16 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

16 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

anımı” “Son Posta, nın Hikâyesi MEÇHUL İZLER İngilizceden çeviren : li. ll Genç kız arkasına yaslandı, geniş bir nefes aldı ve: — Trenteiğim, dedi, sana rastladığı- mâ o kadar seviniyorum ki... Bir senedir seni çok özledim. Hem de kimsenin çare bulamıyacağı bir derdim var. Gerçi se- nin gibi meşhur bir polis bafiyesini meş- gul edecek ehemmiyetli bir şey deği ama adamakıllı sıkılıyorum. Biliyorsun babam öldü. Annemle kar- deşim (W...) de kaldılar. Ben onlara yük olmak istemedim. Kendime iş bulmak için kalktım, Londraya geldim. Bu gör- düğün katı kiraladım, En üst kat olduğu için biraz tavanı basık, alttaki dört katta da başka kiracılar var ama hepsinin apar- tıman gibi kapıları ayrı... Mektebde iken çok samimi bir arkada» şim vardı, Buraya gelir gelmez onu bulk dum, Halimi anlattım. Bir gün babasını simış, bana geldiler. Adamcağız elli yaş- larında, görmüş geçirmiş bir Lehli dok- ktan Londraya yerleşmiş, Kazancı nda, Anlaşılan halime acımış olmalı. i gün kızını yolladı. Beni sekreter- mak istedi. İşe yabancı olduğum tereddüd ettim. Israr etti ve bana &cemiliğime rağmen umduğumun iki misli ücret teklif etti. Tabii razı oldum. Bir aydır bu işdeyim. Sabah dokuzdan akşam altıya kadar muayenehanedeyim. Fakat gördüğüm işin, iş denecek yeri yok. Boş vakitlerimde oturup babamın bıraktığı «hatırat» ını temize çekiyorum, bastıracağım. Hâsılı rahatım yerinde, Pazarları da doktorun kizile gezmiye gi- uz. Yalnız şu son günlerde kendi e- ie bir acaiblik başladı. Bir gün bak- , masanın üstünde bir takım çizgiler var, Halbuki ben hergün tozunu elimle alırım. O zamana kadar buna benzer tek çizgi yoktu. Şu arkandaki yastığın bir tarafı azacık Bolmuştur. Ben dâima solmıyan tarafını üste getiririm, Birkaç kere soluk yanını üstte buldum. Odam havalarısın diye s0- kağa çıkarken mutlaka karşı pencereyi âçık bırakırım. Üç defadır onuda ben) yökken kapatılmış buluyorum. Yar. Yazihanemin gözü hızlı kapanınca! içine kaçar. Bunun için fazla itmemeye| çok dikkat ederim, Halbuki üstüste beş altı gün bu gözü iyice itili buldum, Gül- me... Ehemmiyetsiz şeyler ama pekâlâ bana evimin koyduğum gibi kalmadığı- nı göstermeye yetiyor. En garibi mut- İakta Birlikte mutfağa geçtiler. — Musluk açılınca dalma bulaşık ye- tin mam. Bir aya yakındır eve her dönü- şümde kuruttuğum yerleri tekrar islan- mış buluyorum. Bu nasıl olur? Polis hatiyesinin nihayet âlâkası uyan- Mmiştı — Bugünlerde bir şey kaybettiniz mi? — Hayır hiçbir şey... Tuhafı neresi... Paramı, mücevherlerimi açık bırakıp gi- «Sen Postas nın edebi românı; Dahası | Trenbten şu garib mektubu aldı: fma $u sıçrar, Ben bu Su ser-| beraber oturma odasına girdiler. Kapının pintilerini kurulamadan mutfaktan çık-| | | Bir ip merdiven diyorum. Ne onlara, hattâ ne de mutfak- taki yiyeceklere dokunan olmuyor. Kapı- mü dikkatle kilidliyorum. Anahtarı çan- tamdan başka yere koymam. Kim nasıl ve hiçin buraya geliyor. Hırsızlık yok ki polise gideyim. Meraktan çıldıracağım.| Kuzum Trentciğim... | — Boşuna rica etme Marion... Bu meç-| hul izler bana da merak oldu. Ne yapıp! yapıp ne olduklarını anlıyacağım. | Evet meçhul izlerin arkasında mutla-| ka bir fail ve bir muamma vardı? Trent! gibi bir polis hafiyesi yarın belki de bir facia ile bitecek bu sırtın karşısında kol-| larını kavuşturup duramazdı. Hemen 9| gün hummalı br faaliyete girişti. İş genç | kızın dediği gibi ehemmiyetsiz o görün- müyordu. Aradan üç gün geçti. Dördüncü günün akşamı genç kız çocukluk arkadaşı «Yarın sabah her zamanki gibi saat do- kuzda evden çık. Kapının önünde beni göreceksin. Aldırma geç» | Hakikaten Marion ertesi sabah kapının dışında Trent'le üç kişiyi daha gördü. Görmemezlikten geldi. vg O gittikten sonra polis hafiyesi üç gün evvel genç kızdan aldığı anahtarla kapı- yı açtı. Yanındaki komiser ve iki polisle arkasından sofayı gözetlemiye başladi lar. Aradan yarım saat ya geçti, ye gec- medi bir çıtırdı başladı. Sofanın ortasına sapından iple bağlanmış bir valiz sarktı. Daha sonra da bir ip merdiven uzandı ve iki bacağın yavaş yavaş bu merdivenden aşağı indiği görüldü. Üç adam gizlendik-| leri yerden firladılar. İp merdivenden! inenle. aralarında bir boğuşma başladı. | 43 Ö ÇINARALTI — Ne demek? — Biz de ona şaşıyoruz. Jale hanım- efendi ona gelinlik elbisesinin çok gü- zel olduğunu söylerken âdeta somurtu- yordu. Feridun güldü: — Ummadığı bu saadet şaşırtmıştır zavallıyı! Köy kızı krep damurdan ge- İinlik, ipek çorab, limon çiçeği başlık- ları rüyasında görse hayra yormaz. Jale dudaklarını büktü — Vallahi bilmem, ağzından lâkırdı almak kabil değil. yüzünün güldüğünü edik. Yalnız bir şey var. Bütün zları aşağı yukarı ayni haldedir- lıyorlar galiba?! Belki del. Sizin damad bey için dikliccek çamaşırlar bir. ölem Ömer beyelendi.. bunları Hasan kâhyanm hanımı hazırlıyor. Görseniz ne tuhaf Şey Güldüm; j — Damad beye lâkırdı söylemeyin! Ona bir de saat getiritim. Bir kordonu var, Boğaziçi vapuruna çıma olur, Boy- nundan yedi defa dolanacak! Bürhan Cahid nm Bayrakdaroğlu meşhur kahkahasını boşalttı. — Talihli insanlarmış vallahi. Öte- ki köylüler kıskanâcaklar. Zaten fakir- likten evlenemezlerken talih kuşu çif- te çifte başlarına kondu. Kızın babası heş bir adam. Ona niçin kaptan diyor- sunuz Ömer beyefendi? — Bunlar Varna muhacirleridir be- yefendi. Orada denizcilik ettiği için köylüler arasında kaptan diye tanındı. Köyün yegâne bslıkcısı. arazisi yok, Zaten olsa da onun yapacağı iş değil. Çittlik hesabına balık avı yapıyor. Ge- çinip gidiyor. — Namuslu insanlar. Kız da hani, ya- bana atılır şey değil, Giydir, kuşat, bir salon hanımı olur. Jale hafif bir tebessümle: — Bu ne iltifat, dedi. Çok ileri git- meyin, gelinlik, düğün bepsi geri kelır karışmam! Kızdan bahsettiniz de hatı- rıma geldi Ömer beyefendi. Mümkün- se ona haber verseniz de artık buradan ayrılmasa, Elbiseleri hazırlanıyor. Bi- raz da kendine çeki düzen vermeyi öğ- SON POSTA K. Neyyir ann | uzandı ve iki bacak göründü, bir adam yavaş yavaş merdivenden aşağı iniyordu. Arada bir masa, bir vazo devrildi. Bir cam kırıldı, Fakat nihayet yabancının el- lerine kelepçeler geçirildi, Sokak kapı- sında bekliyen otomobille doğru tevkif- haneye sevkedildi. Genç kız o akşam hafiye ile buluştuğu zaman büyük bir heyecan içinde idi — Çabuk anlat Trent, meraktan çatlı- yorum? Ne oldu? Ne olacak, senin görünmiyen misi-| fir yakalandı. Bana daha o gün masadaki lekeleri gösterir göstermez birinin bu masaya âğır bir şey koyduğunu sezmiş- tim, Lekeler dört tane idi ve tam bir mu- İrabbam dört zaviyesine &astlıyorlardı. Şu halde konulan şeyin bir sandalya ol-| iması çok muhtemeldi. Meçhul bir insan bu suretle yüksek bir yere uzanmıya ça- lışmuştu. Öteki izler de senin kata senden başka bir giren olduğunda şübhe bırak- Bu gelen kim ise senin evden 1 ve olarak biliyordu. Yoksa yaka- mek kofkusile tekrar tekrür ge- çıkış dönüş saatlerini bu etle kim bilebilir? Evvelâ sekreteri olduğun Lehli doktor... Zaten bu adamın, göreceğin işin tamaimile âce- misi olduğun halde #eni sekreter almakta ısrar edişi de garibdi. Sana rastgele bir yolsuzlukta bulunmadığına nazaran bu a seni yanında alıkoymaktan mak» sadı şahsan sen değildin. Olsa olsa evindi. Esasen doktor ancak evini gördükten sonra sana iş teklif etmişti, Bu adam hakkında bir kere bu kadar şübhelendikten sonra tabii ilk işim bü- tün ha; nı tedkik etmek oldu. Resmi ve hususi baş vurduğum her yerden şu| malümatı toplıyabildim: Doktor Koziki- nin bir o; bir kızı vardı. Onları İng du, Bahsettikleri durgun hali bana heli görünüyordu. Ben buna bir kulp bulup cevab vermeğe hazırlanırken Nazlı lâkırdıya karıştı: "abii değil mi ya.. zaten düğün olacağına göre gelin şimdi- den gelmeli. Feridun benim yerime cevab verdi — Kolay efendim. Şimdi Hasan kâh- yaya söyleriz. Bir saat sonra burada- dır. Bugün salı.. perşembeye kadar iş- ler biter mi? — Zaten çok bir şey kalmadı ki. İs- tanbuldan gelecek hediyelerle şekerler yetişirse perşembe günü yâparız. Nasıl Ömer beyefendi, öteki siparişler per- şembeye yetişir mi? — Fevkalâde bir şey olmazsa çar- şamba günü buradadır. — O halde mesele yok. Siz hemen geline haber yollayın. Artık köye dön- miyeceğini'de haber verin. Düğünden i bilecekleri Iş. Biz yerlerini ük bile. Bizim misafir dairesinin sonunda bir oda var. Ovaya bakiyor. Siz oraya fazla eşya koymuşsunuz:: Derhal müdahale ettim: — Müsaade ederseniz ben de fikri- mi anlatayım. Bana kalırsa düğün bu- döneceğin saatleri herhalde | , İ den çıkar ç OT Güzellik omustahza- ratını tecrübe eder- seniz; artık başka hiç bir marka mustahza- ratı kullanmak iste“ meyeceksiniz; çünki, COTY güzellik mustahzaratı size 7 amm GÜZELLİĞİ am GENÇLİĞİ ve m caziseyi temin edecektir, RUJ-PARFÖM-PUDRA-FLAKSAK GL EO MEŞHUR FRANSIZ MARKASI Daktilo arayanlar Orta okul ikinci sınıftan tasdiknamem var, eski ve yeni türkçe okur, yazarım, Daktilo kursu gördüm, arzu edenlerin! aşağıdaki adrese müracaatlar, İzmit Tepecik mahallesi No. 4 Bedriye Çetin kültürile yetiştirmek için Londraya yer- leşmişti. Kızı iyi okumuştu. Fakat oğlu haylâzlığa, hattâ dolandırıcılığa sapmıştı. Sahte bir çek yüzünden beş sene hapse mahküm edilmişti. Doktorun şerefini muhafaza için bu vak'a mümkün olduğu kadar gizli tutulmuştu. Jak Koziki yani oğlu hapis müddetini bitirme- evvel, hapishanedeki ahvalı- ine mükâfaten serbest bırakıl- mıştı. Meselenin bir yüzü bu... Gelelim öbür yüzüne... Bundan bir ay öhee tenha sokaklardan birinde meçhul iki adam birbirile karşılaşlı. Biri öbürünü kovalamaya başladı. Kaçan, açık avlu- lardan birine daldı: Öbürü peşini bırak- madı. İçeriden acı feryadlar duyuldü. adamın Idırım gibi fırladığını ve yan n birine saptığını gördüler. lıyamadılar. Kaçan yere ölü! ti. Ağır yaralıydı. Bereket ölmedi. Kendini vuranın eski dolandırıcı Jak Koziki olduğunu itiraf etti, Fazla bir şey söylemedi. Meğer Jakı vaktile ele veren bu herifmiş. İkisi de ayni dolandı- neılık çetesinden imişler. Jak hapishane- maz öcünü almak için doğru avını âra a çıkmış. Bulunca da saldır- mış. O gündenberidir polis doktorun oğ- ». Gerçi burada ismini de- yetini gizlemiş ama fotog- rafını gören vak'a şahidleri derhal tanı- dılar. Bunun üstüne doktor karakola ça- Bırılmış; Hiçbir şeyden, hattâ oğlunun serbest bırakıldığından bile haberi ol- madığımı iddia etmiş. Ben bütün bu malümatı senden duy- duklarımla birleştirdim. Üst katlarda he- olur ıt onları çiftlik a- rabasile köylerine yollarız. Gelen köy- lüler de onlarla beraber alay olup gi- derler. G en kendi #lemlerince de eğlenirler. Kadınlar bu teklifimi iyi karşılama- &ilar. Düğün gecesi burada alıkoyma- mızı istiyorlar, Bunun sebebini de an- liyorum. Kendilerine eğlence arıyan bu azılı mahlüklar yeni gelinle güveyi yakından görecekler. Kim bilir, belki de şeytanca düşüncelerini yerine ge- tirmek için onları gözetliyecekler. Israr ettim — Biraz da onların keyfini düşün- mek lâzım, dedim. Köylüler bizim ya- pacağımız eğlentiden bizim kadar zevk almazlar. Onlar da kendi &detlerine gö- re eğlenmek isterler, Bu eğlenceden on- ları mahrum etmek doğru değil. Allahtan Bayrakdaroğlu da benden tarafa oldu. Gelinle güveyi gece köye yolcu etmek fikri galib geldi. Şimdi Sıdıkanın buraya gelmesi fik- rini çelmek lâzımdı. Buna imkân olma- dığını ben de anlıyordum. Başka bir şey hatırıma geldi. Birdenbire dedim ki; — 'Bu işler hanımları eğlendiriyor ama bizi de oldukca sıkıyor. Düğün ge- cesine kadar uzun bir sürek avına çi- kalım, Köylüler zaten domuzlardan çi- Dr. İHSAN SAMI Gonokok Belsoğukluğu ve ihtlâtlarına karşı pek tesirli ve base aşır. Dizanyalu Suhtan Mahmud türbesi “5 men dalma tavan arasına açılan bir delik bulunur, Doktorun Senin evine ilk gelişi bu deliğin mevcudiyetinden emin olmak içindi. Bunu gözile görünce şeni görü nüşte sekreterlik, hakikatte sirf sruay” yen saatlerde evinden dışarıda tutmak için bu kârlı işi teklif etti. Munyenehan&“ de çanlandan anahtarını aşırdı, benzeri” ni yaptırdı. Oğlunun serbest bırakıldığı" nı, yeniden polis tarafından araştırıldı” ğını günü gününe öğrenmişti. Bir gec? onu aldı, buraya senin evine getirdi Sen o gece ihtimal kızile sinemada idin. Baba oğul masanın üstüne sandalya koyup t#” van arasına çıktılar. Jak yakalandıkları sonra, solaya sarkıttığı valizde diş 8“ çası, havlu, macun gibi temizlik eşyasi bulundu. Tavan arasında da bir yığın konserve, peynir, ekmek, bir de yatak var, Demek orayi oğluna gizlice bir ye” tak odası yapmış. Dolandırıcı gündüzleri biraz nefes alabilmek için de senin katı” na iniyor, yıkanıyor, koltuğunda dinle niyor, hattâ canı sıkıldıkça babanm pot larını okuyup gönül eğlendiriyormuğ Şimdi anladın mı iğin içyüzünü. Demek bir aydır yabancı bir delikanlı ile ayni çatı ve ayni kilid altındasın da ferkmde bile değilsin. Nasıl hoş macera mı?... Genç kızın beti benzi atmişti: — Olur kepazelik değil Tevekkeli mi ayenehanede kalmak şartile bir dediğimi iki etmiyordu... YARINKİ NÜSHAMIZDA: Göğsündeki plâka Çeviren: İsmet Hulüsi kâyet ediyorlar, İyi avcı birkaç köylü de alırız. Bu fikir Bayrakdaroğlunun pek bö” şuna gitti: - Bravo, dedi. çok güzel bir fikir. Teklifim Jalenin de işine geliyordu. O dâha iyi bir şey düşündü: — Başka bir şey yapın, dedi, O dar büyük yorgunluğa girmektense ef” kekler hep (Filiboz) a gidin. İster a” lanın, ister eğlenin. Düğün perşembö günü, dönün. Bayrakdaroğlu sevinçten yerinde fırladı. Jaleyi kucakladı: — Aşkolsun sana,. vallahi zeki k#” dınsın vesselâm! ğ Nazlı bu fikre pek tarafdar değil &” bi görünüyordu: Peki ama burada mühim bir #97 lâzım olursa? Size bütün salâhiyeti rai Bitbassa Jale hanımefendi çittlik âdi lerini iyi bilirler. O varken etmeyiniz. Hasan kâhya da emrinize i made, / Nevinle Sezal pek hazin hazin bir birlerine bakışıyorlardı. Aramızda en sude yaşadıkları0* şüphe olmuyan iki sevdalının rs den ayrılması da bize bir eğlence 018” caktı, (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: