22 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

22 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sinema y SON POSTA ıldızları ve ticaret Birçok yıldızlar, haricde muhtelif ticaretlerle iştigal ederler. Bunların arasında bakkallık yapan da var Sinema yıldız ve san'atkârlarından ço- MN Yalnız film kumpanyalarından ah &el Oldukları paralar ile geçindikleri .m"“nıı Birçok sinema san'atkârları n'm ticaret yapmaktadırlar. maza bildirece, stance Bennett bir gü- 'Terkibinde ğu bu krem y bir suretle n Richard Dix piya- dapi YENİ bir çay sürmüştür. California haşinda yetişen bu çay şimdiye kadar Petlller tarafından — istimal edilmekte San'atkâr bunu piyasaya çıkare bayli para kazanmıştır. Bu çay ._::Uza film kumpanyalarından al- Rin Olduğu paradan daha fazla kâr te- tür. Mağl Cd Nagel bir bakkaliye, yemişçi hh 81 işletmekte ve bir hayli para Nmaktadır. Ralph ük tenis kord. Bu kordları yük- rmektedirler, zayı <S Pikford kadın çamaşırları ma- AÇMıştır. &k Hhald Denny çocuklar için oyun. Yyareler yapmaktadır. Bu tayyı Ülkgidden mükemmel surette imal e- Ait. Motörleri, telsizleri bile vardır. 'olı N 5 NNY Welsmüller bir yüzme mekte- Üğtrr. Sah; ""h:k Böles tavuk besleyip ticaretini tadır. hişleta Begişi, Gürbo hatırı sayılır emlâk sa» Etidir. BĞi Ha Değülik yapmaktadır. Gloıhuml limonculuk yapmaktadır. M WS!uar'.’ın bir gazetesi vardır. &st'in bir elmas ekspertiz ma- %"-lrdır. 'lıq,, Cantor'un asarı atika mağazası bi Vej ll Darrisux henüz Hollywooda b _M"uş olmakla beraber kendisine iyi N Muya, Pülmuştur. Çok yüksek bir ücrete | (€ etmektedir. St bil bi ıkhıh Miki, Lücille Batl veni yaptırdığı şapkasile St ismini almiş olan| Çok şirin, güzel, zarif bir küçük kızı e Ti .DlSnf'_V'İn (Pa-| canlandıran — Valt Disney'in kahramanı tık P8 film yaç, | Cüce) adında bü-| Pamuk Sultan sadece çocuklar üzerinde Tesimle Pmuş olduğunu yazmış- | değil, genç kızlar ve genç kadınlarda da n Radio RKO| büyük bir sempati uyandırmıştır. Küçük hi 3muk Sı:;:; Mi"“'i ile — Lucülle| kahramanın vücudündeki örmeli elbise - mümel ü giymiş olduğu|ler bile taklld edilmeğe T şapkalar yaplır-| Hele Amerikalı kızlar, Pamuk Sultan gi- bi makyaj yapmağa, onun gibi dudakla- N baba: Bi San'a Wu: Sultan KKT Vali - By Bildiz erde görül. arindan A Danielle Darrieux ve Dugğlasın ogru bir filmde resminin çıkarılıp dağıtılmasına müsaa- servesi fabrikasında, bir müzik notaları Tmatbaasında, bir gramofon plâkları fab- iyük bir terzihaneye modellik| — İçlerinde en fazla girişkin genç ı--ı:ı’ı!-4 rikası, bir at harası ve bir yarış racyda- elbiselerle| kâr Bing Crosby'dir. Bir ton balığı Ann Miller'e bu şapka çok yaraymıyor mu? rını küçücük bir hale koymağa, kirpik- lerini rimel ile uzatıp gözlerini yuvarlak bir şekle sokmağa başlamışlardır. Ame- rikada hemen herkeste mevcud olan bu taklid hastalığının yukarıdaki iki artist üzerinde de tesiri görülüyor: Pamuk Sul- tanın külâhları şeklindeki şapkalarile onlar da birer masal kahramanına ben « zemiyorlar mı? Evlerimin yanışı Yazan : Muallim Nihard 334 seönesi kânunusanisinde a. — Yer- lerde, damlarda elli santimden fazla kar vardı. O gece güneşin batmasile beraber ortalığı altüst eden bir karayel rüzgârı çıkmıştı. Evimizin büyük tarafını kiraya vermiş, biz iki odaya sığınmıştık. Titri- ye, titriye geldim. Bahçe üstündeki ufak odamızda refikam mangalı hürmetlice doldurmuş, yavrularımı yanıma almış, |beni bekliyordu. Tarif edilmez bir neş'e- sizlik içinde olduğumu, üşüdüğüme ham- lederek soyunup mangalın başına geç- tim. Çocuklarıma pek sevdikleri Aral tan fıstığı getirmiştim. Onlar cümbüşle- nirken ben de demlenecektim. O akşam- ki yemeğimiz hoşlanılacak gibiydi. No- hudlu işkembe yapmışlardı, bir de bul- gur pilâvımız vardı. Sinir rahatsızlıkları bana oön dört sene eza vermekle beraber rahmetli karım hammül edemediği bir şey beni neş'esiz görmekti. İşretime bir gün bile ağzmı açtığını görmedim. Çünkü ben bazı bedtiynetler gibi içip kadını hırpalamaz, bilâkis şefkat ve muhabbetim kat kat ar- tardı. İçmede devam etmekle beraber o akşam semtime yanaşmakta fındıkcılık eden neş'eyi bir türlü ele geç Çdum. Meğer bu hal tahteşşuurumun bir presantimanı imiş. O gece uğrıyacağımız eşsiz felâketi Ihsas etmek İstermiş. Biz evdeki udumuza, kemanımıza kadar sat- mıştık. Fakat kiracılarda ud vardı. Ka- rım bir aralık onların bölüğüne geçti ve elinde udla avdet etti. Tuhaf değil mi? Bu akşamkl sıkıntım, bana udu bile ( tetmiyordu. Halimi kadıncağıza da sira- yet ettirmemek için çalmasına muvafa- kat ettim. Bir iki çarkı çaldı. Dinletebi- lecek bir taksim yapamaz, sazına hâki- miyetle teller üzerinde pek uslu akıllı gezinemezdi, Şişem yarıyı geçmişti. Ka- rıma döndüm: — Bırak şu sazı! Ne sen çal! Ne de ba- na çaldır! Bu akşam da benim sinirim var. Saza bile tahammül edemiyorum. Sofrada biraz neş'elendim. Çocukları- mın şetareti bana da sirayet etmişti. Kahveyi çoktan unutmuştuk. Kiracının oğlu kapıyı vurup davet etti. Geçtim o- nün anası, kız kardeşi de bizim tarafa geçtiler. Ağız tadile bir kahve içip bir iki saat ticaretten, şundan, bundan bah- settik. Garibi şurası ki bu genç adam dâa bu geceki neş'esizliğinden bahsediyordu. Yataklara çekildiğimiz zaman gece e- peyce ilerlemiş, karayel fırtınası da hı- zını o nisbette artırmıştı. Çocuklarımı bermutad koynuma al- mış, derin bir uykuya dalmıştım.- Gece yarısını geçmişti. Kiracıların orta kapısı kırılasıya vuruluyordu. Yataktan fırla- dım, Sürgüyü dar açtım: e— Yangın var! Hem pek yakın o'a- cak ki kızıllık evin üstünü kapladı'> Fazla tzahata lüzum kalmadı. Sokak üs- tündeki odaya geçtim. Oda göğün kızıl- hğile yarı aydınlanmıştı. Durulacak sıra değildi. Uyanan refikama telâşa kapılmı- yarak eşyayı toplamasını söyledim. Ben de sür'atle giyinmeğe başladım. Aman! Bu ne kasırgamsı rüzgârdı —yarabhi! Damlardaki karları savuruyor, yerlerde- kini havalandırıyordu. Sokağımızın kö- şesini döndüm, Camie doğru ilerlemeğe başladım. Eczane sokağına geldiğim z2- man işin fecaati anlaşıldı. Yangın, Sinanpaşa mahallesinde bir bana karşı pek uysal, pek itaatkârdı. Ta-| evdaen çıkmış son derece dar ve hepsi ahşab ve harab olan evleri bir. rburun leblebi yuvarlaması sühulet ve sür'alile yalayıp ilerliyordu. Maahaza bize şok u- zaktı denilebilir. Arada yüzlerce ev. ca- mi, türbe meydana yakın, çok geniş cad- de filân vardı. Ama bu deli rüzgür her hesabı altüst edebilir, her ümidi balta » lamaya yeterdi. Dizlerime kadar karla- ra bulanmış, ellerim, ayaklarım donmuş bir halde avdet ettim. Çocukları vyan- dırtdım. Giydirdim, sardım, sarmaladım. Evvelâ bunları aradan çıkarmak lâzımdı Kefce mahallesinde Ahmediyeye yakın bir yerde oturan kainvalideye — götüre- cektim. Çocukları kucağıma alıp çıktım. Biri iki buçuk, öteki üç buçuk yaşında olan bu iki yavrü oldukça ağırdılar; Selma, kızım zaten büyük -annesinde kalırdı. Kefçe mahallesini inerken üç dört defa kapaklanıyordum. Dondurucru ve sert havaya rağmen eziyetten kan ter içinde kalmıştım. Bin müşkülât ile çocukları götürüp bıraktım. Üvey kainpeder Nec- meddin bey merhum da giyinmiş, bize yardıma gelmeğe hazırlanmıştı. Ben onu beklemeden koşa koşa avdet ettim. Bir de ne göreyim uçan tahta parçalarından biri bizim evin yan saçağını tutuşturmuş, bütün mahalleli bizim dama üşüşmüş, söndürmeğe çalışıyorlar, Pek zorlukla söndürülebildi. Fakat bu işin telâşçırdan eşya toplama keyfiyeti bir kenara kal - maştı. O zamanlarda mahalle tulumba- |ları vardı. İki üç tanesi bizim sokağı kur- tarmaya gelmişlerdi. Zenğin bir müte- ahhid bunların ikisini kendi evinin da- mına almış, güya bu suretle tehlikeden masun kalmıştı. O aralık bizim evin tam | karşısındaki ev birdenbire alev aldı. |Zengine müracaatla tulumbacılara mü- saade etmesini, bu ev söndürülmezse hiç birimizin kurtulamıyacağımızı söyledik: <— Ben onların bahşişlerini, para'arı« nı peşin verdim. İtfaiyeye haber verin!» Buyurdular, Ruhumun bu andaki isya- nını imkânı yok tarif edemem, İtfaiyenin bize imdad eriştirmesi mümkün değildi Yangının merkezi cebhesinde va- sıtasile nafile yere didinip — duruyordu. Karşı sıramızdaki evler çatır çatır ba- murdana homurdana yanmaya başladı- lar, İki gün evvel bir dostun yardımile bir iki yüz okka kışlık kömür almıştım. Hele bunu bu patırtı arasında kurlar- manın çaresi yoktu, yalnız o esnada ge- len Necmeddin bey bir çuvalcağız dol- durabilmiş, sırtlayıp evin yolunu — tut- muştu. Bir zamanlar müdürlüğünde bu- Tunduğum İlttihad mektebinin hademesi gelmişlerdi. Bu çocuklar yatak, yorgan, mutfak takımı, çamaşır sandığını Doğancılar parkının karlı çemenliklerine herüz taşımışlardı ki bizim evin de üst katı kı- zıl kollarını gökyüzüne uzattı, kiracının tarafındaki üç sandık kitabım. bizim bö- lüğe sığdıramayıp tavan arasına sakla- dığımız bütün sandıklar, eşya, bakır ta- kımlarından ümidi kesmek icab elti Parkta eşyanın başında refikam bulu- nuyor, hademe ellerine ne geçirirlerse 0 nun yanına taşıyorlardı, çeyrek saat sür- medi, kizim evin kapısından girilmez ol du. Taşlıkta giydiğimiz bir çift ratını «Acaba! Çıkarmaya değer mi, değmez mi?!» düşüncesile elimde bir iki dak'ka (Devamı 13 üncü sayjada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: