13 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

13 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Niğde tahrirat kaleminde 'k darağacı altında biten memuriyet hayatı Devlet kapı Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Ben içeriye girer girmez odadaki kadınlar helecanla yerlerinden sıçradılar ve: “Cenaze, , bir çocuk cenazesi Hem neler, neler bulmazdı Yarab- ? Ben hergün, Hüseyinin bu gezin- tilerden avdetini, âdeta merakla bek- 'dim., Hüseyin, kurumuş dere yataklarında, larda, tarlalarda, sahil kayalıkların- da saatlerce süren bu sabah gezintile- Tinde, gayet orijinal bir koleksiyon sa- hibi olmuştu. Bu koleksiyon eşi görük Memiş çiçeklerle, böceklerle, renk renk içim biçim, cins cins taşlarla doluydu! Hüseyinin çok zengin bir kabiliyeti, İstidadı daha vardı: Hepimizi şaşırla- Bilecek bir maharstle resim yapardı. Fakat o devirde, resim yapmak, bil- canlı mahlük, hele insan resmi Yapmak falaka cezasına müstahak bir Sürüm sayılırdı. Ve bittabi, mektebler- Tesim dersi verilmezdi. Hüseyinin resim dersini kimden al- %—m. resim yapmasını kimden öğren- ini bilmiyorum. Bildiğim bir şey Yarsa, küçük ve talihsiz Hüseyinin, gör Üü şekilleri, daha o yaşında, şimdi geçinenlerden bir çokların: u- fandırabilecek bir maharetle kâğıdlar ine aksettirmesidir. Küçük dostum, resim yapmak için Külem, kâğıd bulamadığı zamanlar, dere h'Jll'lıırıııı:lııı topladığı tutkallı çamur- larla uğraşır, onlara muhtelif cisimle- Tin çekillerini de ayni maharetle ve - Onun o çamurlardan yaptığı ibrik- lerden, vazolardan bazılarını hâlâ, u- '.““h'nu bir mazinin en değerli hatı- Taları arasında saklarım. Hüseyin, çamurlardan vücude ge - İirdiği bu eserleri, mushaf yaldızlarını Barlatırken kullandığı küçük kemik Te ile pürüzsüz perdahlar, bu su- İetle onlara pürüzsüz bir mükemmeli- de verirdi. Hüseyinin, üzerlerini çiçek resimle- Hle süslediği bu eserleri görmek, be- Sim için büyük bir keyifti. bu masumane takdirim de, o- derece teşvik ederdi. Ve Hüse- Yin, kendisini bana, biraz daha beğen- Ütmek, beni biraz daha şaşırtmak için, ğ bulduğu nisbette bol eser yara- Benim takdirkâr sözlerim, bu küçük Ve mütevazi - san'atkârın görebildi e mükâfattı. Onu bir gün, fevkalâde bir neş'e İ- Sinde gördüm. Yuvarlak gözlerinin i- Ü. Üzerine güneş vurmuş bir deniz kö- Püğü gibi parlıyordu: — Hazım, dedi, sana, hiç hatırına, _' I""!I.lı gelmiyecek bir şey göstere- u son hîörmel arzusunu şiddetle gösterdi- için, derhal evlerine koşluk. İki SÖzden ibaret olan bu evin altında rü- —h“li, basık tavanlı, havasız bir ahır di Hüseyin beni odaya soktu, ve: — Haydi, dedi, etrafı ara bakalım. Bana %löıtcmık istediğim şeyi bula- ik misin? .Hrd:m merak ve dikkatle gözden Teyi im, Ve fevkalâde bir şey göre- “*Yince, Hüseyine: — Bulamadım! dedim. Hüseyin, ahırın kapısna - dikilmiş, İyice i kalçalarına dayamış, göğsünü —M.Mmh, tıpkı muzaffer bir ku - N edası t takınmıştı. Gülerek: —İyi ara... dedi... Bulacaksın! Yirafı fazla artan bir merakla, tekrar ""ll"iâ. bakındım, ve gözlerim, ahır SÜ içine ilişince gayri ihtiyari: Uğin Ana! diye haykırdım. Çünkü yem- teyin Sideki samanların üzerinde, Hü- l&çân henüz emeklemeğe başlıyan kızkardeşi, yani kuzusu yatıyor- ,._;.;h': bu zavalh kızcağızım bir ahır de çırıl çıplak yatışile, Hüse- Neş'esi ve lâkaydisi arasında ga- hn. tezad sezmiş, içinde bulundu - .lîhııug". bir türlü mâna vereme- Seyin .um:.î!l'edd.ıd, düşünürken, Hü- Z 2 F :g'hısmedıuım X Neyi? Sana göstermek istediğim şeyi? B şlayıp İstan ” İli yıl Z sında e diye feryadı kopardılar l Masumane bir teessüfle küçük kız- |cağızı gösterdim: — Bana bunu mu gösterecektin? Hüseyin hâlâ, ve eskisinden fazla gü- lüyordu: — Nedir 0? — Esma! Hüseyin bir kahkaha savurdu: — Uyuyor değil mi? — Galiba! — Git uyandır öyleyse? Merak, hayret ve tereddüdle yemli- ge biraz yaklaştım. Evvelâ: — Esma!.. diye bir kaç defa seslen- dim. Sonra sesimi biraz daha yükselte - rek ayni ismi tekrarladım: —Esma... Esma, bu davetlerime cevab verme-[mln* Güneş> tal stiriled | «Güneş» takımı gözük- |mektedir. Ondan sonra Galatasaray ve | Fenerbahçe gelmektedir. Haydarpaşaspor yince, dürterek uyandırmak niyetile, yemliğe iyice sokuldum. Fakat elimi, Esmanın çırçıplak vücudüne değdirir değdirmez ateşe dokunmuş gibi sıç - radım: Çünkü Esmanın çırçıplak vü- cudü, bir ölü vücudü gibi soğuk ve katı idi Bu itibarladır ki, bu temas, vücudü- mün bütün tüylerini dikenlendirmişti. O anda kulaklarım, Hüseyinin en çın: girzaklı kahkahasile çınladı: — Ne 0? dedi... Uyandıramadın mı? — Biraz daha dürt bakalım? Ben Hüseyine biraz yaklaşarak ke- keledim: — Hüseyin ... — Ne var?. , Gözlerim büyümüş, küçük vücu düm, korkuyla terlemiş, sesim dehşetle kısılmıştı. — Hüseyin... dedim... Esma galiba ölmüş!? Hüseyin, bu söğümü de kahkahayla karşılayınca, korkum büsbütün arttı. Çünkü Hüseyinin çıldırdığına hükmet- tim. l Hüseyin; fena halde sarsılmış bulun- duğumu hissetmiş olacak ki: — Hazım, dedi, kendine gel... yem- likte gördüğün mahlük Esma değil!. — Esma değil mi? — Değil ya! — Ya kim? — Kimse değil! — Çocuk değil mi 0? Hüseyin, neş'eli neş'eli yanıma so - kuldu ve: — Hayır, dedi. Çocuk değil, çocuk beykeli o! — Heykel mi? — Evet.., Esmanın heykeli!. Bu cevahı alınca, yemliğe tekrar so- kularak az evvelkinden daha büyük bir hayretle kekeledim: — Yalan söylüyorsun!? — Git bak o halde... Deli misin sen? Esmaya bir hal olsa, ben böyle mi du- rurum? Görmüyor musun? Şakasile bile gözlerim yaşardı!. Yemlikteki cisme, biraz daha yakın- dan, biraz daha dikkatle bakınca, Hü- seyinin yalan söylemediğini anlamış- tım. Hakikaten, ahırın kirli, cılız ay- dınlığında Esma zannettiğim o cisim, şaşırtıcı bir maharetle anun şekline sokulmuş bir çamur yığınından iba - retti. Hüseyin, haftalarca uğraşmış, bu büyük marifeti de her gözü kandıra - bilecek bir maharetle başarmıştı. O anda, küçük Hüseyin, gözüme, yer yüzünün en becerikli, en kocaman, en marifetli insanı gibi göründü: — Sen, dedim, bu heykeli, kardeşine baka baka mı yaptın? — Tabif... Fakat öyle zor oldu, öyle uğraştım ki sorma... Çünkü yaramaz, ESva gibi, kımıldanmadln bir saniye duramıyor... Onun için, hep, uykuya daldığı saatlerde çalıştım. Bu yüzden de, bu gördüğün heykel için, en az üç ay uykusuz kaldım. Ben hayretle, takdirle, bir heykele, |bir Hüseyine bakıyor, söyliyecek bir İkelime, o andak! düşüncelerimi, duy- gularımı ona lâyikile ifade edebilecek bir söz bulamıyardum. (Arkası var) SON POSTA Dünkü atletizm Şid maçında Güneş müsabakaları Beşiktaşla berabere kaldı Maç umumiyet itibarile zevksiz oldu, iki haftayım da “Gül kupası, müsabakaları adı verilen bu karşılaşma- larda yeni dereceler alındı Gül kupası namı verilen mevsimin dör- düncü atletizm müsabakalarının seçmele- ri dün sabah Taksim stadyomunda yapıl- mıştır. Atletler kategorilere ayrıldıkları için koşu ve konkurların birçoklarında seç- me yapmak fuzul! görülmüş ve bu mü- sabakalara giren atletler doğrudan doğru- ya finale kalmışlardır. Gül kupası müsabakalarının karak- teristik bir tarafı da klübler arasında ol- ması ve galibiyetin puvan hesabına da- yanmış bulunmasıdır. Bugün en kuvvetli da bu arada yukarıda isimleri geçen üç klüble boy ölçüşecek vaziyettedir. Seçmelerde en çok nazarı dikkati cel- beden atletler kuvvetli sür'atcimiz Fener- Ni İrfan, Avusturyadan gelen beynelmilel koşucu Güneşli König, Üçüncü kategori- den Haydarpaşalı Neriman, Cihad, Fener- li Sermed ve Halid ve İstanbulsporlu Za- redir. Dün yapılan müsabakaların neticeleri şunlardır: 400 metre: T Seri - Birinci König 54 9/10, ikinci Halid 56. İkinci Seri - Birinci Zare 54 8/10, ikın- ci Mehmed 54 4/10, 200 metre: 1 Seri - Birinci İrfan 23 5/10, ikinci Ahmed. N Seri - Birinci König 24, ikınci Kâzım. Dünya kupası ' ma_çlan italyanlar Fransızları 3-1 mağlüb ettiler Paris 12 (A.A.) — Kolomp stadında 65 bin seyirci önünde Fransa - İtalya milli takımları arasında yaplan dünya kupası futbol maçını İtalyanlar3 - | ka- zanmışlardır. Antip 12 (AA.) — İsveç - Küba milli takımları arasında yapılan dün - ya futbol karşılaşmasında İsveç milli takımı 8 - O galib gelmiştir. SPORDA Beğendiklerimiz ve eğenmediklerimiz Her defasında çirkin bir — hâdise ile nihayetlenen Galatasaray - Güneş ma- gı bu defa en nezih bir maç olmuş, Gü- latasaraylılar — kendilerinden — ayrılarak birkaç sene içinde büyük bir varlık olâ- rak ortaya çıkan Güneş klübünü milli küme şampiyonluğunu berkesten — evvel ve çok samimi olarak tebrik — etmiştir. Beğendik. € Gazaba uğrayan Fenerbahnçe ök - süz bir çocuk gibi ortada kaldıktan son- €© Atletizm Federasyonu bugünlerde plst üzerinde yapılacak müsabakalardan Atletizm Federâsyonunun bu hareke- tini beğenmedik... oyuncular bir kör döv üşü halinde çırpındılar Şişli Galataspo Hakkı, Güneşli Cihadın elinde ki topun düşmesini bekliyor.. Şila maçları için Güneşle Beşiktaş dün Şeref sahasında karşılaştılar, Millif kü- mede birbiri arkasına başta gelen bu iki takımın maçı alâkadarları tarafından he- yecanla takib edildi. Saat tam 17.38 de başlıyan oyun doğ- rusu pek de parlak olmadı. Dünyanın her |tarafında bir futbol mevsimi bulunduğu |halde bizde bir hafta olsun sporculara istirahat hakkı verilmemektedir. Bu se- bebden dolayı her iki taraf da güneşin al- tında isteksiz bir şekilde bocaladı, durdu, Bu halden oyuncular kadar hakemler de râhatsız olduklarından bu maç için seçi- len Adnan Akın (İstanbulspor) haklı ola- rak mintakaya ve alâkadar yerlere mü- racaat ederek bu karşılaşmayı idare ede- miyeceğini birkaç gün evvelden haber vermiş ve başka bir namzed göstermişti. Bunu da Güneşliler kabul etmediğinden her iki taraf oyuncuları bir müddet sa- hada beklediler. Nihayet Tarık (Süley- maniye) maça geldi. Bir şans eseri olarak da çantası elinde idi. Hemen maçı ve işi idare etti. Beşiktaş iki Güneşi de karşısına alarak ilk akını yaptı. Fakat çabuk kesildi. O- yun bir kör dövüşü olarak devam ederken Beşiktaşlıların rakiblerine nazaran dahâ canlı olan oyunu birden söndü. Âdeta durdular, Ve 12 nci dakikada Melih bu sakin müdafaayı aldattı. Güneşin birinci gölünü attı. Beşiktaşlılar güzel olmamakla beraber bu kör dövüşünde daha ziyade muvaffak oluyorlardı. Fakat ne de olsa Güneş mu- hacimleri daha becerikli ve fırsatcı... İş- te bu şekilde bir gol daha kazanıldı. O- tuz dokuzuncu dakikada Rebli Hüsnüye bir favul yaparak ilerledi. Güneşli Hakkı arkadaşından gelen pasla topu yakaladı. Birz sürdü. Şaşırtma bir şütle Güneşin i- kinci gölünü attı. Güneş müdafaası anlaşamıyor, Bunun neticesi olarak birinci devrenin 25 inci dakikasında az daha bir gol yiyordu. Birinci devre Beşiktaşın daha hâkim oyunundan sonra 2-0 aleyhlerine bitti. İkinci devrede ayni zevksiz oyun de- vam ederken, memleketimizin en usta futbolcusu Rebii Mehmed Alinin lüzum- suz bir çıkışından istifade ederek sakin sakin üçüncü defa topu Beşiktaş kalesine soktu. 10 uncu dakikada Faruk bir tuhaflık yaptı. Halk gülüşerek alkışlarken Nâzım favulü çekti, Hakkı kaptı. Faruk daha bi- raz evvelki alkışların neş'esi içinde iken Hakkı solla topu çevirdi ve Güneşe gü- zel bir gol attı. Beşiktaşlılar bermütad sert bir şekilde oyuna devam ediyorlar. Hakem bu arada Fuadı çıkarmak mecburiyetinde — kaldı. Dışarı gıkardı ama minakaşa da urunca bir zaman devam etti. 90 uncu dakikada Cihad Hakkının bir ru J - 2 yendi t Hakkı, Güneş kalesine yaptığı hücumlardan birinde şâheser sütünü andan daha mükemmel bir şekilde kornere atarak kurtardı. Fa« kat elleri fena halde acıdı. Kornerden gelen topu bloke edemedi. Nâzım da ikin- ci golü attı. Beşiktaşlılar bu gölden son- ra tarafdarlarının alkışları ile gayrete geldiler, Müdafalarının da desteği'e Güe neş kalesine yüklendiler. Hüsnü topu çi vi göker gibi söktü. Ve üçüncü beraberlik golünü attı. Devrenin bitmesine on dakika var, kar« p tepeden mehtab çıktı, hava karardı. Ay denize aksediyor. Geçenlerde bir futbol suvaresi seyrettiğimi yazmıştım, Bu şe- kilde Avrupada da oyun oynandığını ilâe ve etmiştim. Fakat böyle mehtabda deniz kenarında oynanan maçı dünyanın en meşhur fuütbol yazıcıları bile seyretme- mişlerdir. Bu meyanda pek beğendiğim L. Gamblin dünya kupası maçı seyreder. ken ben de karınca kararınca ayni gün onun nail olamnadığı bu güzel manzaraya doya doya baktım. Nihayet hakem bir çarpışma neticesinde Ömerle Hayatiyi çıkardı ve biraz sonra maç 3-8 berabene bitti. Beşiktaş: Mehmed Ali - Hüsnü, Faruk « Rıfat, Feyzi, Fuad - Hayati, Nüzım, Hakkı, Muzatfer, Eşref. Güneş: Cihad - Faruk, İbrahim - Yusuf, Rıza, Ömer - Melih, Salâhaddin, Hakkı, Niyazi, Rebli. Hakem: Tarik (Süleymaniye). C. R. Şahingiray Barutgücü sahasındaki maçlar Bakırköy Rum gençler 0 - Barkohba 3, Barutgücü Genç II 8 - Barkohnba 3, Toplu ne gençler B. 3 - Barutgücü genç II 3, hane gençler A. 1 - Berutgücü genç I İ, Pa. tHihidman B. O - Barvigücü B. 1, Fatihidinan A, O * Barutgücü A. 1. AA C Z — S

Bu sayıdan diğer sayfalar: