10 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | © Hergün Lloyd Georges'un Hatıraları arasında Yazan: Muhittin Birgen 'H htiyar İngiliz devlet adamının hatıra- ları arasında gözüme çarpan bir nokta oldu; bu nokta, bugünkü Türkiyenin ta- Fihi bakımından çok enteresan — olduğu gibi Türkiye efkârının siyasi sıhhati ba- kımından da çok mühimdir. Bu nökta ü- zerinde uzun uzun üÜüşündüm ve bu dü- şüncelerimi de buraya kaydetmek iste- dim. Lloyd Georges, hatıralarında İstanbul, Boğazlar ve Türkiye meselelerinden de bahsediyor ve 1918 den itibaren bu me- sele etrafında cereyan eden müzakereleri anlatıyor. Geçmiş ve manası kalmamış | bir hikâye: Dünyanın dört büyük devleti veyahud, bir tanesi o zaman ciddi bir rol oynıyamadığı için, Üç büyük fatih millet, 'Türkiyeyi kendi kafalarına göre — ölçüp biçtiler ve taksim ettiler. Bunların karşı- sında Türk milleti, Atatürkün etrafında toplandı ve onların yapmak istedikleri şeyin tam tersini vücude getirdi! Bununla beraber, hikâyenin bizce pek büyük bir ehemmiyeti vardır. İhtiyar politikacının hatıralarından an- hyoruz ki Rusya inkılâbından ve mağ- lübiyetten sonra İstanbul, Boğazlar ve © zamanlar Ermenistan denilen geniş A- 'nadolu parçası, muzafferlere göre, tama- men sahipsiz kalmış. Çünkü harb esna- sında yapılan bir anlaşmıya göre bu Ba - halar, Çarlığın nüfuzu altına verilecekti. Bolşevizm, bu muahedeyi tanımadı ve 'Türkiyenin Türklere aid olduğu prensi - bini ortaya attı. Bu hal İtilâf devletlerini müşkülüâta sevketmiş; bu arazi Rusyanın olamıyacak, Türkiyenin de olamaz. Şu halde kimin olacak? İtilâf devletleri ara- sında ihtilâf çıkmamak için, düşünüp ta- şınmışlar, bir hal çaresi bulamamışlar. Nihayet İngiltere dâhiyane bir fikir bul- muş: «Amorika bu işlerde en bitaraf ta- mınan memlekettir; gu halde bunların Mandasını da Amerikaya verelim» demiş. Lloyd Goorges, Wilsonla görüşmüş, o da bunu kabul etmiş, fakat, Amerika parla- mentosunun muvafakatini şart koşmuş. Amerika ise bu mesele karşısında ikiye aytılmış; bir kısım lehte ve bir kısım da aleyhte bulunmuş, nihayet bir müddet sonra, Wilson çalışamaz halde hasta o - Tunca, bir taraftan proje suya düşmüş, diğer taraftan da Türkiye bütün işlerin zaten altını üstüne getirmiş. * Bu hikâye, burada tafsil edemiyeceğim teferrüatından sarfı nazar, bir dereceye kadar malümdur. Bunda yeni bir şey yoktur. Fakat, dikkate almacak mühim bir nokta vardır. İstanbula, Boğazlara ve Ermenistan denilen Türk yurduna tat - bik edilecek rejim meselesi ve umumiyet- le Manda fikirleri gayet gizli konuşma- lar halinde, 918 ve 919 senelerinde İtilâf devletleri arasında konuşuladursun, Tür- kiyede bir takım Amerika mandacıları türemişti. Bu mandacılar — sanki Lloyd Georges'un — veyahud — Wilso - mun kafalarından neler geçmekte olduğu- nu biliyorlarmış gibi, paçalarını sıva « mışlar; propagandaya başlamışlardı. Baş- Tarında Amerikada tahsil etmiş ve Türk- ten ziyade Amerikalıya inanmış bir ta- kım Amerikaprestler bulunan bu zümre, Amerika mandacılarının tesirleri altında bulunuyorlar ve Paris ve Londrada ha - zaırlanan şeylerden onlar vasıtasile haber- dar olarak, meş'um bir fikrin bayraktar- laığını yapıyorlardı. Diplomasi kulisleri - nin karanlık köşelerinde bahsi geçen bir Mmevzuu, o zamanlar dünya ile münase - beti kesilmiş bulunan bir memlekette, bu mandacılar elbet bilemezlerdi; şu halde, ya fikren, Yuhan ve kalben Amerikaya Resimli Makale: | tahtadan yapılmış bir oyuncak gibi öm ce, dinlenme, okuma, öğrenme hayatları bir makine şeklin- de geçer, yalnız içinde bulundukları daireyi görürler ve yal- maz ellerinde bulunanla iktifa ederler, kendilerinde biraz da- ha kalkınma teşebbüsü yoktur. sorduğunuz zaman: — Ne yapalım? Talih bundan ibaretmiş, derler. Senede 10,000 Sterlin kazanan adam Bugün ne halde! Hayır, bu zat sandığınız gibi doktar- larımızdan General Tevfik Sağlam değil- dir. İngilterede vaktile senede 10 bin İn- giliz lirası maaş alan, şimdi de 16,289 İn- giliz lirası borcu bulunan Sir Basil Kem- boll-Cook'tur. —— — lar Türkün kuvvetine iInanmamışlardı; Türklüğe tam bir imanla bağlanmamış- lardı. ecnebiprest olmuşlardı. Bir keli - |me ile, «bunların ruhları ve kalblöri cc- nebileşmişti!» Evet, © zamanlar Türkiyede böyle bir ansur vardı; bu unsur, bunun ayni olan muhtelif renkteki diğer emsalile beraber, © gün de, sonra da Türkiyenin hayati menfaatlerine muhalif olan acıklı roller oynadılar. Çok şükür ki neticede bunlar mahcup ve hattâ münhezim oldular. Temenni etmeliyiz ki bu unsur artık bizim aramızda tamamen çürümüş ve öl- müş olsun, ecnebi memleketlerde tahsil ettikleri için ruhları Türklükten uzak - laşmış imansız, zayıf ruhlu taklidciler, sahte kültürlü, şarlatan ve cenebi tesiri altına kendisini teslim edivermeğe mü- Muhitinizde yaşıyan insanlara bakınız: Büyük ekseriyeti » kadar bağlanmışlardı ki tehlikeyi gör- heyya unsur artık bir daha aramızda çı- dükleri zaman ona sarılmıya can atıyor-| kamasın. Bu memleketin en büyük düş - lar, yahud da onların propagandacıları- manları bunlardır! nın doğrudan doğruya tesirleri altına gir- miş bulunuyorlar demekti. Facla buradadır. X İSTER -İ Evet, facia buradadır. Demek oluyor İstanbulun, senelerdenberi söylendiği Muhittir Birgen ki Türkiyede bir takım münevverler ve|| dana çıkmıyan müstakbel Belediye tiyatrosundan bahsedili- ukalâ vardı ki bunlar Türke değil, Ame-|| yormuş, bir gazetede okuduk, Belediye erkânından bir zak rikalıya inanıyorlardı. Niçin? Bu niçi-|| şöyle söylemiş: nin tahlilini yapmak uzun ve acıklı olur. Sayılacak bir çok sebebler arasında yal- nız bir tanesini dü: İSTER SON POSTA e Yalnız önünüze b 'Talihe inananlar, ürerler; iş, eğlen- sunuz, her şeyden € göNNeMeENMeN bene bereneneee ee ee erenn LA bere AreRASA LA LAN, Hergün bir fıkra İşte sen bunu bilmezsin Budalanın birini evlendirmişlerdi. Karısı ikide bir ona çıkışır: — Sen budalasın, bir şey bilmez- sin! lenirdi, kendisinin bilgisiz olmadığını ? karısına isbat etmek fırsatını arardı. ; Bir gün çarşıda geziyordu. Bir vat- : band dükkânının önünde durdu. Nal- i band ocaktan bir nal çıkardı. Nala | baktı ve üzerine tükürdü. Budala, merakla sordu: — Niçin nala tükürdün? — Kâfi derecede sırak olup olma- dığıns anlamak için! Budala evine döndü, Yemek zama- n idi. Karım yemeği hazırlarken ge- ne ayni sözü söyledi: — Sen budalasın, bir şey bilmezsin! Bunu söylerken çorba küösesini de sofraya koymuştu. Budala cevab ver- di: erasVAAeAAAAEAAeArEAAELACEEALALA AA İ İ z $ 3. ; A GESRSSRRERETESELEEELEEE GAT EEETEREEDEDEEERETELEEREEDREETTEEARE AT EERETAGER DÖ ETERGETRETERARARETETAÇ — Ben senin bilmediğin şeyleri bi- Hirim. Çorba kâsesine tükürdü, Karısı ba- gırdı: — Ne yaptın? — İşte sen bumu bilmezsin çorba- nen kâfi derecede swak olup öolmadı- Ö böyle anlaşılır! Ko GD RR a izmirde yeni kadın modalalrı İzmir (Hususi) — Son günlerde İz - mirde, genç kızlar ve kadınlar arasında | yeni ve orijinal iki moda baş göstermiş - tir. Bunlardan biri pedikürlü ayak tır - naklarına boya yerine kuş ve diğer ehli hayvanat başlarının resmedilmesidir. Bu kuş kafaları yalnız başparmaklara san'at- kârane bir surette resmedilmektedir. Diğer moda ise biraz fazlaca frapandır. |'Tene daha iyi yattığı için ters giyilen |ipekli kadın çoraplarının baldır yerine, | çorabın hakiki renginden daha koyu bir parça ilâve edilmekte, çoraplar bu şeklile evveli ters giyildiği, saniyen de parça | ilâve edildiği için yarnalı bir şekil almak- | tadır. Bü yamalı ilâve beyzi şekildedir. Henüz fazlaca taammüm etmiyen, fa- kat sayıları artmakta devam eden bu iki moda — Karşıyakalı — ecnebi — kızlar| ; j | i İ | | ; : İ İ ; | ; NAN, İSTER |I halde bir türlü mey- kılabilir.> İNAN, akmaktan kurtulunuz.. — yükselme teşebbüsünden kaçınanlar bed- bin, tembel ve zebun olanlardır, biraz sivrilmek mil ıstiyor- vvel tahtâ oyuncâk ve makine olmaktan çıkınız, sonra efinizde bulunan işi sizden istenilenden daha iyi yapmaya çalışımız, bunu mütcakip te daha iyi bir vazi- yete liyık olduğunuzu düşününüz, en nihayet etrafınıza ba- kınız, kendiniz için varılacak bir merhale arayınız, yolunuzüu da o merhaleye göre çeviriniz. SÖZ ARASINDA Londrada bugüne Kadar görülmiyen Bir manzara üzeredir. İşte buna yeni bir misal! Lon- dra parklarında, açık hava dangları ter- tib olunmakta ve çok rağbet görmekte- dir. Amerikada sıcaklar yüzünden kaldırılan kanun Amerikada Lonig İsland'da, ceket - siz, kravatsız gezmek kanunla menedil- miştir. Fakat son günlerde tahmmül e- dilemiyecek derecede artan sıcaklar yü zünden halkın ziyadesile eziyet çek - tiğini gören Idari makamlar, kanunun bu maddesini kaldırmışlardır. Halk şim di istediği gibi sere serpe gezmektedir. Deniz tutması insanı öldürür mü? Oksford üniversitesi talebesinden, ça - Lşkanlığı zekâsı ile temayüz etmiş olan 22 yaşlarında bir genç, Manş denizini ge- çerken, vapurun fazla yalpa vurmasından müteessir olarak hastalanmış, ve deniz tutması sonunda Rouen'e varır varmaz yatağa düşmüş ve arası gok geçmeden de kalb zayıflaması yüzünden ölmüştür. aeaeeaelEEEEAAAa arasında — tatbik — edilmektedir. - Bu moda ee a TU Ağustos 10 Sözün Kısası Öz aimük — Böyle olur! eçenlerde Fransız gazetelerini kahıştırıyordum da gözüme AÇ (ğöyle bir havadis ilişti: Herifin biri, kas fısının zülmünden bizar imiş. Süsüne va havailiğe düşkün olan bu kadın zavallı kocasına bir etmediğini koymuyormuş. ze aldırmış. Başlamış, herif, karısından ne türlü öç alacağını düşünmeğe.. boşa- sa, ihtimal kt karı onun yakasını gene bırakmmıyacak. Öldürse, Fransız mahke- meleri bu kabil cinayetlerde katile karşı müsamahakârlıklarile meşhur — olmakla beraber, ihtimal ki bir defalık ciddi dav« ranacakları tutar da mahküm ederler.. halde?.. Zihninde günlerce kıvrılan bu İctifham ıwmıı cevabanı nihayet bulmuş. Git- miş, bir şişe dolusu kezzab almış. Karı- sının evde olmadığını bildiği bir saatta Bgizlice eve gelmiş. Cebinde anahtarla ka- pıyı açıp içeriye girmiş. Doğru odasına ,geçmiş. Orada, dolabın içinde, zalim ba- yanın bütün tuvaletleri, kürkleri, ince ipek çamaşırları duruyor. Basmış üzerle- rine kezzabı.. basmiş kezzabı! Hepsini da yakıp kavurduktan, liyme liyme ettik« ten sonra çekilmiş, gitmiş; üç gün gö- rünmemiş. İşkenceci bayanın, akşam eve döndü. ğü zamanki teessürünü tahmin edebilir« siniz. En kıymetli süs ve güzelleşme va- sıtalarına karşı işlenen bu cinayetin ö« nünde haykırmış, bağırmış, saçını başı- nı yolmuş, düşmüş bayılmış. Hıncını ko- casından alacak âma, © da meydanlarda yok, Nihayet, üç gün sonra da hiddeti ya« tışmış, aklı başına gelmiş. Kocasile barış. mış. Bir daha zülmetmiyeceğine, Xxötü huylarından vazgeçeceğine söz vermiş. Gördünüz mü öç almanın en güzel yo« lunu? Bunda devlet nizamlarına, insani- yet duygularına, sosyal düzene karşı İş- lenmiş herhangi bir suç yok. Son günlerde, maalesef bizde de sayısı &artan karı, koca katillerile, bu katillik. lere namzed olanların, bu usulü, lecm- müllerine arzediyorum. Bilhassa kadın kısmı, en çok güzellik ve süs bahislerinde hassastır. Süsüne, ni« zamına, güzelliğine dokunmayın da, üst tarafı vız gelir. Bu saydıklarıma -taallük eden herhangi bir şeyin zerresini kay« betmektense, maddi ıztırabların en acı- sına katlanır. Onun için karısından bi- kan, yılan, onu yola getirmek, ondan hınç çıkarmak istiyen önu vurmamalı, yara« lamamalı, dövmemeli, Parisli kocanın yaptığı gibi, kadının en hassas damarı o« lan süsüne, güzelliğine el atmalıdır. Meselâ akla şöyle bir şey de gelir. Ka« dının yiyeceği şeylere, onu habersizte se« mirteçek, şişmanlatacak maddeler ilâva etmek.. Fakat, ben mi kaldım akıl hocası?! £. Talu veeverece n seaneeee AA e NELec AA Muradlıya yeni bir harman makinesi satın alınıyor Muradıl (Hususi) — Macaristandan (3900) Tira kıymetinde ve saatte ikf bin kilb mahsul döven bir harman ma- kinesi getirtilmesi kararlaştırılmıştır. Esasen elyevm iki harman makinesi faaliyette bulunduğundan bununla üçe baliğ olacaktır. Bu suretle halk günier- ©e harman yapmaktan kurtulacak, ga- yet az zamanda zahiresini ambarma koyacaktır. TAKViM «— Tiyatronun temel atma merasimini pek yakında yapa- bileceğimizi sanıyorum, arsa hazır, para hazır, kullamlacak taş hazır, binaenaleyh bu meseleye halledilmiş nazarile be- İSTER İNANMA! genişlerse, Karşıyaka Kordonu, bundan 18 sene evvel olduğu gibi şık ka- dınların moda vitrini haline gelecek, de- mektir. ( AYE < AĞUSTÖSE K” İ caRşamsa — Ci ı:::ı LERİREEİ NANMA!

Bu sayıdan diğer sayfalar: