12 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Münakaşa etmiyenler en bunu Son Postanın «Bunları biliyor musunuz?» sütununda ©- kudum: «Dört arkadaşmışlar, dördü de on altı senedenberi her çarşamba günü içlerin « den birinin evinde buluşurlar, iskambil oynarlarmış. Ön altı sene zarfında bir kere bile aralarında münakaşa çıkma - miş» Bir an duraladım: Acaba bu olur mu? Diye düşündüm. Onları gözlerimin ö - nüne getirdim.. Birbirlerinin ellerini sık- tılar: — Nasılsın? — Teşekkür ederim, ya sen? — Ben bugün biraz keyifsizim. Geçmiş olsun, nen var, doktora git- tin mi? — Gitmedim, bir müshil aldım. — Böyle şey olmaz birader, gitmek lâzım. — Canım doktor ne yapacak? — Ama da yaptın, sen de garib tabiatli adamsın.. İşte münakaşa çıkmıştı. # Gözlerimin önündeler.. Masaya olur - dular. Biri iskambil kâğıdlarını eline al- dı. Karıştırırken, ortaya bir lâf attı: — Bizim mahalleye taşınanları gördü - nüz mü? — Gördüm. Kadın çok güzel! — Hayır canım, neresi güzel; karga gi- bi bir şey: — Karga gibi mi? Sen öyle karga gör- dün mü? İnsanın aklını başından alıyor. — Sende akıl olsaydı, öylesini beğen - mezdin. İşte gene münakaşa çıktı. doktora Bir kaç dakika iskambil oynadılar, ka- rıları yanıbaşlarında oturmuş, yün örü - yorlardı, Onlar birbirlerile yünlerin ren- gi hakkında münakaşaya girişmişlerdi. Erkeklerden biri atıldı. — BSizinki hepsinden güzel! Bunu söylediği kadın, sarışın bir ka - dındı. Arkadaşının karısıydı. — Ben de bunu iddia ediyorum, Adamın kendi karısı atıldı: — BSarışına bu renk yaraşmaz! — Neye yaraşmasın? Erkeklerden biri daha lâfa karıştı: — Neden bahsediyarsunuz? — Yünün renginden! Fena renk! Sen de renkten ne anlarsın? Sen Allah için anlıyorsun! Anlamamış olsam, ressam olmaz - dim., — Yaptığın resimler resme benziyor da.. — Vay beğenemedin mi? İşte gene bir münakaşa.. Daha böyle kim bilir ne asılsız esassız şeyler için aralarında münakaşalar çık - ması icab ederdi. Diyeceksiniz ki: — Ya onlar dilsizse, Dilsizlerin münakaşa ederlerken bir - birlerine küfür ettiklerini, bu yüzden de mahkemeye düştüklerini gazetclerde o - kumuşsunuzdur. Demek dilsiz olsalar da gene münakaşa edebilecekler, — Gayri tabil insanlarmış! Dediniz, evet muhakkak öyle olmalı. Münakaşa etmediklerine ve münakaşa et- memenin sıkıntısile patlamadıklarına gö- re bunlara tabii insan diyemiyeceğiz! İsmet Hulüsi Manikür merakı nereden geldi ? Tırnaklara ma- mikür yapmak deti Avrupaya A- merikadan — sira - yet etmiştir. Ma- lümdür ki zenci- ler, beyazlarla ev- lene evlene siyah- lıklarını kaybe - debilirler. — Fakat damarlarındaki es ki siyah kan, her zaman, tırnaklarından belli olur. İşte damarlarında siyah kan olan ve bu kanın parmak uçlarında belli oluşundan sıkılan cedleri zenci, beyaz kadınlar, tırnaklarını boyıyarak, bu a - yıplarını örtmeğe çalışmışlardır. Bununla beraber, Çinde eskidenberi mandarenler, tırnaklarını — parlatarak, yüksek sınıfa mensub olduklarını göste- rirlerdi. Eski Mısır kadınları da tırnak- Jarını boyarlardı. Kleopatranın da tır - pakları boyalı idi. Xa , İtar Bir dilek.. «Zongüldak» dan bir mektub aldım. Yazanın ismini ve adresini buraya ge- çirmek salâhiyetine malik değilim, yal- mız söylediklerini aynen iktibas ede- yim, Diyor ki: — Henüz bekârım, 25 yaşındayım. Her bayan tarafından sevilebilecek bir tipe malikim. Boyum 1.78 dir. Sarışın, mavi gözlü, dürüst ve uysal bir gen- tim, Mesleğim şimdilik memuriyettir. İstikbalde değişmesi muhtemeldir. Baş hca dileğim de (öğretmen bir Türk kı- zı ile) evlenmektir. Fakat talih bana her bulunduğum vilâyette zengini, fa- kiri karşıma çıkardı da yalmız benim dileğimi çıkarmadı. Bu yüzden de ev- Jenemedim. Şimdi size soruyorum, ar- zumu beklesem acaba istikbalde kar- şıma çıkar mı? Yoksa bu inkisarı ha- yalden vazgeçe de Jik k kacak bir genç kızla evleneyim mi? * Bu okuyucuma cevab vermeden ev- vel anlamak isterim: — Erkek lâvantayı Çı- neden kullan- Bir meczubdan bir âlim ve mütefekkir Fıçıda yatıp kal- karak, gündüzle- Ti fenerle intan kendisine her ne dilekte bu- hanursa yapılaca- ğını söyliyen za - manın hükümda -« rma: — Gölge etme |başka ihsan iste - mem, diyecek kadar istiğna gösteren meş- hur diyojen, zengin bir bankerin oğlu riyan, da garib huylar peyda etmişti. Yazın, gü- neşten yanan kumlarda yatmış, kışın da karla örtülü heykelleri kucaklıyarak kendisine meczub dedirtmişti. Fakat ilim dünyası, onu şöhreti daimi bir âlim ve mütefekkir olarak tanımıştır. maz? Allık. pudra erkek yüzi den bir ilân halindedir? Ve erkekleşen kadın, kadınlaşan erkekten niçin daha Az iğrençtir? Okuyucum acaba bunla- rı biliyor mu? Aksl takdirde suallerin Üzerinde biraz düşünmesini tavsiye e- deceğim. Bunu mütcakib kendisine tavsiye edeyim: — Her kalbde bir aslan yatar ve kendisini beğenmiyen insan henüz ya- ratılmamıştır. Fakat «Güzel, hor ka- din tarafından beğenilecek tip» de ol- duğunu söylemek, söylemenin aransa bulunmıyacak ilk şartıdır. Öğretmen çocuk ruhu ile yakından meşgul olduğu için fazla «Ruh» cudur, yanında kullanacağınız kelimelere dik- kat ediniz. Beklemiye gelince, sebebini anlamı- yorum. Rızk, talih, tesadüf çift ayaklı insan değildir, karşınıza çıkmaz, Onu iz gidip arıyacaksınız, Bulunduğunuz şehirde istediğiniz şartları haiz kaç ta- ne kadın vardır? Sorup anlamak, her biri hakkyıcı tahkiklere girişmek o kadar güç bir şey mi? TEYZE idi. Gençliğinde sefahate dalmış, sonun- | * Kadın Köşesi Çorabların dayanması için neler yapmalısınız? Kadınların — ye« g ni ve hemen he « men umumi dene« cek şikâyetlerin « den biri de şu; «İpek çorablar da yanmıyor. Hepsi do bu kabahati ço- rabların cinsine yüklüyor. Vakıâ bir ço- rabın dayanması için çürük olmaması en esaslı şarttır, fakat buna giyinme ve yı- kanma şartları da çok tesir eder. Her şeyden önce çorablarınızı nasıl kullanırsınız. Kendi kendinize bunu bir tedkik ediniz. Her lâzım oldukça ya bir ya iki çift çö- rab alır, yenisini almak ıçin onların yır- tılmasımı mı beklersiniz? Bir kere bu v- sul idareli göründüğü halde ekonominin tamamile zıddıdır. Çünkü: Üstüste bir çok kereler giyilen çorab, arasıra dinlen- dirilerek giyilen çorabdan çok daha az dayanır. Birini yirmi kere giyecekseniz öbürünü ancak on kere giyebilirsiniz. İkincisi: Ayni renk ve ayni cins çorab- dan yalnız bir çift mi alırsınız? Eğer öyle ise çok fena. Çünkü ekseriyetle çorabm teki yırtılırsa kazaya uğrar, teki sağlam kalır. Ayni cins çorabdan üç çift birden alırsanız yırtılan tekleri atar, kalanları birleştirir kullanırsınız. Bu da ilk bakış- ta bir yerine üç çift çorab almak gibi müsrif bir hareket görünüyor, fakat as- lında hiç te öyle değil. Nasıl olsa her teki yırtılan çorabı atıp yenisini almaya mec- bur kalacak değil misiniz? Üçünü birden ve bir örnek alırsanız hiç olmazsa bir tek yerine bir çift atılmaz, en son iki ta- ne kalıncıya kadar tekleri birleştirir bi leştirir giyersiniz. Üçüncü bir şey daha: Çorablarınızı sık sik yıkar mısiniz? Yıkamıyorsanız onla- rın çabucak yırtılmalarına elinizle yar- dim ediyorsunuz kir ipeği çok hırpalar. (Sık sad dört beş kere de bir kere yıkamaktır. Yi er kadı! | hakkak.) Çorablarmızı dinlendirir misiniz? Yani yıkadıktan sonra hemen geyinir misiniz? Yoksa bir kenara koyup, uzun bir zaman başka çorablarınızı giyer, ona el sürmez misiniz? Eğer yıkadığınız gün giyiniyorsanız pek fena, Tecrübe şunu göstermiştir: Temizlenir temizlenmez a- geçirilen çorab, temizlikten sonra günlerle dinlenen çoraba nazaran çok daha az dayanır. Dönüp dolaşıp gene ay ni noktaya geliyoruz. Çorabınızın sayısı fazla olmalı ki dinlenmesi de mümkün olsun. Bunun için tek tek veya çift çilt on çorab alacağınız yerde birden beş aitı çift alınız. O, on çiflin yerini tutar, Bütün bunlardan sonra sıra çorabınızı nasıl yıkadığınıza geliyor. Sıcak su, ipe- ğe çok muzırdır. Hele sıcaktan sanra bir- den soğuk suya sokmak büsbütün fena- dır, Yıkama süyu ilik, çalkalama suyu s0- | ğuk olmalıdır. Sabun, toz sabun, lüks sabunu.. kullanılabilir. “Yalnız çorabı önce üstünde hiç sabun izi kalmıyacak şekilde bol bol çalkalamak esastır. Bu çalkalama suyuna biraz mutfak tu- zu katarsanız daha iyi olur. Çünkü tuz çorabın elyafını sağlamlaştırır. Renklerinin bozulmaması için gölgede ve serinde kurutmayı da unutmazsınız. Ateş ve güneş ipek çorabı bozar. . Hepsi asmadan mektir. Çünkü, ter. | | Asliye 3 üncü ceza mahkemesi, dün bir. hirsızlık ve emniyeti suliştimal iddtasını ted- kik etmiştir. Bu bayli karıgık davanın taraflarından biri Çorlu ceza hükimi Nüran, diğeri de Bel- ma adında bir öğretmendir. Hâkim Nüranın iddlasına göre: «Setlma |kendilerinin evinde büyümüştür. Büt kar - Geşidir. Misafireten bulundukları — bir evde Nüranın çantasını bularak, içindeki sencd - leri imha etmiş, çantadaki 1500 lira parayı da almıştır. Selma, kendisine aüt kardeşinin emaneten bıraktığı mücevherleri de, iade et- memiştir. » Selma ise bunu asla kabul etmiyerek çu zekilde itiraz etmektedir: «İddia kat'iyen asılsızdır. Davacı ve şa « hldleri aleyhine ben de ikamel dava ettim. Şimdi tahkikat safhasındadır. Hakikat, or - taya çıkacaktır. Fakat, gelecek eelşeden iti- baren muhakemenin hafi celsede devamını iatiyorum.» Şimdi, hâdisenin mahiyetini ve taferrüa- tını, dünkü muhakeme safahatından takib edelim: Mahkemeye, çahid sıfatile celbedilen Ab- di, vak'ayı şöyle anlatmıştır: Bir sene var. Bir gün Solma ile Nüran arasındaki Ihtilâfı halletmek için, oğlum Nu- reddin, ben ve iki kadın Aksaraydaki ma - hallebici dükkânında buluştuk. Nüran ihti - lâfla alâkalı senedi ve mektubu çantasın - dan çıkararak, okudu. Fakat, ortadaki ihti « iâfı halledemediler. Bonra, evde — görüşmek üzere, Cihangirde bizim eve geldiler. Burada bir büdise geçti: Nüran çantasını, saklamâ- &ı için, gelinim Medihaya vermiş. Mediha da, yatakların arasına saklamış. Biz hepimiz yu karı katta bulunduğumuz sırada Selma aşa- zi vaziyetten baboerdar etti. Bu sırada, Sel- ma kabineye girerek, çantadaki senedleri 0- rada yırttı. Selma çıkıp gitti. Biraz sonra, çantasın - daki parayı muayene eden Nüran, 1500 lira- sının da alınmış olduğunu süyledi. Fakat, ben Selmayı çantadan parayı alırken, görme - dim. Rela, burada şahi miştir: lde gü sunli tevcih et - kkanda malümatınız var mı? — Sened birkaç bin liralık bir senedmiş. Fakat, mektabla, senedin muhtevalarım iyi bilmiyorum. Abdiden sonra dinlenilen, oğlu Deniz « bank memurlarından Nureddin, — bu ciheti şöyle anlatmışlar: — Bened Selma tarafından Nürana vetil- miştir. 4200 Hralık bir seneddir. Bu senedde |Selma, «Aksaraydaki ev, namıma ferağ e - dülmişse de, Nürana alddir. Arza cttiği za- man alabilir. denmektedir. Senedin 2200 1l- ragı eve alddir. 2000 lirası İş bankasındaki paradır. Bu para hakkında da, senedde ke- za ayni ilade vardır. Müddelumumi! Feridun Bagananin talebi le, mahkeme reisl şa suali şahld Nureddine sormuştur: — Nuranın varını yoğunu Selmanın üze- Tine etmesi, ondan da bu şekilde sened al- masımın zsebebi nedir?.. | — Burada davacı Nüran söz almış ve tzah etmiştir: — Bebeb, kardeşlerimin emvaline taarruz etmek ihtimallerini menetmiş olmaktı. Selma, şahidlerin ifadelerini kabul ct - İmemiş, duruşma diğer şahidlerin celbi için, talik edilmiştir. Mahkeme kapısından kaçan bir hırsız Zabıta mahkeme kapısından kaçan bir sızlık suçlusunu Aramaktadır. Kasımpaşada oturan İbrahim isminde bi- ri, bir harsızlık vak'asından dolayı yakala - narak, Beyoğlu adliyesine sevkedilmiştir. Buçlu, müddelümum! tarafından sorguya çekildikten sonra mahkemeye havale edil - miştir. Fakat, açıkgöz hırsız mahkeme ko - ridorunda bir ara fırsat bularak, merdiven- leri boylamış ve firar etmiştir. Vaziyet derhal Kasımpaşa merkezine bil dirilmiştir. Zabıta suçlumun peşindedir. Ken disini muhafasa eden memurların yanından | İnır. — Yırtılan mektubla, senedin mahiyetleri | Bir hâkim ile bir kadın öğretmen arasındaki dava kaçmak cür'etini gösleren İbrahim, yakala- nınca ayrıca bu suçunun da, hesabını vere - cektir. 13 yaşında bir kızı kaçıran Hüsnü ağırcezaya- verildi | | #iya inerek, bu çantayı bulmuş. Gelinim bi- | Hüsnü ve Huriye Hüsat isminde 40 yaşında bir adam, ken- dizine zorla verilen 13 yaşında bir kızı, ka - çırmağa teşebbüs etmiştir. Bebebi de, anasınm ve babasının — rızasi nilâfına, küçük Huriyentn bu âdamla ya - şamağı bir türlü kabul edemeyişidir. meşhud müddelü - Müddelumumi Or! süçü Ağırceza- işleri mahiyetinde görerek, umum! hütüm - h"ı Iııbı olaruk, takibat Jorasına karar ver « Yalştir. Bir âmayı so bir sa;ı ymak isteyen ıkalı yakılanırı Cemal isminde bir yankesicilik suçlusa zabila tarafından yakalanarak, — Beyoğlu müddelumumllğine teslim edilmiştir. Suçlu Galatada Kapılçi mevkiinde sokak- tan geçen Serkit isminde âma bit adamın yanına sokulmuş, usul usul ceblerini karış - tırmağa başlamıştır. Biraz ilerdeki noktada nöbetçi — bulunan polis memuru, bu vaziyeti görmüş, ve der- bal cahidi yakalamıştır. Suçlu, adliyeye teslim edilmiştir. Yeniköyün eski nahiye müdürü temyizin kararile tahliye edildi 25 lira rüşvet almaktan suçlu Yeniköy sabık nahiye müdürü Alâeddin, Asliye 1 in- €i cesa mahkemesinde yapılan muhakemeyi müteakib, 2 sene müddetle hapse mahküm edilmişti. Mahkemel temyiz kararı nakzetmişse de, mahkeme ittiba etmemişti, Bu kere, hâüdize temyiz umumi hey'etindn geçmiştir. Dün, mahkemel temyiz umum! hey'etin - den gönderilen bir telgraftaki emir ürzerine. suçlu Alâeddin tahliye edilmiştir. | Askerlik işleri: Harb malüllerile şehid yetimlerini vet Eminönü Askerlik Şubesi Başkanlığından: (Şubemizde kayıdlı harb malüllerile şehld ye- |ümlerinin 18/7/988 gününden itibaren tü - tün ikramiyelerinin verilmesine başlanaca - Hından yedlerinde mevcud (resmi sened; ma- Tüliyet raporu, maaş ve nüfus cüzdanlarile beraber ikişer adet resim ile şubemize mü « racant etmeleri İlân olunur. | İ aa lami DalşİşDaednn d aa dand aÜai alinaana aa ada gea aniiz a Dü lllt İ 55 d AMĞ Bacaksızın maskaralıkları : Aldatma

Bu sayıdan diğer sayfalar: