16 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

16 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Haziran Z SON POSTA Sayfa Li! 'Derbend faciası, aydınlanması beklenirken, daha fazla karışıyor (Baş tarajı 1 inci sayfada) Maamafih, dün, tahkikat lâ bana, oyununu beğenip beğenmedi - neticesinde | ğimi sordu. Ben beğendiğimi, fakat ürk- ele geçirilen yeni malümat, bu cinayeti! tüğümü söyledim! örten kalın esrar perdesini bir hayli in- Celtmiştir. — Niçin korktun? — Korktum. Çünkü Neclâ, bıçak çekip Dün çıkan bütün gazeteler şöyle dı -İbir adam öldürüyordu. Ben tiyatroya Yorlardı: pek gitmediğim için, bu işi sahi zannet- «Bugün, sarışın kadın Eskişehirden, ve | tim, Meğer onun adam öldürüşü, yalan- arabacı Ali Uzunköprüden gelecek. On-İcıktan ve oyun icabı imiş. Bunu öğre - İsr gelip bildiklerini söyledikten sonra) nince, güldüm! da, bütün hakikat meydana çıkacak, Sevim, fazla heyecanlı deği, iakat Dün «sdrışm kadın. İâksbile atulan| fazla asabi Kendisine sağdan soldan sual «Sevim. de geldi. Arabacı Ali de geldi.| yağışına hiddetleniyor: Fakat buna rağmen, cinayet hakkındaki — Şu suallerin ardı «rkası kesilse de, Malâmatımız, umulduğu nisbetle çoğal-İ rahat etsem! diye suallerimize« def'i be- madı! Tam bir fikir edinmenizi kolaylaştır -| Adliyeye girerken: mak için, ele geçirdiğimiz yeni malü - lâ» kabilinden cevab yetiştirdiği beli. — Bana kalırsa, diyor, bahsi geçen sa- Matın nakline, dün Eskişehirden getiri-/rışın kadın, bu artist Neclâ olacak, Çün- len kadını anlatarak başlıyalım: Dün sabah, geceyi Kadıköyünde ge - Şiren gazeteciler ve fotoğrafçılar, daha| Büneş doğmadan Haydarpaşa garı dol- durmuşlardı, Fakat saat 830 da gara gi- Ten Ankara treninden bir polis refaka - tinde inen kadının, bekledikleri esra - Tengiz ve meşhur «Sarışın kadın» olabı- İeceğini hiç birisi de ummumışlardı. Çünkü Eskişehirden getirtilen bu kadın Sârışın değil, kumraldı. Ve soluk başör - tüsünden, pejmürde yeldirmesinden, yır ik çorablarından, vaktinden erken bu- Tuşmuş, kırışmış, yorulmuş, sarurmış çehresinin zavallılığından ve basitliğin - den de belliydi ki, o, bir casusluk, bir ka- Şakçılık, bir âşk macerasına kahraman ll yaradılışta, kehiliyette de - ir. Ve bu işleri becermek için icab eder basit meziyetlerden bile mahrum bulu- Dan bu kadın, zavallı hüviyetile tahay - Yül ettikleri büyük maccraların kahra- Manını bekliyen bütün gazetecileri su - kutu hayale uğratmıştır. Onunla konuşmak zor olmadı: Söyle- göre, Eskişehire, Hacıosman bayı- MN cinayetinin vukuundan bir gün evvel Bitmiştir. Oraya gitmekten maksadı de, Ayrılmak üzere, bulunduğu kocası eley- açtığı davasına yetişmektir. Bu da- Ya ise, bu ayın on üçüncü günü başla - Maştır. Sevim: — Ben, diyor, ne Muhiddini, nc de Ali Yı tanırım Hem benim asıl ismim, Sevim değil, Sabriyedir. — Adını niçin değiştirdin? — Hem o ismi beğenmedim, hem de İ€p ayni ismi taşımaktan bıktım! — Seni İstanbula niçin getirdiklerini bilmiyor musun? — Bilmiyorum. Ben de şimdi öğrene- “eğim! — Korkuyor musun? — Niçin korkayım! — Çok düşünceli görünüyorsun? kü ben sarışın değilim, O sarışın. Beni kimse tanımaz. Onu çok kimseler tanır. Ve büyük bir kalabalık, onu bizimlie beraber görmüştü! (Bayan Sevim, sulh hâkimi Reşidin sor gularına da hemen hemen ayni cevabları vermiş, fakat, oturduğu pansiyon sahi - bine yazdığı bir mektuvda: «Eşyalarımı çabuk gönder. Polisin eline geçmesin!» tarzındaki cümlesinin sebebini bütün şüpheleri izale edebilecek şekilde anla - tamadığı için mevkufiyetinin devamına karar verilmiştir.) . * Bayan Sevim, namı diğer Sabriye ile konuştuktan sonra ilk işimiz evvelâ Ne- catiyi, sonra da ismi geçen Neclâyi ara- mak oldu. Sevimin bahsettiği Necati. şimdi Sirke- cide, Karabigu otelinde çalışmaktadır. Necati, bundan evvel, Beyoğlunda, şim- di kapatılmış bulunan «Büyük Britan - za» otelinde çalışıyormuş. Büyük Bri - tanya otelinin o zamanki müsteciri Bay Demosten, şu izahatile, cinayetin o saf- bası üzerindeki estari kaldırıyor: — Katil Ali Rıza, 15-4-932 tarihinde 0- telimize gelmiş, ve sekiz gün kalıp git - mişti, O zaman kendisinden usulen hü - viyet varakasını istemiştik. Bize, nüfus kâğıdı yerine, Devlet Demiryollarından glanmış bir hüviyet cüzdanı gösterdi. Bu cüzdanın numarası, 9815 di Ali Rıza, acayip bareketlerile, nazarı dikkatimizi celbelmiş bir mşteri oldu - ğu için kendisini iyi hatırlıyorum: Me - selâ, otele sabahları gelir yatar, akşam olunca çıkıp giderdi. Sebebini sorduk. Bize: — Ben geceleri çalışırını! dedi, Günün birinde de, küçük el çantasını alarak, hesabını ödemeden s'vışıp gitti!.. Necati onu, o zaman tazımıştı. Ken - ö'si Necatinin kardeşi değildir. Necati - nin ondan Bayan Sevime: — Ağabeyim! diye bahsetmesi; yaşça kendisinden büyük bulunmasından ola- cak, — Düşünceli değil, yorgunum. Trende Uyumadım. Yoksa, buraya getirildiğime Müteessir değilim. Gittim, davamda bu- m. Nasılsa İstanbula dönmek isti- Yecektim, Ne olduğunu bilmediğim bu İŞ sayesinde İstanbula bedava geldim. — İstanbula neden bu kadar gelmek ? — Eskişehirde ne yapayım” İnsan İs - tanbulda her türlü iş bulabilir! — Ya başına bir iş gelirse? — Ne iş gelebilir? Ben çiy yemedim ki Karnım ağırsın! — Gazeteleri okuyor musun? — Arasıra görüyarum! * Şimdi, Cemal Sahir heyetinde çalış - makta olan, ve dün akşam, vüdderumu - mi muavini Hakkı Şükrü tarafından ifa- desi alınıp serbest bırakılan Neclâyı bul- mak ta zor olmadı. Neclâ, adının bu kan- 1: ve müdhiş hâdiseye karışmasından çok müteessir görünüyordu: — Ben, dedi. Eleninin pansiyorunda otururum. Bu Sevimi de orda tatıdım. Cünkü onun tuttuğu oda, benim olurdu- fam odaya bitişikti. Beni Ali Rızayla o tanıştırdı. Bit gece de birbkte çıklık. Fa- kat Ali Rızayla bir daha temas etme - cim. O kadar ki, bugün, sağ c'saydı da te- — Hacıosman bayırı cinayetini oku -|sadüfen karşılaşsaydık, kendisini tanı - dün mu? — Okudum! — Onu tanımıyor musun? b ; ir, > Nereden tanıyorsun onu? yamıyacağım muhakkaktı' * Sevimin ifadesinden m.âhim bir şey tğrenmedikten, Neclânın bu hâdiseyle a- lâkadar bulunmadığına inandıktan sonra, Tanıyorum. Fakat onun ismini yan-| bütün ümüidimiz, Uzunköprüden getirti- Yazmışsınız. Onun adı Ali Rıza değil, len arabâcı Aliye kalmıştı. Arabacı Alı de geldi, dinlendi. Ali; — Ben, ne bu işleri bilizim, ne Alı Rı-) — Necati isminde bir çocuk tanışlır - | Zayı tanırım, diyor ve ilâve ediyordu: beni onunla, Ben Eleninin punsi- — iler pi ehe me una yerleşmiştim. Necati eskiden ta| #alaya gideceğini öğrendim. Şoförü ko - nuştum. Pazarlık neticesinde beni iki hi- kabul etti. Meğer, bütün bu cinayetleri Uzunköprüde, Çekmecede yapılmış olan m. Bana bir gün: “öz 1, dedi, seni ağabeyimle evlen -İ|14 mukabilinde Uzunköprüye bırakmayı Ben de, zaten kocamdan boşanmak &-) işliyen, beni iki lira mukabiende Uzun - tiz olduğum için, bu teklifi kabul et -| köprüye götüren o göförmün! Bilseydim, Ve bir gün, Mehmed adındaki bu| biner miydim? Adamla tanıştım. Birlikle bir kaç defa Bea. Hattâ bir defasinda, benim Hi B bizimle beraberdi. bahçede oturduk. # ii pan- | tahkikat da, bu ifadeyi teyld ettiğinden İsi tanıştığım Neclâ adında birf zavallı Alinin bu cinayetle bundan fazla Beşiktaşta | ilişiği olmadığına inanmak, güç değildi. Neclâ, o bahçede | Nitekim, müddelumumi de ayni kana- veren tiyatroda artisti, Omu)ati edindiği içindir ki, Aliyi dinler dirle- tik. Ve hep beraber döndük. Nec-İmez serbest bıraktı! Ve Ali ile birlikte, sonuncu tenevvür ümidi de, elden kaç - muş oldu! Şimdi ne olacak? Ali Rıza, şoförü, sade- Ge otomobilini elinden almak için mi vur- du? Muhiddini niçin öldürdü? Muhiddi - nin, jandarmaya tevdi edemediği sr neydi? Şu anda; bütün bunları öğrenebilmek için, ölenlerden birisinin dirilmesinden başka tek çare yok gibi görünüyor! Fa - kat tahkikatı idare eden müddeiumu - mi — Bana, diyor, bir gün müsaade! 24 sâat sonra, cinayetin bütün düğümle - rini çatır çatır çözüp orta yere koya - cağım! . yaplıağı anlaşılmaktadır. Otomobilin ön ca- mundaki kurşun deliği şoföre atılan kurşun- lardan birinin şoföre hiç abet etmeden geçtiğini ve camı delerek boşa gittiğini gös- termektedir. Şoförün vurulup ölmesi, mahir bir şoför olduğu anlaşılan Ali Rızanın onun yerine at- layıp direksiyonu ele alması sırasında Oto- mobilin bir yere çarptığı anlaşılmaktadır. Çünkü tamponda bunun bariz eserleri vardır. Demiryolları beşinci işletme müfettişliğinde 2 nsl ustadır. İsmi Ali Rıza Boskartaldır. Yapılan tedkikst bu adamın çok soğuk- kanlı hareket etiğini göslermekledir. Bi- rinci cinayeti de İşemekteki maksadının kendisini İpsalaya kadar götürebilecek bir 0- tomobil temininden ibaret olduğu tahakkuk etmektedir. Ali Fuza Bozkartal şoför Mehmed Lütfüyü öldürdükten sonra otomobili bizzat sevk ve idareye baslamış, bütün gece yelu- na devam ederek İpsalaya gelmiştir. İpsalada da yüzünde yorgunluğa delâlet €- debilecek hiçbir çizgi görülmemiştir. AU Rı- zaya Jandarmaya müracaat ettiği saman büviyeti sorulmuş, o da derhal fotografh hüviyet cüzdanını ibraz etmiştir. Bu hüviyet cüzdanına göre Ali Rıza Borkeriai, Kartal nüfusunda * kayıdlıdır. Babasının adı Receb- dir, 1320 doğumludur. Fakat bu nüfus tez- keresini 930 senesinde Adanadan (almıştır. Ağnna nüfusu da Kartal nüfusundan getirt- tiği kayda dayanarak bu nüfus teşkeresini vermiştir. Maktul Bu cinayet #lisilesinin Ikinci kurbanı Mu- 'hiddiu Güç eski başçovuşlardandır. Buraya Adanadan naklen gelmiştir. Evvelce Eskişe- hir tayyare alayında da başçavuş olarak ça- Uaşmaşıır. Ali Rıza ile Eskişehirden ve Adana- dan tanışmaktadır, Vak'adan 35-40 gün ev- vel da Muhiddinin Ali Rasi ile görüştüğü ve © zaman Ali Rızanın kendisine müfettiş süsü verdiği anlaşılmaktadır. Bunu Ali Rızanın 1-5-938 tarihinde Uzunköprüden Muhlddine dinin evinde bir de tehdid mek'ubu bulun- muştur. Bu tehdid mektubundaki «Sen o ka- dından vazgeç, yoksa ben hayatla oldukca beni dalma karşında görürsün» cümlesinden de her ikisi arasında bir kadın meselesi ol- duğu unlaşılmaktadır. Muhlddinin albümün- Ge bulunan bazı resimler de bu kanaati teyid etmektedir. Muhiddin Güç'ün bankada 3 bin lirası, 150 liralık bir bonosu vardır. Evindeki bavalun- dn dâ aynen 165 Tira bulunmuştur. Bu pa- ih İ i kat Ali Rıza Bozkartal ona da: — Yaklaşma, yakarım... tebdidini savur- muş ve kaçmıya başlamıştır. Fakat başçavuş da, silih sesine yetişen Jandarmalarla halk da kendisin! takibe başlamış, maamafih bu takib beyhüde olmuştur. Çünkü ayağı ora- cıkla bir taşa takılan ve zaten mütaheyyiç olan katli yüzüstü düşmüş, düşerken de bir iabanca sesi daha işitilmiştir. Parmağı tetik- ie koşan katil sendeleyince bu sendeleme hü- reketi ile parmak harekete geçmiş, tetik düs- müş, tabanca patlamış ve çikan kurşun bu esnada yürü koyun kapaklanan katilin ka- isabet i mi le !ki çocuk resmi görülmekte ve alında şu satır göze çarpmaktadır: mahaussda yaplırıldığı vi ma 25 santim boyunda, iki yüzlü, gayet siv- zl uçlu, çok keskin bir Çerkes kamasıdır. Bu kama gayet sağlam yapılmış, çifte kılıf için- .de muhafaza edilmiş ve çorab içinde sol ayak tabanın altında saklanmıştır. Katilin resminde görülen Be | Alyarsta ve katilin üzerinde bulunan kom- pora fotografta görülen 13-10-1933 tarihi esrarengiz bir mahiyet arzetmektedir. Henüz 086 yılının altıncı ayında bulunuyoruz. O- nuncu ayın tarihini atmaktaki mana nedir? Bunu bir parola olması ihtimali mevcud ol- duğu gibi 13-10-1938 tarihinde © yapılacak mühim bir işi hatırlatması için kaydediimin olması ihtimali de vardır. Esrarengiz görülen tara! yalnız bu çeğim dir. Muhiddinin hudud başçavuşu Serife tev- di ettiği sır da çok esraremgizdir ve Ali Rıza Bozkartal bu sırrın başçavaşa levdiine 25- man ve imkân vermemiştir. Ali Rıza Bozkartalın İpsalaya gidecek bir vasıta tedariki için zavall"bir şoförü öldür- mesi de esrarengizdir. Pekâlü İpsalaya ken- disini götürecek bir otomobili bir cinayet iş- lemeğe lüzum görmeden tedarik edebilirdi. Sonra üzerinde 12 Bra para çıktığına göre bu para ile ve trenle Uzunköprüye, orudan da, otomobil, otobüs vesaire le İpsalaya gi debilirdi. Hem bu gidiş nazarı dikkati de etibelmezdi. Bu bakımdan şoför Wehmed Lütfünün de öldürülüşü esrarengizdir. Hülâsa bu cinayet başlan sonuna kadar esrarengiz mahiyelledir ve İpsalada büyük bir beyecan uyandırmış bulunmaktadır. O İspala ki temeli atıldığı ginden bugüne kadar Uk defa böyle bir vak'anm şahidi olmuştur. Edirne muhabirimizin verdiği malömat Edirne, 15 (Hususi) — İpsala cinayeti tah- kikatı hakkında buraya gelen resmi malğ- rosta nazaran katl Ali Rim Çekmeceğen geçerken berber Hasanın dükkânı önünde Gurmuş, ondan bir aşcı dükkân sormuş, s0N- Ta ekmek, peynir almış, tam harekete hazır» İnnırken Uzunköprülü Aliye rastlamış ve iki Mira mukabilinde onu da otomobiline bindir miştir. Sonra Aliyi Uzunküprüde Surakmış, kendisi İpsalaya gitmiştir. Muhiddindeki resim İpslada hâdisenin nasıl cereyan ettiğini Bon Posta esasen yazmış bulunuyor. Yabış Muhiddinle Ali Riza arasında cinayete te- kaddüm eden dakikalarda bir muhavere ce- reyan etmiştir ki çök şayanı dikkaftir ve bu muhavere şu şekilde tesbit edilmiştir: AVI Rıza: — Sen benden bir resim almıştın, o resmi bana ver. Muhiddin: — Bende esim filân, yok. ANI Rıza: — İş fenalığa gitmesin, çıkar resmi, me- pardesüsü sarpası &a otemobilin içinde bulunmuştur. |8€le Dibe, Bütün bunlardan da katilin gayet ihtiyatı/ Muhiddin: ve basiretli hareket ettiği, elnayet işlemek için bamırlandığı ve tasarvurlarını file çi-! — Bana yüklenme.. seni zabıtaya haber veririm, belânı bulursun... karmak için de bütün vamteları hazırladığı| İşte Ali Rıza Muhiddin! bu son cümlesini anlaşılmaktadız. Esrarengia tarih Her ne kadar meteoroloji memurunun &- vinde bulunan folograflarla mektubler bu hâdiseyi bir aşk faciası, yahud bir kadın rekabeti halinde göstermekte ise de ber Iki ihtimalin de bir adami bu kadar şümullü dinayetlere sürükleyemiyeceği kanaati hâ- kimdir. Evlenme yaşı etrafında Mecliste münakaşalar (Baştarajı 1 inci sayfada) Bu münasebetle ilk sözü alan doktor Osman Şevki Uludağ (Konya), âyihanın yalnız adliye encümeninden geçerek w- mumi heyete geldiğini işaret ederek de- miştir ki: — Halbuki ben ve arkadaşlarım bu |#- yihayı sıhhiye encümeninde de bekli - yorduk. Bunda yalnız hukukçu gözü var- dır. Halbuki tib gözünden geçecek ta - rafları çoktur. Teklif ediyorum. Lâyiha bir kere de mhhiye encümenine gönde - rilsin. Adliye Vekili Saracoğlu lâyihanım sıh- hiye encümenine gitmesinde hiç bir mah- zur yoktur. Fakat esasen sıhhiye encü - meninin hâkim olduğu madde - olduğu gibi yaşıyor. Yani her evlenecek, yaşı ne olursa olsun, doktor muayenesinden ge- çecektir. Besim Atalay (Kütahya) — Her hen- gi bir kanun hakiki ihtiyaçtan doğarsa o memleketin ruhuna, gidişatına muvafik bir kanun demektir. Ben yer yüzünde bundan daha muvafık bir kanun tasav - vur edemiyorum. Doktor bey buna mern- İeketin şartlarma muvafık değildir diye- mez. z Doktor Şevki Uludağ — Zaten demi- yorum. Besim Atalay — Şu halde işi medrese- ye düşürmekten maksad nedir? Doktor Uludağ — Affedersiniz, slıhi- ye encümeni medrese değildir. Besim Atalay (devamla) — Memleke- tin genişliği kadar nüfusu da moydanda- dır, Türk günden güne üreyor, arlıyor, fakat bizim arttırmayı kolaylaştırma - mız lâzımdır. İstatistiklere bakmız. Her vilâyette bekâr sayısı evli sayısmdan fazladır, Nüfusa ihtiyacı olan bir mem- leketin bekârları böyle kendi hâline bı - rakılmamasi lâzımdır. Ne plur, köylü on başinde evlenir, onun bünyesi, doktor bi bünyesi gibi değildir. (Gülüşme - tamâmlamadan vurmuş ve öldürmüştür. Muhiddinin bavulumda çıkan mektub Muühiddinin bavulundan şayanı dikkat bir mektub çıkmıştır. Bu mektubda bihassa şu «Benim arzum hilâfma bareket etmiye- ceksin. Dediğim gibi yapacaksın. Aksi tak- dirde âkıbetini sen düşüne» Bu mektubda imza yerinde sadece (R) harfi yazılıdır. Evlenebilir, Bunu kanunla teyid etme- miz lâzımdır. Her şeyi evlenme aleyhme, memleketteki muzır ânasır Türklüğün çoğalması aleyhine her gün propaganda yapıp duruyor. İşte size çikolatalardan çıkan birkâğıdı okuyorum: «Derdin yoksa söylenme, Borcun çoksa evlenme, Bu memleketin her tarafına dağıliyor, çocukların eline geçiyor. Bunları takib etmek, şiddetle cezalandırmak lâzımdır. Hülâsa kanun yerindedir. Esasen iş de bu yolda cereyan etmektedir. Şunu da söyliyeyim ki biraz da gençken evlenilir, (Alkışlar ve bravo sesleri). Bundan sonra reye konulan doktor Osman Şevki Uludağın teklifi reddedil - miştir. Polat (Gümüşhane) — Bekârlerin ev « lenmelerini temin için kanuni tedbirler alınmasını ve boşanmaların önüne ge - çilmesini istemiştir. Polat (Gümüşhane) — Bekârların ev « (Devamı 14 üncü sayfada) (Baştaraf: 5 üncü sayfuda) dilmişti, Fransızların iddiasma göre İn- gilizler, Filistinde hizmet kabul etmesi şartile kendisine yüksek tahsisat ve ge meral rütbesi vermeyi teklif etmişlerse de kaymakam «Collet> bu teklifi reddet- miştir. Kendisi dürüst, Kransaya çok sa- dık, cesur ve vazifesini sonuna kadar yapmıya kudretli bir asker olarak göste rilmektedir. — Setim Ragıp Emeç e silinme Mısır Yahudi muhacir kabul etmiyor Kahire, 15 (A.A.) — Dahiliye nazını üyan meclisinde yaptığı beyanatia Ya- hudilerin Misıra muhaceretine mani olmaları için hudud karakollarını kat'i emirler verildiğini söylemiştir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: