18 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

18 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Şarka iş ve sermaye Göndermek 1 A Yazan: Muhittin Birgen u sene askeri manevraları, ordu Dersimde yapıyor. Bu, devletin Dersimi bugünklü modern Türkiyenin bir parçası yapmak hususundaki #azminin tat- bikatına aid yeni bir safhadır. Dostumuz Buriye gazetelerine bakılırsa Dersimde bütün Kürdlük ayaklanmış, Türkiyeyi yerinden oynatmış demek oluyor. Hal - buki Dersimde her günkü hayattan ve her günkü hâdiselerden başka bir şey yoktur. Bu hayat ve bu hâdiseler de asır- lar arasında çürümüş, ruhani bir feoda- lizmin bugünkü Türkiye çerçevesi içinde hâlâ yaşamıya yeltenen boğulmuş varlı- #aından başka bir şey değildir. Bu sene bir manevra, gelecek sene daha sıkı tedbir - ler, öbür sene mengenenin biraz daha gıkıştırılan ağızları, bu yara kapanıp gi- decektir. Mesele burada değildir; Dersimde bir feodalizmin ezilmesi, bugünkü devlet sis- temlerinin ellerinde bulunan vasıtalara ve bu günkü Türkiyenin milli bünyesine göre, yalnız bir kaç senelik sistematik bir çalışma davasıdır. Türkiye devleti bunu yapacak ve bu işi menfi şekli fle halledecektir. Fakat, menfi bir hal, tam bir hal de - Bildir; tam bir hal, ancak müsbet bir şe- kilde olur. Derstmde çürümüş feodalizmi yıkmakla iş bitmez, yerine garbi Anado- Tudaki, şimali Anadoludaki ve cenubu şarkf Anadoludaki gibi bir mamurenin vücude gelmesini de temin etmek icab e- der, * Ötedenberi münevverlerimizin dille - tine vird ettikleri bir söz vardır; ikide birde: i «— Efendim, böyle olmaz, şarka adam göridermeli! deriz ve zannederiz ki gayet büyük bir hikmet sö: Bu, dünya- yı «iş> halinde değil, «adam» halinde gör- mekten mütevellid eski ve eski olduğu kadar da yanlış bir görüştür. Yanlışlığın delillerini saymıya lüzüm yok. Devlet şarka <adam», yani «mükemmel adam» göndermeğe kalkacak olsa ve bu hik - meti yumurtlıyanlar da en mükemmel | adamlar olsalar, kendilerine vaki olacak teklife ilk verecekleri cevab şudur: «<Ben | gidemem!» Kiminin karnı ağırır, kimi - nin başı... Kiminin çocukları mektebe | muhtaçtır, kiminin İstanbulda ailesi var- dir ve ilh... Farzedelim ki bütün bu mükemmel a- damlar, en hamiyetli ve en fedakâr in - sanlardandırlar; bepsi de Dersim dağla - rında, yahud daha ütede, daha uzakta, daha insan ayağı görmemiş yerlerde ça - lışmıya hazırdırlar ve hepsi de gittiler. Bunlar orada ne yapacaklar? Yapacak - ları şey, nihayet lâftır; belki güzel sözler söylerler, mükemmel hikmetler meyda - na koyarlar; fakat, bütün bu sözler, da!-l dan dağa aksede ede kaybolup gider. | Şarkta iyi söz, derin hikmet, fedakâr a- dam hiç bir zaman eksik olmuş değil - dir. En güzel hikmetler dünyaya o ta - raftan gelmiştir; buna rağmen, işte, şar- kın hali gözümüzün önünde duruyor! Şarka adamı kim gönderecek? Devlet değil mi? Devlet adamın mükemmel ol - duğunu nereden bilsin? İnganlar kavun değildir ki ağırlığına, kokusuna baka - rak içleri hakkında bir fikir edinelim. Bundan başka, üniversiteden çıkan bü - tün ülema gençliği her sene şarka gön - dersek neticede göreceğiz ki bunlar geri döndükleri zaman yeniden cahil olmuş - lardır! Hayır bu söz, bu görüş yanlıştır! * Hayır, sade Dergime değil, bütün şarki Anadoluya, merkez! Anadolunun bir çok yerlerine adam yerine, iş ve sermaye göndermemiz lâzımdır. İş, kendisine ve eltrafına lâzım olan faydalı adamı, ya - ratıcı, imar edici unsuru kendi kendisi - ne yaratır. Sermaye, devlet gibi değil - dir; kendisine lâzım olan faydalı unsuru arayıp bulmasını ve onu şarka götürme- sini çok iyi bilir. Devlet seçemez, sermâa- ye seçer; nitekim devlet adam yarata - Mmaz, fakat, iş kendisine lâzım olan adamı mutlaka halkeder, Medeniyeti âlim in - sanlar yaratmadılar; medeniyet, işliyen | tasanların eseri oldu. İlim evvel, iş sonra değil iş evvel, ilim sonra gelir. Medeniyetin tarihi demek, sermayenin tarihi demektir, sermaye bir yerde birik- | medikçe, sermaye merkezlerde toplanma | Resimli Makale: Herkes yüzünde hissizlik maskesl taşımaz, sinirsiz insen ise çok azdır: Yeisinizi bir dereceye kadar gösterebi fakat sovincinizi saklamayı biliniz. Hapishane I Değit, Sanaftoryom! İngilterede Yorkshirede Wakefield ha- |İ pishanesi, dünyanın nümune hapishane- lerinden biridir. Burada mahpuslar hüc- relerde değil, büyük yatakhanelerde, ve karyolalanda yatarlar, Pencerelerde de - mir yoktur. Odaların kilidi, bir çocuk ta- rafından açılabilecek kadar entipüften- dir. Hapishanenin büyük oğun odasında ge- celeyin türlü türlü sporlar yapılar. Ce -| zalılara haftada bir gün sinema gösteri- lir. Mahpuslar, husust banyo odalarında, canları istediği zaman banyo, duş ya - parlar. Mahpusların çalışma saatlerinde başlarında muhafız bulunmaz, buna rağ- men de asla kaçmıya teşebbüs etmezler. Buraya düşen caniler, ıslahı hal ederek bir daha fena yola sapmazlar. Dans meraklısı papaz İngiliz papazlarından biri hususi oto- mobili ile Almanyaya gitmiştir. Orada biri 11, diğeri 19 yaşlarındaki kızlarını, Almanyanın meşhur bira bağlarında dan- settirecektir. Papaz, müdhiş tenkidlere maruz kalmıştır. dıkça medeniyet inkişaf edemez. Nitekim etmemiştir. Medeniyet, ilk koyun sürü - lerinin üremeleri sayesinde Uuyanmıya başladı; medeniyet, göklere doğru yük - sek fabrika bacaları sayesinde yükseli - yor! Bunun içindir ki Türkiye devleti, şarki Anadoluyu mamur ve medeni bir mem- leket parçası haline getirmek için oralara bir yandan — demiryolu — götürürken bir yandan da iş ve sermaye götürmeli- dir. Vâkıâ demiryolunun gitmesi, bir ta- raftan işin ve sermayenin de gitmesi de- mektir. Fakat, bu kâfi' değildir. O taraf- larin daha pek çok işe, pek çok serma - yeye ihtiyaç vardır. Yeni Türkiyeyi eski hikmetle değil, yeni bir kafa, yeni bir hayat ve mede « niyet görüşü ile kurabiliriz! Muhittin Birgen İSTER Londrada çıkan Deyli Herald gazetesinin bir muharriri Yugoslavyadan, Bulgaristandan ve Trakyadan geçerek oto- mobil ile şehrimize geldi, gene kara yolu ile memleketine döndü, haberi veren gazetelerimizden birinin bu münase » betle kullandığı tabire bakacak olursanız bu seyahat bir İSTER SON. POSTA — Fazla sevinç kıskançlık doğurur — Zd iniz, duğünü um YÜTT Hergün bir fıkra — £ Hilelidir Amerikalı meşhur mizahçı Mark Twain, Pariste bir çiçekçi dükkânı - tna girmişti. Mark Twain bir çiçek be- l ğendi. Fiatımı sordu: — On franktır, Fiatı fazla bulmuştu. — Pahalı, dedi, almıyacağım. Çiçekçi kadın çiçeği öptü. — Ya şimdi, gene pahalı mı? Mark Twain bir kadıma, bir de çi - çeğe baktı: — Moeatteessüf gene alamıyacağım, dedi, ön bin frank değerindeki - bir malı on franga sattığımıza göre mu - hakkak hilelidir. N Kemer - askı Mücadelesi eli bi eai Erkeklerin pantalonlarını tutturmak için kullandıkları vasıtalardan biri ke - mer, diğeri de askıdır. İngilizler daha zi- yade askıyı tercih etmekte, Amerikalı - lar da aksine kemerden hoşlanmakta - dırlar. Amerikada halkın yüzde 60 1 ke- mer, yüzde 40 1 askı takar. Son zaman - larda Amerikan harbiye nazırının, Âme- rikan bayrağını andıran askısı fevkalâde nazarı dikkati celbetmektedir. Cumhurrcisi — Ruzvelt, nazırının bü| Umumi bir kaidedir: Sevdiğimiz bir adamın kederi bizi de kederlendirir, fakat sevincine ayni nisbette iştirak etmek - liğimiz mümkün değildir. Fozla saakletin kıskançlık doğur- a Kömürden masa, Kaplaumbağadan Bu gözlükler kaplumbağı kabuğundan yapılmıştır. Ve İngiliz şairlerinden Wal- ter Seott'a aiddir. Şimdi Glaskow ser - gisinde teşhir olunmaktadır. Yukardaki masa da kömürden yapıl - madır. Muvaffakiyetin 9 sırrı Nevyork şehrinin maarif komiseri mu- vaffakiyetin sırlarını 9 uradede toplamış- tır. Şöyle ki: 1 — İşinizi seviniz, icab ederse, sevme- ği öğreniniz. 2 — Başardığınız işin keyfiyet ve ke - miyetinden iftihar duyunuz. $ — Vazilenizden fazla iş görmekten korkmayınız. 4 — Arkadaşlarınızdan yüzde 10 daha fazla iş çıkarmıya bakınız. 5 — Dalma zor işleri kabul ediniz. 6 — Püyrükleriniz, ve arkadaşlarınızla teşriki mesal ediniz. 7 — Sağlam olunuz. 8 — Nefsinize ve kabiliyetinize iti - mad ediniz. 9 — Kazanmak için iradenizi tenmiye ediniz. Arnavudluk prensesinin düğün hazırlıkları Arnavudluk kralı Zogonun hemşiresi yildızlı, Amerikan kartallı askısını pek | prenses Ruhiyenin, birkaç hafta evvel beğenmiş; bunun üzerine nazır da ken - disine 20 liraya malolan bu askılardan bir çift hediye etmiştir. Şimdi Nevyork, Vaşington askıcıları müdhiş bir faali - yetle Amerikalılara askı yetiştirmeğe ça- lışıyorlar. İngilizlerin onda dokuzu askı kulla - nır, Fakat, ceketi çıkarıp ta askısını te hir ede ede dolaşmak memnudur, Eti kete müğayir addolunur. Londra piya İNAN, İSTER İNAN, İSTER sabık hidiv Abbas Hilmi Paşanın oğlu prens Mehmed Abdülmünim ile nişan- landığını biliyarsunuz. Prenses düğün hazırlıklarına başlamak üzere Tirana git- miştir. . — sasında 50 çeşid askı satılmaktadır. Res- mini gördüğünüz Aaskı Amerikada İNANMA! «gezinti» dir. Filhakika Londradan tâ Yugoslavya hududu- na kadar öyledir. Yugoslavyanın mühimce bir kısmı için gene öyledir, fakat Bulgarlar beynelmilel geçidi yapmıya henüz başlamadıkları, Edirne ile Lüleburgaz arası da he- nüz bitmediği cihetle bu seyahatin bir gezinti mahiyetinde geçmiş olabileceğine biz inanmadık, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! Sözün Kısasi Hocanın öğüdünü Tutan kocalar E. Talu n rkadaşlarımızdan birinde, dün, Amerikanın vahşi kabilelerin- den Bororo'ların garib düğün âdetleri« ni okudum. Bororo'larda bir erkek kendisine ha- yat arkadaşı olarak seçtiği kadını dü- ğün günü ormana götürür, kalın ipler- le sımsıkı bir ağaca bağlar, her iki ta- raf allesile davetlilerin gözleri önünde, kalın bir sopa ile evire çevire, bayıltın- caya kadar dövermiş. Bu dayak, güya kadının içinde ya- şıyan şeytanın öldürülmesi İçinmiş. Bu garib âdetin tahtında müstetir hüvesini düşünürken aklıma Nasreddin Hocanın meşhur fakrası geldi: Hani ya, Hoca, bir gün beslemesini su doklurmak üzere çeşmeye gönderir- ken, kendisine bir temiz dayak atınca, orada bulunanlar: — Hoca, kızı dufup dururken ne dö- vüyorsun? Diye sormuşlar da, hoca: — Destiyi kırdıktan sonra dövmü- şüm para etmez. Önceden dövmeliyim ki aklını başına toparlayıp da kırma- sın! demiş. Anlaşılan Bororolar hocanın bu fik> rasını duymuşlar ve onun bu öğüdün- den de ibret almışlar ki, karılarını şey- fana uyduktan sonra değil, uymadan önce ikaz etmek maksadile pataklıyor- lar, Her halde bu usul bizlere biraz ipti- daf ve biraz da haksız görünüyorsa da, son zamanlarda adedi artan karı katili kocaların hareket tarzlarından çok da- ba musib ve çok daha faydalıdır. E. Talu Döviz kaçakcıları (Baştarafı 1 önci sayjada) olduğu iddia edilen mevzuubahs şirke- tin direktörü Paviro ile muhasibi mes- ulü Ünverto ve bir de Kiryadis ismin« de maruf bir avuka! Asliye $ inci ceza müddeiumumisi Mithat evrakı tedkik etmiş, hazırlık tahkikatı iki gün zarfında neticelen. miştir. Müddelumumilik suçlular hakk kında ilk tahkikat açılmasına lüzum Bgörerek ,Evrakı asliye 5 inci ceza müs- tantiğine sevketmiştir. Hâdisenin şim- dilik ortada bulunan üç alâkadarı, süç- lu olarak sorgu hâkimliğine celbedile- rek, sorguları yapılacaktır. Diğer iki kaçakcılık işine aid evrakı ise, müddelumumilik tahkikatı noksan bulduğundan, yeniden gümrük muha- faza teşkilâtı başmüdüriyetine iade et miştir. Bunların mahiyeti henüz tama« mile anlaşılmış değildir. Hazırlık tah- kikatı safhasındadır. Fakat, yalnız kömür şirketi tarafın« dan yapıldığı iddia edilen kaçakcıl ğaın, 50 bin lirayı aştığı anlaşılmıştır. Tahkis katın tekemmülü ile bu mikdarın yülö- selmesi de mmuhtemel görülmektedir. Sabiha Gökçen ile görüşmek için Türkiyeye gelen kadın tayyareciler (Baştarafı 1 inci sayfada)j Ankaraya gitmek istiyoruz. Maksadır mız hem güzel ve modern Türk şehrini görmek, hem de imkân bulursak Türki kadın tayyarecisi Sabiha Gökçeni tan» maktır, Oradan Atinaya hareket edece. ğiz. İtalya ve Fransayı katedeceğiz, g& yahatimizi ya İngilterede, yahud Ho« landada bitireceğiz!'. İçlerinden Holandalı genç kadın, memleketimize bundan evvel de dört defa geldiğini, her defasında çok iyi ine tıbalarla döndüğünü söylemiş: — Esasen bu memleketi gören dört kere değil, dört bin kere görmek is« terl. diyerek sözüne nihayet vermiğe tir. — 8. D. Bir otobüs bir çocuğa çarptı İzzeddin tarafından idare edilen 3306 nüe maralı otobüs, Karaköyden geçerken & yef şında Zazaya Çarpımış, bacağından yaralkı maştar. Yaralı tedavi altına alınmış, — sagli yakalanmıştır. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: