere düşebilimek “ehmi yok değildi. Titrerdim. Ya bu harb "“Hld.ıgine uzar giderse hergün biraz pahahlaşan erzak ve eşya bizi de ,4 hallere düşürebilirdi. Bir akşam ertesi günü neyi satacağı- düşünürken hatırıma cenaze şalı f efendinin bir tezkeresile müez- RBelir alır, işini gördükten sonra gene İ teslim ederdi. Refikaya getirme- Söyledim. Şöyle elime aldım, evir- Şevirdim. Bir ölü haşyeti veren kır- beyaz renkli bu ipekli kumas bizim birkaç günlük nafakamızı rahat ra- femin edecekti. Bir kenara koyması- Mtosi sabah dersim olmadığından Üs- %ııı bedestene götürüp mezada vere- ! söyledim. Merhum karım: — Mahallede bir cenaze olunca doğru bize geliyorlar. Bunu satarsak is- ği zaman ne deriz? Açlıktan geberip üstümüze örttür- için sattık deriz. Şal mahallelinir &... Benim! Cenazelerine ne ister- Onu örtsünler. Galiba bu gidişle ta- ___m örtmek şöyle dursun, mevtayı k kefen bulunmıyacak. (Bu istih- âynen vukua gelmiştir. Harbin ü- Senesinden sonra kefen yerine ya- Sürşafına ve birçok zavallıları da ka- sarıp gömdüler.) sabah ateşte bile kızarmak im- Olmıyan vesika ekmeğini 3-3 zey- tık edip sabah kahvaltısını ettik- PLEEAFER S? ? ' ff!’ıf[] FFEf Z z T ğ 3 £ F f z tim, O zamanlar '€Endi vardı ki ben oğlunun hem hem mekteb müdürlüğünü et- * O günlerde rahatsız olduğu için füna muntazaman gelemiyordu. O- çi'ıi Unduğu günler, sattığım — eşya, b.şı" Eiderdi. Acaba bugün Burada Malini içimden tekrarlıyarak kapelı kün,, <e girdim. İsmall efendirin dük- K ;qımmm. orada idi. Maksadı anlat- Nksk 1 bohçadan çıkarıp uzun uzadıya *Hti n lemi değil ğ a r alermi (C) Ara, Gür bakalım. Bir iskandi! edelim. bağı Ali namuslu bir tellâldir. Onu & “avım. Siz hele bir kahve içiniz, do- Misirli İs- %[.! Z!! — Bizim bu esnaflta hiç te din, iman kalmamış, getir şalı bana! Demesi beni şaşırttı. Arnavud şalı ge- tirdi, İsmail efendi Arnavudu iki çeyrek verip savdıktan sonra bana dönerek: — Müdür bey, sana bugün para pek lâ- zımsa ben sana beş lira vereyim. İşini gör! Yarın sabah erkenden şalı alır gelir- sin, Seninle İstanbula geçerir. Ben onu orada değerile satmasını bilirim. Çarnaçar bu dostun sözlerini dinledim. Şalın dükkânda kalmasına bile razı 01- madı, Bana verdiği beş lirayı alarak av- det ettim. Ertesi gün İsmail efendile erkenden İstanbula geçip kapalı çarşıya gittik. O- rada şalı mezada verdik. Biz de İsmail efendinin dostu olan bir İranlının dük- kânmda oturup ısmarlanan çayları içe- rek neticeye intizara başladık Gezdiren tellâl! bizim bulunduğumuz dükkâna da birkaç defa uğrayıp dükkân sahibinin reyini aldı. Üsküdarda sön pey 30 Tirayı bulan şal 73 lirada gezdiriliyordu. Ben şaşkınlıktan ne diyeceğimi Şaşırmıştım. İçimden diyordum ki: «— Dün ya bu adam orada bulunmasa idi, ben şimdi bu mikdara yexselen şalı orada 30 liraya, belki de 25 liraya bal gi- bi verecek, bir de Üstüne, abda! gibi evi- me sevine sevine gidecektim. Ah! Bun- dan evvel satılan mallarımda kim bilir bana ne dübaralar oynamışlardır?» Şal; nihayet 93 lirada karar kıldı. Bun- dan fazla etmek ihtimali olmadığını hem dükkânında oturduğumuz İranlı, hem İs- mail efendi söylediler. Benim sevincim- den ağzım kulaklarıma varıyordu. «— Hayhay! Veriniz!» dedim. Şal satıldı, paraları aldım. İsmail efen- diye dünkü aldığım parasını verdiğim gibi beş lira da fazla vermek istedim, Ka- bul ettiremedim. Benim oğlunun hocası ve müdürü olduğumu, bu kadarcık bir hirmetin bir kıymeti bulunmadığını söy- Tiyerek reddetti. Velhasıl tabutlara süs olan şalın parası bizim zavallı evimize tam üç ay rahat rahat yemek yedirdi. Muallim Nihad Bigada kinin yokmuş Biga (Hususl) — Sıtma meysimi yaklaştığı halde bayilerde ktı yoktur. Geçen yıl on kilo kinin gönderilmiş ve ihtiyaca küfl gel- memişti. Bu yıl burada 40 kilo kinine Ihtiyaç hissedilmektedir. Alâkadarların bu işle ya - SON POSTA Kuşçuluk Bahisleri: Bir muallimin umumi harb hatıraları | Norveç kanaryası ve vasıfları İyi evsafta bir Norveç kanaryası seçmek için nelere dikkat etmeli? Kanaryalar; Norveç, Yorkşayr, Lezar, Bordir, Londra, İskoç, Lankşayr, Belçika, Halanda, Cerman, gibi nevilere ayrılırlar. Bunlardan Cerman kanaryaları ötüşleri, diğerleri de şekilleri ve renkleri itibarile yekdiğerinden ayrılır. Norveç kanaryası; isminden de anlaşıla- cağı vechile bu kanaryanın nesillerden - beri çokça yetiştirildiği memleket Narveç - tir. Bir çok meraklıları ve Avrupa sergile - rinde takdirkârları bulunan bu kuşların baş- heca evsafı şunlardır: Gövdeleri tıknaz, ve harici hatları keskin zaviyeli olmamak ü - yere tamamen münhanilerden müteşekkil, başları geniş, dolgun ve tepeleri yuvarlak- tır, Gağaları orta uzunluk ve genişliktedir. Düz sarı veya düz kamış renkitlerinde ga - galarında siyah lekelerin bulunmasına dik- kat etmek lâzımdır. Zira gagalarda bu leke- Jerin mevcudiyeti küş ele alınıp tüyleri üf - lendiği ve iylce tedkik edildiği vakit ekseri - ya diğer taraflarında da birkaç siyah tü - yün mevcud bulunduğuna alâmettir ki ku - Şşun evsafını bozar, İyi bir Norveç kanarya - sının ensesl çok kısa ve dolgundur. Şöyle ki, gerek başının üstünden kuyruğunun üstüne ve gerekse alt gagasından kuyruğunun al - tına doğru giden hat hiç kırılmayan bir in- hina le uzanır. Göğüs geniş ve dolgun olur. Bırtı İle karnı arasındaki mesafe — oldukça fazladır. Omuzları göğsünün yan tüyleri a - rasında gizli, kanadlari gövdesine tamamen yapışık olur. Kanad ueları sağ — ve soldan müsavi bir gekilde gelerek kuyruk — Üüstünde yekdiğerine temas eder ve kat'iyen birbiri - nin üzerine çıkmış bir vaziyette bulunmaz Kanadların vaziyeti kuşun güzelliği ba - kımından çok mühimdir. Fenâ — bir şekilde duran bir kanad kuşun diğer gözel evsafını tamamile bozar. Umumiyet itibarile tüyleri Çok, gövdeye yapışık ve kuşu tamamile ört - müştür. Kuyruk tüyleri de keza yekdiğerine yapışık, budları göğsünün alt tüyleri ara - tında gizli, bacakları temiz ve düz, parmak ve tırnakları Iyi ve düzgündür. Sıhhatli bir kuş gösterişi, parlak gözleri, hayat ve neş'e dolu halile pek kolayca tefrik edilebilir. Norveç kanaryaları; tepesiz ve tepeli öla- yak iki kısma ayrılır. Tepesizlerin — başları bir serçede olduğu gibi düzdür. Tepelilerin başlarında ise tıpki krizantem yaprakların: andıran uzun ve sarkık tüyler bulunur. Şu farkla ki tepenin umum! şekli, çiçekde ol - duğü gibi yuvarlak olmayıp beyzidir. Diğer mevilerde olduğu gibi Norveç kanaryasımın da bir çok renklileri vardır. Mukbul olan - ları düz acı sarı, düz katmş ve çift benekli olanlardır. Düz renkillerde — aranılan evsaf renklerinin zengin ve temiz olması, tüyleri- nin arasına koyu renklerin karışmış olma - masıdır. Çilt benekli olanlarda — da her iki yanında bulunan beneklerin ayni olmasıdır. Meselâ kuşun bir gözünün etrafında si - yahlık bulunursa diğer gözünün — etrafinda Tarihten sayfalar : Nizamülmülk'ün hayatı * emzikli kadınlardan birine gitti annesi öldü. Açlıktan bu da gidecek. Allah rızası için biraz emziri- ver!» Böylelikle küçük çocuk hergün başka kadının sütünü emiyordu. Sütü az olanlar onu bir defadan hergün bir iki defa getirmesini babasına tembih ediyorlardı. x Fakir adam beş on günlük yavrusunu kucağına aldı. Mahalledeki * ve yalvardı: «Kardeşim ; zavallının sonra savıyorlar ; fakat çoak olanlar Yazan: Kadircan Kaflı Fakir adam çocuğu aldı, mahallede henüz çocuğunu emziren bir kadıma gitti. 1015 senesinde Tus şehrinin küçük ve| nuştuğu ve hiçbir şey yapmadan salıver- basık bir evinde bir erkek çocuk doğ-| diği meşhurdur. muştu. Babası pek fakir bir adamdı. Bir kaç gün sonra karısı öldü. Çocuk sütsüz kaldı. Adamcağızın bir sütnine tutacak parası yoktu. Parasız da kimse onun evl- ne gelip minimini yavruyu emzirmiyor- du. — Bu çocuk ölecek mi? Ey Allahım bana yardım et! Diyordu. Nihayet yavruyu kucağına Fakat Alp Aslan garbda sulh yaptıktan sonra şark tarafların zaptı için giderken bir hiyanete kurban oldu ve yerine oğlu Melikşah geçti. . Melikşah Nizamülmülkü mevkiinde bı- rakmakla ilk büyük işi yapmış oldu. İş- ler pek güzel gidiyordu. Her tarafta san'at ve ilim hareketleri ilerliyor; niza- miye denilen Üniversitelerde binlerce ta- —— ti LA aldı. Mahallede henüz çocuğunu emziren | lebe, devrin en büyük âlimlerinden İsti- bir kadına gitti ve yalvardı: fade ediyordu. — Kız kardeşim, zavallırm annesi öl-| Fakat bir kadın birbirlerile pek iyi ge dü. Biliyorsunuz. Açlıktan ölecek, Allah | çinen hükümdarla vezirinin arasına gir- rızası için biraz emziriver!.. |di ve tarihin birçok devirlerinde olduğu da ayn! şekilde siyahlık olmalıdır. Kanad - lar da bilhassa mühimdir. Bir kanadını lsa- bet etmiş olan siyahlık ne vaziyette ise di - üer kanadında da ayni vaziyette bulunma - lıdır. Şöyle ki kuşun kanadları kuyruk Üüs - tünde birleştiği vakit geniş — ve muntazam bir V gşekli hüsüle gelmelidir. Çift benekli kaşların çok güzel — gösterişleri — vardır ve bunları elde etmek diğerleri kadar kolay de- Gildir. Tepelilerde makbul olan şekil tepeyi teşkil eden tüylerin munlaram ve bir mer - kezden olmak üzere ayni uzunlukta göz ve gağgayı kismen veya tamamen örlmüş bu - lunmasıdır. Koyu renk bir tepe kamış bir zemin üstünde pek hoş görünür, Makbul bir Norveç kanaryası tünek üse - rinde bacakları hafifce mall ve baş, gövde ve kuyruğu bir hat üzerinde olarak 30 dere- celik bir zaviye teşkil etmiş bir. vaziyelle bu- lunur. Kemal Kunttav Şapka modellerinde Yeni bir cereyan Amerikadan Londraya akan yeni şap- ka modelleri eski kübik şekillerden ay- rılıp, daha ziyade klâsik tarzın kabul e- dildiğini gösteriyor. kından alâkadar olmaları lâzımdır. göstermektedir. » Yukarıdaki resim bir kovboy şapkasın-| Romanosu esir etmişti. Bu yükaek kalbli dan mülhem olarak yapılan bir şapkayı| Türkün, düşmanını hürmetle kabul et- verdiği bir emri uygun bulmadı ve aksi- i tiği, bir sofrada yemek yediği, dostça koı Kadm acıdı, çocuğu kucağına aldı. ve süt verdi. Fakat kendi yavrusunu aç bı- rakmak korkusile hasislik etti, daha doy- madan öksüz çocuğu babasının kollarına verdi. Fakir adam seviniyordu, fakat iki üç saat sonra tekrar gittiği zaman kapı dı- şarı edildi. O zaman başka eve uğradı: — Kız kardeşim, yavrumun annesi öl- dü. Bu da açlıktan ölecek. Allah rızası için azıcık emziriver! Allah rızası için denilince baştan sav- mak olamazdı. Hiç olmazsa bir defa için bu ricayı kabul etmek Jâzımdı. Öyle yaptı. Bövlelikle küçük çocuk hergün bir başka kadının sütünü emiyordu. Bazı sü- tü çok gelen anneler onu hergün bir Iki defa için getirmesini tembih ettiler. Ye- di sekiz ay sonra da artık ana sütüne ih- tiyacı kalmadı. Fakir baba biricik yavrusunu — elden geldiği kadar iyi yetiştirmek istiyor, bu- na görçekten çalışıyordu. Doğrusu ço- cuk ta hep okumaya hevesleniyordu, bu iş fakir babanın o kadar boşuna gitmi- yordu. Çünkü ilim burma ağacı gibi ye- mişini geç verirdi. Halbuki çocuğun erken iş sahibi olma- sı, babasına bakması, hiç değilse yardım gibi ortalığı bulandırdı. Bu kadın Türkân Hatundu; Melikşahın karısıydı. Kendi kaprislerine âler edeme- diği veziri çekiştirip duruyordu. Bulanık suda avlanmak istiyon — bazı adamlar da Nizamülmülkün — aleyhinde bulunuyorlar, onu gözden düşürmek için | hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Nizamülmülkün maiyetinde — binden fazla Türk vardı. Bunların sadaka: ve ©- nerjilerinden çok istifade ediyor; idare işlerinde bu yüzden muvaffak olduğunu inkâr etmiyordu. Devletin mühim adamlarından Kemal isminde birisi, Nizamülmülkün, vergi o- larak topladığı paraların çoğunu kendi- sinin ve adamlarının hazinelerine koydu- ğunu, hazineden hırsızlık yaptığını hü- kümdara süyledi. Vezir bunu duydu. Hec- men büyük bir ziyafet verdi. Buraya Melikşahı, devlet adamlarını ve emrinde kullandığı binden fazla Türk memurunu çağırdı. Bol bol yediler, eğlendiler. Çok hoş vakit geçirdiler. Melikşah ta bundaa pek bhoşlanmıştı. Ziyafetin sonunda Nizamülmülk ayağa kalktı, Melikşaha şu sözleri söyledi: — Ey büyük bükümdarım! Bir takım münafıklar benim hazineden para çaldı- etmesi lâzımdı. Bununla beraber onu d".doğrudur. Fakat aldıklarımı şu anda kar- lediği 'yoldan çevirmedi ve her — türlü zahmete katlandı. Bu çocuk epeyce okudu. Arkadaşları- hın arasında namus, zekâ ve iyiliğile ta- nındı. O sırada Horasan ve İran tarafla- rında Selçuk oğulları devleti vardı. Kırk yaşlarında bulunduğu sırada Selçuk sa- rayında tanınmış bulunuyordu. Nihavet büyük Türk hükümdar ve kahtamanı Alp | Aslan (1062) de kendisine ve milletine | şınızda sizin ölmeğe hazır olan namuslu ve becerikli Türk memurlara veriyorum. Böylelikle devleti muhafaza ediyorum, Bununla beraber benim bütün param ve malım meydandadır ve hepsi de sizindir. İstediğinizi yapınız! Melikşah sevgili veziri hakkındaki bu kötülüğe çok kızdı. Kemalin gözlerine mi) çektirdi. Bu işde Türkân Hatunun da parmağı yüksek zaferler, şan ve şerefler verecek | / egı Kadın mağlüb olduğunu Özüldü. olan büyük vezirini seçmişti. Bu - vezir | Pakat ir (Nizamülmülk) diye amlıyordu. Aslını | inkâr etmiyordu. O, vaktile anası öldük- ten sonra babası tarafından emzikli ka- * Alp Aslan memleketin idaresini Niza-| mülmülke vermiş, kendisi de işlerin pek | Bgüzel idare edildiğinden emin olarak gatbde Bizans imparatorluğuna — karşı parlak zaferler kazanmıştı. Hattâ Malaz- girt muharebesinde Bizans Imparatoru amdan vazgeçmedi. Bu uğuar- e devlet adamlarından olan Ta da W“'”l'"” le birleşti. Kendi etrafına adam ğ |lar topladı, casuslar koydu. dınlara dolaştirılarak Allah rızası için | emzirilen çocuktu. | Melikşahm adı Çinden Miısıra kadar her tarafla büyük bir hürmetle amlıyor» du. Kızını Bağdad halifesine vermişti ve birçok zamanlarını orada geçiriyordu. Nizamülmülk 77 yaşına gelmişti. Hiç bir gururu yoktu. Âlimler, şairler ve san'atkârları meclisinde toplar; uzun u- zun konuşurdu. O sırada Nizamül ülkün torunu Osman ıMprv hâkimi bulunuyordu. Melikşahm (Devamı 10 uncu sayjada) EZLKİRİZ ÖEKİSEELI ü RA n KA Z UT

Bu sayıdan diğer sayfalar: