27 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

27 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Temmuz ğırığıu altında biten memuriyet hayatı: 48 e ecenanRAAeDALALALAA A Devlet kapısında elili yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Biı' Abdürrıhımm paşa ile bir mazbatayı gözden geçı:ırken içeriye yaver girdi: “Tosya kazasından bir köylü geldi, efendimize maruzatı varmış! ,, dedi Ben de, bir fırsat bulup, kendisinden | Ben her taraftan gelen cevabları, " " nereli olduğunu soramadım. lâklnıbılhassa bu mazbatayı vali paşaya 0e İ Türkcesinin düzgünlüğüne nazaran A-|kumak üzere iken yaver içeri girerekt nadolu Rumlarından olduğunu tahmin | — 'Tosya kazasından bir köylü geldi, fetmiştim. efendimize maruzatı varmış, dedi. Ab* durrahman paşa Kastamonunun en ileri gelen eşrafını, az çok, misafir oda« sında beklettiği halde fakirleri, bilhass sa köylüleri derhal kabul eder, sözles' rini pek ziyade dikkatle dinlerdi. Hay- Yazan: Vedad Ürlül Karanlı_k dehlizler içinde Halbuki ben, merasim ve an'a ua ne gereği, sevdiğimi ancak zaman Za - (ı ' h ça man görebilmekten bile şikâyet eder” ken şimdi'bir de onun benden bin bir sır sakladığını öğreniyorum. En büyük ilim heyetlerinin nüluz edemediği bü sırları prens Nâzım Âbâd, bana da söy” lemiyecektir elbet. Şu dakikaya kâdar bu derece büyük bir ilim adamı oldu- — 20 — PATATES VE HAŞHAŞ (AFYON) ZİRAATLERİ - BİR CEHALET GARİBESİ ğunu saklaması, bir çok şeyi öğrenmek liğim; istemediğine en büyük delil ge- Bil mi?, i Düşündükce bunalıyorum. Düşün - Memek de elimde değil. Z Binbir rayihalı bir banyo, müfek ki- remi tazeledi, ama vücudüme yeni bir | yat ve sükünet aşılayamadı. Ci e- ler, sinirimi ve yalnız kalmak isteğimi, küçük bir rahatsızlığa hamlettiler. Doktor bir emrim olup olmadığını soT- Muş, menfi cevab verdim. Akşamdan Küçük delikten içerisini seyre başladım Kastamonu ve mülhakatının bir ço- ğunda arpa, buğday ziraatinden en fe- yizli yıllarda bile ancak yüzde 6-7 ve nadiren 8 nisbetinde mahsul alınabil- diği için vali Abdurrahman paşa, da- ha bereketli ve kıymetli maddelerin, bilhasa haşhaş (sfyon) ve patates zi - İraatlerinin ihdas ve tamimini arzu et - | mişti. Galiba, yalnız Bolu livasının bazı mahallerinde haşhaş ekilir bulunuyor- rete şayan bir hafızası bulunan müşa- rünileyh, Kastamonuda dokuz sene ka” dar kalarak vilâyetin mülhakatını müs kerreren devir ve teftiş ettiği için köy- lerin bir çoğunu, abalinin ileri gelenle- rini tanırdı. Kendisine müracaat eden” leri ahbabca kabul eder, hükümeta mahkemelere düşen işleri ihtimamla takip ve tacil ettirirdi. Valilerin muvaffakiyet âmillerinden başlıcası, mülhakatı ve bilhassa köyle« Ti tanımalarıdır. Nasıl fer- ai nsızım durdu, Ses çıkarma- |gözlerimize doğ ü K aa ee n z Ho alall u. O zamanlarda (1888) ecnebi mem- Cariyeleri savdım. Prens #eyahatte Vaktile, bir köy hakkında kendisine imiş, gece dönecekmiş. Hasta o]duğu_',mkhğ. 1 işaret etti. Duvarda küçük 'iyad koparmadım, hâlâ şaşıyorum. Kü R ; âl Mmu kendisine kat'iyen sö)'lr:ı-neı_r.elcı'ı-_mr ç wardı. Üç de nokta görülüyor-|çük bir delikten muazzam bir salon gö" !îkmlcrdcn e ]?r' patetelin “Olkaa, den malümat istediğim Tekirdağı livı ni cariyelere tembih ettim ve kapımı| || Görmak istedim, elile ağzımı kapa- |rünüyor asmı he jörmemiş- KSS ekSELA S GUN SLENRÜ, sının ihtiyar mumsa'r'n[ı' N Cdi kilidledim. e tim. Muhteşem bir şey enl sı;_ Halbuki patatesin ekmesini, bakımını D Kcnld'ı laDiisi rı*dix Ka YA F Z Şi r Gi Mer K © ti - N z ğT İye Her lâhza gözlerir, beklenilmedik | y A bir harita çıkararak tunlar arasından inen geniş bir merdi lenler ve ziraat mütehasmaları ok taaccüp buyurmamanız vi ı) ae ise ile karşılaşmak endişesi ile İkinci düğme üzerine bastı. Hiç| venin eteklerinde bu n bir zengin- | <4 on paradan satuma)_c şartile her || eWİRDİ S -d a Z ıtlca.x. ©e arzey- ük Nibıha 've bembhayaz diDera bürü ümde iki bin kuruş kâr bıraktığımı | ” ** endeniz buraya geleli iki lâbina ve bembeyaz tüllere bürün- buçuk sene olduğu halde kasabadan iki dört yanda, İçimdeki sıkıntı - gitgide çoğalıyor. Bu sadece bir sıkıntı değil, korkunç felâketlerden çekinmekliğimi ihtar eden garip bir his gibi. 'Tam vaktinde «Ganj hâükimesl» nin tablosuna yaklaştım. Bir gece ğncckı gibi gözlerine bastım. Geriledim ve ışıkları söndürdüm. Geçid açıldı. Kü - çük bir elektrik fenerinin çerçevesi içinde, görünen gözleri tanldım:“ SÜ E — Görüyorsunuz... dedi... Süzümde durdum. Kapıları sürmelediniz mi?, — Evel!. — Şu halde korkmayınız. Kapılar sürmelendiği vakit buraya girmek im- kânsızdır. Beni buraya getiren geçid- den başka bir yol yoktur. 3 Dışarıda zifiri bir karanlık. Tabiat, Hinde küstü. — Hazır mısınız?.. diye sordu. — Ne için?.. : — Gizli bir geçidden prensin çalışma odasına kadar gideceğiz. Benimle bera- ber geleceksiniz!... N Kapının iyi sürmeli olup_olnıadıguıı bir kere daha gözden geçirdim. Bir Lâhza, «Ganj hâkimesivnin tim- sahlarının beklediği geçide dalmıştık bile, ; İnce ve çıplak bir koridor. Serin bir hava ebu k:rspdora ebedi dost, Belki ış._k var, ondan istifade etmesini biz b Yoruz. Rehberimin küçücük feneri, an” cak bir kaç adım ötesini bize göslere- billyw_ Ansızın durdum: — Ya birisile — Korkmayınız. ak?.. Bu geçidlerin kim- Bece bilinmediğinden o kadar emindir- ler ki mürakabeye lüzum görmez!er. Her lâhza yeni bir geçid. Her yanda dolambaçlı köşeler. Buralarda %snkı: Tet şaşırmadan yür(ıyebi'.mck için bü Yük ftecrübe lâzım. Genç kimyager bü hususta iyi bir kaptan. ğ — Bakınız, diyor... Şu yandaki ince Merdiven, harem bahçelerinin son pa- viyonlarına kadar uzanan - bir yeraltı yolunun başlangıcıdır. Az . ileride bu geçid, diğer bir geçidle buluşur. Bura- dan, tâ iki kilometre ilerideki bir ma- Baraya kadar gizlice gitmek mümkün- dür, Korkak hükümdarlar, Ber hangi ğir tehlike karşısında knçıbilmeky için U yolu yaptırmışlardır ve en mahrem hizmetküyler bile bu yerleri bilmez. Biraz sonra ilâve etli: — Bu yana saparsak harem kızları- Din dalrelerine çıkarız, Birer av:ı"cmn Mumları arasında bütün odaları gözet” lemek ve konuşanları dinlemek müm- kündür. Görüyorsunuz ya... Bu yerler” Ce, zavallı esirlerin en küçük bir gizli harekette bulunmaları — imkânsıdır. Küçücük bir ihtiyatsızlık, mahvolma- larına kâfi gelebilir. Tevekkeli, duvarların da kulağı var- €ir dememişler. mı oynar gibi oldu ve kuvv rültü çıkarmaksızın duvarın bu kıs-|li etli bir ışık |müş bir geline benziyordu. (Arkası var, “HANGİ V Üm | AT AT DUS AD ZTA 10 KADINDA 9 U FENA RENKTE BİR PUDRA KULLANIR. Fena renkte bir pudra, yüzü- nüze korkunç bir makyaj man- zarasını verir ve sızi olduğu - nuzdan daha fazla yaşlı göste- rir, Teninize uygur renkte bir pudra intihab etmenin yegâne çaresi, yı'ızünüzün bi tarafında bir renk ve diğer tarafında baş- ka renk pudra tecrübe etmek - tir. Bu tecrübeyi hemen bugün, gize paratız elâarak — verilecek yeni ve cazib renklerdeki To: inılun pudrasile yapınız. Bu ye- ni «Cild renkleri» (Kromoskop) tâbir edilen en son ve modern bir makine vasıtasil!e karıştırıl. mıştır. Sihramiz biz göz, tam ve kusursuz bir incelikle renkleri fntihab eder. Tene gayet Uygün bu yeni pudra sayesinde artık makyajlı bir yüz görünmiyecektir. Yoka: lon pudrası, imtiyazlı bir usul dairesinde «Krema köpüğür ile RENK Sizİ MES'UD EDER? PARASIZ Bu sihramiz yeni “Cild renkleri ,, tecrübe edilebilir. karıştırılmıştır. Bü sayede pud. ranın saatlerce sabit kulmasını temin ettiği gibi pudranın cil , din yağlı tabü ifrazatını mas - setmesine ve Lu suretle cildin kurumasına ve sertleşmesine ve binnetice buruşuklukların zu -« huruna da mâni olur. Her vakit krema köpüğ'e karışlırılmış meşhur Tokalon püudrasını kul. lanınız ve birkaç gün zarfında teninizde yapacağı cazib tekem- mülü görünüz, daima kutuların üzerindeki Tokalon ismine dik. kat ediniz. Teninize uygun renk intihabında tereddüd ettiğiniz. de lütfen İstanbulda 622 No. pos- ta kutusu adresine (Tokalon pudrası 7) Trumuzile vâki ola- çak talebde siz: Mmemnuniyetle muhtelif renklerde nümunelik altı ufak pake' pudra göndere- ceğiz. ediyorlardu. ziraatini, afyon istihsal ve kuz, on yaşlarında iken üm İçin bu ziraatin Kastaı yetinde de yapılmasını ben üzerime aldım. Almanyada ziraat tahsil etmiş olan idadi mektebi müdü- rü Celâl beye de (meşrutiyetin sonlar rında dahiliye nezaretinde bulunan ) && işlerini yüklettim . vukuf — sahiblerinin iyesini de yabilecekleri derecede sade bir dil ile patatcs ve haşhaşın ziraatlerine ve af- yon istihsaline dair mufassal birer ta- limatname yazdık. Beni, o zamana ka” dar, hiç bir yazı bu — talimatname kadar yormamıştı, Bu iki talimatname Vilâyet gazete- sinde basılmakla beraber ayrıca (3000) nüsha bastırılarak bütün köylere gön- derildi. O zaman Sinop, Bolu ve Çan- kırı llva halinde Kastamonuya bağlı idiler. Talimattan başka, haşhaş koza- larını. çizerek afyonları akıtacak çakı- lar da yaptırıldı; liva, kaza, nahiye mer- kezine kadar bunlardan birer nümune gönderildi. Fakat bu kadarla da kalmadık. Af- yonkarahisarından vesair mahaller - den tohumlar getirterek ücretsiz ola - rak her tarafa yolladık. Biz de Kasta- monuda yarım dönüm ve bir ev - lek birer sahaya bu iki mahsulü ektik. Ayrıca fillen vüki olan müşahe- de ve tecrübelerimizi ve her taraftan alıman malümatı muntazaman gazete- ye yazıyordum. Neticede, Kastamonuda altmış ku - ruşluk arpa ve buğday alınabilen bir yerden altı yüz kuruşluk afyon ve ona yakın bir nisbette pâtates yetiştirdik. Mülhakattan bazılarında afyondan, patatesten umduğumuzdan giyade is- tifade edildi. İkinei sene için gazete ile mükerreren teşviklerde bulunduk. Zi- raat meysiminin hulülünde ne kadar araziye ne kadar tohum ekildiğini sor- duk, Lâkin hiç birinden memnuniyet verici bir malümat alamadık. Bâhusus 'Taşköprü kazasından gelen cevab, zi- yadesile esef ve hayretimizi mucip ol* du. Abdurrahman paşanın gazabına uğ- ramak korkusile kaymakam yalnız ba- şına cevab vermekten çekinerek idare meclisinden mazbata yaptırmış. Bu mazbatada şöyle deniyordu. «Afyon ziraati külfetli ise de pata- tes yetiştirilmesindeki kolaylıktan do- layı bu havaliye ve ahalinin kabiliye- tine pek muvafık ve sair mezrüata nis- betle çok kârlı ise de babadan, dededen görülerek alışılmamış olduğu için ge- çen sene teşvik ve hattâ biraz da taz- yik ile ekenlerden bir çoğunun bu sene ekmemiş oldukları maalesef maruz- dur,» saatlik bir yere bile gitmedim, demiş: ti, (Arkası var) Tashih 45 numaralı tefrikadaki (Mahlas) kelime- leri (Muhles) ve 46 numacralı tefrikanın ikias el #ütunünun 17 inci satırmdaki (İstanbuk da) kellmesi de (İneboluda) olacaktır. Bu tertib sehiylerini h eder, özür dileriz. Ankara borsası ——— Açılış- kapanış fiatları 26 -7- 938 İSTANBUL Ticaret ve Zahire Borsası 26/7/938 SS& .sanvaf

Bu sayıdan diğer sayfalar: