August 11, 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

August 11, 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Hayır, Prens!... İstersen geberi beni!,, Yerimden kımıldanmıyacağım!.. Bunu işitmiyor bile, Devam ediyor: — Hangi insan elini kana bulaştır- mak ister!... Hangi vicdan, bütün bir varlığın yalnız kanla ve ölüm mâtemi- le tanışmasına razı olur?. Hangi kafa, hürriyet denilen hakkın ebediyen eli den alındığına şahid olur da çıldırmak: Ben de bir insandım!,.. Bende de kab ve merhamet denilen şey var"dı olbtf- Karınca ezdiğim gün, bir hüzün tanl dim, Ama sonradan... İnsanlar öldür düm, her günümü kan içinde geçirdini de titremedim.. Memnun muydum Hayır!... Zevk mi duyuyordum?- Mümkün mü idi ki!... İçin için kan ağ- hyordum da gene yapıyordum, katla- nıyordum bütün bu zulüm hayatıma... Çünkü... hürriyet hakkından mahrüm- dum.. bir esirdim. Bana pnııî txğ:; hin emrinden dışarı çıkama: defa bu prangayı kırmak ımdlv;' ve Müdhiş bir ric'at ile karşılaştım. Hir e- sir. Zavallı bir köle!... Buyum ben:... Ansızın ayağa firlıyor, kollarımı ya- kalıyor: ş — Ne diye buraya geldin?... Bura- ya gelen diri çıkmaz!... Ama, bu yer- Terden ilk diri çıkacak insan sen Ol'... Bu kanlı eller, titremeden seni son ka- Pının eşiğine doğru götürsün. Yalnız bir şart: Bana hiçbir şey sorma. Buraya kadınlık gürürün seni sürüklemiş, gördün göreceğini!... Bir şey sormadan bu mezarlardan uzaklaş ki o kadıniik gururun parçalanmadan dönsün!... — Hayır, Nâzım Abâdi... — Git diyorum sana!.., — Gidememi... Daha şiddetle haykırıyor: — Hölâ mı nefret etmiyorsun ben- Boğuk bir sesle: — Gell... diye haykırıyor. K Bir hamlede ileri doğru - gidiyor beni de beraberinde sürüklüyor. — Ben ölüyüm diyorum sanal...... istiyorsun?... Mırıldanıyor, söyleniyor, Kollaktm! tutan el bir volkan kadar kaymıyor. — 'Teşrih salonunun FıDA "nm ruz. Büyük bir kapı. İki yanında, İnei tellerle ayakta durdurulmuş birer iis san iskeleti!... Bir tekme vuruyor, Ve Pınm kanatları açılıyor. Geniş ve n:k._ âzzam mermer bir merdivenin ,,nünı Ti Yiz, Tam yukarısında güneş huzme' "“, taçtığı hissini veren yaldız bir düv L Var. Bakarken göz kamaşıyor. Bu Y dız. duvarın üzerinde Fir'avunlara :’ Tuhteşem bir kabartma: Elindeki '0 Puzu gelenin kafasına vurmak İsteyC bir Mısırlı.. Prens Nâzım Abâd haykı — İşte her şey orada!... ğ:" ©o yerde gömülü!..-' ğrut.. Beni o çıldırttı!..: b Nefesleri inuyçlor. gözleri kıvılcmlar fışkırıyor, yeniden bambaşka bir insan kesildi gibi. — Gel!... Konuşmuyor, gürlüyor. Onu ',ürmf: leyen kuvvet, artık kendisi değil, sü Yükleniyor sanki. Her sözü korku Ve- Fici bir köpükle yanan dudakları &7ü #ından y Merdivenleri çıkmıyoruz, âdela ;şî_ Yoruz. Elimi bir kıskaç gibi tutan X0 daki damarların kanlarının kaynadığı" t hissediyorum. Her mermer, onun V hiltileri aksettikce titriyor. Sön Das Mağa varır varmaz ansızın duruş'::'- Atcs saçan gözleri dönüyor, yarı K&l burlaşmış vücudünün bana doğru H diğini görüyorum. İtham eden boği Ve &cı bir sesle baykırıyor: , — İşto... Niamy:ıudm bütün sırrı'. Bir çılgınım, Prens Nazım Âbâd haykırıyor yamadın?... Anlıyamadın mı hâlâ?...|bine altın birer tabut, yarı ayakta du- Bak!... Ansızın kolumu bırakıyor, yana doğ-| içinde birer kız mumyası yatıyor. Es- yu koşuyor ve bir düğmeye basıyor. İrarengiz ışıklar, bu bembeyaz vücud- Müdhiş bir tarraka. Başdöndürücü bir duman. Yalnız duvar ikiye bölünüyor ve yok oluveriyor!... Bir feryad koparı- yor. geriliyorum. Sanki yeryüzü göçtü ve biz göklerin esrarengiz âlemlerinde kaldık. Prens Nâzım Abâd, yıkı yerde kıvranıyor. Taş kesilen gözle- rim, karşımdaki tabloya dehşetle dikili kalıyor!... Bu bir salon değil, göklerin bir ihti- şam köşesil... Bu bir-dünya değil, bin- bir dünya!... Bu bir saray değil, bir ta- ..» Ve.., bu, yaşadığımız âlem değil, ilâhların mâbedi!... Bakılamıyor, göz kamaştırıyor. Bir güneşe mukabil bin- bir güneş bu sonsuz âleme işik serpme- ğe memur. Mısır tarihinin bütün ihti- şamı, gömüldüğü mezarlardan kaçmış ve müebbed yaşamak üzere bu yerde toplanmış. Yanda altın sütunlar. Her ütundan göz kamaştırıcı renk retik güneşler siziyor!. n Muazzam salonun her sütununun di- Hikâye: Mes'ud olmuştuk 'Baş tarafı 12 nci sayfada) Bu ki(ıı:'lınn İkkrhinl Andr& ile be- raber, daha evlenmeden almışlardı. Bü- yük bir zevkle kütübhanelerini — süsle- mek için kitabcıdan kilabcıya, antikacı- dan antikacıya koşmuşlardı. 1922 de idi. O zaman ne güçlükle apartıman - bulu- Bufrdu... Onlar bu geniş Yakat biraz ka- Yanlık ve soğuk apartımanı buldukları zaman ne kadar çok sevinmişlerdi. — Anneciğim, döevam edeyim mi? Suzanne başını eğdi, ve elinin &ltındaki kitabları parmaklarının ucile okşadı. A- '(caba bu kütübhane kimin eline geçecek, bu eski kanapeyi kim satın alacak, bu dâmbayı kim yakacaktı?!. Bu lâmbayı Venedikte almışlardı... İtalya seyahatle- ri... Eski oteller.. “Yabancı mem- lJeketlerde hissedilen o tatlı ve yep - yeni heyecanlar... Şimdi bütün bu hisler Suzanne'in kalbinde uyanıyor. sanki he- nüz oralardan ayrılmış gibi yüreği titri- yordu. * Birden: — Fakat biz de mes'ud olmuştuk... di- ye düşündü. Ne güzel geçmiş zamanları- mıâ:ıu., senelik bir cehennem hayatın- iş günler dan sanra nasıl oluyor da geçmi içinde mes'ud oldukları kısâ anların ha- tırası zihninde ganlanabiliyordu? Bu hf bil mi idi? Evet işte bu hatıraların hepsi uyanmıştı. Bu hatıralar onâ yakınlaşı- yor, ona sokuluyor: Bizi unuttun mu? diyorlardi. Bak.. vt s. bu bakiş saâna tebessüm.. bu okşayış. 1 ::— şey demiyor mu?... Genç günlerinizin bu çılgin kahkahalarını hatırladın mı? Sonra bu kedet takib eden ra hissedilen O ç.» Anlaştıktan son- rahat ve sakin dakikalar... Andr& sana avdet eder- -- ş:îe ı;—.ğ:::şırdmız... O her zaman d Anaa Öeedi... Ve sen bilirdin “ki n”,:mv,u o gene sana avdet edecektir, ğ:fmu gene sen istesen... İstiyecek ol- ms.ııume asabiyetle mirildandı: t istemiyorum! — — a:rm yandığını — hissediyordu. hw:;'î:k artık, dedi. Git odana hazır- ıın-'_ Hubert gelir gelmez Wyü)ı_ annene 'd;:oeğiı. Yemeği orada yiy_epegu_ mlennine onu dinlemeden birden kahka- ülmeğe başladı: Ki ue:n“nedğim.. diyordu. Az kaldı şu ';i_hıç duvar saatini unutacaktım... Ne bi ib saat bu! Ne çirkin şey! Arltık onu ıîumemrk ne büyük bir saadet! e Hiç te çirkin bir saat değil! Sen ne ;:rıın kâ'... Modern birşey değil ama anı çirkin de değil... Onu babanla aldığımız H zaman... ne güçlükle konuşuyordu. Du rli ve gözyaşlı sahneleri| Yazan: Vedad Ürfl yon âzasının üçü kendilerin Tür şekilde yaslanmış. Her tabutun K ü — Evet, öyle söylemiştim ve öyledir de, Fakat Sinobu babalarından kalma bir çiftlik, Sinobluları da o çiftliğin a- |melesi gibi sayarak bu yolda hareket ve devlet ve belediye emvalini ihtilâs i- çin vesileler icad edenleri değil! ları loş tüllere sarıyor. Fir'avun - saltanatlarının ebediyen sönmemeğe and içmiş güzelleri.. ileriye doğru dikilmiş sabit nazarlarda hâlâ bir kaç bin yıl öncenin gururu var. De- virler bu vücudlardan hiç bir şey çala- e n TMamış... , | HOKKABAZ KRUTULARI GİBİ BİRBİRİ | 'Tam orta yerde, muazzam altın bir İÇİNE GİRMİŞ İRTİKÂB VESİLELERİ merdiven.: basamaklar, yüksek bir tahtın yanına yaklaşınca iki yana kol | — s:noba vardıktan iki gün sonra ka- salıyor. M“hle“m bir tahtın göz ka- |. kapılarından (Meydu:knpı) denilen rr.ıştır:cı_ sedirini sarıyor.. bunun ikı |kapı ile onun üstündeki burc, muhafa- yanı:d:ık-. buhurdanların — salıverdiği |zası elzem âsârı atikadan oldukları hal- tütsüler sanki dört yana, baş döndürîi- de burcun yıkılmış ve kapının da yıkıl- tü en bulunmaz rayihaları serpmeğe | ması mukarrer bulunmuş olduğunu bü- memur.. muhteşem salonun etrafında- | yük bir esef ve hayretle gördüm, amte- ki sütunlar dibine yarı yaslanmış |WHyatı derhal durdurdum. Bu tahribe mumya tabutlarmın her — biridinden |aid sebebi tedkike koyuldum. Zavallı süzülen birer şule, bu sedirin üzerinde- | burc ve kapıya cidden yürek yakan bir ki bir yüze doğru aksediyor ve birle - |iftira ile başlıyan bu meselenin hatır şiyor. ve hayale gelmez irtikâb ağlarının dü- ğümlerinden biri olduğunu anladım. Pek işlek bir mevkide bulunan bu kapı ve burcun güya tamir kabul rt- mez bir derecede harabiye yüz tuttuk- Jarından günün birinde ansızın yıkılıp büyük bir faciaya sebeb olacakları jle- ri sürülmüş, — Mutasarrıf, keyfiyeti Tophane müşirliğine doğrudan doğru- ya arzetmiş. İstihkâm işlerine yarıyan taşların istihkâm memurluğuna teslirn edilmesi şartile tehlikenin tzalesine ira- dei seniye ile muvafakat olunmuş. ©O zaman kaleler ve teferrüatı padi- şahın müsaadesi alınmaksızın yıkıla- mazdı. (Arkası ver) dakları titriyordu. Boğazında birikmiş hıçkırıklar vardı. Bu eski duvar saatini Andr& de hiç sevmemişti. Bunu bir gün Suzanne bir dükkân camekânında görüp her nedense beğenmiş almıştı, annesi, kardeşi ve dastları onunla alay etmişler- di. Yalnız Andr& onu teselli etmek için: — Canım hiç te öyle çirkin değil! Demişti. Jennine müteessir ve şaşkınlıkla anne- Mutasarrıfın, merci$ - olan - vilâyeti ;ı:x:u ,goz)ış]ınlo ıslanmış yüzüne bakı- urakar mm":_'_'ı' ':;". € sene o u—;’g:m:mdunnı.:ldnlm..&— bürcun altından mütesddid defalar ge- ©->-Bizi ineitmedin beinit ö çen, vali paşanın, mahallen en kl)ç(_lk Gözlerini silerken kendini yalnız, ar- bir harablık eseri bulunmadığını bil- tık yapayalnız hissediyordu. mesinden ileri geliyordu. A._Abdurnh- kendinden ne kadar uzaktı! Onu hiç an- | Mân paşa bu yalana bittabi inanmıya- lamıyorlardı... Andrâ de hayatından git- caktı. Nitekim, kendi kendine yıkıla- tikten sonra artık maziyi hatırladıkça | 4K birçok insanların ezilmesine, ölme- hiçbir kimseye: sine sebebiyet vereceği iddia- — olunan - ? mî“mn,:âbgâ:nm:::& çalındı. yet barut kuvvetine müracaat edilmiş! Telefondaki annesi idi: Atilan lâğımlardan fırlayan 'taşlar, su- — Suzanne, diyordu. Biliyorum gene |Y bitişik ve iptidat mekteblerine aid hiddetleneceksin ama... Beni dinle... An- | bir eczane ile birkaç dükkânı ve sur i- dr& burada... Sana bir şey söylemek js- | Sinde bulunan umumt hapishane has- tiyor... Rica ederim bir dakika... Kapa- tanesi ile galiba bir de petrol deposunu mâ telefonu... kismen ve tamamen tahrib eylemiş! — Neye yarar anne... Neye yarar...| Sapasağlam bir kapının ve burcun Sen de biliyorsun bundan sonra... anlaş- | Niçin yıkılmasına kalkışıldığı birden- mamız.. kabil değildir... Kabil değil...| bire halli zor bir bilmece gibi görünür. Fakat gözyaşları arasında bu sözleri | Bunun anahtarı şudur: Vali paşa, asır- tekrar ederken Andrö bildiği 'o hafit ve| lardanberi devam eden kale zindanları Mütevekkil — tobessümile- — gülümsüyor | Skencelerine artık bir nihayet vermek ve şimdidan onu bir defa dâha affede | Maksadile büyük bir hapishane binası ceğini kistediyordu. z yaptırmıya teşebbüs &tmiş ve ilk temel taşı da bizzat müşarünileyh tarafından konmuştu! İş bir mütcahhide ihale edilmişti. Keşifnamesine, kasaba haricindeki u- zak ocaklardan getirilecek - taşlar için tabif yüksek fiat konmuştu. Müteah- YARINKİ NÜBHAMIZDA: Kupa kızı Yazan: İsmet Hulüsi Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda Â, darağacı altında biten memuriyet hayatı: Gi vareeamL eee eesendEsesüeleRaAResereberenesRaerarR rm SRsarN G, Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Sinob idadi mektebinin inşası için harcanıp bir türlü bir netice alınamadığı halde, komis- Tahrirat müdürünün sözünü kos- tim:; bure, kazma ile yıktırılamıyarak niha- lememi: avuç dolusu para e birer ev yaptırıvermişlerdi! birinci katının taş kısmı yapılmış bir halde buldum. Duvarın bir yerinde, duruşları dikkatimi celbeden on iki taşı altından, üstünden bastonumun ücile kurcaladım. Yerlerinden oynadı- lâr. Bunları çektim, çıkardım. Duva « rım içinden burcun molozları yani kü- Çük taşlar, çakıllar akmağa başladılar, Duvarların bahçelerde, bağlarda gös rüldüğü veehile kuru bir halde, yani haresız yapıldıkları tahakkuk - etti. Bunların, şartnamesi mucibince harçla yapılmak üzere hemen yıktırılmasını emrettim, 'Tedkik ettiğim mukavele evraki me- yanındaki kefaletnamenin imzasız ol duğunu hayretle gördüm. Kefili arat « tım, bir köye gitmiş. Derhal getirttim ve imzasını aldırdım. Bu hâdiselerden otuz sene, yani nemrud Mustafa paşa divanıharbinden vecahen mahküm olduğum — idamdan kurtulduktan sonra İstanbuldan An « karaya firar ederken Karadenizde bü- Yük bir fırtınaya tutulduk. Vapur İne-« boluya uğramadı, Sincb Hmanına iltica etti. Orada iki gün kaldık. Benim gibi mahküm olduğu haksız idamdan kur- rdığım kapının hâlâ sapasağlam dure duğunu gördüm. Mevkilerini, şahsi menfaatlerine âlet eden insanlara bir kere daha lânet ettim! — 30 — İRTİKÂB KOLEKSİYONUNDAN PARÇALAR Sinobda kısa bir müddet içinde icad ve fiilen tatbik edilen irtikâplar, mu « cip olacakları ibret ve intıba bakımın. dan, uzun uzun anlatılmıya değer. Fa- kat okuyucularımı — sinirlendirmemek için bunlar hakkında hülâsaten birer misa) vermeği muvafık buldum , İdadi mektebi Temeli gene vali Abdurrahman paşa tarafından konulmak suretile yaptırı « lan idadi mektebi, keşfi mucibince ve- rilen tahsisatla bitirilmiyerek iki defa 'para ll!vo d:dild.iği halde üstü bile örtü. Ş idi. h Halbuki mektebin inşasına memur yedilen komisyon — azasından üçünün mükemmel birer ev yaptırdıkları anla- şılmıştı! (Arkası var) Resimli zabıta hikâyemizin hal şekli Baat kasten kırılmış, ve pollsi gaşirte mak, cinayetin işlendiği saati ortadan kaldırmak için, yelkoyan ile akrebin yer- leri oynatılmıştı. Müfettiş, 8 numaralı Tesimdeki, elektrik Tenerin! gördü. Ve hizmetçinin cumartesi sabah saat 6,30 da facla yerine gelmesi anında fenerin daha hâlâ yanmakta olduğunu tesbit etti, (8 numaralı resimdeki masada duran ziya hüzmesine bakınız. Bir de $ numa- hidle uyuşulmuş, ona bedava taş bul- mak için zavallı burca ve kapıya tehli- keli bir derecede harablık isnad etmeyi mutasarrıf düşünmüş! Nitekim, muvaf- fak omak yolunu da bulmuş! Mühendis raporlarına nazaran, kale surlarının diğer kapılarından ikisi ha- kikaten az, çok tehlikeli oldukları hal- de, bunların bile ne tamirine ve ne de yıktırılmalarına fenni bir lüzum gös - terilmemişti. İnşaatına başlanmış olan hapisaneyi, Şdi Nöbetci eczaneler —:ınm nöbetel olan eczaneler şun - İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Eş. ref Neş'et), Beyazıdda: (Asador), Ba - matyada: ( Erofilas ), Eminönünde: (Mehmed Kâzım), Eyübde: (Hikmet At- Jdamaz), Fenerde: (Hüsameddin), Şehre- mininde: ( Hamdi ), Şehzadebaşında : (Asaf), Karagüömrükte: (Puad), Küçük- pazarda: (Hulüsi), Bakırköyünde: (Hilâl) Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Gala - tada; (İsmet), Taksimde: (Nizameddin), Kurtuluşta: (Necdet), Yenişehirde: (Pa- runakyan), Bostanbaşmda: ( İtimad ): Beşiktaşta: (AlI Rıza). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: — (İzkelebaşı). — Barıyerde: (Asaf). Kadıköyünde: (Büyük - Üçler), Büyükadada: (Şinasl Rıza), Heybellde: (Tanaş), ralı resme dikkat ediniz.) Bilindiği gibi, bu nevi elektrik fenerle- ri, dört saat dayanırlar, Müfettiş, eina- yetin cumartesi sabahına doğru saat Iki Ye 6,30 arasında yapıldığını anladı. Ben- son ile Hüyam'ın mesele ile alâkası ol « madığı tesbit edildiğinden katilin Ferli olduğu meydana çıktı. Ve plân da döşe- menin altından çıkarıldı. Jstelik otamo- bilinin oturacak yerinde bulunan bir kan lekesi, kendisini idam sehpasına Ml—vr ledi. f TÜRKİYE aa ŞEKER FABRİKALARI ANONİM ŞİRKETİNDEN: | =ııçu— memlekete idhal edilecek birinci parti ini vermeğe talib olanların teklifleri, 25 A iztAA K CAĞA Bulükağadla Tişkam A gustos - Perşenbe Şartnamesi yükarıki adresten alınabilir. küp ve kristal | numarada kabul L İĞNDÜEREeE M ada İken ni )

Bu sayıdan diğer sayfalar: