18 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

18 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12. Sayfa BON POSTA SI ir Mister Con, odada aşağı yukarı gezi- nerek romanına bir mevzu arıyordu. T"'_“ © sirada telefori işledi. Genç muharrir masasına yaklaşarak ahizeyi eline aldı. — Allo... Bir kadın sesi yabancı bir şive ile ce Vab verdi: — Sen misin? | — Kimi istediğinizi bilmiyorum; — siz kimsiniz? — Ben, Karmenim. Dinle; Çok tehli- keli bir vaziyetteyim, mutlaka acele gel- melisin, Ya hayat, ya ölüm.. ; korkarım ki Con tümlesini daha bitirmeden gene ayni kadının sesi duyuldu.: — Geliyorlar, eğer benim ne yaptığı- Mi görürlerse beni öldürürler, çabuk gel, Gelmezsen benim için ölüm muhakkak. Klark sokak ( numara. Seş kesilince, Mister Con ahizeyi ye- rine koydu. Bir müddet şaşkın şaşkın ba- kındı. Sonra kendi kendine: (Bir muhar- rir mevzularını hakikt hayattan almalı- dır) diyerek şapkasını kaptı ve sokağa fırladi. Yolda (Romanımın ismi esraren- | giz kadındı. Bu meseleden sonra, muhak- | kak ki daha iyi bir başlık bulurum) diye düşünüyordu. Klark sokağında (320) numara önün- de durdu. Eve altındaki küçük bir dük- kândan çıkılıyordu. Muharrir, dükkân- daki ihtiyar bir kadına Mis Karmeni görmek istediğini söyledi. Yaşlı kadın yolu gösterdikten geri döndü. Mister Con, kızın olduğu ©- daya girince şaşırdı. Çünkü: Hayatında | bu kadar güzel hiçbir kimseye tesadü! etmemişti. Karmonin İngiliz olmadığı ilk | bakışta anlaşılıyordu. Kadin, genç mu-| harriri görür görmez koşarak kendini o- nun kolları arasına biraktı: — En hnihayet geldin diye haykırdı ve biraz geri çekilerek: — ÂAh... Seni hiç tanımamalıydım. — Tanımamalı mı idin?.. — Hayır, bugün bana gözlerin bile Bişik görünüyor. Tahmin ettiğimin on misli daha güzelleşmişsin. — Ben mi?.. Genç muharriri artık bu işde büyi -- Bükreşe vasıl olan tren, yolcularım indiriyordu. U - Li hamallar vo - gön pencereleri - ne saldırdılar . Torik: —Bu kadar - cıik , eşyadan ne çıkar? Ben taşı - rım! dedi ise de tçık göz hama - lm biri bavullarla beraber İfakat hanı- min meşhur sepetini de yakaladı; dirdi, garın kapısına doğru alabildiği- ne yürümeğe koyuldu. Gar, git, git bitmiyordu. — Zavallı Gurabi efendinin vomatizmalı bacak - ları onun hızlı yürümesine mâni olu - yordu. İfakat hanım derseniz, üç bu - çuk saat dik oturmanın, hâm vücudü- nün Üzerinde yaptığı tesir kalçaların- dan tırnaklarına kadar bacak ve ayak- larının fena halde karıncalanmasını mucib olmuştu. Ellnde tuttuğ ıorhı ile şlı mü dan sağa ak..ırm:ı Ldl)'_) 3 elile de, eğilip eğilip d:ılermi, bn'.dır— larını uğuşt! Kapının ca karı orada çift beygirli görünce dayanamadı: — Oh! dedi; ne iyi! O eceli kaza müj- decisi otomofillerden oldum olası haz paytonları etmem. Şuncağızlara binelim, acık evel | zaman hatırıma gelsin! Kendimi Keh- tanelerde, Ziliftar ağada seyranda sü- nayiım! Payton, Bükreşin sevimli sokaklarını dolaşaraktan, Takvörun trende usulla- cık sorup da salık aldığı Admiresku oteline vardı'ar, İfakat! hanım asansöre kinli nazarlar fırlatarak, odasının bulunduğu kata bu sefer merdivenden çıkmayı tercih etti. Soyunup dökündüler, Akşam ölmuş- “Son Posta,,nin Hikâyesi yanlış sonra zun, gri gömlek -| .|dükce Gurabi efen- HİRLİ bir yanlışlık olduğuna kanaat getirmişti. O sirada genç kızın tatlı sesi gene dü- yuldu: — Seni tekrar öpebilir miyim?.. Mister Con, hiç bozmıyarak: — Arzu eti kudar öpebilirsin, dedi. Ayni zamanda da içinden (Allah vere de asıl şahis çıkıp gelmese) diye dua edi- yordu Karmen birdenbire silkinerek: — Buraya gelirken kimse tarafından takib edildin mi?. fakat onlar çok kurnaz adam- lar, Sen onları benim kadar bilmezsin. Dur bu nedir?. rek dışarıya fir- ladı, biraz sonra korkak gözlerle içeriye girerek: Polisler, yukarıya geliyorlar. bıçağın, yahud rovolverin var mı?.. — Benina sevgili kızım, bir polisi receğimi aklından mı geçiriyorsun? — Fakat öldürmediğin takdirde seni idam edecekler. - Ne?... Ayak sesleri adamakıllı yaklaşmıştı. yet içeriye iki sivil polis girdi. iyerek: — Sizi, Anna Rozenbergin katili, Ed- vard olduğunuz için kanun namına tev- kif ediyorum. Söyliyeceğiniz her söz, ka-» bahatlarınızı bir kat daha artıracaktır. Genç muharrir: — Yanlışınız var; benim ismim Condüur. — Bunu sonra görüşürüz. Şimdi bizim- le karakola geliniz. O sirada genç kiz, Müharrire doğru koştu: — Edvard, Edvard seni götürmelerine |meydan verme. Mister Con, polis hafiyelerine baktı: — Bu bayana (Allaha ismarladık) de- meme izin vereceğinizi id ederim. Bu söz üzerine hafiyeler kapıya doğru ilerlediler. Genç adam, Karmeni bir kö- şeye çekerek: — Dinle; polislere söylediğim doğru- dur. Benim ismim Edvard değil, Condur. Bu sabah sana yanlış numara vermiş o- lacaklar, buraya senin müracaatın üzere geldim. Kızcağız, -hafif bir çığlık kopararak: — Ben seni öpmüştüm de. Bir dü- tu. Pencereden, şeh rin pırıl piril yanan ircnş:ümnk ışıklı addelerini — gör - |dinin de, da, Ta nüllerinde arzıdarı İhtiyar soruyordu: — Bu — nuranur işıklar nedir böyle? Bir şehri , falan karısının de gö * gezme uyanmıştı. mütekaid |liklerini andırıyor. ine zar zor geldiler. Ko-| mı var? Her kangi bir hâdisei mes'u - duv' tes'id mi edi - r? EBihak, za - manı umabı'nm cü- lüsu hümayun şen- yi İfakat hanım da karşıkı yüksek bi - nanın düvarında satırları sıra ile yanıp sönen neonlu muazzam çorap ilânına gözlerini dikmiş, hayretten hayrete düçar oluyordu. — Bakındı a dastlar! Önce çorabın topuğu, sonra koncu, sonracağıma da yazılısı tutuşuyor. Şeytan icadı olduğu besbelli. Necmi, evlâdım! Gel yanıma. Yazılarını bir türlü sökemiyorum. Ra. SAL İ İngilizceden çeviren: Ülga Ziya Şakir — Zarar yok, şimdi adamlar bvnımle meşgul olacakları için sen de asıl Edvar- dını çağırır, isteğini yaparsın. Bana ih- tiyacın olursa yardım ederim. Genç kiz yaşlı gözlerini silerek: — Aman Allahım ona ne kadar da ben- Ziyorsun. Hakikaten seni hiçbir. zaman unutmiyacağım, dedi. Sokağa çıktıkları vakit Mister Con ha- fiyelere: - Emin olunuz benim ismim Condur, ayni zamanda muharririm. Eğer şübhe- niz zail olmuyorsa apartımanıma kadar geliniz, size birçok deliller göstereyim. Hafiyelerden biri alaylı alaylı gülüm- siyerek: — Fakat bıraktığınız genç bayanın si- zi (Edvard) diye çağırdığını unutmadınız zannederim. - Evet kendimi o bayana diye tanıttım. Öteki polis: — Buna benzer hikâyeler çok dinledik. Arkadaşına dönerek: — Rayt şu taksiyi çevir de binelim. Otomobile bindiler, fakat muharrir bir türlü boş yere karakola gitmek istemi- yordu. Dürmadan: — Bir kere apartımana gidelim, eğer kanaat getirmezseniz tekrar karakola döneriz. Polislerden biri: — Pekâlâ dediğinizi yapacağız. Ümid ederim ki yalan söylemiyorsunuz. Adres nedir?.. — Sorty - slons. Hafiye Rayt, adresi şoföre söylerken Mister Con: — Çok rica ederim, apartımanımda ba- na bir arkadaş muamelesi ediniz. Çünkü herkese rezil olmak istemem, tdedi. O sırada otomobil durmuştu. Parasını vererek indiler, antrede uşakla karşılaş- tılar, Mister Con, doğru söylediğini isbat için: — Akşamlar hayrolsun, dedi. Uşak gayet terbiyeli bir şekilde: — Hayrolsun Mister Con, diye cevab verdi. Genç muharrir hafiyelere bir attı. Rayt, anlamış olacak ki hemen: SON EDEBP (Edvard) Eight Brandenburg Man- nazar ROMANI İfakat Hanım: «Bakındı dostlar!'» diye bağırdı. 'Takvor hepsinin birden o andaki hâ- leti ruhiyelerini sezdi. — Biraz sokağa çıksak, acep nasın olur? diye bir girizgâh yaptı. Hep birden, bu teklifi: «Hay, hay!» la karşıladılar. Lâkin peşinden hepsi de aynı suali sordular; — Nereye gideceğiz? İfakat hanım: — Mademki donanma var.. elbette OSTANIN İ Muhammen — Pey akçesi Semti kıymeli L K. L £ ğ | MI 48 10 63 Üsküdarda Vakıflar Müdürlüğüne gelmeleri. Baş, diş, nezle, — İyi bir delil, fakat kâfi değil, dıd.i.ğ Beraberce Mister Conun dairesine gir- | diler. Adamcağız kendi namına gelen kanaat getirmediler, apartımanı arama- Ba karar verdiler. Rayt arkadaşına: — Sön ara; ben bununla arka odada oturayım dedi. Ve Mister Conla beraber arka tarafta küçük bir odaya yerleşti. Genç muharrir masanın üstünde duran viskiden polise ikram etti. Hattâ şübhelenmemesi için: — Eğer zehirli zannederseniz önce ben içeyim, Hafiye gülürasiyerek: — Ben içki kullanmam, dedi. Mister Con, kendi içmeğe başladı, ayni zamanda; kuzum işlediğim cürmü bana anlatır mısımız?.. dedi. — Yarın gazetede okursun. — Yarını bekliyemem. Bu kadar iyi arkadaş olduk, söyleyiver, — Benimle alay mı ediyorsun. İnsan yaptığını bilmez mi?.. — Farzedelim sarhoşluk hali unuttum. — Pekâlâ... İngiltere düşesinin çok kıymetli bir şah vardı. Hani ismini de (Sihirli şal) koymuştu. Edvard ismindeki herif yani sen.. tam o sırada kapı açıldı. Öbür hafiye başile arkadaşını çağırdı. İkisi de kapıyı kapayıp dışarı çıktılar. Bir müddet sonra kapı tekrar açıldı. Bu sefer uşak göründü ve: Mişter Con emriniz veçhlle bütün ÇN N —20— donanmaştnda kom şular bizi Kozyata- HOLT ğına, Veznedarba - *__ SELAK çının bahçesine gö - türmüşlerdi. — Ha - tırlar mısin, efen - İ di? «Tekirdağlı Ce - mil beyden imdad umarım..» türküsü - nu ilk defa orada işitmiş idik. Hattâ © gece dönüşte, ab- Tamın kızı Ferdane- nin peşine sarhoş haddehaneliler ta - kıldı — idi. — Akça pakça kızı görünce | sarkıntılığa başla - mışlardı. Sen de az kaldı belâya giri - yordun.. dedi. Gurabi efendi bu hatırat coşkunlu- ğuna kafasını sallamakla mukabele e- diyordu. Sabırsızlanan Torik Necmi &- nalığına çıkıştı: — Haydi anne hanım! Geçmişleri hortlatmaktan Vaz geç de, bir tarafa çıkalım, acık hava alalım. — Almıyalım demiyorum ki, haydil!. — Kaşaryan ahpar, nereye gidiyo - rTuz? Raconu kes, bakalım! * Mahallesi Yukarıda cinsi ve mevkii gösterilen yer satılmak üzere açık artlırmaya çıka rılmıştır. İhalesi 22/8/938 Pazartesi günü saat 1l dedir. İsteklilerin Kadıköy (5178) Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. 'HE ER M İcabında günde 3 kaşe ahnabili. EE EE BN ——————..-————0100 ——— A mektubları bile gösterdi, fakat onunla da | yet etti. $ Çe,. Çe;, Al Kör olası gene söndü. Bak, |çalgısı, incesazı olan, misafirlere şer -| 'Takvorun, neredense, kulağına ça - şunu okuyuver, bet, dondurma ikram edilen bir vükelâ, |lınmıştı: Bükreşin meşhur halk eğlen- Torik oralı değildi. Köstencede tama- | |bir kibar konâğı bulur, gireriz.. eski -|ce yeri Luna Bukureştilor. Burası, bü- mile dökemediği pireler gene ıyıklın- den, bizim Fenerbahçede müşür Deli|yük şehirlerin hemen hepsinde görü - mış kendisini Trahatsız ed.iyorıırdı Fuad paşanın, Üsküdar — mutasarrıfı|len Lunaparklardan biri idi. İçinde lo- Şerafeddin ona bazı adresler vermişt: ürd Şamil paşanın donanmaları nasıl|kantası, birahanesi, gazinosu ve bun- | Oralara gidip felekten güm almak içii can atıyordu. yüne yazlığa gitmiş idik de, ağustos | vardı. Sokağı ——— ——— Kepçedede Toptaşı caddesi 133-1 Arar grip, romatizma aAAÜaDEMidEDERAEADEAR eşyalarınız kamyonlarla nakledildi. — Nereye?.. — Ben bilmiyorum, arkadaşınız neza. — — Ben sana öyle bir emir ne “zaman İ verdim, — Arkadaşınız söyledi, biraz evvel iki- Bi de çıkıp gittiler. Genç muharrir beyninden vurulmuşa döndü. Çırçıplak kalan salona fırladı ve polis karakoluna telefon etti, biraz sonra gelen polislerin başı: — Efendim bunlar dört kişiden mü- rekkeb bir haydud kumpanyasıdır. Ara- larında bir de genç ve güzel bir kız ver- dır. Mister Con, derin bir ah çektikten sonra: — Bizim eşyalar ne olacak, diye sordu, polis: İ — Tabil bunları yakalamağa çalışaca- İ ğız, dedi. Biraz sonra aâapartıman boşalmıştı. Genç muhatrir defterinin başına geçereki — romanının başlığını karaladı ve yerine | (Sihirli şal) yazdı. İ * YARINKİ NÜBHAMIZDA: Devrilen otomobil Çeviren: İsmet Hulüsi — Oraa gidelim.. dedi, Çıktılar. Caddeler adam almıyor, ©- | tomnobiller, tramvaylar vızır vızır işlir yordu. Bir kaldırımdan ötekine geçe * bilmek için aktan karayı seçtiler. Ni < * hayet, genişçe bir taksi bulup içerisine istif oldular, Iki tarafı ulu ağaçlarla bezenmiş meşhur şoseden, Lunanın yolunu tuttular. İ Sun'i bir gölün kenarında küçük kü- çük binalar, üzerleri örtülü salaş 1o * © kantalar ve bu gibi yerlerde mutad o- — lan monlanyı rüs (inişli yokuşlu sun'1? Rus dağları), vagonlu büyük tekerlek, — atlı karaca, panorama gibi eğlence va- © sıtalarından mürekkep Luna Bukureş- © tilor, o gece her vakitkinden kalaba * hktı. Su kenarındaki çalgılı lokanta « lardan birine oturdular. Gurabt efendi ile İfakat hanım listede biber dolmasi, patlıcan ezmesi, köfte, güveç gibi ala- © türka yemekler bulunca pek memnufi — oldular. Seyahatin bundan ötesi keyifli gibi görünüyordu. Bulundukları yer serin, havadar, biraz hüsnüniyetle Bo” ğaziçinin gece manzarasmı hatırlatafi bir yerdi. Buradan fevkalâde hoşlan * mışlardı. Hele İfakat hanım, bu ânü kadar çektiği helecanı, sıkıntıları he? unutmuştu. Karnını istediği gibi doyu” ı rup da, köpüklü sade kahvesini, tabâ* kasından sardığı incecik sigarasında© $ üstüste nefesler çekerek höpürdettik” çe keyfi geliyordu. 4 — Oh! diyordu. Kendimi Salacak parkında, yahudda Şemsi paşa arsasın” da sanıyorum, Gönlüm ferahladı. Ku * zum Takvor efendi, buradan başka yö” re bizi götürme. Bu yer, doğrusu safalı, Çalgı biraz gürültülü, bir parçf fasafiso ama, zararı yok. Kulak verm€” yi veririm, | Gurabi efendi, hazım ağırlığı dola * yısile kendiliğinden kapanan gulnl'";' ; suç üzerinde yakayı ele vermiş bir mir halle çocuğu gibi arada bir hızla arâli” lurdu? Haniya bir sene Merdiven kö-|lardan başka da bir çok eğlenceleri| yor, sonra gene tatlı tatlı dalıyordu. (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: