29 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Kalan görüntüleme: 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

W Edebiyat dünyasının K T hükümdarları :8 | Dickens Yazan : İbrahim Hoyi Merhale olan, Viktorya devrinin en usta İhtelemeğe başlarken gavri ihtiyari, e- | — Sbiyat hayatı için yetiştirilen, maddi ğ TYguhırı'.lan uzak yaşamış bulunan şair | — “"nyson ve Browning ile kısa bir mu- y h’yese yapmaktan kendimi alamıyorum. — BHer iki şair para sıkıntısı nedir - bil- Tlez, siir ve edebiyat havası içinde yü- j '_!l'ken, yoksul, bilinmiyen, tanınmıyan 'î" daima ıztırab çeken Dickens şişelere Etiket yapıştırarak, bir sokak kedisi gibi 'Mküler altında yatarak, haftada bir ke- ) — ,” de borc yüzünden hapiste bulunan bah'lâîlm ziyarete giderek, hiçbir yerden, W* — biçbir canlı kuldan ümidi kalmamış aile- ” İ _Hne baktı. «Pieckwriek notları» isimli e - W .—"ı 1836 da neşredilince, sanki bir bü- tünün tılsımlı. asası başının üzerinde laşmış gibi, hayatı değişti. Talih ken- — Sine güldü. İki büyük şair, şöhret ba- — Bâmaklarını birer birer aştıkları sırada, * D"'kehs cebinde bol parası, başında şöh- , facı, nerede görünse kendisini alkış- halkın adetâ taptığı bir put ve İn- ;'Ğîrenın edebi kahramanı olarak yük- O devrin bütün temayülleri, roman- %dm realizme — doğru — akıyordu. %8. romanlarında bilhassa tuhaflık- _'ın belirtti. Eserlerinde karakter yarat- Maktan ziyade karikatürleri teşhir etti. Bu Süretle de şöhretini kurdu. 4 Hayatı — Dikens (Dickens) 1812 yılında Land- (| g.:tta doğdu. Sekiz kardeşin ikincisiydi. bası, bir bahri müessesede kâtibdi. A- ; hmüğlzm her nedense iki yakası bir | $üdlü bir araya gelemedi. Başındaki ka- İ hbahk ailesine bakmak için çok zorluk- w L.fı:e sıkıntılar çekti. Köyünde yıllarca | TC harc içinde — yaşadıktan soönra )* 'Dickensin 9 yaşında bulunduğu sıralar- | Londraya göç etti. Fakat alacaklılar- | S bir türlü yakasını kurtaramadı. İki _hne sonra da, «fakir borçluların,» tıkıl- "i % hapi&haneye atıldı. Dickens, babası- h €serlerinde Mr. Micawber, diye tanıtır. K Bu felâket üzerine annesi, “meşhur | ;înç kızlara mahsus pansiyon» u kur- & Diekens'e bakarsanız, bu pansiyona İ ı“ıbîl' genç kız asla ayak atmamış, ge- Tin ekserisini de, köpüren, bağıran k İlğum alacaklılar teşkil etmişti. Göz | h'hnı gülümsemeleri ve umumi ahengi | İh' Tomancının yarattığı ve edebiyat ta- | İ'Ir perçinlediği (Micawber ailesi) ' OSasında, Dickens'in öz aile hayatının %erîni bütün açıklığile buluruz. ığî Yaşında mektebden çıkarılan Dic- 'Ülı' bir boya fabrikasında çalışmaya as.. Tildi. Romancı bu zamanlar, kendi Yan, «Çalışırken, eziyet çeken ıztırab du ka Barib küçük bir çocuk» idi. Filhaki- kurîıeşhur David Copperfield eserini o- “uğnı bü sıztırabı» ve «küçük garib %“qu; daha yakından görüyor ve ta- 'ı.îhhkaç kuruş uğurunda bu, sabah ka- daş Sindan, akşamın geç saatlerine ka- hhnçahşmak işkencesi, Dickens ailesine Etdi, bir. nimet, bir mirasla sona Ür, Babası hapisten kurtuldu. Dickensi l,n .&ne kendi tâbirile, müdürü «kara ca- | Ve zalim bir adam> olan Wellington &, bi ACadern:,w'iye gönderdiler. Roman- : V%msî:!ktebde hiçbir şey - öğrenmedi. Bök h daha ziyade hikâyelere ve en Wu“?hndığı piyeslerdeki kahraman di B“:'hlalarm röllerini yapmaya ver- %'mlı beraber, edindiği şahsi tec- lam, v büyük bir hazine oldu ve sonra- hüzyeç ASağı Nicholas Nickleby isimli ve Mektebleri neşterliyen eserine en %&nı eyi hazırladı. lâda idi. 'in müşahede kudreti hariku- j Bunu, faal bir muhayyele ile bir < 9N ilerinin usta romancısı, alelâde İaı-,_ Nin pek zor farkedebileceği vak'a- ( diseleri bulup çıkarır. Onları is- bl%mbi süsler, yaşatırdı. Sonra, Üt te, b'â“ğuştan bir aktördü. Bir müd- Sölepi tün İngilterede hayır müesse- ?& bi t:Maat'me temsiller veren ama- " İşta p Gtro Brupuna reislik etti. kin Börüş ğîbîiann vergisi, ince ve kes- Ka '%Bt ruhu, yeti. faal muhayyelesi ve hayat ve yazılarının temel : anahtarını teskil etti &ğ“"-m 5 eşkil etti. aha henüz on beş yaşında hmı îîktebi terketti ve bir avukatın ya- flh %dîhmk girdi. Geceleri stenog- l Maksadı, bir muhbir ol- — İngiliz romancılığında başlı başına bir[ | Tomancısı Dickensin hayat ve eserlerini. — T T Charles Dickens maktı. Bu da, parlâmentodaki nutukları takib etmek ve günü gününe bildirmek vazifesile bir gazeteye kâpılanmış olan babasını taklidden ileri geliyordu. Müs- takbel romancıda daima köpüren, coşan bir çalışma ruhu vardı. Her tuttuğu işi mükemmel yapmayı, sonuna kadar bi- tirmeği kendisine ikinci bir huy edinmiş olan Dickens, iki sene içinde yeni mesleğinde sivrildi, ve parlâmentonun mühim nutuklarını gazetesine vermeğe ve kasabaların, köylerin çamurlu yolla- rında sarsıla sarsıla ilerliyen arabalarda notlarını, iröportajlarını — hazırlamaya başladı. İşte bu devrededir ki muharrır, romanlarında akislenen o atlı insanlara, ahırlara, hanlara dair harikulâde bilgi- sini kazandı. Yavaş yavaş gelen, ve bü- tün varlığını kaplamaya başlıyan şöhret alevi, tamahını, ihtirasını körükledi. Ken- di imzasile yazmak sevdasına kapıldı. 21 yaşında iken de «Fllet Street'in dar bir sokağında bulunan karanlık bir dairenin posta kutusuna korkup titriyerek ilk ya- zısını (Skeçini) attı.> Mr. Minns and His Cousin eMister Mins ile gelini» dir ve 1835 de çıkan Sketehes by Boz tarafımdan Skeçler adındaki hi- kâye külliyatında vardır. Bugün bunları okuyan Londranın o gizli eski halini tek- rar yaşamış olur ve muharrir, gazeteci Dickens bu mesleğinde ne kadar muvaf- fak olmuş bulunduğunu anlar... Dickens'in en meşhur eseri, Pikvik 1836-37 senesinde tefrika olarak çıktı ve kendisine şöhret ve servet getirdi. İngi- liz edebiyat tarihinde bu kıratta, bu ka- dar neş'eli bir roman çıkmamişti. Eser, bütün o fazlaca şişirilmiş karakter ve vak'alarına Trağmen, İngiliz halkının hoşlandığı, zevk aldığı bir humeur kay- naği idi. Bugün de aradan yüz sene geç- tiği halde daha hâlâ ayni tazelik, güzel- lik ve emsalsizliğini muhafaza etmek- tedir. Pickwick'in arkasından Oliver Tuirst, Nicholas Nickleby, Old Curi osity Shop (Köhne antikacı dükkânı) ile, muharri- rin tuhaf, kaba, şamatalı ve santimantal karakterler yaratmak hususunda, hudud tanımaz bir muhayyeleye malik olduğu- nu gösteren birçok eserler meydana gel- di Roman yazmadığı sıralarda, haftalık mecmualar neşretmeğe çalıştı. Fakat bu yolda o kadar muvaffak olamadı. Derken aktörlük damarları gene kabardı ve a- matör aktörlerden bir kumpanya kura- rak, kendi eserlerini temsil etmeğe baş- ladı. Bunları bizzat okuyordu. İngiliz li- sanının en pipüler yazıcısı olduğu için, onu seven, tutan halk onu görmeğe ve din lemeğe koştu. Bu yüzden de birçok ke- serlerini okumak, temsil etmek netice- sinde kazandığı paralarla daima arzula- dığını, hasretini çektiği Gadshill Place'da kendisine bir ev satın aldı. Bu devre, mu- harririn seyahat devresidir ve Dickensin roman yazmak, konferanslar vermek, e- serlerini okumak şeklinde tecelli eden harikulâde enerjisini göstermek 'bakı- mından ziyadesile dikkate şayandır, Dickens'in eserleri Amerika ve Kana- dada İngiltereden daha çok beğenildi, takdir edildi, öyle ki 1842 de daha ptuz yaşında bulunan delikanlı romancı Ame- rika ve Kanadaya davet olundu. Oralar- da millet misafiri olarak değme roman- cıya nasib olmıyan bir coşkunlukla ağır- landı. Bü tarihlerde Amerika, birçok kimselerin muhayyelesinde toprağından altın fışkıran, yaşayışı bir saadet kayna- ğı olan bir ülke olarak yerleşmişti. V —- , (Devamı 10 uncu sayfada) Muharririn bu ilk yazısının ismi | reler seyahat etti. Romanlarından ve e- Kuşçuluk bahisleri: Yorkşir kanaryası Yorkşir kanaryası şekil ve güzellik bakımından meraklılarının senelerce emek verip ıslahına uğraştıkları çok yakışıklı ve sevimli bir kuştur. İsmin- den de anlaşılacağı vechile an'asıl bir İngiliz kuşu olan bu kanarya bilhassa İngilterede çok mikdarda yetiştiril- mekte ve kanaryaların en güzeli ola- rak kullanılmaktadır. İngilterede birçok Yorkşir kanarya- sı klübleri ve bu klübler tarafından tes- bit edilmiş muayyen bir tip mevcuddur. Sergilerde teşhir edilen kanaryalara hakem heyetince bu tesbit edilen tipe göre numara verilir. Resimde Yorkşir ve Norveç kanaryaları görülmektedir. Bu iki kanarya gerek şekil ve gerekse duruş itibarile yekdiğerinden tamamen ayrılmaktadır. Birinin genişlik ve tık- nazlığı ile diğerinin diklik ve inceliği aynen bir Orpington tavuğu ile bir Hind horozuna benzetilebilir. Yorkşir kanaryasının başlıca evsafı şunlardır: Baş biçimli, yuvarlak ve Norveçin- kine nazaran dar ve orta hacimde olur. Yorkşir ve Norveç kanaryaları Gözlerinin üstünde gerek tüylerden ve gerekse başın şekli itibarile bir şişkin- lik bulunmaz. (Bazı kanaryalar hassa- ten Norveç kanaryaları tepeli olmadık- ları halde başlarının şekli itibarile te- peli gibi görünmekte ve gözleri kısmen başlarının bu şişkinliği arasına gömül- mektedir. Bu gibi kuşlara doğuşta tepe- li demek en muvafık bir tâbir olur.) En- se; omuzlara doğru yavaş, yavaş geniş- lemek üzere uzun, doğru ve dik. Sırt; uzun, dar ve dolgun olur. Gerek arka- da ve gerekse omuzlarda bir çıkıntı ve çöküklük bulunmaz. Bu suretle sırt hattı yavaş yavaş incelerek uzun, düz- | gün bir kuyruk ile nihayetlenir. Kanad- lar da keza uzun ve gövdeye yapışık bir vaziyette, kanad tüyleri sırt üstün- de ucuca gelmiş bir şekilde ve kuyruk tüyleri tamamen birbirine yapışık ola- rak bulunur. Baş, ense, arka ve kuyruk düz bir hat teşkil eder. Göğüs ve yan- larda kat'iyen kabarık bir tüy bulun- | maz. Böyle tüylerin bulunması büyük bir kusurdur. Çünkü göğsün — matlüb olan yuvarlaklığını bozduğu gibi ser- gilerde teşhir şeraitini haiz bir kuşu tas vir için kullanılan (Balmumu gibi sık ve yapışık tüylü) vasfından da uzak bulunur. Budları tüylerin içinde gizli olmayıp tamamile görünür bir şekilde ve bacak- 'lar uzun, düz, parmak ve tırnaklar da keza uzun ve muntazamdır. Tünek üze- rinde iyi bir Yorkşir kanaryası müm- kün olduğu kadar dik durmalı ve kat'i- yen yatık bir vaziyette bulunmamalı- dir. Kuşun baş tarafından kuyruğuna doğru bakıldığı vakit arka, omüz, gö- ğüs ve kanadları girinti ve çıkıntısız tam bir daire teşkil etmelidir. Bu ka - naryalarda güzellik birinci derecede şekilde, ikinci derecede uzunluktadır. Norveç kanaryalarında olduğu gibi muhtelif renklileri varsa da makbulle- ri düz sarı, düz kamış ve dört, beş, altı benekli olanlardır. Dört beneklilerde siyahlık iki göz ve iki kanadda, beş beneklilerde bunlar- dan başka tepelerinde, altı benekliler- de ise iki göz, iki kanad ve kuyrukları- nın iki yan tüylerinde bulunur. Bun- lardan dört benekliler gösterişi en gü- zel olanlardır. ' Kemal Kunttav İnsan 24 yıl içinde İkarısının adını unutur mu? — Sayfa ? Samsundan yazıldığına göre Samsun- daki hastanelerden birinde tuhaf bir ta- nışma hâdisesi olmuş, 24 yıldır evinı, bar- kını kaybetmiş bir baba hastaneya teda- vi için gelen oğlu ile tanışmıştır. Vak'a şöyle olmuştur: Tokattan tedavi için Samsuna gönde- rilen Hüseyin isminde bir genç hastane- |de dolaşırken nöbetci sıhhiyecilerden bi- (rile konuşmaya başlamış, sıhhiyeci Hü- |seyine sormuştur: — Nerelisin hemşerim? — Çarşambalı. Boyacılı köyünden. — Baban sağ mı? — Hayır. Büyük harbde ölmüş, bir da- ha gelmemiş. — Kimlerdensin? — Küçük oğullarından Mehmedin oğ- luyum. Muhavere burada kesilmiş, sıkhiyeci kesik kesik hıçkırıklarla ağlamaya baş- lamış, fakat bu ağlayışın sebebini Hüse- yine söylememekte ısrar etmiştir. Biraz sonra da Hüseyinin baynuna sarılarak iyüzünü, gözünü öpmeye ve daha kuv- vetli hıçkirıklarla ağlamıya başlamıştır. Kendisine lâf edecek bir arkadaş arar- ken bir deliye Tastladığını sanan Hüse- yin sıhhiyecinin elinden kurtulunca s0- luğu koğuşunda almıştır, fakat ertesi gün bu garib halin sırrı anlaşılmıştır. Â- dı Mehmed olan sıhhiyeci ertesi gün Hü- seyini bir kenara çekmiş bundan 24 se- ne evvel Boyacılı köyünden asker ola- rak ayrıldığını, Kafkas cebhesinde dö- vüşürken Ruslara esir düştüğünü, 22 se- ne Rusyada kaldığını, nihayet geçen yıl kaçarak İran tarikile cenub hududumu- za ve hudud kıt'alarımıza iltica ettiğini, hüviyetini isbat edemediği için Adanada yeniden nüfusa kaydedildiğini ve niha- yet döne dolaşa Samsuna gelip tedavi için bu hastaneye girdiğini ve burada kaldığını söylemiş, sonunda da: — Ben senin babanım. Köyün yolunu bir türlü bulup çıkaramadım, sizi ve â- nanızı bulamadım, demiştir. Doğduğu gündenberi babasını görüp tanımamış olan Hüseyin bu vaziyet kar- şgısında şaşalamış, hâdise hastanede öle- kine berikine anlatılmış, neticede de key- fiyetin köyden tedkik ve tahkik edilmesi- ne karar verilmiştir. Fakat bu arada şu cihet te nazarı dik- kati celbetmiştir: Hüseyinin babası oldu- ğunu iddia eden sıhhiyeci Mehmed karı- sı olması icab eden Hüseyinin anası ile kendi anasının isimlerini söylememekte ısrar etmiştir. Bu vaziyette tereddüüleri | ve şübheleri büsbütün arttırmıştır. Hüseyin işin aslının tahkiki için has- taneden izin alıp köye gitmiş, orada ola- nı biteni anlatmış, fakat bir delil elde e- dememiş, nihayet amcasını alarak has- taneye avdet etmiştir. Amcası babasının kardeşidir ve elbette görür görmez kar- deşini tanıyacaktır. Fakat iş öyle olma- mış, hastanede ikisi de karşılaştıkları za- man birbirlerini tanıyamamışlardır. Ma- amafih Mehmed yılmamış: — Olabilir, demiş. Aradan 24 yıl geçti. Beni tanıyamazsın. Fakat ben senin kar- deşin, şu delikanlının da babasıyım. — Pekâlâ ama söyle bakalim, bu deli- kanlının anasının, yani senin karının is- mi ne? — Unuttum, — Kendi ananın adını da unutamazsın Ya.. — Önu da unuttum: Samsunda bir karı kocanın yirmi dört senelik ayrı- lıktan sonra birbirlerine kavuşmalarile neticelenen çok garib bir vak'a oldu Samsun Mewmleket hastanesi — Öyle ise atıyorsun sen. Sen benim kardeşim değilsin. — Kardeşinim. Köye gidelim, isbat ederim. Mehmedin ısrarındaki ciddiyet hasta- nedeki doktorların da nazarı dikkatini celbetmiş ve Mehmedin köye götürül- le amcasına da şu tembihat verilmiştir: Bu adam cahil, asker oluncaya ka- dar köyünden çıkmamış bir adamdır. Başka memleket bilmez; bunun için kö- yün yolunu bulamaması ihtimali vardır. 24 yıllık gurbet ona her şeyi unuttura- bilir. Fakat insan ne de olsa her zaman gidip geldiği köyle kasaba arasındaki yolu unutamaz. Bu Çarşambaya kada götürülecek. Orada kendisine yol göste- rilmiyecek. Eğer köyü kendi bulursa, ge- ne kendi kendine köydeki evine gidebi- lirse, ev halkmı görmeden ev halkından birinde bir işaret söyliyebilirse hu adar. senin babandır, değilse numara yapıyor. Hüseyin ile amcası bu tembilie harfi harfine riayet etmişler, sıhhiyeci Meh- medi Çarşambaya kadar götürmüşler 0- rada bırakmışlar ve Mehmedi takibe baş- lamışlardır. Mehmed Çarşambayı görür görmez tanımış, derhal köyün yolunu bulmuş, köye girince de doğruca evinin kapısma gitmiştir. Fakat burada tekrar bir imtihana tâbi tutulunca karısının, yani Hüseyinin anasının bacağında bır leke bulunduğunu söylemiştir. Bu cihet Hüseyinin anasından istizah edilince Mehmedin söylediğinin doğru olduğu an- laşılmış, Hüseyinin halası, yani Mehme- din kız kardeşi de kendisini tanımıştır. İş bu raddeye geldikten sonra köy ihti- yarlarından Mehmedi başka tanıyanlar da zuhur etmiş, bu vaziyet karşısında da Hüseyin, Mehmedin kendi babası oldu- ğuna, amcası da kardeşi olduğuna inan- | maşlardır. 24 yıllık bir ayrılıktan sonra da birbirlerine kavuşmuşlardır. Müteferrik : Hususi idarelerin ispirtolu içkiler hissesi İspirto ve ispirtolu içkiler gelirle - rinden her yıl bir mikdar vilâyet hu - susi idareleri hissesi olarak ayrılmak - ta ve bu hisseler Dahiliye Vekâleti ta- rafından vilâyetlere dağıtılmaktadır. İnhisarlar Umum Müdürlüğü 937 yılı ispirto ve ispirtolu içkiler gelir - ierinden vilâyet hususi idareleri payı- na düşen mikdara mahsuben Dahiliye Vekâletine 100 bin lira vermiştir. Da- hiliye Vekâleti bu parayı vilâ_yetlere göre taksim etmiş ve hususi idarelere sına yatırmıştır. Bu paradan İstanbul vilâyeti husu- sf idaresine 6413, İzmire 3580, Balıke- sire 2901, Erzuruma 2807, Ankaraya 2729, Burasaya 2602, Kayseriye 2159, Samsuna 1844, Çanakkaleye 1464, E - dirneye 1325 lira isabet etmektedir. Hamidiye dün geldi Karadenizde Rumen ve Bulgar li - manlarını ziyaret .eden Hamidiye mek- teb gemisi dün limanımıza dönmüş ve ve Haydarpaşa önünde demirlemiştir. Hamidiye birkaç gün sonra Âkdeniz t D mesi kararlaştırılmıştır. Fakat Hüseyin- - gönderilmek üzere Belediyeler Banka- 3 seyahatine çıkacak ve bazı dost mem - —

Bu sayıdan diğer sayfalar: