27 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

27 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Te L EE ea e aT -12 Sayfa SON POSTA aaame” “Son Posta,,nın Hikâyesi ASA NNK İL SONİANIN. ASKI sahile sİvri Sonia kayalıkların arasından Goğrü di başladı. Keskin ve ftaşların narin ayaklarını hırpalamaması atlıyarak — kumsala erine oturdu. için oradan oraya vardı, bir kayanın Tatlı ve serin bir şimal rüzgârı hafif| yeşil tepeleri baflif esiyordu. Çıkararak saçlarını — Güneş biraz evv (I ba! uzaklardan gör Sonia başından beresini koydu. Sarı ranlıklar gözleri gerildi, etrafını görmez oldu. Sonr: © karanlıklar a: ndan kuuık1 be: —nokta belirdi. Gittikçe büyü Be:;:ız küçük bit kulübe şeklini ulıl Bu ev Norveçin efsanevi sahillerinde yyaprakları yerlero an muazzam a - Oğaçların gölgesine sığınmış basit bir ba- “lıkçı evi idi, İşte Sonla bu evde doğmu “du. Çocukluğu pek sade ve zavallı geç - “mişti. Annesi, Sonia henüz daha altı ay- lik iken, bir kış gecesi, kısa bir rahat - sızlıktan sonra ölmüştü. O zamana ka - dar babasile dargın olan ninesi Sonienim yeşil gözlerinin hatırı için bu uğun dar- gınlığa nihayet verip gelmişti. Sonia bu Mmüşfik nineyi de hayal meyal hatırlı - " yordu. Onu da beş yaşında kaybetmişti. — 'Tam çocukluk çağında böyle yalnız (kalması Soniaya başka bir hal, bir ağır- “lık, âdeta büyük bir kadın hali vermişti. Civardaki balıkçı çocuklarının oyunla - rına pek karışmazdı. Yapabildiği kudar ev işlerile uğraşır; boş vakitlerinde ka - pihin eşiğine oturur, başını avuçlarının içine alır, saatlerep karşısmda uzanan “Mmavi denize, onu nihayetsiz bir aşkla ku- caklıyan kayalıklara bakar dururdu. On beş yaşlarında idi. mdisi gibi bir balıkçı ile beraber geldi. - Hans isminide olan bu adam kaba sakallı, KERE A a C Na aa a n iri çam yarması gibi bir şey idi. Kalın gür | kaşlarınım altından ipsana yiyecekmiş gibi bakan kocaman patlak gözleri vardı. (Aşağı yukarı kırk beş yaşlarında idi. Ba- Basile beraber yemek yediler, içtiler Ve Beç vakit gittiler, O gece babası eve gel- medi. Ertesi günü-akşamüstü geldi. So- “Niayi yanma çağırdı. Onu Hansa vermek Astediğini söyledi. Sonia hiç itiraz etme- “di. Çünkü ne bir başka emeli, ne de bir| evgilisi vardı... ; Sonlanın hayatında iki mühim deği - Şiklik oldu. Evlendiği gün kocasının kö- yüne, Iki saatlik mesaledeki Fyordene ttiler, Bir buçuk sene sonra da Sonla- yda koydular, Bundan sonra Sonia bü- tün hayatını kızınm üstüne - titremekle BABA YAZAN: SUAD DF.K'—'İŞ Emin olunuz ki, ben babanıza ne — parası için ne de bana vereceği müref- feh hayat için varıyorum. Gu!u'—m su - — O halde niçin bab.'ım.la ev]ı:m_vor- dünuz., niçin beni öldürmek için mi? ylesenize niçin babamla evlenmeğe İkıyorsunuz? — — Sizi bunu söylersem daha fazla üzmekten korkuyorum. — Ha anladım babamı öyliyeceksiniz. © — İyi tahmin ettiniz. —Genç adam kahkaha ile güldü: Bunu kendisine söyleseydiniz bel- sevdiğinizi —— Siz ister inanınız, ister inanmayı- ız yavrum, Hakikat budur. Hem tam babanıza uygun yaşta bir ka- Onunla münakaşa ederek bir netice- varamıyacağını pekâlâ anlıyordu. -—Gene yalvarmağa başladı, her| Bir gün babası | | geçirdi. Kederi, neş'esi, sevgisi her şeyi biricik kızı Aydası İ Fakat bir gün Sonla hakikt ne demek olduğunu öğrendi. Bir yaz günü idi. Biraz hava çıkmıştı. Bir ağaca day narak tepelerin arasından bir nehir gi dalgah | kıvrıla kıvrıla akan denizi seyrederken tı. | birdenbire elindeki mendili düştü. , |fif bir rüzgâr bu zarif ipek parçasını bir Sonla mendili kaç metre ileriye fırlattı. İalmak için' bir Ti öüüm atti ana kadar dikk. bir delikanlı ond. dili aldı ve Soniaya u ktada I:ır]cşir.fr. bir ele saatleyco oti Sonianım M n önüne bir perde gibi| $ yi ıı;vrrrmışîı Monsen de San çıldırasıya seviyordu. Monsen hir seyyar tiyatro kumpanya- sında aktördü, Sonianım bulunduğu koy- de bir buçuk ay kadar kaldılar. Ayrıla - cakları vakit ikisi de bunun İmkânsız ol duğunu anlamışlardı. Sonia - cani gibi sevdiği Aydasını aldı, Monsenle bera - ber kaçtılar, Aradan 'seneler geçti. Üçü beraber şe- hirler, memleketler, kıt'alar dolaşlılar. Fakat birbirlerine karşı duydukları sev - gi, itimad bir an bile sarsılmamıştı. Bu- gün Sonia otuz beş yaşında idi. Hâlâ gençliğini, eski güzelliğini muhafaza e - diyordu. Ayda büyümüş kocaman — bir genç kız olmuştu. Annesininkini andıran iri yeşil gözleri, gür dalgalı saçları vardı. Sonla, Aydaya bakarken bazan kalbinde tuhaf bir sızı duyardı. Kıskançlığa ben- n bu sızı kendi güzelliğinden, kendi rlığından bir parça olan Aydaya karşı b değil mi id! Sonia titredi.. Hafif halif esen çimal rüzgâm dakikalardanberi hareketsiz du- ran vücudünü ürpertmişti. Kalktı, gel ği yoldan, kayadan kayaya atlıyarak geri mdü. Artık ortalık büsbütün kararmıştı. İle- ride geniş bir çamın dalları arasına sak- lanmış, gözlerden kaçan küçük bir ku- lübenin penceresinden dışarıya hafif bir ak sızıyordu. Sonia bu kulübeye doğru yürüdü. Kulübeye yaklaştıkça pencere- de bir takım hayaletler beliriyordu. So- nia dikkat edince sapsarı kesildi. Bütün vücudü titremeğe başladı. Güç halle pen- cerenin dibine vardı. Vücudünü bir ke - nara siper ederek içetiye baktı: Ayda başını Monsenin göğsüne yasla- miş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Monsen de gezdiriyor, hafif hafif okşuyordu. Arada sırada genç kız yaşlı gözlerini kaldırıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Monsen iğile rek Aydanın alnından öpüyordu. OGUL — Yapmayınız bu şeyi yalvarırım. Bilemezsiniz bunu öğrendiğim dakika- danberi ne müdhiş azablar içerisinde kıvranıyorum, Sizi erişilmez bir saadet zannediyorum. Sizi hayalimde Allah- laştırmıştım. Sizi, üvey anam... Siz ba- bamın karısı fakat bu müdhiş bir şey yalvarırım.. yalvarırım ben bu kıs- kançlığa.. babamı böyle vahşice kıs - kanmağa dayanamam... Dayanamam diyorum size... Yapmayınız bu işl... Feriha ona bakıyordu. — Yazacaksınız ona bir kâğıd değil mi? Bu izdivacm imkânsız olduğunu bildiren bir kâğıd yazacaksınız değil mi?.. Yoksa., yoksa siz yazmazsanız, — Ben yazmazsam ne olacak? — Babama gideceğim... Babama sizi ne kadar sevdiğimi itiraf edeceğim... |Bııbamden bu izdivaçtan foragat etme- sini istiyeceğim, babama yalvaracağım. Eğer o kadınla evlenirsen kendisini öl- dürürüm diyeceğim. Föriha pençe gibi kıvrılmış tırnak - Jarile onun ellerini yakaladı. bütün | sevginiti mak için Ha- ç| parçası parmaklarını Aydanın dalgalı saçlarında | Sezai Solelli Sonla düşmemek için duvara dayandı. Elini alnma götürdü. Başı ateş gibi ya - nıyordu, Gözleri kararıyor, kalbi bayı - |ldacakmış gibi çarpıyordu. Bunca senedir her türlü sefalete, ya, rahatsızlığa katlanarak hakiki — bir sevgi için asude, rahat yuvasını terket - mişti ve senclerdenberi bel bağladığı bu sevgi bir hayal gibi bir an içinde böylece yıkılıver Monsen, bütün kalbile sevdiği adam, işte Sonlayı aldatıyordu Hem de en fecif Sönianın ruhu, onun an Ayı Başımı kaldırdı. baktı. Yeşil gözler belirdi. H&defsiz v ti, Bi beklem acı- aI ilet. Karanlık denize d dde bir iki damla y: t aşksız hayat bir h elerde ıztırabla öli ğı bir şeye çarptı. So- enesini kaybetti. Küçük bir çı; opararak yere yuvarlandı. Evin içinde bir - gürültü' oldu. tı. O zamana kadar kendini genç kadıt ayağa kalkmıştı. Monsen, So- | nisyı görünce hemen yanına koştu. Dar- Bgin bir sesle: - Sana çok kızgınım Sonia, dedi. le serin havalarda atkını almadan lerce dışarıda kalıyorsun.. 8e gülerek kulağına eğildi: — Bir cürüm var. Ayda nişanlısı Hen- drikten gebe kalmış. Seni duyar da kı - zarsın diye korkuyor. Demin ağlıyarak bana anlattı. Ben de elimden geldiği ka - dar teselliye çalıştım. Sakın kızcağıza su- rat etme, içeride hâlâ ağlıyor, Sonla Monsenin omuzuna dayanmasa düşecekti. Kollarını sevdiği erkeğin boy- nuna sardı ve içten gelen bir sesle mı - rıldandı: - Ne kadar mes'udum bilsen!.. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sinirli insanlar Yazan: Mih. Zoşçenko Çeviren: N, Alaz ————H—H——LLLLİE—.—— — TAKViM Rumi sena 1354 Temmuz u — Susunuz dedi. Allah aşkma süsu- usunuz.. çılgın Çocuk., ne- yapr tağınızı bilseniz... Kime ne yaplığınızı bilseniz böyle konuşmaktan ulanindı - nız.. hayır belki herkesin, belki bütün dünyanın benim saadetime mani ol mıya hakki vardır... Fakat sizin.. hayır ır sizin buna hakkınız yol Siz. biliyor musunuz., size.. ben sizin için. Ben sizin ölmüş olan biçare anneniz için bütün bir hayat neye katlandım. Biliyor musunuz?.. Bomboş bir hayatı bir yük gibi sırtımda taşımağa.. gençli- ğim dümdüz, heyecansız, aşksız, saa- gdetsiz ve neş'esiz geçti.. sizin için.. si- zin saadetiniz, ikinizin saadeti için... Halid şaşırmıştı. Bu kadın ne demek, ne anlatmak iİstiyordu? Bu sözleri söylemekten muradı ne idi? — Siz daha gençsiniz, bana " karşı hisszettiğiniz ve mukabelesini ömrünü- aşkı pek kısa bir zamanda unutur, ye- niden seversiniz. Sizi sevecek bir genç kızı sevebilirsiniz. Fakat benim şimdi- |den sonra, bu yaştan sonra yeniden bir aşk hissetmeme, bir saadet bulmama.. bir saadete kavuşmama imkân var mı- dır sanıyorsunuz? Benim bir kere daha sevmem.. buna imkân var mıdır? Yüzüne düşmüş olan saçları, bir el darbesile arkaya doğru attı. Temmuz 27 Nafia Vekâletinden: 938 Cuma günü saat 11 de Ankarada Malzeme Müdürlüğü odasında toplanan malze! 12/Ağustı Nafia Vekâleti binasında e eksilime komisyonunda cem'an 4500 lira muhammen bedelli Vekâlet binasında perakende teslim şartiyle 25,000 litre benzinin talibi çıkmaması yüzünden yeniden açık eksiltmesi yapılacaktır. Muvakkat teminat 337.50 liradır. Eksiltme şartnamesi ve teferrüatı Ankarada Nafia Vekâleti Malzeme Mü - dürlüğünden parasız olarak ahnabilir. İsteklilerin muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesaikle birlikte ayni gün saat 11 de komisyonda hazır bulunm aları Jâzımdır. — <2644> — :4833> Satilmak üzere mezat işleri müdürlüğü eşya şubesine Ahmed tarafından getirilen iki adet resim ile Makbüle tarafından getirilip satılamıyan bir armonik ilân tarihinden itibaren on beş gün içinde sahibleri gelmedikleri takdirde satı- lacaktır. — (B) L-lblı) Biraz | sonra Monsen elinde lâmba ile kapıyı aç- | toplıyan | zün sonuna kadar göremiyeceğiniz bu | AA her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. Memurluk Müsabaka İmtihanı T. C Ziraat Bankasından: Bankamızın şube ve ajansları için lüzumu kadar memur alınmak üzere mü- sabaka imtihanı açılacaktır. Müsabakaya girebilmek için en az orta mekteb mezünu olmak ve yaşı 18 den aşağı, 30 dan yukarı bulunmamak şarttır. 18 den aşağı yaşta olanlar imtihana girebilirlerse de 18 yaşından evvel me - müurluk sınıfına geçemezler, Ankara, İzmir ve İstanbuldaki imtihanlara orta mekteb mezunları alınmıya- caktır. Orta'mekteb mezunları i için altı ay, liseve daha yüksek mekteb mezunları için bir sene devam edecek olan staj müddeti zarfında orta mekteb mezunlarına otuz, lise ve daha yukarı tahsili olanlara 80 liraya kadar ve imtihandaki muvaffaki- yet derecesile mütenasib surette ücret verilir. İyi derecede yabancı dili «Frans sızca, İngilizce, Almanca» bilenterin ücretleri emsalinden 10-25 lira arasında yüksek tutulur. Henüz askerliğini yapmamış olanların daimi kadroya alınmaları askerlikleri- ni ifa edinciye kadar tehir olunur ve askerde bulundukları müddet maaşsız mezün sayılırlar. Staj devresini takiben yapılacak meslekt imtihanda muvaffak olanlar, on beş liradan aşağı olmamak üzere 96 20 nisbetinde zamla TEKAÜDE TÂBİ DAİMİ KADROYA alınırlar. Yabancı dili bilen ve asgari llse tahsili olanlar - talimatnamesindeki şartlar dairesinde - beş senelik muvaffakiyetli bir memuriyet devresinden sonra bir sene için Avrupadaki bankalar nezdinde staja gönderilirler. Müsabaka imti - hanlarına Ankara, Adana, Antalya, Afyon, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Denizli, Edirne, Erzürum, Erzincan, Eskişehir, G. Anteb, İstanbul İzmir, Kastamonu, Kars, Kayseri, Konya, Kütahya, Giresun, Malatya, Maraş, Samsun, Ordu Sivas, Tokat, Trabzon, Van, Yo: şubelerimizde orta mekteb mezbunları için 16 ve 17 ağustosta, lise ve daha yukarı tahsili olanlar için 18 ve 19 ağustosta saat dokuzda başlanacaktır. Müsabakaya gireceklerden ne gibi vesikalar arandığı ve nelerden imtihan ya- pılacağı yukarıya isimleri yazılı şubelerimizden elde edilebilecek izahname - lerde görülebil İsteklilerin müsabakaya iştirak edebilecekleri mahaldeki banka şubesi mü - dürlüğüne ve Ankarada bankanın Personel İşleri Müdürlüğüne 15/8/938 tarihi- ne kadar müracaat etmeleri lâzımdır. «4801> zarfında |Halbuki siz bana gözüktüğümü — Ne söylemek istiyorsunuz? miek İstiyorum? Bil- miyorum. Yâlnız yapmak (: yi biliyorume Saadetimi muhafaza etmek... YUmü ım bir zamanda bir- enbire buldum. Saadet hiç bekleme- bir anda karşıma çıktı. Hayır, bu ne Necatiyi, ne de saadeti kaybet- meğe razı olacağım.. o zaman o feda- kârlığı yaptığım zaman siz müdafaasız ıninimini bir çocuktunuz ve biçare anâ- nız felâketlerin en müdhişine uğramış- tı. Onun yeni bir darbeye tahammülü kalmamıştı. Neden Necati ile evleniyor- muşum, parası için mi evleniyormu” şum... Bütün bir hayatı onun hayaline bağlıyarak aşksız ve saadetsiz geçirir- | ken ondan bir menfaat mi bekliyordum zannediyorsunuz? Menfaat.. Halid titriyordu. Hiç de beklemediği sözlerin hakiki manalarını pek de an- Jamıyordu ama.. bu kadına ne cevab vereceğini şaşırmıştı. — Gözüme iyi bakınız, yüzüme iyi bakınız, Siz beni hiç, hiç hatırlamıyor musunuz?.. Beni hayatınızda bir kere olsun bir yende görmüş olduğu- nuzu hiç hatırlamıyor musunuz? — Hayı — Ben de sizi tanıyamadım ama siz yaşında gibi iyorsunuz. Yirmi ya- |snda gibi görünsem, hiç. değişmemiş “|olsam beni hatırlamanız lâzımdı. Hay- | di zihninizi biraz yorunuz.. yok ha!, Pe- ki o halde ben size kendimi hatırlata- | yım.. babanızı hastanede bulmak için Ankaradan* Afyona gittiğinizi hatırlı- yor muüsunuz? — Evet. ,— Sizinle ayni kağnıda oturan siyah |çarşaflı bir kadın vardı.. siyah çarşaflı yabancı bir genç kız.. hani siz onun ya- nma sokulup da onunla konuşmuştu- nuz... — Evet... Hatırlıyorum... — İşte a kadın.. o kadın bendim... Halid biraz durakladı. — Ben de o araba ile Afyona gidi- yordum. Ben de Afyona Necatiyi bul- mağa gidiyordum. Necatiyi bulmağa Bana mektub yazmıştı: eYaralandın Gel beni Seni görmeğe ihtiyacıt var» demişti. Bu mektubu alır almak, ben, evimi, hasta büyük babamı, her mi terketmiştim. Necatiyi bulmak in Afyona gidiyordum; Necatiyi sevi- yordum. İkimiz ayni teşkilâtta çal miştik, Ayni gizli teşkilâtta. Bir gün o nu bana: «Saklal» diye getirmişlerdi değiştiniz... Siz o zaman küçüktünüz. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: